![]() |
Fildişi Ve Fildişi Oymacılığı-Mamut Dişleri
2 Eklenti(ler)
Fildişi Ve Fildişi Oymacılığı-Mamut Dişleri
http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1272451489 Fildişidenen beyaz, parlak ve sert madde fil, mors, timsah, suaygırı ve balina türlerinden kaşalot ile denizgergedanı gibi hayvanların dişlerinden elde edilir. Fildişi dayanıklı ve işlemesi kolay olduğundan çok eskiçağlardan bu yana oymacılıkta ve her türlü süslemede kullanılmıştır. Hindistan, Çin ve Japonya'da oyma ustalarının büyük bir sabırla yüzyıllardan beri yaptıkları son derece özenli fildişi eşyaların insan elinden çıktığına inanmak güçtür. Bu tür eşyalar arasında Hindistan'da yapılmış satranç taşları, Çin'den gelen minyatür pagodalar, iç içe geçen birçok toptan oluşan "bilmece toplar" ve Japonya'da, geleneksel giysilerde kemere takılan cüzdan ya da tütün kesesi gibi nesneleri dengede tutacak bir karşı ağırlık olarak kullanılan netsuke'ler sayılabilir. Netsukeler genellikle eski efsanelerde adı geçen tanrı ve kahramanların minimini heykelcikleridir. Fildişi ustalarının bunların küçük parmak tırnağı büyüklüğündeki yüzlerine vermeyi başardıkları anlamlı ifadeler şaşırtıcıdır. Netsuke'ler çoğunlukla mors ya da denizgergedanı dişinden oyulur. Çinliler, fildişinden çiçek ve kuş oymalarıyla süslü yelpazeler de yapıyorlardı. Kanton kentindeki atölyelerde fildişinden oyma çatısı, duvarları, çevresinde insan heykelcikleri ve ağaçlarıyla sarayların bibloları yapılıyordu. Doğulu sanatçılar bu gibi ufak ve ayrıntılı oymaların yanı sıra daha yalın tanrı ve hayvan heykelleri de yapıyor ve fildişini divan, masa ve sandalyeleri süslemede kullanıyorlardı. Mamutlardan Kitap Kapaklarına http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1272451489 Fildişini oyan ilk sanatçılar büyük bir olasılıkla mamut dişlerine resimler kazıyan Taş Devri insanlarıydı. Mamutlar file benzeyen ve dünyanın birçok bölgesinde yaşamış dev hayvanlardı. Fransa'da, üzerine rengeyiği resmi oyulmuş bir mamut dişi bulunmuştur. Alaska'da da hâlâ mamut dişi fosillerine rastlanmaktadır. Mamutların soyu yaklaşık 3 milyon yıl önce tükenince, mamut dişi yerine Hindistan ve Afrika'da yaşayan fillerin dişleri kullanılmaya başlandı. Eski Mısırlılar fildişini değerli taşlarla birlikte süs eşyalarında kullandılar. Eski Ahit'te (Tevrat ve Zebur) sözü edilen Hz. Süleyman'ın fildişi tahtı altınla kaplıydı. Yakındoğu'nun eski halklan daha çok suaygın dişleri kullanıyorlardı. Bunlar çok sertti ve dış mine tabakasını çıkarmak için önce asitte bekletilmesi gerekiyordu. Romalılar bundan takma diş yapıyorlardı. Hz. İsa'nın doğumundan yüzyıllar önce, Fenikeli tüccarlar Yunanistan'a fildişi satıyorlardı. Yunanlılar fildişini hem oymacılıkta, hem de özellikle damarlarını belirginleştiren saydam boyalar kullanıldığında iyi bir fon oluşturduğu için, resim yapmakta kullanıyorlardı. Yunanlı yazarlar, Zeus ve Athena gibi tanrı ve tanrıçaların fildişi ve altından anıtsal heykellerinden söz etmişlerse de, günümüze ulaşan Yunan fildişi oyması yoktur. Öte yandan, Hıristiyanlık'ın ilk dönemlerinden günümüze kadar gelen ve kiliselerde, sanat galerilerinde ya da müzelerde görülebilen birçok fildişi oyma vardır. Bitiştirilmiş iki yaprak gibi duran ilk oymalardan birçoğu kitap kapağı olarak saklanmıştır. Bunlar dikdörtgen biçimli düz fildişi levhalar olup, üzerlerine çoğu İncirden alınma öykü ve kişilerin resimleri oyulmuştur. Daha sonraki tarihlerde fildişi oyma eşyalar çoğunlukla kiliselerde kullanılmak üzere yapılmaya başlandı. İS 800 yılında Roma imparatoru olarak taç giyen Şarlman'ın hükümdarlığında kitap kapaklarında fildişi çok sık kullanıldı. Oyma ustaları parşömen kitap sayfalarının süslenmesinde kullanılan desenleri kullandılar. Ortaçağda, 13. yüzyılın sonuna doğru fildişi oyma eşyalar moda oldu. Varlıklı soylular evlerinde fildişinden eşya bulundurmaktan hoşlanıyorlardı. Paris fildişi sanayisinin merkezi oldu. Dinsel konular hâlâ çok yaygın olmakla birlikte, mücevher kutuları, ayna çerçeveleri ve tarak gibi eşyalarda oymacılar çoğu kez, çağın aşk ve macera öyküleriyle şiirlerinden esinlendiler. Daha sonra, 16. yüzyıldan başlayarak Avrupa'daki oymacılar, mermer ve taştan yapılma büyük heykellerin ufak fildişi kopyalarını yapmaya başladılar. Oymacıların ustalığının olağanüstü örnekleri olan bu heykelciklerde, sanatçının imzası bulunurdu. Oysa eski oymalarda genellikle oymacının kimliğine ilişkin herhangi bir işaret olmazdı. Günümüzde bazı heykeltıraş ve oymacılar hâlâ fildişi kullanıyorlarsa da, fildişi Avrupa'da, süs eşyası yapımında kullanılmaktan çok, işlevsel bir nitelik kazandı. Örneğin şemsiye ve bıçak sapları, tarak ve bilardo topları fildişi ya da fildişi benzeri maddelerden yapılır. Fil ve mors gibi fildişi elde edilen hayvanların sayısı giderek azaldığı ve bu hayvanlar koruma altına alındığı için, fildişi niteliğinde yeni maddelere gereksinme duyuldu. Bunlar arasında, bazı palmiyelerin besi dokusundan elde edilen yapay fildişi ile düğme, piyano tuşu ve bilardo topu yapımında kullanılan selüloit ve plastikler sayılabilir. Sibirya ve Kuzey Amerika'da yaşayan Eskimolar yaklaşık 2.000 yıldan uzun bir süredir fildişi, diş ve kemikten oyma süs eşyaları ile dinsel heykelcikler yapmayı sürdürmektedirler (bak. ESKİMOLAR). |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.