![]() |
Divan Edebiyatında Düzyazı-Yüzyıllara Göre Divan Edebiyatı
Divan Edebiyatında Düzyazı-Yüzyıllara Göre Divan Edebiyatı
Divan edebiyatında düzyazı (nesir) şiir kadar yer tutmaz. Bununla birlikte tezkire, tarih, seyahatname, siyasetname (siyasal konuları içeren kitap), münşeat, sefaretname (elçilerin yazdığı kitap) gibi düzyazıyla yazılmış çok çeşitli türler vardı. Düzyazıda da tıpkı şiirde olduğu gibi, anlatılanlardan çok anlatma biçimine özen gösterilmiş, ses ve söz oyunlarına sık sık başvurulmuştur. Bu nedenle Divan edebiyatında düzyazıya "kurma, yapma, düzenleme" anlamına gelen inşa adı verilmiştir. Resmi ve özel mektuplardan, çeşitli yazılardan oluşan yapıtlara münşeat denir. Tezkireler ise şair, yazar ve hattatların yaşamöykülerini içeren yapıtlardır. Bu yapıtlarda bilgi vermenin yanı sıra, tezkire yazarı düzyazıdaki üstünlüğünü göstermek için çeşitli söz sanatlarına başvurur. Söz sanatlarına önem veren tarih kitapları da Divan edebiyatı ürünleri arasındadır. Tarih yazımında, olayların nedenlerini ve sonuçlarını irdelemekten çok, olduğu gibi anlatılması yeğlenmiştir. Yüzyıllara Göre Divan Edebiyatı Eldeki yazılı kaynaklara göre, Divan edebiyatının Anadolu'daki ilk ürünlerinin ortaya çıkışı 13. yüzyıl başlarındadır. Anadolu'da bu edebiyatın ilk ürünleri olan Mevlana Celaleddin Rumi'nin yapıtları tümüyle Farsça yazılmıştı. Buna karşın bu yapıtlar Divan edebiyatını derinden etkileyen yapıtlardır (bak. Mevlana). Divan edebiyatının bu yüzyıldaki bir büyük şairi de Hoca Dehhani'dir. 13. yüzyılda Horasan'dan gelip Konya'ya yerleşen Dehhani, İran edebiyatında özellikle Firdevsi'ye öykünen şiirler yazmıştır (bak. FİRDEVSİ). Şiirlerinde dili yalın ve benzetmeleri basittir. 14. yüzyılda Divan edebiyatı büyük ilerleme gösterdi. Her biri birer kültür merkezi olan Konya, Niğde, Kastamonu, Sinop, Sivas, Kırşehir, İznik, Bursa gibi kentlerde şairler, yazarlar birçok yapıt yazdılar. Bunların çoğu kahramanlık hikâyeleri, öğretici, eğitici ve dinsel yapıtlardı. 15. yüzyılda İran edebiyatındaki konular da Türk edebiyatına girmeye başladı. Mesud bin Ahmed ile yeğeni İzzeddin'in 1350'de yazdıkları Süheyl ü Nevbahar, Şeyhoğlu Mustafa'nın 1387'de yazdığı Hurşidnâme, Süleyman Çelebi'nin (13511422) Vesiletü'nNecât başlığını taşımakla birlikte "Mevlid" adıyla bilinen ünlü yapıtı, İran edebiyatının etkisiyle yazılmıştır (bak. İRAN EDEBİYATI). 16. yüzyıl, Divan edebiyatının özellikle şiir alanında en parlak dönemi oldu; büyük şairler yetişti. Bâkî'nin ünü Osmanlı ülkesinde yaygınlaştı (bak..BÂKİ). Anadolu toprakları dışında da Fuzuli gibi bir şairin varlığı ile Divan şiiri, etkisinde kaldığı İran şiiri ile boy ölçüşebilecek duruma geldi (bak. Fuzulî). 17. yüzyılda da Divan edebiyatında sanatsal üstünlük, İran edebiyatından geri değildir. Divan şairleri, şiirlerinde "fahriye" denen ve kendilerini övdükleri bölümlerde şiir ustalığının doruğuna çıkarlardı. Bu yüzyılda Nabi (bak. Nabİ) ve Türk edebiyatının en güçlü yergi şairi Nefi yaşadı (bak. NEFÎ). 18. yüzyılda Divan edebiyatı en özgün şairlerinden olan Nedim'i ve Şeyh Galib'i (175899), yetiştirdikten sonra bir duraklama dönemine girdi. Daha sonraki şairler özellikle Nedim ve Nabi'nin etkisinde kalmışlar, yeni ve özgün yapıtlar ortaya koyamamışlardır. 19. yüzyılda, Divan edebiyatına dili ve sanatsal özellikleri açısından ilk eleştiriyi getiren Namık Kemal'den sonra, bu edebiyat önemini yitirdi. Tanzimat'la birlikte gelişen batı etkisinde Türk edebiyatında yeni biçimler, konular denenmeye başlandı. Dilde yenileşme, Türkçe'yi öbür dillerden arındırma çabalan ile ulusal bir edebiyat akımı güç kazanmaya başladı. (Ayrıca bak. NAMIK KEMAL; NEDİM; TANZİMAT EDEBİYATI.) |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.