ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=595)
-   -   Aydınlanma Felsefesinin Çeşitli Alanlardaki Görüşleri (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=81196)

Şengül Şirin 06-06-2009 11:10 PM

Aydınlanma Felsefesinin Çeşitli Alanlardaki Görüşleri
 
Aydınlanma felsefesinin bu alandaki görüşleri şunlardır:

- Devlet Görüşü

Mekanist devlet görüşünün nitelikleri nelerdir?

Aydınlanma çağının devlet görüşü "Mekanist" devlet görüşüdür. Buna göre devlet
kendiliğinden oluşan organik kutsal bir varlık değildir. Bir tür "Contrat" sözleşme
ile oluşmuş halkın hizmetinde olan bir kuruluştur. Onlara göre devlet bireylerin
ilerlemesi ve refaha kavuşturulmasını amaç edinmiş bir kurumdan ibaretti. Aydınlanmacılar'dan
Locke'un devlet anlayışı liberaldi. Locke kişilerin doğal haklarını
esas almaktaydı. Rousseau'ya göre ise devlet kendini meydana getiren kişilerin yararlarının
dışında davranamazdı. Ona göre devletin görevi kişinin hak ve özgürlüklerini
garanti etmekdi.
Böylece aydınlanmacılara göre kişilerin ne düşündükleri neye inandıkları devleti ilgilendirmez.
Devletin görevi, kişilerin hak özgürlüklerini korumak ve onların esenliğini
rahat ve mutlu yaşamalarını sağlamaktı.

- Dinsel Görüş

Aydınlanmacıların din anlayışı nasıldır?


Aydınlanmacılara göre özgür bir devlette din özgürlüğü olmalı, devlet, din işlerine
karışmamalıydı. Din, insanın vicdanı ile ilgili bir konuydu, kişiler toplumda dinsel
inançlarıyla özgürce yaşayacaklar ve devlet, ülkeye zararı olmadıkça onlara karışmayacak
hatta koruyacaktı. Devlet bu konuda yanlı olmayacaktı.
Aydınmacıların dinsel görüşü "Doğal din" 'idi. Onlar buna akıl dini de diyorlardı.
Bu akla uygun ve aklın benimsediği din demekti. Onlara göre doğal din her türlü dış
form ve gelenekten bağımsız olarak insanın doğasında var olan bir dindi.
Ancak bunların içerisinde Hristiyanlık ile doğal dini Locke ve Wolff gibi uzlaştırmaya
çalışanlar da vardı. Onlara göre Tanrı buyruğu aklın üstündeydi, ama akla uygundu.
Aydınlancıların dinsel görüşü daha çok deist (akıldini) idi. Temelde Theist (dindar)
ile deist (akıl dini) aynı kökten "theo" Tanrı sözcüğünden kaynaklanmaktaydı. Ancak
biri Grekçe "Theos", değeri de Latince "Deus" tan, türetilmişti. Deistlere göre
Tanrı sadece insanın var ve yok olmasında vardı. Bunun ikisinin arasında, yani, yaşamda
Tanrı tarafından verilmiş akıl yer almaktaydı.

-Eğitim Görüşü

Aydınlanma Çağı filozoflarının eğitim görüşleri nasıldır?


Aydınlanma Çağı'nın nationalist felsefesi eğitim düşüncesine de etki etmişti. Akıl
her şeyin doğrusunu yapabilecek bir güce sahip olduğundan eğitim de akla uygun
bir biçimde düzenlenmeliydi. Aydınlanmacılara göre insan aklı doğuştan Tabula
Rasa idi, insan aklına eğitimle istenilen şekil verilecekti.
Aydınlanmacılara göre, insan, aldığı eğitim ne ise oydu. Onlara göre bir insanda
eğitim az olursa fikirler de az olurdu. Böylece aydınlanmacılar insanın doğuştan saf
ve temiz olduğunu, daha sonraki şekillenmesinin, kişiliğinin eğitimle oluştuğunu
söylemekteydiler.
İngiliz J. Locke, eğitim konusunda optimist (iyimser) bir görüşe sahipti. Locke'a göre
on insandan dokuzunun kötü ya da iyi, yararsız ya da yararlı v.s. oluşu onların aldıkları
eğitimin bir sonucuydu.
Aydınlanmacılara göre eğitim metodunun temelini gencin sahip olduğu yeteneklerini
geliştirici olması oluşturuyordu. Buna göre eğitim doğaya uygun olmalı yani
eğitimin görevi, doğa verisi olan yetenekleri doruğa eriştirmek ve doğal gelişimini
desteklemekti. Böylece çocuğa verilecek eğitim hem vücutsal ve hem de zihinsel olmalıydı.
Örneğin Locke bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal, didaktik (öğretici), pratik
beceriler ve seyahatlerden oluşan bir eğitimi birlikte önermekteydi.

Aydınlanmacıların eğitim görüşleri ayni zamanda pragmatist (yararcı) idi. Buna
göre eğitim yaşamda işe yarar olmaya göre planlanmalıydı.
Fransız aydınlanmacılar da İngiliz aydınlanmacılar gibi doğal eğitim istemekteydiler.
Onlara göre eğitimde metafizik doğmalara değil biyolojik ve fizyolojik olğulara
yer verilmeliydi.

Fransız aydınlanmacılardan olan Julien Offrey de Lamethrie göre akılcı eğitime
önem vermekteydi. Ona göre eğitimi az olanın fikirler de az olurdu.
Diğer bir Fransız aydınlanmacı Etienne Bunnot de Condillac da akılcı eğitimi ve bunun
yararcı olmasını önermekteydi.

Claude Adrien Helvetius ise sansualist (duyumcu) eğitimin geliştiricisidir. Ona göre
çeşitli insanların zihinleri arasında eşitsizlik tek bir nedenin, eğitimdeki eşitsizliğini
eseriydi. Helvetius göre tüm insanlar zihinsel yönden doğuştan eşit yeteneklere
sahiptiler. Bu nedenle insan aldığı eğitim ne ise öyle olmuştu. Helvetius ayrıca eğitimi
sadece insanın geliştirilmesi yönünden değil, tüm toplumun geliştirilmesi yönünden
sınırsız bir güç olarak niteler.

Louis Rene de Caradeux de la Chalotais ise laik eğitimin bir temsilcisidir. Ona göre
insanların kültürel yönden geri kalmışlığının nedeni zihinlerin manastırlara ait kavramlarla
doldurulmuş olmasıydı. Chalotais'ye göre toplumun refahı uygar bir eğitim
gerektirmekteydi. O bir ulusal ve demokratik bir sistemi istiyordu. Eğitim metodunda
ise doğaya uygunluğu önermekteydi. Bu konuda çocuklara uygulanacak öğretimde
esas alınacak ilkeler, bizzat doğaya uydukları biçimdeki ilkeler olmalıydı.
Ona göre doğa en iyi öğretmendi. Chalotais tüm ders kitaplarındaki türlü soyutlamaların
temizlenmesini istemekteydi.
Rousseau'ya göre eğitimin amacı insanları I' homme, citoyen (vatandaş) yapmak
değil, I' homme naturel (doğal insan) yapmak olmalıydı. O'na göre çocuk ne hekim
ne asker ne de din adamı olmamalıydı. O herşeyden önce insan olmalıydı. Bu görüşe
göre insan önce insan olmalı, ondan sonra herhangi bir mesleğin insanı olmalıydı.
Rousseau, Emile adlı eserinde eğitimin ilk görevinin, doğanın gelişimine engel olacak
herşeyin baskı, metodunun ortadan kaldırmasını istemekteydi. Ona göre emir
ve itaat çocuğun lügatında yoktu. Aynı esere göre çocuk belirli bir meslek için değil,
insan olmak için eğitilmeliydi. Eğitimde sadece çocuğun aklına hitap edilmemeli,
eğitim ve deney yaşantılarla da desteklenmeliydi. Böylece insan her yönüyle, tüm
yetenekleriyle bir harmoni içerisinde gelişmiş bir varlık olmalıydı.

Alman aydınlanmacılardan Johann Bernard Basedau'a göre eğitim, aydınlanma felsefesine
uygun, akla ve yararcılık ilkelerine göre olmalıydı. Ona göre ülkenin mutluluğu
ve güvenliği halkın mutluluğu ile orantılı olmalıydı, bunun en güvenilir
amacı ise eğitimdi. Çocuklara bedensel ve zihinsel formasyon sağlayacak bir eğitim
verilmeli, okullar kiliseden bağımsız olmalıydı. Okullarda çocuklar herkes için yararlı,
yurtsever ve mutlu bir yaşam için eğitilmeliydi.
Basedau Plilantropin (insan sevgisi) adlı ilkokul, öğretmen okulu ve eğitim enstitüsünden
oluşan bir eğitim kurumu açmıştı. Bu okulun eğitim sistemi doğa, okul ve
yaşamın harmonik biçimde birleştirilmesi oluşturuyordu.
Gothold Ephraim Lessing ise insanlık eğitim görüşünü benimsiyordu. Ona göre insanlığın
eğitimi tek tek fertlerin eğitimi gibi kademelerden oluşmaktaydı. Böylece
tek tek birey ile tüm insanlık arasında bir paralellik vardı. Lessing'e göre eğitim, her
bir insanda gerçekleşen bir aydınlanmaydı. Her bir insan için eğitim ne ise, bütün insan
soyu için de oydu.

Merquise de Condorcet'ye göre ise dünya var olduğu sürece insanın mükemmelleşme
olanakları içerisinde gerçek bir sonsuz gelişme vardı. Eğitim, insan soyunun bu
sürekli gelişmesini daha yüksek ve mükemmelleşmiş biçim erişmesini sağlayacaktı.
Condorcet, insanın doğal olarak iyi olduğunu ve onun eğitim ve öğretimle mükemmelleştirilebileceği konusunda optimist bir görüşe sahipti. Ona göre okullar insanlara
kendi haklarını gerektiği gibi koruyacak ve gereksinimlerini karşılayacak
bir formasyon kazandıracaktı. Condercet'in eğitim görüşünün temelinde özgürlük,
eşitlik, kardeşlik ve laiklik vardı.


Yazar
Doç.Dr. Cahit BİLİM


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.