ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Ülke & Şehirler (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=413)
-   -   Irak (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=73568)

Şengül Şirin 05-01-2009 02:19 PM

Irak
 
15 Eklenti(ler)
Irak

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1258633212


Irak Orta Doğu ülkelerinden biri. Kuzeyinde Türkiye, batısında Suriye ve Ürdün, doğusunda İran, güneyinde Kuveyt, Suudi Arabistan ve Basra Körfezi yer alır. Başkenti Bağdat olan ülkenin nüfusu 26 milyondur. (46. sırada) Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünün ardından Ortadoğu’da kurulmuş olan devletlerden birisidir. Tarih içinde hiçbir zaman yaşamış olan bir Irak devleti ve Irak halkı olmamıştır. Irak adı da Osmanlı İmparatorluğu döneminde merkeze olan uzaklığından dolayı “Irak “ kelimesiyle


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1258633212

Irak Ortadoğu ülkelerinden biri. Kuzeyinde Türkiye, batısında Suriye ve Ürdün, doğusunda İran, güneyinde Kuveyt, Suudi Arabistan ve Basra Körfezi yer alır. Başkenti Bağdat olan ülkenin nüfusu 26 milyondur. (46. sırada) Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünün ardından Ortadoğu’da kurulmuş olan devletlerden birisidir. Tarih içinde hiçbir zaman yaşamış olan bir Irak devleti ve Irak halkı olmamıştır. Irak adı da Osmanlı İmparatorluğu döneminde merkeze olan uzaklığından dolayı “Irak “ kelimesiyle isimlendirilmesinden gelmektedir. Osmanlı dönemindeki Musul, Bağdat ve Basra eyaletlerinin bir araya gelmesiyle Irak oluşmaktadır. Irak 18 ayrı şehirden meydana gelmektedir. 23 milyon civarında bir nüfuza sahip olan Irak’ın %97’si Müslüman (%60,65 Şii, %32,37 Sünni), %3’ü ise Hıristiyan’dır.

Etnik dağılım olarak ise %75-80 Arap, %15-20 Kürt, %5 ise Asuri ve diğer etnik unsurlardır.

Dini ve etnik yapılarıyla bakıldığında ülkede hakim güç olan Sünniler aslında %25’lik bir nüfuz sahipken, %60’lık nüfusa sahip olan Şiiler ise yönetim dışındadır. Şiiler güney Irak’ta yaşarken Bağdat civarında Sünnî Araplar, Kuzey Irak’ta ise Kürt nüfus yaşamaktadır. Ülkede Baas partisi hakimdir. Irak çok önemli petrol yatakları mevcuttur. Suudi Arabistan dan sonra Dünyanın en büyük ikinci petrol yataklarına sahip ülkesidir.

Coğrafya

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1258633212

Körfez ülkeleri arasında Irak, Suudi Arabistan ve İran’dan sonra 437.072 km² ile en büyük yüzölçüme sahip ülkedir. Arap olmayan dünya ile komşu tek Arap körfez devleti Irak, kuzeyde Türkiye, batıda Suriye ve Ürdün, doğuda İran, güneyde Suudi Arabistan ve Kuveyt ile çevrilidir. Irak’ın Körfez ile ilgisi denize çok kısa olan cephesinden kaynaklanır: 924 km² su alanına (kara suları) sahiptir. Bu görünümü ile tipik bir kara devleti olarak Irak, sınırlı bir stratejik derinliğe sahip olan Kuzey Irak’taki dağlık arazi dışında her taraftan savunmasız sınırlarla çevrili ve denize ulaşımı ise yetersizdir. Körfez’in üç büyüklerinden Irak’ın komşuları İran (1.458 km), Suudi Arabistan (814 km), Suriye (605 km), Türkiye (331 km), Kuveyt (242 km) ve Ürdün (181 km) ile olan toplam sınır uzunluğu 3.631 km’dir.

Sahip olduğu petrol rezervleri ve tarıma elverişli toprakları ile jeopolitik öneme sahip olan Irak; Saddam Hüseyin’in etkisi ve bölgede (özellikle Irak üzerinde) hakim unsur olan ABD politikaları ile de Orta Doğu ve Körfez’in stratejik hassasiyete ve öneme sahip önemli bir ülkesi durumundadır.

İklimi

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1258633212


İklimini irdelediğimizde Irakta, soğuk ve kurak kışlar, sıcak, bulutsuz yazlar görülür.Çoğunlukla çöl olması bu sayılan iklimsel sonuçları doğurur.İran ve Türkiye sınırı boyunca uzanan kuzeydeki dağlık bölgeler, yoğun kar yağışı altındadır.Bazen Orta ve Güney Irakta sel görülür.Toz ve kum fırtınaları da diğer doğal afetler arasında yer alır.Çoğunlukla geniş düzlüklerden oluşan bir arazi yapısı vardır.İran sınırında büyük bataklıklar görülür.

Demografik Göstergeler

2000 yılı nüfus tahminlerine göre Irak, 22.7 milyon kişilik bir nüfusa sahiptir. Toplam nüfusun %70-75’si Arap, %10-15'ü Kürt, %13’ü Türkmen ve geri kalanlar ise Asuri ve diğer etnik gruplara mensuptur. %97’si Müslüman olan halkın geri kalanı diğer dinlere mensuptur. Irak’ın nüfusunda dini grupların dağılımı ise, %65’i Şii mezhebine müntesip Müslümanlar, %35’i Sünni mezhebine müntesip Müslümanlardan oluşmaktadır.kaynak belirtilmeli

Irak oldukça genç bir nüfusa sahip olup nüfusun %55’i 15-64 yaş grubuna, %42’si 0-14 yaş grubuna, % 3’ü 65 yaş ve üzeri gruba dahildir. Ortalama ömrün yaklaşık 66.5 yıl olduğu Irak’ta bebek ölüm oranlarının yüksekliği (%6,2) önemli bir sorundur. Irak nüfusunun %58‘i okuma yazma bilmektedir. Bu oran erkeklerde %70.7’ye çıkarken, kadınlarda %45’e inmektedir. 2000 yılı nüfus artış hızı %2.86 olarak tahmin edilmiştir. Bu itibarla günümüzde Irak’ın nüfusu verilen nüfus artış hızını dikkate alırsak 23 milyonun üzerinde seyrettiği muhtemeldir.

Tarihi


Irak 637 yılında Müslümanlar tarafından fethedilmesinden sonra Hz. Ali dönemde İslam’ın merkezi haline getirilmiş ve başkent Kufa’ya taşınmıştır. Hz. Ali ile Emeviler arasındaki Saffayin savaşı da Irak sınırları içinde olmuştur. Bu savaşın ardında bu bölge günümüze kadar süren farklı mezhep ve etnik grupların mücadelelerine sahne olmuştur. Emeviler döneminden sonra Abbasiler bu bölgeye hakim olmuş ardından 1055 yılından itibaren Selçukluların hakimiyetine girmiştir. 1258 yılından itibaren ise Moğol istilasına uğramış ve iki yüzyıl onların kontrolünde kalmıştır. I508 de Safavi hakimiyetine kadar Irak’ın çeşitli bölümleri farklı Türk beylerinin hakimiyetinde kalmıştır.

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1258633212


Şiilik ve Sünnilik arasındaki fark Safavi devleti döneminde özellikle yaratılmış ve abartılmıştır. Safaviler kendi iktidarlarını bu mezhep farklılığına dayandırıp oluşturmuşlardır. Tarih boyunca Irak, Sünni Anadolu Türkleri ile Şii İran Türkleri arasındaki hakimiyet mücadelesine sahne oldu. Bu mücadele 1534’te Osmanlıların lehine sonuçlanmış ve ülke 1917’ye kadar Osmanlı yönetiminde kaldı.

SYKES-PİCOT ANLAŞMASI Birinci Dünya savaşı esnasında Osmanlının Ortadoğu’dan çekilmesini neden olan bazı yerel isyanlar oldu. Bu isyanlarda İngilizlerin kışkırtmalarıyla Mekke Emiri Şerif Hüseyin kullanıldı. Şerif Hüseyin ve oğullarına Osmanlının yıkılmasından sonra kurulacak olan Büyük Arap Devletinin Krallığı vaad edildi. Fakat gerçekler söylendiği gibi değildi. Ortadoğu farklı bir paylaşıma sahne oluyordu.

Sykes-Picot anlaşması 1916 yılında Fransız ve İngilizler arasında bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşma özellikle Ortadoğu’nun bugünkü haline gelmesine sebep olması açısından önemlidir. İngiliz Subay Mark Sykes ile Fransız subay Georges Picot Kahire’de bir araya gelerek masa başında Ortadoğu’yu iki ülke arasında paylaştırdılar. Bu anlaşmaya göre yeni yapay devletler kuruldu . Sykes- Picot hattı denilen bu sınırlar, o dönemin koşullarında Dünyanın iki büyük emperyalist gücü olan İngiltere ve Fransa’nın Ortadoğu’ya bakış açılarını yansıtmaktadır. Fransız ve İngiliz subaylar bölgenin etnik ve dinsel yapısını göz önünde bulundurmadan sadece kendi çıkarları doğrultusunda harita üzerinde yeni ülkeler oluşturup bazı etnik grupları da parçaladılar. Bu anlaşma sonucunda kurulan devletlerden Irak, , Ürdün, Filistin İngiliz bölgesi; Suriye, Lübnan Fransız bölgesi oldu.

Böylece bugünkü Irak toprakları Osmanlı Yönetiminden çıkmış ve 1920 yılında İngiliz manda idaresine girmiştir.

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1258633212

İngilizler başta ülkeyi bizzat yönetmeyi düşünmüşlerse de ancak halkın sert muhalefetiyle karşı karşıya kalmışlardır. Çıkan isyanlarda özellikle Şii halk rol almışlardır. Şiilerin çoğunlukta olduğu Necef bu dönemde isyanın merkezini oluşturmuştur. Sonuçta İngilizler tarafından Hz. Muhammet’in soyundan gelen Kral Faysal Irak’ın başına geçirilmiştir. Bu yöntemle İngilizler hem Irak’a tamamen hakim olmak hem de Osmanlının ardından doğan halife boşluğunu bu şekilde doldurarak diğer İslam ülkelerine de etki etmeyi planlamıştır.

Kral Faysal başa geçmesiyle beraber yaşanan en önemli gelişme Arap ulusçuluğunun teorisyeni Sati el Hüsri’nin Irak’a getirilmesidir. Onun kurduğu Arap birliğine yönelik eğitim sistemi özellikle Şii grupların tepkisini toplamıştır. Kral Faruk güçlü ve bağımsız bir ırak kurabilmenin yolunun güçlü bir ordudan geçtiğini biliyordu. Bu nedenle bu tip bir ordunun oluşması için çalışsa da Iraklı Kürtler ve Şiilerin olumsuz tavrıyla karşılaşmış ve askere almalarda daima sorunlar çıkartmışlardır. Her iki topluluk da Sünni Araplara asker olarak hizmet etmeyi reddetmişlerdir.

İlerleyen yıllarda Sünnilerle Şiiler arasındaki entegrasyon süreci yaşanmış karşılıklı evlilikler ve ticaret ilişkileri olmuştur. 1928 gelindiğinde 88 kişilik Irak parlamentosunda 26 Şii üye vardı. 1930 yılında Irak hükümeti bağımsız bir devlet olma yolunda İngiltere ile 25 yıllık bir anlaşma imzalarken, 1932 yılında Irak Milletler Cemiyetine bağımsız bir devlet olarak katıldı. 1933 kral Faruk’un ölümünün ardından ülkede dinsel ve etnik çatışmalar arttı.

1935’te İtalyanların Habeşistan’ı işgali Ortadoğu ülkeleri arasında özellikle güvenlik endişesinin oluşmasına sebep olmuştur. İtalyanların kuzey Afrika’da kurduğu bu hakimiyeti Yemenle yaptığı anlaşmayla kızıl denizin çıkışını kontrol eder hale gelmesiyle Ortadoğu’ya taşımayı planlıyordu. Bu nedenle Ortadoğu ülkeleri arasında Sadabat paktı kuruldu.

İkinci Dünya savaşı yıllarında hakim güçler arasında yaşanan mücadele Irak üzerinde de olmuştur. Almanlar yaptıkları darbe ile kendilerine yakın bir yönetimi başa getirseler de, yapılan ikinci darbe ile İngilizler tekrar hakimiyeti kurmuşlardır. İkinci Dünya savaşı yıllarında Türkiye sınırlarına kadar gelen Almanların amaçlarından birisi de Türkiye’yi geçerek Irak’taki yandaşlarına yandım edip, buradaki İngiliz hakimiyetini kırmaktı. Fakat daha sonra Alman ordularının Rusya’ya dönmesi Türkiye’nin işgali ve Irak’a ulaşma planlarından vazgeçmesine sebep oldu. İngilizler Irak’ı da Almanya’ya karşı savaşa girmeye teşvik etse de Irak yönetimi Türkiye’yi örnek alarak aynı politikaları izlemiş ve savaşa girmemiştir.

1936 yılında Kürt kökenli bir Albay olan Bekir Sıtkı liderliğinde bir darbe gerçekleşti. 1941’de ise Mayıs harekatı olarak bilinen ikinci bir darbe oldu. 1945 yılında Arap ülkeleri bir araya gelerek, bir Arap Birliği örgütü kurdular. Arap Birliği harekatı Arap ülkeleri arasında milliyetçilik duygularının da artmasına sebep oldu. Bunu sonucu olarak da Irak, Suriye Ürdün ve Lübnan bir tek ülke olarak birleşme düşüncesi ortaya atıldı. Arapların birleşme düşüncesini özellikle İngiltere destekliyordu. Bu birleşme ile İngilizler, Suriye ve Lübnan’daki Fransız hakimiyetini kaldırarak bu bölgeleri de kendi hakimiyeti altına almayı amaçlıyorlardı. Diğer güçlü bir Arap ülkesi olan Mısır’da bu birleşmeye karşı çıkıyordu. Onun endişesi ise Arap dünyasının en büyük ülkesi olma özelliğini yitirecek olması idi. Ortadoğu’da İngilizlerin etkisinin zayıflaması, İsrail devletini kurulması, Mısır’ın muhalefeti gibi nedenlerle bu birlik fikri hayata geçirilemedi. ( 1960’lı yıllarda Mısır ve Suriye’nin birleşmeleri dışında Arap ülkeleri arasında bir birleşme yaşanmadı.)

İsrail’in kurulması ile Arap Türkiye ilişkileri yeni bir dönem girdi. ABD’nin etkisi ile Türkiye’nin İsrail devletini tanıması Arap ülkelerinde tepki ile karşılandı. Türkiye bu tepkileri azaltmak ve yeni müttefikler bulabilmek için Irak’la yakınlaşmaya çalıştı ve ABD ve İngiltere’nin aktif katılımlarıyla Bağdat Paktını imzalandı.

İkinci Dünya savaşı sonrası Dünya üzerindeki güç dengelerinde büyük değişmeler yaşandı. İngiltere hakimiyetini yitirirken ortaya çıkan boşluğu ABD ve Sovyetler doldurmaya başladı. Irak’ta ise bu dönemde Sovyetler birliği yanında yer aldı.

1958 yılında gerçekleşen kanlı darbe ile Krallık devrilip, Cumhuriyet ilan edildi. General Abdülkerim Kasım cumhurbaşkanı oldu. Irak bu darbenin ardında Bağdat paktından çekildiğini açıkladı. Irak’ta bu dönem özellikle komünist akım ve etnik milliyetçiliğin hızla yayıldığı yıllardır. Irak’ta yaşanan bu değişiklik Ortadoğu’daki tüm dengeleri altüst etti. Irak’taki bu darbeden etkilenen Suriye’de benzer bir askeri darbe yaşandı. Ortadoğu’nun tamamen Sovyet Rusya’nın hakimiyetine girmemesi için ABD ve İngiltere harekete geçti. ABD Lübnan’a askeri müdahale yaparken, İngiltere Ürdün’deki karışıklığı bahane ederek burayı işgal etti.

Ortadoğu’nun önemli bir bölümünün Sovyet etkisi altına girmesi ABD ve müttefiklerini endişelendirdi. Özellikle son dönemde açıklanan belgeler Türkiye’nin Irak ve Suriye’de yaşanan darbelerin ardından ABD’nin baskısıyla bu ülkelere yönelip bir işgal planı hazırladığı ve daha sonra bazı nedenlerden dolayı bundan vazgeçtiğini ortaya koymakta.

8 Kasım 1963’te Baas partisi mensupları ve ordudaki milliyetçileri darbe girişiminde bulundular. Fakat General Abdülselim Arif yeni lider oldu ve Ülke genelinde komünist avı başlatıldı. 17 kasım 1968’de Baas partisi bir darbe ile iktidarı ele geçirdi. General Hasan el Bekir Cumhurbaşkanı oldu.

Modern Irak

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1258633212


Modern Irak, 1920’de Osmanlıların I. Dünya Savaşı’nda yenilmesiyle birlikte İngilizlerin Osmanlı eyaletleri olan Musul, Bağdat ve Basra’yı yeni bir politik oluşum olarak değiştirmeleri sonucu, Fırat-Dicle Havzasını kontrolü altına alan ve yakın bir bölge devleti tarafından yönetilmeyen yeni bir oluşumdur.

İngilizler başta ülkeyi bizzat yönetmeyi düşünmüşlerse de ancak halkın sert muhalefetiyle karşı karşıya kalmışlardır. Çıkan isyanlarda özellikle Şii halk rol almışlardır. Şiilerin çoğunlukta olduğu Necef, bu dönemde isyanın merkezini oluşturmuştur. Sonuçta İngilizler tarafından Muhammed'in soyundan gelen Kral Faysal Irak'ın başına geçirilmiştir. Bu yöntemle İngilizler hem Irak'a tamamen hakim olmak hem de Osmanlının ardından doğan halife boşluğunu bu şekilde doldurarak diğer İslam ülkelerine de etki etmeyi planlamıştır

Kral Faysal başa geçmesiyle beraber yaşanan en önemli gelişme Arap ulusçuluğunun teorisyeni Sati el Hüsri'nin Irak'a getirilmesidir. Onun kurduğu Arap birliğine yönelik eğitim sistemi özellikle Şii grupların tepkisini toplamıştır. Kral Faysal güçlü ve bağımsız bir Irak kurabilmenin yolunun güçlü bir ordudan geçtiğini biliyordu. Bu nedenle bu tip bir ordunun oluşması için çalışsa da Iraklı Kürtler ve Şiilerin olumsuz tavrıyla karşılaşmış ve askere almalarda daima sorunlar çıkartmışlardır. Her iki topluluk da Sünni Araplara asker olarak hizmet etmeyi reddetmişlerdir.

İlerleyen yıllarda Sünnilerle Şiiler arasındaki entegrasyon süreci yaşanmış karşılıklı evlilikler ve ticaret ilişkileri olmuştur. 1928 gelindiğinde 88 kişilik Irak parlamentosunda 26 Şii üye vardı. 1930 yılında Irak hükümeti bağımsız bir devlet olma yolunda İngiltere ile 25 yıllık bir anlaşma imzalarken, 1932 yılında Milletler Cemiyeti'ne bağımsız bir devlet olarak katıldı. 1933 Kral Faruk'un ölümünün ardından ülkede dinsel ve etnik çatışmalar arttı.

1935'te İtalyanların Habeşistan'ı işgali Ortadoğu ülkeleri arasında özellikle güvenlik endişesinin oluşmasına sebep olmuştur. İtalyanların kuzey Afrika'da kurduğu bu hakimiyeti Yemenle yaptığı anlaşmayla Kızıldeniz'in çıkışını kontrol eder hale gelmesiyle Ortadoğu'ya taşımayı planlıyordu. Bu nedenle Ortadoğu ülkeleri arasında Sadabat paktı kuruldu.

İkinci Dünya savaşı yıllarında hakim güçler arasında yaşanan mücadele Irak üzerinde de olmuştur. Almanlar yaptıkları darbe ile kendilerine yakın bir yönetimi başa getirseler de, yapılan ikinci darbe ile İngilizler tekrar hakimiyeti kurmuşlardır. İkinci Dünya savaşı yıllarında Türkiye sınırlarına kadar gelen Almanların amaçlarından birisi de Türkiye'yi geçerek Irak'taki yandaşlarına yandım edip, buradaki İngiliz hakimiyetini kırmaktı. Fakat daha sonra Alman ordularının Rusya'ya dönmesi, Türkiye'nin işgali ve Irak'a ulaşma planlarından vazgeçmesine sebep oldu. İngilizler Irak'ı da Almanya'ya karşı savaşa girmeye teşvik etse de Irak yönetimi Türkiye'yi örnek alarak aynı politikaları izlemiş ve savaşa girmemiştir.

1936 yılında Kürt kökenli bir Albay olan Bekir Sıtkı liderliğinde bir darbe gerçekleşti. 1941'de ise Mayıs harekatı olarak bilinen ikinci bir darbe oldu. 1945 yılında Arap ülkeleri bir araya gelerek, bir Arap Birliği örgütü kurdular. Arap Birliği harekatı Arap ülkeleri arasında milliyetçilik duygularının da artmasına sebep oldu. Bunu sonucu olarak da Irak, Suriye, Ürdün ve Lübnan bir tek ülke olarak birleşme düşüncesi ortaya atıldı. Arapların birleşme düşüncesini özellikle İngiltere destekliyordu. Bu birleşme ile İngilizler, Suriye ve Lübnan'daki Fransız hakimiyetini kaldırarak bu bölgeleri de kendi hakimiyeti altına almayı amaçlıyorlardı. Diğer güçlü bir Arap ülkesi olan Mısır'da bu birleşmeye karşı çıkıyordu. Onun endişesi ise Arap dünyasının en büyük ülkesi olma özelliğini yitirecek olması idi. Ortadoğu'da İngilizlerin etkisinin zayıflaması, İsrail devletini kurulması, Mısır'ın muhalefeti gibi nedenlerle bu birlik fikri hayata geçirilemedi. 1960'lı yıllarda Mısır ve Suriye'nin birleşmeleri dışında Arap ülkeleri arasında bir birleşme yaşanmadı.

İsrail'in kurulması ile Arap Türkiye ilişkileri yeni bir dönem girdi. ABD'nin etkisi ile Türkiye'nin İsrail devletini tanıması Arap ülkelerinde tepki ile karşılandı. Türkiye bu tepkileri azaltmak ve yeni müttefikler bulabilmek için Irak'la yakınlaşmaya çalıştı ve ABD ve İngiltere'nin aktif katılımlarıyla Bağdat Paktını imzalandı.

İkinci Dünya savaşı sonrası Dünya üzerindeki güç dengelerinde büyük değişmeler yaşandı. İngiltere hakimiyetini yitirirken ortaya çıkan boşluğu ABD ve Sovyetler doldurmaya başladı. Irak ise bu dönemde Sovyetler Birliği yanında yer aldı.

1958 yılında gerçekleşen kanlı darbe ile Krallık devrilip, Cumhuriyet ilan edildi. General Abdülkerim Kasım cumhurbaşkanı oldu. Irak bu darbenin ardından Bağdat Paktı'ndan çekildiğini açıkladı. Irak'ta bu dönem özellikle komünizm ve etnik milliyetçiliğin hızla yayıldığı yıllardır.

Irak'ta yaşanan bu değişiklik Ortadoğu'daki tüm dengeleri alt üst etti. Irak'taki bu darbeden etkilenen Suriye'de benzer bir askeri darbe yaşandı. Ortadoğu'nun tamamen Sovyet Rusya'nın hakimiyetine girmemesi için ABD ve İngiltere harekete geçti. ABD Lübnan'a askeri müdahale yaparken, İngiltere Ürdün'deki karışıklığı bahane ederek burayı işgal etti.

Ortadoğu'nun önemli bir bölümünün Sovyet etkisi altına girmesi ABD ve müttefiklerini endişelendirdi. Özellikle son dönemde açıklanan belgeler Türkiye'nin Irak ve Suriye'de yaşanan darbelerin ardından ABD'nin baskısıyla bu ülkelere yönelip bir işgal planı hazırladığı ve daha sonra bazı nedenlerden dolayı bundan vazgeçtiğini ortaya koymakta.

8 Kasım 1963'te Baas Partisi mensupları ve ordudaki milliyetçileri darbe girişiminde bulundular. Fakat General Abdülselim Arif yeni lider oldu ve ülke genelinde komünist avı başlatıldı. 17 Kasım 1968'de Baas Partisi bir darbe ile iktidarı ele geçirdi. General Ahmet Hasan el Bekir Cumhurbaşkanı oldu.

Baas Hareketi

Baas Arap dilinde yeniden diriliş anlamına gelmektedir. 1940 yılında Suriye'de kurulan bu hareketin ilk teorisyenleri Ekrem Havrani ile Michel Eflak'tır (Eflak, Suriyeli bir Hıristiyan ve bu ideolojinin efsanevi lideridir). Baas ideolojisi, amaç olarak Ortadoğu'da tek bir Arap devleti kurulmasını benimsemiştir. Partinin sloganı Birlik, özgürlük ve sosyalizm idi. Parti ideolojisi Parti birliğine ve dış baskılara karşı durmaya dayanıyordu. Baas hareketi Suriye'de ortaya çıkmışsa da, Irak'ta da taraftar bulmuştur. Baas Partisi Suriye ve Irak'ta yaptıkları devrimlerle iktidarı ele geçirmişlerdir. Saddam Hüseyin ve Hafız Esad Baas akımının son temsilcileridir.

Temmuz 1979'da Saddam Hüseyin, Hasan El Bekir 'in yerine devlet başkanı oldu.

Ortadoğu'yu etkileyen bir diğer önemli gelişme de, 1979 yılında İran'da yaşanan İslam Devrimi oldu.1975'te Kürt sorununu çözmek için İran'a bazı ödünler veren Irak 1979'da bu ülkede yaşanan rejim değişikliğinden yararlanarak İran'a savaş açtı.Her iki ülkeye de insani ve ekonomik olarak büyük kayıplar verdiren İran-Irak Savaşı 1988'de imzalanan ateşkes antlaşmasıyla sona erdi.

II. Dünya Savaşı'ndan sonra başlayan Soğuk Savaş tüm dünyayı iki kampa ayırmıştı. 1980'li yıllar Sovyetler'in çözülme sürecine girmesine ve Soğuk Savaşın sonuçlanmasına sahne oldu. İki kutuplu bir dünyadan tek kutuplu bir dünyaya doğru etkinlik haritası tekrar çizilmeye başlanması, Ortadoğu'ya da yansıdı.

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1258633212

Irak, Ağustos 1990'da petrol üretim kotalarını aşmak ve tartışmalı bölgelerden petrol çıkarmakla suçladığı komşusu Kuveyt'i işgal ederek 19. ili olarak topraklarına kattığını ilan etti.Saddam Hüseyin'in uzlaşmaz tutumu karşısında BM'ye üye çeşitli ülkeler ABD öncülüğünde Suudi Arabistan'a askeri yığınak yapmaya başladı.BM Güvenlik Konseyi Irak'a 15 Ocak 1991'e değin Kuveyt'ten çekilmesi için son bir uyarıda bulundu.17 Ocak 1991'de başlayan ve Körfez Savaşı olarak bilinen Çöl Fırtınası Harekatı sonunda 27 Şubat 1991'de Kuveyt kurtarıldı.28 Şubat'taki ateşkesin ardından kuzeydeki Kürtler ve güneydeki Şiiler arasında başlayan ayaklanmalar Irak kuvvetlerince acımasızca bastırıldı.Milyonun üzerinde Iraklı Kürt Türkiye ve İran'a sığındı.Bunun üzerine müttefik kuvvetler 36. paralelin kuzeyi ve 32. paralelin güneyindeki bölgeleri Irak uçuşlarına yasakladılar.

ABD yönetimindeki müttefik kuvvetler 1993,1996,1998 ve 2001 yıllarında Irak'a karşı hava saldırıları düzenledi.Körfez Savaşı'ndan sonra uygulamaya konan BM ambargosu 1996 yılında başlayan Gıda Karşılığı Petrol programıyla yumuşatıldı.

Irak'ın İşgali

ABD ve Birleşik Krallık öncülüğündeki koalisyon kuvvetleri Irak'ı kitle imha silahlarından arındırmak ,Saddam Hüseyin'in teröre verdiği desteği kesmek ve Irak Halkını özgürleştirmek gerekçeleriyle Irak'taki Baas Rejimi'ne karşı saldırıya geçti.20 Mart 2003'te başlayan hava saldırısı ve onu takip eden kara harekatı sonunda 9 Nisan 2003'te başkent Bağdat'a giren koalisyon güçleri Saddam Hüseyin iktidarını devirdi.15 Nisan'da Irak tümüyle koalisyon güçlerinin denetimine geçti.

Irak'ın şehirleri:

1. Bağdat (بغداد) 2. Salah ad Din (صلاح الدين) 3. Diyala (ديالى) 4. Vasit (واسط) 5. Maysan (ميسان) 6. Basra (البصرة) 7. Dhi Qar (ذي قار) 8. Al Muthanna (المثنى) 9. Al-Qādisiyyah (القادسية) 10. Babil (بابل) 11. Kerbala (كربلاء) 12. Necef (النجف) 13. Al Anbar (الأنبار) 14. Ninawa (نينوى) 15. Dihuk (دهوك) 16. Erbil (أربيل) 17. At-Ta'mim (التاميم) 18. As Süleymaniye (السليمانية)





Irak
Irak Cumhuriyeti


Ülkenin Resmi Tam Adı: Irak Cumhuriyeti

Kısa Şekli : Irak

Yerel Tam Adı: Al Jumhuriyah al Irakiyah

Yerel Kısa Şekli: Al Irak

Yönetim biçimi: Başkanlık Tipi Cumhuriyet

Başkenti: Bağdat

İdari Bölümleri: 18 bölge; Al Anbar, Al Basrah, Al Muthanna, Al Qadisiyah, An Najaf, Arbil, As Sulaymaniyah, At Ta'mim, Babil, Bağdat, Dahuk, Dhi Qar, Diyala, Kerbala, Maysan, Ninawa, Salah ad Din, Wasit

Bağımsızlık Günü: 3 Ekim 1932

Milli Bayramları: İhtilal günü, 17 Temmuz (1968)

Anayasası: 22 Eylül 1968

Üye Olduğu Uluslararası Örgüt ve Kuruluşlar: ABEDA, ACC, AFESD (Arap Ülkeleri Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Fonu), AL, AMF (Arap Ülkeleri Para Fonu), CAEU (Arap Ülkeleri Ekonomik Anlaşmalar Konseyi), CCC (Gümrük İşbirliği Konseyi), EAPC (Avrupa - Atlantik Ortaklık Konseyi), ESCWA (Birleşmiş Milletler Batı Asya Ekonomik ve Sosyal Komisyonu), FAO (Tarım ve Gıda Örgütü), G-19, G-77, IAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı), IBRD (Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası), ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü), ICRM (Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi), IDA (Uluslararası Kalkınma Birliği), IDB (İslam Kalkınma Bankası), IFAD (Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu), IFC (Uluslararası Finansman Kurumu), IFRCS (Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Toplulukları Federasyonu), ILO (Uluslarası Çalışma Örgütü), IMF (Uluslararası Para Fonu), IMO (Uluslararası Denizcilik Örgütü), Inmarsat (Uluslararası Denizcilik Uydu Teşkilatı), Intelsat (Uluslararası Telekomünikasyon ve Uydu Örgütü), Interpol (Uluslararası Polis Teşkilatı), IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi), ITU (Uluslararası Telekomünikasyon Birliği), NAM, OAPEC (Arap Petrol İhracatçısı Ülkeler Örgütü), OIC (İslam Konferansı Örgütü), OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı), PCA (Daimi Hakemlik Mahkemesi), UN (Birleşmiş Milletler), UNCTAD (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı), UNESCO (Eğitim-Bilim ve Kültür Örgütü), UNIDO (Endüstriyel Kalkınma Örgütü), UPU (Dünya Posta Birliği), WFTU (Dünya İşçi Sendikaları Federasyonu), WHO (Dünya Sağlık Örgütü), WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı), WMO (Dünya Meteoroloji Örgütü), WToO (Dünya Turizm Örgütü)
Türkiye’nin güneyinde bir Ortadoğu ülkesi.Kuzeyde Türkiye, doğuda İran, güneydoğuda Basra Körfezi ve Kuveyt, güneyde Suudi Arabistan, batıda Ürdün ve Suriye ile sınırlanmış ve 38°-48° doğu meridyenleri ile 28°-38° paralelleri arasında yer almaktadır. Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları arasında bir geçit kabûl edilmektedir. Birleşmiş Milletler ve BağlantısızlarPaktı üyesi, sosyalist bir ülkedir.

Târihi

Irak’ın bulunduğu Mezopotamya bölgesi dünyânın ilk önemli yerleşim merkezlerinden biridir.M.Ö. 7. yüzyıla kadar Sümer-Akad, Bâbil ve Asurların elinde kalmış, bu târihte ise Perslerin eline geçmiştir. Bölgede İslâmiyetten önceki Araplar da Main,Sebai ve Himyeri devletlerini kurdular. İslâmiyetin doğuşu ve hızla gelişmesi ile birlikte Müslümanlar uzun süre bölgeye hâkim oldular.Müslümanların dördüncü halîfesi hazret-i Ali’nin kabri Necef’tedir.Oğlu hazret-i Hüseyin de burada Kerbelâ’da şehid olmuştur.İmâm-ı A’zâm Ebû Hanîfe,Ahmed bin Hanbel, Abdülkâdir Geylânî gibi büyük âlim ve velîlerBağdat ve Kûfe’de yetişmişler, insanlığa ilim ve hikmet yaymışlardır. Bu üç zâtın türbesi hâlenBağdat’tadır.

Bağdat 762’den îtibâren yeni baştan îmâr edilerek Abbâsîlerin yâni, İslâm dünyâsının başşehri oldu ve dünyânın en önemli kültür merkezlerinden biri hâline geldi. Bilhassa 786-809 seneleri arasında halîfelik yapan Hârunürreşîd ve oğlu Me’mûn zamânında Irak dünyânın en parlak ilim ve kültür merkezi oldu. Ancak 1258’de Irak’a girenMoğol hükümdarı Hülâgü, şehirleri yakıp yıkmış, binlerce Müslümanı öldürmüştür. Daha sonraki târihlerde de eski günleri bulamayan Irak, sırasıyla Celâyirliler,Tîmûroğulları, Karakoyunlular,Akkoyunlular, ve Safevîlerin hâkimiyeti altında kaldı. 1515’te Kuzey Irak’ın Osmanlı topraklarına katılmasını tâkibenKânûnî SultanSüleymân Han 1534’te ülkenin tamâmını fethetti.Irak,Osmanlı hâkimiyetinde kaldığı yaklaşık beş asırlık süre zarfında en parlak dönemlerini yaşadı.

Kıymetli âlimler İstanbul’a götürülerek, çalışmaları için her türlü imkân temin edildi.Osmanlı Sultanı Dördüncü Murâd Han zamânında Bağdat ikinci defâ fethedildi. Bu fetihte pâdişâh bizzat harbe iştirak etmiş, kale kapısı yıkılırken elindeki gürzle o da yardım etmişti.Kalenin fethinden sonra Şiîlerin yıktığı İmâm-ı A’zam türbesini yeniden inşâ ettirdi.Irak’a göz koyan İngilizler,Birinci Dünyâ Savaşı sırasında 20Kasım 1914’te Basra’ya girdiler. Ancak 29 Mayıs 1916’da Irak ve Osmanlı Kuvvetleri “Selman Pak” meydan savaşında İngilizleri yenerek tamâmını esir ettiler. Birinci Dünyâ Savaşından sonra Osmanlılar bölgeden çekildiklerindenIraklılar yalnız ve zayıf kaldılar.

Bunu farkeden İngiltere 1918’de ordularını Musul’a soktu. 1920’de yapılan son Roma Konferansında da Irak’ın İngiliz mandası altına girmesi kararlaştırıldı. 1930’da İngiltere Irak’a sözde bağımsızlık tanıdı. 1933’te de Faysal’ın oğlu Gâzi, kral oldu. Irakİkinci Dünyâ Savaşına girmedi. Ancak bütün İngiliz sömürgeleri gibi savaştan etkilendi. 14 Temmuz 1958’de Irak ordusu, 22 yaşındaki Kral İkinci Faysal’ın da öldürüldüğü kanlı bir darbe ile yönetime el koyarak cumhuriyeti ilân etti. Ancak darbeci Abdülkerîm Kasım tam bir diktatör olduğundan,Irak’a İngilizlerden fazla bir hürriyet vermedi.

Bunun üzerine SosyalistArap Baas Partisi aynı senenin 8 Şubatında yönetimi ele geçirdi. 18 Kasım 1963’te işe Arif Kardeşler, karşı darbe ile başa geçti. Beş sene sonra 30Temmuz 1968’de de BaasPartisi yeni bir darbe yaparak ikinci defâ yönetimi ele geçirdi. Saddam Hüseyin’in başkanlığındaki Devrim Komuta Konseyi ve Sosyalis ArapBaasPartisi bugün de işbaşındadır. 22 Eylül 1980’de başlayan Irak-İran savaşı ülkede yüzbinlerce insan kaybına, milyarlarca dolarlık zarara huzûrun, barışın ve düzeninin bozulmasına yol açtı.Sekiz sene gibi uzun bir savaş sonunda, 20.8.1988’de ateşkes imzâlandı.

1990 ortalarında Irak orduları Kuveyt’e girerek burayı işgâl etti. Bunun üzerine başlayan Körfez Krizi petrol fiatlarının artmasına ve ekonomik dalgalanmalara sebeb oldu. ABD-Suudi Arabistan’ın güvenliğini sağlamak için 500.000 asker, birçok Avrupa devleti de Basra Körfezine donanma gönderdi.Irak’a, Kuveyt’i boşaltmak için verilen sürenin bittiği 16 Ocak 1991 günü, Müttefik güçler askerî harekata başladı. Bir ay zarfında Irak mağlub olarakKuveyt’ten çekilmek mecburiyetinde kaldı. Ateşkes antlaşması imzalanarak barış görüşmelerine başlandı. Amerika Irak’ın kuzey sınırındaki kürtleri korumak için askerî birlik bulundurmaktadır.

Fizikî Yapı
Irak


Fizikî Yapı bakımından genelde dört bölgeye ayrılır:Bunlar, kuzey ve kuzeydoğuyu kaplayan dağlık bölge; bu bölgenin güneyinde yeralan,Basra Körfezi kıyısındaki bataklıklar; güney ve batıdaki çöllerle sınırlanmış olanMezopotamya arâzisi ve Ürdün, Suudî Arabistan,Güney Suriye sınırlarına yakın bölgelerden başlayarak komşu ülkelerin içlerine doğru uzanan step ve çöllerdir.Ülkenin en büyük platosu kuzeyde bulunan Cezire’dir.Yine kuzeydeki Alp-Himalaya dağ dizisi üyeleri Zagros Dağları Irak’ın en yüksek bölgeleri olup, 5605 m’ye kadar yükselirler. Dicle ve kolları, Fırat,Irak ve Mezopotamya’nın hayat kaynağıdır. Bu iki ırmak bölgeyi suladıktan sonra,Basra Körfezine 150 km kala Şattülarap su yolunda birleşirler.

Bu yol Irak’ın en önemli limanı olanBasra’yı körfeze bağladığından çok önemlidir. Dicle ve Fırat yüzyıllardan beri Türkiye ve Suriye’den,Irak’ın kuzeyinden taşıdıkları topraklarla denizi doldurarakAşağı Mezopotamya’nın ucundaki deltanın alüvyonal özellikte çok verimli bir ova hâline gelmesine sebep olmuşlardır. Ülkenin diğer önemli akarsuları Büyük Zap, KüçükZap ve Uzuym nehirleridir.Ülkede çok sayıda göl bulunmasına rağmen, tam bir göl özelliği göstermezler. Bir çoğu yağmur suyu ile dolan sathî (yüzeysel) çukurluklardır. Basra Körfezine yakın göllerin çoğu da sazlarla kaplı bataklıklar hâlindedir.Irak’ın en büyük gölü Şattülarap su yolu ile Fırat Nehri arasındaki Hürülhammar Gölüdür.

İklimi

Irak’ta iklim kış-yaz mevsimleri ve güney-kuzey bölgeleri arasında büyük değişiklik gösterir.Yaz mevsimi güneyde uzun, sıcak ve kuraktır.Sıcaklık bölgede ortalama 46°C’yi bulur. Kuzeyde ise serince ve kısa sürer. Kış mevsimi ise güneyde kısa sürer ve serin geçer.Kuzey bölgelerde ise kış çok karlı ve uzundur. Bu bölgelerde kış aylarındaki sıcaklık ortalaması sıfırın altındadır. Yağış ise ülke genelinde kış aylarında olur.Mezopotamya’da senelik ortalaması 178 mm olan yağış, dağlık bögelerde 1016 mm’yi bulur.Yağışlar güneyde yağmur, kuzeyde kar şeklinde olur.Çöl bölgelerinde ise ancak dünyâ çapında büyük bir kış olduğu zamanlarda kısa süreli yağışlar tesbit edilmiştir.

Tabiî Kaynaklar

Irak bitki örtüsü bakımından da iklime bağlı olarak bölgelere göre dağişiklik gösterir. Dağlık bölge, yamaçlarda çam, meşe, fıstık ağaçları, daha yukarılarda diken ve çalılıklarla kaplanmıştır.Suriye sınırı yakınlarındaki kısımlarda bir iki yıllık cılız bitkilere rastlanır.Güneydeki steplerde bozkır bitkileri, çöllerde ise dikenli bitkiler görülür. Aşağı Mezopotamya’nın bir kısmı ve Basra Körfezi kıyısı bataklık özelliği gösterdiğinden buralar söğüt, kavak ağaçları, yeşillikler, su otları ve sazlarla kaplıdır.

Ülkedeki vahşî ve yabânî hayvanların en bol bulunduğu yerler dağlardır. Buralarda çakal, sırtlan ve yabânî tavşana rastlanır.Çöllerde çölyılanı, çölfâresi,Dicle ve Fırat gibi büyük ırmak boylarında ise kurbağa, yılan ve yabânî ördek görülür.
Irak’ın en önemli tabiî kaynağı petroldür.Petrol, Kerkük,Musul ve Basra olmak üzere üç bölgeden çıkarılır.Ülkenin senelik petrol istihsali 31 milyon varil civârındadır.Kuzeyden çıkarılan petrol, petrol boru hattı ile Suriye’nin Baniyar,Lübnan’ın Trablus-şam limanlarına ve ülkemizin Yumurtalık tesislerine pompalanır.Güneyden çıkarılan petrol ise körfez kıyısındaki limanlardan borularla sevk edilir.
Irak’tan çıkarılan, değeri petrolle yakın diğer bir tabiî servet kükürttür. Bunu, senede 12 bin ton çıkarılan asbest takib eder.

Nüfus ve Sosyal Hayat


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1258633212


Irak, ender rastlanacak bir târihe sâhib olduğundan ülke nüfûsunu meydana getiren gruplar da kendisine has özellikler gösterir. Birinci Dünyâ Savaşı sırasında 2,5 milyon olan ülke nüfûsu % 35’lik artış oranı ile günümüzde 17.215.000’e ulaşmıştır.Halkın % 80’i Araptır. Geri kalan % 20’lik kısmı, kuzey bölgelerde yaşayan Kürtler,Kerkük ve Musul’daki Türkler ve çeşitli yerlerde yerleşmiş bulunan Ermeni, Yahûdi, Yezîdi, Süryâni ve Asurî azınlıklar teşkil eder. Türkler okullarında Türkçe öğretim yapabilme, diğer azınlıklar da bâzı konularda özerk davranabilme hakkına sâhiptir. Arapça resmî dil olması ve halkın büyük çoğunluğunun Arap olması sebebiyle en çok konuşulan lisandır.IrakArapçası yazıda modern, telaffuzda mahallî sitili benimsemiştir. Arapçayı, sırasıyla Kürtçe, Türkçe ve Ermenice tâkip eder.İngilizce ise en çok kullanılan batı lisanıdır.

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1258633212

Halkın çoğu Müslümandır.Müslüman olan Araplar, Türkler ve Farslar toplam nüfûsun % 95’ini meydana getirirler. 1960’a kadar Müslüman toplumunun yarısına yakını Şiîydi. Ancak bu yıllarda çeşitli siyâsî sebeplerden dolayı ülkeden fazla miktarda Şiî çıkarıldığından bugün ülkede sâdece Kerbelâ ve Necef civârında Şiî bulunmaktadır. Hıristiyan toplumu da, Katolik olan Musul’daki bir kısım Araplar, Ortodoks olan Ermeniler, kendi kiliselerine bağlı olan Süryâni ve Yezidiler meydana getirir. Ülkedeki diğer iki dînî grup ise Yahûdîler ve ilkel dinleri olan Asurîlerdir.
Ülkede eğitim parasız ve mecbûriyet olmadan yürütülmektedir. İlk ve Orta öğretim seviyesi komşu ülkelere nazaran düşüktür. 1959 senesinde başlatılan okuma yazma seferberliği ile okur-yazar oranı 1979’da % 30’a çıkmış, günümüzde ise % 40’ı aşmıştır.

Siyâsî Hayat


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1258633260

Irak, tek partili cumhuriyet sistemi ile yönetilmektedir.Ülke idâresinin görüşüldüğü 250 kişilik bir meclis vardır. Seçimler tek parti ve tek liste ile yapılır.Cumhurbaşkanı 1968 ihtilâlini yapan Devrim Komuta Konseyinin başkanlığına 1979’da getirilen Saddam Hüseyin’dir.

Irak’taki idârî taksimât, Osmanlılar zamânındakinin devâmı olup, batı sistemlerinden hemen hiç etkilenmemiştir. 16 şehrin en önemlileri Bağdat, Basra, Kerkük, Musul,Necef,Kerbelâ, Hillâ ve El-Kâzimeyn’dir. Şehirlerin başında, ülkemizdeki vâliye karşılık olan mutasarrıflar bulunur. Şehirlerden sonra kaymakamların idâre ettiği kazâlar gelir.Nâhiyeler ise, müdürlerin yönettiği köyden büyük yerleşim merkezleridir.Köy idârecisi olan muhtarlar genellikle halk tarafından işbaşına getirilir.

Ekonomi

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1258633260

Tarım:Irak petrolünün keşfine kadar, ülke tamâmen bir tarım ülkesi idi. Tarım eskisi gibi olmamakla berâber bugün de önemini korumaktadır.Petrolden elde edilen gelirin büyük bir bölümü tarımın modernizasyonunda kullanılır. Tarım arâzileri genelde Mezopotamya bölgesi ve büyük ırmaklar boyunda toplanmıştır. Ancak buralardaki yüksek vasıflı topraklardan gerektiği kadar faydalanılmamaktadır.Ülkenin 430.000 km2’ye yakın olan arâzisinin % 43’ü tarıma elverişli olmasına rağmen, ancak % 8’inden düzenli olarak faydalanılmaktadır.

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1258633260

Irmak boylarındaki vâdiler ve kuzeydeki yaylalar daha çok tahıl, tütün ve meyve üretimine elverişlidir. Daha güneydeki bölgelerde ise buğday, arpa, mısır, pirinç, susam, fındık, sebzeler, meyveler, tütün ve afyon yetişir.Hurma hemen hemen bütün bögelerde yetişen millî bir üründür.Irak tek başına dünyâ hurma üretiminin yüzde yetmiş beşini karşıladığından, hurma ekonomiye en büyük katkısı olan tarım ürünüdür.
Hayvancılık ve tarım: Irak halkının hayâtı ile büyük ölçüde parelellik gösterir.Sığır, eşek, katır kuzey bölgelerinde; deve, Asur arâzisi, çöller ve Mezopotamya’nın bir bölümünde; koyun Mezopotamya’nın batısında yetiştirilir. Ülkedeki büyükbaş hayvanların sayısı toplam dört milyon, küçükbaşlarınki ise üç milyon civârındadır.

Balıkçılık: Daha çok kuzey bölgelerin merkezî kısımlarındaki ırmaklarda gelişmektedir. Irmak ve göllerde sazan balığı, ve tatlısu balıkları bulunur. Daha önceleri balıkçılık körfez kıyısında da önemli bir geçim kaynağı iken savaş ve savaşın sonucu olan deniz kirlenmesi buradaki balık neslini tüketmiştir.

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1258633260


Sanâyi: Irak’ta çıkarılan petrolün mühim bir kısmının ham olarak ihraç edilmesine rağmen, sanâyinin en önemli kolu petrol rafinerizasyonu vepetro-kimyâdır. Petrol rafinerileri Bağdat, Basra, Kerkük ve Musul’da; petro-kimyâ tesisleri ise,Bağdat’ta bulunur.Sanâyiin bu kolunda genelde Rus teknolojisi kullanılmaktadır.Petrolü pamuklu, yünlü ve ipekli dokuma tâkib eder. Tekstil sanâyii Bağdat, Musul ve Hilla’da toplanmıştır.Yakın târihte büyük ilerleme gösteren diğer sanâyi dalları, çimento ve sun’î gübre üretimidir. Konserve, şeker, sigara, nebâtî yağ ağaç ürünleri imâlatı da tarıma bağlı olarak gelişmektedir.Ülke diğer birçok sanâyi kolunda olduğu gibi tarım araçları ve otomotiv sanâyiinde de Sovyet teknolojisinden faydalanmaktadır. Körfez savaşı ile sanayi ve ekonomik durumu güçlüklerin içine düşmüştür.Memleket bir baştan bir başa harap olmuştur.

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1258633260


Ticâret:Irak’ta ülke içi ticâret eski metodlarla yapılmakta, nakliye ve tabiat şartları sebebiyle her bölge kendisini beslemek zorunda kalmaktadır. Dış ticâret ise yeni yeni gelişmeye çalışmaktadır. İhrâcatında büyük payı ham petrol tutar. Bunu hurma ve çimento izler. İthâlat ise daha çok teknoloji transferi ve ağır sanâyi ürünleri şeklinde olmaktadır. Önemli ithâl ürünleri makina, araç, yiyecek maddeleridir.

Ulaşım:Irak’ta ulaştırma genelde karayolu ile yapılır. En önemli yolları:Sınırları ve petrol bölgelerini Bağdat’a bağlayan yollardır.Karayollarının toplam uzunluğu 33.238 kilometredir.Ülke içi ulaşımda demiryolu ikinci sırayı alır. 1914’te yapılmaya başlanan demiryolları bugün 2439 km uzunluğa ulaşmış olup, hemen hemen bütün büyük şehirleri birbirine bağlar. Büyük ırmaklar ve sun’î su yolları da şartların uygun olduğu zamanlarda ulaşımda önemli yer tutabilmektedir . Irak, Basra körfezinde sâdece 100 kilometrelik bir kıyısı olmasına rağmen her türlü deniz vâsıtasına hizmet verebilecek iki büyük limana sâhiptir. Bunlar körfez kıyısındaki Ümm-ül-Kasr ile Şattülarap su yolu kıyısındaki Basra limanlarıdır.Ülke içi ulaşımda havayolu konusuna önem verilmemesine rağmen,Bağdat ve Basra milletlerarası hava trafiğinin mühim durak yerleridir.

Genel İstatistiki Bilgiler

Konum: Orta Doğu'da, Basra Körfezi kıyısında, İran ve Kuveyt arasında yer almaktadır.

Coğrafi Konumu: 33 00 Kuzey derecesi, 44 00 Doğu boylamı

Bulunduğu Kıta: Orta Doğu

Yüzölçümü: 437,072 km²

Sınırları: toplam: 3,631 km

Sınır Komşuları: İran 1,458 km, Ürdün 181 km, Kuveyt 242 km, Suudi Arabistan 814 km,

Suriye 605 km, Türkiye 331 km

Denize Kıyısı (Sahil şeridi): 58 km

İklimi: Daha fazla çöl iklimi hakimdir; kışlar soğuk, yazlar kuru, sıcak ve bulutsuz geçer.

Arazi Yapısı: Daha fazla geniş ovalar, İran sınırında bataklıklar, İran ve Türkiye sınırı boyunca dağlar yer alır.

Deniz Seviyesinden Yüksekliği: en alçak noktası: Basra Körfezi 0 m; en yüksek noktası: Hacı İbrahim 3,600 m

Doğal Kaynakları: Petrol, doğal gaz, fosfat, sülfür

Arazi Kullanımı: tarıma uygun topraklar: %12

Devamlı Ekilen Alanlar: %0

Otlakları: %9

Ormanlık Arazisi: %0

Diğer Arazileri: %79 (1993 verileri)

Sulanan Arazisi: 25,500 km² (1993 verileri)

Ülkede Görülme Olasılığı Olan Doğal Afetler: Kum fırtınaları, su baskınları

Nüfus: 23,331,985 (Temmuz 2001 verileri)

Nüfus Artış Oranı: %2.84 (2001 verileri)

Mülteci oranı: 0 mülteci/1,000 nüfus (2001 tahmini)

Bebek Ölüm Oranı: 60.05 ölüm/1,000 doğan bebek (2001 tahmini)

Ortalama Hayat Süresi: Toplam Nüfusun: 66.95 yıl

Erkeklerde: 65.92 yıl

Kadınlarda: 68.03 yıl (2001 verileri)

Ortalama Çocuk Sayısı: 4.75 çocuk/1 kadın (2001 tahmini)

HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %0.01 den az (1999 verileri)

Ulus: Iraklı

Nüfusun Etnik Dağılımı: Arap %75-%80, Kürt %15-%20, Türkmen, Assuryalı ve diğer %5

Din: Müslüman %97 (Şii %60-%65, Sünni %32-%37), Hıristiyan ve diğer %3

Diller: Arapça, Kürtçe, Assuryaca, Ermenice

Okur Yazar Oranı: 15 yaş ve üzeri için veriler

Toplam Nüfusta: %58

erkekler: %70.7

kadınlar: %45 (1995 verileri)

GSYİH: Satınalma Gücü paritesi - 57 milyar $ (2000 verileri)

GSYİH - reel büyüme: %15 (2000 verileri)

GSYİH - sektörel bileşim: tarım: %6

endüstri: %13

hizmet: %81 (1993 verileri)

Enflasyon oranı (tüketici fiyatlarında): %100 (2000 verileri)

İş Gücü: 4.4 milyon (1989)

Endüstri: petrol, kimyasallar, tekstil, yapı malzemeleri, gıda maddeleri

Elektrik Üretimi: 29.42 milyar kWh (1999)

Elektrik Tüketimi: 27.361 milyar kWh (1999)

Elektrik İhracatı: 0 kWh (1999)

Elektrik İthalatı: 0 kWh (1999)

Tarım Ürünleri: Buğday, arpa, pirinç, sebze, pamuk, büyükbaş hayvan, koyun

İhracat: 21.8 milyar $ (2000 verileri)

İhracat Ürünleri: Ham petrol

İhracat Ortakları: Rusya, Fransa, İsviçre, Çin (2000)

İthalat: 13.8 milyar $ (2000 verileri)

İthalat Ürünleri: Gıda, tıbbi malzeme, sanayi ürünleri

İthalat Ortakları: Mısır, Rusya, Fransa, Vietnam (2000)

Dış Borç Tutarı: 139 milyar $ (2000 verileri)

Para Birimi: Irak Dinarı (IQD)

Para Birimi Kodu: IQD

Mali Yılı: Takvim yılı

ysnkrks 05-01-2009 02:30 PM

Cevap : Irak
 
güzel paylaşım...

Şengül Şirin 09-09-2010 09:26 PM

Cevap : Irak
 
1 Eklenti(ler)
http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1284056635


Irak, Batı Asya'da devlet (D.'sunda iran, K.'inde Türkiye, B.'sında Suriye ve Ürdün, G.'inde Suudi Arabistan ve Irak-Suudi Arabistan tarafsız bölgesi ve G.-D.'da Basra körfezi vardır.); 434 000 km2 (tarafsız bölge dışında); 15 500 000 nüf.

Başkenti Bağdat..


COĞRAFYA büyük doğal birimler ve insan birimleri
Resmi dili arapça

Birinci Dünya savaşı'ndan sonra Osmanlı imparatorluğu'ndan kopan parçalardan biri üzerinde kurulan Irak devleti, alüvyonlu Mezopotamya çanağıyla, Osmanlılar döneminde göçebelerin yaşamayı başardıkları başlıca kent merkezi olan başkent Bağdat çevresinde örgütlendi. Irak'ın toprakları, B.'dan (Fırat'ın sağ kıyısının büklümü) Suriye çölünün Üçüncü Zaman tortulları, D.'dan Zagros dağlarının eteğindeki kaynaşmış birikinti konileriyle (bunlar K.'deki Irak Cezire'sinde, Toroslar' ın kenarında daha düzenli bir dağ eteği ovasına ulaşır) sınırlanan dev bir çöküntü havzasıdır. Bu havzada Dicle'nin ve çığırı düzensiz olan Fırat'ın alüvyonları çökelir. Çanak, alçak ovada, Antikçağ'da Sümerler döneminde de var olan, ama İ.S.'ki ilk yüzyıllarda büyük ölçüde gelişen önemli göl ve bataklık kesimlerinin bulunmasını açıklayan tektonik hareketlerin hâlâ etki-sindedir. Mezopotamya'nın B.'sında Irak topraklan "verimli hilal" in ortasını kapsayan tortul platolar üzerinde geniş alanlara yayılır. Bu platoların ve Mezopotamya çanağının iklimi, nemlerini daha önce Doğu kıyısı üzerine boşaltmış Akdeniz kökenli ender kış alçak basınçlarının getirdiği yağışların (yıllık ortalama yağış 100 -200 mm arasındadır) görüldüğü bir yarı çöl iklimidir; burada yalnızca sulu tarım yapılabilir. Buna karşılık K.'de, Cezire'., deki doğal fıstık ağaçlı bozkırda yağışlar artar (200-400 mm arası) ve yağmura bağlı ekimler yapılan geniş bir kırsal şerit (bol yağışlı Toros ve Zagros dağlarının kenarında devam eder) ve doğal bir orman örtüsü ortaya çıkar.


Bu çelişki etnik kitlelerin dağılımında da görülür. Kuzeyin yağmura bağlı ekim alanlannda, toplam nüfusun yaklaşık on beşte birini oluşturan bir kürt azınlığı ve Türkmenler yaşar; oysa Mezopotamya çanağı bütünüyle araplaşmıştır. Araplar arasında en büyük karşıtlık dinsel alandadır. Özellikle Necef ve Kerbela gibi önemli kutsal yerleri içeren ülkede çoğunlukta oldukları sanılan şiiler (% 50-55) kırsal kesimde, sünnilerse Bağdat'ta, Basra'da, genel olarak kentlerde ve ülkenin güneyinde çoğunluktadır. Buna karşılık, Cezi-re'de cebel Sincar'a sığınmış olan yezidi-ler (30 000 nüf.) bir yana bırakılırsa Kürtler genellikle sunnidir. Kürtler egemen bir soy ya da dinsel bir şef (Barzani gibi) tarafından yönetilirler; Kürtler ya uzun süre önce yerleşik düzene geçmişlerdir ve kuru tarım uygulamaktadırlar ya da yarı göçebe yaşarlar. Siyasal girişimleri bulunmayan ova şiileri (örneğin nüfusu 60 000'i bulan Lurlar) Bağdat iktidarını hiç tehdit etmediler ve ülkenin aşağı kesimindeki tek bütünleşme sorunu, kamış keserek, pirinç yetiştirerek ya da manda besleyerek yaşayan güneydeki bataklık halklarıdır (Madenler); buna karşılık ülkenin yukarı kesimindeki kürt ayaklanmaları ulusal birliği birçok kez tehlikeye sokmuştur Bataklıklarda yaşayan bu Araplar'ın nüfusu yaklaşık 400 000'dir ve hepsi de şiidir.

Ayrıca Irak'ta, özellikle de Musul yönetim bölümünde, birçok hıristiyan topluluğu vardır. Bunlar, nesturi ve kaideli (yaklş. 475 000 inanan), Suriyeli (35 000), ermeni (25 000), sabii (15 000) ve latln (3 500) kökenlidir. Bağdat'ta toplanan musevile-rin sayısı bugün ancak 2 500 kişi kadardır. Irak'ta çeşitli etnik ve dinsel toplulukların bulunması, özümlemeye daha iyi karşı koyan dağlık, bataklık kesimlerde ve kutsal yerlerde gücü ortaya çıkan bir cemaat bilincini sürekli canlı tutmaktadır.

ekonomi


Kuzeyin, yağışa dayalı ekim yapılan kırsal bölgelerinde yaşam, temel olarak kış tahıllarına (buğday ve arpa), hayvancılığa ve bazı kesimlerde ticari tarım olarak biraz da tütüne dönük yoğun ve sürekli bir köyler ağına dayanır Buna karşılık, Mezopotamya ovasının işlenip değerlendirilmesi süreklilik göstermez ve yeterli olmaktan çok uzaktır. Binlerce yıl boyunca bu iş, Dicle ile Fırat'ın yıkıcı taşkınlarıyla engellenmiştir. Bunlar, ancak son zamanlarda (1956) ovada yapılan büyük su bentleri (Dicle üzerinde, Bağdat'ın yukarı tarafında, Samerra barajı ve Tartar vadisi çanağı; Fırat üzerinde Habbaniye barajı ve çanağı) ve dağlık kesimde, Dicle'nin kollarından Büyük Zap, Küçük Zap ve Diyale üzerinde yapılan büyük regülatör barajları sayesinde önlenebilmiştir. Ovanın tarımsal amaçlarla kullanılması, Antikçağ' ın ve islamlığın ilk zamanlarının refah içinde geçen yüzyıllarından bu yana, özellikle XIII. yy.'daki istilalar sonucu zaten büyük ölçüde gerilemiş ve göçebelerin kitlesel bir biçimde yayılıp kapladıkları ovada ekili alanların yüzeyi 1918'de 380 000 ha'a kadar düşmüştü. O tarihten bu yana, Fırat üzerinde Hindiye ve Dicle üzerinde Kut ül -Amare barajları ve özellikle, ırmaklar boyunca yer alan motorlu pompalar sayesinde tarımda büyük bir canlanma oldu. Ama yine de ovadaki ekili alanların, 80 bin km2'lik bir potansiyele karşılık, hâlâ yaklaşık 35 000 km2 olduğu sanılmaktadır.

Yapılan tarımların düzensizliği ve nadas alanlarının genişliği pirinç ve mısır ekiminin güney dışında yetersizliği, ticari tarımların (pamuk) ve yalnızca güneyde iki ırmak kıyısı ve Şattülarap boyunca bir kuşak gibi uzanan büyük palmiyelikler (bunlardan elde edilen hurmalar dışsatımda önemli bir fazlalık oluşturur ve Irak'ı dünyanın birinci hurma dışsatımcısı yapar) biçiminde gelişmiş olan meyve bahçelerinin azlığı, mezopotamya tarımının genelde çok ilkel nitelikli olduğunu gösterir. Bunun yanı sıra, gayet elverişsiz olan toplumsal koşullar da (bedevi kabile reislerinin egemen olduğu dönemlerden kalma büyük toprak mülkiyetinin üstün durumu ve bunun yörenin dağlık kesimindeki küçük toprak mülkiyetiyle çelişmesi), ancak oldukça yakın bir tarihte (1958) yapılan bir toprak reformuyla değiştirilebilmiştir. Ne var ki, bu ilkel teknik çerçeve içinde söz-konusu reform, uzun yıllar boyunca, iktisadi bir düzensizliğe ve bir üretim düşüşüne yol açtı; son zamanlarda girişilen büyük kolektif işletmeler (1980'de 400 000 ha) denemesiyse, henüz istenilen sonuçları vermedi. Arap Ortadoğu'sunun sulanabilir en büyük toprak rezervine sahip olan Irak, bir aykırılık oluşturacak biçimde tahıl dışalımcısı bir ülke olarak kaldı (yılda 1 Mt'dan fazla).


Ülkenin modernleşmesi ve gelişmesi petrole dayanmaktadır. Önceleri (1927'den başlayarak) kuzeyde (Kerkük ve Musul bölgelerinde, Zagros dağlarının kenar kıvrımlarındaki yataklarda) işletilen petrol (bir boruhattıyla, önce Trablusşam [Lübnan] ve Hayfa'ya [israil], sonra Say-da [Lübnan] ve Baniyas'a [Suriye, 1952], 1977'den beri de 35 Mt kapasiteli bir bo-ruhattıyla iskenderun'a [Türkiye] ve aynı zamanda tekrar Baniyas üzerinden dışarıya satıldı) daha sonra ülkenin güney ucunda da (Rümeyle yatakları) bulunup (1953-1958) işletilmeye başlandı. Bugün, üretimin önemli bir bölümü buradan yapılmakta ve Şattülarap ağzındaki Fav limanından, Basra körfezi yoluyla, dışarıya satılmaktadır. 1978'de 168 Mt'luk yüksek bir miktara ulaşan üretim, 1980' de, iran-lrak savaşı'ndan hemen önce, 138 Mt'a düşürüldü (rezervleri idareli kullanmak amacıyla). Petrol gelirleri (1970' te yalnızca 520 milyon dolarken 1980'de 20 milyar doların üstünde) belli bir sanayi gelişmesinin finansmanına olanak sağladı (Basra yakınlarında petrokimya; Şattül-arap'ın sağ kıyısında Hor el-Zü-beyr demir-çelik fabrikası; Bağdat çevresinde çeşitli hafif sanayiler; çimento fabrikaları; şeker fabrikaları). Sanayinin sosyalizasyon oranı % 50'nin biraz üstündedir (ticarette yaklaşık % 60). Ünlü Irak Petrol şirketi'ni de içeren petrol kesimiy lannda, toplam nüfusun yaklaşık on beşte birini oluşturan bir kürt azınlığı ve Türkmenler yaşar; oysa Mezopotamya çanağı bütünüyle araplaşmıştır. Araplar arasında en büyük karşıtlık dinsel alandadır. Özellikle Necef ve Kerbela gibi önemli kutsal yerleri içeren ülkede çoğunlukta oldukları sanılan şiiler (% 50-55) kırsal kesimde, sünnilerse Bağdat'ta, Basra'da, genel olarak kentlerde ve ülkenin güneyinde çoğunluktadır.

Buna karşılık, Cezi-re'de cebel Sincar'a sığınmış olan yezidi-ler (30 000 nüf.) bir yana bırakılırsa Kürtler genellikle sunnidir. Kürtler egemen bir soy ya da dinsel bir şef (Barzani gibi) tarafından yönetilirler; Kürtler ya uzun süre önce yerleşik düzene geçmişlerdir ve kuru tarım uygulamaktadırlar ya da yarı göçebe yaşarlar. Siyasal girişimleri bulunmayan ova şiileri (örneğin nüfusu 60 000'i bulan Lurlar) Bağdat iktidarını hiç tehdit etmediler ve ülkenin aşağı kesimindeki tek bütünleşme sorunu, kamış keserek, pirinç yetiştirerek ya da manda besleyerek yaşayan güneydeki bataklık halklarıdır (Madenler); buna karşılık ülkenin yukarı kesimindeki kürt ayaklanmaları ulusal birliği birçok kez tehlikeye sokmuştur Bataklıklarda yaşayan bu Araplar'ın nüfusu yaklaşık 400 000'dir ve hepsi de şiidir.

Ayrıca Irak'ta, özellikle de Musul yönetim bölümünde, birçok hıristiyan topluluğu vardır. Bunlar, nesturi ve kaideli (yaklş. 475 000 inanan), Suriyeli (35 000), ermeni (25 000), sabii (15 000) ve latln (3 500) kökenlidir. Bağdat'ta toplanan musevile-rin sayısı bugün ancak 2 500 kişi kadardır. Irak'ta çeşitli etnik ve dinsel toplulukların bulunması, özümlemeye daha iyi karşı koyan dağlık, bataklık kesimlerde ve kutsal yerlerde gücü ortaya çıkan bir cemaat bilincini sürekli canlı tutmaktadır.

ekonomi

Kuzeyin, yağışa dayalı ekim yapılan kırsal bölgelerinde yaşam, temel olarak kış tahıllarına (buğday ve arpa), hayvancılığa ve bazı kesimlerde ticari tarım olarak biraz da tütüne dönük yoğun ve sürekli bir köyler ağına dayanır Buna karşılık, Mezopotamya ovasının işlenip değerlendirilmesi süreklilik göstermez ve yeterli olmaktan çok uzaktır. Binlerce yıl boyunca bu iş, Dicle ile Fırat'ın yıkıcı taşkınlarıyla engellenmiştir. Bunlar, ancak son zamanlarda (1956) ovada yapılan büyük su bentleri (Dicle üzerinde, Bağdat'ın yukarı tarafında, Samerra barajı ve Tartar vadisi çanağı; Fırat üzerinde Habbaniye barajı ve çanağı) ve dağlık kesimde, Dicle'nin kollarından Büyük Zap, Küçük Zap ve Diyale üzerinde yapılan büyük regülatör barajları sayesinde önlenebilmiştir. Ovanın tarımsal amaçlarla kullanılması, Antikçağ' ın ve islamlığın ilk zamanlarının refah içinde geçen yüzyıllarından bu yana, özellikle XIII. yy.'daki istilalar sonucu zaten büyük ölçüde gerilemiş ve göçebelerin kitlesel bir biçimde yayılıp kapladıkları ovada ekili alanların yüzeyi 1918'de 380 000 ha'a kadar düşmüştü. O tarihten bu yana, Fırat üzerinde Hindiye ve Dicle üzerinde Kut ül -Amare barajları ve özellikle, ırmaklar boyunca yer alan motorlu pompalar sayesinde tarımda büyük bir canlanma oldu. Ama yine de ovadaki ekili alanların, 80 bin km2'lik bir potansiyele karşılık, hâlâ yaklaşık 35 000 km2 olduğu sanılmaktadır.

Yapılan tarımların düzensizliği ve nadas alanlarının genişliği pirinç ve mısır ekiminin güney dışında yetersizliği, ticari tarımların (pamuk) ve yalnızca güneyde iki ırmak kıyısı ve Şattülarap boyunca bir kuşak gibi uzanan büyük palmiyelikler (bunlardan elde edilen hurmalar dışsatımda önemli bir fazlalık oluşturur ve Irak'ı dünyanın birinci hurma dışsatımcısı yapar) biçiminde gelişmiş olan meyve bahçelerinin azlığı, mezopotamya tarımının genelde çok ilkel nitelikli olduğunu gösterir. Bunun yanı sıra, gayet elverişsiz olan toplumsal koşullar da (bedevi kabile reislerinin egemen olduğu dönemlerden kalma büyük toprak mülkiyetinin üstün durumu ve bunun yörenin dağlık kesimindeki küçük toprak mülkiyetiyle çelişmesi), ancak oldukça yakın bir tarihte (1958) yapılan bir toprak reformuyla değiştirilebilmiştir. Ne var ki, bu ilkel teknik çerçeve içinde söz-konusu reform, uzun yıllar boyunca, iktisadi bir düzensizliğe ve bir üretim düşüşüne yol açtı; son zamanlarda girişilen büyük kolektif işletmeler (1980'de 400 000 ha) denemesiyse, henüz istenilen sonuçları vermedi. Arap Ortadoğu'sunun sulanabilir en büyük toprak rezervine sahip olan Irak, bir aykırılık oluşturacak biçimde tahıl dışalımcısı bir ülke olarak kaldı (yılda 1 Mt'dan fazla).

Ülkenin modernleşmesi ve gelişmesi petrole dayanmaktadır. Önceleri (1927'den başlayarak) kuzeyde (Kerkük ve Musul bölgelerinde, Zagros dağlarının kenar kıvrımlarındaki yataklarda) işletilen petrol (bir boruhattıyla, önce Trablusşam [Lübnan] ve Hayfa'ya [israil], sonra Say-da [Lübnan] ve Baniyas'a [Suriye, 1952], 1977'den beri de 35 Mt kapasiteli bir bo-ruhattıyla iskenderun'a [Türkiye] ve aynı zamanda tekrar Baniyas üzerinden dışarıya satıldı) daha sonra ülkenin güney ucunda da (Rümeyle yatakları) bulunup (1953-1958) işletilmeye başlandı. Bugün, üretimin önemli bir bölümü buradan yapılmakta ve Şattülarap ağzındaki Fav limanından, Basra körfezi yoluyla, dışarıya satılmaktadır. 1978'de 168 Mt'luk yüksek bir miktara ulaşan üretim, 1980' de, iran-lrak savaşı'ndan hemen önce, 138 Mt'a düşürüldü (rezervleri idareli kullanmak amacıyla).. Sanayinin sosyalizasyon oranı % 50'nin biraz üstündedir (ticarette yaklaşık % 60). Ünlü Irak Petrol şirketi'ni de içeren petrol kesimiyse, tümüyle ulusallaştırılmış durumdadır (1975'ten bu yana). Sonuç olarak, yararlanılabilir büyük toprak rezervleri ve petrol kaynaklarıyla (4 milyar tonu aşkın rezervler ve ayrıca 800 milyar m3 dolayında doğal gaz rezervleri) Irak, Arap Orta-doğusu'nun kuşkusuz en dengeli gelişme olanaklarına sahip ülkesidir. Dış ticaret bilançosu, petrol dışsatımı sayesinde, büyük ölçüde fazlalık göstermekte ve normal yıllarda dışalım harcamalarını 4 ya da 5 kat fazlasıyla karşılamaktadır.

Petrol gelirleri (1970' te yalnızca 520 milyon dolarken 1980'de 20 milyar doların üstünde) belli bir sanayi gelişmesinin finansmanına olanak sağladı (Basra yakınlarında petrokimya; Şattül-arap'ın sağ kıyısında Hor el-Zü-beyr demir-çelik fabrikası; Bağdat çevresinde çeşitli hafif sanayiler; çimento fabrikaları; şeker fabrikaları)


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.