![]() |
Çocuksuz Çiftler:
Çocuksuz çiftler: Seçenek yasam biçimlerinden biri de çocuksuz çiftlerle ilgilidir. Bu grup istemedigi ya da sahip olamadigi için çocuksuz olan çiftleri içerir. Bu grup da tipki bekarlar, dullar ya da evlenmeden birlikte yasayanlar gibi toplumsal baski altindadir; çünkü toplum evliligi ancak çocukla birlikte düsünmektedir. Çiftler çocuk sahibi olmamaya çesitli nedenlerle karar vermis olabilirler. Eslerden her ikisi de çocukla kesintiye ugramasini istemedigi islere sahip olabilir; çocuk yetistirmenin sorumlulugunu istemeyebilir; çocuklarina geçirmek istemedikleri genetik bir özürleri olabilir; anababalik rolüyle ilgilenmiyor ya da bu role uygun olmadiklarini düsünüyor olabilirler vb. D. Escinseller: Freud bir escinselin annesine yazdigi mektupta söyle demektedir: "Escinsellik elbette bir avantaj degildir, ama utanilacak bir kusur, bir asagilanma da degildir, bir hastalik olarak da siniflanamaz. Eskilerde ve günümüzde pek çok saygideger kisi escinseldi, aralarinda (Platon, Michelangelo, Leonardo da Vinci, vb.) sayisiz büyük adam vardi. Escinselligi bir suç gibi cezalandirmak çok büyük bir adaletsizliktir ve de zalimlik... Kamuoyunda, karsicinseller ve escinseller olmak üzere iki tür insan oldugu kanisi yaygindir. Gerçekte ise, karsicinselligi ve escinselligi ayni süreklilik üzerinde kutuplar olarak görmek daha dogrudur. Çogu bilim adami, karsicinsel ya da escinsel "bireyler" degil, karsicinsel ya da escinsel "uygulamalar" oldugunu kabul etme egilimindedir. Psikanalizci Irving Bieber'e göre, escinsellik raydan çikmis karsicinselliktir, temelinde de babanin etkisiz, annenin egemen oldugu aile yapisi vardir. Buna karsilik Michael Schofield, bu çok yaygin varsayimin dogru olmadigini, escinsellerin geçmisinin çok büyük bir farklilik gösterdigini söylemektedir. Schofield'e göre, escinseller arasindaki farklilik, escinsellerle karsicinseller arasindaki farkliliktan çok daha büyüktür. Escinselligi açiklamaya çalisan diger kuramlar da (fiziksel yapi ve mizaç kuramlari, biyolojik ve hormonal yapi kuramlari, ögrenme kuramlari) basarili bir sonuca ulasabilmis degildir. Sonuç olarak, uzmanlarin hepsi simdilik en iyi yolun escinsellik karsisinda açik görüslü olmak ve gelecekteki arastirmalari beklemek oldugunda birlesmektedir. Bu bölümün sonuna biraktigimiz temel bir tartisma konusu da, tekeslilik, (monogamy) sorunudur. Kimmel'in (1974) dedigi gibi, "Hemen hemen bütün insanlar görünüste aile denemesine girismekle birlikte, çogu eger olanaklari olsaydi ailenin degerli bir kurum olup olmadigini ve bu denemeye giriserek, degisimlere ugramaya ve ölmeye degip degmedigini tartisirlardi." Murdock'a göre, tekeslilik bütün toplumlarda var görünüyorsa da, onun inceledigi 238 toplumdan asagi yukari sadece beste biri tam anlamiyla tekeslidir. Dolayisiyla tekesli yasamin bütün insanlar için en uygun yasam biçimi oldugu söylenemez. Günümüzde nüfus patlamasiyla birlikte "deneysel" yasam biçimlerine duyulan ilgi ve hosgörünün de arttigi görülmektedir. Üstelik, evlilige uygun olup olmadigina bakilmaksizin, herkesin evlenmesi için yapilan toplumsal baski azalirsa bosanma oraninin da büyük ölçüde düsecegi söylenebilir. Insanlar genellikle evlilige girerken de, evliligi bozarken de tekesliligi tartismaktansa kisileri tartismayi yeglemektedirler. Evliligin kurulmasinda ve yikilmasinda bireysel etkenlerin varligi ve rolü kusku götürmez, evlilikte ortaya çikan mutlulugu ya da mutsuzlugu kendi psikolojik gelisimimiz ölçüsünde biz yaratiriz. Ancak öte yandan, evlilik ve aile toplumsal kurumlardir ve bizi bireysel irademiz disinda yönetmektedirler. Kurumlasmis tekeslilik bireysel sevgi temeline dayaniyor gibi görünse de, aslinda cinsel içgüdüyü denetim altinda tutmak, üretim güçlerini güvence altina almak, kadini erkege bagimli kilmak türünden toplumsal gerekçelere dayandigi düsünülmektedir. Ancak bu tür yorumlarin somut degisimlere dönüsemedigi de açiktir. Amerika Birlesik Devletleri Nüfus Bürosu'nun belirttigine göre, bu ülkede 1960'da kadinlarin yüzde 72'si ve erkeklerin yüzde 47'si 20-24 yaslar arasinda evleniyordu; 1990'da ise kadinlarin yüzde 34'ü ve erkeklerin yüzde 21'i ayni yaslar arasinda evlenmektedir. Bu durum günümüzde evliligi erteleme konusunda güçlü bir egilim oldugunu göstermektedir. Evliligi erteleme egilimi kismen üniversiteye gitme oranindaki artisla ilgilidir. Gclismis ülkelerde evlilik olmadan birlikte yasama olanagi da evlenmeyi ertelemeye yol açmaktadir. Bosanma oraninin artmasi ve tek yasamanin gitgide kabul görmesi de evlenmeyi geciktiren nedenler arasindadir (seçenek yasam biçimleri burada animsanabilir). Sonuç olarak, günümüzde evlilige daha gerçekçi ve akilci nedenlerle yaklasildigi söylenebilir. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.