![]() |
N Harfi
N
nâ: olumsuz yapan ön ek. naarât: naralar, gürlemeler. naat: Peygamberimizi övmek için yazılan şiir. nabız: atardamarın vuruşu. nâbit: yerden biten. nâbüdü: biz ibadet ederiz. nâcî: kurtulan. nâçiz: değersiz. nâdân: cahil, haddini bilmez. nâdide: az bulunur, değerli. nâdim: pişman. nâdir: az bulunan. nâdirât: az bulunanlar. nâdire: nadir olan. nâdiren: nadir olarak. nâehil: işin adamı olmayan. nafaka: geçim için gereken para. nâfık: geçer akçe. nâfî: faydalı. nâfia: faydalı olan. nâfile: isteğe bağlı ibadet, boş. nâfiz: nüfuz eden, içe işleyen. nâgâh: birdenbire. nâğamât: nağmeler, ezgiler. nâğme: ezgi. nâhak: haksız. nahîf: cılız. nahîfe: cılız olan. nahiv: dilbilgisinin konusu cümle olan kısmı. nâhiye: belde. nahl: balarısı. nahnü: biz. nâhoş: hoş olmayan. nahr: boğazlama. nâhu: öyle ise, şöyle ki, işte. nahv: dilbilgisinin konusu cümle olan kısmı. nahvî: nahivle ilgili. nâib: vekil. nâil: erişen, kavuşan. nâiliyet: erişme. nâim: uyuyan. naîm: cennet, bolluk. nâk: "lı, li, lu, lü" mânâsında son ek. nâka: dişi deve. nakarât: tekrar. nakd: para. nâkıs: noksan, eksik. nakış: süs, bezek. nakızeyn: iki zıt. nâki: takva sahibi, günahtan arınmış. nakîb: vekil. nakil: nakletme, taşıma. nâkil: nakleden, taşıyan. nâkile: ileten. nâkise: noksanlık, eksiklik. nâkiz: nakzeden, çelişen. nâkize: zıt olan. nakkad: doğruyu yanlıştan ayıran kimse. nakkaş: nakış yapan. nakl: taşıma, nakil. nakliyât: taşımalar. nakliye: taşımayla ilgili olan. naks: noksanlık, eksiklik. nakş: nakış, bezek. nakşetmek: nakışlamak, bezemek. Nakşî: Nakşibendi tarikatına mensub olan. Nakş–bendî: bir tarikat, bu tarikatı kuran zat. nakz: bozmak, bir hükmü yok saymak. nâlân: inleyen, sızlayan. nâlâyık: lâyık olmayan. nâle: inilti. nâm: lâkap, ün, ad. nâmâdud: sayısız. nâmağlub: yenilmez. nâmahrem: mahrem olmayan, nikâh düşen. namaz: en mühim ibadet. namazgâh: namaz kılınan yer. nâmdâr: namlı, ünlü. nâme: mektup. nâmerd: korkak, alçak. nâmeşrû: dine uymayan, yasak. nâmi: büyüyüp gelişen. nâmiye: büyüyen. nâmus: ırz, ahlâklılık, kanun, melek. nâmuskâr: namuslu. nâmuskârâne: namusluca. nâmusşikenâne: namusu kırarcasına. nâmuvâfık: uygun olmayan. nâmüsâid: elverişsiz. nâmütenâhi: sonsuz. namzed: namzet, aday. nankör: iyilik bilmez. nâpâk: temiz değil, kirli. nâr: ateş, cehennem. nâra: bağırma. narh: resmî fiyat. nârin: ince. nâs: insanlar. Nasâra: Hıristiyanlar. nasâyih: nasihatlar, öğütler. nasb: atama, dikme. nâsezâ: lâyık olmayan. nâsır: yardım eden. nasib: nasip, kısmet. Nâsibe: Haricilerden olan sapkın bir zümre. nâsih: hükmünü kaldıran. nasîh: öğütçü, nasihat eden. nasihat: öğüt. nâsir: nesir yazarı. nasîr: zafere ulaştıran. nâsiye: alın, yüz. nasl: ok demiri. nasr: yardım. Nasrânî: Hıristiyan. Nasrâniyet: Hıristiyanlık. nass: kesin, tartışılmaz olan, âyet ve hadîs. nassen: kesin olarak. nasûh: kesin, halis. nâş: tabuttaki ölü. nâşâd: şâd olmayan, üzgün. nâşî: dolayı. nâşir: neşreden, yayan, yayıncı. nâşize: kocasına üstünlük taslayan kadın. natakte: söyledin. nâtaman: tamamlanmamış. nâtık: konuşan. nâtıka: konuşabilme. nâtuvan: kuvvetsiz, çaresiz. nâvâkıf: bilmeyen, anlamayan. nây: ney, ölüm haberi. nâz: kendini ağıra satma. nazâir: benzerler. nâzan: nazlı. nazar: bakış, görüş, göz değmesi. nazaran: göre, bakarak. nazarendaz: nazar eden, bakan. nazargâh: bakış yeri, bakılan yer. nazarî: henüz düşünce hâlinde olan. nazariyât: kitabî bilgiler, görüşler, ispatlanmamış düşünceler. nazariye: görüş, ileri sürülen fikir. nâzdâr: nazlı. nâzdârâne: naz edercesine. nâzen: nazik, ince. nâzenin: nazlı, ince, edalı. nâzeninâne: nazlı nazlı. nâzım: düzenleyen. nâzır: nazar eden, bakan. nazif: temiz. nâzik: ince, kibar. nâzikâne: nazikçe. nâzil: nüzul eden, inen. nazîr: eş, benzer. nazîre: eşi, benzeri. nazm: düzen, şiir, nazım. nazmşiken: düzeni bozan. nazzam: düzenleyen, dizen. neâm: evet, olur. neba: kaynak olma, fışkırma. nebat: bitki. nebatat: bitkiler. nebatî: bitki ile ilgili, bitki cinsinden. nebatiyet: bitki olma hâli. nebê: haber. nebeân: kaynayıp çıkma. nebevî: peygamberle ilgili. nebî: peygamber. nebiyy: nebi, peygamber. nebze: azıcık miktar. necâbet: soyluluk. necâset: pislik. Necaşî: Habeş hükümdarı. necât: kurtuluş. neccinâ: bizi kurtar. necib: soylu, asil, temiz. Necid: Arabistanda bir bölge adı. necim: yıldız. nec http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg pis. necisülayn: pisliğin ta kendisi. necm: yıldız. necmisakıb: karanlığı delen parlak yıldız. nedâmet: pişmanlık. nedâmetkârâne: pişman olurcasına. nef: fayda. nefaset: hoşluk, güzellik. nefer: er, asker. neferât: neferler, erler. nefes: soluk. neffâs: üfleyen. nefh: üfleme. nefha: esme, esinti, üfürük. nef http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg can, maddî arzuların kaynağı olup sınır tanımayan bir duygu. nefisperest: nefsine aşırı düşkün olan. nefisperver: nefsini seven. nefisperverâne: nefsini severcesine. nefiy: olumsuzluk, yok sayma, sürme, sürgün. nefret: tiksinme. nefretkârâne: nefret ederek, tiksintiyle. nefrin: lânet. nefs: can, kendi, istek duygusu, nefis. nefsanî: nefsin hoşuna giden. nefsaniyet: nefsine düşkünlük. nefsî: nefisle ilgili, nefsim! nefsiemmâre: insanı kötülüğe sürükleyen nefis. nefsülemir: işin kendisi, hakikatı. nefy: nefiy, yok sayma, sürme, sürgün. nefyetmek: yok saymak, sürgün etmek. nehâr: gündüz. nehârî: gündüzcü. nehiy: yasaklama. nehr: nehir, ırmak. nehrüssema: samanyolu da denilen yıldızlar kümesi. nehy: nehiy, yasaklama. nehyianilmünker: kötülükten sakındırma. nekahet: hastalıktan sonraki zayıflık. neka http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg noksanlıklar. nekâl: şiddetli azap. Nekîr: kabirdeki sual meleklerinden biri. nekkad: iyiyi kötüden ayıran. nekre: belirsiz. nema: artma, çoğalma, büyüme, uzama. nemîme: söz taşıma. neml: karınca. nemmam: söz taşıyıcı. Nemrud: dinsiz ve zâlim bir hükümdar, ülkesinin "ulu önder"i. Nemrudane: Nemrut gibi. nerg http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg bir çiçek. nesc: dokuma, örme. neseb: soy, sülale. neseben: soyca, soy bakımından. nesebî: soy yönünden, neseble ilgili olarak. nesh: kaldırma, hükümsüz bırakma. nesîm: hoşa giden rüzgâr. nesir: düz yazı. nesl: nesil, soy, kuşak. neslen: nesil bakımından, soyca. nesne: şey, tamlayıcı, tümleç. Nesr: arş ve sema ile ilgili meleklerden biri. nesr: nesir, düz yazı. nessac: dokuyucu. neşat: sevinç. neşe: aaaif, sevinç. neşê: yeniden meydana gelme, dirilme. neşebem: gece değilim. neşêt: meydana gelme, çıkma. neşîde: şiir. neşir: yayım, dağıtım. neşr: yayma, dağıtma, ölülerin mahşerde dirilip toplanmasından sonra yayılması. neşretme: yayımlama. neşriyât: yayınlar, yayıncılık. neşter: ameliyat bıçağı. neşv: yeşerme. neşve: sevinç. neşvünemâ: büyüme ve gelişme. netâic: neticeler, sonuçlar. netice: sonuç. neûzübillah: Allaha sığınırız. nev: çeşit, tür, yeni. nevâ: ses, nağme, çekirdek. nevâbit: bitkiler. nevadir: az bulunanlar. nevafil: isteğe bağlı ibadetler, nafileler. nevahi: nahiyeler, taraflar, yanlar. nevahî: nehiyler, yasaklar. nevakıs: noksanlıklar, eksiklikler. nevale: yiyecek içecek. nevâm http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg namuslar, kanunlar. nevân: tür bakımından. nevâz: okşayıcı, hoş ses. nevâziş: okşayış. nevbet: nöbet, sıra. nevcivan: delikanlı. nevha: ölüye sesli ağlamak, güvercin ötmesi. nevi: tür, çeşit. nevî: türle ilgili. nevibeşer: insan cinsi, insanlık. neviyet: aynı türden olma. nevm: uyku. nevmâlûd: uyku ile karışık. nevmîd: ümitsiz, üzgün. nevmiye: uyku ile ilgili. nevnihâl: taze fidan. nevresîde: genç, taze. nevrûz: bahar başlangıcı. nevvar: nurlu, aydınlık. nevvare: aydınlatan. nevzad: yeni doğmuş bebek. ney: üflemeli bir çalgı. neyyir: nurlu, parlak. neyyirat: nurlular. nez: can çekişme. nezâfet: temizlik. nezâhet: temizlik, incelik. nezâir: benzerler. nezâket: naziklik, incelik, zariflik. nezaret: bakma, gözetme. nezih: temiz, pak, hoş. nezîr: korkutan, adak. nezr: adak. nezzâre: gözcü, seyirci. nıkmet: şiddetli ceza, intikam alma. nısf: yarı. nısfıarz: yeryüzünün yarısı. nısfıkutr: yarı çap. nısfiyet: yarı olma, yarılık. niâm: nimetler. niâmât: nimetler. nidâ: seslenme, ünleme, ünlem. nidd: eş, misil, aynı. nifak: içi dışı başka olma, inanır görünüp inanmama. nifâs: lohusalık. nigâh: bakış. nigâr: resim, sevgili. nihâd: huy, yaradılış. nihaî: sona ait, sonuncu. nihâl: fidan, taze. nihân: gizli, saklı. nihâyât: nihayetler, sonlar. nihâyet: son. nihâyetpezir: sona erme. nihâyetsiz: sonsuz. nikab: perde. nikâh: meşru evlenme. nikal: şiddetli işkence. nikât: nükteler, incelikler. nikbîn: iyimser. Nil: Mısırda bulunan büyük bir nehir. nîm: yarı. nîmbedevî: yarı bedevi, yarı medeni. nîmelvekil: ne iyi vekil! nîmet: iyilik, ihsan, rızık. nîmetdîde: nimet gören. nîmetiyet: nimet oluş, nimetlik. nîmetperverâne: nimet vermeyi severcesine. nîmmanzum: yarı şiir. nîmnurânî: yarı nurlu. nîmresmî: yarı resmî. nîmşeffaf: yarı saydam. nîran: nurlar, ateşler. nisâ: kadın, hanım. nisab: zekat ölçüsü. nisâen: kadın olarak. nisâr: saçmak. nisbet: ilgi, bağlantı, oran. nisbeten: nisbetle, oranla, göre. nisbî: diğerine göre. niseb: nisbetler, oranlar, ölçüler. nisyan: unutma. nişân: iz, bellik. nişâne: iz, alâmet, bellik. nişîn: oturan. niyâz: yalvarma, yakarış. niyâzdâr: yalvaran. niyet: kalbin bir işe yönelmesi. niyeten: niyetçe. nizâ: çekişme, kavga. nizam: düzen, düzenlilik. nizamât: nizamlar, düzenler, sistemler. nizamnâme: düzen yazısı, düzenleme ile ilgili belge. noksan: eksik. noksaniyet: noksanlık, eksiklik. nokta: benek, konu. noktainazar: bakış açısı, görüş. nota: özlü düşünce, not. nöbetdâr: nöbetçi. Nuh: tufan için gemi yapan büyük bir peygamber. nukat: noktalar. nukûd: nakitler, paralar. nukuş: nakışlar, bezekler. nur: ışık, aydınlık. nurânî: nurlu, ışıklı. nurâniyet: nurluluk, aydınlık. Nurcu: Nur Risalelerini okuyan, yaşayan ve yayan kimse. nurefşân: nur saçan. nuristân: nur ülkesi, cennet. Nurulenvar: nurlara nur veren Allah. nurunâlânur: nur üstüne nur. nush: nasihat, öğüt. nusret: zafer için yardım. nusûs: nasslar, kesin hükümler, âyet ve hadîsler. nûş: içici, şerbet. nûşe: şerbet içen, sevinçli. nutfe: döl suyu, meni. nutk: konuşma. nutukhân: konuşmacı. nübüvvet: nebilik, peygamberlik. nübüvvetdârâne: peygamberlik şeklinde. nübüvvetkârâne: peygamberce. nücûm: yıldızlar. nücûmperest: yıldızlara tapan. nüfûs: nefesler. nüfûs: nefisler. nüfûz: içe geçme, sözü geçer olma. nühas: bakır. nühûset: uğursuzluk. nüket: nükteler, ince mânâlar. nükhet: koku. nüks: geri dönme. nükte: dikkat edilince anlaşılabilen ince mânâ. nümâ: "gösteren, gözüken" mânâsında son ek. nümâyan: görünen. nümayiş: gösteri. nümûne: örnek, model. nümûnegâh: örneklerin bulunduğu yer. nümüvv: büyüyüp gelişme. nüsah: nüshalar, sayfalar. nüsha: dualı kağıt, sahife, yazılı şey. nüsûc: dokumalar. nüşûr: yaymalar, dağıtmalar. nüşûz: kadının kocasına itaat etmemesi. nüşûze: asi kadın. nüvat: nüveler, çekirdekler. nüvaz: okşayıcı. nüve: çekirdek. nüvid: müjde. nüv http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg yazıcı. nüzhet: neşe, eğlence, ferahlık. nüzhetgâh: seyir ve eğlence yeri. nüzûl: inme, iniş. nüzûr: nezirler, adaklar. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.