ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   ForumSinsi Sözlük Ağı (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=515)
-   -   H Harfi 2 (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=674769)

Prof. Dr. Sinsi 09-04-2012 04:11 PM

H Harfi 2
 
hasâret: zarar, ziyan.
hasâset: yoksulluk, düşkünlük.
hasb: göre, dolayı, için, cihetiyle.
hasbelbeşeriyye: insanlık dolayısıyla.
hasbelkader: kaderden dolayı.
hasbetenlillah: Allah için.
hasbî: karşılık beklemeyen.
hasbihâl: görüşüp konuşma.
hasbiye: "hasbünallahü ve nîmel vekil" sözü.
hasbünâ: bize yeter.
haseb: dolayı, sebebi, gereği.
hased: haset, kıskançlık.
hasen: güzel, güzellik.
hasenât: güzel şeyler.
hasene: güzel şey, sevap.
hasf: ay tutulması.
hâsıl: ortaya çıkan, ürün.
hâsılât: ürün, gelir.
hâsılıbilmasdar: masdarla oluşan fiilin uygulanmasından çıkan sonuç.
hasım: düşman, muhalif.
hâsid: haset eden, kıskanan.
hasîn: sağlam.
hasîr: hasret çeken.
hasîr: zarara uğrayan.
hasîs: basit, ufak, kötü.
hâsiyet: özellik, özel fayda.
haslet: huy, nitelik.
hasm: düşman, muhalif.
hasmâne: düşmanca.
hasnâ: güzel kadın.
hasr: yalnız biri için ayırma.
hasret: özleyiş.
hâss: özel.
hassa: özellik, duygu.
hassâs: duyarlı.
hassâse: duyma melekesi.
hassâsiyet: duyarlılık.
hâssaten: özellikle.
hasse: duyu, duygu.
hasûd: kıskanan.
hasûdâne: kıskanırcasına.
hâşâ: asla.
haşerât: böcekler.
haşere: böcek.
haşhaş: bir bitki türü.
hâşî: huşûlu.
Hâşimî: Peygamberimizin sülâlesinden.
haşîn: kırıcı, katı.
haşir: ölümden sonra dirilip toplanma.
hâşir: toplayan, haşreden.
hâşiye: sayfanın altındaki açıklama yazısı.
haşmet: büyüklük, ihtişam, görkem.
haşmetkârâne: haşmetlice.
haşmetnümâ: haşmet gösteren.
haşr: ölümden sonra dirilip toplanma.
haşruneşr: dirilip toplanma ve yayılma.
haşv: fazladan söz, haşiv.
haşyet: sevgiyle karışık korku.
hat: yazı, çizgi, sınır.
hatâ: yanlış, yanlışlık.
hatab: odun.
hatâender: hata içinde.
hatâkâr: hatalı.
hatâkârâne: hata edercesine.
hatar: tehlike, uçurum.
hatâyâ: hatalar.
Hâtem: cömertliğiyle tanınan bir zengin.
hatem: mühür, son.
hatemiyet: hatemlik.
Hâtemülenbiyâ: nebilerin sonuncusu olan Peygamberimiz.
hatf: göz kamaştırma.
hâtıf: göz kamaştıran.
hâtır: akıl, zihin, hâl, gönül, değer.
hâtırâ: anı, akılda kalan.
hâtırât: hatıralar.
hatiâ: hata, yanlış.
hatiat: hatalar, yanlışlar.
hatîb: konuşmacı, hatip.
hâtif: sesi işitilen görünmez varlık.
hâtime: son, son söz.
hatip: konuşan, hitap eden.
hatm: bitirme.
hatme: baştan sona okuyup bitirme.
hatt: sınır, çizgi, yazı, yol.
hattâ: bile, hem, üstelik.
hattab: oduncu.
hattat: güzel yazı yazan kimse.
hatve: adım, bölüm.
havâd

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
hâdiseler, olaylar, haber.
havaî: hava ile ilgili.
havâic: ihtiyaçlar.
havâle: işin görülmesini başka birine bırakma.
havâlî: yöre, taraf.
havârık: harikalar.
havârî: isa aleyhisselâmın yardımcısı.
Havâric: sapık bir anlayışın sahibi olan Haricîler.
havîriyyûn: havariler.
havas: seçkinler.
havâss: duyular, duygular.
havâtıf: göz kamaştıran şeyler.
havâtır: hatıralar.
havâtim: mühürler, sonlar.
havf: korku.
havaaaaah: Allah korkusu.
hâvî: kapsayan.
hâviye: cehennem.
havl: kuvvet, korku.
havsala: kavrama kabiliyeti.
havz: havuz.
havza: sınırlı bölge.
hayâ: utanma hissi.
hayâl: insanın kafasında tasarladığı şey.
hayâlâlûd: hayâlle karışık.
hayâlât: hayâller.
hayâlen: hayâl olarak.
hayâlet: gerçek olmayan görüntü.
hayâlî: hayâl ürünü olan.
hayâliyyûn: hayâl edilen şeyleri gerçek kabul edenler.
hayâlperest: hayâl peşinde koşan.
hayat: dirilik, canlılık.
hayatâlûd: hayatla karışık.
hayatdâr: hayatlı.
hayatfeşân: hayat saçan.
hayatî: hayatla ilgili, önemli.
hayatiyet: canlılık.
hayatkârâne: hayatlı bir şekilde.
hayatperest: yaşamaya pek düşkün olan.
hayatperverâne: hayatı severcesine.
haybet: elde edememe, mahrumluk.
haydar: cesur, yiğit, Hazreti Ali.
haydût: yol kesici.
hayfâ: yazık!
hayhay: baş üstüne.
hayırhâh: iyilikçi.
hayız: kadınlarda her ayın belirli günlerinde kanama ile kendini gösteren özel bir hâl, âdet hâli, hayz.
haylaz: yaramaz, aylak.
hayli: oldukça.
haylûlet: araya girip perde olma, kapama.
hayme: çadır.
haymenişîn: çadırda oturan.
hayr: iyilik.
hayrân: çok beğenmiş, şaşıp kalmış.
hayrât: hayırlar, iyilikler.
hayret: şaşma.
hayretâlûd: hayretle karışık.
hayretbahşâ: hayret veren.
hayretefzâ: hayret artıran.
hayretengiz: hayret veren.
hayretfezâ: hayret artıran.
hayretkâr: hayretli.
hayretkârâne: hayret edercesine.
hayretnümâ: hayret içinde bırakan.
hayretnümûn: hayret veren, şaşırtan.
hayriyet: hayırlılık, iyilik.
hayrülhalef: bırakılan yeri dolduran hayırlı kimse.
haysebeyse: kararsızlık, karışıklık, darlık.
haysiyet: değer, saygınlık.
haysiyetiyle: bakımından.
haysülâyeşûr: hissedilmeksizin.
hayt: ip, bağ.
hayvân: hayatlı, canlı, diri.
hayvânât: hayvanlar, canlılar.
hayvânî: hayvanla ilgili.
hayvâniyet: hayvanlık.
Hayy: ezelden beri hayat sahibi olan Allah.
hayy: diri, canlı.
hayye: gel, haydi!
hayyealelfelâh: tam bir kurtuluşa gelin!
hayyiz: yer, yön, hacim.
hayz: hayız.
hâzâ: bu, şu, o.
hazâin: hazineler.
hazâkat: ustalık, uzmanlık.
hâzâminfadlırabbî: bu Rabbimin fazlındandır.
hazân: sonbahar, güz.
hazar: barış zamanı.
hazer: çekinme.
hazerat: büyükler.
hazf: çıkarma, silme.
hâzık: işini iyi bilen, uzman.
hâzım: sindirici.
hâzır: hazırda, huzurda olan.
hâzırâne: orada gibi.
hâzırûn: orada olanlar.
hazîn: hüzünlü, üzüntü verici.
hazînâne: hüzünlü bir hâlde.
hazîne: altın, para ve mücevher gibi kıymetli şeylerin saklandığı yer.
hazînedâr: hazine görevlisi.
hazm: düşünceli hareket, sabır, sindirme.
hazmınefs: kendi adına sabretme, içine sindirme.
hazravât: yeşillikler.
hazret: saygı ifadesi.
hazz: haz, hoşlanma.
hebâ: boşa gitme.
hebâenmensûrâ: boşuboşuna.
Hebenneka: ahmaklığı ile tanınmış bir adam.
hecâ: ses artıran harfler, harflerin dizilişi.
hecâî: heca ile ilgili.
heccâv: hicveden, yeren.
hedâyâ: hediyeler.
hedef: gaye, nişan tahtası.
heder: boşa gitme.
hediye: armağan.
hedm: yıkmak.
hegemonya: üstünlük ve baskı.
hekîm: doktor, hikmet sahibi.
helâk: mahvolma, yıkılma.
helâket: helâk olma, yıkılma.
helâl: dinin izin verdiği şey.
helezon: gittikçe daralan iç içe daireler.
helminmezîd: daha yok mu?
helümmecerrâ: çek beri getir, var kıyas eyle!
hem: aynı, birlikte.
hemcins: aynı cinsten.
hemdest: el ele, birlikte.
hemec: at sineği.
hemeezost: hepsi ondandır.
hemeost: hepsi odur.
hemheme: rüzgârın tesiriyle çıkan yaprak sesi.
hemşehri: aynı şehirden.
hemşîre: kız kardeş, bacı.
hemtâ: eş, benzer.
hemze: elif harfi.
hendek: kazılan uzun ve derin çukur.
hendese: geometri, mühendislik.
hendesevârî: geometrik.
hendesî: geometri ile ilgili.
hengâm: an, sıra, zaman.
hengâme: gürültü patırtı.
henîenleküm: afiyet olsun, helâl olsun, tebrik ederim.
hercâî: yanar döner, gelgeç.
hercümerc: karmakarışık.
herçibâdâbâd: her ne olursa olsun.
herdem: her zaman.
herîf: âdi adam.
Herkül: kuvvetiyle meşhur bir Yunanlı.
herze: boş söz.
herzegû: saçmasapan konuşan.
herzekârâne: saçmasapan konuşarak.
hesâbât: hesaplar.
hevâ: nefsin istekleri, kötü arzular, hava.
hevâî: uçarı, nefsine düşkün, sorumsuz.
hevâiye: hava gibi olan lâtif şeyler.
hevâmm: böcekler.
hevâperest: yasak arzuları peşinde koşan.
hevâperestâne: yasak arzuların peşinde koşarcasına.
hevâtif: seslenen görünmez cinler.
heves: gelip geçici istek, arzu.
hevesât: hevesler, geçici arzular, yasak istekler.
hevesî: hevesle ilgili.
heveskâr: hevesli.
heveskârâne: heves edercesine.
hevesperverâne: hevesine düşkün bir biçimde.
hevheve: yaprakların sesleri.
heyâkil: heykeller, putlar.
heyât: biçimler, görünüşler, topluluklar.
heybet: hürmetle karışık korku uyandıran hâl.
heyecân: coşkunluk, şiddetli hislenme.
heyecânât: heyecanlar.
heyelân: toprak kayması.
heyêt: şekil, duruş, görünüş, topluluk, gök ilmi.
heyhât: yazık, ne yazık!
heykeltıraş: heykel yapan.
heylûlet: araya girme, perdeleme, kapama.
heyûla: korkutucu hayâl, felsefede eşyanın aslı kabul edilen şey.
hezâr: bin.
hezârân: binler.
hezecât: ezgiler.
hezeliyât: ciddi olmayan sözler.
hezeyan: saçmalık, saçmalama.
hezeyanvârî: saçmalarcasına.
hezîmet: bozgun.
hezl: saçma, uydurma.
hıfz: saklama, koruma, ezber.
hıkd: kin, intikam arzusu.
hıllet: candan arkadaşlık.
hınsıyemîn: yemin bozma.
hınzır: domuz.
Hırâ: Peygamberimize ilk vahyin geldiği mağara, Hira.
hırka: kalınca kumaştan yapılmış elbise.
hırkat: yanma.
hırs: aç gözlülük, aşırı düşkünlük.
hırz: koruma, saklama.
hırzıcân: canı gibi koruma.
hısâl: güzel huylar.
hısâs: hisseler, paylar.
hısn: kale, sığınak.
hısset: düşüklük, adilik, küçüklük.
hışm: öfke, hiddet.
hıyâbân: iki tarafı ağaçlık yol.
hıyânet: hainlik.
hızân: hazine.
Hızır: Kurânda adı geçen mübarek bir zatın ismi.
hızlân: zarar, rahmetten mahrumiyet.
hibe: bağış.
hicâb: perde, utanma.
Hicaz: Mekke ve Medinenin bulunduğu yer.
hicrân: ayrılık, ayrılık acısı.
hicret: göç, Peygamberimizin Medineye göçü.
Hicrî: Hicretle başlayan takvime göre.
hicv: hiciv, yerme, taşlama.
hiç: boş, değersiz.
hiçâhiç: bomboş.
hidâyet: islâm yolu.
hidâyetbahş: hidayet veren.
hidâyetedâ: hidayet verici.
hiddet: öfke.
hidemât: hizmetler.
hiffet: hafiflik.
hikâyât: hikâyeler.
hikâye: öykü.
hikâyet: hikâye.
hikem: hikmetler.
hikemiyât: hikmetler, hikmetli sözler.
hikmet: gaye, felsefe, gizli sebep, faydalı söz, bilgi.
hikmetdârâne: hikmetlice.
hikmetedâ: hikmetli.
hikmetfeşân: hikmet saçan.
hikmetmedar: hikmet kaynağı.
hikmetnümâ: hikmet gösteren.
hikmetperverâne: hikmetsevercesine.
hilâf: karşı, zıt, aykırı.
hilâfet: halifelik, Peygamberimizin mânevî mirası.
hilâfî: ihtilaf sebebi olan.
hilâfiye: ihtilaf konuları.
hilâl: ara, aralık.
hilâl: incecik yeni ay.
hilât: süslü elbise, kaftan.
hîle: düzen, aldatma.
hîlebâz: hile yapan.
hîlekâr: hileci.
hîlekârâne: hile edercesine.
hilkat: yaradılış.
hilkaten: yaradılışça.
hill: helâl.
hilm: yumuşaklık, kızmama.
hilye: güzel sıfatlar, Peygamberimizi tasvir eden yazılar.
himar: eşek.
himâye: koruma.
himâyegerde: korunmuş.
himâyet: koruma.
himâyetkâr: koruyucu.
himayetkârâne: korurcasına.
himem: himmetler.
himmet: kayırma, yardım, emek.
hîn: zaman, vakit.
hînâ ki: vakta ki, ne zaman ki.
Hirâ: Peygamberimize ilk vahyin geldiği mağara.
hisâr: kale.
hiss: duygu.
hisse: pay.
hissedâr: hisseci, pay alan.
hissen: duygu bakımından.
hissetmek: sezmek.
hissî: hisle ilgili, hissedilen.
hissikablelvukû: önsezi.
hissiyât: duygular.
hitâb: hitap, konuşma.
hitâbât: konuşmalar.
hitâbe: konuşma.
hitâben: konuşmakla.
hitâbet: konuşma, nutuk.
hitam: son.
hitap: konuşma.
hizâ: sıra, düzlük.
hizb: bazı duaların ve ayetlerin bir araya getirilmesiyle oluşan kitap.
hizb: parti, topluluk, gurup.
hizbullah: Allaha îman eden topluluk.
hizbüşşeytan: şeytana uyan topluluk.
hizlân: ilâhî rahmetten mahrum kalmak.
hizmet: emir dinleyip iş görme.
hizmetkâr: hizmet eden.
hoca: ilim öğreten kimse.
hocavârî: hoca gibi.
hod: kendi.
hodbîn: bencil, kendini gören.
hodbînâne: hodbince, bencilce.
hodendiş: kendini düşünen.
hodfikir: kendi fikrini beğenen.
hodfurûş: kendini öven.
hodfurûşâne: kendini övüp beğendirmeye çalışarak.
hodgâm: kendini beğenmiş, bencil.
hodperest: kendine düşkün.
hodpesend: kendini beğenen.
hodpesendâne: kendini beğenmişcesine.
hokka: mürekkep kabı.
hor: değersiz, adi.
Horhor: Bediüzzaman Hazretlerinin medreselerinden biri.
hoş: gönül okşayan.
hoşâmedî: hoşgeldin.
hoşnud: memnun.
hoşsohbet: sohbeti tatlı.
hû: o, Allah.
hubâb: daneler, tohumlar.
hubb: sevgi.
hubbucâh: makam sevgisi.
hubûb: tohumlar.
hubûbât: tohumlar, tahıl.
Hûd: Ad kavminin peygamberi.
Hudâ: Rab, Allah.
hudâ: hile, düzen.
Hudâbîn: hakkı gören, Allahı tanıyan.
Hudâperest: Allaha tapan.
huddam: hizmetçi, hizmet eden cin.
hudr: yeşillik.
hudûd: sınır.
hudûs: sonradan var olma.
huffaş: yarasa.
huffâz: hafızlar.
hufre: çukur.
hukuk: haklar, haklarla ilgili ilim.
hukukî: hukukla ilgili.
hukukiyyûn: hukukçular.
hukukullah: Allahın hakları.
hulâsa: özet.
hulâsaten: özetle.
hulâsatülhulâsa: özetin özeti.
hulefâ: halifeler.
hulel: hulleler, güzel elbiseler.
hulf: dönme, aykırılık.
hulfülvaad: sözden dönme.
hulk: huy, tabiat.
hulkî: yaradılışla ilgili, yaradılıştan gelen.
hulle: değerli elbise.
hulûd: ebedîlik, ölmezlik.
hulûk: ahlâklar, ahlakî özellikler.
hulûl: girme, geçme.
hulûs: halislik, saflık, arılık.
hulûsiyet: halislik, samimilik, temizlik.
hulyâ: hülya, kuruntu, hayâl.
humarî: sarhoşluktan gelen sersemlik hâli.
humk: ahmaklık.
humma: bir ateşli hastalık.
humret: kırmızılık.
hums: beşte bir.
humûd: şehvet yokluğu, soğukluk, isteksizlik.
Huneyn: Peygamber Efendimizin savaşlarından biri.
hunhâr: kan dökücü.
hunnes-künnes: bir kısım yıldızlar.
hurâfât: hurafeler.
hurâfe: uydurma.
hurâfetkârâne: hurafeli gibi.
hurâfevârî: hurafe gibi.
hurdebîn: mikroskop.
hurdebînî: mikroskobik.
hurfe: mahrumluk.
hûrî: cennet kızı.
hûrilîyn: tarifsiz güzellikte cennet kızı.
hurmet: haramlık, yasaklık.
hurmetiribâ: faizin haram olması.
hûrşîd: güneş.
hurûc: çıkma, çıkış.
hurûf: harfler.
hurûfât: harfler.
hurûfumukattaa: sûre başlarındaki şifreli harfler.
hurûş: coşma, bağırma.
hurûşân: coşmalar, şamatalar.
husûf: perdelenme, ay tutulması.
husûfât: perdelenmeler, ay tutulmaları.
husul: olma, oluş.
husulpezîr: meydana gelen.
husûmet: düşmanlık.
husûmetefzâ: düşmanlık saçan.
husûmetkârâne: düşmanca.
husûs: iş, konu, özellik.
hususan: hususca, özellikle.
hususât: hususlar, konular.
hususen: özellikle.
hususî: özel.
hususiyet: özellik.
huşû: sevgiyle karışık korku.
huşûnet: kabalık, kırıcılık.
hût: balık.
hutame: cehennem.
hutbe: dinî konuşma.
hutebâ: konuşmacılar.
hutûr: hatırlama.
hutut: çizgiler, yazılar.
hutuvât: adımlar.
huveynât: hayvancıklar, mikroplar.
huveyne: hayvancık, mikrop.
huy: insandaki yerleşmiş özellik.
huz: al, tut.
huzmâsafâdâmâkeder: safa vereni al keder vereni bırak.
huzme: ışık demeti.
huzû: tevazu hâli.
huzûr: birinin yanında bulunma, rahatlık.
huzûrî: huzurda olarak.
huzûrkârâne: huzurda gibi, huzur duyarak.
huzûz: hazlar.
huzûzât: hazlar, hoşa giden şeyler.
hüccet: senet, belge, delil.
Hüccetülislam: "islâmın delili" mânâsında Gazalînin namı.
hücciyet: hüccetlik.
hüceyrât: hücreler.
hüceyre: hücre.
hücre: odacık, canlıların en küçük yapısı.
hücûm: saldırı.
hücumât: saldırılar.
hüddam: hizmet edenler, hizmet eden cin.
Hüdhüd: Süleyman aleyhisselâmın haberci kuşu.
hükemâ: hakîmler, düşünürler.
hükkâm: hâkimler, söz sahipleri, devlet adamları.
hükm: hüküm, yargı.
hüküm: yargı, egemenlik.
hükümdâr: hüküm sahibi, devlet başkanı.
hükümet: hükmetme, ülaaai idare eden kimseler topluluğu.
hükümfermâ: hüküm süren.
hükümrân: hükmeden, sözü geçen.
Hülagû: kan dökücü bir hükümdar.
hülyâ: hayâl, kuruntu.
hümâ: devlet kuşu, saadet.
hümanizm: insancılık iddiasıyla insanı tanrılaştıran sapık bir felsefe.
hümâyun: kutlu, mutlu.
hüner: ustalık, beceri.
hünerver: hünerli.
hünkâr: padişah.
hünsâ: cinsiyeti belli olmayan.
hürmet: saygı, haramlık.
hürmeten: saygı duyarak.
hürmetkâr: saygılı.
hürmetkârâne: hürmet edercesine.
hürr: hür, serbest.
hürriyet: hürlük.
hürriyetperver: hürriyetsever.
hürriyetşiken: hürriyet kırıcı.
Hüseyin: Peygamberimizin torunu.
hüsn: güzellik.
hüsnüniyet: güzel niyet.
hüsnüzân: güzel sanma.
hüsrân: zarar, umduğunu bulamama acısı.
hüsûf: ay tutulması, sönme.
hüsün: güzellik.
hüsünperest: güzellik düşkünü.
hüsünşiken: güzellik bozucu.
hüşyâr: uyanık.
hüvallah: o Allahtır.
hüve: o, Allah.
hüvehüvesine: aynen.
hüvelbâkî: baki olan Allahtır.
hüviyet: öz, kimlik.
hüzn: üzüntü.
hüznengiz: hüzün veren, üzen.
hüznengizâne: üzüntü veren bir hâlde.
hüzün: üzüntü.
hüzüngâh: hüzün yeri.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.