ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   ForumSinsi Sözlük Ağı (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=515)
-   -   İ Harfi 4 (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=674730)

Prof. Dr. Sinsi 09-04-2012 04:17 PM

İ Harfi 4
 
inkişâ: açılma.
inkişaf: açılma, gelişme.
inkişafat: açılmalar, gelişmeler.
innî: eserlerden eser sahibine götüren delil.
ins: insan.
insâ: unutma.
insâf: merhamete dayalı adalet.
insâfkârâne: insaflıca.
insaniyet: insanlık.
insaniyeten: insanlık bakımından.
insaniyetkârâne: insanlığa yakışırcasına, insanca.
insaniyetperver: insanlıksever.
insî: insanla ilgili, insan cinsinden.
insibab: dökülme, katılma.
insibağ: boyanma.
insicâm: düzgünlük.
insilâh: soyulma, sıyırılma.
insiyak: sevkedilme.
inşâ: yapma, kurma.
inşâallah: Allah dilerse.
inşâd: şiir okuma.
inşât: ferahlandırma.
inşiâb: bölümlenme.
inşikak: yarılma.
inşirâh: ferahlanma, açılma.
intâc: netice verme.
intâk: konuşturma.
intâkıbilhak: Allahın konuşturması.
intâniye: mikrobik.
intiaş: dinlenip canlanma.
intibâ: izlenim.
intibâh: uyanma.
intibâhkârâne: uyanmışçasına.
intibak: uyma.
intifâ: faydalanma.
intifâ: sönme.
intihâ: son, sona erme.
intihâb: seçme.
intihal: çalma.
intikal: geçme, anlama.
intikam: öç.
intikamkârâne: intikam alırcasına.
intisab: bağlanma, kapılanma.
intişâr: yayılma.
intişârât: yayılmalar.
intizam: düzgünlük, düzen, yerli yerindelik.
intizamât: intizamlar.
intizamkârâne: düzgünce.
intizamperver: düzensever.
intizamperverâne: düzensevercesine.
intizar: bekleme, gözleme.
intizaren: bekleyerek.
inzâl: indirme, inme.
inzâr: korkutma.
inzibât: sıkı düzen.
inzimâm: eklenme.
inzivâ: bir köşeye çekilme.
inzivâgâh: inziva yeri
ipnotizma: telkinle uyutma.
îrâb: düzgün söz söyleme.
irâd: gelir, kazanç.
îrâd: söyleme, dile getirme.
irâde: seçme ve isteme kabiliyeti.
irâdet: irade.
irâdî: iradeyle ilgili, istemekle.
irâe: gösterme.
irâs: verme, miras bırakma.
îrâz: yüz çevirme.
ircâ: indirme, döndürme.
irfân: bilme, anlama, zihni olgunluk.
irhâsât: Efendimizin peygamberlikten önceki harika hâlleri.
irs: miras, kalıtım.
irsâ: sağlamlaştırma.
irsâl: gönderilme.
irsâlât: göndermeler.
irsiyet: kalıtım.
irşâd: hak yolu gösterme.
irşâdât: irşatlar.
irşâdgâh: irşat yeri.
irşâdî: irşatla ilgili.
irşâdkâr: irşatçı.
irşâdkârâne: irşat edercesine.
irtibât: bağlılık, ilgi.
irticâ: geri dönücülük.
irticâc: çalkalanma.
irticâkârâne: geri dönercesine.
irticâlen: hazırlıksız söyleme.
irticâlî: hazırlıksız konuşma.
irtidâd: dinden dönme.
irtidâdkâr: dininden dönen.
irtifâ: yükseklik.
irtihâl: göçme, ölme.
irtikâb: işleme.
irtisam: resmedilme.
irtişâ: rüşvetçilik.
irzâ: razı etme.
irzâk: rızık verme.
isa: dört büyük peygamberden biri.
isâbet: yerini bulma, rast gelme.
isâbetiayn: göz değmesi.
isâd: yükseltme, mesut etme.
isâet: kötü iş işleme.
îsâf: yardıma koşma.
âsal: ulaştırma.
isâle: akıtma.
îsâr: kendisi muhtaç olduğu hâlde başkasına verme ahlâkı.
isbât: delil göstererek hakikatı ortaya koyma.
isevî: isa aleyhisselâmın dininden olan kimse.
isevîlik: isa aleyhisselâmın dini.
iska: sulama.
iskân: yerleştirme.
iskât: susturma.
iskender: sayısız beldeler fethetmiş bir hükümdar.
islâm: Hazreti Muhammed aleyhisalâtü vesselâmın getirdiği din.
islâmiyet: islâmlık.
ism: günah, suç.
ismar: meyve verme.
ismet: masumluk, temizlik.
ismiâzam: en büyük ilâhî isim.
ismifâil: kimin iş yaptığını bildiren isim, özne.
ismullah: Allah adı.
isnâaşer: on iki.
isnâd: dayandırma.
isnâdât: dayandırmalar.
ispirtizma: cinlerle konuşup da ruhlarla konuştuklarını sananların fikri.
isrâ: geceleyin götürme.
isrâf: gereksiz yere harcama.
isrâfât: gereksiz harcamalar.
isrâfil: sur borusunu üflemekle görevli büyük bir melek.
isrâfilmisâl: israfil gibi.
isrâfilvârî: israfil aleyhisselâm gibi.
isrâil: Hazreti Yakubun lâkabı.
isrâiliyyat: Yahudilikten kalma bilgiler.
istahrabat: ateşe tapanların ünlü ateşlerinin bulunduğu yer.
istasyon: demiryollarında durak.
istatistik: hüküm çıkarmak için bilgi toplama ve sınıflandırma ilmi.
istiâb: içine alma, kaplama.
istiânât: yardım istemeler.
istiâne: yardım isteme.
istiâre: bir kelimeyi başka anlamda kullanma.
istiâze: sığınma.
istibâd: akıldan uzak görme.
istibdad: baskıcı yönetim.
istibdadât: baskılar.
istibka: kalıcı kılma.
istibrâ: küçük abdestten sonra idrarın iyice kesilmesini beklemek.
istibşâr: müjdeleme.
istibşârkârâne: müjdelercesine.
istîcâl: acele etme.
isticvâb: sorup cevap isteme.
istîdâ: dilekçe.
istidad: istidat, yetenek.
istidadat: yetenekler.
istidadî: yetenekle ilgili.
istidlâl: delil getirme, delile dayanarak hüküm çıkarma.
istidrâc: derece derece yükselme, hayırsız başarı.
istidrâcî: istidracla ilgili.
istidrâdî: başka konu anlatılırken arada söylenen söz.
istif: yığma.
istifâ: işten ayrılma.
istifâde: faydalanma.
istifâdeten: faydalanma bakımında.
istifâza: feyizlenme, manen gıdalanma.
istifâzaten: feyizlenme bakımından.
istifhâm: soru, sorma.
istifra: kusma.
istifsâr: anlamak için soru sorma.
istifta: bir meselede dinin hükmünü sorma.
istigase: yardım isteme.
istiğfar: Allahtan af dileme.
istiğna: gönül tokluğu, nazlanma, uzak durma.
istiğrâb: yadırgama, garipseme.
istiğrâbkârâne: yadırgarcasına.
istiğrâk: ilâhî aşka dalıp coşarak kendinden geçme, esrime.
istiğrâkî: istiğrakla ilgili.
istiğrâkkârâne: kendinden geçercesine.
istihâl: temizleme.
istihâle: başkalaşma.
istihâre: bir işin iyi olup olmadığını anlamak için rüya görmek niyetiyle uykuya yatma.
istihâza: âdet kanı.
istihbâb: güzel sayma.
istihbâr: haber alma.
istihbârât: haber almalar.
istihdâf: hedef edinme.
istihdâm: hizmet ettirme.
istihfâf: hafife alma.
istihkak: hak etme.
istihkâm: sağlamlık, siper.
istihkâr: hor görme.
istihlâk: tüketim.
istihrâc: çıkarma, çıkarım.
istihrâcât: çıkarmalar, çıkarımlar.
istihsâl: üretim.
istihsân: güzel sayma.
istihsan: korunma.
istihsânât: güzel saymalar.
istihsânkârane: beğenircesine.
istihyâ: haya etme, utanma.
istihzâ: ince alay.
istihzâkârâne: alay edercesine.
istihzar: hazırlama.
istihzarât: hazırlamalar.
istikamet: doğrultu, yön.
istikbâl: gelecek zaman, yönelme.
istikbâlbîn: geleceği gören.
istikbâlî: gelecekle ilgili.
istikbâliyât: gelecek zamanda olacaklar.
istiklâl: bağımsızlık.
istiklâldârâne: bağımsızca.
istiklâliyet: bağımsızlık.
istikmâl: tamamlama.
istikrâ: ayrı ayrı olaylardan genel bir hüküm çıkarma.
istikrâen: istikra bakımından.
istikrah: tiksinme.
istikrâr: karar kılma, yerleşme.
istikrâz: borçlanma.
istikzâr: pis görme.
istilâ: kaplama.
istilâkârâne: kaplarcasına.
istilhak: kendine alma.
istilzâm: gerektirme.
istilzâz: lezzet alma.
istimâ: dinleme.
istimâl: kullanma.
istimdâd: yardım isteme.
istimdâdgâh: yardım isteme yeri.
istimdâdkârâne: yardım istercesine.
istimlâk: kamulaştırma.
istimrâr: devamlılık.
istimsâl: örnek alma.
istimzâc: kaynaşma, karışma.
istinâbe: başka yerde bulunan şahidin ifadesinin alınması.
istinad: dayanma.
istinaden: dayanarak.
istinadgâh: dayanak.
istinaf: başlangıç, mahkeme.
istinâs: alışma, ısınma.
istinbât: bir sözden gizli bir mânâ çıkarma.
istincâ: helada temizlenme.
istinkâf: çekinme, katılmama.
istinkâr: inkâr etme.
istinsâh: sayfaları yazarak çoğaltma.
istintak: konuşturma.
istirâhât: dinlenme.
istirâhâtgâh: dinlenme yeri.
istirâhâthâne: dinlenme evi.
istirâk: hırsızlık.
istirdâd: geri alma.
istirhâm: merhamet dilenme.
istirhâmnâme: merhamet dilenme yazısı.
istîsâb: güç sayma.
istîsal: kökünü kazıma.
istiskal: yüz vermeyerek kovma.
istismâr: menfaatine alet etme.
istisnâ: ayrılık, kural dışı.
istişâre: danışma, konuşma.
istişfâ: şifa isteme.
istişhâd: şahit gösterme.
istişmâm: koklama.
istitafkârane: merhamet isteyen gibi.
istitar: örtünme.
istitrad: ara söz.
istivâ: düzelme, güneşin tepeye gelmesi.
istizâh: açıklama istemek.
istizâm: büyütme.
istizân: izin isteme.
istizhâr: birinden yardımcı olmasını isteme.
isyân: ayaklanma, başkaldırma.
isyânkârâne: başkaldırırcasına.
îşâ: yatsı.
işâa: haber yayma.
işâl: alevlendirme.
işâr: sezdirme.
işârât: işaretler.
işârâtülîcâz: mûcizelik işaretleri.
işâret: anlamlı davranış, belirti.
işâreten: işaret ederek.
işârî: işaretle ilgili.
işbâ: doyurma.
işgal: oyalama, alma.
işgüzar: çalışkan.
işhâd: şahit gösterme.
işkâl: güçleştirme, çetinleştirme.
işkembe: hayvan midesi.
işkil: vesvese, kuşku.
işmâm: koklatma.
işmar: anlamlı işaret.
işrak: Allaha ortak koşma.
işrâk: ışıklandırma, parlatma.
işrâkiyye: batıl bir felsefe.
işrâkiyyûn: işrâkiyyeciler.
işret: içkili toplantı.
iştiâl: alevlenme.
iştibâh: şüphelenme, benzerlik.
iştibâk: şebekelenme, örgülenme.
iştigal: uğraşma.
iştihâ: iştah.
iştihar: ünlenme.
iştikak: türeme.
iştira: satın alma.
iştirak: ortaklık, katılma.
iştiyak: şiddetli istek.
iştiyakât: şiddetli istekler.
iştiyakâver: pek istekli.
iştiyakengiz: istek veren.
îta: verme.
itâat: söz dinleme.
itâatkârâne: söz dinleyerek.
itâb: azarlama.
itâm: yemek yedirme.
itfa: söndürme.
ithaf: yazılan kitapta birinin adını anma.
ithâm: suçlama.
ithâmnâme: suçlama yazısı.
îtibar: saygınlık.
îtibarî: var sayılan.
îtidâl: orta hâllilik.
îtidâlidem: soğukkanlılık.
îtikâd: gönülden inanma.
îtikâdât: inanmalar.
îtikâden: inanma bakımından.
îtikâdî: inanmakla ilgili.
îtikaf: bir yere çekilip ibadet etmek.
îtilâ: yükselme.
îtilâf: anlaşma.
îtimâd: güvenme.
îtimâden: güvenerek.
îtinâ: özen.
îtiraf: saklamayıp söyleme.
îtiraz: karşı çıkma, karşı söz.
îtirazât: itirazlar.
îtiraziye: cümlede ara söz
îtirazkârâne: itiraz edercesine.
îtiraznâme: itiraz yazısı.
îtisaf: haksızlık.
îtiyad: alışkanlık.
îtizâl: ayrılma, sapma.
îtizâr: özür bildirme.
itkan: sağlam yapma.
itlâf: öldürme.
itlak: bağlama, asma.
itmâm: tamamlama.
itminân: tatmin olma.
itminânbahş: tatmin eden.
itminânkârâne: tatmin olurcasına.
ittibâ: tabi olma, uyma.
ittibâen: tabi olarak, uyarak.
ittifâk: birleşme.
ittifâken: birleşerek.
ittifâkî: birleşmeye dair, üstünde birleşilen.
ittifâkkârâne: birleşircesine.
ittihâd: birlik.
ittihâdıislâm: Müslümanların birlik olması.
ittihâm: suçlanma.
ittihâmkârâne: suçlanarak.
ittihâmnâme: suçlanma yazısı.
ittihâz: alma, sayma.
ittika: sakınma.
ittikan: sağlamlık.
ittisâf: sıfatlanma.
ittisâfkârâne: sıfatlanırcasına.
ittisâk: düzenli diziliş.
ittisâl: bitişme.
ittizâh: açıklık.
ittizân: ölçülülük.
ityân: belirleme.
ivaz: karşılık.
îvicâc: eğrilik.
îvicâcât: eğrilikler.
îyanî: görünen.
îyd: bayram.
izâ: birdenbire.
izâbe: eritmek.
izâc: taciz etme, rahatsız etme.
izâcât: taciz etmeler.
izâe: aydınlatma.
izâfe: bağlama, yükleme.
izâfî: göreli, göreceli.
îzâh: açıklama.
îzâhât: açıklamalar.
îzâhen: açıklama ile.
izâle: giderme.
izâm: büyükler.
îzâm: büyütme.
izân: anlayış.
izânî: anlayışla ilgili.
izâr: elbise.
îzâz: ağırlama.
izbe: kuytu.
izdihâm: yığışma.
izdivâc: evlenme.
izdiyad: artma.
izhâr: gösterme.
izinnâme: izin belgesi.
izmihlâl: bozulma.
izn: izin.
izzet: üstünlük, galibiyet.
izzetâlûd: izzetle karışık.
izzetinef insanın kendine saygısı.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.