![]() |
İ Harfi 4
inkişâ: açılma.
inkişaf: açılma, gelişme. inkişafat: açılmalar, gelişmeler. innî: eserlerden eser sahibine götüren delil. ins: insan. insâ: unutma. insâf: merhamete dayalı adalet. insâfkârâne: insaflıca. insaniyet: insanlık. insaniyeten: insanlık bakımından. insaniyetkârâne: insanlığa yakışırcasına, insanca. insaniyetperver: insanlıksever. insî: insanla ilgili, insan cinsinden. insibab: dökülme, katılma. insibağ: boyanma. insicâm: düzgünlük. insilâh: soyulma, sıyırılma. insiyak: sevkedilme. inşâ: yapma, kurma. inşâallah: Allah dilerse. inşâd: şiir okuma. inşât: ferahlandırma. inşiâb: bölümlenme. inşikak: yarılma. inşirâh: ferahlanma, açılma. intâc: netice verme. intâk: konuşturma. intâkıbilhak: Allahın konuşturması. intâniye: mikrobik. intiaş: dinlenip canlanma. intibâ: izlenim. intibâh: uyanma. intibâhkârâne: uyanmışçasına. intibak: uyma. intifâ: faydalanma. intifâ: sönme. intihâ: son, sona erme. intihâb: seçme. intihal: çalma. intikal: geçme, anlama. intikam: öç. intikamkârâne: intikam alırcasına. intisab: bağlanma, kapılanma. intişâr: yayılma. intişârât: yayılmalar. intizam: düzgünlük, düzen, yerli yerindelik. intizamât: intizamlar. intizamkârâne: düzgünce. intizamperver: düzensever. intizamperverâne: düzensevercesine. intizar: bekleme, gözleme. intizaren: bekleyerek. inzâl: indirme, inme. inzâr: korkutma. inzibât: sıkı düzen. inzimâm: eklenme. inzivâ: bir köşeye çekilme. inzivâgâh: inziva yeri ipnotizma: telkinle uyutma. îrâb: düzgün söz söyleme. irâd: gelir, kazanç. îrâd: söyleme, dile getirme. irâde: seçme ve isteme kabiliyeti. irâdet: irade. irâdî: iradeyle ilgili, istemekle. irâe: gösterme. irâs: verme, miras bırakma. îrâz: yüz çevirme. ircâ: indirme, döndürme. irfân: bilme, anlama, zihni olgunluk. irhâsât: Efendimizin peygamberlikten önceki harika hâlleri. irs: miras, kalıtım. irsâ: sağlamlaştırma. irsâl: gönderilme. irsâlât: göndermeler. irsiyet: kalıtım. irşâd: hak yolu gösterme. irşâdât: irşatlar. irşâdgâh: irşat yeri. irşâdî: irşatla ilgili. irşâdkâr: irşatçı. irşâdkârâne: irşat edercesine. irtibât: bağlılık, ilgi. irticâ: geri dönücülük. irticâc: çalkalanma. irticâkârâne: geri dönercesine. irticâlen: hazırlıksız söyleme. irticâlî: hazırlıksız konuşma. irtidâd: dinden dönme. irtidâdkâr: dininden dönen. irtifâ: yükseklik. irtihâl: göçme, ölme. irtikâb: işleme. irtisam: resmedilme. irtişâ: rüşvetçilik. irzâ: razı etme. irzâk: rızık verme. isa: dört büyük peygamberden biri. isâbet: yerini bulma, rast gelme. isâbetiayn: göz değmesi. isâd: yükseltme, mesut etme. isâet: kötü iş işleme. îsâf: yardıma koşma. âsal: ulaştırma. isâle: akıtma. îsâr: kendisi muhtaç olduğu hâlde başkasına verme ahlâkı. isbât: delil göstererek hakikatı ortaya koyma. isevî: isa aleyhisselâmın dininden olan kimse. isevîlik: isa aleyhisselâmın dini. iska: sulama. iskân: yerleştirme. iskât: susturma. iskender: sayısız beldeler fethetmiş bir hükümdar. islâm: Hazreti Muhammed aleyhisalâtü vesselâmın getirdiği din. islâmiyet: islâmlık. ism: günah, suç. ismar: meyve verme. ismet: masumluk, temizlik. ismiâzam: en büyük ilâhî isim. ismifâil: kimin iş yaptığını bildiren isim, özne. ismullah: Allah adı. isnâaşer: on iki. isnâd: dayandırma. isnâdât: dayandırmalar. ispirtizma: cinlerle konuşup da ruhlarla konuştuklarını sananların fikri. isrâ: geceleyin götürme. isrâf: gereksiz yere harcama. isrâfât: gereksiz harcamalar. isrâfil: sur borusunu üflemekle görevli büyük bir melek. isrâfilmisâl: israfil gibi. isrâfilvârî: israfil aleyhisselâm gibi. isrâil: Hazreti Yakubun lâkabı. isrâiliyyat: Yahudilikten kalma bilgiler. istahrabat: ateşe tapanların ünlü ateşlerinin bulunduğu yer. istasyon: demiryollarında durak. istatistik: hüküm çıkarmak için bilgi toplama ve sınıflandırma ilmi. istiâb: içine alma, kaplama. istiânât: yardım istemeler. istiâne: yardım isteme. istiâre: bir kelimeyi başka anlamda kullanma. istiâze: sığınma. istibâd: akıldan uzak görme. istibdad: baskıcı yönetim. istibdadât: baskılar. istibka: kalıcı kılma. istibrâ: küçük abdestten sonra idrarın iyice kesilmesini beklemek. istibşâr: müjdeleme. istibşârkârâne: müjdelercesine. istîcâl: acele etme. isticvâb: sorup cevap isteme. istîdâ: dilekçe. istidad: istidat, yetenek. istidadat: yetenekler. istidadî: yetenekle ilgili. istidlâl: delil getirme, delile dayanarak hüküm çıkarma. istidrâc: derece derece yükselme, hayırsız başarı. istidrâcî: istidracla ilgili. istidrâdî: başka konu anlatılırken arada söylenen söz. istif: yığma. istifâ: işten ayrılma. istifâde: faydalanma. istifâdeten: faydalanma bakımında. istifâza: feyizlenme, manen gıdalanma. istifâzaten: feyizlenme bakımından. istifhâm: soru, sorma. istifra: kusma. istifsâr: anlamak için soru sorma. istifta: bir meselede dinin hükmünü sorma. istigase: yardım isteme. istiğfar: Allahtan af dileme. istiğna: gönül tokluğu, nazlanma, uzak durma. istiğrâb: yadırgama, garipseme. istiğrâbkârâne: yadırgarcasına. istiğrâk: ilâhî aşka dalıp coşarak kendinden geçme, esrime. istiğrâkî: istiğrakla ilgili. istiğrâkkârâne: kendinden geçercesine. istihâl: temizleme. istihâle: başkalaşma. istihâre: bir işin iyi olup olmadığını anlamak için rüya görmek niyetiyle uykuya yatma. istihâza: âdet kanı. istihbâb: güzel sayma. istihbâr: haber alma. istihbârât: haber almalar. istihdâf: hedef edinme. istihdâm: hizmet ettirme. istihfâf: hafife alma. istihkak: hak etme. istihkâm: sağlamlık, siper. istihkâr: hor görme. istihlâk: tüketim. istihrâc: çıkarma, çıkarım. istihrâcât: çıkarmalar, çıkarımlar. istihsâl: üretim. istihsân: güzel sayma. istihsan: korunma. istihsânât: güzel saymalar. istihsânkârane: beğenircesine. istihyâ: haya etme, utanma. istihzâ: ince alay. istihzâkârâne: alay edercesine. istihzar: hazırlama. istihzarât: hazırlamalar. istikamet: doğrultu, yön. istikbâl: gelecek zaman, yönelme. istikbâlbîn: geleceği gören. istikbâlî: gelecekle ilgili. istikbâliyât: gelecek zamanda olacaklar. istiklâl: bağımsızlık. istiklâldârâne: bağımsızca. istiklâliyet: bağımsızlık. istikmâl: tamamlama. istikrâ: ayrı ayrı olaylardan genel bir hüküm çıkarma. istikrâen: istikra bakımından. istikrah: tiksinme. istikrâr: karar kılma, yerleşme. istikrâz: borçlanma. istikzâr: pis görme. istilâ: kaplama. istilâkârâne: kaplarcasına. istilhak: kendine alma. istilzâm: gerektirme. istilzâz: lezzet alma. istimâ: dinleme. istimâl: kullanma. istimdâd: yardım isteme. istimdâdgâh: yardım isteme yeri. istimdâdkârâne: yardım istercesine. istimlâk: kamulaştırma. istimrâr: devamlılık. istimsâl: örnek alma. istimzâc: kaynaşma, karışma. istinâbe: başka yerde bulunan şahidin ifadesinin alınması. istinad: dayanma. istinaden: dayanarak. istinadgâh: dayanak. istinaf: başlangıç, mahkeme. istinâs: alışma, ısınma. istinbât: bir sözden gizli bir mânâ çıkarma. istincâ: helada temizlenme. istinkâf: çekinme, katılmama. istinkâr: inkâr etme. istinsâh: sayfaları yazarak çoğaltma. istintak: konuşturma. istirâhât: dinlenme. istirâhâtgâh: dinlenme yeri. istirâhâthâne: dinlenme evi. istirâk: hırsızlık. istirdâd: geri alma. istirhâm: merhamet dilenme. istirhâmnâme: merhamet dilenme yazısı. istîsâb: güç sayma. istîsal: kökünü kazıma. istiskal: yüz vermeyerek kovma. istismâr: menfaatine alet etme. istisnâ: ayrılık, kural dışı. istişâre: danışma, konuşma. istişfâ: şifa isteme. istişhâd: şahit gösterme. istişmâm: koklama. istitafkârane: merhamet isteyen gibi. istitar: örtünme. istitrad: ara söz. istivâ: düzelme, güneşin tepeye gelmesi. istizâh: açıklama istemek. istizâm: büyütme. istizân: izin isteme. istizhâr: birinden yardımcı olmasını isteme. isyân: ayaklanma, başkaldırma. isyânkârâne: başkaldırırcasına. îşâ: yatsı. işâa: haber yayma. işâl: alevlendirme. işâr: sezdirme. işârât: işaretler. işârâtülîcâz: mûcizelik işaretleri. işâret: anlamlı davranış, belirti. işâreten: işaret ederek. işârî: işaretle ilgili. işbâ: doyurma. işgal: oyalama, alma. işgüzar: çalışkan. işhâd: şahit gösterme. işkâl: güçleştirme, çetinleştirme. işkembe: hayvan midesi. işkil: vesvese, kuşku. işmâm: koklatma. işmar: anlamlı işaret. işrak: Allaha ortak koşma. işrâk: ışıklandırma, parlatma. işrâkiyye: batıl bir felsefe. işrâkiyyûn: işrâkiyyeciler. işret: içkili toplantı. iştiâl: alevlenme. iştibâh: şüphelenme, benzerlik. iştibâk: şebekelenme, örgülenme. iştigal: uğraşma. iştihâ: iştah. iştihar: ünlenme. iştikak: türeme. iştira: satın alma. iştirak: ortaklık, katılma. iştiyak: şiddetli istek. iştiyakât: şiddetli istekler. iştiyakâver: pek istekli. iştiyakengiz: istek veren. îta: verme. itâat: söz dinleme. itâatkârâne: söz dinleyerek. itâb: azarlama. itâm: yemek yedirme. itfa: söndürme. ithaf: yazılan kitapta birinin adını anma. ithâm: suçlama. ithâmnâme: suçlama yazısı. îtibar: saygınlık. îtibarî: var sayılan. îtidâl: orta hâllilik. îtidâlidem: soğukkanlılık. îtikâd: gönülden inanma. îtikâdât: inanmalar. îtikâden: inanma bakımından. îtikâdî: inanmakla ilgili. îtikaf: bir yere çekilip ibadet etmek. îtilâ: yükselme. îtilâf: anlaşma. îtimâd: güvenme. îtimâden: güvenerek. îtinâ: özen. îtiraf: saklamayıp söyleme. îtiraz: karşı çıkma, karşı söz. îtirazât: itirazlar. îtiraziye: cümlede ara söz îtirazkârâne: itiraz edercesine. îtiraznâme: itiraz yazısı. îtisaf: haksızlık. îtiyad: alışkanlık. îtizâl: ayrılma, sapma. îtizâr: özür bildirme. itkan: sağlam yapma. itlâf: öldürme. itlak: bağlama, asma. itmâm: tamamlama. itminân: tatmin olma. itminânbahş: tatmin eden. itminânkârâne: tatmin olurcasına. ittibâ: tabi olma, uyma. ittibâen: tabi olarak, uyarak. ittifâk: birleşme. ittifâken: birleşerek. ittifâkî: birleşmeye dair, üstünde birleşilen. ittifâkkârâne: birleşircesine. ittihâd: birlik. ittihâdıislâm: Müslümanların birlik olması. ittihâm: suçlanma. ittihâmkârâne: suçlanarak. ittihâmnâme: suçlanma yazısı. ittihâz: alma, sayma. ittika: sakınma. ittikan: sağlamlık. ittisâf: sıfatlanma. ittisâfkârâne: sıfatlanırcasına. ittisâk: düzenli diziliş. ittisâl: bitişme. ittizâh: açıklık. ittizân: ölçülülük. ityân: belirleme. ivaz: karşılık. îvicâc: eğrilik. îvicâcât: eğrilikler. îyanî: görünen. îyd: bayram. izâ: birdenbire. izâbe: eritmek. izâc: taciz etme, rahatsız etme. izâcât: taciz etmeler. izâe: aydınlatma. izâfe: bağlama, yükleme. izâfî: göreli, göreceli. îzâh: açıklama. îzâhât: açıklamalar. îzâhen: açıklama ile. izâle: giderme. izâm: büyükler. îzâm: büyütme. izân: anlayış. izânî: anlayışla ilgili. izâr: elbise. îzâz: ağırlama. izbe: kuytu. izdihâm: yığışma. izdivâc: evlenme. izdiyad: artma. izhâr: gösterme. izinnâme: izin belgesi. izmihlâl: bozulma. izn: izin. izzet: üstünlük, galibiyet. izzetâlûd: izzetle karışık. izzetinef insanın kendine saygısı. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.