ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   İslami Yazılar & Hikayeler (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=320)
-   -   Cinayetler-Cezalar Ve Kısas Hükümleri-3 (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=64412)

gülgüzeli 02-16-2009 04:01 AM

Cinayetler-Cezalar Ve Kısas Hükümleri-3
 
CİNAYETLER-CEZALAR VE KISAS HÜKÜMLERİ-3
ALPEREN GÜRBÜZER

KISAS İÇİN ŞARTLAR
Kısas uygulanması için bulunması gereken şartlar;
Katil akil baliğ, kastetmiş ve kendi isteği ile hareket etmiş olmalıdır. Aynı zamanda öldürme hadisesinde yaralayıcı aletin kullanılması kasdın varlığına işarettir. Maktül(öldürülen) katilin fer’i(evlad-torun), yani evlad ve torunlarından biri olmamalıdır. Buna göre oğlunu, kızını veya mutlak torunlarından birini öldüren şahıs hakkında diyet, tazir ve mirastan mahrumiyet gibi hükümler geçerli ise de kısas hükmü geçerli olmaz. Nitekim bir hadisi şerifte; Baba, oğlunu öldürmeden dolayı kısasa uğramaz’ diye buyrulmuştur.
Usul’ünü, yani babasını, annesini veya dedelerinden birini kasten öldüren şahıs hakkında kısas gerekir.. Çünkü usul, fürun hayatına vesiledir. Varlığını onlara borçludur çünkü.
Maktülün varisleri arasında katilin ve torunlarından kimse bulunmamalıdır.
Bir kimse kendi hanımını veya damadını öldürüpte bunlara kendi oğlu veya torunu varis bulunsa bu katil hakkında kısas uygulanamaz. Çünkü kısas bölünmesi mümkün olmayan bir haktır.. Bunu almak, evlad ve torunlar için caiz olmadığından diğer varisler içinde caiz olmaz. Bu durumda kısas diyete dönüşür.
Bir köle veya cariye efendisini kasden öldürürse kısas gerekir. Bir köle efendisinin hata ile öldürdüğü takdirde üzerine kısas lazım gelmeyeceği gibi diyetde gerekmez. Çünkü kölenin malı zaten efendisine ait olduğundan diyet vermeye gücü yoktur.
Aynı şekilde bir şahsı kendisinin yaptığı emir ve teklifine mesala; ‘Kanım sana helal olsun, beni öldür’ demesine dayanarak kasden öldüren kimse hakkında İmamı Azam ile İmameyne göre kısas gerekmez
Emir veren; ‘kanımı sana şu kadar kuşa sattım beni öldür’ deyipte emredilen onu öldürürse hakkında kısas gerekir. Çünkü bu emir batıldır.
Öldürmede ki kasıd, şüpheden uzak olmalıdır.
Buna göre bir kimseyi bir veya iki darbe ile öldüren şahıs hakkında kısas uygulanamaz. Çünkü adete göre böyle bir iki darbe ile öldürme değil, edep ve terbiye kastedilir.
Bir kimseyi boğazını sıkmak ip gibi bir şey ile boğmak veya yüksek bir yerden aşağıya atmak suretiyle öldüren şahıs hakkında İmamı Azam’a göre diyet lazım gelip, kısas gerekmez. Ancak o yerden atılan kimsenin hayatta kalması normalde mümkün olmazsa bu durumda kısas gerekir. Bir kimsenin ağzına zehir akıtan şahıs hakkında diyet lazım gelirse de kısas lazım gelmez.
Bir kimse kendisine verilen zehiri bizzat içerek ölürse zehiri veren şahıs hakkında yalnız şiddetli ta’zir ve edeplendirme gerekirse de tazminat gerekmez. Çünkü maktul, öldürücü bir maddeye kendi isteğiyle kullanmıştır.
Bir kimse hem bizzat kendisinin hem de başka bir şahsın yaralanmasıyla ölecek olursa o şahıs hakkında yalnız yarım diyet gerekirse de kısas gerekmez.
Kısas uygulanabilmesi için öldürme doğrudan yapılmış olmalıdır.
Bir öldürmeye iştirak etmeyip de sadece öldürme anında maktülün kollarını veya ayaklarını tutmak, bir şekilde yardım etmekle öldürme eylemini kolaylaştıran ve katili öldürmeye teşvik eden şahıs, doğrudan katil olmadığından hakkında kısa gerekmez. Ancak şiddetli bir taziri hak eder. Bir kimsenin bulunduğu yeri gösterip öldürülmesine sebebiyet veren şahıs hakkında hakimin ictihadına bırakılmıştır ki, haps ve darp gibi bir şekilde uygulanır.
Kısas için;
katl velisi malum olmalıdır.
Maktulün varisleri kısas talebinde bulunmalıdırlar.
Maktulün mükellef bulunan varisleri, kısas esnasında hepsi hazır bulunmalıdırlar.
Maktulün aldığı yarayı takiben hemen ölüvermesi kısas icrası için şart değildir.
Buna göre kasden yaralanmış bir kimse bir müddet yatağa düşüpte ondan sonra o yaradan etkilenerek vefat etse, yaralayan hakkında kısas uygulanır. Çünkü bu durumda vefatın sebebi bulunmuştur.
Sarhoşluk hali kısasa engel değildir.
Bir mürtedi(dinden dönen) öldüren kimse hakkında kısas gerekmez.. Çünkü dinden dönmekle kısmen harbi(gayri müslim) hükmünde olur.
Kısası hak eden bir caniyi hariçten bir şahıs öldürse bu şahıs hakkında kısas uygulanabilir. Çünkü bu cani bu şahsa karşı masumdur. Halbuki bu caniyi maktülün velisi öldürürse hakkında kısas gerekmez. Zira bu cani, bu veliye karşı kanı haram değildir.
Cinayet düşmanlık kasdıyla işlenmiş olmalıdır.
İyi yüzme bilmeyen bir kimseyi düşmanlık veya şaka için ırmağa veya denize vs. atıp boğulmasına sebebiyet vermek de kısas gerektirir.
Bir şahıs belli bir kimsenin içine düşüp ölmesi kasdıyla kendi evinde veya umuma ait bir caddede bir kuyu kazar veya ayak kaydıracak şeyler bulundurur da bu yüzden o kimse düşüp ölürse bu sebep olan şahıs hakkında kısas gerekir. Fakat kast etmemişse kısas gerekmez.
Bir kimse zehirli olduğunu bildiği bir şeyi bunu bilmeyen bir şahsa verip vefatına sebebiyet verse hakkında kısa uygulanır. Fakat o şahıs bunu bile bile kullanmış olursa bunu kendisine veren kimseye bir şey gerekmez. Çünkü bu durumda o şahıs kendi kendini bilerek öldürmüş olur.
Bir kimse aralarında düşmanlık bulunan bir şahsa kılıç veya mızrak gibi bir şeyle işarette bulunup, o şahsın kaçması üzerine takipte bulunsa da o şahıs yere düşmeksizin vefat etse o kimseye kısas gerekir. Bunların atlı, yaya veya birinin atlı diğerinin yaya olması arasında fark yoktur. Fakat o şahıs böyle kaçarken düşüpte ölse kendi varislerine yemin gerekir. Yani bunlar o şahsın bu düşmesi yüzünden değil sadece korkusundan dolayı ölmüş olduğuna dair elli defa yemin ederler. Bu yeminden sonra kısas uygulanır. Bu hadisede katil ile maktul arasında düşmanlık bulunmamış olursa yalnız diyet gerekir. Birde bu hadisede yalnız silahın gösterilmesinden sonra ölüm meydana gelirse bu hata kabilinden sayılarak katilin kabilesi üzerine diyet gerekir.
Bir şahsa yapılan zorlama üzerine öldürürse hem zorlayan şahsa, hemde zorlanan kimseye kısas gerekir. Çünkü zorlayan sebep olandır. Zorlananda yapandır.
Cani harbilerden olmamalıdır. Rasulullah(s.a.v) Hz.Hamza’nın katili olup daha sonra Müslüman olan Vahşi’yi öldürmemiştir.
Cani cinayete uğrayandan üstün olursa hakkında kısas uygulanmaz. Buna göre bir müstemin bir zımmiden, hür bir insan köle olan bir şahıstan ve bir efendi kölesinden dolayı kısas edilemez.
Bir Müslüman köle ile hür bir zımmi arasında kısas cari değildir. Çünkü müslüman gayrimüslim karşılığında öldürülemez. Hür bir şahısda bir köle mukabilinde öldürülemez.
Bir zımmi bir zımmiyi öldürdükten sonra Müslüman olursada yine hakkında kısas düşmez. Çünkü cinayet anında eşit bulunmuşlardır.
Bir kimse evlad veya torunlarından birini öldürürse hakkında kısas uygulanamaz. Çünkü asıl(baba,anne ve ded), fer’i(çocuk ve torunlar) varlık sebebidir. Onun üzerine bir tür sahiplik hakkı vardır. Dolayısıyla fer aslın yok olmasına sebep olamaz. Baba çocuğundan dolayı öldürülmez. (hadis)

Maktül kanı haram biri olmalıdır. Çünkü kısas masum olan kanları korumak için meşru kılınmıştır.
Bir harbiyi veya bir mürtedi öldüren kimse hakkında ne kısas, ne diyet, ne de kefaret lazım gelmez. İsterse katil zımmi olsun. Ancak yöneticinin izninin almadığı için tedip edilir. Rasulü Ekrem bir zımmiyi öldürmüş olan bir Müslüman hakkında kısas cezasını tatbik etmiş ve; ‘ben akdine verdiği söze vefa edenlerin en haklısıyım’ yani bu ahde herkesten çok benim riayet etmem uygundur buyurmuştur.
Zımmi’nin canı, malı ve namusu Müslümanların garantisi , koruması altındadır.
Bir köle veya cariyenin mesala bir kolunu tam dirseğinden itibaren haksız yere kasden kesen hür bir şahıs onun yarı kıymetini tazmin eder.
Kasten kesilen bir baş parmak karşılığında caninin de başparmağı kısas olarak kesilebilir. Fakat şehadet parmağı kesilemez. Organlar arasında denklik bulunmalıdır.
Aynı şekilde sağ el yerine sol el, sol ayak yerine sağ ayak kesilerek üst çenedeki bir diş yerine alt çenedeki bir diş kısas olarak çekilmez. Çünkü bunların yerleri ve yararları farklıdır Bu durumda bunlardan dolayı diyet gerekir.
Bir kimse bir şahsın iki elini veya iki ayağını kasden kesecek olursa kendisinin de iki eli veya iki ayağı kısas olarak kesilebilir. Çünkü bu şekilde benzerlik mümkündür. Sağlam bir organ bir el, kusurlu bir organ da, bir el karşılığında kısas olarak kesilemez. Çünkü aralarında benzerlik yoktur. Ancak kusurlu organ caniye ait olursa cinayete uğrayan serbestir. Dilerse kısas ettirir, dilerse kendi sağlam organının diyetini alır.
Cinayete uğrayan kimse daha sonra vefat etmiş olunca bu hak kazanma ve yetki; önce cinayete uğrayan kimsenin varislerine sonrada hükümete ait olur.
KISAS İŞLEMİ
Kısas bölünmeyi kabül etmez. Birden fazla varisler bu kısası varislerden her biri bizzat alabilir.. Varislerden birinin talebiyle kısas yapılabilir. Şu varki, kısas esnasında diğer varislerinde hazır bulunmaları gerekir. Bu gereklilik bir merhamet duygusuyla bunların katili affetmeleri ümididir. Mükellef varislerden biri hazır olmayınca kısas uygulanamaz.
Kısasa hak kazanan mükellef olmalıdır. Cani çocuğun buluğuna ve mecnunun(deli) düzelmesine kadar hapsedilir.. Buna göre caniyi velisi veya vasisi ve hakim kısas ettiremez. Hz. Muaviye, Hüdbe b. Haşem’i öldürmüş olan şahsı, Hüdbe’nin oğlunun büluğuna kadar hapsetmişti.
Kısası alma hakkına sahip olanlar ittifak etmelidirler. Bu hakka sahip olanlardan birisi ölürse yerine varisi gelir.
Hakkında kısas yapılacak olan bir kadın hamile olursa çocuğunu doğurana kadar öldürülemez. Çünkü bu öldürme cenine tecavüz eder. Çocuğu emzirecek kimse bulunursa annesi öldürülür, bulunmazsa tam iki sene süt vermedikçe öldürülemez.
Kısas yaralayıcı alet ile, bir silah(kılıç gibi) ile katilin boynunu kesmek suretiyle yerine getirilir. İsterse katil, maktülü şu veya ateşe atmak veya gözlerini çıkarmak veya parça parça (lime lime)etmek gibi bir şekilde öldürmüş olsun.
Maktulün velisi, katili silahtan başka bir şey ile öldürmek isterse hakim tarafından engellenir.
Katilin bir uzvu başka bir kimse tarafından kesilecek olursa yara kapanıncaya kadar hakkında kısas icra edilemez.
Öldürme sabit olunca varislerin talebi ulaşınca kısas ertelenemez. Fakat kısasa hükmedilen hamile bir kadın ise doğuruncaya kadar kısas icra edilemez.
Katil, maktülü ne şekilde öldürmüş ise kendiside o şekilde öldürülür.. Bundan Yalnız bazı katiller müstesnadır, benzerlik aranmaz, katil yalnız kılıç ile öldürülür.
Kısas şahsi haklardandır.
Kısas icrasına hak kazananlar hepsi birden kısas yerine getiremezler. İçlerinden uygun birini tayin ederler. Bu konuda ittifak edemezlerse aralarında kura çekilir. Adına kura çıkan, diğer hak kazananların izinleriyle kısası yerine getirilir.
Kur’an’ı Kerimde; ‘Eğer ceza verecek olursanız size nasıl ceza verilmiş ise sizde o şekilde ceza veriniz. Ancak sabredip af ile muamele ederseniz şüphe yok ki bu sabredenler için daha hayılıdır.’(Nahl/126) diyebuyruluyor. Habibi-i Kibriya Efendimizde;’ Kısas ancak kılıç ile yapılır’ Kılıçtan murad ise silahtır. Allahın Rasulü; ’Filan şahsı bulursanız öldürünüz, onu yakmayınız, çünkü ateş ile ancak ateşin yaratıcısı azap eder, başkaları edemez diye beyan buyuruyor. Yine bir hadisi Şerifte; ‘Kısas edilecek şahıs, doğal bir afetle ölürse veya başka bir husustan dolayı haklı veya haksız yere öldürülürse kısas düşer, bıraktığı malından diyette alınamaz’ beyan buyruluyor.. Aynı şekilde kısas yoluyla kesilecek bir organ doğal bir afetle koparsa veya haksız yere kesilirse kısas düşer, diyetde gerekmez. Fakat bu organ haklı yere, mesela hırsızlıktan dolayı kesilecek olursa yine kısas düşerse de diyet düşmez.
Cinnet durumlarında kısas düşer. Fakat kısası yapacak şahsa teslim edildikten sonra cinnet getirmesi kısasa engel değildir.
Kısas hakkına sahip olan kişi peşin veya veresiye bir bedel üzerine canı ile anlaşırsa kısas düşer.
Kısas, maktülün velisinin af etmesiyle düşer.. Affetmek daha faziletlidir.. ‘Katil ölenin kardeşi tarafından bağışlanmış ise örfe uymak ve bağışlayana güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem verici azap vardır.’ (Bakara/178) Yani af edilen katili öldürürse onun için elim bir azap vardır.
Rasulü Ekrem(s.a.v); Cinayet hadiselerinde af etmeyi emir buyurmuşlardı. Bu aftan sonra artık cani hakkında ceza uygulanamaz. Şayet maktulün velisi katili af ettikten sonra kasden öldürecek olursa hakkında ittifakla kısas gerekir.
Birden fazla kimseleri öldürmüş olan bir caniyi bu maktüllerden birinin velisi af etiği halde diğer maktüllerin velileri af etmezlerse bu af etmeyenlerin kısas hakları düşmüş olmaz. Çünkü ayrı ayrı cinayetler sözkonusu.
Bir yaralı yaralayana hitaben; Ben ölürsem seni kanımdan veya katlimden vazgeçtim(ibra ettim) derse affı geçerli olur.
Katili karşılıksız af etmek evladır. Rabbül Alemin; Af ederseniz bu takvaya daha yakındır(Bakara/237).buyurmaktadır. Bir hadisi şerifte; Bir kimse gördüğü zulme rağmen zalimi af ederse Allahü Teala bu sebeple onun izzetini artırır buyrulmaktadır.
KASTEN VE HATAEN ÖLDÜRMELER
Birşahıs önce bir insanı sonrada diğer bir insanı hataen öldürürse her biri için ayrıca diyet vermesi gerekir. Kasden öldürmenin cezası tam diyettir.
Bir kimseyi öldürmek kasdıyla atılan kurşun, o kimseyi öldürdükten sonra kurşun bir başkasına kazaen geçerek öldürecek olursa birinci cinayetten dolayı kısas, diğerinden dolayıda diyet gerekir.(Cinayet-i müdemia)
Bir kimse iki şahsı bir vuruşta kasden öldürecek olursa kısas olarak öldürülür, ayrıca diyet vermesi gerekmez.
İki kimse bir şahsı birlikde kasden öldürseler, bu durumda her ikiside kasden başlı başına katil sayılacağından kısas olarak öldürülmeyi hak ederler(cinayet-i müşterek)
Bir kimseyi iki şahıs, hata yoluyla veya iki şahıstan biri kasden diğeride hataen öldürecek olurlarsa şüphe ortaya çıkmasından dolayı ikisi hakkında da kısas gerekmez. Belki her ikisinin bir tam diyet vermesi icab eder.
Bir şahsı iki kimseden biri yaralayıcı alet ile diğeride sopa ile birlikte dövüp o şahıs ölürse o şahsın diyetini yarı yarıya öderler.
Bir kimse bir şahsn mesela bir elini kasden kesip ondan sonra kasden öldürecek olursa eğer öldürme yara iyileştikten sonra meydana gelmiş ise iki cinayet arasında karışma cari olmaz. Buna göre cinayetin velisi dilerse caninin önce elini, sonra kendisini kısas ettirir ve dilerse yalnız kısas ile yetinir ve dilerse yalnız elini kestirmekle yetinip kendisini af eder.
Bir kimse iki şahsın sağ ellerini kasden kesecek olursa karşılığında sağ eli kesilir, diğer bir el karşılığında alacakları diyeti yarı yarıya bölüşürler.
Bir kimse, iki şahıs tarafından kasden meydana gelen bir sıcak yara ile yaralanıp ölürse, ikisi de katil olup haklarında kısas gerekir ve eğer önce biri yaralanıp daha sonra diğeri yaralanmışsa katil yalnız önceki olmuş olur, ikincisi hakkında da şiddetli bir tazir(kınama gibi)ile uzun bir süre bir hapis cezası gerekir.
Ortaklaşa bir işte çalışan kimselerin bir hata sonucu olarak müştereken işlemiş oldukları cinayetlerin diyetlerini ortak olarak öderler. Mesela üç kimsenin birlikte kazdıkları kuyu üzerlerine yıkılarak birini telef ederse bunun diyeti üç hisseye ayrılır, iki hissesini hayatta kalanlar, varsa Akileleriyle beraber öderler. Bir hissesi de kendisine isabet ettiğinden düşmüş olur.
Dört kişi çalıştıkları bir geminin direğini kaldırıp dikerken o direk üzerlerine düşerek içlerinden birini öldürürse diyeti dört hisseye ayrılır, üç hissesinin hayatta olanlar öderler, bir hisseside düşmüş olur.. Çünkü bu olay bunların girişimiyle meydana gelmiştir.
Birbirleriyle güreşen iki pehlivan biri diğerini yaralamaksızın dövmekle veya yere çarpmakla ölümüne meydan verirse diyetini tazmin eder.
Bir kimse birisinin binasında ücretle kuyu kazarlarsa kuyu üzerine yıkılarak ölürse diyet kuyu sahibine lazım gelmez.
Bir kimse cerrahi ameliyat sonucunda ölürse doktorun tıbben hatası yoksa bir şey gerekmez. Ancak hatası varsa üzerine o kimsenin yarım diyeti gerekir.
Bir kimse cinsel ilişkide dayanıklı olmayan bir kız çocuğunun ilişkide bulunarak o çocuğun ölmesine yol açarsa hem mihrini hem de diyetini, varsa akilesiyle beraber vermeye mecburolup, mirasından da mahrum kalır. Yabancı ise diyeti akilesiyle birlikte ödemesi gerekir ve hadler konusunda zikredilen cezayıda hak eder.
Bir kimse bir şahsı Kahhar olan Allah’ın isimleri okumakla helak ettiğini ikrar ederse bir şey lazım gelmez. Bir kimse, bir şahsı dua ile veya batini oklarla veya Enfal suresini okumakla öldürdüğünü itiraf ederse kendisine bir şey lazım gelmez, bu bir yalandır. gaybi Allah bilir çünkü.
Bir kimse çocuğu terbiye etmek için dövmekle ölümüne sebebiyet verirse diyetini öder. Çünkü tediple(Edeplendirmek, terbiye vermek haddini bildirmek için darp ve tazir yapmak gibi) önleme ve kulağını çekmek gibi bir şekilde mümkündür, dövmeye gerek yoktur.
Bir öğretmen veya usta çocuğun velisi veya vasisinin izni olmaksızın dövemez. Şayet döverde çocuk bundan dolayı ölürse öğretmen ve kocasına diyet gerekir.
Velisi veya vasisi tedip için dövmelerine izin vermiş oldukları takdirde dövülmesi yaygın adet üzere dövebilir. Buş ekilde çocuk ölürse diyet gerekmez. Fakat çocuğun kulak tozuna veya boşböğrüne yumruk veya değnek ile vurmak suretiyle yapılırsa dövene diyet gerekir.
Bir kimse karısını değnek veya yumruk gibi bir şey ile dövüp ölürse o kimse üzerine diyet lazım gelir, mirastanda mahrum kalır.
Bir kimsenin duvarı güzelce bina edilmişken daha sonra bir şahsın üzerine yıkılarak ölümüne sebebiyet verirse o kimse üzerine tazminat lazım gelmez. Fakat yıkılmaya meyilli bir halde yaptırmışsa üzerine diyet gerekir. Önceden tekaddüme( önceden yapılan tavsiye ve tenbih) rağmen enkaz kaldımayıpta kazayla bir insan ölürse diyetini ödemesi gerekir.
Yıkılmaya yüz tutan duvar vakfa ait ise tekaddüm, mütevellisine yapılır. Tekaddümden sonra duvar yıkılıp bir zarar verirse tazmini vakfın malından ödenir. Telef olan insanın diyeti ise vakfın akilesi üzerine lazım gelir. Mütevellinin malından lazım gelmez. Çünkü mütevelli vakfın vekilidir.
Umumyol üzerine meyilli olan birduvar, yıkılarak tekaddüm edilmemişse bir şey lazım gelmez.
Ücretle çalışan kimselerin yıkmakta oldukları bir duvar birisinin üzerine yıkılarak ölümüne neden olursa diyeti ve kefareti ücretlilerin üzerine lazım gelir, duvar sahibine lazım gelmez.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.