ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Aşk & Sevgi (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=388)
-   -   ßir ayrıLık hikayesi (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=61832)

fbligirl 12-27-2008 10:40 AM

ßir ayrıLık hikayesi
 
Lütfen bana doğru söyle` dedi genç kadın.
Gözlerinde aşağılanmışlık çok net görülebiliyordu. Bunları duymak, sanki adamı daha da gurulandırıyordu. Ama kadın da çok gururluydu aslında ve çok güçlüydü.
-`Bu yaptığın çocukluk, biliyorsun` dedi adam. Sanki kadının aklından geçenleri okurmuşcasına kendine güveni artmıştı. Genç kadına bakan gözleri bilge bir adamınki gibiydi. Geçmeliydi bunları, kimse çocuk değildi...
_`Beni anlamak istemiyorsun` dedi genç kadın. Daha fazla uzatmak istemiyordu aslında konuyu; zira uzayan konu onun benliğinden de birşeyler alıp götürmekteydi. Besbelli hissettirmişti adam kadına bir ilişkisi olduğunu.
Ama bir kabullenseydi.. Ah bir kabullenseydi, herşey çok daha kolaylaşacaktı. Belki ayrılacaktı genç kadın, yalnız olacaktı, yeni bir düzene alışmak zorunda kalacaktı, ama haklı olduğunu da görecekti. Doğrularının, hislerinin onu yanıltmadığını bir daha görecekti.
-`Bak, ben korkmuyorum` dedi hışımla, kendine olan güvenini yeniden toplayarak,
-`Kendimden o kadar eminim ki, karşına geçip hesap soruyorum sana. Ve inan bunu yaparken de, hayatımda hiç bu kadar alçaldığımı hatırlamıyorum` dedi kadın git gide zayıf düşerek ve gözleri dolarak.
Adam zorlanıyordu, yalan söylemek istemiyordu aslında. Neden sanki fakedilmişti ki karısı tarafından ihaneti? Halbuki seviyordu karısını, hiç kırmıyordu onu ve haksızlık etmiyordu - ihaneti dışında..
Genç kadın ise tartışabileceği birini arıyordu karşısında, sorularına dürüstlükle cevap verecek birini, kendini savunabilecek birini, ya da ``evet`` diyecek, ``artık mutlu musun`` diyecek birini. Ama adam karısı kadar cesur olamıyordu.
Bir sigara daha yaktı adam, şimdi gitmeliydi bu evden, kafasını toparlamalıydı, bir karar vermeliydi. Kendisini savunamıyordu, ama kabul de edemiyordu. Seviyordu karısını ve biliyordu ki herşeyi kabul ederse, genç kadın kendisini terk edecekti.
O kadar gururlu ve iyi niyetliydi ki; vicdanının rahat edebilmesi için, haksızlık yaptığını düşünmemesi için, kocasının dudaklarından o itiraf sözcüklerinin çıkması gerekiyordu, çekip gidebilmesi için. Çok seviyordu kocasını ve bitmesini istemiyordu evliliğinin ama böyle de devam edemezdi. Gözlerine her baktığında kuşku duyamazdı. Bu güvensizlikle yaşayamazdı, ipler çoktan kopmuştu içinden bir kere, hiçbir güç bağlayamazdı o ipleri tekrar, arada hep bir ilmik kalacaktı.
Adam, sigarasından derin bir nefes çekerek;
-`Ben biraz çıkıyorum, yürümek istiyorum` dedi suçlu ve çaresiz bakışlarla karısına bakarak.
Hayır dedi kadın kendi kendine, çarpan kapının ardından.. Hayır, şimdi gitmemelisin, tekrar başa dönemeyecekti, zaten kendisini fazlasıyla zorlamıştı bu konuşma için ve bir o kadar da zorlanmıştı. Çünkü karşısında inkar eden, kabullenmeyen biri vardı ve kendi kendine kazanmaya çalıştığı, yalnız girdiği bir savaştı bu. Ama adam konuşmayı yarım bırakıp gitmişti.., belki de bitirmesi gereken yerde bitirmişti konuşmayı..Söylenecek ne vardı ki?
Genç kadın sıcak bir duş aldı. En sevdiği ince askılı, dantelli siyah elbisesini giydi. En sevdiği parfümünü bileklerinin sıktı. Bileklerinin içiyle ovuşturdu kulaklarının arkasını. Bu koku onu inanılmaz rahatlatıyordu. Salona geçti, yere kadar geniş camları vardı salonun, deniz sanki salonun içinde gibiydi. Bu mavilik ona iyi geliyordu, ruhu ferahlıyordu sanki.
İki yıl önce, bir yılbaşı kutlaması için gittikleri Amsterdam dönüşü, havalimanından aldıkları beyaz şarabı açtı. Müzik setinde, o kadife sesli adamın CD sini koymaya hazırlanırken, neden aldatıldığını düşünüyordu. Bir insan niye sevgilisini, eşini, kendisini!! aldatır? diye düşünürken, Nat King Cole dediğini farketti kendi kendine.. Deliriyor muydu acaba? Sadece üzgün ve çaresizdi.
Şimdi şarap kadehiyle, kadife sesli adamın CD si eşliğinde denize dalıp, eski güzel günlerini düşündü, gözleri dolu doluydu.
Birden aklına, kocasının kendisine en son doğum gününde aldığı hediye geldi. Hızlı adımlarla yatak odasına doğru gitti, etajerin çekmecesini açtı. Mutlu anlarla ve kocasının mükemmel yorumlarıyla süslediği, o küçük fotoğraf albümünü aldı eline. Göğsünün üstüne koydu albümü, gözlerini kapadı ve bir süre öylece kaldı.
Salona geçtiğinde ``unforgettable`` diyordu Natali Cole babasıyla düetinde.. Unutulmazdı evet. Belki de kocası, unutabileceği ihtimaline karşılık, doğum gününde karısına, sadece ikisinin en mutlu karelerinden oluşan o albümü hediye etmişti. Ama genç kadın zaten hiç unutmamıştı..
Şarabından bir yudum daha aldı ve resimlere bakmaya başladı. Üniversitedeyken, kampüste çekilmiş bir fotoğrafla başlıyordu albüm. Çünkü tanışmaları o kampüste olmuştu. Genç kadının üzerinde lacivert karpuz kollu bir elbise ve hasır ayakkabılar vardı. Adamınsa, elbisenin renginde, yarım kollu keten bir gömlek ve krem rengi bir pantolon.. Çimenlerin üzerine uzanmışladı; o gün ne kadar eğlenmişlerdi, ne kadar da çok gülmüşlerdi, dün gibi hatırlıyordu genç kadın. Anıların ve şarabın baş döndürücü etkisiyle , birden çalan ev telefonunun sesiyle irkildi genç kadın. Üçüncü çalışta hala düşünüyordu, açmamalıydı o telefonu, ne olursa olsun, kim olursa olsun açmamalıydı. Pişman olacaktı, biliyordu ama yine de açmadı. Arayan kocasıydı biliyordu. Altıncı çalıştan sonra bir daha duyulmadı telefonun zili.
Ne söyleyecekti acaba, beni affet diyip, bir daha geri gelmeyecek miydi yoksa? Daha fazla düşünmek istemiyordu.
Terasa çıktı ve denizin kokusunu içine çekti. Aklına geçen yaz gittikleri yaz tatili geldi. 4.5 yıllık evliliklerinde birbirlerine en yakın hissettikleri, en açık ve en mutlu oldukları bir yazdı o tatil. `ne kadar şanslıyız, birbirimizi bulduğumuz için` demişlerdi birbirlerine ve bu sözü inanarak söylemişlerdi.
Martıların çığlıklarıyla bir anda bugüne döndü, kafasının içinde gel-gitler oluşuyordu. Film şeridi gibi gözünün önüne geliyordu; kır dğünüyle evlendikleri, o beyaz güllerle donatılmış masada ``evet`` derken birbirlerine bakıp gülümseyişleri..
Gideli tam 1.5 saat olmuştu, hayatının dönüm noktasını yaşadığını düşünüyordu genç kadın. Ne yapmalıydı, sessizce çekip gitmesi kabullendiğini ama itiraf edemediğini göstermiyor muydu zaten?
Bu durumda onu beklemeden çekip gitmeli miydi o da?
Yoksa O` na konuşması için son bir şans mı vermeliydi, ne de olsa arayan kocasıydı..
Beklemeden giderse içi hiç rahat etmeyecekti. biliyordu. Ama yapılması gereken en doğru şeyin bu olduğunu düşünüyordu bir yandan da.
Birden kendine geldi ve kafasında yapması gerekenler bir bir listelendi. Şimdilik elzem eşyalarını almak üzere küçük bir bavul hazırladı. Çek defteri, kredi kartları, ehliyeti çok önemliydi. A bir de ajandasını almalıydı, çünkü avukatı, iş arkadaşları ve ailesinin telefonları ve adresleri yazılıydı orda. Saat 20:00 `ye geliyordu ve hava kararmaya başlamıştı. Hemen bir bilet almalıydı Alaçatı` daki küçük ve güzel evine gidebilmek için. Ya bilet bulamazsa? Endişeye kapıldı bir anda. Çünkü kararını vermişti ve hiçbir engel onu burda tutmaya zorlayamazdı. Bilet bulmaktan vazgeçti, arabasıyla gitmek istiyordu, araba kullanmak onu çok rahatlatıyordu her zaman. Çok daha iyi bir fikirdi bu kesinlikle.
Hazırladığı küçük bavulunu sokak kapısının önüne bıraktı. Ayakkabılarını giydikten sonra, evine son bir kez daha baktı uzun uzun...
Aynada kendisini gördü, gülümsedi....
Gitti..


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.