![]() |
L..İle Baslayan Deyimler Ve Aciklamasi
Lafını (sözünü) etmek: Bir şey üzerinde konuşmak."Artık lafını etmeyin şu adamın!" Lafını (sözünü) bilmek: Tutarlı ve mantıklı konuşmak. sakıncalı olmayan ve birini kırmayan sözler söylemek. saygılı ve yerinde konuşmak."O daima lafını bilir bir insan olmuştur." Laf işitmek: Birisi tarafından paylanmak. azarlanmak."Çabuk ol. senin yüzünden laf işiteceğiz öğretmenden." Laf olsun diye: Rastgele. belli bir amaç gütmeden."Kızma canım. laf olsun diye söylemiştir o sözleri." Laf (söz) taşımak: Aralarını açmak maksadıyla birinin bir kimse hakkında söylediği hoş olmayan sözlerini o kimseye ulaştırmak. söz getirip götürmek."O laf taşıyıcı adamdan uzak durmalısın." Laf (söz) yetiştirmek: Bir söze karşılık vermekte gecikmemek. durmadan konuşmak. Laf (söz) yok: "Kusursuz. eksiksiz. eleştirilecek bir yanı dahi yok" anlamında kullanılır."Arkadaşıma laf yok. o mert mi mert biridir." Lâhavle çekmek: Sıkıntıyı. öfkeyi gidermek. sabır telkin etmek için "Lâhavle" ile başlayan duayıokumak. "Lâhavle çekmeden başka bir şey yapamadım." Lamı cimi yok: "Hiçbir bahane. itiraz. mazeret. duraksama. karşı gelme yok" anlamında kullanılır."Lamı cimi yok. bu akşam bize geleceksiniz. tamam mı?" Lastikli söz: Değişik mânâlara gelen söz. Leb demeden leblebiyi anlamak: Daha sözün başında ne demek istediğini anlamak. anlayışlı ve kavrayışlı olmak. Leke sürmek: Suç yüklemek. birinin onurunu sarsacak biçimde iftirada bulunmak."Zorla kadıncağıza kara bir leke sürdüler. Allah`tan hiç korkmadılar." Leşini çıkarmak: Çok feci dövmek."Beş kişiydiler. adamın leşini çıkardılar." Leşini sermek: Öldürmek."Ben de onun leşini sermezsem..." Leyleğin yuvadan attığı yavru: Yakınlarından ilgi görmeyen. çevresinin uzaklaştırdığı kimse. Lokma ağzında büyümek: Herhangi bir sebepten. acı ya da üzüntüden dolayı lokmasını yutamamak. yiyememek."Ağzında lokmalar büyümeye başladı. gözleri dolu dolu oldu." Lokmasını saymak: Birinin ne kadar yediğine bakmak. çok yiyeceğinden korkmak. Lök gibi oturmak: Bir yere bütün ağırlığıyla çökmek. oturup kalmak."Sedire lök gibi oturunca gacur gucur sesler duyuldu." Lügat paralamak: Anlaşılmaz. süslü. parlak. ağdalı. konuşma dilinde geçmeyen kelimelerle konuşmak."Lügat paralamak hoşuna gitmeye başlamıştı." Lüpe konmak: Değerli bir şeyi bedavadan. emek sarf etmeden ele geçirmek. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.