ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Müzik Tutkunları (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=548)
-   -   Sayın Arkadaşım Osman (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=50485)

gothicc_girll26 07-02-2008 02:50 AM

Sayın Arkadaşım Osman
 
Sayın Arkadaşım Osman
http://www.anatolianrock.com/images/...47871_9984.jpgSerkan Seymen - Onun için de "felsefesi vardır" derler...

Can Kozanoğlu - Felsefesi yoktur, ambiyansı vardır. Yani şarkılarında bir ambiyans vardır. Şarkılarında gerçek ambiyans olan eskilerden iki insan var bence: Erkin Koray ve Tanju Okan. Ambiyanstan kastım şu: Gözünün önünde şarkıyı dinlerken bir ortam, bir durum canlandırıyor. Sen onu o ortama yakıştırıyor­sun. Şimdi Çelik'in de bir meyhane şarkısı var. Ama insanın kafasından şunlar geçiyor: Bu adam meyhaneye gider, içer mi? Eğlenir mi? Meyhane­de çevredekilere Atatürkçülük bilinci mi vermeye çalışır? Araba kullanırken bile yanında bir Atatürk kitabı varmış, "bir yandan da onu oku­rum" diyor. Acaba rakıya buz beklerken dizinin üzerine bir Atatürkçülük ki­tabı mı açar okur, bilemiyorsun. Ama Tanju Okan'ı oraya yakıştırıyorsun. Tanju Okan'ın ölümü, o yıpranması, hastalıkları falan... Ama adamın şöyle bir dramı oldu mu acaba: Senin imajın belirleniyor ve onun dışına çıkamıyorsun. Şimdi babaya da yıllar önce içki, sigara içen, alem yapan, dağıtan adam imajı biçilmiş. Hatta fuarda sahneye çıktığında, masa ko­nuyor, rakı, kül tablası yerleştiriliyor, baba sigarayı yakıp rakıyı çekiyor ve şarkı söylüyor sahnede. Öyle bir imaj biçilmiş. Tanju Okan'ın, en azından sağlığı adına, kendisini oradan sıyırma şan­sı var mıydı, çok emin değilim. Yoktu bence. Selçuk Alagöz'ün Sigarayla Savaşanlar Vakfı için yaptığı "Duman Avcıları" adlı eseri biliyor musunuz? Şimdi Tanju Okan yaşayıp da böyle bir şarkıyı yapsa, biter giderdi yani.

Erkin Koray da aynı. Şarkılarının anlattığı ortama onu yakıştırı­yorsun. Hakikaten, Osman diye bir arkadaşına böyle geyik bir mektup yazabilir. "Meyhanede" şarkısında olduğu gibi bir mey­hane gecesi geçirebilir. Ben de onu o yüzden seviyorum galiba. Bir şarkıyı insana hem gülme duygusu hem de hüzünlenme duygusuyla dinletebiliyor: Mesela "Öyle Bir Geçer Zaman ki" duygusal olarak beni etkileyen bir şarkı. Herkesin hayatında ya­şayabileceği bir şarkı. "Yoldan geçenler var da, her akşam gelenler nerde?" Bunu dinleyince, hakikaten duygulanıyorum. Ama bir yandan da gözümde şöyle bir sahne canlanıyor: Erkin Koray böyle bir apartmanın ikinci katından falan, malum surat ifadesiyle camdan bakıyor. O zaman da gülmem geliyor. Çok büyük bir hüznü full konsantrasyon yaşamazsın. Erkin Koray'ın müziğinde yarattığı şey de bu neşe ve hüznü aynı anda verebilmesidir gibi geliyor. Tabii sadece eğlendiren şarkıları da var. Ama sadece hüzünlendiren bir şarkısı yok bence. Eğlenme ve eğlendirme kelimeleri bence Erkin Koray'ı anlamaya çalışırken karşımıza çıkan kilit kelimeler.

Serkan Seymen - "Sayın Arkadaşım Osman" şarkısını bir tarafa bırakalım, bir de "Arka­daş" şarkısı var?

Can Kozanoğlu - Ben o şarkıyı da filmi de severim. Eli yüzü düzgün müdür? Belki değildir. Politik olarak şu anda savunulacak bir film midir? Değildir. Ama onun bir büyüsü var. Ayrıca Yılmaz Güney'i de severim, "Arkadaş" filmini de seve­rim, o şarkıyı da severim. Bütün bu Yılmaz Güney tartışmaları içinde de en kızdığım şey, ne Serdar Turgut'un ne de Fatih Altaylı'nın yazısıydı. Ne de Sinan Çetin sözleri... Yalnızca, Hadi Uluengin'in bir cümlesidir: "Yılmaz Güney'in efsane olduğu münevverlerin uydurmasıdır". Yılmaz Güney gerçek bir efsanedir. Ben bunu kendim bile yaşadım gördüm. Yılmaz Güney öldü­ğü gün, Elbistanlı bir abimiz, o zaman çalıştığımız yerde bize küstü ve bir hafta konuşmadı. Niye? Yılmaz Güney'in öldüğü gün öylesine bir şeye güldük diye...

Murat Belge yazmıştı, sırf Yılmaz Güney'i kurtarmak için hapis­haneye gardiyan olarak giren bir adam var. Böyle sayısız hikaye var. Yılmaz Güney efsanesi, o efsaneyi besleyen damar tartışılır ama, oturup da Belçi­ka'dan "Bu efsane münevverlerin uydurmasıdır" dersen, ben de sana içimden ana avrat küfrederim. Görsem, suratına da ana avrat küfrederim. Bunu böyle yazın lütfen: Can Kozanoğlu, o cümlesinden dolayı Hadi Uluengin'e ana avrat küfrediyor. Orada bir de o "münevver" kelimesini kullandı­ğın zaman, bu üslup oluyor, "başka bir şey" oluyor, "Hadi Uluengin, kendi üslubuyla olayı bir güzel değerlendirdi oluyor. Yılmaz Güney, çok kıl oldu­ğun bir efsane olabilir, ama efsanedir, bu da aydınların uydurması değil. Bir dönem için, yüzbinlerce insanın taşıdığı ve yüreğinde beslediği bir sevgi ve efsanedir.



Can Kozanoğlu / Söyleşen; Serkan Seymen

Roll Dergisi - 01 Mart 2000


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.