ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Güncel Haber Merkezi (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=389)
-   -   Basından Seçmeler (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=47764)

hayko26 06-06-2008 09:54 AM

Basından Seçmeler
 
Bir Baba Hindi

Eskişehir’de doğmadım ama Eskişehir’de büyüdüm. Yeni kuşaklar bilmez ama bir zamanlar Eskişehir deyince akla “Eskişehirspor” gelirdi. Eskişehirspor, birinci ligde üç büyükler efsanesini ilk yıkan ekipti. Eskişehir’de oynanan maçlarda Amigo Orhan, “Bir baba hindi “ diye açılısı yapınca onbin kişi birden “Hey Allahhh!” diye bağırır ve bu haykırış şehrin tüm semtlerinden duyulurdu. Ben Eskişehirspor’un ateşli bir taraftarıydım. Küçük yaslarda maç öncesi stadyum girişinde Gençler gazozu ve şapka satar, son on dakikada açılan kapıdan stada girip, sattığım şapkaları tekrar toplayıp, gelecek haftaya saklardım. Delikanlılık dönemimde, stada içinde foto muhabiri olarak en güzel enstantaneleri yakalamak için diğer gazetecilerle yer kapma savası yapardım.

Benim dönemimde Eskişehir’de tüm esnaf dükkânına Es Es bayrağı asardı, başka bir takımın bırakın bayrağını asmak, o takımları anımsatacak renkler bile yasaktı. Böyle bir gaflete düsene en hafifinden sıkı bir sopa çekilirdi. Dükkânına Fener, GS veya BJK bayrağı asana hain damgası vurulur; O dükkân, sahibinin başına yıkılırdı. Özellikle berber dükkânlarının en güzel kösesi Eskişehirspor’un o sezondaki kadrosu ve Es Es bayraklarına ayrılırdı.

Taraftarlarımız maçlarda “Siyah Kırmızı, Anadolu Yıldızı, Bir baba hindi, Fener’e de bindi, Fener’den indi Gassay’a bindi, Es Es Es , Ki Ki Ki, Eski Eski Es” diye ortalığı inletirdi. Eskişehirspor o dönemlerde “Anadolu Yıldızı” idi. O yıllar bir başkaydı. Takım şehriyle övünür, şehir takımı ile gurur duyardı. Tüm değerler gibi herşey yıkıldı. Eskişehirspor’un 80’li yıllarda gerileme ve 90’li yıllarda da yıkılma dönemini üzülerek izledim. Ama her zaman Eskişehirspor’u candan destekledim ve başarılı sonuçlar aldığı haftalar daha bir mutlu yasadım.

İki hafta önce Eskişehir’deydim, Eskişehir’in eski berberlerinden birine gittim. Dükkâna girdim, “Ağabey nasılsın?” dedim ve şok oldum. Dükkânın her tarafı GS ve Fener bayrakları ile doluydu. “Bunlar ne?” diye sordum. “Ne yapalım, buraya çok öğrenci gelmeye başladı. Çocuklar asıyorlar, ben de birşey diyemiyorum” diye günah çıkarttı. Kızdım ama eskiye dayanan bir dostluğumuz var. Birkaç sitemden sonra, “Ağabey ben olsam burayı, Es Es müzesine çevirir, gençlere Eskişehirspor’u öğretirdim” dedim.

Sonraki günlerde fırsat buldukça çeşitli kahvelere ve berber dükkânlarına baktım. Hep aynı manzara, ya Galatasaray, ya Fenerbahçe renkleri hakim ortalığa. Ne olmuş benim şehrime? Dedim, kendi kendime. Bu kadar teslimiyetçilik olur mu? Bu kadar vurdumduymazlık olur mu? Bu şehir ki, Eskişehirspor ile yatar, Eskişehirspor ile kalkardı. İkinci ligde oynamak, başarısız sezon geçirmek bu şehrin sembolü olmuş bu takimi mezara gömmek için bir gerekçe olabilir mi? Kaldı ki, ezeli rakibimiz Fenerbahçe’nin renkleri Eskişehir’e nasıl hâkim olabilir? Keza GS kimdir? Kırmızı - siyahlı renklere gönül vermiş bir şehirde sarı - kırmızı kaç para eder? Evet, bunları ne yazık ki benim gibi düşünen insanların sayısı giderek azalıyor.

Ülke içinde kendi şehrine, kendi takımına, kendi değerlerine sahip çıkmayan insanlardan, uluslararası alanda, kendi ülkesine ve ulusunun değerlerine sahip çıkması beklenebilir mi? Sürekli güçlünün yanında ve çevresinde eşit olmayan şartlarda onurlu yasamak mümkün müdür? Bu anlayış hâkim olduğu sürece aile hayatini bile korumak mümkün mü? Bir gün çocuğunuz veya esiniz “Sen artık fakirleştin, ben seni terk ediyorum” derse ne yapacaksınız? Bu aymazlığın sonu nereye varacak? Tüm ülke olarak, “Ne yapalım da bu ekonomik krizden çıkalım?” diye düşünüp gayret etmek yerine, birilerinin ABD’den veya AB’den sizin adınıza ve sizi ipotek ederek borç toplamasını desteklemenin sonu nereye gidecek?

Kime kızacağımı, kiminle mücadele edeceğimi bilemez hale düştüm. Algılama sorunu olan insanları harekete geçirmenin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Eskişehirspor üçüncü lig değil, amatör kümeye bile düşse ben Eskişehirsporluyum ve umutla nefesim yettiği kadar bağırıyorum. “Siyahhhh, Kirmiziiii, Anadolu yildiziii, bir baba hindi, heyy Allah, Es Es Es, Ki Ki Ki, Eski Eski Es”."

Dr. Atilla DOĞAN
Sınır Ötesi yazıla

hayko26 06-06-2008 09:54 AM

Cevap : Bsından Seçmeler
 
Neredesin Eskişehir

Avrupa Birliği Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn, geçen hafta "Türkiye'yi, tuttuğum futbol takımı Mikkeli (ki daha sonra başkanı oldum) 1971-72 sezonunda Eskişehirspor'a 4-0 yenilince tanıdım" demişti.

Bu sözü duyunca bir zamanlar fırtına gibi esen, şampiyonluğu bir kere F.Bahçe'ye, iki kere de G.Saray'a kaptıran Eskişehirspor'u ne kadar özlediğimi fark ettim. İnşallah önümüzdeki yıllarda Süper Lig'e çıkar!
Bu arada. Benim gibi düşünenler özlemlerini Özgür Topyıldız'ın yazdığı 'Anadolu Yıldızı: Eskişehirspor' (İletişim Yay.) kitabını okuyarak daha da artırabilirler! İşte kitaptan 'tadımlık' bir anı:

Bağırsak kanseri olmasına rağmen maçlara çıkan sol bek Necdet Yıldırım, Şubat 1969'da tedavi için İngiltere'ye gönderilmiştir. Deplasmana İstanbul'a gelen bir grup 'Eses' taraftarı maç öncesi Çiçek Pasajı'nda kafa çekmektedir. Derken biri aşka gelir: "Necdet'e yanında olduğumuzu göstermeliyiz." Peki ama nasıl? Akıllara 'dünyanın her yerine garantili çiçek taşıyan' Beyoğlu'ndaki Sabuncakis firması gelir. Hemen paralar toplanır. Bu arada bir fikir daha: "Sadece Necdet'e değil, İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'e de çiçek gönderelim, bir de not ekleyelim, gitsin çocuğu ziyaret etsin."

Bir süre sonra Kraliçe'nin özel sekreteri Margaret Hay'den teşekkür mektubu gelir: "Kraliçemiz çiçeklere teşekkür ediyor. Mr. Necdet Yıldırım'ın durumuyla ilgilenmek üzere beni görevlendirdi. Sağlığı iyiye gitmekte."

Ne yazık ki Necdet Yıldırım 1 Kasım 1969'da vefat eder. O 1965'te kurulan, bu yıl 40'ıncı yaşını kutlayan Eses'in, hayata veda eden ilk futbolcusudur

10.10.2005
Emre Aköz
Sabah Gazetesi

hayko26 06-06-2008 09:55 AM

Cevap : Bsından Seçmeler
 
Amigo Orhan ve Taraftarlar

1970’li yıllarda Eskişehirsporun adı taraftarıyla ve Amigo Orhan’la birlikte anılıyordu. İstanbul saltanatına son veren ve Anadolu da devrim yapan Eskişehirspor sadece Eskişehir’in değil tüm Anadolu kentlerinin takımıdır. Bu nedenle taraftarı tüm Anadolu dur. Anadolu kentlerine yolunuz düşerse bir çok yaşlı insanın hala Eskişehirspor’u tuttuğuna tanık olursunuz.Amigo Orhan ise siyah ve kırmızı renklere ayrı bir canlılık verir. Türkiye’de gerçek anlamıyla amigo kavramını başlatan Eskişehirspor taraftarı ve amigo Orhan dır.

Orhan’ın bir elini kaldırışıyla tüm stat donar kalır. Bir el işaretiyle gök gürültüsü gibi şarkılar marşlar tüm kent de yankılanır. Maçlara sırf amigo Orhan ve orkestrasını görmek için gelenler bile vardır. Hiçbir zaman şımarmamıştır ikinci bir Amigo Orhan Türkiye’de yetişmemiştir. Köşesine çekildikten sonra basından hep uzak durmuştur. Mütevazı bir yaşam sürmektedir. Tüm ısrarlara rağmen orkestrasının başına geçmemiştir. Nedenini ise iki kelimeyle özetler. BENİ KÜSTÜRDÜLER. Eskişehirspor’un on ikinci silahı amigo Orhan ‘sanırım yetmişli yılların sonuna doğru Fenerbahçe’den davet aldı.’Gel UEFA kupası maçında taraftarlarımızın başına geç’ kırmamıştır ve gitmiştir. Tribünlerdeki on binleri coşturan amigolarında kalbi vardır. Beşiktaş maçı ile Eskişehirspor küme düşmüştü. Amigo Orhan sahanın ortasında hıçkırarak ağlıyordu. Tribünlerden ‘Orhan... Orhan’ sesleri yükseliyordu. Belliydi ki artık Birinci ligde çakmayacak olan şimşeklerin taraftarı son kez Es – Es çekmek istiyorlardı. Bağırırken ağladıklarını kimse görmeyecekti. Orhan sahanın ortasına geçip eğildi. Yüzünü kapamıştı, gözlerinden boşalan yaşları göstermek istemiyordu. Erkekler ağlamazdı. Hele amigolar hiç ağlamazdı ama o ağlıyordu. Es – Es için, o büyük takım için ağlıyordu.

Eskişehirspor ilkler takımı olduğu gibi taraftarı da o yıllarda her şeyin ilkini yapmıştır. Ülkede deplasmana maça gitme olayını Eskişehirspor taraftarı başlatmıştır.Tribünlerde kartonlardan dev yazılar yazmayı yine Eskişehirspor taraftarı yapmıştır. Şarkıları marşları hep ilk olarak Es-Es taraftarı gerçekleştirmiştir. Eskişehirspor taraftarı büyüktür, ‘EN BÜYÜKTÜR

hayko26 06-06-2008 09:56 AM

Cevap : Bsından Seçmeler
 
Anadolu Yıldızı Kırmızı Şimşekler

Şimdi kuşak sadece adını biliyor. Onu açık tribün önünde, tribünleri ayağa kaldırırken ne izleme fırsatı buldular nede görme.Onunla birlikte hop oturup hop kalmadılar.

Evet amigo Orhan'dan söz ediyoruz.Amigo Orhan'dan sonra birçok amigolar sahneye çıktı ama hiç birisi onun yerine tutamadı ve dolduramadı bundan sonrada dolduramayacak..

Hatırlıyorum da Sevilla maçının Alman hakemi tribünleri ayağa kaldıran amigo Orhan'ın ve tribünlerin "es-es-es ki-ki-ki " tezahüratını maç oynanırken durup izlemiş ve ağzı bir karış açık kalmıştı.

hayko26 06-06-2008 09:56 AM

Cevap : Bsından Seçmeler
 
Eskişehirspor - Sevilya

Ayrılık unutulmaksa, ask unutmamaktır. Her daim vücudunuzu kaplar, o eski güzel günlerin neşesi; şehrin üstüne inen ince bir kar tabakasıyla. 16 Eylül 1970 günü de Eskisehir'liler için, Kırmızı Simsekler'e gönül vermiş olanlar için, o askın doruk noktasıdır. O günün canlı tanıkları, şimdilerde saçlarına düşmüş aklarla Eskişehir sokaklarına o güzel günlerin bir daha gelmeyeceğini düşünerek hüzünlü ama 'biz o günleri gördük' diyerek de gururlu yürüyorlar. Çünkü o gün, Trabzonspor'dan on yıl önce Türk futbolunun oligarsik diktatörlüğüne kafa tutan, Üç büyüklerdin egemenliğini temellerinden sarsan Es Es, İtalya ve İngiltere ile beraber Avrupa’nın zirvesinde oturan İspanya’nın Sevilla takimini muhteşem bir maç sonunda Porsuk'un sularına gömüyordu.

İki günde bir teknik direktör değiştiren, başka takıma gitmek isteyen futbolculara cezalar yağdıran ve balık hafızasıyla yasayanlar için, bu satırlar şaşırtıcı olabilir ancak gerçekler kütüphanelerin kuytu bir kösesindeki eski gazetelerde ve içinden nehir geçen o şehrin yüreğinde yatıyor. Evet, 1970-71 sezonu ilk defa Avrupa sınavına ilk defa çıkacak olan Eskişehirspor’un Fuar Şehirleri Kupası, rakip ise daha emekleme çağındaki Es Es'e hayli dişli gelecek olan mücadele edeceği kupa, Sevilla idi. Gazetelerde çıkan haberlere göre, ilk maç için İspanya’ya iki gün önceden giden Kırmızı Şimşekler 40 derecelik bir sıcakla karsılaşınca futbolcular toplam 43,5 kilo vererek bitkin düşüyor, ancak Sevilla'daki 35 bin kibir çim zemine sahip olması, kafilenin bu üzüntüsünü gideriyor. İspanya’daki maça silik stadın kusursuz tak sahaya süren antrenör Abdullah Gegiç, Eskişehirspor’un aldığı 1-0'lik mağlubiyeti hem imini 4-2-4 düzeninde bir şans, hamda kaçırdığımız gol fırsatlarını düşünerek bir sansızlık olarak görmüş.
Takim İspanya’dan hayli umutlu dönüyor Eskişehir’e ve ikinci maç için hazırlıklara başlıyor. Bütün şehir rövanşta Es Es'ten iki farklı galibiyet bekliyor. Öyleci. bu maç için şehirdeki fabrikalar ve işyerleri tatil ediliyor. O dönemde genç bir yönetici olan Aydın Begiter ve efsane amigo Orhan tarafından, taraftarı çosturmasi için dönemin yıldızlarından kalipso kralı Metin Ersoy getiriliyor.
Şehirdeki o naif ve çoskulu havayı daha iyi anlatacak bir örnek: Eskişehirspor, formalarına ay-yıldızı zamanında isleyememiş, maça da çok az bir zaman kalmış, herkes panik halinde ve imdada Es Es'li yöneticilerin esleri yetişiyor.

Begiter'in esinin önderliğindeki yönetici esleri iğne iplikleriyle formalara ay-yıldızı dikip maç saatine yetiştiriyorlar.
16 Eylül 1970 günü saat 13:30'da Eskişehir Atatürk Stadı’na çıkan onbir söyle: Mümin, İlhan, Abdurrahman, İsmail, Süreyya, Doğan, Burhan(Nihat), Fethi, Vahap(Halil), Ender. İlk yari karşılıklı ataklara geçiyor, iki takımda pozisyonları değerlendiremiyor ve..0-0. İkinci yari tribünler amigo Orhan ve Metin Ersoy'la çoksuyor. Ancak ilk gol beklenenin aksine Es Es'ten değil, 77. dakikada Acostadan geliyor ve Sevilla öne geçiyor. Tribünleri dolduran binlerce Eskisehir'linin umutları, eylül ayında bile kendini hissettiren o ünlü soğukla beraber donuyor sanki. Ancak bu ayaz yanlizca bir dakika sürüyor, 'Çengel' lakaplı kaptan Fethi 78 ve 89. dakikalarda iki gol atarak Es-Es'i öne geçiriyor. Artik maçın bitimine bir dakika ve Eskişehirspor’un tur atlaması için bir gole ihtiyacı var.

Bir futbol mucizesi için sahne hazır : Amatör ruhla futbol oynayan ve Avrupa'ya kadar çıkan Anadolu takimi, takımına inanan bir şehir, karsısına güçlü bir ülkenin güçlü temsilcisi ve hızla eriyip giden saniyeler. Hakem maçı bitirmek üzereyken. Fethi yine ortaya çıkıyor, kafayı çakıyor ve mucize gerçek oluyor. Skor 3-1 olmuş, Eskişehirspor tur atlamıştır. Bu şehrin hep birlikte gördüğü olağanüstü bir rüyadır bu. Yıllar sonra bile anlatılacak, o hülyalı günlere tekrar dönebilmek için uykulara yatılacaktır. 90'li yılların basında üçüncü lige kadar düşecek olan, şimdilerde ise 'Aman beni başkan yapmasınlar' diyerek kimsenin klübun önünden geçmeye cesaret edemediği Es-Es, İspanyol Sevilla'yi Porsuk sularına böyle gömmüştü iste. Bu, Türk takiminin bir İspanyol takimini Avrupa Kupaları’ndan elediği ikinci esleşmeydi (İlki Göztepe-Atletice Madrid) ve üçüncüsüne tanık olmak için uzun yıllar beklenecekti."

15 Ocak 2002
Türker Aslan
Radikal Gazetesi
Futbol Dergisi

hayko26 06-06-2008 09:57 AM

Cevap : Bsından Seçmeler
 
Geçmişimi İstiyorum

Anıları hatırlayınca NOSTALJI, askeri darbeleri hatırlayınca POSTALJI mi oluyor. Geçmişe mazi denilen bu ülkede, yenmişe kuzu deniliyor.

Evvel zaman içinde diye başlanıp kalbur zaman dışında diye devam eden “HEY GIDI GÜNLER HEY” masalı;
uykudan önce, ninelerimizin dilinde bile değil artik
Kırmızı Şapkalı Kız, kurdun elinden kurtulmuş muydu?
Ya kırmızı - siyahlı Eskişehirspor’a ne oldu?
Radyonun sesini kısar gibi, Anadolu’nun volumünü kim kıstı?

“Es Es Es. Ki Ki Ki.Eski Eski Es.
Eskisehir. Eskisehir.Ez, ez, ez!.”
Şimdiki genç nesil ; bütün Türkiye’yi saran bu tezahüratı, ninelerimizin dilinde unutulmuş masallar gibi bile dinlemiyor.
F.Bahçe’ye, G.Saray’a, Beşiktaş’a kök söktüren, kurdeşen döktüren, şampiyonluğu hep kil payı kaptıran Eskişehir; kimindi?
Bir zamanlar Türk futbolunun tadı, tuzu, biberi, rengi, ruhu, cümbüşü, umudu hatta sevgilisi olanlar, bizimdi.
Gol kralı Fethi Heper, üniversitede hoca oldu da, Eskişehirspor neden boca oldu?
Biz eskiden Heybeli’de mehtaba çıkardık tamam da; Eskişehir’le Avrupa’da zaferlere de çıkardık.
Almanya’nın futbolda bugünkü Almanya’dan daha büyük olduğu günlerde; Köln’deki 1-1’lik milli takim beraberliği, Türkiye’yi göğüs gögüse, gönül gönüle, el ele kenetlemişti. Coşkumuz Kaf dağini asmıştı.
Golün sahibi Kamuran, Kamuran’ın sahibi Eskişehirspor’du.
Anılar, Gözümde bir bir canlandılar.
Kalpleri ince, narin, camdandılar.

Evet şimdiki nesil o Eskişehirspor’u nereden bilecek?
Aaaaahh ah’…….
O eski Es Es’li günleri anlatabilsek; şimdiki gençler ellerini böğürlerine vurur, “Biz de isteriz” diye ağlaşırlardı.
Tribünlerdeki seyircilerde kırmızı ve siyah kartonlar olurdu. Bir bakarsınız; kırmızılar siyaha, siyahlar kırmızıya dönüşür, tribünler bu dalga sanatsal değişimin ahengi içerisinde, göreni mest ederdi. Derken yine zarif hareketlerle bu iki rengin üzerine beyaz renklerle ESKISEHIRSPOR yazısı bezenirdi. Hani Seul Olimpiyat’larında yapılan o unutulmaz gösteriler gibi.Seyirciler ellerindeki kartonları ahenkle sallar, tribünlerde öyle estetik bir dalgalanma olurdu ki; futbol taraftarlığı, zor ulaşılan bir sanat olurdu.

Hele bir AMIGO ORHAN vardı, amigoluğun ne olduğunu ondan öğreneceksiniz. Bir senfonik orkestranın şefi gibi, estetik ve yumuşak hareketlerle bütün stadı bir oratoryoma dönüştürürdü. Herbert Von Karajan Orhan’i görse hacetinden çatlardı.
Şimdiki amigolar; Orhan’ın güneşte kurutulmuşunun buzlu camdan görünüşü bile değil.
Hey gidi günler hey.

Kaç zamandır ligimizden, gözümüzden ve gönlümüzden uzak kalan Eskişehirspor; eski günlerini cımbızla tarihten söküp bugüne ulaştırmak istiyor.Onlar yeniden coştu geliyor arkadaşlar.

Es-Es’ler eskisi gibi enfesler.
İkinci ligde Play-Off’a kalıp birinci lig için yola çıktılar. Türkiye Kupası’nda da yarin Fenerbahçe ile çeyrek final oynayacaklar.
Sari - Lacivertli taraftarlar ; Es - Es’leri asla rakip görmesinler. Eski bir sevgiliye kavuşmanın özlem duyguları içinde, onları bağırlarına bassınlar. Özlem gidersinler. Fenerbahçe yarın yalnız Eskişehir’le değil, tarihle de oynayacak.
Şükür kavuşturana!
Fark etmez ; tur F.Bahçe’nin olsun. Ama Eskişehir, hepimizin olsun."

Es, Es, ES. Ki, Ki, Ki.

17 Ocak 1995
Ali Sami Alkış
Pazartesi Sohbeti,


hayko26 06-06-2008 09:57 AM

Cevap : Bsından Seçmeler
 
Gerçek Bir Futbol Efsanesi

O güne kadar İstanbul da dahil hiçbir kentte organize taraftar yoktur. Organizasyon bir tarafa, bir tribünün toplu halde tezahürat yapmasına ve özgün besteler geliştirmesine de rastlanmamıştır.."

Eskişehirspor ilk maçını Kasımpaşa ile kendi sahasında oynar. İlk maçı belli fabrikalardan geleniz sayıda isçi seyreder. Eskişehirspor’un kendi sahasındaki ikinci maçında seyirci şayisi artsa da, tribünlerde diğer kentlerden farklı bir görüntüye rastlanmaz. Adana Demirspor maçına kadar sürer bu durum.

Eskişehirspor- Adana Demirspor maçında tribünler tıklım doludur. Maçtan önce, takim elbiseli, kravatlı bir adam tribünleri tek tek dolaşır, arkadaşlarıyla birlikte besteledikleri tezahüratları öğretir insanlara. Tezahüratları öğretmekle kalmaz, futbol maçının nasıl seyredilmesi gerektiğini, dünyadaki renkli tribün örneklerini anlatır seyircilere. Maç sırasında tribünleri bir el hareketiyle oturtup kaldıran bu adam, daha önce Türkiye'de görülmemiş bir organizasyonu gerçekleştirir. Onbinlerce seyirci ortalığı "es es es ki ki ki eski eski es." diye inletir. Bu Türk futbolunda yeni bir çağın başlangıcıdır. Bu başlangıcın mimari da o dönem DSI'de 27 yasında bir memur olan Orhan Erpek, bilinen adıyla Amigo Orhan’dır."

İlk maçta yaşananlar Eskişehir basta olmak üzere tüm Türkiye'de büyük yankı yaratır. İstanbul basını Amigo Orhan'dan "dünyanın en büyük orkestrasını yöneten adam" diye bahseder. Amigo Orhan ve arkadaşları eleme maçlarında deplasmana gidişleri de organize etmeye başlarlar. Eskişehirspor taraftarı ilk deplasmana Bursa'ya gider. 10 binden fazla insanin Bursa maçına gitmesi de Türkiye için büyük soktur. Maçtan önce kentte adeta seferberlik ilan edilir, fısıltı gazetesi aracılığıyla organizasyon örgütlenir."

Eskişehirspor tribünleri, kısa zaman sonra turist çekmeye baslar. İstanbul’dan ve Anadolu kentlerinden futbolseverler, Eskişehirspor efsanesini ve Amigo Orhan’ı yerinde görmek için kente gelmeye baslar. Maç biletleri karaborsaya düşmeye başlamıştır. O günleri 602li yılların sonunda düzenli olarak Eskişehirspor maçlarını takip edenlerden biri olan Bursalı işadamı Nevzat Ilseven2den dinliyoruz:

"1966 yılında Eskişehirspor’un olaylı Bursa deplasmanında ben de Bursaspor tribünlerindeydim. O zaman profesyonel futbol gelişmemişti, biz de laf olsun diye gitmiştik maça. Eskişehirspor tribünlerine hayran olmuştum, siz 10 bin kişi dediniz, ama daha fazlalardı sanırım. Maçtan sonra çıkan olayları bir tarafa bırakalım, hayatımda gördüğüm en şaşırtıcı görüntülerdi. Bu maçın ardından ben de Eskişehirspor’un Eskişehir’deki maçlarına gitmeye başladım. En kötü maçlarında bile tribünlerde çatlak ses çıkmayan acayip bir yerdi. Sadece ben değil, bütün Anadolu Eskişehirsporluydu o zaman. Ama Bursa ve Eskişehir arasındaki rekabet nedeniyle ben Bursa'da pek belli etmezdim Eskişehirsporlu olduğumu. Eskişehir’de de Bursalı olduğumu söylemiyordum ama. Eskişehirspor maçlarından dönüşte arkadaşlarıma anlatırdım tribünleri. Zaten aradan biraz zaman geçince Eskişehir Eskişehir maçlarına Bursa'dan gitmeye başlayan beş kişi olmuştuk. Ciddi ciddi turizmdi bu. Peribacalarını görmeye gider gibi Eskişehirspor tribünlerini görmeye gidiyorduk. Yalnız biz değildik giden, bir sürü insan gelirdi Eskişehir dışından. Bugün futbolu seviyorsam, bunun başlangıcı Eskişehirspor tribünlerinin görkemine dayanır. O görkem bizi genç yasta etkiledi ve kentimizin en büyük rakibinin taraftarı olduk, Eskişehirspor tribünleri gibi bir şeyi Türkiye görmedi. Biraz iddialı olacak, ama o örgütlenmeyi dünyada başka bir takimin gördüğünü de sanmıyorum. İstanbul’a 200 bin kişilik stada yapılsa bile o uyum, o enerji yakalanamaz gibi geliyor bana"

Murat Toklucu
Taraftarın Senle isimli kitabının "Gerçek Bir Futbol Efsanesi" baslıklı,
Eskişehirspor’a ayrılan 129-152. sayfalarından aşağıdaki alıntılar

hayko26 06-06-2008 09:58 AM

Cevap : Bsından Seçmeler
 
ES ES ES Kİ Kİ Kİ Kırmızı Şimşek Hey Hey Hey http://img403.imageshack.us/img403/2...kivanc1sq6.jpg

Bir Eskişehirspor vardı ki.
“Simdi de var” diyeceksiniz. Ama öylesi değil. O Eskişehirspor’u sevenler bilir. Yasayanlar anlatır ancak.

“Es Es Es Ki Ki Kırmızı Simsek Hey Hey Hey” diye bir başladı mıydı tribünler. O ses, Eskişehir’den tüm Türkiye’ye yayılırdı “Anadolu’nun sesi” olarak. Anadolu futbolunun ilk parlayan güneşiydi Eskişehirspor. Aziz Bolel, Aydın Begiter ve daha nice büyük dostları Eskişehirspor sayesinde tanıdık. Öyle güçlüydü ki Eskişehirspor, bir ara Türk futbolunun kalbi Eskişehir’de atar olmuştu. Fethi’siyle, Nihat’ıyla bir ver-kaça girdiler miydi? Sonu goldü. Daha sonraki yıllarda Ender de katılınca, zafer çağrısı tamamlanmıştı. “Fethi Nihat Ender. Filelere gönder.”

Fethi’si, Nihat’ı, Kamuran’ı, İsmail’i efendi futbolculardı. Kültürlü, kafalı, terbiyeli insanlar takimiydi Eskişehirspor. Liglere renk getiren takimdi. Bir Amigo Orhan’ı vardı ki.

“Beyefendi Amigo” tipinin en büyük sembolüydü. Gerçek bir orkestra şefi gibiydi. Çıkardı sahanın ortasına. Bale yaparcasına zarif hareketlerle stajdaki binlerce insani coştururdu. Kucağında bebesiyle maça gelirdi Eskişehirli anneler. Ak saçlı nineler, aksakallı dedeler görülürdü tribünler. Ve Amigo Orhan küfür ettirmezdi, sövdürmezdi. Tatlı tatlı takimini coşturmanın sırrına erişmişti çünkü. O Eskişehirspor bir dönemdi Türk futbolunda. Futbolcusuyla, futboluyla, taraftarıyla, amigosuyla, yöneticisiyle, coşkusuyla ve rengiyle.

Halit Kıvanç
GOOL diye diye

hayko26 06-06-2008 09:59 AM

Cevap : Bsından Seçmeler
 


http://img454.imageshack.us/img454/1296/tgfv21ca0.gif
http://img454.imageshack.us/img454/2645/3fethi1za9.jpghttp://img201.imageshack.us/img201/9369/fethi1pu7.jpghttp://img77.imageshack.us/img77/3329/fethi11sv3.jpg

Kaptanımız Sn. Fethi HEPER’le röportaj,

Prof. Dr. Fethi Heper, bugün Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Mali Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanı ve Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Müdürü. Yunus Emre kentinin serüvencisi, Es-Es'lerin "kaptan”ı, futbolun ve eğitim yaşantısının yarim asırlık tanıklığına çağırdı bizi.

Fethi Heper'e göre, Eskişehirspor 1960-74 arası futbolumuzda Anadolu İhtilali’ni gerçekleştirdi. Bozkırın ortasında futboldan başka hiçbir sosyal eğlencesi olmayan bir kentin takimidir Eskişehirspor ve futbolcular neredeyse tarihsel bir misyon üstlenmişlerdir: "İspanya’da Sevilli maçı var. Faik'in sol ayak parmağı kirilmiş. Kaç tane orta yaptı, kaç topa vurduysa o ayakla. Bugün ayakkabısının üzerine kus tüyü düsen futbolcunun üç ay tedavisi sürüyor, MR’ çekiliyor. Takıma da bir türlü girmek istemiyor. O dönemlerde takimin dışında kalmak bize üzüntü veriyordu. Çünkü Eskişehirspor taraftarı bulabilmek mümkündü. Bu takıma sevgi ve saygı var. Gelen seyirci sahada sizi görmek istiyor. Siz de bundan kaçamazdınız."

Fethi Heper, o dönemlerdeki Eskişehir ve takiminin profilini böyle çiziyor. "Kaptan"la Yunus Emre Kampusu’nda Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu'ndaki odasında görüşüyoruz. Kampus girişinde sırtında odun taşırken tasvir edilmiş Yunus Emre heykeli karşılıyor bizi. Yunus'un Eskişehir ve civar illerde ikamet ettiği, bir sevgi misyoneri olduğu bilinir. Yunus ne ise Fethi de bir anlamda o. O da karşılıksız ve bilerek seviyor.

Toprak sahalar
"İste Feza, Atar yemez ve Arsenal sahaları. Eskişehir’de bu sahalardan geçmemiş topçu yok gibidir." Heder’e göre spor yapmak da bilim yapmak da bir süreç, duyum ve birikim isi. O konuşurken gözlüklerinin ardından cin gibi bakışlarıyla futbol sahasını enine boyuna ölçüp biçen T cetveli ve gönyeleri elinde bir çocuk geliyor aklıma. O da mahalle arasında toz toprak yutarak başlamış futbola. Ağabeylerin, dayıların, hala çocuklarının neredeyse bütün erkeklerin ya futbolcu ya da idareci olduğu bir sülalenin içinde büyümüş Fethi Heper. Futbola olan sevgisi de manifaturacı dükkanında yapılan sohbetlerde filizlenmiş.

Yirmi ikinci adam
"Ağabeyimle hurcun ucundan tutar malzemeleri taşırdım. Kalenin arkasında bekler kaçan toplara vururdum. Beklerdim ki yirmi ikinci adam gelmesin. Ben de çift kalede yer bulayım. Ama o yirmi ikinci adam hep son anda arz-i endam eder ve beni kalenin arkasında atardı. "O andaki heyecanını ve üzüntüsü yüzünde görülüyor; 'Kalenin arkasında düsen topları almak, arada bir Eskişehir’e gelen büyük takımları seyretmek, Fenerbahçeli, Galatasaraylı, Beşiktaşlı yıldızları Köprübaşı’nda yakalayıp imza almak, Metin ve Lefter gibi olmak' süslerdi rüyalarımı. O zamanlar iletişim olanakları daha iyi olsaydı kendimizi daha iyi yetiştirebilirdik. Bizim en büyük lüksümüz Halit Kıvanç’ın sinemalarda gösterilen filmlerde anlattığı maçlardı."

Okul ve futbol
Eskişehir Gençlik Futbol Takimi'nin "çevik ve teknik golcüsü" genç milli takımlar sorumlusu Sabri Kiraz’ın da dikkatini çekiyor önce. 1962'de genç milli takim kadrosuna çağrı da gecikmiyor. Ancak aile Fethi'nin futbolcu olmasını değil eğitimini yarıda kesmeden daha iyi yerlerde okumasını istiyor. On maçlık milli takımlar turnuvasına katılmak için Romanya'ya davet ediliyor, ama ailesinin okuması için yaptığı uyarıları dikkate alarak AFS bursuyla Amerika'ya gidiyor. Futbol sevgisi yeni dünyada da dinmiyor. Kramponlar ayakta yine meşin yuvarlağın peşinde Fethi hem de Espanol takiminin formasıyla; "Okumayı tercih ettiğim için ne kadar doğru yaptığımı sonradan daha iyi anladım." Daha sonra yurda dönüşte ODTÜ Şehir Planlama Bölümü'ne çağrılıyor ve Ankara’nın yolunu tutuyor; "Okumayı tercih ettiğim için ne kadar doğru yaptığımı sonradan daha iyi anladım."

Ancak Eskişehir, aile ve futbol sevgisi ağır basıyor ve tekrar Eskişehir’e geri dönüyor ve eğitimine de İktisadi Ticari İlimler Akademisi'nde devam ediyor. Akademi Takimi okumuş çocuklardan kurulu. Fethi güçlerine güç katıyor ve 1963'te Türkiye Üniversitelerarası Futbol Şampiyon’luğunu yine Fethi'nin golleriyle yakalıyorlar..

Es-Es’ler doğuyor
Peki Anadolu İhtilali’ni gerçekleştirdiğini söylediği Eskişehirspor’un basarisinin arkasındaki faktör neydi? Heper'e bağlanalım hemen: "Eskişehirspor 1965'te kuruldu. 1966'da Birinci Lig'e çıktı. 1967-68 yıllarında sekizinci oldu ve ondan sonra da birincilikleri kıl payı kaçırdı. Neden? Çünkü takimin yüzde seksenini yüksekokullu öğrenciler oluşturuyordu. Kaleci Doğan, Vaham, İsmail, Ayhan Akademi takımından gelen oyunculardı. Ee, hepsi okumuş çocuklar ne de olsa. İyi de bu takim nasıl kurulmuştu? Bir Üniversitelerarası Türkiye Şampiyonası’nda rakiplerini farklı skorlarla yenen Akademi Takimi'ni izleyen ünlü futbol adamı Beşiktaşlı Şükrü Gülesin idarecilere: "Bu takimi lige sokun kesinlikle derece alırsınız" demiş. Eskişehirspor, Akademi ve Gençlik Takımları’nın birleştirilmesiyle 1965'te kurulmuş.

Akademili takim
O yıllardaki Eskişehir, Abdullah Matay, Celal, Bilgin, İbrahim’in bulunduğu kadrosunu Akademi'den almış. Fethi Heper'e göre Eskişehirspor’un oluşumu ve basarisi tamamen eğitsel nedenlere dayanmakta: "Eğitim kalitesi iyi olmayan bir futbolcuya kondisyonu verdiğiniz zaman onu çarçur edebilir. Örneğin Sergen gibi bir futbolcu böyle olmamalı. O zamanki futbolcular arasında şimdiki kadar reklamı seven kimse çıkmazdı. Demek ki sporda kalite eşittir eğitimdir. Eğitimde de okullaşmanın önemi var. Var ama bunun dışındaki eğitimin de büyük rolü var."

1969-70 yıllarında 13 golle, 1971-72 yıllarında da 20 golle Türkiye Birinci Ligi'nde gol kralı olan Fethi Heper beş kez de milli formayı giydi. Göğsüyle topu havada istoplayışından ötürü ona "Çengel Fethi" dediler.

Öze dönülmeli
Futbol ona göre salt bir müsabaka değil ayni zamanda bir kentin sosyal yaşantısında ağırlıklı olarak yer alan bir olay. O nedenle Eskişehirspor’un Kamuran’la, Ismail'li, Vahap'li, Koko Burhan'li kadrosuyla yakaladığı basariyi yakalaması gerekir. Bunun için de takimin özüne ve alt yapısına dönmesi Sart. Heper, Anadolu takımlarının İstanbul takımları karsısında iyi imkanlarla donanabilmeleri için Futbol Federasyonu'nca uygulanan havuz sisteminin doğru bir uygulama olduğunu söylüyor: "Anadolu'da formasını alamayan takımlar var. Buradan gelen para onların soluk almasını sağlıyor. İlkokullara kadar inilmeli ve yaratılmalı. Tıpkı Amerikandaki gibi yetenekli çocuklara iyi eğitim imkanı tanınmalı. Hem okusunlar, hem de spor yapsınlar."

Jübilesiz Final
Fethi Heper, başarılarla dolu futbol yaşantısını 1974'te 2-0 biten Fenerbahçe maçıyla noktaladı. Jübile yapmadı: "Birinci nedeni, maçları izlemeye gelen bu insanlar ya kasketlerini ya da ceketlerini satıyorlardı. Onlara bunu yapmak istemedim. İkincisi Eskisehirspor'lu idarecilerin gösterdiği duyarsızlık. Profesör olacaksın al bir dolmakalem hediye ediyoruz bile demediler."Türkiye'de futbolcular arasında bilimsel kariyerini bu kadar yükseğe taşıyan ender örneklerden Fethi Heper. Onunla konuşurken profesörlüğünün de futbol oynamışlığının da tadına varıyorsunuz.

Okulun çim sahasında futbol takiminin çalışmasını izliyoruz bir süre. Sahanın kenarında malzemeleri toparlayan yaslıca adam yanımıza yaklaştı ve Fethi Heper'e sordu: "Nasılsın kaptan?". "Hoca", "profesör" falan değil; "kaptan"!

Dayanamayıp topu ayağına alıyor. Hala usta; "Bugün Avrupa'da bile görülemeyecek bir Spor Yüksekokulu inşaa ediyoruz" diyor. Hala Eskişehir için çalışıyor. Beden Eğitimi ve Yüksekokul binasının kapısına kadar geçiriyor bizi. O futbolumuzun lordlarindan ve futbolu "bilerek" oynayanlardandı. Bugün de yetişmiş insanların hayalini kuruyor, bunun için çalışıyor. Dileğimiz Fethi Heper'in düşlerinin gerçek olması yani spor yapan insanların iyi eğitilmeleri ve futbolumuzda bir dönem yaşanan Anadolu İhtilali’nin tekrarlanması.


Hakan DİLEK
Mahallenin En Sıkı Abileri” isimli kitabın 93-98 sayfaları




Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.