![]() |
Ey Âşık-İ Sâdıklar,
Ey âşık-ı sâdıklar, Ya İlahî, lütfunla bu azığı az olana rızk ver. Ya Celîl, kapına sıdk ile gelen şu müflise, O'nun günahı büyüktür, büyük günahı bağışla. Gerçekten O, garip, günahkar bir şahıstır, zelil bir kuldur O'nun isyanı, unutması, sehv üstüne sehv'i var. Senin ise bol bağıştan sonra ikramın var Bu okuduğunuz gönül dilinden süzülen yakarışlar Sıddik-i Ekber olan Hz. Ebubekir'e (ra) atfedilen kâsideden damlalardır... Hz. Âişe (r.a) annemizin rivâyetine göre, "gözü yaşlı, gönlü hüzünlü, sesi zayıf" biri. Şiirinin ibret verilci muhtevası bizleri pek duygulandırdı. Eğer sahih ise, ümmet-i Muhammed'in (SAS) en önde gelen sîması, aşeri-i mübeşşereden, yâr-ı gâr, halife-i Rasûl, Hazret-i Ebû Bekr'in çok şâyân-ı dikkat olan zihniyeti ve hissiyâtını dile getiriyor. O ki "Rasûlullah'ın Halifesi" seçildikten sonra Mescid'de yaptığı konuşmada, "Sizin en hayırlınız değilim, ama başınıza geçtim; görevimi hakkıyle yaparsam bana yardım ediniz, yanılırsam doğru yolu gösteriniz; ben Allah ve Rasûlü'ne itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat ediniz, ben isyan edersem itaatiniz gerekmez..." demiştir. (İbn Hişâm, es-Sire, IV, 340-341; Taberî, Târih, III, 203). Pek çok turuku aliyyenin altın silsilesinin bağlı olduğu Hz. Ebu Bekir Efendimizin bu tavrının zamane mürşidi kamillerine ve aşık-ı sâdıklarına yol gösterdiği muhakkak! "...mağarada bulunan iki kişiden biri..." (et-Tevbe, 9/40) "Güneş, peygamberler hariç, Ebû Bekir'den daha faziletli bir insan üzerine doğup batmamıştır." Sözlerimizi Hz. Ebû Bekir (r.a.)'in tavsiyeleri ile hitamına erdiriyoruz, sağlıcakla kalınız efendim. Kendisine bu fazîlete nasıl erdiği sorulduğunda verdiği cevap, tasavvufî telakkîdeki ruhî yükseliş, ahlakî olgunluk ve manevî kemale erişin esaslarını oluşturmaktadır. Buyurur ki: - Bu fazîlete beş şeyle erdim: 1. İnsanları iki grup olarak gördüm. Bunlardan bir grubu talib-i dünyadır; dünyanın peşinden koşmaktadır. Bir grubu da talib-i ukbadır; ahiret endişesi taşımaktadır. Ben ise ne talib-i dünya, ne de talib-i ukba oldum. Talib-i Mevla olmayı tercih ettim. Rabbımın rızasına ermeyi herşeyin üstünde tuttum. 2. Müslüman olduğum günden beri ma'rifet-i ilahiyye ile meşguliyetin ve onun bana verdiği hazz sebebiyle dünya nimetlerine meyletmedim ve doyasıya yemek yemedim. 3. Yüce yaratıcımın muhabbetinin bana verdiği manevî zevk sebebiyle, ateş-i aşk hararetini söndürmemek için kanasıya su içmedim. 4. Dünya ameliyle ahiret ameli karşılaştığında daima ahiret amelini dünya ameline tercih ettim. 5. Rasülullah (s.a.)'in sohbetine çok sıkı bir şekilde devam ettim. Daima O' nunla birlikte bulunmaya gayret ettim. Hicrette arkadaşı, mağarada yoldaşı ve daima sırdaşı oldum. Vakt-i şerif, Cuma, ömür ve şahsiyetlerimiz, ahir ve akibet, zahir ve batınlarımız hayrola, Aşkullah, Muhabbettullah, Marifetullah, Şevkullah ve Zikrullah gönüllere nakşola efendim Sözü çok olanın, yalanı dahi çok olur imiş. Yüksek müsaadelerinizle Mevlam ateş-i aşkınızı ziyâde eylesin Gam ve telaş sizlerden uzak olsun huzur bulasınız efendim |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.