![]() |
Ümmetin Hâli Ve İslah Çağrıları
Ümmetin Hâli ve Islah Çağrıları Şeyh Salâh el-Budeyr 06/02/1423 Hicri - 19/04/2002 Miladi Hüküm veren ve hükmünü sağlam kılan, helali ve haramı belirleyen Allah'a hamdolsun. Öğrettiği ve tanıttığı, dininde anlaşılır kıldığı şeyler için O'na hamdederim. Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur. O, tektir ve ortağı yoktur. Kitabı ile dinin kurallarını hazırlamış ve onu, bütün milletlere hidayet olarak indirmiştir. Ve şehadet ederim ki; Muhammed, O'nun kulu ve rasulüdür. Hak bir din ve mükelleflerine karşı hoşgörülü bir şeriat ile, arap ve acem, bütün alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. İnsanları ona davet etmiş, delilleri ile onu savunmuş, kesin hükümleri ile onu korumuştur. Muhaliflerin hiçbir delilini bırakmadan hepsini çürütmüş ve inkar edenlerin şüphelerine cevap vermiştir. Allah O'na, ailesine ve ashabına, bu yolda onlara uyanlara ve bu görüşe mensup olanlara çokça salât ve selam eylesin. Bundan sonra... Ey Allah'ın kulları!.. Allah'tan hakkıyla korkun! Çünkü Allah'tan hakkıyla korkmak (takvâ), en iyi azık ve ahiret için en güzel sondur. Ey Müslümanlar!.. Milletler; izzet ve zillet, çokluk ve azlık, zenginlik ve fakirlik, bilgi ve üretim, cahillik ve helak gibi yaygın ve farklı haller arasında, çeşitli dönemler ve tabakalar içerisinde dönüp durmaktadır. Şuurlu milletler ne kadar sıkıntı çekerse çeksin, başına ne bela gelirse gelsin ve ne kadar düşmanların tuzağıyla karşılaşırsa karşılaşsın; çabucak gafletten kurtulur ve uykusundan uyanır. Hiçbir hain kendisine karşı çıkmaya cesaret edemesin ve hiçbir hilekar düşman ona zarar veremesin diye kendini güçlendirmek üzere bozulan yönleri düzeltir ve eksikliklerini tamamlar. İslam ümmeti bugün, düzenini bozan ve birliğini dağıtan çetin savaşlar ile karşı karşıyadır. Hiçbir mü'mine acımayan, kafir, facir, hain, düzenbaz ve hilekar bir kavmin yürüttüğü çirkin savaşlarla karşı karşıyadır. İşte mübarek Filistin... Sabah-akşam felaket acısı ve facia sancısı, trajedi görüntüleri ve çile manzaraları, küçüklerin bağrışaları, işkence ve kuşatma çığlıkları, dul kadınların kederleri ve yetimlerin inlemeleri ile yaşamakta... Peşpeşe kefenlenmiş insan safları arasında sabahlayıp- akşamlamakta ve cenazeleri defnetmekte... Evler yıkılmış, camilerin kutsallığı çiğnenmiş... Kalpleri yaralayan, ciğerleri parçalayan ve dehşetiyle yürek ürperten büyük olaylar!.. Müslümanlara seslenen, onları savaşa ve yardım çağıran olaylar... Bu çağrıya katılan yok mu?.. O kanlar ve cesetler için bir şeyler yapan yok mu?.. Sayı bakımından insanların en çoğu ve kaynak bakımından en zengini oldukları halde kardeşlerini; tanklara ve ve zırhlı araçlara, füzelere ve uçaklara hedef olarak; kafirlere ve zalimlere lokma olarak sapıklık çetesine, zalim ve işgalci Yahudilere, azgın nefislere ve uluyan kurtlara teslim etmek Müslümanlara yakışır mı?.. Ey Müslümanlar!.. Bu olaylar ve görüntüler; Müslümanların durumlarını görmeleri, ibret almaları ve uyanmaları için bir fırsattır. Yaşadıkları üzücü olaylardan dersler ve ibretler çıkarırlar. Geçici ve anlamsız tepkilerden, güçsüz ve boş sloganlardan uzak; zafere ve başarıya götürecek faktörler üzerinde dururlar. Yaşantılarını düzeltir, zillete ve hezimete götüren etkenlerden uzaklaşırlar. Ey Müslümanlar!.. İslam ümmeti bilmelidir ki, kendisine isabet eden ancak, Hükümdarlar Hükümdarı Allah'a karşı kusurları nedeniyledir. Şeriatıyla hükmetme, hükümlerine ve öğretilerine saygı duyma, sınırlarını aşmama gibi konulardaki ihmali nedeniyledir. Ümmeti içinden kemiren, genç erkeklerini ve genç kızlarını yiyip bitiren kötülük rüzgarlarına ve batılılaştırma çabalarına karşı koymaması nedeniyledir. İslam ümmeti; kendisine emanet edilen en büyük ve en değerli emanete; dinin muhafazasına ve batılılaştırmaya direnme görevine ihanet ettiğinden beri, yeni yetişen nesilleri arasında yoldan sapma çığlıkları duyar olmuştur. Ey Müslümanlar!.. Basiretle bakan kişi; İslam'ın ilkeleri ve değerleri ile Müslümanların bugünkü hali arasındaki büyük farkı görür. Şunu açıkça ifade etmek gerekir ki; ümmet, hem bugününü hem de yarınını etkileyen büyük kusurunu ve tehlikeli ihmalini görmedikçe, durumunu gözden geçirme ve düzeltme görevini yerine getirmedikçe; işgal edilen topraklarını ve gasbedilen mallarını geri almaktan bahsetmek, saldırılar zincirinin önüne geçmekten bahsetmek, hayale kapılmaktan ve ümmetin üzerinde sonu gelmeyen kötü etkiler bırakacak bir kandırmacadan öte bir şey olamaz!.. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sahabileri Uhud Savaşı'nda O'nun bir emrine muhalefet ettiler de başlarına neler geldi. Ya bizim sonucundan korktuğumuz sayısız kötülüklerimize ve apaçık muhalefetlerimize ne demeli?!. Ey Müslümanlar!.. İslam ümmeti şayet Allah'ın yardımını ve desteğini istiyorsa, olayların akışına yeniden etki etmeyi istiyorsa; İslam ülkelerindeki yaşam şeklini İslam dinine göre yeniden düzenlemelidir. Dünyayı din ile idare etmeli, bozguncuların etkisini silmeli, şer kaynaklarını kurutmalı ve fesat araçlarını yok etmelidir. Hedeflerini gerçekleştirmek, gücünü kurmak ve hazırlamak için çalışmalı; akide ve ahlak yönünden, toplumsal ve ekonomik açıdan durumunu kapsamlı bir şekilde düzeltmeye gayret etmelidir ki; meydan okumalar ve entrikalar karşısındaki direnişi, zillet ve bozgunlar zincirine dönüşmesin!.. Gerçek ıslah; anlık etkilerin veya gelişen olayların harekete geçirdiği bir ıslah değildir. Bilakis; sağlam bir imandan ve samimi bir inançtan; her kulun, Rabbinin kendisine gözetme görevi verdiği her şeyden sorulacağı günde, Allah azze ve celle önündeki sorumluluğunu hissetmesinden kaynaklanan bir ıslahtır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Hepiniz bir çobansınız ve elinizin altındakilerden sorumlusunuz. İnsanların başındaki emir onların çobanıdır ve onlardan sorumludur. Erkek, ev halkının çobanıdır ve onlardan sorumludur. Kadın, kocasının evinin ve çocuğunun çobanıdır ve onlardan sorumludur. Köle, efendisinin malının çobanıdır ve ondan sorumludur. Dikkat edin; hepiniz çobansınız ve hepiniz elinizin altındakilerden sorumlusunuz." Bu hadisi, Buhari rivayet eder. Ey Müslümanlar!.. Yahudiler, Hristiyanlar ve dinsizlerden oluşan din düşmanları İslam'ı hayattan uzaklaştırmak, uygulamadan kaldırmak, ikinci plana atmak ve sınırlandırmak, İslam dünyasını batılı bir hayata uymaya boyun eğdirmek için plan yapmada hiçbir girişimden geri durmamaktadır. Bir takım batı hayranı fasıklar ve laik münafıklar da bu konuda onlara destek vermektedir. Kur'an ve Sünnet'in naslarını tevil ederek ve eğip bükerler. İslam alimlerine dil uzatırlar. İyiliği emreden ve kötülükten sakındıran davetçilere saldırarak onları alaya alırlar ve kendilerinde olmayan şeylerle onları itham ederler. Kadın ve erkeğin aynı ortamı paylaşmasına, kadın özgürlüğüne ve erkeğin kadın üzerindeki idareciliğinin bir kenara atılmasına çağırırlar. Karmaşa çıkaran ve rahatsızlık yaratan, ayrılık tohumları eken koyu bir cahilliğe ve kötü düşüncelere sahiptirler. Münafıklığın yuvalandığı kalpleri üzerine ıslah elbisesi giyerler. Onlar; temizlik, iffet ve haya ağacından olgunlaşmadan düşüp atılmış; çürümüş, kokmuş ve bozulmuş meyve gibidir; onlardan ne fayda gelir?!. Yeryüzünde bozgunculuk yaparlar ve ıslah etmezler. (Onlara; "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiği zaman, "Biz ancak ıslah edicileriz" derler. Dikkat edin; gerçekten onlar bozgunculuk edenlerin ta kendileridir, fakat farketmezler.) (2/el-Bakara/11-12) |
Ümmetin Hâli Ve İslah Çağrıları
İslam ümmeti ıslah metodunu ve araçlarını ararken, düşmanların elinde eğitilen ve ıslah iddiasında bulunanlardan mutlaka sakınmalıdır. Çünkü ümmet onların çabalarından acı meyvelerden, fikirlerinden de dikenler ve helaktan başka bir şey devşirmemiştir. İslam ümmetine düşen görev, felakete sebep olmasından korkulmayan güvenilir alimlerin görüşlerine başvurmaktır. Onlar ümmetin kalbidir. Ümmetin akidesinin koruyucularıdır. Böylece çözüm meşru olur. Söylemler, peşinden gidilen bir görüş üzerinde toplanır. Allah azze ve celle, Belkıs Melikesi'ni anlatarak şöyle buyurur: (Dedi ki: "Ey ileri gelenler! Benim bu işim hakkında bana görüş belirtin. Ben, sizler yanımda olmadıkça hiçbir işe kesin karar vermiş değilim.) (27/en-Neml/32) Sahih-i Buhari'de de şu eser rivayet edilir: "Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'den sonra, mubah olan konularda en kolayını almak için imamlar (idareciler), ilim ehlinden güvenilir insanlarla istişare ederdi. Eğer konu, Kur'an ve Sünnet tarafından açıklanmışsa, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'e uyar, o görüşü atlayıp başka bir görüşe geçmezlerdi." Ömer ibnu'l Hattâb radıyallahu anh şöyle der: "Bir kişinin görüşü bir ip gibidir. İki kişinin görüşü, bükülmemiş iki ip gibidir. Üç kişinin görüşü ise sicim gibidir." Ey Müslümanlar!.. Hastalığın sırrını, hatalara ve boşvermişliğe yolaçan nedenleri bilmekle birlikte bunları gidermeye ve önlemeye çalışmak, ıslah araçlarının en önemlilerindendir. Yeterli bilgiye sahip olmayan, güvenilmez ve güçsüz kimselerle çalışmak; eğiliminden, düşüncelerinden ve bağlılığından emin olunmayan insanlara işleri sunmak bozulmanın kaynağıdır; insanların ve ülkelerin yıkımıdır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Emanet kaybolunca Kıyamet'i bekle!" Denilir ki: "Ey Allah'ın Rasulü! Emanetin kayboluşu nasıl olur?" Şöyle buyurur: "İş, ehlinden başkasına havale edilirse Kıyamet'i bekle!" Bu hadisi, Buhari rivayet eder. İbni Battal şöyle der: "İşi ehlinden başkasına havale etmenin anlamı şudur: Allah, imamları (devlet başkanlarını) kulları üzerine emanetçi kılmış ve kullarına, onlara nasihatı farz kılmıştır. Bu nedenle imamların da, din ehlini idareci yapmaları gerekir. Din ehlinden başkasını göreve getirirlerse, Allah Teâlâ'nın kendilerine verdiği emaneti kaybetmiş olurlar." Allah'ın; halifelik, bakanlık, valilik, hakimlik, başkanlık ya da komutanlık gibi Müslümanların işlerinden birine idareci kıldığı her bir kimsenin salih yardımcılar ve nasihat eden bir çevre edinmesi gerekir. Onu iyiliğe ve doğruluğa teşvik eder, azgınlıktan ve kötülükten sakındırırlar. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Allah'ın gönderdiği her nebinin ve ondan sonraki her halifenin mutlaka iki çevresi vardır: Ona iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir çevre ve onun durumunu bozmaktan hiç geri kalmayan bir çevre. Onların şerrinden korunan korunmuştur." Bu hadisi, Buhari ve Nesai rivayet eder. nesai'nin rivayetinde şu ziyade vardır: "O, o ikisinden hangisi kendisi üzerinde üstünlük sağlarsa ona meyleder." Ey Müslümanlar!.. İslam ümmeti çareler ve çıkış yolları ararken, fasıkların ve bilgisiz insanların önemli konularda konuşmasını engellemelidir. Ebu Hureyre radıyallahu anh, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet eder: "İnsanların üzerine aldatıcı seneler gelecek. Onda; yalancı doğrulanacak ve doğru söyleyen yalanlanacak, haine güvenilecek ve güvenilir insan hain ilan edilecek, "ruveybıza" konuşacak." Denilir ki: "Ruveybıza nedir?" Şöyle buyurur: "Umumun işi hakkında konuşan değersiz kişidir." Bu hadisi, İbni Mâce rivayet eder. Ey Müslümanlar!.. İslam ümmetine düşen görev; bütün işlerinde, her türlü ilişkide ve konumda akidenin ve şeriatın gereğini, dinin çıkarını, Allah ve Rasulü'nün sevgisini her türlü akrabalık bağının, dünya makamlarının ve lezzetlerinin üzerinde tutmaktır. Şuna hiç şüphe duymadan inanmalıdır ki; bu, dünyasının ıslah olmasının ve sıkıntısının ortadan kalkmasının tek yoludur. Şayet bunu yapmazsa Allah azze ve celle'nin şu kavlinde zikredilen ve ciğerleri parçalayan tehdit kendisine isabet eder: (De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, elinize geçirdiğiniz mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden meskenler size Allah'tan, Rasulü'nden ve O'nun yolundaki cihattan daha sevimli ise, o halde Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.") (9/et-Tevbe/24) Ve, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şu hadisinde bildirilen başına gelir: "Kimin arzusu ahiret olursa; Allah onun zenginliğini kalbinde kılar ve işlerini bir araya toplar, dünya istemeyerek de olsa onun ayağına gelir. Kimin arzusu da dünya olursa; Allah onun fakirliğini gözlerinin arasına (alnının ortasına) koyar ve işlerini dağıtır, dünyadan ancak kendisine takdir edilen ona gelir." Bu hadisi, Tirmizi rivayet eder. Kim Allah'a verdiği sözü ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e bağlılığını bozarsa, Allah da onun üzerine düşmanını musallat ederek onu aşağılar ve elindekinin bir kısmını alır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Ey muhacirler topluluğu! Beş şey var ki; onlarla imtihan olursanız ve onlar başınıza gelirse, onlara ulaşmanızdan Allah'a sığınırım: Fuhuşun yayılıp açıkça ilan edildiği her kavimde mutlaka veba ve kendilerinden öncekilerde görülmemiş hastalıklar ortaya çıkar. Ölçü ve tartıda hile yapanlar mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve sultanın zulmünü yaşar. Zekatı vermeyenler mutlaka yağmurdan mahrum bırakılır. Şayet hayvanlar olmasa, hiç yağmur yağmaz. Allah'ın ahdini ve Rasulü'nün ahdini bozanların üzerine Allah, mutlaka kendilerinden olmayan bir düşman musallat eder ve onların elinde olanların bir kısmını alır. İmamları, Allah'ın Kitabı'yla hükmetmeyenlerin arasına Allah mutlaka düşmanlık atar." Bu hadisi, Hâkim ve Beyhaki rivayet eder. Ey Allah'ın kulları!.. Allah'tan hakkıyla korkun. Rabbine hakkıyla iman eden ve Müslüman olan, işini Allah'a havale eden ve emirlerine boyun eğip teslim olan kimselerden olun! O, sizin üzerinize nimetlerden bolca yağdırmış ve zararlı şeyleri sizden gidermiştir. Sizleri en güzel örtüyle örtmüş ve en zengin bağışlarla kuşatmıştır. Allah beni ve sizleri Yüce Kur'an ile mübarek kılsın. Beni ve sizleri ondaki ayetler ve hikmetli zikirle faydalandırsın. İşittiklerinizi söyler, Allah'tan bağışlanma dilerim. ihsanı için Allah'a hamdolsun. başarılı kılması ve nimetlendirmesi dolayısıyla O'na şükürler olsun. Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur. O, tektir ve ortağı yoktur. Şanı yücedir. Ve şehadet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve rasulüdür. O'nun rızasına davet edendir. Allah O'na, ailesine, ashabına ve din kardeşlerine salât ve selam eylesin. Bundan sonra... Ey Müslümanlar!.. Allah'tan hakkıyla korkun ve O'nu gözetin!. O'na itaat edin ve asla O'na isyan etmeyin. (Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla birlikte olun!") (9/et-Tevbe/119) Ey Müslümanlar!.. İslam ümmetinin yaşam şeklini, terbiye ve ahlak ölçülerini kendisinden daha aşağı seviyede olan değersiz insanlarınkiyle kıyaslaması caiz değildir. Bu konudaki kusurlarına gerekçe bulmaya çalışması da caiz değildir. Bilakis mevcut durumunu ve yaşantısını, Kur'an ve Sünnet ölçülerine sunması gerekir. Çünkü bu, ümmetin ilerlemesinin veya gerilemesinin, iyi ya da kötü durumda olmasının gerçek ölçüsüdür. Alimlerden biri şöyle der: "Davranışlarını ve konumunu her an Kur'an ve Sünnet ile tartmayanı adamlar listesinde saymayın!" Berâ b. Âzib radıyallahu anh'tan şu rivayet edilir: Bir adam ayağa kalkar ve "Ey Allah'ın Rasulü! Benim övdüğüm güzel, yerdiğim kötüdür" der. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurur: "Bu, Allah azze ve celle'dir (yani O'nun sıfatıdır)." Bu hadisi, Tirmizi ve diğer bazı hadis alimleri rivayet eder. Ey Müslümanlar!.. Ümmet; mübarek bir ıslah girişiminde bulunurken, kötülüğe götüren yolları ve vasıtaları engelleme kuralını mutlaka gözetmelidir. Bu vasıtalar; kötülüğe götürmek üzere konulmuş olsun, mubah için konulmuş fakat onunla kötülüğe ulaşmak istenmiş olsun ya da mubah için konulmuş ve onunla kötülüğe ulaşmak istenmemiş fakat çoğunlukla kötülüğe götüren ve zarar yönü fayda yönünden ağır basan vasıtalar olsun durum aynıdır; engellenmesi gerekir. Ey Müslümanlar!.. Ümmeti ıslah yolunda her biriniz kendini düzelterek üzerine düşen görevi yerine getirsin! Çünkü ıslah, kişinin kendini ıslah etmesiyle başlar. Sonra ailenin ve akrabaların, oradan da diğer grupların ve tabakaların ıslahına uzanır. Alimlere, davetçilere ve ıslah görevini üstlenenlere düşen; ilmi yaymada, iyiliği emretme ve kötülükten sakındırmada; durmak bilmeyen bir gayretle, acizlik bilmeyen bir kararlılıkla, zayıflık bilmeyen bir kuvvetle ve sorumsuzluk bilmeyen bir hikmetle rollerini yerine getirmeleridir. (De ki: "Haydi amel edin! Allah, Rasulü ve mü'minler de işlediğinizi görecektir. Siz, görüneni de görünmeyeni de bilene (Allah'a) döndürüleceksiniz. O da size, yaptıklarınızı haber verecektir.) (9/et-Tevbe/105) |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.