ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   İslami Yazılar & Hikayeler (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=320)
-   -   Unutulmuş Borç (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=367902)

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 03:16 AM

Unutulmuş Borç
 

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg


Bir Çarşamba günüydü. Saliha o gün erken kalkmış, evi sil-süpür, öğle ve akşam için

yemeği pişir, bulaşıkları yıka derken, birden aklına geldi. O gün Çarşambaydı, pazara da

gidecekti. Bu yorgunlukla mı? dedi ve giyindi ve pazarın yolunu tuttu. Sebzeydi,

meyveydi? Her gördüğüyle de biraz sohbet derken, Oh be! İyi ki çıktım. Birkaç insan

gördüm, havadisleri de öğrendim. Deyip, kendi kendine konuşarak evin yolunu tutmuştu.


Eve geldi? Elini-yüzünü bir yıkayıp, kanepeye uzandı. Bütün gün koşturmaktan ayakları

ağrımıştı.Kolları da, pazarlıkları taşımaktan adeta tutmuyordu. Tam dinleniyordu ki,

müezzinin sesi? Ezan okunuyordu. Kalktı, oturdu. Ah dedi, Bir türlü namaza

başlayamadım dedi. İşte şimdi, bu yorgunlukla nasıl kılayım? Ellerim, ayaklarım tutmuyor.

Kıpırdayacak halimde yok dedi. Öyle derken, eşi Cemal bey gelmiş, çocuklar da acıkmış,

yemeği hazırlaması gerekiyordu.


Yemek faslı bitti, televizyonda sevdiği dizi, Asmalı konak vardı. Aman dedi,

kaçırmayayım, en heyecanlı yerinde kalmıştı dedi. Oturdu ve seyretti. Yine ezan sesiyle,

televizyonun sesini hafif kıstı. Ezan biter bitmez, sesi tekrardan eski haline getirdi. Öyle

uykusu gelmişti ki, zor izliyordu diziyi zaten. Bu uykuyla nasıl kılacaktı. Yine Ah, bir türlü

namaza başlayamadım dedi.


Ertesi sabah kalktı, yine otomatik aynı işti. Evi süpür, ortalığı topla, bulaşıkları yıka,

öğleden sonra paralı günü de vardı. İşleri çabucak yapması gerekiyordu. Dün pazarda

öğrendiği havadislerinde yorumunu yaptıracaktı günde: Oh be dedi, hem anlatıcağız,

hem de keyifli keyifli çay içmek var dedi. Haftada bir, iple çektiği günlerden biriydi.

Birkaç tane günü vardı ama, bu gününden çok keyif alıyordu. Havadislerin yorumu,

kısaca dedikodu çok güzeldi?


İşleri bitirdi? Öyle güzel giyindi ki, eşi cemal bey bile tanıyamadı. Çünkü açıkçası,

nadiren eşinin yanında böyle giyinip, süsleniyordu. Çekti kapıyı, çıktı. Hakikaten günü

çok neşeli, bol dedikodulu geçmiş, köfte-ekmek, döner ısmarlamışlar, çay faslı derken,

zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştı.


Bir ara arkadaşlarından Nurten, bir başka odaya çıkmış, epeyce yanlarına gelmemişti.

Kendilerinden ayrı bir dedikodu mu yapıyor düşüncesiyle baktığında, yan odada ikindi

namazını kılmış olduğunu gördü. Gayri ihtiyari, yine kendi namazı geldi aklına. Yine

kılmamıştı. Hem de bugün Cuma akşamıydı da? Her Perşembe böyle oluyordu.

Dedikoduyla, kahkahalarla, cümbüş cümbüş Cuma akşamını geçiriyorlardı.

Halbuki, annesinden böyle mi görmüştü, evlenmeden önce? Her Perşembe günü,

ikindiden sonra, evlerinde, annesi beyaz başörtüsünü takar, Kuranı Kerimi okur,

kendisine de sevdiği yemekleri yapar, harçlığını verirdi. Cuma günü ise, tırnaklarını keser,

ona en güzel elbiselerini giydirir, öperek okula yollardı.


Biran daldı? Geçmişe giderek, iç geçirdi.. O zamanlar daha da mutluydu? İçinde tarifi

mümkün olmayan bir huzur vardı. Sanki her şey gerçekti o zaman. Şimdi ise, sahte

kahkahalar, gönül eğlemeler, dedikodular, boş geçen zamanlar?

Ne zamana kadar sürecekti bu, kendi kendini aldatışı, oyalayışı? Birden ruhu sıkıldı.

Yüzünü ter basmıştı. Annesinin her gün dediği sözü aklına geldi; kızım, gözünün

nurunudur o namaz. Sakın o nurdan ayrılma! Yoksa karanlıklarda kalır, boğulursun?

gerçekten boğuluyor muydu ne, yalan dünyanın çamurunda? Belki de kendisini

boğulmaktan kurtaracak, can simidi olacaktı namaz? Bir şeytanın ayağını kırabilse, bir

namazı kılabilse? Ruhunun sıkıntısı da geçecekti. Bu düşüncelerle eve döndü.


En kısa zamanda, başlayacaktı namaza. Hatta yaşı 30?u geçmişti. Kılmadığı seneler ne

olacaktı? Onları da kaza ederim dedi. Kendi kendine; en azından 15 sene! Nasıl ödenir

bu? dedi ve devam etti; 15 sene önce, birinden bir borç para alsam, şimdiye dek çoktan

icra gelir, beni hapse attırırdı. Üstelik faizini de alırdı: İnsanoğlu çok zalim, hiç bakmaz

gözünün yaşına? Ama ben Allah?a namaz borcumu 15 senedir, ödemedim. Rabbim beni

icraya değil, hapse değil, kimseye muhtaç etmedi. Aç bırakmadı, açıkta bırakmadı. Ben

ise, Cuma akşamları bile, Rabbimle beraber olmayıp, ahirete giden annemin de sözünü

dinlemeyerek, onun ruhunu da mutsuz ediyorum.Diye düşünürken, karnı da tok

olduğundan, sofrayı kurmayı da geciktirmişti. Kızının; Anne, karnım acıktı demesiyle,

kendine geldi.

Hakikaten manevi olarak da, kendine gelmiş miydi acaba?! Yoksa yine yalancı dünyanın

içinde boğulup, gidecek miydi acaba?...



Bir sonraki yazımızda devam edelim değerli okurlarım. Şimdilik Allah?a emanet olun?

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 03:16 AM

Unutulmuş Borç
 

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Unutulmuş borç-2

Saliha hakikaten ,iç dünyasında kurtuluş savaşı veriyordu. Sinsi düşman içinde zafer kazanmaya çalışıyordu.Yenilmeyeceğim yarın Cuma başlayacağım namazıma
deyip sofrayı kurdu.Yemek yenildiki eşi Cemal fark etmişti durgunluğunu .Her zaman paralı günden geldiği akşam çok neşeli olur, konuşulan dedikoduların ucundan kenarından eşine anlatmaya çalışırdı.Haliyle çocuklarda bu ortamdan nasiplenirlerdi ,merakla olup biteni öğrenmeye çalışırlardı.

Salıha günlük eğlencesini,aile ortamına taşıyarak, eşini ve çoçuklarınıda dedikodu makinesine ortak ediyordu.. Çocuklar adeta dizide oynayan meraklı Melahat olmuşlar, anne lerine, odamı olmuş ? Budamı olmuş?soru üstüne soru.
Bu akşamki durgunluğu, aile ortamını da şaşırttı. Hayret dedi; Cemal bey,

Hayrola ?canın mı sıkkın ,bir şeymi oldu? Dalgınsın bu akşam Saliha’yok bir şey yorgunluk deyip geçiştirdi İçindeki savaşı Cemal bey anlayacak mıydı sanki ,oda cumalık müslümandı. Cumalık müslümandı,cumadan cumaya Camiye uğrardı,onun dışında,işten eve ,evden işe arasıra kahveye takılır,onunda boştu hayatı, kendisininki gibi, tencere yuvarlanmış kapanı bulmuşlardı
Aman yarabbi dedi kendi kendine,Baba cumalık,anne Ramazanlık, çocuklara kim öğretecekti Allah’ını,. Peygamberini . Kendisine annesi yıllarca gözünün nuru namaz sakın ondan ayrılma deyip kulağına küpe yaptığı halde namazla arasına kara kedi girmişti bile

Ya çocuklar dedi,Budurumda dini yaşayan yoktu ki onlara yaşatsın,model olan anne baba yoktu ki. Örnek alsın, Kara kedi değil uzak uzak dağlar vahşi aslanlar vardı çocuklarının dinle arasında.
Bu düşüncelerle, adata bitkin düştü, zihni on sene birden yorulmuştu,ne eşine ne çocuklarına anlatacak takati kalmadığı için ,savaştan kaçar gibi uykuya sığındı.Yorgunluğunu bahane ederek yatağa attı kendini. Oh be dedi rahat bir uykuya dalayımda kurtulayım bu yorgunluktan ikindiden beri hep aynı şeyleri düşün düşün günümü zehir ettim kendime de evdekilere de olmuyordu işte artık çok geçti zamanında alışmamıştı namaza keşke küçükken annesinin ikazlarını dinleseydi de araya bu namazsız yılları sokmasaydı Ağaç yaşken .eğilirdi Alışmamıştı alışamamıştı günde beş kere deyip gözünde büyütüyordu .İçindeki şeytani duygularla kavga yapa yapa dalıverdi uykuya
Uykuda kan ter içinde kalmıştı. Rüyasında annesi gibi genç yaşta aniden öldüğünü, ameliyat masasında doktorların koşuşturduğunu görüyordu. Alt tarafı bir mide ameliyatıydı, nasıl olurdu? Doktorlarda kendi gibi kan ter içindeydi. Hemşirelerden biri Tüh yazık daha çok gençmiş deyip arkadaşına konuşuyordu Ama nasıl olmuşsa olmuştu ,Ayak parmaklarından resmen anlamıştı ruhunun çekildiğini, Ruhunun çekildiği yer adeta taş kesiliyordu, kıpırdatmak istiyordu. ne gezer santim kıpırdamıyordu. Aman yarabbi dedi felçli hastalar gibi.

Ruhu göbek kısmına gelmişti ki,sırıl sıklam oldu . Bir kalkabilse bir konuşabilse hemşireleride doktorlarıda. kovacaktı konuştukları için O canıyla uğraşıyordu onlar durmadan konuşuyorlardı. Hatta hemşirenin biri en yakın gün arkadaşı sevdaydı (Kocası çok zengin efendi bir adam Cemal bey ,yerine gelen rahat eder,hani bizim şu Aysel var ya kocası kazada öldü,sevaptır onu ayarlayalım.

Tüh dedim yazıklar olsun ,onlar için ben sabahlara kadar,pastalar çörekler yapıyor Allaha olan borcumu terk ediyor, onları eğlendirmek için ne yorgunluklara katlanıyorum da,en yakın arkadaşım daha ruhum boğazıma gelmeden göbeğimde iken ,eşime benimde tanıdığım Ayseli ayarlamıştı bile. Ah bir kalkabilse,Sevdaya yapacağını biliyordu.
Gerçekten ruhu göbeğinden çok zor ayrıldı. Boğazına makara şeklinde tıkılmıştı.Birde baktı ki kapıdan ak sakallı bir dede yanına yaklaştı,eliyle onu başından aşağıya sıvazladı.
(Kalk dedi seni evine götürecegim)Kalktı dede önden o arkadan,peşine takıldı.Birde baktı ki hiç tanımadığı bir ev Evi tanımaya çalışırken kan ter içinde uyandı. Yanında yatan eşi Cemal beyde uyanmıştı.O korkuyla eşine sarıldı.Cemal bey sırıl sıklam ter içinde olduğunu görünce fırladı kalktı.. Salı hanın mide sancılarının tuttuğunu sanarak demek dedi hiç uyumadın akşamdan beri sancıların vardı, ondan durgundun ,niye söylemedin? Kalk dedi hastaneye gidiyoruz dolaptan üstünü değiştirecek çamaşırlar getirdi.

Salıha tek kelime etmiyor sanki dili tutulmuştu,hiç gidermiydı hastaneye ,hiç gidermiydı o hemşirelerin yanına ,kocasına da ben rüya gordümde rüyamda ödlümde senide hemşireler evlendiriyorlardı diyebilirimiydi? Düşünmesi bile lüzumsuzdu. SALIHA rüyanın etkisinde çok kalmıştı.

Dilerseniz bir sonraki yazımızda Salı hanın manen kendine gelip gelmeyeceğine devam edelim Değerli okurlarım

Prof. Dr. Sinsi 08-02-2012 03:16 AM

Unutulmuş Borç
 

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg


Unutulmuş borç-3


Cuma sabahıydı.Saliha eşi Cemal beyin sesini duyuyor fakat anlamıyordu, sanki gözleri eşine bakıyor onu görmüyordu ruhen başka alemde geziyordu. Rüyasının tesiri iliklerine kadar etkilemişti. Ölmeden ölümü yaşamış, kendi kendine

(Ya gerçek olsaydı uykuda ölenler yokmuydu sanki dedi ) Birden bağırdı.ELHAMDÜLİLLAH sana şükürler olsun ALLAH?ım diye öyle hızlı çıkmıştı ki sesi eşi Cemal bey korktu çünkü eşi onu midesi için hastaneye gotürmeye, ikna etmeye çalışıyordu..


Salihanın bu sesi onu şaşırttı..Söylermisin dedi, ne bu halin? Sabah sabah alabildiğine bağırmalar, sen benim söylediklerimi duymuyor , dinlemiyorsun bile. Saliha otur dedi kocasına. Çarşamba günü pazara gittim, inan yüzlerce tezgah ,her tezgahın başı avaz avaz bağırıyordu, hepsi kendinden bir şey almam için adeta yarışıyorlardı. ne zamanki ben alacağımı aldım akşam eve dönerken ,baktım ki ne çağıran var nede bağıran ne vefasızlarmış Cemal ne menfatçılarmış.


Ertesi günü dün Perşembe,ne güçlü doslugum varmış benimde ,ne güçlü alışkanlıklarım varmış adeta bir zincir gibi. Önceleri ayda bir gittiğim günleri haftaya indirdim, haftanın üç günü ilmek ilmek örerek ipliği zincire çevirdim. Güçlendi mi güçlendi ,beni benden aldı beni özümden kopardı beni ezeldeki kökümden kopardı da boş bir çuval gibi dünya pazarına attı. Cemal dedi (Dünya şu Çarşamba günü çıktığım avaz avaz bağıran pazarcılar pazarıysa, seninde benimde çoçuklarımızında ,bu pazarda tezgahımız yerimiz nerde?


İki kuruş para para kazanmak için türlü hallere giren işi bitince de evine gidip daha sonra velinimeti müşteriyi tanımayan pazarcılar gibi degilmiyiz.? Cemal bey o ana kadar susmuştu Saliha dedi işe geç kalıcam hem dedi seni hastaneye götürücem,sabah sabah ruhum sıkıldı dediklerinden, kısmen anlamaya çalışıyorum ama,ne yapacağız?Alışmışız,böyle gelmiş böyle gidiyor.Evet dedi Saliha ne doğru söyledin, alışkanlıklarımız çok hafif yavaş yavaş, zehirini akıtan,yılan gibi alışkanlıklarımız.Birden zehiri verse bizi öldürür ama azar azar olunca, yaşayan ölüler yapmış bizi

Bizden adeta kopmayan zincirle belimize bağlanmış birer kemer olmuşlar, vazgeçmek yerine ilmek ilmek,örüyoruz onları. İşi bitince akşam olunca yok olan pazarcı seslerli gibi menfaate dayanan ,kaybolan yok olan dostluklar pazarında ben yokum dedi.Onlar yüzünden alışkanlıklarım yüzünden ,karşılıksız çıkarsız sonsuz sahibimi dostumu kaybettiğimin bu gece farkına vardım.Anladım ki insanın değeri aradığı şeyle ölçülüyor.Şu dünya pazarında para arayan var,şan şöhret arayan var yatlar katlar arayan var,herkes bir şeyler arama derdinde Arananlar elbette lüzumludur,ama akşam olunca herkes elini eteğini çekip gidince, benimle kabirde sonsuz hayatımda beraberlikleri yoksa,lüzumundan fazla önem vermeğe deymezmiş. Bu gece ancak anladım bunu?Bütün bu pazarın nimetini sınırsız karşılıksız veren, Rabbimle buluşmaya karar verdim.Aylık günlerimi bir haftaya indirdiğim gibi ,nimetlerin sahibi,benim sahibim,kainatın sahibi Rabbimle günde beş kere,buluşup Rabbimi anacağım. Bana öyle yakınki şah damarımdan daha fazla, ama ben ona öyle uzakmışım ki ,KAF dağından daha uzak, utanıyorum kendimden Cemal bey,utanmayı öğrendiğim içinde Rabbime şükrediyorum ELHAMDÜLİLLAH ,Saliha öyle yüksek sesle elhamdülillah dedi ki,,eşi tekrar bir irkildi.. Saliha dedi noluyor sabah sabah üzerimden bir tır geçmiş gibi bir ağırlık yükledin.

Evet dedi Saliha,aynen ağırlık bendede yılların ağırlığı .yıllardır sahibine nankörlük yapan kedi gibi hissediyorum kendimi.Bu gece ben yeniden doğdum Cemal dedi ,şu an sıfırdan başlıyorum, ne yapabilir nasıl telafi edebilirim boşa geçen yıllarımı?Cemal bey ne dogması ? ne yılları dedi ki, çocuklar uyanmış kapıyı çalıyorlardı,otama tik her gün hazır olan kahvaltı ,bu sabah saatini şaşırmıştı..Kızı Zehra anne okula geç kalıyorum kahvaltı ne zaman yapacağız demesiyle yataktan fırladı. Eşine Cemal dedi rica etsem bugün kahvaltıyı sen hazırlayabilirmisin? Benim biraz işim var ..Tabi dedi Cemal bey, mutfağa gitti aceleden ne işin var diye soramadı bile Saliha ya?.


Bir sonraki yazımızda devam edelim degerli okurlarım?



Hatice Uslu


Yüregine sagliklar olsun degerli hocam yazinin devamini bekliyoruz...


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.