![]() |
İnsan Yürüdüğü Yola Benzer...
Bir büyük ormanda, bunca yürüyüşten sonra yolunu kaybetmiş bir yolcuyum
şimdi. Beni tamamen kuşatan kör bir yalnızlık var içimde. Çoğu şey gizemini yitirmiş benliğimde, oysa ben hep insan oluşun doruklarından seslendim durmadan. Bana göre bu sesleniş, insanın insan oluşuydu, insanın kendine yürümesiydi benim dillendirdiğim. İnsanın bunu gerçekleştirememesi halinde kendisiyle, tarihiyle, çevresiyle asla uyum içinde olamayacağını ve sonrasız bir kaosun içine düşeceğini dile getirmiştim oysa. Bu yolun çok zor olduğunu biliyordum. Bana göre bu yol isanın kaderiydi, her şeye rağmen bu yolu yürümek zorunda olan bir insan tipolojisi çiziyordum kendimce. Ben bu yolu yürümeyi varoluşumun en anlamlı aracı olarak gördüm ve yaşadım. Bu yolu yürümek ne güzeldi diyordum. Acaba bu yol beni götürecekmiydi düşlediğim yere, bilemiyordum. Sanki beni o düşlediğim yere ulaşmaktan çok yürüdüğüm yol beni heyecanlandırıyordu. İnsanın beynindeki yaşam kıvılcımlarını belleğinde taşımadan geçirdiği zamana acıyordum bazen. Her şeye rağmen, her zorluğa karşın doğru ve anlamlı şeyler yaşamalı ve yaratmalıydı diyordum ve bunun için savaşmalıydı da diyordum. Yürüdüm durmadan, bazen ıssızlıkların kıyısında dağ çiçeklerini gördüm ve sanki herşey bir benim için bu dağ çiçekleri olmuştu. Kalakaldım oracıkta. Ruhumdaki dalgalı deniz dinginleşmişti sanki, ama giderek ruhumun azaldığını ve acıdığını hissettim birden. Yine düştüm yollara ıssızlığın kıyısında bulduğum dağ çiçeklerini de yanıma alarak yürümeye koyuldum yine... İnsanın zorluklar, ölümler karşısında kimi zaman dış dünyasıyla birlikte iç dünyasının da karardığı, sisler içinde kaldığı zamanlar olur. İşte böyle zamanlarda, yalnızca büyük bir boşluğa, anlamsız, uğultulu bir boşluğu yaşar insan. Ben, beni bu denli bunaltan şeyin ne olduğunu, bunun tarihten mi, toplumsal ve bireysel koşullardan mı ve kendimden mi kaynakladığını bulamıyordum bir türlü. Aslında beni yaşanan bu belirsizlik durumu değil ve belirsizliği bir türlü tanımlayamamamdı. Ruhumu saran bu sisi yine kendimin dağıtacağını da biliyordum. 'en büyük özgürlük, kişinin kendine karşı kazandığı özgürlüktür.' der nietszche. Ne yapmalıyım? nasıl dağıtmalıyım ruhumu saran bu sisi? bir şey yapamama beni çıldırtıyor. Beynimi ve ruhumu kemiriyor bu durgunluk. Ama yine de kutsal saydığım o yolu yürüyordum. Ama bu sisli ruh ve bilinçle yürümeyi bu yola ihanet sayıyorum durmadan. Ben bu yola ihanet etmemeliyim, bu sisi dağıtmalıyım ve ruhumu saran bu karanlığı en ıssız yerinden tutuşturmalıyım. Bunu yapmalıyım evet o kutsal ve ışıksal yürüyüş için, insanın yürüyeceği en uzun sahil olan özgürlük için yapmalıyım bunu. hem de hiç zaman kaybetmeden... |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.