ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Serbest Forum (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=151)
-   -   Havasın Özü (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=258613)

Prof. Dr. Sinsi 07-20-2012 11:11 PM

Havasın Özü
 
Havas ilmi genel kanıdaki düşüncelere rağmen sadece harflerin ve sayıların, esmaların veya ayetlerin

sırlarından, hikmetlerinden faydalanılarak çeşitli etkiler elde etmek için esmanın veya ayetin kendisi

ya da vefki ve bunlara bağlı harf ve sayılar ile tılsımlar kullanılarak ve bu sistem üzerine kurulmuş basit

bir ilim veya ilmin metodu değildir. Bu ilimlerin kendisine has özellikleri ve konuları vardır, bu ilmin

kendisi ve lisanı evrenseldir. Bu ilimler ruh ve madde ile canlı ve cansız ile harfler ve rakamlar ile

yıldız ve burçlar ile nebulalar ve galaksiler ile ses ve renk dalgaları ile kısaca

kainatta daha genişi evrende her şeyle bağlantılıdır.
Bu ilim asırlardır gelmiş geçmiş alimlerin ve ulemanın bir sır gibi gizlediği ve açıkça öğretmediği ve

öğretmekten de çekindiği vebal altında kalmaktan korktuğu ilimlerdendir. Bu ilimler de başarılı

olmanın ve zarar görmeden ilerlemenin bazı şart ve usulleri vardır. Havas ilmini bilmek ve öğrenmek

için önceden bilinmesi gereken kurallar ve önemli noktaları sırası gelince özet olarak anlatmağa çalışacağız,

ama bundan önce bilinmesi gereken bu ilim yıldızlar ilminden bilinen veya bilinmeyen sırlarla alemi semalardan

gelmiştir. Bu ilim insanlardan önce yani arz oluşmazdan evvel ruhani alemlerde mele küt ve cinler

aleminde bilinen ve kullanılan birçok gizlilikleri, esrarı ve acayipliği içinde gizlemiştir.
Yaşamış olduğumuz bu maddi alemin yasaları ve fiziksel oluşumları manevi alemlerin etki ve yasalarıyla

meydana gelmektedir. Bu ilmin kullanılışı melekler ve cinlerden sonra çok eski kavimler ve uygarlıkla

r tarafından kullanılmıştır bu manevi yasaları öğrenip etkilerine göre gerektiği şekilde uygulamışlardır.

İnsanlar bu bilgileri çok çeşitli yollardan elde etmişlerdir. Hatta kimilerine göre mana aleminden gelen

varlık veya varlıklar bazı insanlara bu ilmi ve kullanma metodunu öğretmişlerdir. Bu anlattığıma örnek;

Bakara süresi 102. ayetinde olan Harut ve Marut isimli iki meleği örnek olarak verebiliriz.
Gerek ruhani varlıklar veya cinlerin bildiği kelamlar, bizzat insanlar için indirilmiş kutsal kelamları veya esmaları

gizlemek ya da rumuzlamak amacıyla çeşitli şekiller, çizgiler veya tılsımlardan oluşan birtakım sayılarla sembolleşen

vefkler ve tılsımlar oluşturulmuştur. Bazen de sırf sayılar kullanılarak bu ilim de çok çeşitliliklerle beraber çelişkiler

de görülmektedir. Zıtlık veya yanlışlıklar ise bu ilimler kaynağından öğrenilmeyip kolaycılık (Kopyacılık) yolu seçilmiştir.

Günümüzdeki kitaplar da görülen veya kullanılan tılsımlar yanlış zaman veya yanlış mekanlar da şart ve kaidelerine riayet

edilmeden yazılıp hazırlandığından yapılan bir işin çoğu zaman neticeye ulaşmadığını görürüz. Bir de işi karıştıran esas

mesele bu tılsım, sembol veya yazıların ilahi isimler ve semboller olmayıp cinler, periler veya ruhani varlık isimlerinden

olduğu ibarettir. Veya çok daha iyisi melek üt aleminden bir melek ismi olduğudur. Dikkat edilmesi gereken hususlardan

biri de şudur: Tılsım yazarken

eskilerin kullandıkları diller ve yazılar çok eski kavimlerin dillerine göre yazıldığı için günümüze gelene kadar bir çoğu

unutulmuş bir çokları da tahribatlara uğratılmıştır. Bu uygarlıklara ve dillere örnek olarak Mu uygarlığı Atlantis

kavimleri ve eski kipti ırkı ile eski İbranice,eski Süryanice ve eski Arapça nın bazı lehçeleri ve eski Mısır

yazıları, lehçeleri ve alfabeleri ki; bugün bunların bir çoğu unutulmuştur. Ve daha sonra esma ve ayetlerin

manevi etkisini kullanma halidir ki; bu da bazı şartlara bağlıdır... Bunlar da özet olarak esma ve ayetlerin

anlam ve etkilerinin kudretini bilmektir. Bu halde kendi içinde guruplamaktır. Bunları da şöyle özetleyelim;

esma veya ayetin bilinen anlamının yanında bir de batını (gizli) anlamları vardır. Bunlar etki olarak farklı

sonuçlar verirler ve sen bilmelisin ki; Kur’an –ı Kerim’in anlamının anahtarını yüce Allah (c.c.) peygamberleri

ve onun evliya kullarına ve rahmani olan meleklere lütfetmiştir.

Şimdi bunu sana biraz daha açayım şöyle ki; sözleri ruhsuz bedenler olarak düşün yani cansız cesetlerin

hali olarak işte bu cesetlere ruh vermek sözlerin insan dilinden kelam olarak çıkmasıdır. Ama bu çıkışın

mertebeleri ve kudretleri farklı farklıdır. Buna da kelam ilmi derler. Eğer sen hakkıyla dilden çıkan sözlere

ruh yüklersen bu durum mecazi anlamdadır. Bu yükleyişle onu kudretlendirebilirsen o kelamla amaçladığın

etkiyi hemen elde edersin. Çünkü kudretlenmiş ruhlar yani yüklenmiş sözler etki sahibidirler ve etkileyici

olmasının yanında etkileyicileri de harekete geçirendirler.
Bu sırları sana biraz daha açayım bilmiş ol ki; bunların şekli ise iç içe girmiş daireler gibidirler. Yani dairelerden

maksat sırların sırlarla örtülü olduğunu anlatmak istedim. Bir sır kapısını geçmekle mana alemine geçtiğini

zannetme araladığın her sır kapısının ardından yeni bir sır kapısı karşına çıkacaktır. Bu sırlar aleminden geçiş

süresince karşına çıkacak olan bir sürü engeller olacaktır. Bunları aşmanın yolu başta ihlas olmakla beraber

kuvvetli bir iman yapısı irade ve teslimiyet gerektirmektedir. Bu geçeceğin sır kapılarını her araladığın da

başka bir zaman ve boyuta geçeceksin. Tabi ki; sırları çözmekle bitiremezsin. Bu böylece devam eder gider.

Bilmen gereken bilgi sorumluluk yükler ve gizli sırlar insana her zaman mutluluk vermez. Bu hal vefk ilminde görülür.

Şöyle ki; nasıl harf üzere tertip olan vefkler nesneye ve cesede, sayı ile tertip olan vefkler ise ruha ve

ervaha, karma olanlar ise her ikisine de etki ederse bu daireler de iç içe her hali kapsar ve halden hale geçirtir.

Hal diliyle sana sırları tabir eyler her ilimden birer nebze tattırır. Bilmiş ol ki; rakamların, vefklerin ve çizgilerin ya da

tılsımların ki; bunlar da harf ve rakamdır. Bunların da kendilerine özgü incelikleri ve hassaları vardır. Bunların

da cümlesinin sırları sırlarla gizlidir. Yani özün özünden gelir. Bunların ve cümlesinin şifa, sevgi, nefret, hikmet

ve kahriye v.s. ile ilgisi bu türden etkilerledir. İşte sana anlatılan bu havas ilminin özü dediğimiz halin de

hali dediğimiz sırlarla örtülü sırlar dediğimiz hikmet ve ilim ve marifet ile ervahın ve büyük zatların öğrenilen

ve öğretilen esma ve ayetlerle harflerin, sayıların, burçların, yıldızların, maddelerin, bitkilerin, hayvanların, canlı

ve cansız nesneler üzerinde etkileriyle insanlar üzerinde dahi nebat ve hayvanata karşı şifa ve sevgi, nefret ile

hassalarını inceler ve ayrıca öz olan ilim de; mevsimlerin belli mekanların, kara parçalarının, denizlerin ve ruhani

alemlerdeki varlıkların, cinlerin, perilerin ve meleklerin etkili güçlerini ve ilahi bazı güç ve kudretlerin rica yada

minnet edilerek şifa, sevgi ve nefret etkisi ile ve bunun dışında kalan halleri elde etmek için öğrenilen hallerdir.

Bu ilimler de bir de ebced ile başlayıp cifir ile devam eden ve ismi harf ilmi olarak bilinen ledün ilmi ve hal

ilmi ile birleşen ve bunların tamamının özünü kapsayan özün özü dediğimiz sözün sırrı gelir. Ehli isen

dinle marifetten hikmet eyle velâkin bu anlatacaklarım öyle kişiler içindir ki; onlar anlatacaklarımızı anlar

ve de hakkıyla uygular. Bu yazdıklarımızı kavramaya çalış basit bir ilimmiş gibi yırtıp atma anlatacağım

şeyleri anlatmam tabi ki olanaksız. Çünkü boynumuzda vebal olur,anlayan olur anlamayan olur, nasihate

uyan olur uymayan olur, ehli olana kapalı kapı yoktur, kalbi sâim olana rumuza gerek yoktur. Bu

anlatacağımız olayların gerçekleşmesi ile değil olayların olacağı zamanların yaklaşmasıyla anlayacaksınız.

Biz bu imajları ve manaları sisle kaplı bir vadiye dağıttık ama bu gerçekleri ruhsal saflığa ve hikmete ve

marifete ulaşmış mütevâzı insanlardan saklamadık hatta açıkça anlattık. Hele nur yüzlü insanlardan hiç

saklamadık. Yüzünde nur olanın kalbinde hikmet pınarları vardır.Kalbe akan ilhamlar beyinde inkişaf eder,

ruhunda ilim deryasına dönüşür. Sen o derya da bir gemi aklın ve vicdanın da kaptanın olur ve bunlar ruhun

da ve ruhun da Ruh’u Sultan’da son bulur. Kendine kaptan yaparsan nefsini

yolculuğun ve seyrin Şeytan ile birlikte yok olur.




HAVAS İLMİ NEDİR



Havas ebced ile başlayıp cifir ile devam eden ve ismi harf ilmi olarak bilinen ledün ilmi

ve hal ilmi ile birleşen ve bunların tamamının özünü kapsayan özün özü dediğimiz sözün sırrı ilmidir.



1- Harflerin Ebced ve kabala sayısal değerlerini ve anlamlarını.

2- Harflerin Burçlar hanesindeki karşılığını.

3- Allah'ın sıfatlarının sırlarını ve Dua ve esmaların mucizelerini.

4- Melek'lerle nasıl kontakt kurulacağını.

5- Cinler ve benzeri varlıkları etkileme ve emre alma yollarını.

6- Bizim kainat ve alt üst alemlere gidiş sırlarını.

7- Etkileme ve büyü ilmini.

8- Ebced İlmini.

9- Cifr İlmini.

10- Yıldızname-i İlmini.

11- Tıbbın Bulamadığı çaresiz hastalıkların tedavisini.
Bu ilim asırlardır gelmiş geçmiş alimlerin ve ulemanın bir sır gibi gizlediği ve açıkça

öğretmediği ve öğretmekten de çekindiği vebal altında kalmaktan korktuğu ilimlerdendir.

Bu ilimler de başarılı olmanın ve zarar görmeden ilerlemenin bazı şart ve usulleri vardır.

Bu ilim insanlardan önce yani arz oluşmazdan evvel ruhani alemlerde meleküt ve cinler

aleminde bilinen ve kullanılan birçok gizlilikleri, esrarı ve acayipliği içinde gizlemiştir.


İmam Gazelinin Dünya'ca nam salmış hatemi (tılsımı)

24 Levhası

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg



Bu harflerin Ebced sayısal değerleri Yukardan aşağı, soldan sağa, sağdan sola,

köşeden köşeye 15 verir.



İlm-i cifr

İlm-i cifr, ansiklopedilerde, "gelecekte vuku bulacak olayları değişik metotlarla

öğrettiğine inanılan ilmin adı" olarak tanımlanır. Dinlerde Kutsal Kitaplarda Şifre

kullanmak Yahudilik ve Hıristiyanlık Dinlerinde uygulanan bir usuldür. İslam' da

Kur' an da şifre ve gizli bir Kehanet bilgisi saklanmıştır. Kur'an-ı Kerim sıradan

insanlara Allah'hı daha iyi tanımalarına ve alim olanlarada gizli bilgiye sevk etmek

için gönderilmiş bir kitaptır. Onda şifre, rumûz gibi gizli şeyler aramak gelecekten

haberler çıkarmak Kur'an-ın ana gayesine ters düşmemektedir. Yahudilik ve

Hıristiyanlık' ta kullanılan ve Kabalistik hareketin öncülüğünde Tevrat' ın bir yorumu

olan Zohar' da Harflerin sırlarına dayanan bir ilimden söz edilmekte ve bu Kabalistlerin

en önemli kitaplarından biri olan Sepher Yetzirad' da izah edilmiştir.
Musa' nın yakınlarına öğrettiği "ilmi esrar" ve Hıristiyan Din Kültüründe Augustinius gibi

dini önderlerin yazılarında "Cifr" ilmi ne dair bir çok örnek gösterilmiştir. İslam da ilk defa

Şii çevrelerde ortaya atılmış ve Hz. Ali' nin Kur'an-ın batınî manalarını Hz. Muhammet' den

öğrenmiş ve insanların ihtiyacı olan bütün bilgileri kuzu veya oğlak derisine yazarak El - Cefr

ve El - Câmia adlı iki eser ortaya çıkarmıştır. ve yine bu kitaplarda yazılı bilgilerle Bütün eski

peygamberlere verilen gizli bilgiler ile kıyamete kadar olan sürede meydana gelecek hadiseler

burada belirtilmekte ve bunlara karşı alınacak çözümlerde yazılmıştır. Ancak bu bilgileri Ehli -

beyt dediğimiz alim ve ileri gelen imamlar çözebilecek Rumûz ve şifrelerle doludur.



İlm-i Ebced

Ebced" kelimesi, Arap alfabesindeki harflerin kolay ezberlenebilmesi için, harflerin

birleştirilmesiyle meydana gelen 8 anlamsız kelimenin ilkidir. Ebced, ilk kelimenin

adı olduğu gibi, aynı zamanda diğer kelimelerin tümünün de adıdır. Yani ebced, eski

alfabeye verilen addır. "Abcad, ebicad, ebiced ve abucad" da denmesine rağmen

tutunmuş şekli ebcedir. 8 anlamsız kelime soldan sağa doğru şöyle sıralanır: Ebced,

Hevvez, Hutti, Kelemen, Sa'fas, Karaşet, Sehaz ve Zazağ. Son kelime "Zazığlen" veya

"Zazağlen" şeklinde de okunmuştur. Ebcedin menşei hakkında çok şeyler söylenmiştir.

Bunların pek çoğu rivayetlerden oluşmaktadır. Alfabeyi oluşturan 8 kelimenin ilk 6'sının

Medyen ülkesinin krallarının adları olduğu; 6 şeytanın adı olduğu; haftanın günlerinin her

birinin adı olduğu; ilâhî isimlerin baş harfleri olduğu; Hz. Adem 'in cennetten kovuluşunun

evreleri olduğu; İlâhî emirleri ve yasakları verdiği; Pers hükümdarı Sâbûr'un çocuklarının

adları olduğu vs. gibi birbirinden farklı rivayet ve yorumlara konuyla ilgili kaynaklarda sıkça

rastlanmaktadır. Bunun yanı sıra ebcedi dinî motiflerle açıklayan kaynaklar da vardır.



Üç Ayrı Ebced Tabloları

Evrensel en Büyük Ebced Hesabi

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Evrensel Büyük Ebced Hesabi

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Evrensel En Küçük Ebced Hesabi


http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Ebcedin en büyük özelliği "Ebced hesabı" adı verilen bir işlemde kullanılmasıdır.

Buna göre, ebced ifadesindeki her harfin bir sayı değeri vardır ve bu değerlerden

istifadeyle bir çok konuda pek çok işlemler yapılmıştır. İşte bunların her birine bu

hesabın adı verilir. Ebced alfabe düzeninin harfleri 1'den 9'a, 10'dan 90'a, 100'den

1000'e doğru numaralandırılır.
Ayrıca bu alfabede gözükmeyen "pe" harfi "be " gibi, "çe" harfi de "cim" gibi kabul

edilerek onların sayı değerlerini alır. Eskilerin "hisâb el-cümel" dedikleri, ebced

hesabının 4 çeşidi vardır: "Büyük", "en büyük", "küçük" ve "en küçük" ebced hesabı.

Yukarıdaki tablo, eskiden büyük ebced (cümel-i kebîr) olarak ele alınmış, ama bugün

küçük ebced (cümelsağir) olarak değerlendirilmektedir.



Kullanıldığı Yerler Ebced alfabe düzeninde her bir harfin bir rakama tekâbül etmesi keyfiyeti,

Türk-İslâm kültüründe, hemen hemen her sahaya yayılan bir kullanımı ortaya koymuştur.

Rakamla ifâde edilecek şeyler yazıyla, yazıyla ifâde edilecek şeyler de rakamla sembolize

edilir olmuştur. Kullanıldığı yerler kısaca şöyle sıralanabilir:
Günlük ihtiyaçlarda :
Özel notlar ve ticarî ilişkilerde kullanılmıştır. Meselâ: 100 akçe alacağı olan birisi alacaklı

olduğu kişiye bir kağıt üzerinde bir kaf harfi yazıp gönderince hem alacağını istemiş,
hem de konuyu aracıdan saklamış oluyordu.
İsim sembolü olarak :
İki veya daha fazla kelimenin sayı değerlerinin aynı olmasından istifadeyle birini söylemekle

diğeri kastedilmiş kabul edilerek halk arasında kullanıla gelmiştir. Meselâ: "Muhammed" kelimesi

92'dir. "Aman' kelimesi de 92'dir. "Mevlevî" kelimesi de 92' ettiğinden bu kavramlar arasında

bir alaka kurulmuştur.
En meşhurlarından biri şudur :
Aman lafzı senin ism-i şerîfinle müsavidir Anınçin aşıkın zikri amandır ya Resulullah .Keza bu

konuda ilim = amel = say kelimelerinin sayı değeri 140'dır. Hem sayı değeri itibariyle hem

de



anlamca aralarında bir irtibat vardır. Hilâl, lâle ve Allah lafzı da sayı değeri bakımından 66

etmektedir. Bu husustan dolayı kültürümüzde hilâl ve lâleye daha özel bir yer verilmiştir.
Çocuğa isim verilirken :
Doğum tarihinin bir kelime veya bir, iki isimle belirlenmesidir. Hangi isimler çocuğun doğduğu

seneyi ebced hesabıyla verirse, o isimlerden biri çocuğa verilmiştir. Meselâ: H. 1311'de doğan

çocuğa "Mahmud Bahtiyar", "Süleyman Hurşid", "Yusuf Mazhari', "Ömer Rıza" ve "Recep Servet"

gibi isimlerden biri verilebilir. Çünkü bunların her biri 1311 etmektedir.
Kitap ve Makalelerde :
Eskiden kitapların önsöz, giriş, takdim sayfaları ile numara almayan sayfalar hep ebced alfabesine

göre numaralandırılmıştır. Kitapların ay ve sene kayıtları, yazı bölümleri ve madde başlıkları hep

ebced düzenine göre tanzim edilmiştir.
Resmi devlet kayıtlarında :
Devlet arşivlerinde yer alan birçok resmî belgeler, tutanaklar, fezleke ve mazbatalar, tarihler başta

olmak üzere vak'anüvis kayıtları, vakıf kayıtları ile sayım ve envanter hesapları hep bu hesaba göre
tanzim edilmiştir.
İlimlerde :
Fizik, matematik, geometri ve astronomide sıkça kullanılmıştır. "Sa'fas" kelimesinin harfleri kullanılmıştır.

Astronomide büyük rakamlar "ğayn" harfinin birkaç tekrarı ile de sağlanabilmiştir. Ebced hesabı, musikide

de kullanılmıştır. Buna göre sesler ve perdeleri ebced alfabe düzeninden istifade edilerek oluşturulan bir

"ebced notası" ile belirlenmiştir. Bu hesabın en çok kullanıldığı yerlerden biri hiç şüphesiz mimarlık tır.

Özellikle Mimar Sinan, eserlerinde, boyutların modüler düzeninde çok sık kullanılmıştır. Temeli İslâmi

kavramlardan oluşan bu hususa birkaç misal verelim: Süleymaniye’de zeminden kubbe üzengi seviyesi

45, kubbe alemi 66 arşın yüksekliktedir. Ebced'e göre "Âdem' 45, "Allah" lafzı da 66 etmektedir.
Yine Selimiye'de de kubbeyi taşıyan 8 ayağın merkezlerinden geçen dairenin çapı 45 arşındır. Kubbe

kenarı zeminden 45, minare alemi buradan itibaren 66 arşındır. Süleymaniye ve Selimiye'nin görünen

silüetleri 92 arşındır ki, bu da "Muhammed" kelimesinin karşılığıdır.
Cifr ve Vefk ilimlerinde :
Ebced hesabı ayrıca cifr, vefk gibi ilimlerde, astrolojide, define aramada da kullanılmıştır.
Tasavvuf ve Din ilimlerinde :
Ebced hesabının tasavvuf ve din ilimlerinde kullanıldığına şahit olmaktayız. Özellikle

"Kelime-i Tevhid" veya "Esmâ-i Hüsn"a"dan bir ismin kaç aded zikr edileceği ebced

tablosuna göre tayin edilir. Kur'an tefsirlerinde ve hatta Kadir gecesinin tayininde de
ebcedin kullanıldığını bilmekteyiz.
Tarih düşürmede :
Ebced hesabının en fazla en fazla kullanıldığı yer hiç şüphesiz tarih düşürmedir. Bunun için o

olayın tarihini verecek ustalıklı bir kelime veya mısra söylenir ki, hesaplandığında o olayın

tarihi ortaya çıkar. İşte "tarih düşürme sanatı" adı verilen bu

sanat divan edebiyatı boyunca kullanılmış ve bütün kültür varlıklarımızın kitabelerinde yer almıştır.
Eski ve gelecek olayların tarihlerini bulmada :
Özellikle Kuran-ı Kerim ve hadislerden yapılan çalışmalarla geçmiş ve gelecek olaylara ait

tahminler yapılmıştır. İstanbulun Fethinin "beldetun tayyibetun..." cümlesinden çıkartılması

gibi. Bediüzzaman said-i Nursi'nin Sikke-i Tasdik-i Ğaybi adlı eserinde bununla ilgili çok sayıda

örnek bulunmaktadır.


alıntı


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.