ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Aşk & Sevgi (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=388)
-   -   Mavi Bir Ölüm (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=24237)

AnTikoR 08-12-2007 12:26 PM

Mavi Bir Ölüm
 
MAVİ BİR ÖLÜM

Yine sana sesleneceğim,
Senin kim olduğunu hiç bilmeden
Senin kim olduğunu en çok bilerek.
İsyankar zambakların,çılgın nilüferlerin,
Dört nala açan kiraz çiçeklerinin
Dudak kıvrımlarına yoldaş olacağım..
Sarı bir hüzün,
Kızıl bir gurur,
Ve siyah bir öfkeyle konuşacağım sana.
Sana oklardan değil;
Yaydan bahsedeceğim.
Gülün dikenlerinden değil;
Gülleri ve dikenleri doğurmaktan yorulmayan
Topraktan söz açacağım.
Akan su gelmeyecek kelimelerime,
Suyu şefkatle kucaklayan,
Sessiz taşların canını yakan
Damlaları dillendireceğim.

Yine sana sesleneceğim,
Senin kim olduğunu hiç bilmeden
Bilmek istemeden.
Alaaddin`in sihirli lambasından çıkan cin
Bana gelseydi
Ve ne dilersem dilememi isteseydi,
Hiçbir şeyi elde etmeyi dilemezdim,
Bir şeyden vazgeçmeyi isterdim sadece
Hayatta bir şeyden vazgeçmem lütfedilseydi
Bedeli her şeyim olsa bile ,
Sana seslenmekten vazgeçmeyi isterdim..
Garip değil mi?
Sana seslenmekten vazgeçmediğimi
Bundan hoşlandığı düşünüyorsun belki de
Oysa sana seslenmek;
Bütün hesaplarımı gördüğüm bu dünyadaki
Tek geride kalmış hesap benim için.
Bu dünyadaki tek yük;
Bu seslenişin kalbini avucumda tutabilmek..
Kürek mahkumu için kürek neyse,
Benim için de sana seslenmek o;
Bir yandan gemiyi ufka ulaştırmanın tek yolu,
Öbür yandan bileklerimden sızan kanların
Gönlümü işgale yeltendiği bir notanın can suyu.
Oysa ben sana küreklerden değil;
Gemiden bahsetmek isterdim.
Atalarım bana,
Kadınlara,gökyüzünü,gemileri ve yelkenleri
Anlatmayı öğrettiler
Sen bana yağlı urganları,
Geceyi siyaha gömen fırtınaları
Öğretmeye çalışıyorsun.
Sana ellerimle dokunarak,
Gözlerimle okşayarak anlatmak isterdim
Rüzgarla şişen beyaz yelkenleri,
Ama senin vaktin yoktu
Ben bunu hiç anlayamadım
Kavmimin kadınları bana öğretmediler ki
Bazı kadınların beyaz güvercinlerden daha çok
Siyah apoletleri sevebileceğini..

Sana sesleniyorum
Ve gözlerin bileklerimden parmak uçlarıma kadar toplanmış
Kan pıhtılarını seyrediyor,
Kürekli bırakmıyorum
Önce yücelttiğin,sonra terk ettiğin aşkın onuru için
Kalemi bir an elimden düşürmüyorum.
Ankara kalesinin önünde sana sesleniyorum;
Ben kaçıp cennete gitmek isteseydin
Seni cennetin kapısına kadar götürürdüm,
Bana gelmek için seni korkutan cehennem olsaydı
Cehennemle konuşurdum,seni ona anlatabilirdim..
Oysa sen!
Ne cenneti isteyecek kadar aşık oldun
Ne de cehennemi isteyecek kadar ayrılık.
‘seviyorum seni ama…’dedin
‘hoşça kal’diye ekledin
‘şimdi gitmeye mecburum,
belki yine gelirim,umarım gelirim’son sözün oldu.
Cennetin ve cehennemin dillerini,
Savaş naralarını ve aşk şiirlerini
Gazelleri ve boleroları öğreten atalarım
Senin sözlerinin anlamını öğretmediler.
Hiçbir şey söylemeden gittin
Ayrılığın dilsiz olduğunu
Ben senden öğrendim.
Dilsiz olanın yaşayabileceğini sen öğrettin bana
Ve kalemime ilk defa yaban gözlerle baktım..

Yine,yeniden sana sesleneceğim
Müebbet bir aşk dışında
Bildiğim tüm duyguları terk edeceğim
Sana sesleneceğim yine,
Seni sadece kuru bir sevdayla değil;
Derin bir hüzünle,
Binlerce yıllık bir gururla
Ve pervasız bir öfkeyle sevdiğimi
Duyumsuyor musun?
Mütevazı bir sevgiyle değil,
Küstah bir aşkla sevdim seni.
Ben Osmanlı gibi,
Kollarımın yetişemediği bir aşkı kucaklamaya çalışırken,
Sen köprülerin ülkesi Venedik teki son sancağı
Kışın üşümemek için şal yaptın kendine.
Neden bilmiyorum
Özlemin artıyor içimde,
Zaman geçtikçe eksilir demiştin oysa.
Atalarımın öğrettiklerine ters düşse de
Sana inanırım bilirsin.
Zamanla unutursun demiştin
Niye daha derinleşiyor öyleyse?
Derinleşiyor özlemin ve gönlümde
Bir iç savaşta dökülen kanları
Coşturuyor ayrılık sözlerin.
Öfkelerin kararlılığını aşka katık ederek konuşacağım
Bedenim bu dünyayı terk edene kadar.
Öyle sanıyorum ki,
Hüzünle ve acıyla pek barışık olmadığın için
Benden uzun yaşayacaksın,
Benden sonra kelimelerim gelecek gönlüne
Onların benden geldiğini bir tek sen bileceksin.
Küstah bir aşkla seveceğim seni
Ben savaşla ve ölümle haşır neşir olan
Kelimeler dışındakileri unutmaya gayret edeceğim,
Ömrümün geri kalanında...

Sana sesleneceğim yine,
Ben seni Beyrut gibi sevdim ama
Sana ne mağrib i ne de Manhattan ı anlatamadım
Bağdat’ı ve Şam işgale yeltenmişken
Venedik’ten gelen ihanet
Tarumar etti ordularımı..
Sarı bir keder,
Kızıl bir kibir,
Siyah bir isyanla konuşacağım sana..
Senin kim olduğunu hiç bilmeden.
Ağlayan zambakların dudak kıvrımlarına yoldaş olacağım
Senin kim olduğunu en çok bilerek..
Kavmimin bana vaat ettiği
Tüm aşkları terk edeceğim..
Müebbet bir aşk,
Sarı bir hüzün,
Kızıl bir gurur
Ve siyah bir öfkeyle konuşacağım
Bu dünyayı terk etme müjdesi gelene kadar..
Hüznü,gururu ve öfkeyi bilseydin keşke…
Hüznümün beni aşan taşkınlığını,
Gururumun binlerce yıl öncesinden
Miras kalmış hoyratlığını,
Öfkelerimin hiçbir zaman sona ermeyecek
Ve azalmayacak kararlılığını anlayabilseydin,
Anlatabilirdim sana;
Seninle yaşanan bir aşktan sonra
Ayrılığın ölüm bile olsa
Mavi bir ölüm olacağını…

ÖMER ÇELİK

mate 08-12-2007 01:20 PM

Oysa sen!
Ne cenneti isteyecek kadar aşık oldun
Ne de cehennemi isteyecek kadar ayrılık.
‘seviyorum seni ama…’dedin
‘hoşça kal’diye ekledin
‘şimdi gitmeye mecburum,
belki yine gelirim,umarım gelirim’son sözün oldu.

Anlatabilirdim sana;
Seninle yaşanan bir aşktan sonra
Ayrılığın ölüm bile olsa
Mavi bir ölüm olacağını…

benim için yazılmış gibi çok güzel teşekkürler...


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.