![]() |
Papatyalar Yılın Annesi Burda Bakın
Papatyalar Yılın Annesi Burda Bakın Yazısı - Papatyalar Yılın Annesi Burda Bakın Sepkin Coşkun - Sepkin Coşkun Yazıları
'Düşünmek istemesem de geçmişimi, elimde değil geliveriyor aklıma. Keşke insan hatırlamak istemediği anılarını bir kalemde siliverse. Anlatırken bile o günleri yeniden yaşar gibi oluyorum ve buda beni çok yıpratıyor'' dedi ve sustu.! Daha konuşmaya bile başlamadan aramızdaki sessizlik beni çok etkilemişti. Gözlerine hafif bir buğu çöktü.Yaşadığı acıların en büyük şahidi olan alnının çizgileri yavaş yavaş belirmeye başladı. Nefesimi tutmuş onun hareketlerinden,yüzündeki mimiklerden sık sık iç çekişlerinden neler yaşamış olabileceğini merakla takip ediyor,beynimde hızla anlam üretmeye çalışıyordum. İkimiz de çayımızdan birer yudum aldık. Beyaz pamuk elleriyle tülbentini düzeltti,derinden bir off daha çekti ve bütün cesaretini toplamış olsa gerek ki ''peki, madem istiyorsun anlatayım da dinle o zaman'' dedi. Onun yüreğinde ki çırpınış bir an bana geçmişti sanki.O kadar emindim ki yaşadıklarının kolay olmadığına her insanın rahatlıkla katlanabileceğine ihtimal bile veremiyordum.Bütün dikkatimle ben de yüzümdeki tebessümle hazırım hadi anlat demeye getirdim. ''Hayatımın neresinden başlasam bilemiyorum.Atmış beş yaşımdayım ve son otuz beş yılımı yaşadım sayıyorum.Geride bıraktığım on beş yılımı ne sen sor, ne ben söyleyim. Cahilim ben okula göndermemişler ki, kör gibi yaşadım işte,gönderselerdi koşa koşa giderdim. Ben de sizler gibi okuyup yazabilseydim belki bu acıların hiç birini çekmezdim. Yol bilmem iz bilmem anlayacağın, elimden tutup götürmeseler doktora bile gidemem,aha şuracıkta ölür de kalırım. Üç kız, dört oğlan yedi kardeştik.Ondört yaşında verdi beni babam kocaya,aynı köydendik. O benden bir kaç yaş büyük, ailenin tek evladıydı.Eskiden köy yerinde erken evlendirilirdi kızlar ondört, bilemedin onbeş dedi mi hadi bakalım doğru kocaya. Daha evliliğin ilk yıllarında neye uğradığımı anlayamadım,yediğim ilk dayağı hatırlıyorum.İlk diyorum ne bilirdim ki ilk olmayacağını dahası da varmış. Kaynanam zor aldı elinden,bastı bağrına acıyan yerlerimi okşuyor,kanayan yaralarımı ise eliyle silmeye çalışıyordu.Ya çocuksu kanayan yüreğimi, onu hangi el silebilirdi ki. Atmış hanelik bir köyde yaşamış olmamıza rağmen ailemi göremiyordum.Bu konuda bana kati bir yasak konmuştu.Hem eskiden her derdini anaya babaya söyleyemezdin,gelin gittin, anca ölün çıkar o evden der tekrar geri gönderirlerdi koca evine. Ne yapsam,ne etsem hep kusur bulurdu, yani beni dövebilmesi için belli başlı hiç bir neden gerekmiyordu ona.Ailem burnumda tütüyor ama ne ben gidebiliyor, ne de onlar gelebiliyordu.Küçük pencerede gözüm takılı kalırdı, anam binde bir ordan geçecekte ben de uzaktan görebilecektim. Pınarlar vardır köy yerlerinde suyunu her gün ordan taşırsın,ben de her pınara inişimde içimden dua ederdim.Allahım ya anama ya bacıma rastlayımda yüzlerini bir göreyim diye. Çok korkuyordum ondan, çünkü bir gölge gibi takip ediyordu beni. Buna hayat denilmez ama yaşantım bir zindan olmuştu.Bir kaç ay geçmiyor bayıltasıya dövüyordu.Ben ağlayıp acı çekmekten bıkmıştım da, o ağlatıp acı vermekten bıkmamıştı.Hatta zaman geçtikçe şiddetin dozu daha da artıyordu.Sade ben değildim bu duruma üzülen zavallı yaşlı annesi bile çok üzülüyor karşı çıksa da gücü yetmiyordu insan kılığında ki canavar ruhlu oğluna. Birgün tüm cesaretimi toplayıp ona çocuğumun olmamayışınıda kusur sayarak yeniden evlenmesini söyledim.Eğer bana dokunmazsan ben oturur ölene kadar annene ve çocuklarına bakarım dedim. Benim kaybedecek neyim vardı ki? Hiç tanıyamadığım hayattan bir beklentim kalmamıştı.Bir kaç gün sonra kabul etti.Araştırdık annesiyle birlikte başka bir köyden gidip aldık kızı'' Yüzümde ani bir tepki gördü sanırım hemen kendinde açıklama ihtiyacı duydu. ''Şaşırma kızım, eskiden kıza soran mı vardı? Verip başlık parasını küçük bir düğün alıp geliyordun.Şimdiki gibi belediye nikahı falan da bilmezdi o zaman ki insanlar,hepsi cahildi.Başka ne beklenir ki cahillikten. Kuma geldi.Ne yalan söyleyim hiç ağrıma gitmedi.Yeter ki beni rahat bıraksın, tek istediğim buydu.Zavallı kumam da zor durumdaydı aynı işkenceleri şimdi o çekiyordu.Aradan bir yıl geçmemişti ki ailesi geldi, alıp götürdü. Yine ben kalmıştım ortada korkulu bir rüya gibiydi günlerim,bıraktığımız yerden devam ediyorduk. Kısa bir zaman sonra tekrar evlendirdim. Ne bitmez tükenmez çilem varmış yarap. İkinci kuma da fazla dayanamadı oda terkedip gidiverdi bir anda. Bu arada ailem haber salıyor eve dömemi sahipsiz olmadığımı söylüyordu. Yapamıyordum. İnsan kılığındaki canavar eğer gidersem ailemi öldürmekle tehdit ediyordu. Bir kuma daha getirdim.Bu defa uzak bir köyden almıştık malum ünümüz duyulmuştu yakın köylerde. Yok, o da çare olmadı, oturup ben ağlıyordum hallerine. Üçüncü kuma da çekip gitti. Ona Olur,buna olmaz derken benim hayatımdan onbeş yılım heder olmuştu. Bir akşam pınara su getirmeye gittim anamla karşılaştım okadar özlemiştim ki sarılıp ağladım bir yandan da korkudan tir tir titriyordu bedenim.Sanki bir el saçlarımdan tutup beni eve doğru sürüklüyordu.Çarçabuk suyu alıp eve döndüm korktuğum başıma gelmişti. Sanki gözlerinden ateş fışkırıyordu,mutfağa doğru döndüğümü biliyor sonrasını hatırlamıyorum. Yemeden, içmeden ve konuşmadan iki gün yatmışım, ne çıkmaz canım varmış'' Gül pembe yanakları solmuş,dudakları kurumuş,gözleri küçülmüştü.Ben ne haldeydim bilemiyorum onu da acıların kadınına sormak gerek. Yüzüme bakıp gülümsedi. ''Gördün mü hanım kızım? ne acılar varmış dünyada,koca onbeş seneyi bir çırpıda anlatmak kolay olmuyor, daha ayrıntılara bile girmiyorum'' dercesine başını hafifce aşağı yukarı salladı. off anam of diye iç geçirdi ve devam etti. ''Bir sabah dışardan kalabalık sesler geldi kulağıma merak edip açtığımda kapıyı büyük abim önde elinde bir silah, diğer kardeşlerim arkada kapıya dayanmışlar beni götürmek istiyorlardı. Kapıyı açıp dışarı çıkmamla abimin kolumu sıkıca tutup kendine çekmesi bir oldu. --Geleceksin- diyordu --ya geleceksin ya da kocan olacak adamı vururum-- ''eşimin elinde de vardı silah, gözlerim karardı ne yapacağımı, hangi yana döneceğimi bilemedim. Düşünemiyordum bile, beynim uyuşmuştu. Ya Allah dedim attım kendimi kardeşlerimin önüne,eşim silahını bana çevirmiş var gücüyle haykırıyor --gitme-- diyordu -gidersen senide kardeşlerini de yaşatmam- diye avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Bir el silah sesi duyuldu o karmaşada havada yankılandı yankılandı yankılandı... Gözlerimi açamıyordum eğer açarsam kardeşlerimden birini vurulmuş olarak görmekten korkuyordum. Tüm cesaretimi toplayıp bakındım sağa sola abim eşim olacak canavarı vurmuştu. O rezil ve sevimsiz bedeni yerdeydi şimdi. Ve bir daha dönüp bakmadım o yana. Dokuz canlı canavar ölmedi,sonra yine evlendiğini duydum yazık olmuş gelen kadına diye geçirdim içimden. Bir insanda can çıkmayınca huy çıkmazmış derler kızım. Abim bir yıl yatıp çıktı. Sonra ben de evlendim.Söyledim ya ömrümün son otuz beş yılı mutlu geçti.Çocuklarım oldu. mutluyum şimdi. Ne olurdu sanki hayatımda o onbeş yılı hiç yaşamamış olsaydım'' Birden pamuk ellerini yanaklarımda hissettim, farkında değildim ağladığımın o acıların kahramanı nur yüzlü kadın yanaklarımdan süzülen yaşları siliyordu... Sepkin Coşkun |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.