![]() |
Örf Ve Adetlerimiz
Örf
Örfler. çoğu zaman toplumun katı beklentileri olarak nitelenen birtakım örnek tutum ve davranışlardır. Örfler. aynı zamanda toplumu. herhangi bir değer sisteminin bünyesini oluşturan temel taşlarını da temsil ederler. Bu değerler sistemi. toplumsal yapının durumuna göre giderek özel bir hukuk sistemine göre ya da o sistemdeki bir yasa maddesine de gerekçe olur. Örflerin bireyle birey. bireyle aile. bireyle komşular ve akrabalar. bireyle halk ve ulus arasındaki ilişkileri. davranışları. tutum ve tavırları düzenleyen ve belirleyen işlevleri vardır. Toplumun her üyesini sürekli olarak baskı altında tutan örfler. zorlayıcı yaptırıcı ya da yasaklayıcı yaptırımlarıyla bireyin grupla cemaatla ya da toplumla uygunlaşımını sağlarlar. Öte yandan cins. yaş. sınıf ve mesleklere göre belirlenmiş çeşitli örfler bunlar arasında bağlantıyı koruma. kollama. pekiştirme ve denetleme işlevleriyle de yüklüdürler. Örflere karşı çıkma kimi toplumlarda yasaya karşı çıkmayla bir tutulur; hatta zaman zaman yasaların da üstünde tutularak katı ve bağışlamasız bir tutumla birey cezalandırılır. |
Örf Ve Adetlerimiz
Adetler
Adetler. tıpkı örfler gibi birçok sosyal içerikli ilişkiyi düzenlemekte. yönetmekte ve denetlemektedirler. Toplumsal yaşamın düzenli gitmesinde. kuralların uygulanmasında adetler etkili olmaktadırlar; örneğin karşılama ve uğurlamalar; yemek ve sofra düzenleri; geçiş dönemleriyle ilgili kutlama ve kutsamalar; kız isteme. nişanlılık ve evlenme usülleri; cinsler. yaş grupları. meslek mensupları arasındaki ilişkilerin biçimleri; selamlaşma. hatır sorma sırasında uyulması gereken kurallar; bayramlar. mevsimler. önemli günlerle ilgili davranış biçimleri; 'yas alma'. 'baş sağlığı dileme' gibi durumlarda söylenecek sözler. takınılacak tavırlar ve tutumlar adetlerin alanına girerler. Adetler çeşitli kökenlerden kaynaklanmış ve biçimlenmişlerdir; bunlar içerisinde geçmiş zamanların yaşama biçimleri. dünya görüşleri. ilginç rastlantı ve olaylar önemli bir yer tutarlar. Bir toplumda. toplumun bütününü ilgilendiren adetler olduğu gibi. çeşitli mesleklerin. mezheplerin. etnik grupların v.b. kendilerine özgü adetleri vardır. Adetlerin pratikteki uygulanışını giderek gelenekleşmesini sağlayan bu konuda bilinçli yada bilinçsiz görev üstlenen yaş ve cins gruplarıyla dinsel liderler. dernek yöneticileri. oyun grubu başkanları bulunmaktadır. Kimi adetler oldukça durağan ve sürekliyken. kimisi de zamanla değişebilen niteliktedir. Adetlerden bir bölümü toplumun büyük değişim çalkantısına ayak uydurarak özlerinde ve biçimlerinde sınırlı değişmelere uyarak benliklerini bir dereceye kadar korurken. bir bölümü de tıpkı canlı organizmalar gibi etkinliği ve diriliğini zamanla yitirerek gün gelir ortadan kalkarlar. Gelenek Gelenekler geniş anlamıyla bir kuşaktan ötekine geçirilebilen bilgi. tasarım. boş inanç. yaşantı biçimi; daha geniş anlamıyla maddi olmayan kültürdür. Dar anlamda ise. kuşaklar boyunca bir toplumun örneğin kutsal yada politik işleri gibi önemli konulardaki görüşlerdir. Gelenekler sözlü ve yazılı olmak üzere iki bölüme ayrılırlar. Tıpkı adetler gibi. ama onlardan daha güçlü olarak toplumsal yaşamın düzenlenmesinde ve denetlenmesinde önemli rol oynarlar. Nitelikleri bakımından genellikle tutucu olan gelenekler aile. hukuk. din ve politika gibi toplumsal kurumlar üzerinde etkilidirler; bilim ve sanat. geleneklerin daha az etkisi altındadırlar. Bireyin bağlı bulunduğu grubun yada toplumun geleneklerine karşı çıkması. bu karşı çıkışın derecesine göre bireyin toplulukça afarozundan saldırıya uğramasına. hor görülmesinden alaya alınmasına kadar genişleyen tepki türlerinde biçimlenir. Geleneklerin tıpkı örfler gibi yasalarla belirlenmiş türleri vardır. Yasa. geleneklere ve onlara aykırı davranışlar için verilecek olan cezaları bir ölçüye sokmaya çalışır. Gelenekler. genellikle yasalardan çok daha geniş bir alanı yönetirler. Görenek Göreneğin örfe. adete. geleneğe bakarak yaptırım gücü daha zayıftır. Örfteki yapılma zorunluğu. adet ve gelenekdeki yapılmalı özelliği görenekteki yapılabilme özelliğini alır. En yalın tanımıyla bir şeyi görüle geldiği gibi yapma alışkanlığı olan görenek. öteki sosyal alışkanlık gibi gerekli ve uygun görülenleri kapsar. Ama bunların mutlaka yerine getirilmesini istemez. Öteden beri yapıla gelmekte olan. fakat henüz adet durumunu kazanmamış olan bu davranış biçimlerine grubun. toplumun gelişmesin uygun yenilikler eklenir. Bunlar süreklilik kazandığı gibi. bir süre sonra ortadan kalkabilirler. Görenekler. günlük yaşantımızın gerekli gördüğü ilişkilerin düzenlenmesinde. bireyler arasındaki sürtüşmeleri azaltmakta. toplumsal ilişkilerin kolaylaşmasında. belirleyici rol oynarlar. Komşu ziyaretlerinde. hasta yoklamalarında alış-verişte. ortak taşıtlara inip binmede. tanışma ve tanıştırılmalarda nasıl davranılacağını belirleyerek ilişkilerin düzenli gitmesine yardımcı olurlar. Dogum Adetleri Gebelik: Kadın. gebeliği ilk önce uygun bir dille duyurulur. Eşler birlikte kızın evine giderler. Anne adayı. mutlu haberi kendi annesine iletir. Anne de eşine söyler. tüm aile bu mutlu olayı kutlar. Bazı yörelerde horoz kurban edildiği bile olur. Mutluluk haberini duyan aile. kızları ve damatlarına hediyeler verir. Bebek için giysiler. yatak malzemesi gibi hazırlıklar yapılır. Eltiler. görümceler. oğlan ve kız annesi. gelinin arkadaşları. gebe kadının doğum hazırlıklarına yardımcı olurlar. |
Örf Ve Adetlerimiz
Gebe gelinin baş bağlaması:
Gebe kaldığını anlayan gelin. durumu kaynanasına bildirir. Durumu öğrenen kaynana. sevinçle bir kasaba gider ve 7 adet koyun kellesi alır. Bunları yıkar. temizler. bir kazanda kaynatır. Kelle yemeği olarak hazırlar. Yanına pilav. komposto. tatlı vb. de yapar. Mevsim meyvelerini de katarak sofraya getirir. Gelinin akranı. yeni evli gelinleri bu sofraya davet eder. Gelin ve arkadaşları yemeklerini yer. türküler söyler. oyunlar oynar. Geline yakasız köyneğini. üç eteklerini. kısa enli cepkenini giydirirler. Giysileri giydirilirken selavat getirirler. Gelinin başı. renkli poşularla bağlanır; poşunun üzerine altından veya gümüşten takılar takılır. Bu poşular 7 renktir. Her rengin ucu birer metre kadar uzunlukta sırttan aşağı sarkıtılır. Ayrıca bir kırmızı poşu ile de gelinin ağzı örtülür. Gelin. bu sırada konuşmaz. Eşi. kaynata ve kaynanası. yakınları. arkadaşları baş bağlanmasının arkasından hediyeler (anmalık) verirler. Konuşmasını isterler. Gebe kalan. başı bağlanan gelin. artık aile içinde statü kazanmıştır. Gelinin eteğine. çocuk şapkası ve başörtüsü koyarlar. Gelin. eteğiyle bunları 3 kez havalandırır. Etekteki şapkayı kapan konuk gelinlerden birinin oğlu olacağı. başörtüsünü kapanın ise. kızı olacağına inanılır. Bu atış üç kez tekrarlanır. Son atışta şapkayı ve başörtülerini kapan gelinler. bunlara sahip olur. Başı bağlanmış olan gelin artık konuşmaya başlar. Gebelikle ilgili ve gebelik süresince uygulamalar: · Kadın. gebeliği süresince. al basmasın diye başına al örtü bağlar. · Gelinin ağırlığı düşmesin diye boynuna altın takılır. · Nazarı önlemek için ise. göz boncuğu ve maşallah gibi takılar takılır. · Kadın gebeliği sırasında al yanaklı. güzel yüzlü ise. oğlan doğuracak demektir. · Kadının karnı büyükçe ve yukarıda ise kız doğuracak şeklinde yorumlanır. · Aşeren kadın. çirkin bulduğu şeylere bakmaz. kelle yemez. Gebe kadın için “kız kasıkta. oğlan karında durur” derler. Kız çocuğunun doğumu sırasında kasık. oğlan çocuğunun doğumunda annenin sırtı ağrır. Aşerme sırasında kadına. özlemini duyduğu herşey yedirilir. · Aşeren kadına sakız çiğnetilmez. sevmediği yiyecekler yedirilmez. · Çirkin bulduğu korktuğu. çekindiği şeylere baktırılmaz. · Tilkiye bakarsa çocuğunun sinsi. tavşana bakarsa yarık dudaklı. mandaya bakarsa hantal olacağına inanılır. · Çirkin bulduğu kadına da erkeğe de bakmaz. · Gebe kadına çevresindekilerce sürekli iyimser ve neşeli olması öğütlenir. Doğum: Yaşamın başlangıcı olan doğum. her toplum gibi Tahtacılarda da çok çok önemsenir. Duygular yoğunlaşır. Çünkü. doğum olağanüstü bir olaydır. Soyun sürmesi demek olan doğumdan önce; doğum kolay olsun diye: · Çeşmenin musluğu açılır. · Oklavalar kırılır. Her obanın doğuma yardımcı bir ebesi vardır o çağırılır. Komşu-akraba olan becerikli kadınlar da doğum için çağırılır. Çocuğun giysileri hazırlanır. bir kazan su kaynatılır. Bu su ile doğuma yardımcı tüm kadınlar. ellerini yıkarlar. Gebe kadını. sancısı gelsin diye iki kadın kollarından tutar yürütür. Sonra bir battaniye içine kadını yatırır sallarlar. Bundan amaç. çocuğun karında doğuma hazır duruma gelmesidir. Bu arada kadınlar. gebe kadının kasığını çekerler. Doğum zor oluyorsa. tavana bir ip bağlanır. kadın ipten tutunup güç alarak ıkınır. rahim avuç içi kadar açılırsa çocuk doğuma hazır demektir. Ebe. kasığa basar. yardımcı kadınlar sürekli gebe kadına moral vererek cesaretlendirir. Doğan erkek çocuk ise. sevinç daha fazla olur Ailenin başka oğulları olsa bile bu sevinç değişmez. Doğumdan sonra çocuğun eşi düşer. düşmezse ebe elini yıkar. zeytinyağı ile yağlar. göbek bağından tutarak eşi çıkarır. Çıkarılan eş. evin uzağında ayak basmayacak bir yere gömülür. Göbek kesme: Ebe eliyle çocuğun göbeğiyle eşi arasında bir karışlık boşluk bırakır. Elini çıkıntılı göbeğin üzerine koyduktan sonra keser. Göbek bağı ikiye katlanır. çok sıkı olarak bağlanır. Sıkı bağlanmazsa. bebek ölür. Bir hafta içinde göbek bağı kuruyarak kendiliğinden düşer. Çocuk kız ise. bir çeyiz sandığına veya dikiş makinesinin çekmecesinde göbek bağı saklanır. Doğan çocuk erkek ise. göbek bağı okulun bahçesine “okusun. adam olsun” dileğiyle gömülür. Kız için. ayağı evde olsun. evcil olsun dileğiyle göbek bağı mutlaka evin içinde saklanır. Doğumdan sonra kadına soğuk su verilmez. üşütmesin diye kekik kaynatılır. Bir gün boyunca çocuğa ılık şekerli su verilir. Bu arada karın bölgesindeki kan aksın ve kadın göbekli olmasın diye. karnı bir çarşafla sıkılır ve bağlanır. Gebe kadın bu bağ ile birkaç gün kalır. Ağrı olursa arpa unu. soğan. kekik. un yoğrularak yakı edilir ve karına bağlanır. İlk anne sütü. ayak deyip çiğnenmeyecek bir yere sağılır. çocuğa verilmez. İkinci süt. ilk birkaç damlasından sonra çocuğa içirtilir. İlk süt verilirken memede çatlama olmasın diye soğan kesilir. yara üzerine sürülür. Kadın yatağına çocuğuyla birlikte yatırılır. konu-komşu çorba ve pelte pişirerek kutlamaya gelirler. “Analı-babalı büyüsün”. “yaşı uzun olsun” genellikle ana dilekleridir. Bebek görümü: Soyu sürdürmenin belgesi olan bebek doğunca oba. köy büyük sevince boğulur. Hemen bir kişi baba adayına müjdeci gönderilir. Baba müjdeciyi ödüllendirir. Gücüne göre armağanlar verir. · Bebeğin yüzü sürekli sarı bir örtü ile “sarılık olmasın” diye örtülüdür. · Anne ise albasmasın diye al örtülür. · Yastığın altında ise. bir bıçak ve ekmek bulunur. Bu albasmaması için bir önlemdir. Baba. çocuğu görmeye geldiğinde elinde eşine görümlük adlı hediyeyi getirir. Çocuğa “maşallah” der öyle bakar. aile büyükleri ve yakınları anneye ve çocuğa görümlükle gelirler. 40’ı çıkmayan çocuk dışarı çıkarılmaz. Bazen zorda kalınırsa 20’sinde dışarı çıkarılır. Anne de zorunlu kalmazsa. dışarı çıkmaz. uzaklara gitmez. ağır iş yapmaz. yük kaldırmaz. ayrıca 40 günlük süre içerisinde eşiyle yatmaz. Evde anne yalnız bırakılmaz. Deneyimli bir kadın “görümce. kaynana. anne” gibi bulunur Çocuğun beslenmesi. temizliği. sağlığı ve annenin sağlığıyla bunlar ilgilenir. Eğer anne bilmiyorsa. çocuğu deneyimli kadınlar beler. Kimi yerde çocuk beşiğe alınır. Beşiğe yatırılan çocuğa kundak yapılmaz. bez bağlanmaz. Beşiğin altında lazımlık bulunur. Buna Isparta ve Antalya yöresinde “sülbüş” denir. |
Örf Ve Adetlerimiz
Kadın çocuğu emzirirken. beşikte sarılı bebeğin üzerine eğilir öyle emzirir.
çocuk kundaktaysa annenin kucağına verilir. · 40’lı kadın cenazeye gitmez. gitmek zorunda kalırsa. cenaze suyunun üzerinden atlatılır. eli-yüzü cenaze suyuyla yıkatılır. · Başka bir kırklı kadınla karşılaşırsa. karşılıklı iğne değişirler. · 40’ıncı günü bir tasın içine 40 adet küçük taş. 40 adet gül veya mevsim çiçeği atılır. Kimileri 40 taş yerine 40 metal para atarlar. Bu tastaki suyu süzerler. bunu 39’ar kez annenin ve çocuğun üzerine dökerler. 40’ıncı su kalan suyun tümüdür bu da dökülür. böylece kadın ve çocuk ayrı ayrı kırklanmış olur. Çocuğa giysisi giydirilir.Kimi yerleşim birimlerinde anne çocukla birlikte kırklanır. Şimdilerde kent ve kasabalara yerleşen Tahtacılar. kırklı kadın ve çocuğu hamama götürüyorlar. · Nazarı değen kadın varsa. çocuk ona gösterilmez. · Kadın görürse. bir parça giysisinden bez kesilerek alınır. Çocuğu olmayan kadına Antalya yöresinde “Kasnak” adı verilir. Sütü olmayan kadının yerine başka bir kadın çocuğa süt verir. buna süt annesi denir. Nazar değmesin diye nazar boncuğu. üzerlik. çöre otu. sarımsak kökü ile nazarlık yapılır. çocuğun kundağı veya yatağına asılır. Çocuk devamlı ağlarsa. kurşun dökülür. Önceki çocukları kız olanlar. oğlan olsun diye kızlarına Songül. Sonnur. Yeter. Döne. Döndü gibi adlar verilir. Yeniden kız doğarsa. Kısmet adı verilir. Çocuğu yaşamayanlar ise Dursun adını verirler. Ad verme: Anne-baba. çocuğuna adını kendileri koymaz. aile büyüklerine bırakırlar. Oğlan olursa şu kız olursa bu gibi değerlendirmeler yapılır. Genellikle eski ataların adları yaşatılır. Doğumun yedinci günü çocuk tuzlanır. Tuz yemeği adı altında köylüye bir yemek verilir. Bu yemeğe yalnız köyün kadınları çağrılır. Bir yandan çocuk tuzlanır. diğer yandan da tespit edilen ad çocuğa verilir. Daha önceleri ölmüş ataların adları verilirken şimdi Özlem. Özgür. Sevgi. Barış. Umut. Türkü. Pınar. Irmak. Deniz gibi adlar konmaktadır. Eski ve geleneksel Ali. Fatma. Veli. Gülsüm. Emine. Zeynep. Hasan. Hüseyin gibi isimler daha az konmaktadır. Köylerde aşerme. albasması. alkarası. kırklama. nazar değmesi. “gözdeğmesi”. 40 basması gibi olgular. azalarak da olsa yaşamaktadır. Eğitim oranı yükseldikçe. bu tür olgular yerini yitirmektedir. Günümüzde köy ebelerinin yerini. diplomalı ebeler almışsa da birçok köyde ve ağaç kesimi yapılan obalarda köy ebesinin doğurttuğu kadın sayısı hayli fazladır Sünnet Dügünü Her ailenin. erkek çocuğu sahibi olduktan sonra ilk telaşı. çocuklarını sünnet ettirmek. kaygısıdır. Bu hal ve kaygı. İslami bir adet olarak yaşanmaktadır. Sünnet olacak çocuklar bir hafta önce haberdar edilir ve sünnet olacak çocuklar olarak topluca sünnet olurlar: Sünnet bittikten sonra Hocalardan mevlit ve ilahilerle devam eder ve arkasından toplu pilav ziyafeti verilir. çocuklara hediyeler takılır. Çankırı'da bulunan köylülerimiz Çankırı adetlerine göre Düğün Başlangıcı: Çankırı'da sünnet düğünleri genellikle sonbahar mevsiminde yapılır. Çünkü bu mevsim. her aile için bir çok telaşın son bulduğu ve her şeyin bol olduğu bir mevsimdir. Düğün öncesinde. sünnet olacak çocukları için evlerde birer yatak (Karyola veya somya) süslü olarak hazırlanır. Çocuk tek ise tek yatak. bir kaç tane ise bir karyolaya üç dört çocuk yatırılır. Ev. bir bayram yeri gibi süslenir. Sünnet edilecek çocuk için hazırlanan düğüne. matbu olarak yapılmış davetiyeler ile eş dost ve akrabalar çağrılır. Davetlilere pilav. ayran asıl olmak üzere. ailenin durumuna göre yemek ziyafeti verilir. Yemekten sonra mevlit okutulur. ilahiler söylenir. Çocuklar ise. alınlarında "maşallah" yazılı ve özel olarak hazırlanmış sünnet elbiseleri giydirilmiş vaziyette. arabalarla şehirde gezdirilir. Ki bu hal çocuğu sünnet olmağa iyice alıştırır. ısıtır diye kabul edilmektedir. Sünnet olacak çocuklar. evde hazır bulunan sünnetçi önüne getirilince. hafızlar tarafından "aşr-ı şerif" okunur. fatihalar okunur. Bu esnada çocuk veya çocuklar sünnet edili |
Örf Ve Adetlerimiz
Asker Uğurlama
ASKERE UĞURLAMA Askere gidecek delikanlılar bir düğün bir bayram havası içinde askere uğurlanır. Muhtarlar sevk pusulalarının dağıttıktan sonra mahalle ve köylerde gençleri heyecan sarar. Bunlar askere gitmeden önceki son birkaç gününü dinlenerek. arkadaşları ile eğlenerek be büyüklerini ziyaret ederek geçirir. Hele son gece sabahlara değin eğlenilir. Askerliğe gidecek delikanlıya ısmarlaşırken büyükler tarafından para. mendil. çorap gibi hediyeler verilir. Aynı istikamete veya birliğe sevk edilen gençler ilçeden dört beş kişilik gruplar halinde ayrılır. Bunlar evden çıkarken anaları peşlerinden su döker. Kalabalık bir grup tarafından bazen davul zurna eşliğinde şehre kadar getirilir ve oyunlar oynanarak otobüslere bindirilir.askere uğurlama sırasında silahlar. fişeklerde patlatılır. İSLAMİYETE GÖRE ÖLÜM VE ÖLÜM TÖRENİ Kur'an-ı Kerim'in Ankebut suresinin 57. ayeti "Herkes ölümü tadacaktır" diyerek bu kaçınılmaz sona vurgu yapar. Ancak bu son derece dünyadaki hayatın sonudur. İsra suresinin 99. ayeti "Allah onlar için bir son biçti" diyerek bu kaçınılmaz sona işaret eder. Bu dünyadaki hayatı sona eren kişi ahirette sonsuza değin yaşayacaktır. Peygamber bir hadisinde "Kabir cennet bahçelerinden bir bahçe ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur" diyerek ahiret hayatının mezardan itibaren başladığı inancı İslamiyet'te kabir azabı sözünde somutlaşır. İslamiyet'e göre beden gömüldükten sonra çürür. yok olur; ancak ruhu sonsuza kadar yaşar. Kabir azabı yaşayacak olan da yine bu ruhtur. Ancak bedenden ayrılan ruh tekrar bedene döndürülebilir. Öldükten sonra dirilme inancı İslamiyet'in temel taşlarından biridir. Bu görüş Bakara suresinde şu şekilde dile getirilir. "Siz nasıl olur da Allah'ı tanımazlık edersiniz ki. cansızken size o can verdi. sonra sizin canınızı gene o alacak. sonra da gene o diriltecek. daha sonra da gene O'na döndürüleceksiniz." Yine aynı konuda En'am suresinin 36. ayeti şöyle der: "Gerçekten çağrıya gelen sadece kulağı işitenlerdir. Ölülere gelince. onları ancak Allah diriltecektir. Sonra onlar gene Allah'a döndürülecektir." İslamiyet'e göre ölünün ardından ağlamak. yas tutmak doğru değildir; çünkü ardından ağlanan ölü kabirde rahat edemez. kabir azabı görür. Peygamber ölünün ardından yas tutmakla ilgili şu hadisi söylemiştir. "Başına. yüzüne vuran. üstünü başını yırtan. cahiliyetteki gibi ağıtlarla yas tutan. bizden değildir." Ancak kadınların ölen kocalarından sonra yeniden evlenmeleri için geçecek süre anlamında yas kabul edilmektedir. Bununla ilgili peygamber bir hadisinde şöyle demiştir. "Allah'a ve ahirete inanan bir kadına üç günden çok ölü yası tutması (süslenmesi anlamında) helal olmaz. meğer ki ölen kocası ola. Ölen kocasıysa henüz gerdeğe girmemiş de olsa dört ay on gün. hamileyse doğurup lohusalığı geçinceye kadar süslenmez. evlenmez." "Yasaklanan yas haykırarak ağlamak. dövünmek. üstünü başını yırtmaktır." Kabir azabıyla ilgili olarak İbn Abbas şunu anlatmaktadır. "Resullullah bir mezarlıktan geçerken iki ölünün yattığı bir yerden sesler işitti ve: Her ikisi de azap olunuyor dedi. Sonra bir hurma dalı isteyerek ikiye böldü ve her iki kabrin başına dikti ve: Bu dallar yaş kaldıkça azaplarının hafiflemesi umulur. buyurdu." Peygamberin bu davranışı dinler tarihi boyunca birçok kültürde görülen mezara ağaç dikme. çiçek bırakma. çeşitli kutsal bitkiler bırakma davranışlarından izler taşımaktadır. İslamiyet'te mezarlara yalvarmak. mezarları türbe haline getirmek hoş bir davranış olarak görülmez. Bu konuyla ilgili. Peygamber. bir hadisinde şöyle der: "Peygamberlerinin kabrini mescit yapan (tapan) Yahudi ve Hıristiyanlara lanet olsun. sakın benim kabrimi mescit yapıp mezarıma tapmayın." İslamiyet'in mezar ziyaretlerindeki pagan uygulamalara bu olumsuz bakış açısına rağmen yurdumuzda bu uygulamalar halen varlığını devam ettirmektedir. Bu kısa açıklamadan sonra İslamiyet'te uygulanan ölüm geleneğini ölüm öncesi ölüm ve ölüm sonrası olarak özetleyelim. |
Örf Ve Adetlerimiz
ÖLÜM ÖNCESİ
Ölmek Üzere Olan Kişiye Yapılan Uygulamalar 1- Öleceği anlaşılan kişi. yüzü kıbleye karşı gelecek şekilde sağ tarafına çevrilir. Kişiye Kelime-i Şehadet getirtilir. Başında bulunanlar da onunla birlikte Kelime-i Şehadet getirirler. 2- Bu sırada kişinin yanında akrabaları bulunur ve bu anda Yâsin ve ya Ra'd suresi okunabilir. ÖLÜM SIRASI Kişi ölünce çenesi bağlanır. gözleri kapatılır. elbiseleri çıkartılır ve ince bir örtüyle üzeri örtülür. Ölünün şişmemesi için ölünün üzerine bir demir parçası konur. Yıkanıncaya kadar ölünün yanında Kur'an okumak yasak olmamasına rağmen yapılmaması gereken bir davranıştır. Ölünün Yıkanması İslam inancına göre ölünün yıkanması gerekir. Bunun için ölü. teneşir üzerine veya yüksekçe bir yere sırtüstü yatırılır. Sonra ölüye abdest aldırılır. Abdeste önce yüzden başlanır. ağza ve buruna su verilmez; parmağa sarılı bir bezle dudaklarının içi. dişleri ve burun delikleri ıslatılır. Kolları yıkanır. başı meshedilir. ayakları yıkanır. Abdest bittikten sonra üzerine ısıtılmış su dökülür. saçı ve sakalı başı ve bedeni iyice temizlenir. Sonra sol tarafına çevrilerek sağ tarafı. sağ tarafa çevrilerek sol tarafı yıkanır. Yıkayıcı. ölünün karnına yavaşça dokunarak ölünün vücudundan bir şey çıkarsa onu da yıkar. Ölüyü yıkarken her organı üç defa yıkamak sünnettir. Ölünün tırnak ve saçları kesilmez. Saçları ve sakalı kesilmez. Erkek ölüyü erkek. kadın ölüyü kadın yıkar. Kadın. ölen kocasının cesedini yıkayabilir; ancak erkek ölen karısını yıkayamaz. Kefenleme İslam'da kefen üç çeşittir: a) Sünnet Kefeni: Erkekler için gömlek. izar ve lifafe olmak üzere üç kattır. Boyun kökünden ayaklara kadar uzanan gömleğin yeni ve yakası yoktur. İzar ve lifafe baştan ayağa kadar uzanır. Lifafe. İzar ve gömleğin üzerine giydirilir. İzardan biraz daha uzun tutulur. Kadın kefeninde ise bunlara ek olarak baş ve göğüs örtüsü kullanılır. b) Kifayet Kefeni: Ölen kişinin maddi durumunun bozukluğuna paralel olarak kifayet kefeni ile yetinebilir. Bu kefen izar ve lifafeden ibaret olup ölen kadınsa bunlara ek olarak baş örtüsü dahil edilir. c) Zaruret Kefeni: Zorunluluk halinde ölü. ne bulunursa onunla kefenlenir. "Kefen hazırlandıktan sonra tütsülenir" "Sünnet kefen şöyle yapılır: Önce lifafe yayılır. Onun üzerine izar konulur. Daha sonra ölüye kefen gömleği giydirilip izarın üstüne konur. İzar önce ölünün soluna. sonra sağına sarılır." Lifafe de sağa. sonra sola sarılır. Ayaklarının altından ve başının üstünden bağlanır." "Kadın cenazenin kefenlenmesinde. kadının saçları ikiye ayrılarak göğsünün üstüne konur. Kadın kefenlendikten sonra başı ve yüzü başörtüsü ile örtülür. İzarın üstünden göğüs örtüsü bağlanır. Göğüs örtüsü. göğüsten göbeğe veya dizkapaklara kadar olan bir örtüdür." Daha sonra ise lifafe sarılır. Cenaze Namazı Ölen bir kişinin cenaze namazının kılınabilmesi için. her şeyden önce Müslüman olması ve ölünün yıkanmış olması gerekir. Bunun yanında ölünün vücudunun bütünlüğünü korumuş olması. yani başı ile beraber vücudunun yarıdan çoğunun olması şarttır. Cenaze namazını topluluk içinde birkaç kişinin kılması da yeterlidir. Tüm topluluğun kılması şart değildir. Cenaze namazını. usulünü bilen herkes kıldırabilir." Ölünün Gömülmesi "Cenaze namazından sonra ölü mezara konur. Mezarın en az göğüs hizasına kadar kazılması şarttır. Ölü gömülürken kefenin bağları çözülür ve sağ yanına yatırılarak kıbleye yöneltilir." "Ölü kadın ise. ölünün en yakınının onu mezara koyması gerekir. Kadının mezara inmesi yasaktır. Mezarların üzerine yapı yapmak. süslemek. islamda haramdır. Ancak taş dikmek. isim yazmak. ağaç dikmek yasak değildir." Telkin Ölü mezara konulduktan sonra ve üzeri toprakla örtüldükten sonra topluluk mezarın başına oturarak. imam veya başka birisinin okuduğu Kur'an-ı dinler ve ölünün ruhuna fatiha okur. İslamiyet'e göre bütün insanlar ister Müslüman olsun. ister olmasın ölüp de mezara konunca Münkir ve Nekir adlı iki melek tarafından sorgulanır. Sorgu dinsel olup ölünün Müslüman olup olmadığını saptamak için yapılır. Cenazenin defin edilmesi sırasında imamın mezar başında verdiği talkın (telkin) sorgu sırasında ölünün korkudan dilinin kekelememesi içindir. ÖLÜM SONRASI Taziye Ölünün yakınları. komşuları. akrabaları tarafından ziyaret edilerek "Allah size sabır ve ecir versin. hüküm Allah'ındır. Allah cennete kavuştursun" denilerek teselli edilirler. Ölünün gömülmesinden sonra kederli olan ve yalnız kalan ölü evinin ziyaret edilmesi. yani taziye hususunda peygamber "Kim felakete uğrayan kardeşini taziye ederse. Allah ona kıyamet gününde ikram elbiseleri giydirir" demiştir. Taziye üç gündür; ancak uzakta olanlar daha sonra da taziyeye gelebilirler. Bu süre içinde komşular yemek yaparak ölü evine getirirler. Mezar Ziyareti İslamiyet'e göre kabir ahret âleminin başlangıcıdır. Ölümü her canlı tadacaktır. Ölüm. yok olmak değildir. Bir evden bir eve göç etmek gibidir. Ölen her kişi kıyamette. dünyada yaptıklarından hesaba çekilip cennete veya cehenneme gönderilinceye kadar kabirde kalacaktır. Kabirde. hem ruha hem de bedene nimet ve azap vardır. Peygamberler. veliler ve şehitler mezarlarında da diridirler. Kabirde ölü kendini ziyarete gelenleri tanır. Bunun için kabirde bulunan ölülere selam vermek sünnettir. Bir hadiste peygamber" "Bir kimse din kardeşinin kabrini ziyarete gider ve mezarı başında oturursa onu tanır ve selamına cevap verir" demiştir. Ölü. kabrinde bilinmeyen bir hayatla diridir. Müslümanların kabrini ziyaret etmek. peygamberin de yaptığı. tavsiye ettiği bir davranıştır. Bir hadiste peygamber "Kabirleri ziyaret ediniz! Kabir ziyareti. ölümü hatırlatır" ve "Kabir ziyaretini size yasaklamıştım. Şimdiden sonra ziyaret edebilirsiniz. Böylece ibret alır. gafletten uyanırsınız" demiştir. |
Örf Ve Adetlerimiz
hıdırellez geleneği
Hıdrellez gelenekleri 6 Mayıs günü bütün yurtta olduğu gibi ilimizde de kutlanmaktadır. Ancak ilçeler arasında bazı değişikliklerde görülmektedir. Bolu'nun her ilçesinde piknikte salıncağa binme adeti görülür. böylece günahların atılacağına inanılır. Ortak bir diğer özellik sütü mayalamadan bırakmaktır. Hızır'ın geleceği ve süte dokunarak mayalanacağı düşünülmektedir. Seben ilçesinde mayasız süt yoğurt olursa bir sene boyunca o yoğurttan yoğurt mayalanır. Göynük'te süt yoğurt olursa bu yoğurttan birer parmak alınarak diğer yiyeceklere de sürülür. Seben de hıdrellez dini bir gün gibi nitelendirilmektedir. Temizliğe özen gösterilir. Kekik bitkisinin hıdrellezden sonraki günlerde toplanırsa şifalı olacağına inanılır. Genelde kutlamalar için suyun ve yeşilliğin bol olduğu bir yer tercih edilir. Mengen ilçesinde hıdrellezin bir gün öncesi akşam herhangi bir gül ağacının dibine küp gömülmekte ve sabah manilerle açılmaktadır. O gün hiç bir tarla. bahçe işi yapılmaz. Ev isteyenler evlerinin bahçesine ev. bebek isteyenler bezden bebek yaparlar. Ateş yakılıp üstünden atlanır.Gerede'de davul çalınarak Esentepe'ye gidilir. herkesten odun toplanıp ateş yakılır. yemekler pişirilip. hep birlikte eğlenilir. Kız çocukların saçları örülür. Genç kızlar ısırgan otu koparıp bekletirler. eğer ot solarsa sevdiklerine kavuşamayacaklarına inanırlar. Yeşil soğanlardan iki tane alıp. birine yeşil diğerine kırmızı kurdele bağlanır. Yeşil kurdele ile bağlı soğan bir. iki gün içinde uzarsa sefa sürüleceğine. kırmızı kurdeleli soğan uzarsa cefa çekileceğine inanılır. Kısmeti çıkmamış kızlar için çarşıdan hiç kullanılmamış bir kilit alınır. hıdrellez günü o kişinin başının üzerinde kilit üç defa açılıp kapatılır. üçüncüde açık bırakılır. Yedi çeşit ot veya çiçek toplanıp kaynatılır. suyu ile yıkanıldığında şifalı olacağı düşünülür. Kız çocukları ip üzerine oturtulup saçları taranır. uçları kesilerek ısırgan otu veya asma kökünün dibine gömülür. Mudurnu'da kırmızı gülün dibine kırmızı bezle bağlı para koyulur ve o para bir sene harcanmadan cepte taşınır.Göynük Gürcüler Çayırı. Bey bahçesi Hıdrellez eğlenceleri için seçilmiştir. O gün dilek dilenir sabah ezanında kağıda yazılıp akan bir suya atılır. Giderken de gelirken de kimseyle konuşulmaz. kağıt akıp giderse dileğin gerçekleşeceğine inanılmaktadır. Hıdrellez günü. yılan gelir düşüncesiyle evlere odun getirilmez. Aynı gün dikilen fasulyeler kurtlu olur. Hıdrellez çorbası olarak keşkek pişirilir. Hıdrellez günü yabancı bir insan görülürse misafir edilir. Isırgan otu kaynatılıp içilir veya yemeği yapılır. S harfi ile başlayan süt. sarımsak. soğan. simit. sucuk. salça. sütlaç. salatalık vs. yenilir. Bolu'da üç yol çatağına genç kızlar evlenmek için taş taş üstüne koyarak dilek tutarlar. Ağaç kaşıklar ateşe atılır. eğer yanmayan kaşık varsa Hızırın uğradığına işarettir. O gün ambarlar. kapılar açık bırakılır. Hıdrellez günü ikindi namazından sonra iki rekat namaz kılınıp kıbleye karşı durup niyet edilir. Sabah pencere açılıp; Sabah hayırı bizim olsun Anam babam cennetlik olsun Ya Allah ya kerim Allah Ya Allah kısmet yolla Ya Allah rızk yolla Ya Allah eletip ***ürüp Cehennemde yakma Ya Allah yüzümüzün karasına bakma diye dua edilir. nevruz gelenekleri Kültür Bakanlığı 1991 yılında geleneksel değerlerimizi canlandırarak yaşatmak amacıyla 21 Mart tarihinin Nevruz Bayramı olarak kutlanmasını uygun görmüştür. Bu tarihten itibaren valiliklerin ve yerel yönetimlerin katkılarıyla. her yıl yurt genelinde 21 Mart Nevruz günü olarak kutlanmaktadır. Bayramlar her millette görülen ve toplumun fertleri tarafından benimsenen ortak adetlerdendir. Bütün bayramların dini veya milli bir inanıştan. ortak bir hatıradan. tabiattan veya geleneklerden doğduğu bilinmektedir. Özellikle yeni yıl. yeni gün. yılbaşı gibi adlarla ifade olunan bahar bayramları Türkler arasında coşkuyla kutlanıla gelmiştir. Nevruz geleneği uygulamada bazı farklılıklar olmakla birlikte tüm Türk topluluklarında geleneksel bir niteliktedir. Nevruz Farsça bir kelime olup "Yeni Gün" anlamını taşımaktadır. Orta Anadolu'da bugün "mart dokuzu" diye adlandırmaktadır. Nevruz. gece ile gündüzün eşit olduğu miladi 22 Mart. Rumi 9 Mart gününe rastlamaktadır. Ergenekon destanına göre bugün istiklalin kazanıldığı gündür. Anadoluda "Sultan-ı Nevruz". "Nevruz Sultan". Mart dokuzu" ve "Mart Bozumu" gibi adlarla bilinen nevruz. gelenekleriyle bütün Türk toplumu içerisinde yaşamaya devam etmektedir. Bazı topluluklarda ise bugün Hz. Ali'nin doğum günü olarak bilinmektedir. Yöremizde baharın gelişini kutlamak amacıyla halk gruplar halinde mesire yerlerine giderler. Bugün aynı zamanda türbeler ziyaret edilir. dilekler tutulur. Kırlarda çeşitli eğlenceler düzenlenir. Maniler söylenir. niyet çekilir. baharın ilk çiçekleri toplanır. Sabah erken kalkılır. nevruzun ilk suyu ile yıkanmak geleneği vardır ve bugün özenle giyinilir. Soğan kabuğu ile boyanmış yumurtalar pişirilip yenilerek bolluk ve bereket dileklerinde bulunulur. Yüksek bir tepeye ateş yakılarak baharın geldiği müjdelenir. Mudurnu ilçesinde nevruz "hep cennet". Göynük ilçesinde "Mart dokuzu". "beddam" gibi isimlerle anılmaktadır Türk Örf Ve Adetlerine Göre Kına Gecesi... “Türk - İslam Geleneğinde; hem sağlık. hem güzellik.hem de törensel açıdan özel bir yeri olan ve Dede Korkut hikayelerinde de sözü edilen kına.Türk inanç sistemine adanmış olmanın da işaretidir. Bunun içindir ki;”Vatana Kurban Olsun” diye asker adayına. “Allah’a Kurban Olsun” diye kurbanlık koçlara . ”Eşine Kurban Olsun” diye geline kına yakılır.Kınasız gelinin cennete gitmeyeceğine inanılır.Anadolu’nun her tarafında yaygın olan kına yakma geleneği.Anadolu dışındaki Türklerden;başta Kıbrıs Türkleri olmak üzere.Bulgaristan Türkleri.Gagauz Türkleri ve Karay Türkleri ile Azerbaycan Türkleri’nde vardır. Bize ninelerimizden kalma bu gelenek özellikle Anadolu da genç kızların hepsine evlenmeden birkaç gün önce düzenlenir.Kına geceleri hüznün yoğun olarak yaşandığı bir gündür.Geleneksel yapının yoğun yaşadığı bölgelerde hala eski önemini korumaktadır.Ancak büyük. kentlerde ise artık yapılmamakta veya sadece eğlenceden ibaret birgün olma niteliği taşımaktadır.Daha önceleri kızın evden ayrılışı. son vedalaşması biçimindeyken. günümüzde eğlenceye dönük. nikahla evleniliyorsa düğünün yerini alan bir eğlence durumuna geçti. Ancak gelin adaylarımızı da düşünerek geleneksel kına gecesini sizlere en ince ayrıntısına kadar anlatıcağız. Geleneksel kına gecesi düğünden bir gün önce kız evinde yapılır.Çok yakın akrabalar ve genç kızlar kına gecesine katılır.Kınanın yakılacağı gün kız evine bayrak asılır.Bayrağın asılması düğünün başladığı anlamına gelir.Geline yakılacak kına oğlan evi tarafından alınır.Çoğu zaman kız evine gece öncesinde çerezlerle birlikte gönderilir.Kimi zaman da giderken götürülür.Özenle hazırlanan kına tepsisinde çerezler. tatlılar. kına çöreği veya kına helvası bulunur.Oğlan evinden gelenler kız evinde karşılanarak ağırlanır. |
Örf Ve Adetlerimiz
Gelin önce şık bir elbise giyer ancak kınanın yakılmasından önce üzerini değiştirerek “Bindallı” denilen kadifeden yere kadar uzanan kaftan türü bir giysi giyer. Gelinin başına kırmızı bir örtü örtülür.Gümüş veya bakır tas içerisinde “Başı bütün” diye adlandırılan analı babalı. başından ayrılık geçmemiş bir kadın tarafından kına karılır.Kınanın içine bozuk para konur.Bu hem bereket dileği. hem de kına yakan kişiye baht açıklığı sağlamak amacına yöneliktir.Kına yakılmadan önce gelin ve damadın oturması için salonun ortasına birer sandalye konur.Erkek tarafının getirdiği kına. etrafı mumlarla süslü bir tepsi içine hazırlanır.Genç kızların ellerine birer mum verilir.Önce elinde kına tepsisiyle genç bir hanım arkasından gelin onun arkasından da ellerinde mumlar olan genç kızlar türkü söyleyerek boş sandalyelerin etrafında dönerler.Daha sonra gelin ve damat sandalyeye oturur.Bu arada baş övme. gelin okşama. yakım denilen içli kına türküleri söylenir.Amaç gelini ağlatmaktır.Kına gecesinde gelin kız mutlaka ağlar.Eğer ağlamazsa “Kocada gönlü var” şeklinde yorumlanır ve ayıplanır.Gelinin eline kına yakılırken “Gelin elini açmıyor…” denir ve bunun üzerine erkek tarafı gelinin avucuna küçük bir altın koyar.Avucunu açan gelinin avuçlarına kına yakılır. ellerine tülbent bağlanıp eldivenler geçirilir.Erkeğe de aynı şekilde kına yakılıp eldiven geçirilir.Kına yakan kişinin bir hata yapmaması gerekir.Kınanın yanlış yakılması o kişinin cezalandırılmasını gerektirir.Ceza olarak bir hayvan kesmek zorundadır.Kına yakıldıktan sonra gelinin başındaki kırmızı örtü açılır ve kına misafirlere dağıtılır.Dağıtım sırasında para kime çıkarsa darısının ona olacağına inanılır.Özellikle genç kızlar unutmayın! Gelinin evlenmemiş bekar bir arkadaşı kimseye çaktırmadan kırmızı kına örtüsünü gelinin başından çalarsa onun da kısa sürede evleneceğine inanılır.Tüm bunlardan sonra türküler söylenmeye oyunlar oynanmaya devam edilir böylece gece sona erer.Sabah kızlar erkenden kalkarak gelinin elindeki kınayı yıkarlar.Elinin ortasına konmuş olan para da fakir bir çocuğa verilir veya güveye götürülüp bahşiş alınır.Güvey bu parayı cüzdanında taşır.”
Tel Helva Unutulmaya Yüz Tutan Gelenkler Arasında! Sivas'ta eski ramazan günlerinde uzun emeklerle ortaya çıkarılan tel helva. şimdilerde tamamen unutulmaya yüz tutan gelenekler arasında yer alıyor. İnsanları birbirine yaklaştıran. toka açlığı. zengine yoksulluğu hatırlatan ramazan ayının gelenekleri. zaman ve yeniden biçimlenen yaşam alışkanlıkları doğrultusunda değişiyor. Bu değişim sürecinde Sivas'ta da ramazan ayına özgü gelenek ve göreneklerde de değişiklik gözleniyor. Ramazan akşamlarında eşin dostun eğlence amacıyla bir araya gelerek yaptığı tel helvan bugünlerde unutulmaya yüz tutuyor. Tel helvanın yapımına başlamadan önceden eşe-dosta haber verilerek. işi bilen kişilerin komutlarıyla helvanın yapımına başlanırmış. "Tel helvanın. iki ölçü şekere. bir ölçü su katılıp ateş üzerinde karıştırılarak meyanesi hazırlanır. Rengi koyulaşan meyaneye limon sıkılır. Dibi yağlanmış bir leğene boşaltılan meyane. soğumaya bırakılır. Diğer yandan da tereyağında pembeleşinceye kadar un kavrularak hazır hale getirilir. İyice soğumuş olan meyane. bıçak yardımıyla tepsiden alınır. Akideleşmiş şeker. usta ve yardımcılar tarafından sıkıla sıkıla yumuşatılarak uzatılır. En az 10-15 kere yapılan bu işlemden sonra iki ucu simit gibi birleştirilerek yuvarlatılır. Kavrulmuş un ortaya getirilip. una batırılarak işe devam edilir. Odada bulunan usta helvacıların talimatıyla bir usta bir acemi olarak oturulan halkada çekile çekile büyültülen helva. leğene sığmaz hale gelince 8 şekli verilerek çevrilir. Yani yeniden küçültülür ve tekrar çevrilmeye başlanır. Kavrulmuş un. meyaneye yedirilir. Avuç içlerinin maharetli olması istenen helva çekme işinde. eğer incelmemiş helva parçaları olursa buna kaşık sapı denilir ve helva çekene o sert kısım yedirilir. Yine tel dökmeyip bulgur bulgur olması da arzulanan bir şey değildir |
Örf Ve Adetlerimiz
Anadolu'da Ölümle İlgili Adet ve İnanışlar
Anadolu'da Ölümle İlgili Adet ve İnanışlar Toplum hayatı birçok alanda değişik inanma. adet. töre. tören. ayin. kalıp davranış vb. tarafından kuşatılmıştır.Gelenek görenek ve inançların daha etkili olduğu özellikle küçük yerleşim birimlerinde.geçiş dönemlerinden olan ölüm de toplumsal yardımlaşma ve dayanışmanın yoğun olduğu alanlardan biridir. Kişinin beden olarak yok olurken ruh olarak yaşamaya devam etmesi şeklinde değerlendirilen ölüm. çoğu zaman korkulan bir süreç olarak karşımıza çıkar. Bu korkunun yarattığı bilinçaltı baskıyla da alışılmışın dışındaki bazı davranışlar. meteorolojik olaylar (yıldız kayması. gök gürlemesi. poyraz vb.).hayvanların hareket ve sesleri (köpek uluması. baykuş ötmesi. horozun vakitsiz ötmesi vb.). rüyada görülenler (tabut. gelinlik.düğün-dernek.deve.ev yıkılması. diş düşmesi. soğan. biber vb.). araç –gereçlerle (ayakkabının ters dönmesi. makasın ağzının açık kalması. evin tavanının gıcırdaması vb.) ve cenazeyle ilgili (boynunun eğri olması. etinin cıvık olması vb.) kimi durumlar. hastayla ilgili psikolojik ve fizyolojik değişiklikler (renginin sararması. yiyip içmesinin kesilmesi ya da artması.bakışlarını bir noktada sabitlemesi vb.)ölümün ön belirtisi sayılmıştır. Ölüme yol açacağı düşünülen olaylar karşısında da kaçınma yoluna gidilir.Bunlar arasında vakitsiz öten horozun kesilmesi;kötüye yorulan rüya görüldüğünde hayır olsun diye evde hazırlanan ya da hazır alınan yiyeceklerden fakirlere verilmesi.rüyanın akan suya anlatılması;cenaze ***ürülürken hamile kadınların ve küçük çocukların uyuyorlarsa kaldırılması;cenaze olan evde su kaplarının boşaltılması.cenazenin ***ürülmesiyle birlikte evin süpürülmesi;yıkama suyunun kaynatıldığı kazanın ters çevrilmesi vb. uygulamalar yer alır. Ölüm sırasında kişinin rahat can vermesi sağlanmaya çalışılır.Bunun için öleceği anlaşılan kişinin başının altındaki yastık alınır.ağzına su verilir.yanında yüksek sesle ağlanmaz.uzaktaki yakınları çağrılır.Gelememişlerse üzerine onlara ait eşyalardan ya da fotoğraflardan konur. din görevlisi çağrılır ya da bilenler Kuran-ı Kerim okur. Ölümün gerçekleşmesiyle birlikte cenaze / mevta genellikle öldüğü yerden. rahat döşeği adlandırılan ve yere hazırlanan yatağa alınır. Çenesi ve ayakları (iki başparmağından) bağlanır.Eğer gece ölmüşse ve uzaktan gelecek bir yakını varsa bekletilir. Bekletme süresi genellikle 14-15 saati (akşam ölmüşse ertesi gün öğleye kadar.sabah ölmüşse ikindiye kadardır) geçmez. Cenaze bekletilirken üzerine şişmemesi için bir demir parçası konur. Cenaze bekletilirken yalnız bırakılmaz.Ölüm haberi iletişim araçlarından yararlanarak camiden okunan sela vasıtasıyla çevreye duyurulur. Bundan sonraki süreçte cenazenin öbür dünyaya yolculuğunu kolaylaştıracağı düşünülen işlemlere girişilir.Bu uygulamalar aynı zamanda ölümün getirebileceği kötü etkilerden geride kalanları korumaya yöneliktir. Ölenin öte dünyaya gönderilişine ilişkin ilk hazırlıklar cenazenin belli kurallar dahilinde yıkanması ve kefenlenmesiyle başlar. Kadın cenazeyi kadınlar. erkek cenazeyi erkekler yıkar.Yıkayıcılar bu işin kurallarını bilen ve tecrübeli olan kişilerdir. Yıkama köylerde evlerin içinde ya da bahçesinde teneşir tahtasının üzerinde yapılır ve yıkamanın yapıldığı yere fazla kişi alınmaz. Yıkama işlemi bitince bazı yörelerde yakınları. cenazenin üzerine bir tas su dökerek helalleşirler.Yıkama büyük kentlerde mezarlık gusülhanelerinde yapılır.Kefen olarak kullanılan bezin rengi beyazdır.Kadın kefeni erkek kefenine göre daha fazla parçadan oluşur.Kadın cenaze kefenlenirken genellikle kefenin içine kına (yıkama öncesinde bekletilirken de eline kına yakılabilir).çörekotu.gülsuyu.zemzem vb. dökülür.Cenaze bekletilirken ya da kefenlerken kötü koku olmasın gerekçesiyle tütsü yapılabilmektedir.Kefenlenen cenaze tabut ya da sal içine konarak cenaze namazının kılınacağı yere ***ürülür.Cenaze namazı mezarlıkta ya da camide kılınır.Cenaze namazına genellikle kadınlar katılamaz. Cenaze namazının ardından tabut. gömüleceği mezara ***ürülür.Mezar. tabut getirilmeden önce hazırlanır.Genellikle kadın mezarı erkek mezarına göre daha derin kazılır.Bir çok uygarlığa mekanlık eden Anadolu’da Arkeolojik kazılar sonucu değişik gömme şekillerine rastlanılmıştır. Küp içinde. sanduka içinde.lahit içinde üst üste katlardan oluşan bölmeler içine yatırılmış halde. höyük ve tümülüs içinde. mumyalanmış olarak vb.Günümüzde ise yaygın olanı;mezarın düz bir şekilde kazılması ya da içine ayrı bir oygu (leht. sapıtma vb.) açılarak cenazenin oraya yatırılması şeklindedir. Oygu. ağaç parçalarıyla. kerpiçle. tuğlayla ya da briketle örülür sonrasında üzerine toprak atılır. Cenaze mezara genellikle tabutsuz konur. Gömülme işleminin tamamlanmasıyla birlikte din görevlisi ya da bilen bir kişi tarafından cenazeye öbür dünyada yardımcı olacağı inancıyla telkin verilir. Mezarın üzerinin yapılması için toprağın çökmesi beklenir. Bu süre genellikle bir yıl sonrasıdır. Mezarların baş ve ayakucunda ya da sadece başucunda mezartaşı bulunur.Mezarlar ahşap. taş. beton ya da son zamanlarda mermerden yapılabilmektedir. Mezarlar genellikle –köylerde olsun daha büyük yerleşim birimlerinde olsun- ortak kullanılan mezarlıklarda bulunmakla beraber aile arazisi içine yapılmış olanları da vardır. Bazı kentlerin geniş mezarlıklarında aile mezarları oluşturulmuştur. Mezar üzerine genellikle su bölmesi ya da kabı konur. çiçek dikilir.Başına çeşitli ağaçlar (çam.söğüt.dut.selvi.kavak vb.) dikilir.Mezartaşına süslemeler yapılır. ölen kişinin adı-soyadı.doğum-ölüm tarihi bazen de edebi niteliği olan sözler yazılır. Mezartaşları yapıldığı çağı yansıtmasıyla da birer tarihi belge özelliğindedir.Mezarın üzerine basılmaz ve hayvanların mezarlığa girmemesine dikkat edilir.Büyük kentlerde cenaze işlerini alan –ölüm ilanının verilmesinden defin işleminin yapılmasına kadar- ticari kuruluşlar da vardır. Cenazenin gömülmesinin ardından cenaze evindekileri teselli etmek amacıyla mezarda ya da eve gelmek suretiyle baş sağlığı dilenir.Baş sağlığı için cenaze evine gelip gitmeler bir süre devam eder.Bu arada cenaze çıkan evde (köylerde) genellikle ilk 2-3 gün yemek pişirilmez; yemekleri komşular getirir. Ölünün ardından üçü. yedisi.kırkı.elliikisi.yılı şeklinde dinsel törenle ve yemekle anıldığı günler düzenlenir.Bu günlerde cenazenin kimi değişimler yaşadığına inanılır ki bunlardan en yaygın olanı kırkında ya da elliikisinde cenazenin etinin kemiğinden ayrıldığı. dolayısıyla o gün yapılanların ölünün acısını azaltacağına ilişkindir.Diğer yandan ölen kişi memnun edilerek ondan yakınlarına gelebilecek bir zarar da önlenmiş olur. Özel günlerde (ölünün üçü.yedisi.kırkı.bayramlar.Perşembe günleri vb.) pişirilen ve dağıtılan helvanın ya da diğer yiyeceklerin kokusunun ölüye gittiğine inanılır. Ölen kişinin öte dünyada rahat etmesini sağlamaya yönelik uygulamalardan bir diğeri de borçlarını gidermek amacıyla yapılan devir. ıskat. kefaret. dardan indirme vb.dir.. Söz konusu uygulama farklı isimlerle ifade edilse de aynı işlevi yerine getirmektedir.Ölen kişinin eşyalarından (elbise. ayakkabı vb.) bazıları hatıra olsun diye evde saklanırken pek çoğu da fakir olanlara dağıtılır; alan olmazsa ve işe yaramayacak durumdaysa da yakılır. Cenaze olan yerde o gün düğün varsa davul-zurna çalınmaz.Daha sonraki günlerde de cenaze evinden izin alınır. Söz konusu durum kentlerde yaşayanlar için değil köyler gibi yüz yüze ilişkilerin daha yoğun olduğu küçük yerleşim birimleri için geçerlidir. Yakınlık duyduğumuz ya da tanıdığımız birinin kaybıyla duyulan acı ve üzüntü toplumsal kalıplar içerisinde yaşanır ve bu sürecin adı da yastır.Cenaze evindekiler ve cenazenin yakınları bir süre (40 günden 1-2 yıla kadar) eğlenceli ortamlarda bulunmazlar. yeni elbise giymezler. Kimi yörelerde erkekler 1-2 hafta tıraş olmaz. Cenaze için ağıtlar yakılır.Yas süresi ölen kişi genç ise daha uzun sürer. Ölen kişinin ruhunun her yerde gezdiğine ve kimi zamanlarda evine ziyarete geldiğine. kendisi için bir şey yapılıyorsa memnun ayrıldığına. yapılmıyorsa üzgün ayrıldığına inanılır. Mezar ziyaretleri daha çok bayramlar ve arife günlerinde yapılmaktadır. Bu ziyaretlerde mezar başında dualar okunmakta; mum. tütsü yakılabilmekte. para. şeker. lokum. evde hazırlanmış yiyecekler dağıtılabilmektedir. |
Örf Ve Adetlerimiz
Hızlı değişimlerin ve teknolojik alanda önemli gelişmelerin yaşandığı dünyamızda şu da bir gerçektir ki; insanoğlu için ölüm kaçınılmaz bir sondur. İşte toplumu kuşatan söz konusu inançlar ve uygulamalar da kaçınılmaz olan bu sonun daha kabul edilebilir olmasını sağlamak şeklinde bir işlevi yerine getirmektedir.
MEZAR TAŞLARI YAZILARI Mezar taşları. gerek yapısal özellikleri. gerekse üzerindeki yazıları ile Türk'ün zengin iç dünyasını. ince beğenisini. yüce düşüncesini gösteren en güzel örneklerdendir. O mezar taşları ki. yerine göre bir tarih. yerine göre bir ağıt. çok kere de ölenin dilinden duyulan acı ve elemli bir yankıdır. Biçimlerinden. yazılarından. kişilikler ile kimlikler anlaşılır. Kabristanlar birer müze. mezar taşları da buralarda yatanların anıtı. varlıklarının kanıtıdır. Yaşlıların taşlarında kişilikler. gençlerinkinde dünyaya doymamışlığın özlemi vardır. Kimisi ecelinden. kimisi umulmadık bir olaydan göçüp gitmiştir. İyilikler. güzellikler tüm acılığı. çıplaklığı ile o taşlarda sergilenmiştir. Okuyanda kimi gözyaşı. kimi de derin bir düşünce görülür. Bu düşünce karşısında gerçek felsefe o taşın başında yapılır. Gelenekler. görenekler. toplumun sosyal yapısı da yer alır o taşlarda. Dilekler. istekler vardır onlarda. Dünyanın hiçliği da anlaşılır o taşlarda. Çalışmanın. başarının gizi vardır üzerindeki satırlarda. Eski Türklerde "Balbal" denirmiş bu taşlara. Balballar. kahramanlığını gösterirmiş eski Türklerin. Bugünküler ise aynı ulusun yaşam felsefesini. duygu ve düşüncesini. evrene bakış açısını. inancını. dünya görüşünü koyuyor ortaya. Aynı zamanda dil ürünlerinin güzel örnekleridir mezar taşları.Dilciye.tarihçiye. folklorcuya. felsefeciye. edebiyatçıya zengin bir hazinedir. hazine gibi sunulmuş büyük bir armağandır. Kısaca söylemek gerekirse mezar taşları; tarih yapraklarıdır.geçmişten gelen edebiyat sayfalarıdır. Tarihin unutulmuş sayfaları bile vardır orada. Yazık ki. mezar taşları da zamana dayanamıyor.zamanla yapılan savaşta egemenliğini yitiriyor. doğadan silinip gidiyor.Çağdaş uygarlık yarışı da dünkü mezarları bile eski sayıp ortadan kaldırıyor.Biz insanlar ise ilgisiz.vefasız varlıklarız.Yarınki geleceğimizin mezar taşlarının başına gelenler olacağını nedense anlamıyoruz.anlamak istemiyoruz.Her gün biraz daha onlardan uzaklaşıyoruz. geçmişimizden kopuyoruz. Mezar Taşı Yazılarından Örnekler: İlim ve Maarif ve Hem Vatanperver İdi. Nesline Matuf İdi. Bu Hizmeti Birakup Ahfadına İrtihal Darı Baka Eyledi. Rahat Olsun Cihan İçre Ruhu Pak Ebedi. Akuva Müftisi El Hacci Hafız Şakir Burcu Bey Ruhuna Fatiha. 82 Senelik Muallim Doğumu 1854-Akuva'da.Ölümü İnegöl'de 14 Temmuz 1926 Ey Birader! Dikkat Et Şu Mezarımın Taşına.Akıllı İsen Gafil Olma Aklını Al Başına. Sallanıp Gezer İdim.Bak Ne Geldi Başıma. Akıbet Turap Olup Taş Dikildi Başıma Rizeli Bayram Ruhuna Fatiha 04.04.1935 Bakıp Geçme Ey Muhammed Ümmeti! Ölünün Diriden Bir Fatihadır Minneti. Necdet Çelebi / 1937-1982 Kurtuluş Savaşı Gazisi Hamdi Özşan 1899-1981 Ziyaretçi! Burada Emekli Yarbay Galip Aksoy Medfundur Ruhuna Fatiha / 1908-1954 Bir Kamyon Yaktı Canımı.Devrilip Akıttı Kanımı. Hasret Bıraktı Annem İle Babamı. Okuyunuz Taşımda.Soldum 16 Yaşımda. Beni Rahmetle Anın.Ağlayın Başımda. Ekrem Oğlu Kenan Akman 1960-1976 |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.