![]() |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Ya Bâis: Bâis, ölüleri dirilten, her canlıyı ölümünün ardından yeniden dirilten anlamlarına gelen Yüce Allah’ın İsm-i Şerifidir. Allahım, Sevgili Allahım, Ya Bâis, Karanlığın ve aydınlığın buluştuğu şu demlerde el bağlamış sana gelmişim... Ölen ruhumu, gün be gün solan tabiatı, yok olan canları ve yiten günleri düşünüyorum. Son sözlerimi söyleyemediğim, kendilerine yüreğimi dolduran coşkun sevgilerimi, umutlarımı, düşlerimi anlatamadığım, aniden kaybettiğim, yitirdiğim insanlar geliyor aklıma. Buluşmaların mahşere kaldığı, yok oluşların sürgününde senin Bâis ismin düşüyor aklıma. Aklımda ölü uykusuna yatan her ne varsa diriliyor, aydınlanıyor, yeni baştan can kesiliyor. Merhaba ey sabah! diyorum, sabahın ılık rüzgârına veriyorum alnımı. Ruhum sabah sisi gibi düşüyor yollara, sana geliyor. Ruhumun katresi denize yürüyor, kâinat uyanıyor. Esrar makamında bütün canlılar uyanıyor ansızın... Bin inşirah fikri yıkıyor kalbimi, dilimin düğümü çözülüyor. Şükür Ya Bâis, Her şey aslına dönmektedir… Sevgili, En sevgili, Ya Bâis, Mahşer’in uğultusunu ta kalbimde hissettiğim, her dem ölümü yanı başımda zannettiğim dar-ı dünya bana zindan olmuştur zira. Her gün ölmekte ve dirilmekteyim. Sanki Öz diyara gidilecek bütün vasıtalar dolmuş yola dizilmiş, bir ben kalmışım geriden geriye. Oysa her şey aslına dönmekte, gün akşam olmakta ve esaretimiz hürriyetimize yelken olmaktadır. Can kafesi sıkkındır ve kuşlar gibi döne döne o efsunlu ülkeye yol almaktadır. Ölüm, şairin dediği gibi bize ne uzak ne de yakındır zannıyla çanak çömleklerimizle avunmaktayız. Her şey mütereddit mevzisinde bir su gibi akmaktadır. Nazlı bir ramazan seherinde bütün düşüncelerim seninle, senin esma-i ilahinle yıkanmaktadır. Durulmaktadır kararmış düşüncelerim, solmaktadır mazi, ruhum inanmaktadır. Baki kalan sensin Ya Bâis, gerisi çaresiz ölen canlardır… Alan sen, dirilten sensin… Gören sen, bilen ancak sensin. Allahım, Sevgili Allahım, Ya Bâis, Aklın ucu hiçe değince, şaşkınlığımız, perişanlığımız artmaktadır. Mahşeri düşünen ruhumuz derin bir korkunun girdabına düşmekte, kâbus dolu düşünceler ayak basmaktadır ruhumuzun üzerine. Bu bedene artık iki kez bakmaktadır aklım. Ölene kadar beni taşıyacak sonra çürüyecek, mahşerde yeni baştan toparlanıp beni sarıp sarmalayacak bu bedene senin emanetin hissiyle bakmaktayım nice zamandır. Ölmek ve dirilmek düşüncesi olmasaydı aklımın ve ruhumun merkezinde bunca çirkinliğin ve hiçliğin ortasında yaşamak mı isterdim? Senin aşkın ve sevgin olmasaydı ve dahi yaşamak bir vazife olmasaydı bir geceyi daha çeker miydim, katlanır mıydı nefsim bilmiyorum. Bilen sensin Rabb’im, Gören sen, alan sen ve yine dirilten sensin. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter. Allahım, Sevgili Allahım, Ya Bâis, Sen ki ölüleri diriltir, çürümüş bedenlere yeni baştan can giydirirsin, sen ki tükenmiş hayatlara yeni baştan neşv ü nema verirsin. Sen ki manen ölmüş ruhları Peygamberlerin vasıtasıyla diriltirsin. Senin gücün her şeye yeter. Senden umut kesilmez Allah’ım. Sen ki bitmiş, umut kalmamış denen her hangi bir şeyi yeni baştan capcanlı hayata geri döndürürsün. Sen de imkânsızlık, tükenmişlik, bitiş yoktur. Solan, tükenen mevsimleri yeni baştan giydirip donatan, canlandıran sensin Allah’ım. Viran hanelerin, bozulan bağların, dağılan fasılların yeni baştan tanzimi senin ol emrinle mümkündür. Her şey senin emrine amadedir, her şey senin ilminin sınırları dâhilindedir. Senin hudutlarının ucu bucağı yoktur. Sonsuzluk sana aittir. Hikmetamiz düşüncelerimize kendi özünden tohumlar atıp yeşerten sensin. Sensin ruhumuzun derinlerinde seni aramamıza, seni özlememize vesile olan. Ruhumuzun bütün boğumlarını çözen, ona kendinden güzellikler üfleyen yine sensin. Şükürler olsun sana Rabbim. Sevgili, En sevgili, Ya Bâis, Dar-ı dünyada öyle bir zamandayız ki zamanın diline prangalar vurulmuş, iyi susmuş, güzel küsmüş, doğru eğrilmiş Allah’ım. Aklın süzgecinden akla kara birlikte geçer olmuş. Kalu beladan beri verdiğimiz sözlerin altında kalan yığılmış cansız bedenler gibiyiz. Unutmuşuz, büyüsüne kapılmışız dünyanın. İbadet ve taat ile neşveli olmayan bedenlerimiz bir ölününkinden farksız şimdi. Yaşayan ölüleriz her birimiz. Bizi nefsimizin prangalarından kurtar Allah’ım. Bizi dirilt, bizi sağalt. Senin Bengisu pınarlarından doya doya içsin ruhlarımız. Zifir karanlıklarımızı senin ilahi nurun alsın. Şükürler olsun sana Rabbim. Şükürler olsun. Meryem Aybike Sinan |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Ya Mecîd: Şanı büyük, şerefli, yüksek, hâkimiyeti ve ikramı sonsuz ve her şeye galib olan anlamlarına gelen Yüce Allah’ın İsm-i Şerifidir. “(Allah) yüce arşın sahibidir; Mecîd’dir.” (Bürûc suresi, 15) Bismihi, Yüce Allah’ım, Ya Mecîd, Sen ki azamet ve şan sahibisin. Sen ki bütün kâinatı yaratan, sen ki yerleri ve gökleri donatan, tanzim edensin. Sen ki sonsuzluk sahibisin, ezeli, ebedi ve azizsin. Seni anlatmaya bu sınırlı kalemim ve dahi dilim kâfi değildir. Benim sınırlı aklım, senin sınırsız azametin, hâkimiyetin ve hikmetin karşısında kör ve topaldır Rabbim. Vakit sehere yaklaşmakta ve kâinat derin bir uykuda şimdi. Simsiyah peçesini giyinmiş gökyüzündeki yıldızlar yeryüzünü gözleyen derin ve ışıltılı gözler gibi dikizlenmiş üzerimize. İnsanlar derin bir uykuda. Bir benim uyanık. Devasa çınarların yaprakları hışırtıyla esnerken, kapının dibinde omuz omuza vermiş güller seni tespih ederken, ben ne kadar acizim, ben ne kadar çaresizim böyle? Anlıyorum ki seni bilmem gerektir, Anlıyorum ki seni her dem anmam gerektir, Ve anlıyorum ki sadece sana tapınmam gerektir… Azamet, genişlik, kerem ve ululuk sana mahsus… Seni anbean hatırlamasa yüreğim, Hiç güvende değilim… Sevgili Allah’ım, Ey Sevgili, En sevgili, Ya Mecîd, Zaman yüreğime basarak geçiyor Allah’ım, geçerken ben nefsimin ellerinde yorgun, yılgın, zarar ve ziyan içindeyim. Ruhumun ta derinlerinde verip de tutmadığım sözler aklıma düşüyor birden, utanıyorum. Sen ki geniş keremin, sonsuzluğun, sınırsız ihsanın, yüksek izzetin, hadsiz azametin ve eşsiz Celal sahibi oluşunla beni çokça bağışladın, çokça sevdin, çokça merhamet ettin. Ben nefsime kul- köle oldum, nankörlük ettim, unuttum, sözümü tutmadım, dünyanın malına ve dahi zevklerine kapıldım. Ama gördüm ki öylesine büyük bir yalandayım ki, Öylesine büyük ziyandayım ki, meğer bütün acılarım kendi kendime ettiklerim yüzündendir. Senden uzak düşmemdendir… Unuttuğumdandır. Artık anlıyorum ki seni bilmem gerektir, Anlıyorum ki seni her dem anmam gerektir, Ve anlıyorum ki sonsuzluk sana mahsustur… Azamet, genişlik, kerem ve ululuk sana mahsus… Seni anbean hatırlamasa yüreğim, Hiç güvende değilim… “...Allah’ın emrine mi şaşıyorsun? Allah’ın rahmeti ve bereketi sizin üzerinizdedir, ey ev halkı şüphesiz O, övülmeye lâyık olandır, Mecîd’dir.” (Hud suresi, 73) Rabbim, Ey Sevgili, En Sevgili, Ya Mecîd, Bütün güç ve kuvvet hiç şüphesiz sendedir Rabbim. Ben güçsüz, ben çaresiz, ben kimsesizim bu yalan dünyada. En sevdiklerim sırtını döndü bana, yüz çevirdi. Yeryüzü zindanım imiş meğer çok geç anladım… Çok geç farkettim, insana dayanmamak gerektiğini. Sınırsız sevginin, merhametin, hikmetin, bereketin sadece senin ikliminde mevcut olduğunu unutturmuş dünya bana, unutmuşum. Kötü rüyalar görmüşüm, acılara gark olmuş yüreğim, yenilmişim, savrulmuşum kederden kedere, kendimi taşlara vurmuşum. Nefsimin sırça sarayları yalancı hayallerle avutmuş beni, yalancı teselliler sunmuş dimağıma. Sonra ansızın bir deprem yaşamış yüreğim, tarumar olmuş zavallı gönlüm… Düşmüşüm sırça saraylarından dünyanın, kendimi senin yollarına vurmuşum, sana gelmişim, sana sığınmışım… Şimdi anlıyorum ki sana tapınmak vaktidir sonsuza kadar… Artık anlıyorum ki seni bilmem gerektir, Anlıyorum ki seni her dem anmam gerektir, Ve anlıyorum ki sonsuzluk sadece sana mahsustur… Azamet, genişlik, kerem ve ululuk sana mahsus… Seni anbean hatırlamasa yüreğim, Hiç güvende değilim… llah’ım, Ya Mecîd, Sultanım, Dünya seyahatim öylesine elemli ki kendimi senin iklimine vurduğum zaman, sana yöneldiğim zaman, ruhumu namazla miracına yolladığım zaman kendimi güvende hissediyorum. Bütün yüreğim korkusuzca, kınanacağını düşünmeden, hiçbir kaygı duymadan, bütün gizleriyle kendini sana anlatıyor bu yolculukta. Oysa dar-ı dünyada kime yüreğimizi açtık kınandık, ziyana düştük, kedere duçar oldu yaralı yüreğimiz. En dost bildiklerimiz bile yaralarımız elledi, zora soktu aklımızı. Güvendiğimiz nice dağ çöktü üzerimize, yeni baştan yaralandık. Anladık ki burada güvende değiliz, sırtımızı vermemeliydik dağa taşa… Başımızı secdeye koyduk, Yüreğimizi dualarımıza yükledik saldık senin dergâhına. Anladık ki sonsuzluk sadece sana mahsustur… Bildik ki halimiz ahvalimiz en iyi sen bilirsin, sen görürsün… Ve yine anladık ki sınırsız merhamet, şefkat, hikmet sana mahsustur… Azamet, genişlik, kerem ve ululuk sana mahsus… Seni anbean hatırlamasa yüreğimiz, Hiç güvende değiliz… Rabbim, Allah’ım, Ya Mecîd, Azamet, genişlik, kerem ve ululuk sana mahsustur. Sen fazl ve lütuf sahibisin. Senin hükmün herşeye galiptir Allah’ım. Sen ezelimizi ve ebedimizi her haliyle bilensin. Bizi en iyi bilen ve tanıyan sensin. Senden başka hiç kimse ne bizi tanır, ne derdimizi bilir. Senin lütfun ve kereminle ayaktayız, yaşıyoruz. Her gün bizi milyonlarca tehlikeden ırak tutan, koruyan, merhamet eden, rahmetini ve bereketini selsebil üzerimize yağdıran sensin. Sana hamd ederiz. Sen ki Mecid’sin, bizi şerefinle şereflendir, Sen ki Övülmeye layıksın, bizi kereminle itibarımızı ziyade kıl. Sen ki İzzet ve ikram sahibisin, bize ilim, irfan, salah, sağlık ver, bizi sevdiklerimize bağışla, onları bize… Bütün sevdiklerimizi koru, gözet, onlardan merhametini, şefkatini, rikkatini esirgeme Allah’ım. Bizi ve sevdiklerimizi güvende kıl… Şüphesiz, sen Mecîd’sin, Sen Vedûd’sun, Sen Rahman ve Rahim’sin… Senin her şeye gücün yeter… Âmin… |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Ya Vedûd: Çok seven ve çok sevilen anlamlarına gelen Yüce Allah’n İsm-i şerifidir. “Mahbub-u Ezelinin bir zerre muhabbeti kâinata bedel olur, kâinat Onun muhabbetinin tecellisinin bir cüz’üne bedel olamaz.” (Bediüzzaman) Bismihi, Yüce Allah’ım, Rabbim, Ya Vedûd, Sevgiye ihtiyacımızın hat safhaya vardığıً bu demlerde biliyoruz ki senden başka sevenimiz yok, senden başka bİzi düşünen, bize karşılıksız değer veren, bizi koruyup gözeten yok. Her kimi sevdik, kime inandık, kime yaslandık bizi yüzüstü koydu, bizi melale düşürdü sevdiklerimiz. Dünyaya yaslandık, tutundukça çokça düştük, kula yaslandık yapayalnız kaldık karanlık gecelerde. Hüznümüzü görmedi, bilmedi, duymadı, umursamadı sevgiye boğduklarımız. Kör bir kuyuydu sanki o sevgiyi sebil ettiğimiz yürekler. Sevgimizi yutup tüketenler, bir yudum sevgiyi esirger oldular bizden. Kendimizden utandık, sevgiye inancımz kaybettik, kendimizi kaybettik sevgi zannettiğimiz zindanlarda. Oysa gerçek sevgi Sen’sin… Karşılıksız seven Sen… Aşkının bendesiyiz Ya Vedûd, Bizi sevgisiz, hâmisiz, sensiz koyma… Sevgili, En Sevgili, Ey Sevgili, Ya Vedûd, Zor günlerimizde sen anlarsın halimizden, bir sen bırakmazsın, sen merhamet edersin, sen şefkat göِsterirsin. Kaç dostumuz var ki diyorum uzak düşsek de aradan uzun yılllar geçse de bizi aynı kıvamda seven ve hatırlayan? Yüreğimizde kopan fırtınaları hangi biri bilebilir, kim çare olur derdimize, kim merhem bulur yaralarımıza, kim onarır? Bizden hiç uzaklaşmayan, kendi içine, işine, arzusuna, ihtiyacına dönüp, bizi unutmayan var mıdır? Diye soruyorum yaralı yüreğime. Yarattıklarını böyle karşılıksız, böyle sınırsız seven sen varsın Allah’ım. Bunca zaman sevgimizi, muhabbetimizi ortaya koyduğumuz dost bildiğimiz, eş bildiğimiz, sevgili bildiğimiz her kim varsa bizi koyup gittiler. Ne kadar verdiysek, daha azını aldık, ya da karşılığını hiç göremedik sevgilerimizin… Sen ki Allah’ım, yarattıklarını çok seven ve onlar tarafından çok sevilensin… Sen ki kullarını karşılıksız, katıksız sevensin… Gerçek sevgi Sen’sin, gerisi yalan… Aşkının bendesiyiz Ya Vedûd, Aşkının bendesiyiz… Allah’ım, Yüce Yaratanımız, Ya Vedûd, Biz ki sevgi ülkesinin yetimleriyiz. Sevgi bizi terk etti. Ya da biz terk ettik kendisini. Oysa gerçek sevginin yegâne adresi Sen’sin. Senden gelen sevgi rahmet idi her dem üzerimize yağan, bizi onaran... Bizden sevdiklerimize giden merhamet, küçüklerden bize gelen hürmet, büyüklerimizden bize gelen şefkat ve sevdiğimize giden aşk, bizi bıraktı Allahım bizi terketti. Yitirdik bütün yürek cephanemizi, harcadık. Şimdi ıssız dağlar başında bir dağbaşı yalnızlığı yaşıyor ruhumuz. Sevginin boşalttığı ruhumuz sefil şimdi, mahzun, elemli. “Beni tazim ederek ve benim için birbirini sevenlere, sevgi gösterenlere nurdan minberler vardır” diye ilahi muştunu bizlere bergüzar bırakan sevgili peygamberimiz, sevginin deruni ağırlığını ifade ederken senin Vedûd ismini bunun tezahürü olarak bildirdi. Birbirinizi sevmedikçe, asla gerçek anlamda iman etmiş sayılmazsınız diyerek sevginin gül kokusunu duyurdu bize. Senden gelen Rahmet’e ne çok muhtacız şimdilerde. Ne çok yalnızız. İnsanların gönlüne göklerinden bir ses düşür Allah’ım, adı sevgi olan, Bizi sevilenlerden eyle Allah’ım. Aşkının bendesiyiz Ya Vedûd, aşkının bendesiyiz. Allah’ım, Ey sevgili, Ya Vedûd, Akşamın gölge gölge ruhumuzu devşirdiği, karanlığın bütün korkuları üzerimize saldığı demlerde, bizi koruyup, gözeten, Sen’sin. Sevgisinden emin olduğumuz, sevgisinde çelişkileri olmayan, bizi yarı yolda koymayan, bizi unutmayan, bizi terk etmeyen, bize zulmetmeyen Sen varsın. Acılar çekerek, yüreklerimizi yakarak bunu bildik en sonunda. Bildik ki aşk ve sevgi bir sabır ve merhamet işiymiş. Vefa işiymiş, İnsan olmanın erdemini bilmenin verdiği şevk işiymiş. Geç öğrendik. Yandık ve piştik sana gelirken. Ve anladık ki en büyük ve en güçlü sevgi senin sevginmiş. Dünyalık bütün geçici sevgilerin temeli yokmuş, ruhu yokmuş, vefası yokmuş, adı yokmuş, sanı yokmuş. İçinde senin adın varsa, senin onayın varsa sevmeyi, yoksa gitmeyi öğrendik en sonunda. Senin yasaklarına baş eğmeyi, beş vakitte önünde diz çökmeyi, dualar dolusu el açmayı öğrendik bir de… Şimdi senden gelen teskin edici, huzur verici merhamet ve şefkat yağmurlarına muhtacız. Çok yalnızız. Bizarız, terk edilmiş, yüz üstü bırakılmış, acılara duçar olmuşuz. Yüreğimize inşirah ver, Allah’ım. Bizi sağalt, bizi arıt, durut. Aşkına düşür bizi Ya Vedûd, aşkına düşür bizi. "Allah, dengeli olanları sever"(Maide/ 42) Ya Vedûd, Ya Vedûd, Ya Vedûd, Muhabbetle kurduğun kâinatın içinde bir küçük zerreyiz her birimiz. Sonsuz bir dünyayı hayal etse de ruhumuz, bütün kâinatı kucaklasa da arzularımız senin Vedûd isminin penceresinden bakmadıkça, senden yana durmadıkça asla mutmain olmaz diyor içimiz. “kaderimde hep güzeli aradım” dese de duygularımız, arasa da kalbimiz ne çare ki o güzel bir türlü bulunmaz dar-ı dünyada. Çünkü o güzel yanlış yerde aranmaktadır. Muhabbetini O’na döndürdüğün vakit, sevgini O’na sunduğun vakit, sâfi muhabbetini lâyık olduğu mercie tevcih etmiş olursun çünkü kâinattaki bütün değişik arzu ve sevgilerin Mahbub-u Ezelinin esma ve sıfatına karşı verilmiş bir muhabbet olduğunu hatırdan çıkartmamak gerektir diyor içimiz. Artık bildik ki dünyevi arzu ve sevgilerin sefası, lezzeti, rahatı pek az, cefası ölümüne ağır ve inciticidir. Şimdi senden gelen teskin edici, huzur verici merhamet ve şefkat yağmurlarına muhtacız Ya Vedûd... Sen ki Vedûd’sun mahlûkatını seversin. Sen ki kendine muhabbet edenleri seversin. Sen ki kendine teveccüh edene muhabbet edersin... Amin… |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
El Hakîm: “Bütün emir ve işleri yerli yerinde olan” anlamlarına gelen Yüce Allah’ın İsm-i şerifidir.
Bismihi, Yüce Allah’ım, Ya Hakîm, Sen ki hükm edensin, düzenleyensin, düzeltensin, yaptığın bütün işleri adaletle tanzim edensin Rabbim. Senin yaptığın işlerde yanlış yoktur, kusur yoktur, ilim ve teenniye uygundur bütün işlerin. Hüküm ve hikmet sahibisin. Bütün güzelliklerin ve iyiliklerin gerçek sahibi sensin. Bizi her türlü kötülükten alıkoyan hikmetinle, adaletinle, rahmetinle bereketlendir, ruhumuza inşirah ver. Ver ki kurtulsun yüreğimiz nefsimizin tuzağından… Emniyette değiliz hiç birimiz, nefsimizin arzularından bizarız, kesretin ağır yükü binmiş zayıf omuzlarımıza. Çaresiz, kimsesiz, yalnız bizi tutacak el arıyoruz biteviye. O el yok Rabbim, o el yok dar-ı dünyada. Dost yok, düşman çok… Anladık ki sen varsın gerçek yarımız, En Sevgili, ey sevgili sadece sen varsın. Bizi tutacak bir el arıyoruz Rabbim… Hükmünle tut bizi Allahım, merhametinin göğsünde uyut… Ya Hakîm, Rabbim, Allah’ım, Haklı ile haksızın, güzel ile çirkinin, iyi ile kötünün, haram ile helalin birbirine karıştığı bir dünyada senin adaletine muhtacız. Çünkü sen yerlerin ve göklerin gerçek hâkimisin. Senin adaletin, senin kararın bellidir. Senin terazinde yanlış olmaz, senin hükmün bütün zamanları bağlamıştır. Bizim nefsimizin dizginleri boşalmış, içimizi her dem kemirmektedir. Kendimizi, aklımızı yitirmişiz. Yitirmişiz yollarımızı… İşlerini gereği gibi sağlam ve adaletli yapmayan insanların elinde aklımız kör ve topal kalmıştır Rabbim. Zaman riya ve kötülük zamanıdır. Sokakları merhametsiz ve şefkatten nasibini almamış adamların doldurduğu arsız bir devrin çarkları arasında kalakalmışız çaresiz. Çığlığımız dağları sarmıştır… Zalime geçit, mazluma zulüm verme Allah’ım. Senin adaletin gecikmez… Bizi tutacak bir el arıyoruz Rabbim… Hükmünle tut bizi Allahım, merhametinin göğsünde uyut… Ya Hakîm, Allahım, Sevgili, Ehl-i hikmet sahipleri gitti gideli, yüreğimiz kendi mezarlığında dikenler içinde gün sayıyor Rabim. Adaletin yüreğine değmiyor merhametin sıcak eli. Senin hükmün yoksa senin izin yoksa yürüdüğümüz yollara yağmıyor şefkat yüklü bulutlar, ısıtmıyor güneşin bakışları, gelmiyor hakiki bahar. Elif bakışları yorulmuş adaletin, terazinin kantarı çekmiyor bunca fitneyi, riyayı ve gıybeti… Dünya gam eli olmuş yüreğimize. Artık sükût zamanıdır diyor yüreğim. Susuyorum, elimi çekiyorum bütün sevdiğim her ne varsa. Bütün dağlardan çekiliyor yüreğim. Sana geliyorum bir akşamüstü. Bütün bir dünyayı bırakarak sana geliyorum. Ben inanacak bir dergâh arıyorum Rabbim, seni arıyorum… Zira kime inandıysam, neyi sardıysa yüreğim kandırıldım, yalanlar kanattı yüreğimi… Verdiğim sözü tuttum, ruhumu uyuttum dünyanın işlerine. Sana geldim, dergâhına geldim Allah’ım… Hükmünle beni sar, merhametinin göğsünde uyut… Ya Hakîm, Rabbim, Sevgili Allahım, Sultanım, Ruhumda ve bedenimde senin esmâ-i ilahinin şifreleri var. Bir zamanın ötesinde duruyor kalbimiz, senin esrarın hükmünü sürüyor dil ülkesinde… Ancak bedenimizin nefsanî arzuları her dem bizi sürüklemekte kesretin denizlerine… Köpüklü suların altında ne acılar çekmekteyiz, ne gözyaşları dökmekteyiz inceden ince… Hikmetinden bir katre düşür yüreklerimize Rabbim… Düşür ki senin rahmetin, bereketin ve şefkatin bizi diriltsin, düştüğümüz kör kuyulardan çıkarsın ruhumuzu. Ateşlere düşen yüreğimiz durulsun, sağalsın ruhumuz… Yalandan, riyadan, kötü arzu ve emellerden ırak dursun bedenimiz… Hikmetli sözlerden bir demet düşür kalbimizin en mutena yerine. Zalime geçit, mazluma zulüm verme Allah’ım. Senin adaletin gecikmez… Bizi tutacak bir el arıyoruz Rabbim… Hükmünle tut bizi Allahım, merhametinin göğsünde uyut… Sevgili Allah’ım, Rabbim, Sultanım, Senin ilmin, senin adaletin, senin yargın, senin hükmün sonsuzdur. Bu dünyada her ne varsa senin terazinin gözünden gelip geçecektir. Bu dünyada ne yanlış yapıldıysa, senin adaletinin eliyle düzelecektir, sen en doğru yargıyı verecek, sen hükmedeceksin Rabbim. Bütün umudumuzu sana bağladık. Zira dünyanın yalan dolan işlerinden, haklı ile haksızın, haramın helalle karıştığı bu karmaşık işlerinden sana sığındık. Mahşere bel bağladı yüreğimiz, sana havale ettik ilencimizi, sana sığındık, sana geldik… Biz adalet, merhamet, şefkat denince seni bildik, bütün güzellikleri senden öğrendik… Şüphesiz alîm ve hakîm olan ancak sensin. Senin her şeye gücün yeter. Sen Hâkim’sin, bize hükm et Rabbim, Sen Âlim’sin bize öğret… Zalime geçit, mazluma zulüm verme Allah’ım. Senin adaletin gecikmez… Bizi tutacak bir el arıyoruz Rabbim… Hükmünle tut bizi Allahım, merhametinin göğsünde uyut… (Âmin) |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Ya Vâsi: İlmi ve merhameti her şeyi kuşatan anlamlarına gelen yüce Allahın İsm-i Şefidir. Bismihi, Allah’ım, Ya Vâsi, Senin merhametin geniş, senin lütfun bol, kudret ve ihtişamın sonsuz, ihsan ve ikramın sınırsızdır. Bütün kâinat senin tecelligâhındır. Her şeyin hükümranı sensin, her şeyin ilk ve son sahibisin. Senden hiçbir şey gizli ve saklı kalmaz. Senin Ummanlarından her şey sana akar, sana yönelir yeni baştan. Yer ve gök senin emrindedir, senin hikmetinin cezbesindedir. Arzdan semaya bütün “kürsî” senin kuşatman altındadır. Senin bilginin sınırı ve olmazı yoktur. Yeryüzünde hiçbir şey senin bilginin dışında bin an bile kıpırdayamaz. Sonsuzluk, sınırsızlık hep sana mahsustur Rabb’im. Bizi merhametin sımsıcak göğsünde uyut ve durut Allah’ım. Hiç şüphesiz ki senin her şeye gücün yeter. Sen Vâsi, Sen Rabbimizsin… Ey Sevgili, En sevgili, Ya Vâsi, Türlü sıkıntılara duçar olmuşuz, yaralarımız dağ dağ kanamaktadır. Senden başka hiçbir merhamet sahibi yoktur yaramız sarmaya, ruhumuz onarmaya, derdimiz anlatmaya… Yalnızlık duvarını çoktan aştık, her birimiz bir çöl yolcusu leylasını kaybeden, bir bezirgân ruhunu satmaya yollara düşmüş. Sıkıntıdayız sırtımızda dağlar var taşıyamadığımız, önümüzde girift yollar var aşamadığımız… Senin yardımına ve merhametine muhtacız, el açmışız Allah’ım. Dar-ı dünya bir dikenli yatak her dem batan kanatan… Hiç kimseden görmeyiz vefa denen nazlı periyi. Azalmayan, aksine demadem artan bir melalin yorgunuyuz Rabb’im. Ne güler yüz, ne huzurdan bir el dokunuyor yüreğimizin teline. Muhtacız şefkatine Allah’ım, Merhametine… Hikmetine… Allah’ım, Ya Vâsi, Rabb’im, Devir riya devri… Tek geçer akça maddenin soğuk yüzü… Güler yüz, güzel ahlak para etmez oldu riya medeniyetinde. Kalben kırığız Allahım, içimiz paramparça, dağılmış bir yarımız. Sevgi, şefkat ve merhamet idi insanlığımız, onu da unuttuk nihayet. İzzet-i nefsini rencide etmişiz dört yanımızın. Dilimizden zehir akıyor. Küpümüz dolu dolu zehir sızıyor Rabb’im. Öpeceğimiz bir el, huzur bulacağımız dil kalmadı yanımızda yöremizde. Akîl adamlar göçüp gitmiş dar-ı dünyadan. Kalakalmışız bir başımıza. Merhametini, şefkatini, bir fecir vaktinde bir şafak gibi yüreklerin en zifir taraflarına düşür Allahım, düşür ki aydınlansın, ısınsın üşüyen yüreklerimiz. Zira pek tenhadır bu gönül, üşümektedir… Bir füsun düşlemektedir adı merhamet olan… Muhtacız şefkatine Allah’ım, Merhametine… Hikmetine… Ya Vâsi, Amel defterimiz hüsrandadır gün be gün. Ruhumuz ağırlaşmakta, gözlerimiz ağır bir hülyaya dalmaktadır. Feyzinden nasiplendiğimiz deniz yürekli ulular gitmiştir gelmeyesi. Hoşgörü ve iyilik tarafımız budanmış, her birimiz dikenli yürekler olmuşuz her dem kanatası, yıkası, iz bırakası… Bir gönül fethetmek davasındaydık unuttuk. Şimdi gönül çorak bir arazidir gül ekilmeyesi. Bizi merhametin ve şefkatin sığınağı yap Allah’ım. Bizi sevgi ve şefkatinle zenginleştir, bizi merhametinle onar, sağalt, çoğalt Ya Vâsi… Muhtacız şefkatine Allah’ım, Merhametine… Hikmetine… Allah’ım, Sevgili Rabb’im, Ya Vâsi, Mevsim bahara bağdaş kurmuştur. Ruhumuz kışı yaşamaktadır fırtınalar ortasında. Med cezirlerin arasında sürüklenen çakıl taşlarıyız kumlara saplanan. Her birimiz hiç ölmeyecek gibi tamahkâr ve kesretin kölesiyiz utanmayası, hatırlamayası… Zaman geçiyor ve bir ürperti sarıyor ruhumuzu, ağlatası. Ruhumun en derinlerinde senin adresin var gidilesi. Ruhumdaki şifrelerin var bana yolumu gösteresi. En karanlık anların ışığı oluyor senin başucumda omuzuma düşen sevgin, merhametin, şefkatin. Farkındayım Allah’ım, her dem menzilindeyim, gözetleyip koruyorsun beni, bizleri… Şükürler olsun Allah’ım şükürler olsun. Bizi sevgi ve şefkatinle zenginleştir, bizi merhametinle onar, sağalt, çoğalt Ya Vâsi… Muhtacız şefkatine Allah’ım, Merhametine… Hikmetine… |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Ya Mücîb: İşiten ve dileklere karşılık veren anlamlarına gelen Yüce Allah’ın İsm-i Şerifidir. “Garîbem, bîkesem, zaîfem, nâtüvânem, el-aman guyem Afv-cûyem, meded-hâhem, zidergâhet İlâhi…” (Bediüzzaman) Bismihi, Ey Sevgili, En sevgili, Ya Mücîb, Vefasız bir gecenin hüzünlü ve şevksiz bir sabahına savrulduğum şu vakitte ellerimi açtım sana geldim. Kapına geldim, yüreğimde dağ dağ kederim, gözlerimde pınar pınar yaşlarım, dualar sağanağı avuçlarım dergâhına geldim. Senden başka gideceğim bir mekânım yok, sığınağım yok, limanım yok, sevdiğim yok. Yüreğimdeki bütün kuşlarımı saldım dönüşü olmayan seferlere… Yüreğimin rıhtımlarından kalkan bütün gemilerim senin Ummanlarına yol alır, sessizce, ağır ağır. Tek başıma yol aldığım denizlerin ortasında bitap düştüm. Yorgunum, çaresizim… Beni yanına al Allah’ım, beni sahiline çek. Dar-ı dünya cehennemim oldu, sevinçlerim kederin gölgesinde ağlıyor. Her geçen günüm bir ziyan, bir melalin ellerinde bizar düşmüşüm, her dem ağlıyorum. Bir seferdeyim, menzilim senin dergâhına ayarlı… Bu gönül seni diler, sana gelmek ister… Sen ki Mücîb’sin, açılan eli boş çevirmezsin… Bizim dualarımızı kabul buyur Allah’ım, bizi koru gözet… Bizi menzilinden ayırma… Sevgili, En Sevgili, Ya Mücîb, Bendeniz bir mazlumum, bir yetimim her dem ağlayan. Ruhumu akşam gibi saran bir kederin sağanağında her dem savruluyorum. Duru bir ırmaktı muradım oysa her dem sana akan, seni söyleyen, sana çağlayan. Nefsimin sırçası değdi yüreğimin en mutena yerlerine. Bir elif gibi tek ve bir olmaktı maksadım. Kadim bir el değdi bağrıma, aldı beni terkisine. Bir sır değdi yüreğime. Kıpkızıl bir gölge düştü yüreğimin tam ortasına. Size duyuracaklarım gül gül olur süzülür yüreğimden. Omuz omuza vermiş sözlerimi size arz etmek dilerim Sultanım. Gönülde bunca yalnız çekmekteyim, yalnızlığıma bir inşirah düşür melteminden alsın hüznümü kederimi, sağalayım. Bir zehir çöreklenmiş ruhumun ağlarına… Beni sağalt, arıt, beni durut Allah’ım… Sen Mücîb’sin, açılan eli boş çevirmezsin… Bizim dualarımızı da kabul buyur, bizi koru gözet. Bizi menzilinden ayırma… Sevgili Allah’ım, Rabb’im, Ya Mücîb, Ya Mücîb, Ya Mücîb, Gözbebeklerime kadar sinmiş bir derin yeisin altında yüreğim harab. Aynaya baktığımda bir başkasını görmekte bu yürek, şaşırası. Bir nisan yağmuru gibi kendi içime yağıyorum, sağanak sağanak… Yitirmişim kendimi, zaman çalmış en naif yanlarımı. Kalemimin içi bulut yığını, bıraksam ağlayacak sonsuza. Beni işitip, duyan ve kederimi benden daha iyi bilensin. Nefesimizi işiten, bize bizden daha yakın olansın Allah’ım. Emir ve yasaklarına kulunuz olarak elimizden geleni yapsak da mahcubuz Allah’ım. Eksiklerimizi, kusurlarımızı, ayıplarımızı sen biliyor, sen görüyorsun. Nefsimizin peykini bırakalı melalimiz, sevincimizden ziyade. Şevki yok günün gecenin… Uçsuz bucaksız bir okyanusun içinde kaybolmuşuz… Kalbimizin güverteleri havf ve reca arasında gidip gelen bir med cezir… Yeni baştan kendimizi bulmak ve alıp sana getirmek gücünü ver Allah’ım… Sen Mücîb’sin, açılan eli boş çevirmezsin… Bizim dualarımızı da kabul buyur, bizi koru, gözet. Bizi menzilinden ayırma… Ya Mücîb, Ya Mücîb, Ya Mücîb, Kalbimin gözesinden bunca söz aktı, bunca dua aktı senin dergâhına… Şimdi bu sözleri bütün dualar hakkına, nun ve sad hakkına senden diliyorum ve ümit ediyorum ki kabul buyurasın Allah’ım. Sabırla, ümitle söze durdum, selama durdum gecenin bir vaktinde. Bütün acılarımı alıp bastım yaralı bağrıma. Çöllerdeyim, çöl yangın yeri Allah’ım. Ben bir leyla Mecnununu yitirmiş. Ben bir çöl çiçeği kurumaya yüz tutmuş. Seraser yürüyorum seraba kapılıp. Bir mecaza takılmışım belki de… Akşamı kuşanan bir rüzgâr gibi esiyorum kendi coğrafyama… Gâh kıbleyim, kâh keşişleme… Bir kasırgayım, bir imbat kadar durgunum kendime. Sermestim, bizarım, garibim kapına gelmişim. Af buyur, günahlarımı ve dahi hatalarımı affet. Kulunum, bendenim, kapına yürüyen yaralı bir günahkârım… Sen Mücîb’sin, açılan eli boş çevirmezsin… Bizim dualarımızı da kabul buyur, bizi koru gözet. Bizi menzilinden ayırma… Sevgili Allah’ım, Rabb’im, Ya Mücîb, Ya Mücîb, Ya Mücîb, Kederden ve acılarımın girdaplarında savrulurken yüreğim kendime ettiğim beddualarımı geri çevir Allah’ım. Melalin üşüten sularında boğulurken, nefsimin dizginlerinden düşerken çaresizlikten, elemden, hüsrandan kendime ettiğim zulümler için affet beni Rabb’im. Şimdi en yakıcı sırların bağrımda ezberimin düğmelerini kopçalıyor. Tedbirsiz yola çıktığım için, bilmeden yaptığım hatalarım için senden af diliyorum. Gafletten çek çıkar beni, onar örselenmiş yüreğimi. Tamir et gönlümün parçalarını. Bir volkan parçalanmış göğsümde dağılmışım, topla beni Allah’ım, sağalt, dindir yaralarımı… Ey yürek yangınımın tabibi, Ey Sevgili, En Sevgili, Ya Mücîb, Kulunum, bendenim, kapına yürüyen yaralı bir günahkârım… Sen Mücîb’sin, açılan eli boş çevirmezsin… Bizim dualarımızı da kabul buyur, bizi koru gözet. Bizi menzilinden ayırma… Bizi koru, gözet, merhamet et, Hiç şüphesiz… Senin her şeye gücün yeter… |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Ya Rakîb: Gözetleyip kontrol eden, muttali olan ve yarattıklarından bir an bile gafil olmayan manasına gelen Yüce Allah’ın İsm-i Şerifidir.
Bismihi, Sevgili Allah’ım, Ya Rakîb, Ya Rakîb, Ya Rakîb, Gök kubben altında, havf ve reca arasında yaşayıp gidiyoruz. Ümitvarız çünkü her dem bizi gözetleyip kontrol ettiğini bilmenin huzuru içindeyiz. Korkuyoruz çünkü göz göre göre huzurunda yalan yanlış işler yapıyoruz. Gaflet uykularına dalıp gittiğimiz anları bilensin, görensin, işitensin. Sen ki, olgun ve kâmil müminin boş işlerle uğraşmasını, dalalete kapılmamasını isteyensin. Yarattıklarını bir dem bile başıboş bırakmayan Sen’sin. Ne söylesek, ne anlatsak, ne işlesek, ne yapsak müşahede edip, kayıt altına alansın Rabbim. Bizi gözetlediğini bile bile karşında işlediğimiz cürümler için aff diliyoruz. Kör nefsimizin elinde med-cezir misali savruluyoruz derbeder olup. Yarattığın hiçbir canlıyı başıboş bırakmayan, her anını takip edip gözetensin. Sen unutmayansın, bütün eksiklerden münezzehsin. Senin ilminin sınırı yoktur. Senin ilmin bütün kâinatı kaplamıştır. Her şey senin eserindir, her şey senin emrindedir. Biz kullarının her anını meleklerinle kayıt altına alansın. Hesap günü için adalet terazisi için bütün hazırlıkları eksiksiz yapansın. Nefsimizin girdaplarında çok günah işledik, günahlarımız çok, amel defterimiz karalar bağlamış… Bizi nefsimizin terkisinde unutma Allahım. Bize güç ver, dirayet ver, sabır sebat ver. Senin herşeye gücün yeter Ya Rakîb… “Allah her şeyi gözetler” (Ahzab,52) Sultanım, Ey Yüce Allah’ım, Ya Rakîb, Ya Rakîb, Ya Rakîb, “İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında gözetleyen, dediklerini zapteden bir melek bulunmasın” (Kâf 50/18)… Bu sözlerini bildiğimizden beri perme perişanız… Bilmeden ne sözler aktı zamanın yanağından, ne gıybetlerimiz oldu gidenin peşisıra… Başıboş bırakılmadığımızın, her hareketimizin bir bedeli olduğunu anlıyorum şimdi. Bütün gizlerimi, saklı yanlarımı, eksiklerimi, korkularımı, hislerimi, arzularımı, düşüncelerimi, hücrelerime kadar sinmiş planlarımı bilensin, haberdarsın. Senden hiçbir şeyi kaçırmamız, saklamamız nâmümkün. Her adımın adil bir karşılığı vardır ve zamanı geldiğinde bizlere bunu tevdi edensin, yaşatansın, gösterensin. Bilmeden yaptıklarımız için, hatalarımız için senden aff diliyoruz. Bilseydik yapar mıydık, bilseydik riya akan sulara girer miydik hiç? Bizi nefsimizin terkisinde unutma Allahım. Bize güç ver, dirayet ver, sabır sebat ver. Senin herşeye gücün yeter Ya Rakîb… “Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir”(Nisâ,1) Sultanım, Ey Yüce Allah’ım, Ya Rakîb, Ya Rakîb, Ya Rakîb, Kâinattaki bütün sistemleri idare edip gözetensin. Bütün denizleri, Ummanları, Ummanların içindeki bütün canlıları, bütün bitkileri en ince ayrıntısına kadar takip eden ve nizama sokan sensin. Her şey senin kudretinin dâhilindedir. Bir dağ başındaki nergisin kokusundan, çöl ortasındaki kaktüsün yaprağındaki mucize kadar her şey senin bilgindedir Rabbim. Uzayın derinliklerinde olup bitenlerden, birbirine hiç değmeden yan yana akıp geçen milyonlarca yıldız senin hikmetindendir. Farkına vardıkça, bildikçe ürperiyorum… Gördüğümüz ya da göremediğimiz makro ve mikro âlemlerin ey büyük mühendisi, Ey büyük Allah’ım, sen her şeye şahitsin, içimden geçenleri bilensin, okuyansın ve kayıt altına alansın. Yüreğimin çatlaklarına doluşan bütün hüzünlerimi, endişelerimi, benden ırak eyle, beni koru, gözetle, hatalarımdan çıkar beni… Şüphesiz senin her şeye gücün yeter… Bizi nefsimizin terkisinde unutma Allahım. Bize güç ver, dirayet ver, sabır sebat ver. Senin herşeye gücün yeter Ya Rakîb… Sultanım, Ey Yüce Allah’ım, Ya Rakîb, Ya Rakîb, Ya Rakîb, Gece gündüz aramızda bulunan meleklerinin her türlü fısıltımızı dahi not ettiğini bilip de hala fısıltısına devam eden insanların akıbetini en uygun zamanda en adil olan adalet terazinde tartıp değerlendiren ve hiçbir şeyi başıboş bırakmadığını daima yarattıklarını gözetlediğini hatırlatarak, eksiksiz bir adaletle karşılık verensin. Şüphesiz sen her şeyimize şahitsin. Senden hiçbir gizlimiz saklımız olmaz. Sana yürekten inanan müminin gizlisi ve saklısı, yalan yanlış planları bulunmaz Allah’ım. Bütün inandıklarımızı, bütün bildiklerimizi yaşamaya, sana layık kullar olmaya çabalasak da nefsimizin kopçaları bir yerlerde düğümleniyor Allahım. Bu kör düğümlerimizi aç Allahım, bizi günah ve isyanlarımızla bağlı bırakma. Çöz bizi, azat et zincirlerimizden. Göğsümüze inşirah ver. Akla karalarımızı, sağalt yaralarımızı. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter… Bizi nefsimizin terkisinde unutma Allahım. Bize güç ver, dirayet ver, sabır sebat ver. Senin herşeye gücün yeter Ya Rakîb… Sultanım, Ey Yüce Allah’ım, Ya Rakîb, Ya Rakîb, Ya Rakîb, Her dem bizi kaydeden iki melek tayin ettiğini, her anımızın zapta geçirildiğini bilmek duygusu ürpertse de ruhumuzu, günahlarımızın yanında iyiliklerimizin, güzelliklerimizin, sevaplarımızın, sana olan büyük aşkımızın, arzularımızın da çetelesini de kaydediyor olmaları huzur veriyor. Nefsimizin hileleri, gizli hallerimiz, riyakâr hallerimiz, vefasızlığımız, iyiliklerimiz yanında sönük kalsınlar Allah’ım. İyiliklerimizi çoğalt Rabbim. Bizi nefsimize ezdirme, bizi koru, bizi kayır, bizi onar… Ahretimizin adresi İrem bahçesi olsun. Narlara yandırma bizi, sonsuzluk duygusunu yüreklerimizin rıhtımlarına vur. Vur ki dünyanın yalan yüzünü hatırlayalım sık sık. İki kapılı bu handaki aymazlığımızı, duymazlığımızı ve saymazlığımızı hatırlayıp kendimize dönelim. Unuttuğumuz kendimize, ilk verdiğimiz söze dönelim Rabbim. Hicret ve niyetimizi bilip dönelim asıl yurdumuzun iklimlerine. Bizi akla, bizi pakla, bizi yokla ve bizi bütün kötülüklerden, sakla, koru, gözetle… Şüphesiz senin her şeye gücün yeter… Bizi nefsimizin terkisinde unutma Allahım. Bize güç ver, dirayet ver, sabır sebat ver. Senin herşeye gücün yeter ya Rakîb… |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Ya Kerîm: İyilik ve ikramı bol olan, affeden, bağışlayan anlamlarına gelen Yüce Allah’ın İsm-i Şerifidir. Allahım, Sultanım, Ya Kerîm, Ya Kerîm, Ya Kerîm, Hayat denen tuzakta, yapayalnız iken, bütün sevdiklerimin beni bırakıp gittiği vefasızlığın, kederin, çaresizliğin sağnak sağnak üstüme yağdığı bir demde, ben sana sığınmışım, sana gelmişim. Zira gideceğim başka kimsem yok. Kudretinin sağanağına sığınıyorum. Zamanın ellerinde ne çok hırpalanmış, ne çok yaralanmışım. Tîh sahrasında kaybolmuşum. Sabrımın dizginleri ellerimden düşmüş. Kader güzergâhımda ne yıldırımlar düştü üzerime, nice dağlar omzumda ağladı. Ne erguvanlar çiçek açtı bağrımın ortasında… Ne zaman tükendim, ne zaman sana geldim, ne zaman kıpını çaldım boş göndermedin beni Rabbim, boş göndermedin. Biz umut ettik, sen Kerem ettin… Biz el açtık, sen ikram saçtın… Şükürler olsun ya Kerîm, şükürler olsun… Ya Kerîm, Ya Kerîm, Ya Kerîm, Cibril nefesli rüzgârların yeryüzünü dolanırken, gece güne doğru salınırken yeni baştan neşv ü nema bulan hayatın bağrı zifir yalanlarla kanar. Ateş yağar her yerden ruhumuza. Yar ağyar olur, ağulu bir yılan dolanır gönülü... Şafağa çekilen onca gizli saklı güzellik görünmez olur hayatın karanlık ellerinde. Bizar düşer yüreğimiz. Bunca çaresizliğin ortasında sana geldik. Rabbim, sana el açmaya, yüreğimizi derdimizi, içimizi dökmeye geldik. Sen ki cezayı gerektiren suçlarımızı affedip bağışlayansın. Sen ki sana sığınanı kucaklayan ve yüzüstü bırakmayansın. Biz ki dünya cehenneminde ne çok yüzüstü bırakıldık, ne çok unutulduk. Sen ki unutmayansın, Sen ki ihsanı bol, rahmeti bol, şefkati bol ve geniş olansın Allahım. Senin hayrın çok, fazlın yücedir. Biz umut ettik, sen Kerem ettin… Biz el açtık, sen ikram saçtın… Şükürler olsun ya Kerîm, şükürler olsun… *Her bakımdan sonsuz zengin Rabbimiz Yüce Allah Cömertleri sever o cömertleri över o Hayır sahiplerinin verdiği sadakayla Belaları üstünden lütfedip de savar o Ya Kerîm, Ya Kerîm, Ya Kerîm, Babil kuyularında saçlarından asılmış Hârut gibiyim tükenesi. Yaşadığım her yer birer Babil kuyusu. Babilli gafiller etrafı sarmış, kırılmış bütün gönüllerin ayinesi. Göstermez olmuş gafillerin suretini. Etrafımda suret yok! der gibi kırık kırık bakıyor aynalar. Asma bahçelerinde öfke yeşeriyor salkım salkım… Her harabeden ben çıkıyorum utanası. Babil kuyuları insan kaynıyor şimdi. Biz ki unuttuk kendimizi, bize verdiklerini, fazlını rahmetini… Yeni baştan tut gönlümüzün dizginlerini Ya Kerîm. Şüphesiz sen bağışlaması bol, ikramı bol, hayrı bol olansın. Senin her şeye gücün yeter. Biz ki unuttuk, sen hatırlattın; biz yanıldık, sen doğruyu öğrettin; biz şımardık sen affettin. Biz sana geldik Allah’ım. Günahlarımızla, acılarımızla, unuttuklarımızla, hastalığımızla, dertlerimizle, bizarlığımızla sana geldik. Senin dergâhına geldik. Senin kereminden, fazlından, rahmetinden ve bereketinden umut kesilmez. Biz umut ettik, sen Kerem ettin… Biz el açtık, sen ikram saçtın… Şükürler olsun ya Kerîm, şükürler olsun… Ya Kerîm, Ya Kerîm, Ya Kerîm, Kerimler sofrasında ehil ile nâ-ehil aynıdır. Senin adaletinden umut kesilmez. Bir firuze ırmağın akışına kapıldık gidiyoruz. Bütün gidişler sanadır Allahım, bütün gidişler sana. Ya Kerîm, yarın rûz- i mahşerde bütün yapıp ettiklerimizden bizi divana çağırdığında bizi bağışla. Bize merhamet et, kerem et. Zira burada ne ettiysek yarın onu biçeceğiz. Bunun elemiyle havf ve reca arasında bir med ceziri yaşıyoruz. Hesap ve muhakeme gününde kerem ve ihsanını bizlerden esirgeme Allah’ım. Kadir Gecesinin, diğer kutsal gecelerin ve günlerin hakkına ettiğimiz duaları ve ibadetleri günahlarımıza say. Zira sen bağışlaması bol olansın. Kerîm’sin, kerem sahibisin. Cömertlik, hoşgörü, müsahama, affetme, şefkat ve merhamet senin şanındandır. Bu dünyada vermeyip, ötelere ertelediğin günahlarımızdan bizi sorumlu tutma, bağışla, affet Allah’ım… Tek el açtığımız sen, tek güvendiğimiz sen, tek inandığımız sensin… Biz umut ettik, sen Kerem ettin… Biz el açtık, sen ikram saçtın… Şükürler olsun ya Kerîm, şükürler olsun… İnsanı insan yapan eşrefi mahlûk eden Rızık veren doyuran insü cini yaradan Onun bize ikramı nefes can, sıhhat, beden Şeytan ile nefisi huzurundan kovar o Ya Kerîm, Ya Kerîm, Ya Kerîm, Nakışlı bir seccadede ellerimizi açtık, kapına geldik Artık herkesin birbirinden yüz çevirdiği, unuttuğu, kötülüğün, riyanın üst perdeden konuştuğu çok yüzlü yalancı bir zamanın vefasız çocuklarıyız biz Allah’ım. Kime el uzatsak ellerimizi yitiriyor, kime gülsek gülüşümüz yüzümüzde donuyor, kimi sevsek ceremesi ağır oluyor. Biz bu yalancı zamanın biganesi, divanesi, biçaresi çocuklarıyız. Bu kısacık ömürde hayatla yüzleşmekten, asıl gerçeği kaçırıyor, asıl dünyayı kaybediyoruz. Zor geliyor hayatın bunca yükü, zor gidiyor yollarımız. Biz bu dünyayı ikbal için geldik sandık yanıldık. İkbal dedik ihmal ettik ahretimizi… Şimdi zaman geçmiş, mevsim güze yürümüştür. Saatin kadranı hızlı dönmektedir. Bir sonsuz sefer rüyası görünmüştür gözümüze. Gelişimiz, gidişimiz, dönüşümüz, sanadır Ya Kerîm… Bu dünyada vermeyip, ötelere ertelediğin günahlarımızdan bizi sorumlu tutma, bağışla, affet Allah’ım… Tek el açtığımız sen, tek güvendiğimiz sen, tek inandığımız sensin… Biz umut ettik, sen Kerem ettin… Biz el açtık, sen ikram saçtın… Şükürler olsun ya Kerîm, şükürler olsun… Şiir: Musa |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Ya Celîl: Ululuk, azamet ve büyüklük sahibi, emir ve yasak koyma hakkına sahip anlamlarına gelen Yüce Allah’ın İsm-i Şerifidir…
Bismihi, Rabb’im, Ey Âlemlerin Sultanı olan Allah’ım, Ya Celîl, Ey her şeyi kuşatan, varlığını soluduğumuz; dokunduğumuz her yerde ve her şeyde, zerreden arza, kâinatı bütünüyle şefkat ve muhabbetinle dolduran Sensin… Ruhumuzun kuytularında dahi senden bir iz, varlığının işaretinden bir öz var Allahım. Evvelimizde de ahirimizde de sana muhtacız… Fani dünyanın hiçliğine kendini adayan hislerimizi aklımıza, aklımızı sana emanet ettik, kabul eyle… Nefsimizden ve nefsimizin çektirdiklerinden sana sığındık ve sana geldik… Her surette birkaç suret, her insanda birkaç insan gördüğümüz utanılası bir çağın garipleriyiz sesi kısılası… Hayat dediğimiz, ummanlar ortasında kalmış bir ada, feryat figana karışmış yetişen yok imdada… Herkes can kesilmiş, kendi ummanını aşıyor, geri dönmüyor hiçbir seda… Rabbim, senin azametin, rahmetin sonsuz… Dileriz ki Rahmet-i rahmana mazhar ola ruhumuz. *Cemalinle nazar kıl ey ulular ulusu İkram sahibi sensin bâkisin zât-ı celîl Kahrından koru n’olur lutfunla affet nâsı Rahmetin gazabına galip gelmesi delîl Rabbim, En Sevgili, Ey Sevgili, Ya Celîl, Ya Celîl, Ya Celîl, Şüphesiz, emir ve yasaklarına ta yürekten bağlıdır ruhumuz, bedenimiz… Meçhul kapıların eşiğinde çok dolanmışız, şaşırası… Çok yanılmışız utanılası, arlanası… Derin bir sükûnete düştü gönül, zora düştü, kışın ortasında kora düştü… Dünyamızın zindanında dört mevsim bir şenlik var. Yağmurlar yağıyor seninle can evimize. Cennet seninle iniyor gönlümüzün orta yerine... Bir mahzun menekşe vuruyor gözlerimizin sahiline. Yanaklarımızda birer damla gözyaşı, bir ney gibi inliyor devrile devrile... Sümbülün kara gözleri, bile seni anlatıyor... Sana sığınıyor çiçeklerin rayihası. Güneş sana yanıyor, meltem senin isminin cezbesiyle esiyor bin bir ahenkle… Yağmur, bizlerin utançlarına ağlıyor hıçkıra hıçkıra... Ay yüzünü sana dönüyor Rabbim… Issız vadiler senin güzelliğini, senin rahmetini ağırlıyor erişilmeyesi dağların bağrında. Cemreler düşüyor, mevsimler senin cennetinden muştular getiriyor. Rabbim, senin azametin, rahmetin sonsuz… Dileriz ki Rahmet-i rahmana mazhar ola ruhumuz. Rabb’im, Ey Âlemlerin Sultanı olan Allah’ım, Ya Celîl, Ya Celîl, Ya Celîl, Bir kere davetin ulaştı gönlümüzün pervazlarına. Bir kere senin aşkına düştü yüreğimiz. Dağlar aşılmaz olsa varılmayası, yollar uzasa gidilmeyesi… Duramayız buralarda Allahım, duramayız gayrı… Sana gelen yollara vururuz kendimizi, başka bir duyguyla tanışmaz olur yüreğimiz, senden başkasını bilmeyiz, tanımayız... Senin fermanın ruhumuzun nakışlarıdır ilmek ilmek okuduğumuz… Cümle kâinat geriniyor. Uyanıyor arz-ı semânın destansı yüreği. Cemreler düşüyor, adın cennetten muştular getiriyor... Karlı dağlar libasını yeniliyor. Sessizliğe gömülen kıvrak ırmakların akışı değişiyor, gürül gürül vadilerden ötelere şahlanıyor. Gülzârın davetkâr neşesi duyuluyor uzaklardan. Peygamber kokuşlu güller, coşuyor gülzârın kollarında... Yonca kokan eller dokunuyor şebnemine. Bahçeler senin sevginle coşa gelip aşk kuşanıyor, ağırdan ağırdan. Sabırla olgunlaşıyor mevsimler. Zambaklar patlıyor yuvalarında, titreşiyor lilâ ve mor... Ve biliyoruz ki hepsi senin tecellindir. Senin buyruğundandır… Rabbim, senin azametin, rahmetin sonsuz… Dileriz ki Rahmet-i rahmana mazhar ola ruhumuz. Gafletten uyar bizi kıl dostuna yâr bizi Cennetinle ikram et, hiç yakmasın nâr bizi Vuslatını ihsan et muhabbetle sar bizi Aşkına meftun olsun akl u fikri cânu dil Rabbim, En Sevgili, Ey Sevgili, Ya Celîl, Ya Celîl, Ya Celîl, Ya Zü'l-celâli ve'l-ikram, Celalet ve ululuk ancak sana mahsustur… Her yerde, her zaman hazır ve nazır olan Allah'ım hiç şüphesiz senin ilmin her şeyi kaplamıştır. Kesret âlemindeki herşey, senin büyüklüğünün yanında hiçtir. Yıldızı alınmış karanlık bir gecenin yüzünü yıkarken tan vakti, sen gelirsin aklımıza. Uçsuz bucaksız yalnızlığımız gelip dayanır ruhumuzun kıyısına, ağırlar gönlümüzü. Hüzün şebnem olup göklerden yağar üstümüze umarsızca... İzbe yollarda yapayalnız kalakalmışız Allahım… Arifler terk eylemiş seyrangahı, gönlümüz mürşidini kaçırmış utanılası. Senin azametin, senin celalin ve keremin olmasa, üzerimize yıkılır sırtımızı verdiğimiz her duvar. Elimize kalır el uzattığımız dal. Gafletteyiz Allahım, uyandır bizi derin uykularımızdan. Şaşkın aklımızın, kör yüreğimizin peşinden aykırı vadilere sürüklenmişiz Rabb’im. Senin kadim sûrun ruhumuza bir güzellik bahşeylesin, aşkına hasretine yürüsün bedenimiz. Yoluna bende olalım. Rabbim, senin azametin, rahmetin sonsuz… Dileriz ki Rahmet-i rahmana mazhar ola ruhumuz. Rabbim, En Sevgili, Ey Sevgili, Ya Celîl, Ya Celîl, Ya Celîl, Ya Zü'l-celâli ve'l-ikram, Hüzün, asırlar gibi kol saldı yüreğimizde. Ne derûnumuz sağaldı, ne mesrûr olduk dünya sürgününde. Bir lahza sürûr için koca ömründen sadece bir anı dileyen Sultan Süleyman’a muştuladığın “Biz o günü hiç yaratmadık” sözleri olmasa kahrımızdan tükeneceğiz. “Hüzün ki en ziyade yakışandır bize” Rabb’im… Aklımızın erdiği zamandan beri hüznün efsunuyla yıkanıyor dil hanemiz… Hangi çiçeğe baksak, hangi yöne dönsek, neyi düşünsek, neye el atsak senden bir nişane buluyor ve ürperiyoruz. Her yerde senin nişanın, senin mührün var. Bin bir Esmâ tecellisi zuhûr ediyor, dünyanın ayinesinde. Sevgili diyorum, En sevgili diyorum, sana şükürler olsun. Öteleri düşlüyoruz var olmak hevesiyle. Sonsuzluğunun bütün efsunu yakalıyor ruhumuzu bırakmayası. Sana şükrediyoruz, sana hamd ediyoruz… Rabbim, senin azametin, rahmetin sonsuz… Dileriz ki Rahmet-i rahmana mazhar ola ruhumuz. Şiirler: Musa Tektaş |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Ya Mukît: Gizlisi olmadan herkesin maddî, manevî rızkını veren ve kontrol altında bulunduran, azıkları yaratıp, beden ve kalblere gönderen, yarattıklarına rızkını ve azığını vermeye muktedir olan anlamlarına gelen Yüce Allah’ın İsm-i Şerifidir.
Allahım, Sevgili Sultanım, Ya Mukît, Bir damla iken, henüz hayata yürümemişken, rızkımı tayin edip vademin yakasına iliştirip beni hayatın lezzetleriyle buluşturansın. Bütün ihtiyaçlarımızın, bütün arzularımızın anahtarı sendedir. Şüphesiz sen her şeyi önceden tayin edensin. Sana olan sevgimin ölçüsü, sana olan ibadetimin miktarı, sana olan yakınlığım, uzaklığım hep senin bilgin dâhilindedir. Kalem hokkaya değdiği gün, bütün ömrümün haritası, ruhumun damarları yol yol çizildi. Zamanın kadim dehlizlerinde büyüdü rızkımız demadem. Şükrümüz çiçeklendi seccademizde. Sen vermek istemeydin, istemeyi vermezdin bize, öğretmezdin. Can sermayemizi sen donattın desenlerle. Kandil kandil sen aydınlattın zifir rüyalarımızı. Bizim olanı, bize mahsusu sen muhafaza ettin Allahım. Sana şükürler olsun Allahım. Rabbim, Ya Mukît, Ey sevgili, “Allah hüzünlü kalbi sever” diyorlar. Kalbim bin kederle, sarmalanmış yastadır. Hüzünlü bir lale gibi başım düşmüş omzuma, ağlar dururum. Yokluklarıma, kaybettiklerime, kazanamadıklarıma, pişmanlıklarıma ağlarım. Yüreğim hüzün yangınlarına ayarlı… Yakar durur bedenimi. Gözyaşlarım selsebil olmuş, yangınların inadına. Madde beni yakalamış, tutsak etmiş kendine. Öylesine yokum ve yoksulum ki… Yıllarca bilemedim Allahım, öğrenemedim ki asıl yoksulluk içime çöreklenmiş. Ben gönül yoksuluyum. Bütün dünya benim olsa ne fayda. Kalemin hokkaya değdiği gün, yediğim içtiğimi ömrümle denklemiştin. Ne için bunca eziyet, ne için bunca madde tamahı, bilemedim, anlayamadım onca sene. Payıma düşene razı olmadım. Razı olsaydım eğer, mal de benimdi şan da… Bütün pişmanlıklarımı bağışla, beni affeyle. Rabbimsin, Rahmansın, Rahimsin… Şah damarımdan yakınsın bana, Bütün niyazlarım sana Allahım… İyiliği isteyen ruhlara şifa veren Levh-i mahfuz ilminden canla safa veren Bin türlü gıdalardan günde bin defa veren Hiç bir şeyi karşılıksız bırakmayan Ya Mukît Ey Âlemlerin Rabbi Olan Allahım, Ey bütün kâinatın sahibi, Ey Sevgili, En Sevgili, Ya Mukît, Her geceyi sabaha düğümleyen, her günü bir mevsime yürüten sensin. Dünya denen bu bağda payımıza düşen salkımın tanelerini tek tek tüketmekteyiz. Salkımın sonu geldiğinde dünyadan rızkımız bitecek ve sana döneceğiz. Dünya malı için kendini yoran, hırpalayan, alaşağı eden ve olmadık günahların peşinde ahretini ziyan eden kervancı bilseydi eğer her salkımın değerini şad olurdu, gönlü azat olurdu… Bize unuttuklarımızı hatırlat, bizi nefsimizle sınama Allahım. Rızkımızı artır, bizi yokluk ve yoksullukla terbiye etme, bizden merhametini esirgeme Allahım. Sevabımızı hayra dönüştür, hatalarımızı affeyle, bizden gölgeni esirgeme. Mala tapanlarımızı ıslah et, akla kalplerinin karasını. Bizi tamahkârlardan eyleme. Karun hırsından azat eyle bizi. Bizi sevdiklerinden kıl… Kim hayra delalette bir adım atar ise Sevabından payını alır kim yapar ise Kötülüğe aracı olana da var hisse Hiç bir şeyi karşılıksız bırakmayan Ya Mukît Allahım, Ey sevgili, En Sevgili, Bu gönül, sonsuzu bize ilham eylediğin öteleri diler. Sonsuzluğu arzular. En geniş gökyüzünün altından açtım ellerimi ve dönüşü olmayan bir yola attım adımlarımı. Yağmurun mavi gözlerine bırakmadan gözlerimi, rüzgârın aldatısı ellerine vermeden sözlerimi, sinsi hüzünlere bel bağlamadan, bütün yürüyüşlerim sanadır, sanadır yolların sonu. Ak ve kara, iyi ve kötü, güzel ve dahi çirkin, eskilerden kalma bir papirüs tabletin tozlu yapraklarına dokunsa da söylese papirüsün eskil yüzü, konuşsa. Anlatsa dünya denen sihirli kuyuyu ve bu kuyuya nasiplenen onca insanoğlunu. Kendine nasip kılınan dışında hiçbir şeyin sahibi olunmayacağını, boş yere kimselerin azığına el atılmaması gerektiğini fısıldasa. Senin adaletinden ve kudretinden söz etse inkârcılara… Hiçbir şeyi karşılıksız bırakmayan sonsuz adaletinden ve kereminden bahsetseler nasipsizlere… “ Halk içinde hak ile yaşamak gerek” sözünü bir daha yazsak göğün en fevkine. Ziyalansa karanlık yürekler, nurlansa yüzlerimiz yeni baştan… Karun hırsından azat eyle bizi Ya Mukît,. Bizi sevdiklerinden kıl… Yâ Mukît, Yüce Rabbim, Büyük Allahım, Mukayyet olup muhafaza etmeye muktedir olan sensin Rabbim. Bizim nefsimizin kıvrımlarını bilensin. Gidimli gelimli dünyanın, sonu ölümlü dünyanın her anı sana ayandır. Ruhlarımızın güzelliği de her azamızın tamahkârlığı da, iyiliğimiz de çirkinliğimiz de senin menzilindedir. Kanaatsiz bir zamanın kanaatsiz insanlarına şefkatini ve merhametini esirgemeyen ve her dem nasiplerini diri kılan sensin. Nimet senindir, şükürler olsun sana Allahım. Rahmet senindir, hamd olsun Ey Âlemlerin Rabbi. Geceye ve gündüze çıkışımız senin koruman ve himayenledir. Haşir ve mizan gününe kadar bizi koru, muhafaza et; rızkımızı kesme Ey büyük Sultanım. Senden başka ilah yoktur Rabbim. Senden başka taptığımız yoktur. Bizi sevdiklerinden kıl Allahım, bizden rahmetini ve şefkatini esirgeme. Dünya denen sihirli kuyuya düşürme bizi… Bizi sevdiklerinden kıl Ya Mukît, Bizi sevdiklerinden kıl… Âmin… |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Ya Hâfid : Aşağıya indiren, alçaltan, değerini azaltan anlamlarına gelen Yüce Allah’ın İsmi Şerifidir.
“Ben sanırdım âlem içre bana hiç yâr kalmadı Ben beni terk eyledim, bildim ki ağyâr kalmadı” ( Niyazî-i Mısrî) Yücelerin yücesi olan büyük Allahım, Sevgili Sultanım, Handan olan, Sultan olan Rabbim, Ya Hâfid, Biz ki dünya gurbetinde olduk! Diye yüksekçe dağlara tırmandığımızı sanmışız. Bildik demişiz bilmeden, gördük demişiz görmeden. Sorduk demişiz sormadan, utanmadan… Biz kendimizi yükte hafif pahada ağır olanla değil, yükte ağır pahada hafif olanla avutmuşuz yıllar yılı. Maddenin etrafında ne çok dönmüşüz, ne çok yorulmuşuz düz yokuşlarda. Biz Elif nedir bilmeden okumuş, lâmelif demeden yüreğimize yabancı desenler dokumuşuz. Biz çiçeklerden ırak arılar gibi kendi kovanımızı yağmalamışız hiç üşenmeden. Azıksız düşmüşüz yola Rabbim. Hep alçalmışız, küçülmüşüz sözde kalmış yarın, yaranın dizlerinde. Dudaklarımız sımsıcak dualara değmeden, ellerimiz senin dergahından inen rahmet yağmurlarına açılmadan azıksız yola düşmüşüz. Bizi affet Ya Hâfid, Bizi affet, bizi bağışla. Sevgili, En Sevgili, Ya Hafid, Sultanım, Senin gülzarında yok sayılmışız. Gururumuz, kibrimiz, nekesliğimiz cezamız olmuş. Hastalığımız kendi kusurlarımızdır. Kahrımız kendi yaptıklarımızdır. Çektiklerimiz yine kendi ettiklerimizdir. Layıkımızı bulmuşuz, gözdan , gülzardan düşmüş, değerimiz azalmış, yitmişiz Rabbim. Senin terazinde hile yoktur, senin gülzarında kayırma yoktur. Ne etmişsek onu biçmişiz dârı dünyada. Zillete düşmüş, gerçekten ırak durmuşuz. Göz yaşlarımız selsebil olmuşsa bundandır. Geç öğrenmişiz hakkı, adaleti, doğruyu, merhameti, şefkati. Merhameti bilmeyene merhamet edilmeyeceğini, adaleti gözetmeyene adaletin uğramayacağını öğrenmişiz sonra. Düşmüşüz gururun terkisinden. Yerlerde gezinmişiz kalkmayası. Ruhumuz kirlenmiş temizlenmeyesi. Yüzümüz kararmış, kızarmayası. Alnımızın beyazı düşmüş yerlere, ayakların altında durmuş arlanmayası. Şimdi perme perişanız, yüreğimiz yaralı, çaresiziz. Gaylûle uykusundan uyandır bizi Allahım. Bizi affet Ya Hâfid, Bizi affet, bizi bağışla. “ Cümle eşyada görürdüm hâr var gülzâr yok Hep gülistan oldu âlem şimdi hiç hâr kalmadı” Ey Büyük Allahım, Rabbim, Ya Hâfid, Sana geldik onca kusur ve eksiklerimizle. Yerlere düşmüşüz, kendimizden geçmişiz, tükenmişiz, düz yokuşlarda bizi koru, bizi akla, bizi gülzarına kat. Zamanın rahlesine bıraktığımız günahlarımızı bağışla. Biz senden ümit kesmeyiz. Sen bizim Rabbimizsin, sen istersen her şey mümkün, sen ol! dersen her şey olur. Bizi gururun, zilletin, esaretin ellerinden çek kurtar Rabbim. Yuvarlandığımız karanlık kuyuların içinde bırakma bizi. Biz ki uyumuşuz hiç uyanmayası, seneler akmış zamanın yanağından, iyi taraflarımız silinmiş, kazınmış yüreğimizden… Güzel bildiğimiz her şey terse sarmış, doğru bildiğimiz, senelerce peşinden gittiklerimiz bizi aldatmış. Terkimize günah doldurmuş senelerimiz. Hicret ve niyetimiz gururumuz olmuş. Kendimizden kendimize gitmişiz şaşırası. Bizi daldığımız Feylûle uykusundan uyandır, kaybolan yıllardan bizi azat et Allahım. Bizi affet Ya Hâfid, Bizi affet, bizi bağışla. Ey bağışlaması bol olan Rabbim, Sevgili, En Sevgili, Ya Hafid, Sultanım, Biz bütün günahlarımızı toplayıp sana geldik. Senden af diliyoruz. Riya denizinde boğulan bütün yüzlerimizi sana getirdik. Bizi, ruhumuzu sonsuzluk ve rahmet pınarlarında yıka, arıt, durut Rabbim. Viran olmuş yüreklerimizin güvertelerini onar, yusufçuk kuşları konsun omuzlarımıza. İncir kuşları söylesin unuttuğumuz bütün güzellikleri. Yeni baştan gelsin eski baharlar hiç gitmeyesi. Nevruz çiçeği gibi beyazdan daha beyaz, kardan Kardelenden daha ak olsun alnımız, yüreğimiz. Ruhumuzun baharı gelsin yeni baştan. Bütün mevsimlerimiz senin gülzarın olsun. Seni söylesin ezgilerimiz, sana uzansın dualarımız, sana getirsin bizi yolların sonu. Kıyamda dursun ruhumuz her dem huzurunda. Senin iklimlerine uçsun ruhumuz bedenimiz, bizi sana getirsin gördüğümüz son rüya. Düşsün üzerimizden yalan dünyanın eli. Kaylûle uykularımıza hayırlı rüyalar yağdır. Dinginleşsin yorgun düşmüş ruhumuz bedenimiz, şafağı kuşansın ellerimiz. Bizi affet Ya Hâfid, Bizi affet, bizi bağışla. “Gitti kesret geldi vahdet oldu halvet dost ile Hep Hak oldu cümle âlem şehr-ü bâzâr kalmadı.” Ey Büyük Allahım, Rabbim, Ya Hâfid, Beni peşinden yıllar yılı sürükleyen nefsimi benden azat eyle. Koru beni nefsimden, kendimden, yanlışlarımdan, günahlarımdan. Azap çeken ruhumu sükunetin ellerine teslim et. Bir inşirah demeti düşür ruhuma. Bilmeyeyim düştüğümü, öğrenmeyeyim hatalarımı, söylemeyeyim günahlarımı ve görmeyeyim alçaldığımı. Beni koru Rabbim, beni azat eyle günahlarımdan, gururumdan, zilletimden. Şimdi biliyorum ki senin dergahın, senin emirlerin bir güneşmiş üzerimizden her dem aydınlatan, ısıtan. Senmişsin bizi koruyan, saniyede binlerce günahı def eden üzerimizden. Senmişsin bizi seven katıksız, karşılıksız. Yaranımız sen, yaratanımız sen, sevdiğimiz sen, sevgilimiz senmişsin. Ey rahmeti, şefkati, kudreti ve merhameti bol olan Allahım. Ey bütün noksanlardan, eksiklerden münezzeh olan, büyük olan Sultanım, Rabbim, Ya Hâfid, Bizi koru, bizi bağışla, bizi affeyle, bizsi sevdiklerine kat. Senin her şeye gücün yeter. Âmin… |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Ya Kebîr: Hiçbir aklın büyüklüğünü kavrayamayacağı kadar büyük olan ve kendisinden daha büyük hiçbir şeyin olmayacağı anlamına gelen Yüce Allahın İsm-i Şerifidir. Ey Alemlerin Sultanı, Ey Sevgili, En Sevgili, Büyük Allahım, Ya Kebîr, Bin bir niyaz içre kapına gelmişim, el açmışım senin dergahına, yemin etmişim Kalu Belâ üzre. Ne zaman yüreğim dara düşse, ne zaman gönlüm hara düşse bir inşirah meltemi konar omuzlarıma. Efsunlu bir ülkeden esen, tanıdık, sağaltan bir meltem, sürükler ruhumu senin ülkene. Ne zaman yorulsam, yokuşlarda kalsam, tükensem kapına sığınırım, sürüklenirim dualarımın peşi sıra. Bütün yaşadıklarım, bütün bildiklerim, bütün bilmediklerim aşina sana Allahım. Senin büyüklüğün karşısında, senin kudretin, senin rahmetin, senin azametin karşısında eğiliyorum. Kıyamdayım, dudaklarım senin adınla mühürlü, sana ayarlı bütün menzilim. Kadim dualar hakkına, nun ve sad hakkına kapına gelmişim. Kabul buyur beni Allahım. Ey Şefkatin ve merhametin sonsuz pınarı, Ey âlemlerin Rabbi, Ey zat-ı Kibriya benden merhametini esirgeme. Beni bağışla, beni sevdiklerine kat. Rabbim, Sevgili Allahım, Ya Kebîr, Müminleri handan, mücrimleri giryan edensin. Fecir vakti esen rüzigarın nağmesi yaprak hışırtılarına katılırken, ruhumda gezinen aşk uyanır, seni çarpar yüreğim, seni söyler dilim, seni anar kalbim, sana açılır yüreğim. Kara düşünceler yerine aydınlıklar serpilir düşüncelerime, bir inşirah huzmesi yayılır bedenime. Riya desenleri terkeder benliğimi. Senin ismin, senin büyüklüğün bir anahtar olur yüreğime. Açar bütün kapıları. Kendi kervanında kaybolmuş bezirganlar gibi yeni baştan bulurum unuttuğum yolları ve düşerim yola kervansız, hansız, canansız… Sen varsan dil hanemde başkasına meylim yok Rabbim. Senin aşkınla donansın can evim yeter bana. Çok zamandır susuzum, aşkınla yanıyorum, merhamet pınarlarından içir beni, şefkat nehirlerinle yıka ruhumu, yüreğimi… Ey zat-ı Kibriya benden merhametini esirgeme. Beni bağışla, beni sevdiklerine kat. Görülen görülmeyen her şeyi bilen Allah Yücelik ve büyüklükte O’dur zat-ı Kibriya Gizliye ve açığa hep vâkıf olan Allah O Kebîr yerde gökte O’dur zat-ı Kibriya Ey Alemlerin Sultanı, Ey Sevgili, En Sevgili, Büyük Allahım, Ya Kebîr, Doksan dokuz ismini sözüme, özüme, fikrime ve zikrime sertaç ettim. Menzilini gönlüme miraç ettim. Senin aşkınla yana yana kapına geldim. Sev dedin sevdim, duy dedin duydum, söyle dedin söyledim…Ruhumun bütün nakışları sendendir, aslındandır. Dünyanın eşiğinden çıkışım, ellerimde gül kokulu dualarım sana gelişim, gözyaşlarıyla şafakları öpüşüm, sendendir Allah’ım. Nisan’dan Eylül’e yürüyüşüm, mevsimleri azar azar kuşanışım sendendir. Bütün varlıklara doğruyu ve iyiliği ilham eden, iyiliklere karşı bol mükafat veren, bütün alemlerin kapılarını ve bütün bereket kapılarını inanmış müminin yüreğine açan sensin Rabbim. Sabahın seherinde uyanışım, yeni baştan ruhumu bedenimi giyinişim ve gündelik telaşların peşinden koşuşum ve sonra yeni baştan uyku seline kapılıp ruhumu derin bir uykuya yatırışım sendendir Allah’ım. Şüphesiz sen her türlü noksan ve kusurdan münezzehsin. Yerdesin, göktesin, yanı başımızdasın ve şah damarımızdan daha yakınsın bize. Sana şükürler olsun, hamd ü senalar olsun… Yüceliğinin ve Bilgeliğinin sınırı yoktur Allahım. Ey zat-ı Kibriya benden merhametini esirgeme. Beni bağışla, beni sevdiklerine kat. Rabbim, Sevgili Allahım, Ya Kebîr, Her şeye her zaman şahit olan, hiçbir şeyin hiçbir halinden uzak kalmaksızın onları her daim tasarrufu altında tutan, her an her şeye hükmeden ve saltanatının her şeyde tecelli ettiği Yüce Allahım, bizi ve bütün yarattıklarını ezeli takdirine göre gayelerimize sevk ediyor, idare ediyorsun. Bütün yapıp ettiklerimizi görüyor, bütün kusurlarımızı bilip gördüğün halde sabrediyor, cezalarımızı erteliyor, merhametine boğuyorsun. Sana itaatimiz tamdır. Nefsimizin elinde şaşırıp günah sularına dalan şuurumuzu aç Rabbim. Bizi nefsimizin kör ellerine bırakma, bizi dergahından çıkarma, bizi menzilinden ırak eyleme Allahım. Sana güvenimiz sonsuzdur, sana sevgimiz sonsuz. Ey affediciliği, sığınağımız olan merhametin ummanı, şefkatin bengisu pınarı… Ey yücelerin yücesi olan Rabbim. Ey celâl ve haşmet sahibi olan Allah’ım… Ey zat-ı Kibriya benden merhametini esirgeme. Beni bağışla, beni sevdiklerine kat. Ârif ki her nerede bir büyüğü görünce Hakkın büyüklüğünü hatırlar elbet önce O’nun izniyle devreder semaviye dönence Cümle ecram-ı felekte O’dur zat-ı Kibriya Ey Alemlerin Sultanı, Ey Sevgili, En Sevgili, Büyük Allahım, Ya Kebîr, Kainat sessizce uyurken sen uyumazsın, sen her daim gözler gözetirsin. Zerreden bütün yıldızlara kadar her şey senin emrindedir. Biz senin emrindeyiz. İtaatimiz sonsuzdur, sevgimiz sonsuz… Gökler ve yerler, canlılar ve bütün cansız nesneler her dem seni tespih ederler Allahım. Zaman aktıkça hiçbir şeyin yerinde durmayışı, her şeyin daima bir tekamül içinde oluşu, mevsimlerin akışı, canlının tükenişi, ömür yapraklarının bitişi, yıldızların akışı, okyanusların dalgalanışı, yaprakların düşüşü senin emrindedir. Sen ol! dersin olur. Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin Ey Zat-ı Kibriya. Yücesin. Biz senin merhametine, şefkatine, affına muhtacız, bağışla, affet bizi. Sen vermek istemeseydin, istemeyi vermezdin bize. Sen sevmemizi istemeseydin, sevmeyi vermezdin bize Allahım. Rahmetinden, merhametinden umut kestirme, hiç kimseleri kötülüğe giriftar kılma ve bizi unutma Rabbim. Yüceliğinin ve Bilgeliğinin sınırı yoktur Allahım. Ey zat-ı Kibriya benden, bizden, bütün müminlerden merhametini esirgeme. Beni bağışla, beni sevdiklerine kat. |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Ya Alîy: Yüksek, büyük, yüce olan; kudrette, bilgide, hükümde, iradede ve diğer bütün kemâl sıfatlarında üstün olan anlamlarına gelen Yüce Allah’ın İsm-i Şerifidir.. “Şol gökleri kaldıranın Donatarak dolduranın Ol! Deyince olduranın Doksan dokuz adı ile” ( Niyazi yıldırım Gençosmanoğlu) Ey Yücelerin Yücesi Büyük Allahım, Ey Rahmetin ve bereketin kaynağı, Ya Alîy, Senin büyüklüğün karşısında eğiliyorum. Yüreğim bir denizin dalgalarına kapılıyor gibi yükseliyor, heyecanda heyecana düşüyor. Bir saniye, bir salisede bile kainat bütün zerrelerine kadar seni anlatıyor, seni işaret ediyor. Her şey sana dönüyor, her şey sana yürüyor. Bir gülün kokusunda sen, bir suyun damlasında sen, bir dağın zirvesinde yine senin mührün var. Sen ol!demesen bir toz zerreciği dahi yerden kalkmıyor, sen yürü demesen hayat yürümüyor, sen ak demesen ırmak susuyor, deniz susuyor, insan susuyor. Bütün cihan sana akıyor, bütün cümle mahlukat, nebatat seni zikrediyor her dem. En inanmadık yürekte bile senin celalin ve cemalin gizli rabbim. Kâlû Belâ her yürekte gizlenip kalkmış, zaman zaman hatırlatıyor kendini. Verdiğimiz sözler kendini hatırlatıyor, seni hatırlatıyor unutmuş yüreklere.Şüphesiz senin ilmin her şeyi kaplamış, her şeye hükmediyor. Zaman, insanlık, madde ve mana bütün kainat sana dönüyor Ya Alîy… Hayat gerçeğe yürüyor. Biz Sana yürüyoruz Allahım… *Sen bütün varlıklardan yücesin elbet Ya Rab İnananın dilinde hecesin elbet Ya Rab Zatının ululuğu imana sığar ancak Bilinmez akıl ile nicesin elbet Ya Rab Sultanım, Efendim, kurtarıcım, sevgilim, En Sevdiğim, Allahım, Ya Alîy, Çiçek olup yerden fışkıran nice nebat, kuş olup uçup giden her kanat, senin melteminle can buldu, çoğaldı. Sen istemesen yerden bir zerre dahi kalkmaz. Senin bilgin dışında bir karınca bile var olmaz. Her şey Sen’in hükmün ve emrin altındadır İlahi kudretinle yazdığın bu kainat bilmecesini çözmeye gücümüz yok, bilgimiz yok. İstediğin yere kadar bildiklerimiz. Seni bildik, sana taptık, sana kul olduk, çok şükür. Tan yüzlü duaların hakkına, kadim elif hakkına, nun ve sad hakkına bizi kulluğundan düşürme Allahım. Bize yazdığın nasibimizi kesme. Bizi menzilinden ayırma. Merhametinin ülkesinden, şefkatinin rıhtımından bizi ayırma. Bir gül-i reyhan olsun aramızdaki yollar. Seni bildik, sana taptık, sana kul olduk, çok şükür... Bizi çoğalt, bizi kulluğumuzla çoğalt ki sana gelmeye yüzümüz olsun. Seni bilen, bilmeyen cümle mahlukat, nebatat sana dönüyor… Hayat gerçeğe yürüyor… Biz Sana yürüyoruz Allahım… Ey Alemlerin Sultanı, Ey Sonsuzluğun Pınarı Ey Büyük Allahım, Ya Alîy, Ne büyüksün ki mülkünün sınırı yok. Sadece ol! dersin, olur. Menekşelenen sular seninle dirilir, seninle akar, seninle kabarır. Sararan mevsimler senin emrinle yeşerir. Senin aşkınla dallara su yürür. Buz denizleri seninle çözülür. Yıldızlar senin ismine akar birbirine hiç değmeden. Dağlar eğilir, titrer haşmetinizden, dili tutulur dar-ı dünyanın. Zaman durur, saat durur, an durur. Senin yüceliğin, senin azametin, senin kudretin her zerrede tecelli ederken âmâ gözlerimizin ziyası senin nuruna kapılır, sana kapılır yüreklerimiz. Bir daha bir daha geliriz kapına Rabbim. Serin bir rüzgar mahmuzlar gayret atlarımızı. Rahvan bulutlar geçer gözlerimden sonra… Her biri senin sevginle dolu dolu. Bin umut fırtınası kopar yüreğimizde. Senin yüceleğin, senin büyüklüğün milyonlarca desen olur, nakışlar yüreklerimizin merkezin mahzenini... Tüm kainatın Efendisi, Bizi, yarattıklarını koru, kolla ve gözetle Allahım. Senden başka güvendiğimiz yok. Senden başka tanıdığımız, inandığımız, taptığımız yok Allahım. Sen bizim Rabbimizsin. Sana inanır, sana taparız. Biz senin Yusuf’un olduk Allahım, her dem seni anası. Bizi çoğalt, bizi kulluğumuzla çoğalt ki sana gelmeye yüzümüz olsun. Seni bilen, bilmeyen cümle mahlukat, nebatat sana dönüyor… Hayat gerçeğe yürüyor… Biz Sana yürüyoruz Allahım… Azametin kuşatır onsekizbin âlemi Dostluğun veliliğin siler bütün elemi Aşk ile yazar imiş muhabbetin kalemi Bize aşk kapısını açasın elbet Ya Rab, Ya Alîy, Allahım, Sultanım, Kalbimin ışığı olan büyük Allah’ım, Dünyanın kıyısında bekleyen yorgun yolcularınız. Âdemdeki külli hâl üzre gaflet uykularından uyanmak diler yüreğimiz. Alemleri bizde saklayan Rabbim, cihanı bizde toplayan... Bir celsede bizi biz yapan, bizi merhametinin menziline düşüren Ey Sevgili, göklerinin kapılarında beklemekteyiz. Dualarımız dudaklarımızda yorgun düştü. Ruhumuzu aşkınla kopçalayan dualarımızı, kabul buyur Allahım. Kalbimize hüzün veren Sultanım, perişanlığımız dillenirken, yüreğimiz utancından büzülürken... Göz uykudaydı.. Her şeyi birbirine denk düşüren Rabbim, bizim de aklımızı, ruhumuzu vuslat sevinciyle birbirine kat. Bizi hayat ırmağında yalnız bırakma. Başka Ummanlara akmasın yüreğimiz, göklerini bizden esirgeme Allahım. Üzerinden güneş batmayan kainatından bir katreyiz. Düşür Ummanlarına bizi, bize mukayyet ol. Bizi çoğalt, bizi kulluğumuzla çoğalt ki sana gelmeye yüzümüz olsun. Seni bilen, bilmeyen cümle mahlukat, nebatat sana dönüyor… Hayat gerçeğe yürüyor… Biz Sana yürüyoruz Allahım… Ey Yücelerin Yücesi, Ey Alemlerin Rabbi, Ya Alîy, Senin yüceliğinin sınırı yok. Senin güzelliğinin, senin hikmetinin, senin merhametinin, senin rahmetinin sınırı yok Rabbim. Ezelden ebede tek hüküm sahibi sensin. Kainat senin mührünle dönüyor, insan senin izninle neşet ediyor, çiçek seni zikrederek tohum döküyor Allahım. Zerreden kainatın en mahrem nesnesine kadar her şey senin emrinde bekliyor. Biz senin hikmet ve kudretine ram olduk. Arz ve Sema arasında kalmış biz kullarının senden başka gideceği yönü yok, yolu yok, yarı yok, yaranı yok Ey Sübhanallah…Yüreğimizin bütün dalgaları senin rıhtımına yol buluyor. Ellerimizdeki güvercin yürekli dualarımız senin göklerine uçuyor hiç dönmeyesi…Sen Yücelerden Yücesin, Alim’sin, Alîy’sin…Biz senin için var olan, sana gelen, sana dönen aciz kullarınız…Bizi sevdiklerine kat Rabbim, bizi sevdiklerine kat. Bizi çoğalt, bizi kulluğumuzla çoğalt ki sana gelmeye yüzümüz olsun. Seni bilen, bilmeyen cümle mahlukat, nebatat sana dönüyor… Hayat gerçeğe yürüyor… Biz Sana yürüyoruz Allahım… * Şiir: Musa Tektaş |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Ya Gafûr: Kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olan anlamına gelen Yüce Allah’ın İsm-i Şerifidir. Sevgili Allah’ım, Rabbim, En Sevgili, Ya Gafûr, Zamanın tespihinden öyle çok yere saçılıp, öyle çok düştüm ki. Öyle çok günahlar işleyip, öyle kusurları terkime doldurdum ki. Bunları sen biliyor, sen görüyorsun. Her şey sana ayan. Kainat sessizce uyurken, biz her gece bedenlerimizden soyunup derin uykulara dalarken herşeyi gözeten, bizi koruyup kollayan sensin Rabbim. Biz kullarının her fenalığını sabırla gözleyensin. Hiç bir kusur, hiçbir günah cezasız kalmazken hayat kitabında, sen sabırla kulunun tövbe sularında yıkanıp durulmasını beklersin. İçten bir tövbenin anahtarını bize vermek için bütün kapıların ardına kadar açık iken biz gaflet uykularına yatan kullarını her haliyle korur ve gözetirsin. Senden başka güvendiğimiz, sığındığımız yok Allah’ım… Affeyle bizi Ya Gafûr… Kullarını dû cihanda Affeyleyensin “Ya Gafur” Gönülleri temizleyip Saf eyleyensin “Ya Gafur” Ey Ulu Sultanım, Mevsimler gelip geçiyor… Ömür feracemiz eskiyor, lime lime dökülüyor hayatın kanayan eli. O kadar çok yanılmış, o kadar çok ziyana düşmüşüz ki tepeden tırnağa karayız. Girdiğimiz mağaralarımızda bir ışık arıyoruz. Bir yol arıyoruz bizi sana getiren. Hep yanıldık Allah’ım, kusurlar işledik, saptık sapıttık. Tam ümidimiz tükenmişken, tam artık iflah olmayız bundan böyle demişken senin “Gafûr” ismin bir yıldız düşürdü zindan yüreklerimize. Bir umut maverasına yol buldu düşlerimiz. Gittiğimiz bütün yollardan dönüşümüz hep sana, gelişimiz hep sana, yanışımız hep sana Rabbim. Dert biziz Ya Gafûr, derman sensin ruhlarımıza. Dünyanın bütün kirleri üstümüzde. Merhametinin sularında arıt bizi Ya Gafûr, durut bizi…Bizi yeni baştan onar, bizi sağalt. Senden başka gittiğimiz, baş koyduğumuz yok Allah’ım, Affeyle bizi Ya Gafûr… Her günaha örtü hali Gizleyip suçu vebali Kötü düşünce hayali Def eyleyensin “Ya Gafur” Rabbim, Ya Gafûr, Sevgili, En Sevgili, Adım attığımız her yerde senin mührün var. Bir çiçeğin tohumunda, bir ummanın katresinde, bir yıldızın zerresinde, her canlının hücresinde senin mührün var. Her yerde ve her şeyde sonsuzluğunun sırrı mevcut. Binbir güzelliğin cezbesinde senin esrarın gizli. Güzel olan her şey sensin, her şey senin. Her şey senin emrinde hareket halinde. Sen ol! dersin olur. Günahlarımızı aza çeken, iyiliğimizi çoğa katan sensin. Bir saniyede binlerce kötülüğü başımızdan def eden sensin Allah’ım. Sensin aldığımız nefes, sensin hayatın ta kendisi. Ruhlarımızı kötülüğün şerrinden koruyup, vicdanın ellerine veren, merhameti kalbimizin en derinlerine eken, sevgiyi bütün hücrelerimize zerk edensin. Rahim’sin, Rahman’sın, Gafûr’sun… Senin her şeye gücün yeter, Sen her şeye kadirsin. Senden başka taptığımız, tapındığımız yoktur, Affeyle bizi Ya Gafûr… İyilik tohumun eken Çirkinliğe perde çeken Günah defterini yakan Ref eyleyensin “Ya Gafur” Rabbim, Sultanım, Ya Gafûr, İyiliğim, güzelliğim, merhametim, şefkatim sendendir. Ruhumun esrarında senin sevgin, senin kokun olmazsa her türlü kötülüğü yapacak bir insanım, bir kulunum hayat zindanında. Nefsimin dizginlerini bana bıraksaydın, aklımın hudutlarını sonsuzluğa açsaydın halim nice olurdu? Düşüncesi bile içimi titretirken, beni bir başıma bırakmayıp her dem beni koruyup gözetleyen senin varlığını bilmek beni rahatlatıyor, huzur veriyor can evime. Beni şefkatinin ve merhametinin hamurunda yoğuran Allah’ım, sana bütün nimetlerin için hamd ederim. Beni zulmün ve kötülüğün ellerinde bırakmadığın için şükürler olsun. Şüphesiz sen Gafûr’sun, bağışlayıcısın. Sen Ey merhametin kalbi, ey sevginin zirvesi Ulu Allah’ım, sana inandım, sana geldim, sana sığındım… Senden başka tanıdığımız, bildiğimiz yoktur, Günahlarımız var dizin dizin… Affeyle bizi Ya Gafûr… Bağışlaman nur-u erdem Kurtarıp bizleri dardan Nefsi temizleyip kirden Sûf eyleyensin “Ya Gafur” Ey Yüce Allahım, Ey Merhametin Pınarı, Ya Gafûr, Biz günahkarız sen bağışlayan, biz aciz kullarınız. Biz geldiğimiz bu fani dünyada ne için yaşadığını, bu misafirliğe niçin geldiğini unutan, türlü dertlere duçar olmuş, derman yanı başındayken gaflete düşmüş kullarınız Allah’ım. Şaşmış, şaşırmışız yolumuzu. Günahlardan kapanmış yollarımızı aç Allah’ım. Sana kavuşmak dileyen biz aciz kullarının bahtını açık eyle. Kusur ve günahlarımızla senden himmet dileriz. Şüphesiz sen bağışlayan, affedensin. Merhamet edensin. Sen Gafûr’sun Rabbim. Senin merhamet ve şefkati çağlayanlar gibi ruhlarımıza düşüren güzel isminin önünde eğiliyoruz. Afv diliyoruz. Şüphesiz sen bağışlayansın. Senden umut kesmeyiz. Her daim açık olan merhamet kapılarından bizi de al içeri Allah’ım. Şüphesi senden başka inandığımız, güvendiğimiz yoktur… Affeyle bizi Ya Gafûr… Kur’an’da doksan kez geçip Bağışlayıp bahtın açıp İnsanları övüp seçip Kehf eyleyensin “Ya Gafûr” |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Ya Azîm: Çok yüce ve çok büyük olan; sınırsız ve kayıtsız büyüklük, üstünlüğün tek sâhibi, pek azametli, yüce olandır, anlamına gelen Yüce Allah’ın İsm-i Şerifidir.
Ey büyük Allah’ım, Sevgili, En Sevgili, Büyüklüğün ve kudretin karşısında ürperen ruhum şahittir ki senden başka korktuğum, inandığım, sığındığım başka bir ilah yoktur ey üstünlüğün sahibi…Bir tek çiçeğin zerresini halk eylemeyen acziyetim, bilir ki bir tek sahibi vardır yerlerin ve göklerin. Ve yine yerler ve gökler şahittir ki senin azametinin, kudretinin, rahmetinin, merhametinin eşi ve benzeri yoktur. Büyüklük sana mahsustur, sınırsızlık sana mahsus. Biz kulların ism-i sıfatın karşısında eğiliyoruz Rabbim. Azametinin yanında merhametin ne güzel. Havf ve reca arasında, huzurunuzda vav gibi başımızı eğiyoruz. Mim gibi mesrur olan ruhumuzun ey büyük sığınağı, ey rahmet pınarı, ey şefkatin cenneti olan Allahım, dillerimiz acizdir seni anlatmaya, senin büyüklüğünü tarif etmeye. Şüphesiz sen büyüksün, sen Azîmsin, Bu aciz kullarına merhamet eyle Ey Azîm. Büyüklük şanındır senin Kullar âcizdir “Ya Azîm” Anlatmaya azametin Diller âcizdir “Ya Azîm” Ey sevgili, En Sevgili, Yâ Azîm, Allahım, Masmavi göklerinin, engin denizlerinin, başı dumanlı dağlarının ve deli efsun çağlayan ırmaklarının hepsi, her daim seni zikrederken, cümle mahlukat her dem seni tespih ederken biz aciz kullarına akıl ve irfan ver rabbim. Senin aşk ikliminin esrarlı iksirini yudum yudum içmek, senin şefkat ve merhamet dolu huzurunda kendimizden geçmek dileriz bu hüzünlü yüreklerimizle. Ellerimizde ruhumuzun tercümanı olan dualarımız, aşkımızı sana taşır mı bilmiyoruz. Sevda hükmünde, içimizden, yüreğimizin ta derinlerinden, el değmemiş kuytularından devşirdiğimiz dualarımızı kabul buyur Allahım. Ey mucizenin serveri, ey geçmişin ve geleceğin mutlak sahibi, ey bütün zamanların zamansız mimarı, ey güzelliğin ve cazibenin padişahı sana geldik, kapına geldik kabul buyur bizi, cümlemizi. Şüphesiz sen büyüksün, sen Azîmsin, Bu naçiz kullarına mağfiret eyle Ya Azîm… “Aliyyül Azim”dir zatın Şahidin ismi sıfatın İşaretin mucizatın Hâller âcizdir “Ya Azîm” Allahım, Kudretli Rabbim, Yâ Azîm, Ritmin ve ahengin dört bir yanımızı sardığı, müstesna güzelliğin sembolü olan taze gül şafağının nefesimizi kestiği bir serin seherde sana yalvarıyoruz. Teşrin zamanı yaklaşmakta. Mevsim dönüyor ve kuşlar kafilesi süzüle süzüle, alçala yüksele göçüyorlar bilinmez uzak ülkelere. Kendi göçümüzü düşünüyoruz. Kimbilir, nerde, ne zaman, nasıl diyor içimiz. Öteler bir kor olup içimize akıyor. Hicret zamanı ürkütüyor gönlümüzü. Boş heybemizi kuru hayaller, geçici emel ve arzularla doldurmuşuz ki ne kadar boşaltsak yükümüz çok ağır Rabbim. Senin azametin ve kudretin karşısında bizim küçüklüğümüz ve aczimiz beynimizi sorguluyor. Korkuyor ve ürperiyoruz, kederler içindeyiz. Sana gönderdiğimiz dualarımız acılarımız ve korkularımızı şerh ediyor. “Bî vefadır dar-ı dünya kimseyi şad eylemez” diyen koca yürekli erenlerin sözleri bir kor düşürüyor can evimize. Ummanlarda batan gemilerimizi işaret ediyor sanki. Ne gemiler batırmışımız Ummanlarında. Ah bir bilseydik, bir uyanabilseydik senin engin denizlerinde, aşk bizi terk etmezdi. Heybemize senin aşkını doldururduk zamanlı zamansız. Şimdi biliyoruz ki vakit daraldı Allah’ım, bir firak kesecek yolumuzu. Şüphesiz sen büyüksün, sen Azîmsin, Bu çaresiz kullarına rahmet eyle Allah’ım. Ayetel kürsi tahtında Esrarlar gizlidir anda Duadadır gönlü canda Eller âcizdir “Ya Azîm” Ey Sevgili, En Sevgili, Allah’ım, Senin rahmetinden ümitvarız. Hüzzam makamında ilahiler söylese de ruhumuz, zaman ağırlaşsa da senin rahmetin, senin bereketin, senin şefkatin, senin adaletin, senin mağfiretin her dem yağmada üzerimize. Biz aciz kullarına kapılırın açık her dem, beş vakit. Duaların ellerinden tutan bütün yüreklere ihsan eyle Allahım. Biz ki aciz ve naçiz kullarız, biz ki her dem senin merhametine ve şefkatine muhtacız. Bir an bile bizi korumazsan yıkılır sırtımızı verdiğimiz bütün duvarlar, çöker gök kubbe, delinir yerin bağrı. Denizler sürükler dağlarımızı. Bin bir tufana yeniliriz. Sen Azîm’sin büyüklüğünle korur gözetirsin bizi, sen Rahîm’sin rahmetinle kucaklarsın. Sen Şefîk’sin, şefkatinin göğsünde uyutur, merhametin ellerinde hıfzedersin. Şüphesiz sen büyüksün, sen Azîmsin, Bu ümitvar kullarına bereket ver Allah’ım. Uyumaz, uyumak niçin Şefaat izni Hakk için Huzuruna varmak için Yollar âcizdir “Ya Azîm” Ey Ulu Allahım, Rabbim, Yâ Azîm, Sana geldik, sana inandık ve taptık. Gördük ki asırlık çınarların gölgesinde, yaprakların hışırtılı sesinde, meltemin ney sesinde hep senin adın gizli. Bülbülün gülzarı inleten figanı, çeşmelerin çağıl çağıl akması, mevsimlerin birbirlerini sıra sıra devirmesi, baharın yaza, güzün kışa meyletmesi hep sendendir. Bir tek tohumdan binbir nebatatın fışkırması, bir insanın bir kainatı ifade etmesinin kaynağı sensin. Her şey sana bağlıdır. Hiçbir şey başı boş değildir, hiçbir nesne sahipsiz…Senin azametin, senin kudretin karşısında büyülendik Allahım. Şüphesiz sen bizim Rabbimizsin, Tek’sin, Bir’sin, büyüksün. Senden başka İlah yoktur. Senden başka sevenimiz ve sevdiğimiz yoktur. Sana şükürler olsun Allahım. Sana şükürler olsun. Şüphesiz sen büyüksün, sen Azîmsin, Bu aciz kullarına merhamet eyle Ey Azîm. Rahmet deryası akmakta Alemi nura katmakta Ummanları anlatmakta Göller âcizdir “Ya Azîm” |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Ya Halîm: Her şeyi bilen, kullarına yumuşak ve merhametli davranan anlamına gelen Yüce Allah’ın İsm-i Şerifidir. Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız. O, Halîmdir, Bağışlayıcıdır." (İsra Suresi 44. Âyet Meali) Bismihi, Ey Allahım, Sultanım, Ya Halîm, Cümle kainat, ve cümle mahlukat senin ol! Deyince vücuda getirdiğin, donattığın, can verdiğin, kan verdiğin nesnelerle vecd vecd sana akıyor. Sana geliyor bütün ırmakların çağıltısı. En geniş gökyüzü, en derin okyanus, en uzun ırmak hepsi seni anıyor, seni zikrediyor. Sen Alîm’sin, her şeyi görür, bilirsin. Sen Halîm’sin, her şeyi görür, hilminle, şefkatinle sarar, lütufkar ve efsunkar hikmetinle kuşatır, acizliğimizi, zaaflarımızı layık ve münasip bir vakte kadar sabrının ellerine verirsin. Senin iraden her şeyi kaplamıştır Rabbim. Biz kullarının bin bir hikmetinin ışıltısı altında hala karanlıkta gezmişliğimizi sabırla bekler, ceza ve hükmünü şefkatinle, merhametinle teyir edersin. Ey Alemlerin Rabbi olan Allahım, Sultanım, Şevketlim, bizi bağışla, bizi sar, merhametinin kucağında uyut. Bizi hilminle bağışla, merhamet et. * Yumuşak huyu kullara İkram eyleyen “Ya Halîm” Tüm inanan gönüllere Kerem eyleyen “Ya Halîm” Rabbim, Yâ Halîm, Sultanım, Biz kullarının ki öfke geldiğinde aklının gittiği, şükrü terk ettiğimizde isyanın geldiği, çıkmaz sokaklarda yolunu yitirdiği aciz kullarız. Vehmin ellerinde perme perişan olduğumuz yetmezmiş gibi günde kırk bin yalanı, günahı heybelerimize doldurup yollara düşmüşüz. Gittiğimiz bütün yollar dikenli, girift, karanlık. Işıklarımız sönmüş, deniz yürekli ulular gitmiş gelmeyesi. Kalakalmışız bir başımıza, göz yaşlarımızla... Öfkeden, hasetten, riyadan uçurumlar inşa etmişiz düşülesi. Issız vadilere düşmüşüz gidilmeyesi. Rüzgar tersinden tersinden esiyor. Sokaklar, caddeler, evler öfke kusuyor gülümseyen yüzlere. Törpülenmiş merhametin beyaz eli. Yüreğimiz titriyor acıdan, ihanetten, kimsesizlikten, çaresizlikten… Medet ya Halîm medet. Hilminle aydınlat dünyamızı, mühürle öfkeli yüreklerin karanlık dehlizlerini. Kudretlim, bizi bağışla, bizi sar, şefkatinin ellerinde uyut… Hilminle ellerimizden tut… Öfkeleri yatıştıran Kalbi aşka tutuşturan Demet demet yediveren İrem eyleyen “Ya Halîm” Ey Sevgili, En Sevgili, Sultanım, Yâ Halîm, Asilerin zamanı müstehzi müstehzi gülerken yüzümüze, bizim sizden ümidimiz vardır. Sabrınızın denizi tükenmez, biliriz. Oysa pervasız zaman biz aciz kularının sabrını deniyor. Ruhumuz ötelerin ötesini özlüyor çarnaçar. Öfkenin semtine uğramadığı, kötülüğün, riyanın ellerini çırpmadığı, kararmış yüreklerin konmadığı ötelerin ötesinde sığınacağımız, güvende olacağımız, kalplerimizin güvertelerine senin sevginden başka hiçbir düşüncenin uğramadığı o başkentler başkentini bize nasip kıl Rabbim. Kurtar bizi bu karanlıklar ülkesinden. Şüphesiz senin sabrın, senin hilmin sonsuzdur. Zira asilere, kötülere, zalimlere verdiğin mühlet elbette bir gün son bulacaktır. Elbette dile gelecektir cümle yanlışlar, kötülükler. Elbete ak ve kara belli olacak, senin adil terazinde tartılacaktır cümle mahlukatın düğümlenmiş yürekleri... Ve elbette gelecektir o gün… Medet ya Halîm medet… Devletlim, hilminle bizi bağışla, bize merhamet et, bizi kudretinin ellerinde tut… “Allah, onları hoşnut olacakları bir yere cennete elbette koyacaktır. Şüphesiz Allah Alîmdir herşeyi bilir, Halîmdir, Kullarına yumuşak davranır.” (Ayet-i Kerime) Mühlet verir asilere Fırsatı lütfuna göre Kötülüğü mü’minlere Haram eyleyen “Ya Halîm” Ey büyük Allah’ım, Sultanım, Yâ Halîm, Sensin her şâkir tarafından kendisine şükredilen meşkûr. Sensin her zâkir tarafından zikredilip anılan mezkûr. Şüphesiz senden gayrı ilah yoktur. Azametinle, kudretinle, şefkatinle, rahmetin ve merhametinle her dem her yerde tecelli ediyorsun. Hayat sana yürüyor… Sana akıyor bütün zamanlar ve dahi bütün cümle kainat ve mahlukat. Her şey seni tespih ediyor. Bize gönderdiğin yasaların önünde eğiliyoruz Rabbim. Bu yasalara eğilmeyip, haddini bilmeyenlere insaf edip, cezalarını geciktiriyorsun her dem. Sen Alîmsin, görüyor, biliyorsun. Sen Habîr’sin işitip, duyuyorsun, sen Halîm’sin sabrediyorsun. Biz bir an bile nefsimize sahip çıkamazken, öfkemiz gözümü kör ederken, sen, kullarının, yarattıklarının cezaların erteliyor erteliyorsun. Bir şükür yakarışı ve bir de tövbe münacatı bekliyor kapıların. Bütün kapılarını açıyorsun sonuna kadar. Bilen giriyor Rabbim, bilen tövbe sularında yıkanıyor.… Ya bilmeyenler, ya gaflet uykusuna dalanlar… Medet Ya Halîm medet… Sultanım, şefkatinle, merhametinle ve hilminle bizi uyandır gaflet uykularından, düşüyoruz bizi tut. Acele etmez cezada Daima rah-ı rızada İsmail’e koçlar feda Yâran eyleyen “Ya Halîm” Ey Allah’ım, Sultanım, Yâ Halîm, Sen bize yetersin Rabbim. Senden başka bir isteğimiz, senin rızanı kazanmak dışında bir arzumuz yoktur. Ey mülkün gerçek sahibi, sen istediğine istediğini verir, istediğinden geri çekip alırsın. Sen hiçbir kulun arasında ayırım yapmaz, terazinde günah ve sevaplarını tartar öyle karar verirsin. Sen Halîm’sin. Günahkar kullarını tövbe kapılarını açarak, af için zaman ve mühlet verirsin. Sen ey merhametin güneşi! Sen ey şefkatin denizi, sen ey sonsuzluğun pınarı, bütün günahlarımızla kapındayız, senden af diliyoruz. Ey hiçbir noksanı olmayan, sonsuz mükemmel sıfatların sahibi olan sultanım, farkında olup da af dilediğimiz günahlarımız yanında, bir de farkında olmadan işlediğimiz günah ve kusurlarımızı affet Rabbim. Bizi bağışla, bizi affet, bizi sevdiğin kullarından eyle. Medet Yâ Halîm medet, Senden af diliyoruz. Bizi bağışla, bizi merhametinin kalbinde uyut…. Sükunette selameti Yerin göğün tesbihati “Gafurun halîm” ayeti Kur’an eyleyen “Ya Halîm” |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
“Ya Habîr” Her şeyin iç yüzünden, gizli taraflarından haberdar olan anlamına gelen yüce Allahın ism-i şerifidir.
"Hiç Yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır." (Mülk Suresi 14. Âyet) Ey yücelerin yücesi olan Allahım, Sevgili, En Sevgili, Sultanım, Ya Habîr, Bu cihanı en küçük zerresine kadar donatıp düzenleyensin. Bütün cümle mahlukatı hiç şüphesiz gören bilen, işitensin. Senin menzilinin dışında, senin bilgin dışında hiçbir şey kıpırdayamaz, hiçbir şey olabilmez Allah’ım. Seherin güne yürüyüşü, kuşluk vaktinin ikindiye koşuşu, gurubun eskil bakışı gelen geceye… Hep senin bilgindedir. Yüreğimizin dönüşü olmayan bir yola girişi, eprimiş ve yırtık yelkenlilerin güvertesinden düşüşümüzü, pişmanlıklarımızı, yakarışlarımızı, düşlerimizi, sen bilir, sen görürsün sultanım. Zamanın sarkacından düşsek sen görürsün. Utangaç kentlerin kaldırımlarında sergiye koyduğumuz aymazlıklarımız, serkeşliğimiz senin görüşündedir. Beyaza çalan ruhumuzun yazgılarını sildik ve uzak düştük kendimizden. Şimdi geçer not almayan amel defterimizle kapındayız Allahım. Her şey kayıtlı ve yüzümüz yok, utanıyoruz… Bizi bağışla, günahlarımızı sil Rabbim, bizi akla… Münafıktan ve kafirden Haberi olan “Ya Habîr” Gizli açık her bir şeyi Hakkıyla bilen “Ya Habîr” Rabbim, Ey büyük Allah’ım, Sultanım, Kıyamda, rükuda ve dahi secdede her kapına geldiğimizde derin bir hüznün kıskacındayız. Geçmişimizi, geleceğimizi, ettiklerimizi, etmediklerimizi, düşündüklerimizi, hislerimizi, gizlerimizi, sözlerimizi, konuştuklarımızı, konuşmadıklarımızı tümüyle bilensin. Ayıplarımızı, kusurlarımızı, sırlarımızı duyan, işitensin. Utanıyoruz Allahım utanıyoruz. Bir ibret huzmesini vicdanımızda görüyoruz, hissediyoruz derinin en derininden. Göklere uzanan camilerin koynuna nakşedilmiş celi, rıka, sülüs yazılar gibi, vicdanımızda senin hatların, senin yazıların var. Zaman zaman okuyamadığımız, duyamadığımız, bilemediğimiz, unuttuğumuz vicdanımızın yazılarını yazan sensin. Vicdanımızın sesiyle kalkıp yürüdük, sana geldik Allahım. Bizi bağışla, bizi affet, bizi arıt, bizi durut günahlarımızdan, aymazlıklarımızdan, serkeşliğimizden. Bizi bağışla, günahlarımızı sil, bizi akla… Yapılan tüm fiilleri Suçluları failleri Zenginleri sailleri O hale salan “ Ya Habîr” Ulu Rabbim, Sultanım, Ya Habîr, Senin ilmin olmasaydı, senin lütfun olmasaydı, senin hikmetin olmasaydı, bize nice nimeti lütfetmeseydin dilsiz, basiretsiz bir hiçtik. Ne han olurduk ne hanüman. Ne can olurduk ne canan…Yer ve gök arasını bize öğretip, her zerreden nice manalar yoran dimağımızı ilminle sen donattın. Ağusu içkin zakkumları aklın kuytularında devşiren bilginin ey gerçek sahibi! Senin buyurgan sözlerinin dilencisiyiz. Yorgun şakayıklar gibi unutulmuş vadilerde boynu bükük kalakalmışız Allahım. Özsuyumuz sana olan aşkımız, sana sevdamız. Bizi hiç şüphesiz görüyorsun, işitiyorsun. Kuşku motiflerinin düştüğü ruhumuzun kumaşı, bin parçaya bölünmüş… Lime lime olmuş gönül kumaşımız. Sinsi bir tuzaktan bitap düşüp, ürperen ruhumuzun tüm yangınlarını görüyorsun. Senden gizli, senden saklı, senden ırak hiçbir şey olmuyormuş. Şimdi bu gerçeğin salıncağında savruluyoruz. Bizi hata ve günahlarımızla kabul eyle, bağışla. Mahcubiyetimizi, pişmanlıklarımızı onar, sağalt Allahım. Bizi bağışla, günahlarımızı sil, bizi onar. Emrindedir zaman mekân Hükmündedir her bir imkân Değişmeyip de hiç bir an Kararda kalan “Ya Habîr” Ey Alemlerin sultanı olan kudretli Padişahım, Sultanım, Ya Habîr, İnsan ruhuna nakşettiğin bütün nakışları yalancı desenlerle tahrip eden bir zamanın kollarında, senin ilmin ve hikmetin bütün ziyasıyla yakar ruhumuzu. Bize hatırlatır sonsuzluğu ve sonsuzluğun billur tadını. Senin ilmin hiç şüphesiz her şeyi kaplamıştır. Yapıp ettiklerimizi, eksiksiz biliyorsun, görüyorsun. “Hiç yaratan bilmez mi” diyen yüce sözlerin bir kor düşürüyor yüreğimizin tenhasına. Yüreğimiz yalnız olmadığını kavrıyor. Orada olduğunu, yüreğimizin sesini duyduğunu hissediyoruz. Ne hissettiğimizi, amel ve niyetlerimizi biliyorsun Allahım. Bizim en mahremimizi biliyorsun. Bütün sırlarımız sana aşikar. Senin sabrın sonsuz. Cezalarımızı erteliyor, bizi .bağışlamak için sabrediyorsun.İncitmiyor, utandırmıyorsun. Ey sabrın padişahı, ey şefkatin pınarı, ey merhametin kalbi, Ey Sevgili, en sevgili, Her şey kayıtlı ve yüzümüz yok, utanıyoruz… Bizi bağışla, günahlarımızı sil Rabbim, bizi akla… Belagat verip dillere Kerametli gönüllere Keşf açıp veli kullara Kalplere dolan “Ya Habîr” Allah’ım, Rabbim, Sultanım, Gönüllerimiz ki senin evindir. Evlerin ihrama girdiği vakitleri sen bilirsin Allahım. Evlerimiz sensiz bir hüzün durağıdır. Saatin kadranı zamanı biçip geçerken, ömür aralığı daralırken, göğsümüzün damarları kururken her şey senin bilgin dahilinde tecelli ederken biz gafletlerimizle, kahrımızdan mora kesildik Allahım. Mahcubuz. Biz senin utangaç kullarınız, biz gaflet uykusunda gezinen kullarınız senden af diler, yardım bekleriz. Ellerimiz bağrımızda sana iltica ettik. Biz senin ülkenin mültecisi, biz senin aşkının dilencisi, biz senin kulunuz Rabbim. Kullarına sertaç sensin. Derdimize ilaç sen. Asr-ı saadet büyüsü gibi gönlümüzü saran bu aşk, bir cennet muştusudur ruhumuza. Sana olan aşkımız sonsuzdur Rabbim… Alemlerin sultanı olan Ey ulu Allahım, Ey Sevgili, en sevgili, Her şey kayıtlı ve yüzümüz yok, utanıyoruz… Bizi bağışla, günahlarımızı sil Rabbim, bizi akla… |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Ya Latîf: Gözle görülmeyen. Lütfu ve bağışı çok anlamlarına gelen Yüce Allah’ın ism-i şerifidir.
Hayat verdin sen yaşatıp Hak-i zemini döşetip Lütfun bizleri kuşatıp Vuslatın sarsın “Ya Latîf” (Musa Tektaş) Bismihi, Ey Yüce Allah’ım, Sultanım, Ya Latîf, Vakit akşam olunca, hüzünlü bir imbat rüzgarı inceden inceye eser avare yüreklerimize...Hayat denen dar-ı dünya karanlığa gömülünce, yalnızlık evlek evlek bizi sarınca bir ürperti duyar ruhumuzun can evi. Senin sevgi seline acıkır ruhumuzun en gizli yanları…Günün hırçınlığı, zamanın aymazlığı alır götürür bizi yalnızlığın okyanusuna. O zaman biliriz ki gurbetteyiz ve yaratanımızdan ayrı düşmüşüz. Bir anda dualara sığınırız, dualar bizi alır terkisine. Hudutlar hoş geldin derken güne, ferahbaş dualar kanatlanır yüreklerin can evinden. Seherin keskin kılıcı iner tüm karanlığa.Eskiyen cihan tazelenir, neşv ü nema bulur duaların efsununda. Şefkatten yüreklerin sergilendiği, merhametin lavanta, leylak kokan sandukalardan çıkarıldığı kutlu saatler kurulur hayat ırmağında. Tüm güzelliklerin önü açılır. Lütfun, keremin kucaklar cümle mahlukatı. Cihan senin letafetinle tazelenir. Bütün günler bilgelik çağına erişir duaların kucağında. Bu sana gelişlerin içinde sevgi mayalanır. Letafetinle beze ruhumuzu Ya Latîf… Bizi sar, bizi onar, bizi sağalt… Kullarına ihsan eden Sen Lütufkârsın “Ya Latîf” Dilediğini yaratan Her şeyde varsın “Ya Latîf” Rabbim, Ey ulu sultanım, Allah’ım, Sağır ve dilsiz günlere hapsolmuş umutlarımızı yeniden yeşert. Şükür ki en çok onu söyler onunla yıkardık düşlerimizi… Şimdi iflas etmiş kalplerin kuytusunda şükür hatırlanmıyor Rabbim.. Sadakat vefasız, diller şükürsüz, şefkat firaridir artık... Tufan öncesi sabahlara uyanan bedenimiz yorgun ve üzgün... Her sabah yeni baştan kurulan dünyaya, yeni baştan ömür elbiselerini giyinen gafil insanlığın, sefil medeniyetinde uyukluyor ruhumuz... Bir hazan elemiyle yürüdüğümüz yollara kar yağıyor Rabbim... Hodbin yürekli adamlar kuşatmış iyilik bahçelerimizi. Gül kokulu bahçelere hasretiz her dem seni şakıdığımız... Lütfunla bahçelerimize kerem et. Aşina yüzlerde bin pinhan gizli. Tenha sokaklara, üşüten step hüznü ve yalnızlığı bağdaş kurup oturmuş. Eşkıya gülüşlü Arnavut kaldırımlar sırıtıyor ardımızdan müstehzi... Günahları çoğalan caddeler raks ediyor, akşamı derelere sarkıtan zaman acımasız ve düzenbaz... Öfkenin mayınları tutmuş sokakları. Bilcümle yaşananlar şimdi bilmece artık. Hayrın şimşekleri yağmur getirmiyor… Letafetinle beze ruhumuzu Ya Latîf… Bizi sar, bizi onar, bizi sağalt… Lutfunlara derûna baktır Gözlerimiz nur-u Hakk’tır Senden gizli bir şey yoktur Sen haberdârsın “Ya Latîf” Ya Latîf, Sultanım, Rabbim, Senin lütfun can katar canımıza. Yatağında inildeyen hastanın umudu, yoksulun çalınacak kapısı, yetimin yüreğini kuşatan şefkatin eli senin ülkenden esen rahmet esintisinin efsununa kilitlidir. Yüzümüze kapanan bütün kapıların anahtarı yalnız sendedir Rabbim. Duaların uğradığı evlerin saffeti çağırır huzuru. Şehrin uğultusu kesilir, her şey güzellik adına, iyilik adına yeni baştan can kesilir. Uykuların tatlandırdığı bir sabah vakti, çalmayan kapılar çalınır, unutulan mezarlara dualar rahmet olup yağar usulca. Ruhumuzun düğmelerini manevi iklimine ilikleyen tüm güzellikler, lütfundan destur alıp, yürür günün üzerine. Acılar diner. Ayvalar yeniden çiçek açar. Güneş, yavaş yavaş yüreklerin en onulmaz köşelerine iner. Isınır gönül kafesi... Efsane olan vefa görünür sonra. Güzün hüznüne menekşelerin kokusu siner. Hüthüt kuşu vuslatı muştular. Rahmetin eli dolaşır üzerimizde. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter, şükürler olsun sana Allah’ım… Letafetinle beze ruhumuzu Ya Latîf… Bizi sar, bizi onar, bizi sağalt… Bilgindedir açık gizli Kulların gayreten nazlı İkram edip kerem fazlı Sevene yârsın “Ya Latîf” Ya Latîf Ey Sevgili, En Sevgili, Sultanım, Senin varlığını her dem tespih eden yüreğim bir akşam vakti giyindi derin bir melali. Kaybettiğim, boşa harcadığım zaman ve sensiz geçen hüsran dolu yıllarıma yandım. Bir de garipliğime, yalnızlığıma, çaresizliğime, hüznüme, kara bahtıma.Varlığıyla her daim Hakk Hakk diyen inanan bir bahçenin inanmış bir çiçeğini tanıdım sonra. Akşamın eşiğinde uzaktaki şafağa gülümsüyordu çiçek diliyle. Zamanın ihtiyar çehresine inat biliyordu zamanı geldiğini sevmenin, el açmanın yaradana... Zarafetin zayıflatıp incelttiği bir güzellikle çıkıp geliyordu ötelerden. Uzak vadilerden kimselerin bilmediği güzel bir türkü söylercesine bir ezan vakti söylüyordu üstelik türküsünü. Akşama özeldi tam güzelliği. Bir buğu gibi, şaşırtarak, efsunlu bir iz bırakarak yürüdü gitti yüreğimin üzerine basa basa. Bir kalbim varmış meğer tanımadığım, kimsenin bilmediği. Kalbimi masivanın yalancı ellerine tutsak etmişim meğer…O akşam ben de yürüdüm ezan çiçeği gibi sana doğru. Dualarım ellerindeydi, yüreğim sevginle dolu doluydu. Senin lütfun, senin keremin kuşatmıştı her şeyi. Bildim, gördüm, inandım… Letafetinle beze ruhumuzu Ya Latîf… Bizi sar, bizi onar, bizi sağalt… Yarattığın her şey hoştur Hikmet var haşa ki boştur Zikrin ne güzel bir iştir Sonsuz bir kârsın “Ya Latîf” Rabbim, Sevgili, En sevgili, Ey Sevgili, Senin lütfunla, senin kereminle insanlıktan, dostluktan yana ne varsa gelir bulur cananı biliyorum. Sen ol, dersen huzur, bir peripeyker edasıyla gelir konar insanlığın omzuna. Nispet kokan sözcüklerin yol bulmadığı, unutulmuş sevinçlerin hayaliyle yanıp tutuşan gönüller sermest olur. İdris çiçeği açar, merhameti unutan yüreklerde. Şebnem, şefkatin ellerinden tutup gizlice yağar yüreklerin kuytusuna. Unutulan, unutan merhametin yumuşak elerinden tutunur. Evliya nefesi karışır dualara. Huzura erenler bir hoş olur. Senin aşkınla, senin letafetinle kuşanan yürekler, güzelliğin sırlı kulelerine yükselip tutunur Süleyman’ın tahtına. Barışanlar, ürkek ve çekingen sevinçlerini katar sükunete. Gizli olan ayan olur âmanın gözüne. Senin hikmetin, senin kudretin yürekten yüreğe yol bulur Rabbim… Letafetinle beze ruhumuzu Ya Latîf… Bizi sar, bizi onar, bizi sağalt… |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
“Yâ Âdil”: Çok adaletli, mutlak âdil olan anlamına gelen yüce Allahın ism-i şerifidir. Denge düzen her zerrede Hükm ü adalet “Ya Âdil” Her hücrede tüm kürrede Adl’e işaret “Ya Âdil” ( Musa Tektaş) Bismihi, Yâ Âdil, Yerlerin ve göklerin gerçek hakimi, adalet dağıtıcısı olan Sultanım, Ey Adaletin kalbi olan Rabbim, Bütün kainatın merkezine adalet, merhamet ve şefkat nurunu dolduran, bütün işlerimize önce adaleti şart koşan hükmün karşısında ne kadar şükretsem azdır Rabbim. Adalet…Ertelenmesi mümkün olmayan bir ferman dimağımızda. Dağlarında, ovalarında, vadilerinde ceylanların suya inişi, kuşların dallara konuşu, bir yılanın yuvaya sığınışı, bir kartalın şahlanışı senin adaletin üzredir. Bir buğday tanesinin sahibini bekleyişini, bir karıncanın sabrı ve tahammülünü, bir ırmağın menzile varmak için telaşını, bir bulutun yağışını bilmek, seni bilmektir. Seni anlamaktır, seni tanımaktır Rabbim. Her şey seninle adaletinle güzel… Ve adlinle, rahmetinle… Denge düzen her şey münasip… Zikrini eyleyen diller Zulumden halas gönüller Duadadır her dem eller Lutf u inayet “Yâ Âdil” Ey Sevgili, En Sevgili, Yâ Âdil, Bahar kokulu bir göçmen kuşun dala inişidir mevsimin öteki adı…adalet ruhumuzun baharıydı, güzel kokulu iğdesiydi herkesin uzandığı… Dört mevsimin kanadına adaleti hakim kılan düşüncenin içinden anladık ki kış bahara, bahar yaza, yaz güze meyillidir. Dört mevsim yedi iklim içinde denge hükmünü gördük Rabbim. Zamanın sarkacında bütün anlar, dakikalar, saniyeler, günler haftalara, haftalar aylara, aylar senelere, sabah geceye, gece sehere, meyillidir…Zaman yanılmaz, gün geceyi aşmaz, saniyeler şaşmazken senin ölçünün hükmüne inandık. Hoyrat rüzgarların dev çınarlara da narin gülzara da esişi, fırtınanın içinden sükunetin bütün efsunuyla yayılışı yine sendendir Allahım. Gülün mevsiminde çıkıp gelişine yandık. Gül mevsimi sandık. Ve yine inandık ki ancak her şey senin hükmünde, senin menzilindedir. Her şey seninle, adaletinle güzel… Ve adlinle, rahmetinle… Denge düzen her şey münasip… Muhlukatta ölçü esas Denge de hükmüyle hassas Yarattığı kevn ile nâs Ol ulu kudret “Ya Âdil” Rabbim, Ulu Sultanım, Yâ Âdil, Sen Haksın, Âdilsin, hakimsin…Lakin biz kullarının ruhunda gezinen pinhan düşüncelere riya sinmiş, ikilik sinmiş, haramilik sinmiştir. Senin adaletini yayan, hak ve adalet bayraktarların ki Ömer’diler, Süleyman’dılar toplayıp adalet terazisini gitmişler ak ülkelere…Şimdi Babil kulelerine adaleti unutan zulmün bayrağı asılmış, Nemrut kılıklı, bed yüzlü adamlar adaleti kelepçelemiş, zindanlara tıkmıştır Yusuf misali... Senden bihaber karanlık ruhların dehlizlerinde adalet tutsaktır artık. Adalet ki artık yorgun ülkenin sürgün şehzadesidir. Aklın sırlarını aşmış yitik bir sevdadır aradığımız. Bizi adaletinle yeni baştan sar Allahım… Bu unutmuş, adaletin kantarını ve dahi ölçüsünü bozmuş kullarına mizan ver, intizam ver, düzen ver,adalet ve şefkat ver Rabbim. Göklerden yağmur gibi yağan merhamet ver… Her şey seninle adaletinle güzel… Ve adlinle, rahmetinle… Denge düzen her şey münasip… Emrediyor iyiliği Hakk Hüküm onundur muhakkak Adlile hâkimi mutlak En üstün kuvvet “Ya Âdil” Ey Büyük Allahım, Sultanım, Yâ Âdil, Kentlerin dar sokaklarına sıkışan ruhların çıkınına riya, yalan, kin sıkıştırılmış. Sözü senet sayan yüreklere hasret kalmışız... Senin adaletini, senin haşmetini, senin kudretini ve senin rahmetini özlüyor yüreklerimiz. Artık ne zulmün kucağında boyun büken güllerimizi diriltecek yağmurumuz, ne yürek yangınımızdan arta kalan küllerimizi savuracak rüzgarımız var Rabbim. Bir rüzgar, bir yağmur bekliyoruz senin ülkenden. Adı adalet, merhamet, şefkat olan bir yağmur bekliyor yüreklerimiz. Hiçbir şeyi beklemediğimiz kadar, hiçbir şeyi ümit etmediğimiz kadar bir yağmur bekliyoruz adı adalet olan. Yangından kanatları göynüyen yaralı kartallarız uçmayı unutmuş. Bize adaletinden, merhametinden ve şefkatinden kanatlar ver Allah’ım. Yeni baştan uçur bizi mavi göklerinde özgür ve korkusuz… Her şey seninle güzel…Bütün kainat senin hükmünle azat… Ve adlinle, rahmetinle… Denge düzen her şey münasip… Akrabaya yardım et der Daim doğru yola git der Kötülüğü kalpten at der Sahibi öğüt “Ya Âdil” Yâ Âdil, Sevgililer sevgilisi Ulu Sultanım, Her dem gönlümüz en gümrah ırmakların gibi sana akmaktadır. Gönlümüzün zaptı senin elindedir. Firakına kilitlenen gönlümüzü rahmetinden, hikmetinden mahrum etme Ey Sevgili. Sana aşkımız ve sevdamız ezelden ebededir. Firarımız yok, umarımız yok başka sevgilere… Rahmetinden, firkatinden, adlinden, şefkatinden ve merhametinden ihraç etme bizi Ey sultanım. Bütün gidişlerimiz sana, bütün gelişlerimiz yine sanadır. Ruhumuzun esrarında senin adın gizli. Bütün dualarımızın menzili sensin. Ey adaletin kalbi, ey rahmetin pınarı, ey şefkatin devleti bizi esirge, bizi bağışla, bizi sağalt… İndir bizi bindiğimiz, uçtuğumuz sahte dünyaların omzundan. Bizi adalet terazinde tart, ölç ve dengele. Bütün fazlalıklarımızı, eksiklerimizi, yanlışlarımızı, sahte yanlarımızı adaletinle terbiye et Rabbim. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter. Her şey seninle şefkatinle güzel… Ve adlinle, rahmetinle… Denge düzen her şey münasip... |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Yâ Hakem” Hükmü reddedilmeyen, hakim, hakkı yerine getiren anlamına gelen Yüce Allah’ın İsm-i Şerifidir.
Bismihi, Ey Cümle Kâinatın sahibi olan Allah’ım, Sen ki âlemlerin intizâmını kusursuz kılansın. Senin için her şey açık, her şey görünür, bilinir…Senin tecellinin eseridir görülenler, görülmeyenler. Hüküm ve idare eden sensin bütün kâinatı. Hâkimiyet-i İlâhiye senindir. Mevcudata her dem merhametinden, şefkatinden, kudretinden milyonlarca rahmet ihsan eden, onları gören, duyansın. Bizi muhafaza edensin. Senin bilgin dışında, senin menzilin dışında bir şey kıpırdamaz. Senin menzilinde yanlış yoktur. Sen Hakem’sin... Senin adaletinin, senin ölçünün mizanı kusursuzdur Rabbim. Sen kusursuzsun. Sen öncesin, sen yaratan, sen sonsuzluksun… Sana şükürler Olsun Rabbim şükürler olsun. *Diriye de ölüye de “El hükmü lillah Ya Hakem” Akıllıya deliye de Âdilsin billah “Ya Hakem” Sultanım, Ey Sevgili, En Sevgili, Ya Hakem, Sen, zulüm saltanatı inşa eden kullarının, adaletsiz, nezafetsiz, mizansız ve intizamsız bütün işlerini kudretinle, sonsun adaletinle, kusursuz terazinle bozan, hakkı teslim eden, mütenasip kılansın. Gurubun kızıl ışıkları yüreğimi kanatırken, gün geceye sığınırken yüreğime değen hüznün oklarını, acıyan yanlarımı bilensin. Çaresizliğime çare, sayrılığıma derman sendendir. Bütün yaptıklarım, yapamadıklarım, bildiklerimi, bilmediklerim, gördüklerim görmediklerim, söylediklerim, söylemediklerim senin sonsuz denizinin bir katresinde gizlidir, emniyettedir. Mahkeme-i Kübrâ’ya kadar saklıdır. Senin menzilinde fevkalade emniyetteyim. Şüphesiz sen Kerim’sin, sen Rahim’sin, Sen Hakim’sin… Sen öncesin, sen yaratan, sen sonsuzluksun… Sana şükürler Olsun Rabbim şükürler olsun. Anlaşmazlık olur ise Kullar nâçar kalır ise Hükmün eşittir herkese Ve Tealallah “Ya Hakem” Ya Hakem Ey Büyük Allah’ım, Sultanım, Bu saray-ı âlem, bu misafirhane-i arz, cümle semavat senin, senin hükmünle günü geceye, zamanı zamana deviriyor. Irmağın ırmağa akışı, yıldızın yıldızı geçişi birbirine hiç değmeden, senin kudretinin eseridir. Her şeye hakim olan ve her şeyi istediği şekilde terbiye eden ve intizam eden sensin. Şüphesiz ki sen ismi-i Kuddûs’sun…Sen Hakem’sin, sen hakimsin… Sen ki ben gibi kullarının ruhlarına, yaradılışımın hamuruna sonsuzluklara uzanan ulvi duygular ve istekler katarak bizi taçlandırmışsın Rabbim. Fakirliğim, isteklerim sınırsız, ihtiyacım sonsuzdur. Eksiklik bize ait. Anlayışsızlık, ayrılık, gayrılık, sebatsızlık, bize ait. Sonsuzluk ve kudret sahibi olan Rabbim eksiklik bize ait. Biz sana sığındık, sana inandık, seni hakem bildik. Hükmünle bizi doğru kullarından eyle. Bizi onar, sağalt yarlarımızdan. Ruhlarımıza mizan ve intizam ihsan eyle. Şüphesiz sen Kerim’sin, sen Rahim’sin, Sen Hakim’sin… Sen öncesin, sen yaratan, sen sonsuzluksun… Sana şükürler Olsun Rabbim şükürler olsun Adalet yıkılmaz kal’a Hükmün getirir hep yola Dersin, yanlış yapan kula Tûbu ilallah “Ya Hakem” Rabbim, Ey Sevgili, En Sevgili, Ya Hakem, “Ey hâkimiyeti her şeyi kuşatan ve hâkimiyetinin hiçbir ortağı ve rakibi olmayan, Ey bütün hikmetlilerden daha hikmetli ve hikmeti her şeyi kaplamış olan Hakim, bizi adaletinle, kemalatınla, letafetinle güzelleştir, iyileştir… Karanlığın içindeki zerreyi gören, insan ruhunun en derinindeki vesvese ve her türlü fikri bilen, en sessiz fısıltıyı duyan, menzilinden hiçbir zerrenin dahi saklanamadığı kudretli padişahım, bu dar-ı dünyada fitne batağına saplanmış kullarına merhamet et. Bağışla. Yeni baştan taptaze bir ruhla donat sınırlı akıllarını. Zalimlere de insaf ve merhamet duygusunu nasip eyle Rabbim. Kalplerini adalete kilitle, ıslah et. Sicili bozuk firavunlar devrini kapat. Kapat ki teraziler yalan yanlış tartmasın… Onları sağalt, durult, iflah et…Islah et şirazesi bozulmuş ruhları… Şüphesiz sen Kerim’sin, sen Rahim’sin, Sen Hakim’sin… Sen öncesin, sen yaratan, sen sonsuzluksun… Sana şükürler Olsun Rabbim şükürler olsun Cennet vermen zalimlere Hükmün şamil âlemlere Ol samimi âlimlere Nasrun minallah “Ya Hakem” Ya Hakem, Sultanım, Alemlerin Rabbi Olan Allahım, Ruhum, ruhumuz senin dergahına kitlendi. Dağlarda inleyen rüzgar, savrula savrula akan ırmak, tarlalarda huzurunda baş eğen başak, bir gülzarın içinde tek olmayı yeğleyen boynu bükük lale, ıssız dağ başlarında yanık yolculara bir avuç serinlik sunan çeşme, kendine akan ne varsa saklayan umman… Ve gökler, derin sonsuz mavileri kucaklamış olan senin göklerin, senin sonsuz dergahına kitlenmiş. Cümle mahlukat sana kitlenmiş. Her şey senden geldi sana akıyor. Yeryüzünün nizamı ve dahi intizamı senin dahlindedir. Sen her şeyi görür, bilir, işitirsin Allahım. Sen Hakim’sin, Hakem’sin, Adil’sın…Hüküm sahibisin. Hükmedensin. Sen öncesin, sen yaratan, sen sonsuzluksun… Sana şükürler Olsun Rabbim şükürler olsun |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Ya Basîr: Her şeyi çok iyi gören, bilen anlamına gelen Yüce Allah’ın İsm-i Şerifidir.
Kullarını her anında Gören gözdür “Ya Basîr” Velilere nûr nazar Veren özdür “Ya Basîr” (Musa Tektaş) Bismihi, Ey Allahım, Sevgili Sultanım, Her an kainatı gözeten, her zerresinden haberdar olansın. Gece sessizce uyurken, kalplerde vesveseler çoğalıyorken, riya fısıltı fısıltı yayılıyorken görensin, bilensin, işitensin.. Duymaz, görmez sananlara yine de merhamet edensin. Bütün asırları bir çeşmenin kurnasından akıtan zaman şahittir ki sen her şeyi görür işitirsin. Bir karıncanın yürüyüşü, bir yetimin gözyaşları, bir yoksulun kuru ekmeği, bir vicdansızın yürek karası hep senin menzilindedir. Taşa dönüşmüş yüreklerin yoksulluğunu, hiçe sarmış gönülleri hep sen görür, sen işitirsin Rabbim. Hayat gerçeğe yürürken, her anın kayıtları sana akar. Ey büyük Allahım, Bizden sevgini, rahmetini, hikmetini, şefkatini esirgeme... Bizi koru gözet. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter... Zikrini eyleyen kullar Açılır hep nurlu yollar Bir anda milyonca yıllar Nûrun- hızdır “Ya Basîr” Yâ Basîr, Sevgili, en Sevgili, Hayallerimizi mahrem-i esrarından ayırmadan, hiçbir ayıbımızı yüzümüze çarpmadan, kimselere duyurmadığımız, bazan kendimizden bile sakladığımız duygularımızı bilensin görensin. Bizim görmeyen gözlerimiz, söz verip te unuttuğumuz sözlerimiz, dünyalık telaşların kevgirinden düşüp yerlere saçılan özlerimiz sana aşikar. Şüphesiz sen her şeyi görür, her şeyi işitirsin. Senden saklandığımızı zannettik çokça. Yanıldık Allahım. Ellerimiz bizim olmayana uzandıkça yalnız olduğumuzu sandık. Aldandık. Oysa yanıbaşımızdasın. Şah damarımızdan daha yakınımızdasın. Bizi gaflet denizlerinden çek kurtar Allahım. Bizi sahiline çek...Çek ki bir daha yalancı gemiler rıhtımlardan sürüklemesin ruhumuzu. Sürüklemesin bizi sahte dalgalar. Ey büyük Allahım, Bizden sevgini, rahmetini, hikmetini, şefkatini esirgeme... Bizi koru gözet. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter... Basiretin açarak Bir olur yakın-ırak Musa misali merak Eren gizdir “Ya Basîr” Allahım, Ulu sultanım, Yâ Basîr, Bir buğday başağında minik bir karıncanın hakkını gözetip pay eden, o buğday tanesini bir başkasına nasip kılmayan merhametinin emin ellerinde uykuya dalmak isteyen ruhuma inşirah ver. Bir ağacın yemişlerini bütün yarattıklarına adaletli dağıtan, hiçbir canlıyı bir başına koymayan, her canlıyı koruyup gözeten şefkatinin sımsıcak göğsünde uyut beni Allahım. Her an beni gözettiğin için huzur ve emniyet içindeyim. Beni gördüğün için, her an menzilinde olduğum için fevkalade emniyetteyim Rabbim. Sana şükürler olsun. Her adın içimde binlerce kandil yakar Allahım. Ruhum aydınlanır. Sen ki Basîr’sin... Bütün kainatta görülebilecek her ne varsa Basîr sıfatınla kuşatansın. Senin için görünmeyen, görülmeyen , kapalı perdeler yoktur. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter. Ey büyük Allahım, Bizden sevgini, rahmetini, hikmetini, şefkatini esirgeme... Bizi koru gözet. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter... Tûr’da gören gösteren Miraç’ta nurlar seren Cennette bağ-ı irem Her an - nâzdır “Ya Basîr” Ey sevgili, En Sevgili, Sultanım, Yâ Basîr, Ruhumun derinlerinde gizliden gizliye yol bulan bütün eğilimlerimden haberdar olduğunu bilerek nasıl utanıyorum, nasıl utanıyorum. Biz kulların ki ruhumuzun bin bir gizi var. Her gizde bin bir utanç gizli. Bizi mahçup ve mahzun eyleme Allahım. Hâl-ü pür melâlimiz üzre senden af dileriz. Bizi gizlerimizden sorguya çekme Rabbim. Düşündüklerimizi, hissettiklerimizi, aklımızdan geçenleri, bildiklerimizi, konuştuklarımızı, bilmediklerimizi, bilensin, görensin, işitensin. Hikmetin ve azametin karşısında ürperiyorum. Utanıyorum ayıplarımdan, kusurlarımdan. Beni bağışla Rabbim. Beni şefkatinin ve merhametinin göğsünde uyut. Beni durult. Ey büyük Allahım, Bizden sevgini, rahmetini, hikmetini, şefkatini esirgeme... Bizi koru gözet. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter... Hayalleri hisleri Duyguları sesleri Görür tüm hevesleri Kur’an sözdür “Ya Basîr” Ey Ulu Sultanım, Büyük Allahım, Büyük büyük okyanusların her birindeki milyonlarca canlıyı tek tek gören, her birine ayrı bir akıbet biçensin. Yerin üstü ve yerin altı, bütün kainat, her zerresine kadar senin görüş menzilindedir. Senin menzilinden kaçılmaz. Saklanılmaz. Gizlenilmez. Kuldan utanan, kuldan sakınan insanlara, tek unuttukları şeyi asıl senden utanmaları olduğunu hatırlat Rabbim. Hatırlat ki bitsin bunca kötülük... İnsanın insana yaptığı kemlik bitsin Rabbim. Her şeyi ve herkesi görensin. Her yaptığımızı her hissettiğimizi kayıt altına alansın.. Bizi kayıransın... Bütün zamanlara abı hayat çeşmesinden su içirensin. Ey büyük Allahım, Bizden sevgini, rahmetini, hikmetini, şefkatini esirgeme... Bizi koru gözet. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter... |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Ya Latîf: Gözle görülmeyen. Lütfu ve bağışı çok anlamlarına gelen Yüce Allah’ın ism-i şerifidir.
Hayat verdin sen yaşatıp Hak-i zemini döşetip Lütfun bizleri kuşatıp Vuslatın sarsın “Ya Latîf” (Musa Tektaş) Bismihi, Ey Yüce Allah’ım, Sultanım, Ya Latîf, Vakit akşam olunca, hüzünlü bir imbat rüzgarı inceden inceye eser avare yüreklerimize...Hayat denen dar-ı dünya karanlığa gömülünce, yalnızlık evlek evlek bizi sarınca bir ürperti duyar ruhumuzun can evi. Senin sevgi seline acıkır ruhumuzun en gizli yanları…Günün hırçınlığı, zamanın aymazlığı alır götürür bizi yalnızlığın okyanusuna. O zaman biliriz ki gurbetteyiz ve yaratanımızdan ayrı düşmüşüz. Bir anda dualara sığınırız, dualar bizi alır terkisine. Hudutlar hoş geldin derken güne, ferahbaş dualar kanatlanır yüreklerin can evinden. Seherin keskin kılıcı iner tüm karanlığa.Eskiyen cihan tazelenir, neşv ü nema bulur duaların efsununda. Şefkatten yüreklerin sergilendiği, merhametin lavanta, leylak kokan sandukalardan çıkarıldığı kutlu saatler kurulur hayat ırmağında. Tüm güzelliklerin önü açılır. Lütfun, keremin kucaklar cümle mahlukatı. Cihan senin letafetinle tazelenir. Bütün günler bilgelik çağına erişir duaların kucağında. Bu sana gelişlerin içinde sevgi mayalanır. Letafetinle beze ruhumuzu Ya Latîf… Bizi sar, bizi onar, bizi sağalt… Kullarına ihsan eden Sen Lütufkârsın “Ya Latîf” Dilediğini yaratan Her şeyde varsın “Ya Latîf” Rabbim, Ey ulu sultanım, Allah’ım, Sağır ve dilsiz günlere hapsolmuş umutlarımızı yeniden yeşert. Şükür ki en çok onu söyler onunla yıkardık düşlerimizi… Şimdi iflas etmiş kalplerin kuytusunda şükür hatırlanmıyor Rabbim.. Sadakat vefasız, diller şükürsüz, şefkat firaridir artık... Tufan öncesi sabahlara uyanan bedenimiz yorgun ve üzgün... Her sabah yeni baştan kurulan dünyaya, yeni baştan ömür elbiselerini giyinen gafil insanlığın, sefil medeniyetinde uyukluyor ruhumuz... Bir hazan elemiyle yürüdüğümüz yollara kar yağıyor Rabbim... Hodbin yürekli adamlar kuşatmış iyilik bahçelerimizi. Gül kokulu bahçelere hasretiz her dem seni şakıdığımız... Lütfunla bahçelerimize kerem et. Aşina yüzlerde bin pinhan gizli. Tenha sokaklara, üşüten step hüznü ve yalnızlığı bağdaş kurup oturmuş. Eşkıya gülüşlü Arnavut kaldırımlar sırıtıyor ardımızdan müstehzi... Günahları çoğalan caddeler raks ediyor, akşamı derelere sarkıtan zaman acımasız ve düzenbaz... Öfkenin mayınları tutmuş sokakları. Bilcümle yaşananlar şimdi bilmece artık. Hayrın şimşekleri yağmur getirmiyor… Letafetinle beze ruhumuzu Ya Latîf… Bizi sar, bizi onar, bizi sağalt… Lutfunlara derûna baktır Gözlerimiz nur-u Hakk’tır Senden gizli bir şey yoktur Sen haberdârsın “Ya Latîf” Ya Latîf, Sultanım, Rabbim, Senin lütfun can katar canımıza. Yatağında inildeyen hastanın umudu, yoksulun çalınacak kapısı, yetimin yüreğini kuşatan şefkatin eli senin ülkenden esen rahmet esintisinin efsununa kilitlidir. Yüzümüze kapanan bütün kapıların anahtarı yalnız sendedir Rabbim. Duaların uğradığı evlerin saffeti çağırır huzuru. Şehrin uğultusu kesilir, her şey güzellik adına, iyilik adına yeni baştan can kesilir. Uykuların tatlandırdığı bir sabah vakti, çalmayan kapılar çalınır, unutulan mezarlara dualar rahmet olup yağar usulca. Ruhumuzun düğmelerini manevi iklimine ilikleyen tüm güzellikler, lütfundan destur alıp, yürür günün üzerine. Acılar diner. Ayvalar yeniden çiçek açar. Güneş, yavaş yavaş yüreklerin en onulmaz köşelerine iner. Isınır gönül kafesi... Efsane olan vefa görünür sonra. Güzün hüznüne menekşelerin kokusu siner. Hüthüt kuşu vuslatı muştular. Rahmetin eli dolaşır üzerimizde. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter, şükürler olsun sana Allah’ım… Letafetinle beze ruhumuzu Ya Latîf… Bizi sar, bizi onar, bizi sağalt… Bilgindedir açık gizli Kulların gayreten nazlı İkram edip kerem fazlı Sevene yârsın “Ya Latîf” Ya Latîf Ey Sevgili, En Sevgili, Sultanım, Senin varlığını her dem tespih eden yüreğim bir akşam vakti giyindi derin bir melali. Kaybettiğim, boşa harcadığım zaman ve sensiz geçen hüsran dolu yıllarıma yandım. Bir de garipliğime, yalnızlığıma, çaresizliğime, hüznüme, kara bahtıma.Varlığıyla her daim Hakk Hakk diyen inanan bir bahçenin inanmış bir çiçeğini tanıdım sonra. Akşamın eşiğinde uzaktaki şafağa gülümsüyordu çiçek diliyle. Zamanın ihtiyar çehresine inat biliyordu zamanı geldiğini sevmenin, el açmanın yaradana... Zarafetin zayıflatıp incelttiği bir güzellikle çıkıp geliyordu ötelerden. Uzak vadilerden kimselerin bilmediği güzel bir türkü söylercesine bir ezan vakti söylüyordu üstelik türküsünü. Akşama özeldi tam güzelliği. Bir buğu gibi, şaşırtarak, efsunlu bir iz bırakarak yürüdü gitti yüreğimin üzerine basa basa. Bir kalbim varmış meğer tanımadığım, kimsenin bilmediği. Kalbimi masivanın yalancı ellerine tutsak etmişim meğer…O akşam ben de yürüdüm ezan çiçeği gibi sana doğru. Dualarım ellerindeydi, yüreğim sevginle dolu doluydu. Senin lütfun, senin keremin kuşatmıştı her şeyi. Bildim, gördüm, inandım… Letafetinle beze ruhumuzu Ya Latîf… Bizi sar, bizi onar, bizi sağalt… Yarattığın her şey hoştur Hikmet var haşa ki boştur Zikrin ne güzel bir iştir Sonsuz bir kârsın “Ya Latîf” Rabbim, Sevgili, En sevgili, Ey Sevgili, Senin lütfunla, senin kereminle insanlıktan, dostluktan yana ne varsa gelir bulur cananı biliyorum. Sen ol, dersen huzur, bir peripeyker edasıyla gelir konar insanlığın omzuna. Nispet kokan sözcüklerin yol bulmadığı, unutulmuş sevinçlerin hayaliyle yanıp tutuşan gönüller sermest olur. İdris çiçeği açar, merhameti unutan yüreklerde. Şebnem, şefkatin ellerinden tutup gizlice yağar yüreklerin kuytusuna. Unutulan, unutan merhametin yumuşak elerinden tutunur. Evliya nefesi karışır dualara. Huzura erenler bir hoş olur. Senin aşkınla, senin letafetinle kuşanan yürekler, güzelliğin sırlı kulelerine yükselip tutunur Süleyman’ın tahtına. Barışanlar, ürkek ve çekingen sevinçlerini katar sükunete. Gizli olan ayan olur âmanın gözüne. Senin hikmetin, senin kudretin yürekten yüreğe yol bulur Rabbim… Letafetinle beze ruhumuzu Ya Latîf… Bizi sar, bizi onar, bizi sağalt… |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
“Yâ Âdil”: Çok adaletli, mutlak âdil olan anlamına gelen yüce Allahın ism-i şerifidir.
Denge düzen her zerrede Hükm ü adalet “Ya Âdil” Her hücrede tüm kürrede Adl’e işaret “Ya Âdil” ( Musa Tektaş) Bismihi, Yâ Âdil, Yerlerin ve göklerin gerçek hakimi, adalet dağıtıcısı olan Sultanım, Ey Adaletin kalbi olan Rabbim, Bütün kainatın merkezine adalet, merhamet ve şefkat nurunu dolduran, bütün işlerimize önce adaleti şart koşan hükmün karşısında ne kadar şükretsem azdır Rabbim. Adalet…Ertelenmesi mümkün olmayan bir ferman dimağımızda. Dağlarında, ovalarında, vadilerinde ceylanların suya inişi, kuşların dallara konuşu, bir yılanın yuvaya sığınışı, bir kartalın şahlanışı senin adaletin üzredir. Bir buğday tanesinin sahibini bekleyişini, bir karıncanın sabrı ve tahammülünü, bir ırmağın menzile varmak için telaşını, bir bulutun yağışını bilmek, seni bilmektir. Seni anlamaktır, seni tanımaktır Rabbim. Her şey seninle adaletinle güzel… Ve adlinle, rahmetinle… Denge düzen her şey münasip… Zikrini eyleyen diller Zulumden halas gönüller Duadadır her dem eller Lutf u inayet “Yâ Âdil” Ey Sevgili, En Sevgili, Yâ Âdil, Bahar kokulu bir göçmen kuşun dala inişidir mevsimin öteki adı…adalet ruhumuzun baharıydı, güzel kokulu iğdesiydi herkesin uzandığı… Dört mevsimin kanadına adaleti hakim kılan düşüncenin içinden anladık ki kış bahara, bahar yaza, yaz güze meyillidir. Dört mevsim yedi iklim içinde denge hükmünü gördük Rabbim. Zamanın sarkacında bütün anlar, dakikalar, saniyeler, günler haftalara, haftalar aylara, aylar senelere, sabah geceye, gece sehere, meyillidir…Zaman yanılmaz, gün geceyi aşmaz, saniyeler şaşmazken senin ölçünün hükmüne inandık. Hoyrat rüzgarların dev çınarlara da narin gülzara da esişi, fırtınanın içinden sükunetin bütün efsunuyla yayılışı yine sendendir Allahım. Gülün mevsiminde çıkıp gelişine yandık. Gül mevsimi sandık. Ve yine inandık ki ancak her şey senin hükmünde, senin menzilindedir. Her şey seninle, adaletinle güzel… Ve adlinle, rahmetinle… Denge düzen her şey münasip… Muhlukatta ölçü esas Denge de hükmüyle hassas Yarattığı kevn ile nâs Ol ulu kudret “Ya Âdil” Rabbim, Ulu Sultanım, Yâ Âdil, Sen Haksın, Âdilsin, hakimsin…Lakin biz kullarının ruhunda gezinen pinhan düşüncelere riya sinmiş, ikilik sinmiş, haramilik sinmiştir. Senin adaletini yayan, hak ve adalet bayraktarların ki Ömer’diler, Süleyman’dılar toplayıp adalet terazisini gitmişler ak ülkelere…Şimdi Babil kulelerine adaleti unutan zulmün bayrağı asılmış, Nemrut kılıklı, bed yüzlü adamlar adaleti kelepçelemiş, zindanlara tıkmıştır Yusuf misali... Senden bihaber karanlık ruhların dehlizlerinde adalet tutsaktır artık. Adalet ki artık yorgun ülkenin sürgün şehzadesidir. Aklın sırlarını aşmış yitik bir sevdadır aradığımız. Bizi adaletinle yeni baştan sar Allahım… Bu unutmuş, adaletin kantarını ve dahi ölçüsünü bozmuş kullarına mizan ver, intizam ver, düzen ver,adalet ve şefkat ver Rabbim. Göklerden yağmur gibi yağan merhamet ver… Her şey seninle adaletinle güzel… Ve adlinle, rahmetinle… Denge düzen her şey münasip… Emrediyor iyiliği Hakk Hüküm onundur muhakkak Adlile hâkimi mutlak En üstün kuvvet “Ya Âdil” Ey Büyük Allahım, Sultanım, Yâ Âdil, Kentlerin dar sokaklarına sıkışan ruhların çıkınına riya, yalan, kin sıkıştırılmış. Sözü senet sayan yüreklere hasret kalmışız... Senin adaletini, senin haşmetini, senin kudretini ve senin rahmetini özlüyor yüreklerimiz. Artık ne zulmün kucağında boyun büken güllerimizi diriltecek yağmurumuz, ne yürek yangınımızdan arta kalan küllerimizi savuracak rüzgarımız var Rabbim. Bir rüzgar, bir yağmur bekliyoruz senin ülkenden. Adı adalet, merhamet, şefkat olan bir yağmur bekliyor yüreklerimiz. Hiçbir şeyi beklemediğimiz kadar, hiçbir şeyi ümit etmediğimiz kadar bir yağmur bekliyoruz adı adalet olan. Yangından kanatları göynüyen yaralı kartallarız uçmayı unutmuş. Bize adaletinden, merhametinden ve şefkatinden kanatlar ver Allah’ım. Yeni baştan uçur bizi mavi göklerinde özgür ve korkusuz… Her şey seninle güzel…Bütün kainat senin hükmünle azat… Ve adlinle, rahmetinle… Denge düzen her şey münasip… Akrabaya yardım et der Daim doğru yola git der Kötülüğü kalpten at der Sahibi öğüt “Ya Âdil” Yâ Âdil, Sevgililer sevgilisi Ulu Sultanım, Her dem gönlümüz en gümrah ırmakların gibi sana akmaktadır. Gönlümüzün zaptı senin elindedir. Firakına kilitlenen gönlümüzü rahmetinden, hikmetinden mahrum etme Ey Sevgili. Sana aşkımız ve sevdamız ezelden ebededir. Firarımız yok, umarımız yok başka sevgilere… Rahmetinden, firkatinden, adlinden, şefkatinden ve merhametinden ihraç etme bizi Ey sultanım. Bütün gidişlerimiz sana, bütün gelişlerimiz yine sanadır. Ruhumuzun esrarında senin adın gizli. Bütün dualarımızın menzili sensin. Ey adaletin kalbi, ey rahmetin pınarı, ey şefkatin devleti bizi esirge, bizi bağışla, bizi sağalt… İndir bizi bindiğimiz, uçtuğumuz sahte dünyaların omzundan. Bizi adalet terazinde tart, ölç ve dengele. Bütün fazlalıklarımızı, eksiklerimizi, yanlışlarımızı, sahte yanlarımızı adaletinle terbiye et Rabbim. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter. Her şey seninle şefkatinle güzel… Ve adlinle, rahmetinle… Denge düzen her şey münasip... |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
“Yâ Hakem” Hükmü reddedilmeyen, hakim, hakkı yerine getiren anlamına gelen Yüce Allah’ın İsm-i Şerifidir. Bismihi, Ey Cümle Kâinatın sahibi olan Allah’ım, Sen ki âlemlerin intizâmını kusursuz kılansın. Senin için her şey açık, her şey görünür, bilinir…Senin tecellinin eseridir görülenler, görülmeyenler. Hüküm ve idare eden sensin bütün kâinatı. Hâkimiyet-i İlâhiye senindir. Mevcudata her dem merhametinden, şefkatinden, kudretinden milyonlarca rahmet ihsan eden, onları gören, duyansın. Bizi muhafaza edensin. Senin bilgin dışında, senin menzilin dışında bir şey kıpırdamaz. Senin menzilinde yanlış yoktur. Sen Hakem’sin... Senin adaletinin, senin ölçünün mizanı kusursuzdur Rabbim. Sen kusursuzsun. Sen öncesin, sen yaratan, sen sonsuzluksun… Sana şükürler Olsun Rabbim şükürler olsun. *Diriye de ölüye de “El hükmü lillah Ya Hakem” Akıllıya deliye de Âdilsin billah “Ya Hakem” Sultanım, Ey Sevgili, En Sevgili, Ya Hakem, Sen, zulüm saltanatı inşa eden kullarının, adaletsiz, nezafetsiz, mizansız ve intizamsız bütün işlerini kudretinle, sonsun adaletinle, kusursuz terazinle bozan, hakkı teslim eden, mütenasip kılansın. Gurubun kızıl ışıkları yüreğimi kanatırken, gün geceye sığınırken yüreğime değen hüznün oklarını, acıyan yanlarımı bilensin. Çaresizliğime çare, sayrılığıma derman sendendir. Bütün yaptıklarım, yapamadıklarım, bildiklerimi, bilmediklerim, gördüklerim görmediklerim, söylediklerim, söylemediklerim senin sonsuz denizinin bir katresinde gizlidir, emniyettedir. Mahkeme-i Kübrâ’ya kadar saklıdır. Senin menzilinde fevkalade emniyetteyim. Şüphesiz sen Kerim’sin, sen Rahim’sin, Sen Hakim’sin… Sen öncesin, sen yaratan, sen sonsuzluksun… Sana şükürler Olsun Rabbim şükürler olsun. Anlaşmazlık olur ise Kullar nâçar kalır ise Hükmün eşittir herkese Ve Tealallah “Ya Hakem” Ya Hakem Ey Büyük Allah’ım, Sultanım, Bu saray-ı âlem, bu misafirhane-i arz, cümle semavat senin, senin hükmünle günü geceye, zamanı zamana deviriyor. Irmağın ırmağa akışı, yıldızın yıldızı geçişi birbirine hiç değmeden, senin kudretinin eseridir. Her şeye hakim olan ve her şeyi istediği şekilde terbiye eden ve intizam eden sensin. Şüphesiz ki sen ismi-i Kuddûs’sun…Sen Hakem’sin, sen hakimsin… Sen ki ben gibi kullarının ruhlarına, yaradılışımın hamuruna sonsuzluklara uzanan ulvi duygular ve istekler katarak bizi taçlandırmışsın Rabbim. Fakirliğim, isteklerim sınırsız, ihtiyacım sonsuzdur. Eksiklik bize ait. Anlayışsızlık, ayrılık, gayrılık, sebatsızlık, bize ait. Sonsuzluk ve kudret sahibi olan Rabbim eksiklik bize ait. Biz sana sığındık, sana inandık, seni hakem bildik. Hükmünle bizi doğru kullarından eyle. Bizi onar, sağalt yarlarımızdan. Ruhlarımıza mizan ve intizam ihsan eyle. Şüphesiz sen Kerim’sin, sen Rahim’sin, Sen Hakim’sin… Sen öncesin, sen yaratan, sen sonsuzluksun… Sana şükürler Olsun Rabbim şükürler olsun Adalet yıkılmaz kal’a Hükmün getirir hep yola Dersin, yanlış yapan kula Tûbu ilallah “Ya Hakem” Rabbim, Ey Sevgili, En Sevgili, Ya Hakem, “Ey hâkimiyeti her şeyi kuşatan ve hâkimiyetinin hiçbir ortağı ve rakibi olmayan, Ey bütün hikmetlilerden daha hikmetli ve hikmeti her şeyi kaplamış olan Hakim, bizi adaletinle, kemalatınla, letafetinle güzelleştir, iyileştir… Karanlığın içindeki zerreyi gören, insan ruhunun en derinindeki vesvese ve her türlü fikri bilen, en sessiz fısıltıyı duyan, menzilinden hiçbir zerrenin dahi saklanamadığı kudretli padişahım, bu dar-ı dünyada fitne batağına saplanmış kullarına merhamet et. Bağışla. Yeni baştan taptaze bir ruhla donat sınırlı akıllarını. Zalimlere de insaf ve merhamet duygusunu nasip eyle Rabbim. Kalplerini adalete kilitle, ıslah et. Sicili bozuk firavunlar devrini kapat. Kapat ki teraziler yalan yanlış tartmasın… Onları sağalt, durult, iflah et…Islah et şirazesi bozulmuş ruhları… Şüphesiz sen Kerim’sin, sen Rahim’sin, Sen Hakim’sin… Sen öncesin, sen yaratan, sen sonsuzluksun… Sana şükürler Olsun Rabbim şükürler olsun Cennet vermen zalimlere Hükmün şamil âlemlere Ol samimi âlimlere Nasrun minallah “Ya Hakem” Ya Hakem, Sultanım, Alemlerin Rabbi Olan Allahım, Ruhum, ruhumuz senin dergahına kitlendi. Dağlarda inleyen rüzgar, savrula savrula akan ırmak, tarlalarda huzurunda baş eğen başak, bir gülzarın içinde tek olmayı yeğleyen boynu bükük lale, ıssız dağ başlarında yanık yolculara bir avuç serinlik sunan çeşme, kendine akan ne varsa saklayan umman… Ve gökler, derin sonsuz mavileri kucaklamış olan senin göklerin, senin sonsuz dergahına kitlenmiş. Cümle mahlukat sana kitlenmiş. Her şey senden geldi sana akıyor. Yeryüzünün nizamı ve dahi intizamı senin dahlindedir. Sen her şeyi görür, bilir, işitirsin Allahım. Sen Hakim’sin, Hakem’sin, Adil’sın…Hüküm sahibisin. Hükmedensin. Sen öncesin, sen yaratan, sen sonsuzluksun… Sana şükürler Olsun Rabbim şükürler olsun |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Ya Basîr: Her şeyi çok iyi gören, bilen anlamına gelen Yüce Allah’ın İsm-i Şerifidir.
Kullarını her anında Gören gözdür “Ya Basîr” Velilere nûr nazar Veren özdür “Ya Basîr” (Musa Tektaş) Bismihi, Ey Allahım, Sevgili Sultanım, Her an kainatı gözeten, her zerresinden haberdar olansın. Gece sessizce uyurken, kalplerde vesveseler çoğalıyorken, riya fısıltı fısıltı yayılıyorken görensin, bilensin, işitensin.. Duymaz, görmez sananlara yine de merhamet edensin. Bütün asırları bir çeşmenin kurnasından akıtan zaman şahittir ki sen her şeyi görür işitirsin. Bir karıncanın yürüyüşü, bir yetimin gözyaşları, bir yoksulun kuru ekmeği, bir vicdansızın yürek karası hep senin menzilindedir. Taşa dönüşmüş yüreklerin yoksulluğunu, hiçe sarmış gönülleri hep sen görür, sen işitirsin Rabbim. Hayat gerçeğe yürürken, her anın kayıtları sana akar. Ey büyük Allahım, Bizden sevgini, rahmetini, hikmetini, şefkatini esirgeme... Bizi koru gözet. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter... Zikrini eyleyen kullar Açılır hep nurlu yollar Bir anda milyonca yıllar Nûrun- hızdır “Ya Basîr” Yâ Basîr, Sevgili, en Sevgili, Hayallerimizi mahrem-i esrarından ayırmadan, hiçbir ayıbımızı yüzümüze çarpmadan, kimselere duyurmadığımız, bazan kendimizden bile sakladığımız duygularımızı bilensin görensin. Bizim görmeyen gözlerimiz, söz verip te unuttuğumuz sözlerimiz, dünyalık telaşların kevgirinden düşüp yerlere saçılan özlerimiz sana aşikar. Şüphesiz sen her şeyi görür, her şeyi işitirsin. Senden saklandığımızı zannettik çokça. Yanıldık Allahım. Ellerimiz bizim olmayana uzandıkça yalnız olduğumuzu sandık. Aldandık. Oysa yanıbaşımızdasın. Şah damarımızdan daha yakınımızdasın. Bizi gaflet denizlerinden çek kurtar Allahım. Bizi sahiline çek...Çek ki bir daha yalancı gemiler rıhtımlardan sürüklemesin ruhumuzu. Sürüklemesin bizi sahte dalgalar. Ey büyük Allahım, Bizden sevgini, rahmetini, hikmetini, şefkatini esirgeme... Bizi koru gözet. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter... Basiretin açarak Bir olur yakın-ırak Musa misali merak Eren gizdir “Ya Basîr” Allahım, Ulu sultanım, Yâ Basîr, Bir buğday başağında minik bir karıncanın hakkını gözetip pay eden, o buğday tanesini bir başkasına nasip kılmayan merhametinin emin ellerinde uykuya dalmak isteyen ruhuma inşirah ver. Bir ağacın yemişlerini bütün yarattıklarına adaletli dağıtan, hiçbir canlıyı bir başına koymayan, her canlıyı koruyup gözeten şefkatinin sımsıcak göğsünde uyut beni Allahım. Her an beni gözettiğin için huzur ve emniyet içindeyim. Beni gördüğün için, her an menzilinde olduğum için fevkalade emniyetteyim Rabbim. Sana şükürler olsun. Her adın içimde binlerce kandil yakar Allahım. Ruhum aydınlanır. Sen ki Basîr’sin... Bütün kainatta görülebilecek her ne varsa Basîr sıfatınla kuşatansın. Senin için görünmeyen, görülmeyen , kapalı perdeler yoktur. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter. Ey büyük Allahım, Bizden sevgini, rahmetini, hikmetini, şefkatini esirgeme... Bizi koru gözet. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter... Tûr’da gören gösteren Miraç’ta nurlar seren Cennette bağ-ı irem Her an - nâzdır “Ya Basîr” Ey sevgili, En Sevgili, Sultanım, Yâ Basîr, Ruhumun derinlerinde gizliden gizliye yol bulan bütün eğilimlerimden haberdar olduğunu bilerek nasıl utanıyorum, nasıl utanıyorum. Biz kulların ki ruhumuzun bin bir gizi var. Her gizde bin bir utanç gizli. Bizi mahçup ve mahzun eyleme Allahım. Hâl-ü pür melâlimiz üzre senden af dileriz. Bizi gizlerimizden sorguya çekme Rabbim. Düşündüklerimizi, hissettiklerimizi, aklımızdan geçenleri, bildiklerimizi, konuştuklarımızı, bilmediklerimizi, bilensin, görensin, işitensin. Hikmetin ve azametin karşısında ürperiyorum. Utanıyorum ayıplarımdan, kusurlarımdan. Beni bağışla Rabbim. Beni şefkatinin ve merhametinin göğsünde uyut. Beni durult. Ey büyük Allahım, Bizden sevgini, rahmetini, hikmetini, şefkatini esirgeme... Bizi koru gözet. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter... Hayalleri hisleri Duyguları sesleri Görür tüm hevesleri Kur’an sözdür “Ya Basîr” Ey Ulu Sultanım, Büyük Allahım, Büyük büyük okyanusların her birindeki milyonlarca canlıyı tek tek gören, her birine ayrı bir akıbet biçensin. Yerin üstü ve yerin altı, bütün kainat, her zerresine kadar senin görüş menzilindedir. Senin menzilinden kaçılmaz. Saklanılmaz. Gizlenilmez. Kuldan utanan, kuldan sakınan insanlara, tek unuttukları şeyi asıl senden utanmaları olduğunu hatırlat Rabbim. Hatırlat ki bitsin bunca kötülük... İnsanın insana yaptığı kemlik bitsin Rabbim. Her şeyi ve herkesi görensin. Her yaptığımızı her hissettiğimizi kayıt altına alansın.. Bizi kayıransın... Bütün zamanlara abı hayat çeşmesinden su içirensin. Ey büyük Allahım, Bizden sevgini, rahmetini, hikmetini, şefkatini esirgeme... Bizi koru gözet. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter... |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Yâ Semi: Bütün cümle kainatı işiten, gören, bilen anlamına gelen Yüce Allah’ın ism-i şerifidir.
Hakkıyla bilen, işiten Duyan sensin “Ya Semi” Yoluna feda can u ten Deyyan sensin “Ya Semi” (Musa Tektaş) Ey Yüce Allahım, Sultanım, Yâ Semi, Vakitlerden akşam, mevsimlerden bahardır. Bir gülün, bir ıtırın, bir menekşenin dalına konan bir şebnemin hüznünü, bir günlüğüne geldiği hayata şükredercesine sevinç çığlıkları atarak çiçek çiçek dolaşan tırtılın sevincini sen görür, sen işitirsin. Zifiri karanlıkta söyleşen yıldızların titreşen ışıklarını, ayın halesini, coşkun akan ırmakların fısıltısını yine sen duyarsın. Hiçbir zaman göremeyeceğimiz, bilemeyeceğimiz, duyamayacağımız milyonlarca varlığın her anını gözetip duyan sensin Rabbim. Kudretinin azameti karşısında eğiliyorum. Kendimi çektim hayat sahilinin tuzağından... Bütün seslere tıkadım kulağımı, yüzümü sana çeviriyorum... Herşeye kıstım sesimi. Sadece sana seslenişim. Şimdi bildim ki.. Geceye doğan güneş, sabah sendedir. Ruhuma ilaç sende, felah sendedir. Rabbim, Yâ Semi, Sultanım, Bütün sırlarımı, bütün sözlerimi duyan, bütün gizlerimi bilensin. Hayat bir ırmak... Senden gelip sana akan gümrah bir ırmak hayat... Devrile devrile akan ırmağın yanağında köpük köpük kayan suyun bir katresiyim denizlerine akan. Tılsımlı denizinin dalgalarında sükuta eriyor ruhum. Bir akşamın yamacında bütün seslenişim sanadır. Ellerimi senden gelecek olan kutlu yağmurlara açtım. Ben sustuğumda yağmurlar konuşsa ezgi tadında, yüreğimi sürüklese senin dergahına... Gün gelmese, şafak gecikse. Sabahlara kadar ağlasam yağmurla beraber. Ve sonra senin rahmetinle, şefkatinle huzura ersem, durulsam. Ruhumun güvertelerine şen martılar konsa şafak vakti. Hiç gitmeseler. Hep birlikte seni zikretsek cümle mahlukat. Sana seslensek... Bizi işitsen ve dergahının kapılarını aralasan sonsuza kadar. Bütün seslenişim, bütün hislenişim sanadır Rabbim. Kendimi çektim hayat sahilinin tuzağından... Bütün seslere tıkadım kulağımı, yüzümü sana çevirdim... Herşeye kıstım sesimi. Sadece sana seslenişim. Şimdi bildim ki.. Geceye doğan güneş, sabah sendedir. Ruhuma ilaç sende, felah sendedir. Kulaklara ses veren Duyuran heves veren Zerrede kürre gören Ayan sensin “Ya Semi” Ey Sevgili, En Sevgili, Sultanım, Yâ Semi, Erguvani bir akşamın kuytusunda derin bir melale tutsak düşen bedenimin yorgun ve titrek ruhu senin ezel bahçene meylediyor. Düşüyorum derin düşüncülerin girdabına. Ruhumun derin sularında ürperiyorum. Çöl vurgunu yemiş, savruk rüzgarların önünde hırpalanmış ruhumun sesini duy Allahım. Yüreğimde yankılanan bin âhı, bir eski zaman şarkısına dönüştür. Yağmurdan ıslanmış, lime lime olmuş yüreğimin nağmeleri yeni baştan seni söylesin, seni zikretsin Rabbim. Hayretin saklı dehlizlerine sarksın, hüznüm, kederim ve sevincim. Senin göklerinin altında seslenişim sanadır. Sanadır bütün gelişlerim ve gidişlerim. Kerem kıl, duru bir öz denizinde dalga dalga söz olayım. İşit beni Rabbim. İşit ki yüreğimdeki efganı sağaltayım. Durult beni, yeni baştan dirilt beni Rabbim. Dirilt ki sana olan aşkım dağ dağ büyüsün yüreğimde. Kendimi çektim hayat sahilinin tuzağından... Bütün seslere tıkadım kulağımı, yüzümü sana çevirdim... Herşeye kıstım sesimi. Sadece sana seslenişim. Şimdi bildim ki.. Geceye doğan güneş, sabah sendedir. Ruhuma ilaç sende, felah sendedir. Açıp sırlar perdesin Yürektesin serdesin Gûşumuza Hakk sesin Koyan sensin “Ya Semi” Ey Büyük Allahım, Sultanım, Yâ Semi, Aşk ikliminin en bahari tarafını kuşanan bir gülzarın resmini ruhumuza nakşeden, mevsim dallarına bin bir çiçek düşüren, ve varlığını yarattıklarıyla ruhumuzun üzerine bir şebnem gibi dokunduransın... Hayat baştan başa bir hikmet deryası. Ne yana baksam, neye dokunsam, neyi görsem sen gelirsin aklıma. Aklım kendini biçare sayar, şaşar kudretine, azametine. Gizlimiz, saklımız yok senden Rabbim. Bütün gizli mağaralarımızın adresi sendedir. Kalbimizin bütün taraçalarından, bütün pencerelerinden bizi görür, işitirsin. Mahcubuz kusurlarımızdan. Bizi bağışla Allahım. Bize açtığın bembeyaz sayfaları okunaksız, kirli yazılarla doldurduk. Sonra unuttuk yaptıklarımızı. Unutmakla sildik sandık yanlışlarımızı. Hayatın karalanmış defterinde bize temiz sayfalar aç Rabbim. Seslenişimiz hep sana olsun. Duyduklarımız hep sen ol Rabbim. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter. Sadece sana seslenişim. Şimdi bildim ki.. Geceye doğan güneş, sabah sendedir. Ruhuma ilaç sende, felah sendedir. Kalplerdeki işaret Gönüldeki beşaret Baştan başa hep ibret Beyan sensin “Ya Semi” Ey Sevgili, En Sevgili, Sultanım, Yâ Semi, Ben sana gelmek için, bilmediği yollara düşüp gelen bir yolcu. Ben senin aşkının önünde kıyama durmuş bir maşuk. Ben çaresiz, ben sensiz, ben kimsesiz. Uzun zaman olmuş uzak düşmüşüm yolundan. Yolumu şaşırmışım. Gurbetlere düşmüşüm. Unutmuşum sılamı. Belalı sulara girip ne vurgunlar yemişim. Uzun zaman olmuş gaflet uykusuna dalışım. Şimdi uyanmışım. Bütün seslenişlerim sanadır Rabbim. Bütün hislenişlerim sana. Gizli sanıp, hiç bilinmez sanıp işlediğim kusurlarım için, günahlarım için, senden af diliyorum. Bu dalgın, bu unutkan, bu cahil kulunu affet Allahım. Beni bağışla. Bu yakarışlarımı duy Rabbim. Şimdi gözlerimde pişmanlık ırmakları, ruhumda cehennem ateşi, avuçlarımda sıcak, sımsıcak dualarımla bütün seslenişlerim sanadır Sultanım. Sen beni duymazsan, sen beni onarmazsan benim başka sığınacağım, güveneceğim, gideceğim, tapacağım kimsem yok Allahım... Sen benim Rabbim, ben senin kulunum. Senden hiç ümit kesmedim, kesmem, kesmeyeceğim... Şimdi... Bütün seslere tıkadım kulağımı, yüzümü sana çevirdim... Herşeye kıstım sesimi. Sadece sana seslenişim. Şimdi bildim ki.. Geceye doğan güneş, sabah sendedir. Ruhuma ilaç sende, felah sendedir. |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Yâ Müzil: Alçaltan, zillet veren, hor ve hâkir eden anlamına gelen, Yüce Allah’ın İsm-i Şerifidir.
Nefislerin terbiyesi Mürebbidir zillet hissi Bırakmak hevâ hevesi Mü’mine borçtur “Yâ Müzil” ( Musa Tektaş) Bismihi, Ey büyük kudretine hayran olduğum Allah’ım, Yâ Müzil, Senin hikmetin, senin nimetin, senin rahmetin, senin şefkatin ve senin merhametindir beni güçlü kılan, onaran, eşref-i mahlukat kılan. Benim şiddetim, benim hiddetim, benim zilletim, benim inkarım, benim hevam-hevesimdir beni yerlere çalan. Şüphesiz sen her şeyi görürsün. Kainatın anahtarı sen de. Ol! dersin olurum, öl! dersin ölürüm. Zavallı aklım, sen istersen öğrenir, sen istersen bilir. Gücünün eşsizliği karşısında, kudretin karşısında, hikmetin karşısında derin bir hayretteyim. Senin bana öğrettiklerin, verdiklerin, gönderdiklerin için sana hamd ederim. Senin lütfun sonsuzdur. Zayıflığımda kuvvetini, aczimde kudretini gören aklım, şimdi derin bir yeiste. Zamana yenik düşmüşüm, dünyaya kapılmışım, unutmuşum, unutturmuşum. Beni affet, yalvarıyorum sana Rabbim. Secdegahtayım Rabbim, yalvarıyorum... Secde bir ülkedir ki dualarımın yurdu, Günahkar akıl başını secdede yere vurdu... Kudretinin karşısında Varlıklar hiçtir “Yâ Müzil” Kâinatın hükmü sende Eşsiz bir güçtür “Yâ Müzil” Rabbim, Ulu Allahım, Yâ Müzil, Bana vakitlerin en hayırlısını nasip et. Et ki senin üns ve dostluk kapından sızabileyim, sana geleyim. Senin taat kapının her daim açık olduğundan ümidim tamdır Allahım. Bende ki zayıflık ve gaflet haline derman ver. Şirazesi bozulmuş dilimin düğümlerini dua ve talep için çöz Rabbim. Yollarım karışmış, yanımı yöremi kaybetmişim. Yönümü şaşırtma ne olur? Lütuf ve keremini benden esirgeme. Dertlere duçar içre beni naçar bırakma. Kalbime emanet ettiğin nurun çırasını yeni baştan yak Allahım. Yeni baştan donat beni. Eşyadan eşyaya seyahat eden ruhumun üstüne düşen, yalancı gölgelerden koru beni. Beni bütün ayıp ve kusurlarımdan arıt, durut Rabbim. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter. Secdegahtayım Rabbim, yalvarıyorum... Secde bir ülkedir ki dualarımın yurdu, Günahkar akıl başını secdede yere vurdu... Yükseltirsin şu cihanda Zelil edersin bir anda Yücelttiğin kul başında Muhabbet taçdır “Yâ Müzil” Ey büyük Sultanım, Sevgili, En Sevgili, Yâ Müzil, Şimdi mevsimlerden bahardır. Bütün kainat yeni baştan tazeleniyor, yeni baştan neşv ü nema buluyor. Issız vadilere kucak kucağa düşen lale ve sümbüllerin, alev alev yanan erguvanların, bir renk cümbüşüne dönen tabiatın bağrındaki çiçeklere imrenen ruhuma senin efsunundan, gül kokusunun rayihasından bir demet düşür Allah’ım. Firuze bakışlı günler düşür zamanın kadranına, her daim seni andığım. Her an aşkına yandığım. Esrimiş limanlarda unutulmuş bir gemiyle senin ülkene seferlere çıkmak muradındayım. Nasip eyle Allahım. Vaha rüzgarları gibi merhametinin serinleten meltemine muhtacım. Yağmur yüklü bulutları andırıyor gözlerim. Senin merhamet yüklü vaha rüzgarlarına, serinleten meltemine muhtacım... Sen istersen her şey mümkün... Secdegahtayım Rabbim, yalvarıyorum... Secde bir ülkedir ki dualarımın yurdu, Günahkar akıl başını secdede yere vurdu... Sen verdin her şeyin rengin Ayar eyledin âhengin Senden aldı malı zengin İnkârı suçtur “Yâ Müzil” Ey Sevgili, En Sevgili, Sultanım, Geceleri terk eden bir seyyah gibi, güneşle, şafakla ve sabahla huzurundayım. Geceyi andıran günahlarımı, ayıplarımı kapatan senin şefkat ve merhametindir. Kader defterimin varakları bahtın siyah der gibi. Yüreğim parça parça düşmüş kesretin tuzağına. İradem kalmadı, zamanın esrik büyüsünde. Yüreğim kerbela içre yanmaktadır. Bir çöl ateşinde, bir dağ ayazındayım. Bir yanıyorum dağ ayazında, bir donuyorum temmuz yazında. Nefsimin azgın tuzağında yenik düşmüşüm, yolumu şaşırmışım, menzilinden düşmüşüm dergahının uzağında... Beni ıslah et, beni iflah et, beni affet... Doğrulmazsam düştüğüm yerden o zaman beni kahret Allah’ım. Beni kahret... Şüphesiz sen istersen her şey mümkün. Secdegahtayım Rabbim, yalvarıyorum... Secde bir ülkedir ki dualarımın yurdu, Günahkar akıl başını secdede yere vurdu... Zikrine kalbini veren Korkulara yapar firen Adûları yere seren Keskin kılıçtır “Yâ Müzil” Ey sevgili, En Sevgili Sultanım, Yâ Müzil, Eserlerinin varlığıyla, isimlerinin varlığına, isimlerinin varlığıyla sıfat ve vasıflarının ortaya çıkmasına, vasıflarının ortaya çıkışıyla zatının varlığına dikkatimi çeken büyük Sultanım... Ebu Cehil sırtını dayamış karanlığa. Senin göklerinin ışıklarına kör olan gözlere, seni anmayan sözlere, inkar eden, kararmış bed yüzlere ibret ver Allahım. Tefekküre boğulsun ziyasız yürekler. Tefekkür ki kalbin kandilidir. Vuslat diyarından firar edenleri, unutup gidenleri, inanmayıp zarar edenleri, dönüp karar kılanları, bizi, bizleri, bütün kullarını havf ve reca arasında tut. Tut ki her dem bilelim Allahım. Bizi kendimizden koru Rabbim... Bizi kendimizin şerrinden, nefsinden, kötülüğünden ırak tut. Bizi menzilinden ayırma. Bizi günahlarımızın terkisinde unutma, bizi gaflet uykularında uyutma Rabbim. Bizi koru, gözetle, merhamet et. Biz senin kullarınız. Senden başka yok kimsemiz. Şüphesiz sen istersen her şey mümkün... Secdegahtayım Rabbim, yalvarıyorum... Secde bir ülkedir ki dualarımın yurdu, Günahkar akıl başını secdede yere vurdu... |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Yâ Mu’iz: Dilediğini aziz, güçlü kılıp şereflendiren Allah’ın ism-i şerifidir.
“Çıplak söylenmişse söz Sadra inşirah gerek Mevsimi sarmışsa güz Vakta inşirah gerek...” (Yusuf Özkan Özburun) Alemlerin Sultanı olan büyük Allahım, Ey dilediğini aziz eyleyen, kudretiyle şereflendiren Yâ Mu’iz, Sevgili, Ey Sevgili, En Sevgili, Yitirdiğim her ne varsa senin kapında arıyorum. Senin kapın umut kapısı, senin kapın merhamet kapısı, şefkat kapısı. Biçimde kaybolan ruhumun, surette kaybolan aklımın izini arıyorum... Sana geldim. Kapına geldim. Affına sığındım. Senin kapında fevkalade emniyetteyim. Çokları kaybettim Bir’i bulmak için. Kaderimin izini sürdüm. Senin kapında kötü kader yok, kader var. Kaderimin bütün renklerini, bütün çizgilerini çizen nakkaş ne güzel nakkaş, ne güzel yaratan ne güzel yar, yaran... Sen dilersen her şey olur. Senin her şeye gücün yeter. Yâ Mu’iz, Biz mümin kullarınız,yalvarıyoruz sana duaları ah!olan.... Bir yağmur düşür çöllerimize, adı inşirah olan... *Mü’minleri güçlü eyle İzzet ver n’olur “Yâ Mu’iz” Sıdk-ı Salih iman ile Servet ver n’olur “Yâ Mu’iz” Ey Sevgili, En Sevgili, Sultanım, Yâ Mu’iz, Gönül ayinesini sevginle merhametinle saran, gayrın hayalinden arıtan, kışlarımı bahara yoran sensin. Senin masmavi, derin, sonsuz göklerinin seyrangahı çekiyor beni. Göklerin eşref saatine düşüyor aklım. Bu saatte dualarım bir yıldız şehrayini gibi küme küme diziliyor göğün avuçlarına. Yalvarıyorum. İki elem arasındayım... Bir “ inşirah” yağmuruna hasret yüreğim. Samimiyetsiz, sevgisiz, riyakar, hüzünlü bir çağın yaralı bir yetimiyim. Günler büyümüş gözümde. Seneler uzamış... Vaktin elleri kanlı. Küfür ehli raksediyor zamanın kadranında. İki elem arasındayım Rabbim iki elem arasındayım. Sevgisiz ve riyakar bir çağın karasındayım. Yâ Mu’iz, Biz mümin kullarınız,yalvarıyoruz sana duaları ah!olan.... Bir yağmur düşür çöllerimize, adı inşirah olan... Sen “azizün züntikamsın” Kafirler nârında yansın Küfür ehli hep utansın Zillet ver n’olur “Yâ Mu’iz” Ey Kudretli padişahım, Sultanım, Yâ Mu’iz, İşte bir gece daha taze güne yenik düştü. Gün taze , yaşananlar kirli ve bayat. Birazdan kirli eller gezinecek hayatın üzerinde. Besmelesiz ayaklar dolanacak tertemiz toprağın bağrında. Zamanı kahredenlerin sözleri, tutuklayacak güzellikleri. Taze günün hakkı için, temiz toprağın hakkı için, inci demeti gibi sana yollanan duaların hakkı için, kötüleri ıslah et Allahım. Islah et günahkar kullarını, zalimleri. Bir bahar ikindisinde gönlümüze leylak kokulu umut salkımları düşerken, aklımıza sen düşerken, ellerimize yağmur düşerken, küfür ehlinin üzerine felaket düşür. Düşür ki huzura doysun cümle kainat. Temizlensin taze gün, ayıklansın çiçekli bahçeler ayrık otlarından. Biz mümin kullarınız,yalvarıyoruz sana duaları ah!olan.... Bir yağmur düşür çöllerimize, adı inşirah olan... Hep ihsan-ı teâlayla Mûti kullarını toyla Dû cihanda aziz eyle Kıymet ver n’olur “Yâ Mu’iz” Allah’ım Ey Sevgili, En Sevgili, Ulu Sultanım, Ümitsizlik dünyasında senin umut dolu dergahına yüz çevirdim. Mavi göklerine yükselen umut merdiveninde yürüyorum ardıma bakmadan. Her adımda seyir içinde seyir düşüyor gözlerime. Hayat bir hikaye imiş meğer. Yalancı bir hikaye. Hayat asıl gerçeğe yürüyen şu merdivenmiş önümde uzayıp giden. Her basamağı bin hikmet dolu bu merdivende seyir var seyir içinde. Anahtarı sen de olan şifre var şifre içinde çözemediğimiz, akıl erdiremediğimiz. Şüphesiz sen büyüksün. Her türlü güzellik, esenlik sendendir. Senin Celâl’in pek yücedir. Önünde eğiliyorum Allahım. Levh-i mahfuz içre donattığın kainatın sırları karşısında, kör topal kalan aklıma izan ve marifet ver Rabbim. Görmeyen kalp gözüme basiret ver. Gören olayım. Tevazuda toprağa düşen cemren olayım, izin ver Rabbim. İnanmayan kullarına kudretinden işaret ver Allahım... Ve... İnkarcılara her yerde rezalet ver Allah’ım... Ver ki zulümleri nihayet bulsun. Yâ Mu’iz, Biz mümin kullarınız,yalvarıyoruz sana duaları ah!olan.... Bir yağmur düşür çöllerimize adı inşirah olan... Lutfu ihsanın yüce hâl Sıfatınla eyle hemhâl Biz kullara güzel amel Niyyet ver n’olur “Yâ Mu’iz” Yâ Mu’iz, Kudretli Allahım, Her şeyi hikmetle yaratansın, nizam ve intizamlarla donatansın, her şeyi lâyık olduğu şekil ve surette intizam edensin, gizli açık her ne varsa bilensin, görensin... İhsanınla bizi şereflendiren, irfan denen nazlı çiçeği, el değmemiş vadilerin bağrına takansın. Üzerimizdeki göğün, altımızdaki yerin her zerresini bin hikmetinle süsleyip nazarlarımıza hediye etmişsin. Bilin demişsin Rabbim... Her zerrede bin hakikat gizli. Her hakikatte bin marifet, her marifette bin zarafet var. Bil ya kulum demişsin. İbret al demişsin. Gör demişsin. Her şey seni anlaırken, her yol sana çıkarken, her an sana doğru akarken, biz aciz kullarını şaşırtma Allah’ım. Bize şefkat ve merhametin sırmadan elbisesini giydir. Üşüyoruz. Her birimiz okyanuslar içindeki yalnız ve kimsesiz bir bahri kuşuyuz. Bizi kanatlandır. Bizi sar, sarmala, koru Rabbim. Senin masmavi derin göklerine kanatlandır bizi. Senin sevgine ve şefkatine muhtacız. Yâ Mu’iz, Biz mümin kullarınız,yalvarıyoruz sana duaları ah!olan.... Bir yağmur düşür çöllerimize, adı inşirah olan... İnsan eşrefi mahlukat Emrinde bütün kâinat İmansıza karşı kat kat Kuvvet ver n’olur “Yâ Mu’iz” |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Yâ Râfi’: Râfi, kaldıran, yükselten, dereceleri yükselten ve yüksek olan anlamlarına gelir. Gönülleri iman ve irfan ışığıyla parlatan, yüksek gerçeklerden haberdar eden yüce Allah'tır. Her yönüyle yüce ve yüksek olan O'dur. “Şol gökleri kaldıranın Donatarak dolduranın Ol! deyince olduranın Doksan dokuz adı ile” ( N. Yıldırım Gençosmanoğlu) Âlemlerin Sultanı Ulu Allah’ım, Ey Sevgili, En Sevgili, Ben senin aciz bir kulunum. Ol! Dedin kendimi bildim. “Ben Rabbinizim dedin, kâlû belâ dedim. Şimdi büyük bir hayretin gemisinde Ummanlarında geziniyorum. Derya içindeki balıklara inat, bütün hiçliklere inat, suları kurumuş çeşmelere inat senin denizlerinin her katresinde senden bir iz, senden bir öz buluyorum. Ayetlerin bin efsun damıtıyor ruhuma. Çok önceleri, çok öteleri hatırlatıyor bana. Hüseyni makamında bir ilahinin ezgisi düşüyor aklıma. Seni söylüyorum, içim şerha şerha yarılarak. Sana gelmek istiyor yorgun yüreğim. Yorulmuşum dar-ı dünya denen gurbette. Sözler seni söylüyor… Aslında her şey seni hatırlatıyor, seni zikrediyor. Sen öylesine büyük, öylesine lütufkar, öylesine ulusun Allah’ım... Bana unuttuğum ne varsa hatırlat Allahım. Hasta ve yorgun düşmüş hıfzımın dehlizlerini efsununla doldur. Doldur ki başka bir şey dolmasın can evime.. Sen istersen her şey olur. Şüphesiz sen yüceltensin, koruyansın, saransın... Can senin, canan senin, Yar senin, yaran senin… Yedi kat perde içre, içini saran senin…. Dilersen ârif eylersin Dilersen mârif… Bizi şefkatinle sar Allahım, rabbim. *Dilerse derece verip Abdı yücelten “Yâ Rafi’” Dilerse toprağa vurup Elbet alçaltan “Yâ Râfi’” Sultanım, Yâ Râfi, En sevgili, Şimdi mevsimlerden bahardır. Sessiz vadilere sığınan, her dem seni zikreden çiğdemlerin, sümbüllerin, lalelerin senin güzelliklerini bu kez bahar elbisesiyle ifşa ediyor… Sen dilersin bahar olur, sen dilersin yaz gelir. Sırlarının sırrına ermek için ruhumuza üfürdüğün şifreleri çöz dersin, çözeriz. Sen istemeseydin bir toz zerreciği dahi kalkmazdı yerden Rabbim. Cümle mahlûkatın ahenkle yürüyüşü, her yürüyüşün sana doğru gelişi, her gelişin sende kayboluşu… Sendendir. Nedenleri, niçinleri bıraktım artık bir tarafa… Kalbimin kadim elifi şahittir ki senden başka hiçbir şeyi tanımaz oldum. Çünkü her şey sensin. Her şey senin Rabbim… Can senin, canan senin,Yar senin yaran senin…Yedi kat perde içre, içini saran senin…. Dilersen ârif eylersin Dilersen mârif… Bizi şefkatinle sar Allahım, rabbim. Dilerse âlim eyleyen Sırrından malum eyleyen Rütb-i ilim eyleyen Derece katan “Yâ Râfi’” Ey Büyük Allahım, Sultanım, Yâ Râfi, Asıl yoksulluğun kendi içsel yoksullukları olduğunu bir kez dahi düşünmeyen kullarının arasından beni kıyılarına çek. Nurunla aydınlat karanlıklarımı. Masivanın ellerinden sıkı sıkıya yapışan, yarını ezberinden çıkaran kullarına akıl ver, izan ver, marifet ver. Kuruyan yürekleri yeni baştan yeşert. Bahar yeni baştan uyanırken, çiçekler tohumlarını çatlatıp başlarını uzatırken mevsimin penceresine, dağ yeni baştan silkelenirken, gökyüzü maviyi kuşanırken, göçmen kuşlar dönerken, güneş yükselirken, deniz durulurken biz uyanmaz olduk gaflet uykularından. Verdiğimiz sözden dönmüş, dünü unutmuş, hafızası silinmiş günahkâr kullar gibiyiz kapında. Acılar içindeyiz. Sen istersen her olur. Şüphesiz sen yüceltensin, koruyansın, saransın. Can senin, canan senin,Yar senin yaran senin…Yedi kat perde içre, içini saran senin…. Dilersen ârif eylersin Dilersen mârif… Bizi şefkatinle sar Allahım, rabbim. Dilerse ârif eyler O Dilerse şerîf eyler O Vasfile mârif eyler O Kulu yükselten “Yâ Râfi” Ey Sevgili Sultanım, Yâ Râfi, Sen her kusurdan münezzehsin. Sıfatlarının tecellisini bir sanat zarafetiyle tarif kılan tecellinizin önünde eğiliyorum. Sanatın ne kadar eşsiz, ne kadar güzel ve ne kadar efsunkar Allahım. Yeryüzünü zerre zerre, adım adım, ova ova, yol yol, nehir nehir, dağ dağ, çiçek çiçek, ins ins var eden, kaldıran, olduran, güldüren, süsleyen sensin Allahım. İnsan ruhunu gah bir baharın çiçek dolu gülşenine çeviren de, ayrık otlarının sardığı bir viraneye döndüren de sensin Allahım. İyiliğim senden, güzelliğim senden, hüznüm yine sendendir. Hikmetlerinin büyüklüğü karşısında kamaşan gözlerimi ne yana çevirsem, nizamının sonsuzluğunu ve bu sonsuzluğun mizanını ve bu mizanın tanzimini görüyorum. Şükrediyorum. Bir daha şükrediyorum. Ey Rabbim... Sen istersen her olur. Şüphesiz sen yüceltensin, koruyansın, saransın. Can senin, canan senin,Yar senin yaran senin…Yedi kat perde içre, içini saran senin…. Dilersen ârif eylersin Dilersen mârif… Bizi şefkatinle sar Allahım, Rabbim. Emrindedir mansıp makam Emrinde padişah hükkâm Sevdiğini ebed muhkem Rütbede tutan “Yâ Râfi” Yâ Râfi, Allahım, Allahım, Seni zikretmekten bu gönül mesut, bu yürek mesrur. Meczup ruhum af dileyip yöneldi sana. Yüzümü çevirdim senden olan her şeye. Diz çöküp seccadenin çiçeklerini öpen bir kanadı kırık üveyik kuşuyum her dem seni seni zikreden... . Künyemize hangi hükmü koysan bilirim hayrımadır... Çiçekli bir seccadenin üzerinden sana iltica edip, kalbimi kadim bir zamana ekleyip el açıyorum. Emret Allahım... Kapına dilenciyim. Merhametine, şefkatine muhtacım. Heybem bomboş. Ey muhabbetin kaynağı, Ey Büyük Sultanım, beni bağışla, beni affet, beni sevdiklerine kat Allahım. Beni kıyılarına çek. Ey Rabbim... Sen istersen her olur. Şüphesiz sen yüceltensin, koruyansın, saransın. Can senin, canan senin,Yar senin yaran senin…Yedi kat perde içre, içini saran senin…. Dilersen ârif eylersin Dilersen mârif… Bizi şefkatinle sar Allahım, Rabbim. |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Yâ Hâfız: Her şeyi koruyan, gözeten, muhafaza eden, kemâl ve ikram sahibi olan Yüce Rabbimizin İsm-i Şerifidir...
“Hak şerleri hayr eyler Zannetme ki gayr eyler Ârif onu seyreyler Görelim Mevlâ neyler Neylerse güzel eyler” ( İbrahim Hakkı Hazretleri) Ey ulu Allahım, Sevgili, En Sevgili, Ey Sevgili, Dünya ülkesinde başlayan yolculuğumda, kendimi ne zaman yalnız hissetsem, ne zaman derin bir boşluk açılsa can evimden, sana açılır ellerim. Senden yardım dilerim. Sana sığınırım. Beni koruyan, gözetensin. Bin türlü kötülükten, şerden, fenalıktan alıkoyansın. Rahmetinin eli üzerimde olmasaydı, beni gözetlemeseydin, beni korumasaydın bu dünyada bir gün bile yaşama şansım olmazdı. Olmazdı huzurum, sürurum, aydınlığım. Başıma yıkılırdı güvendiğim her ne varsa. Elime gelirdi tutunduğum her dal. Bahar gelmezdi, gül açmazdı katmer katmer... Solardı gülzar, ötmezdi bülbül bağbanda... Dünya ki bir sihirli kuyu görünmüyor dibi... Sen varsın, gerisi yalan... Ey her şeyin sahibi. *Binbir türlü musîbetten Hıfzedip koru “Yâ Hâfız” Zikrü fikrin bizi tutan Gönüller nuru “Yâ Hâfız” Ey büyük Sultanım, Allahım, Yâ Hâfız, Beni her dem şefkatinin ellerinde uyutan merhametinin karşısında kendimden geçip ürperiyorum. Bizi senden fazla kim sever ki diyorum. Kim her dem korurdu bizi? Meleklerin tanıktır...Günahlarımızın çoğalıp, sevaplarımızın azaldığı bir çağda perme perişanız Allahım... Ne yana dönsek zulümden abideler dikilmiş yüzümüze. Hangi çeşmeye uzansak şer ve kötülük akıyor pınarlardan. Bunca kötülüğe, bunca inkara rağmen, merhametinin ve şefkatinin selsebil olup hala üzerimize yağıyor oluşuna ürperiyorum. Bizi senden fazla kim severdi diyorum. Kim saklardı bizi, kim onarırdı? Kim muhafaza ederdi? Şüphe yok ki sen büyüksün, şefkat ve merhamet sahibisin. Yürek yangınlarımı serinleten ırmaklarının akışına şükürler olsun. Şükürler olsun Allahım. Dünya ki bir sihirli kuyu, görünmüyor dibi... Sen varsın, gerisi yalan... Ey her şeyin sahibi... Şüphe yok ki Rab Teâla Koruyor her şeyden a’lâ Hafaza melekler ile Kulunun yâri “Yâ Hâfız” Ulu Sultanım, Yâ Hafız, Yıldızları küsmüş bir karanlık gecede seni düşünüyorum. Perme perişanım, yaralarım kanıyor... İçimde öyle bir ah var ki yalnız senin merhametinin yağmurlarına muhtaç. Bu şirazeden çıkmış şehirlerde, yolunu şaşırmış bir seyyahım. Gelişlerim hep sanadır. Bütün yolların ucunu hayra bağlayan sensin Rabbim. Nuh’u hatırlayan bir tövbekarım kapında. Beni tövbe sularında yuyup yıkayan ve sonra da menzilinin kapısında içeri alansın. Ruhumun fırtınalarını dindirensin... İkindileri, kuşluk saatlerini, irkilen sabahları gün ışığı gibi zamanlarımın sarkacına dolduran sensin. Her anımın düzenleyicisi, sahibi olan Büyük Sultanım, zamanımı hayırla doldur, güzellikle cilala... Kayıp günlerimi, çirkin hallerimi, kötülüklerimi sayma Allah’ım. Beni affet... Bu dünya gurbetinde beni yalnız bırakma. Dünya ki bir sihirli kuyu, görünmüyor dibi... Sen varsın, gerisi yalan... Ey her şeyin sahibi... Düşmana fırsat vermeyen Mü’minin Rabbiyim diyen İsmimin tesiri ayan Kalbin esrârı “Yâ Hâfız” Ey Sevgili, En Sevgili, Allah’ım, Muhabbet Mülkünün tek sahibi, Üzerime kapaklanan şu masmavi derin gökyüzü, bu büyük boşluk, bu çok uzaklarda bile yakıcı alevleriyle ısıtan güneş, yıldızlar, ay... Cümle kainatı yaratan, kusursuzluğun ötesinde ol! deyince olduran Allahım... Uca dağları birer çadır gibi yeryüzüne diken, dünyayı ırmaklarla , denizlerle, göllerle nakışlayan sensin. Baharda, lalenin tekliğinde, menekşenin tevazuundan, gülün hüznünden, nisan yağmurunun akışında hep seni bildim, seni andım. Azametin ve kudretin karşısında dizlerim büküldü. Düştüm seccademin çiçeklerine. Bütün kainatı yaratan ve her yarattığını koruyup gözeten kudretinin ve azametinin karşısında eğiliyorum ve hamd ediyorum. Şükürler olsun Allahım, şükürler olsun. Bu dünya gurbetinde beni yalnız koymadığın için, koruyup gözettiğin için ne kadar şükretsem azdır. Dünya ki bir sihirli kuyu, görünmüyor dibi... Sen varsın, gerisi yalan... Ey her şeyin sahibi... Zalimin zulmüne kalkan Nefsin putlarını yıkan Gönlü ateşlere yakan Dilin ezkârı “Yâ Hâfız” Rabbim, Yâ Hâfız, Her dem beni, sevdiklerimi, uzaklarımı, yakınlarımı muhafaza edensin, koruyansın, gözetensin. Meleklerin tanık hayatımıza. Gökte uçan serçeyi, baharı, kelebeği bir kış boyu saklayıp, yeni baştan mevsimin kadranına düşüren senin efsunundur. Ebedi bir hayatın şafağına niyetlenen ruhumu, güzelliklerle tülleyen sensin. Sensin bütün tebessümlerin ışığı. Affın ve kereminle bütün kainatı, merhametinin göğsünde uyutan sensin. Günde binlerce belayı başımdan defeden senin lütfundur. Rabbim, ruhuma, hayatıma, geçmişime ve geleceğime rahmeyle. Sevdiğimiz mevsimlerin içinden geçir bizi Allahım. Vazgeçtim herşeyden ve herkesten... Yola düşmüş sana geliyorum. Yollarımı aç Allahım. Dünya ki bir sihirli kuyu görünmüyor dibi... Sen varsın, gerisi yalan... Ey her şeyin sahibi... |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Yâ Bâsıt: Kimine çok rızk, kimine uzun ömür veren; kiminin de kalbini açarak hayra rağbetli kılan anlamını taşıyan Yüce Allah’ın ism-i şerifidir.
“Giydirdiğin güzel huyla Gökten indirdiğin suyla Hemi bahar yağmuruyla Ruhu yuyarsın “Yâ Bâsıt” (Musa Tektaş) Ey Sevgili En sevgili, Allah’ım, Yâ Bâsıt, Seni tanıyan özüm, seni söyleyen sözüm üstüne nüzul eden rahmetinin yağmurları, ıslatıyor can evimi. Sevincimden ağlıyorum. Gözlerimin şebneminden bir kubbe dikiyorum gecenin karasına. Senin mucizelerinin şavkında yürüyorum sana gelen yollarda. Yollar umut demek, yollar sonsuzluk... Her biri sana getirir bizi, sana kavuşur bütün yollarımız. Bir kemend gibi yakalamış beni sevgin. İçimde ne firuze şehirler boy veriyor Rabbim. Gökyüzüne ne dualar fısıldıyor müminin can evi. Ol dualar hakkı için Rabbim, bizi de al dergahına. Hüzünden ırgalanan yüreğime ferah ver. Ne poyrazlar yemiş yaralı gönlüm, ne kederler gizlenmiş dil mahzenime. El açtım yalvarıyorum, Gönlüme inşirah ver. Huzur denen peri, limanlara sığınır... Ben sana sığınırım Allahım... Ben sana... Rahmetin geniş âleme Sonsuz yayarsın “Yâ Bâsıt” Güzelliğin eş âleme Makbul sayarsın “Yâ Bâsıt” Rabbim, Ulu Sultanım, büyük Allahım, İnatçı yosunlar gibi kayaların arasına tutunmuş minicik canlıların rızkını, kuzeyden güneye esen rüzgarın uğultusunu, Kureyş üzümlerinin salkım salkım bereketini, bir bedevi çadırında uğurladığımız günbatımını, nazarlarımıza sunan efsununun önünde şaşkınım, hayretlerdeyim, hayranlığım ruhumu aşıyor... Ruhumu, senin sevginin dizleri dibinde unutmak, kalbimin süveydasını, senin nurunla nakışlamak umudundayım. Nasip eyle ne olur... Bir sofi bakışıyla senin aşkının güneşi, ığıl ığıl aksın içime. Sultan Süleymandan kalma bir kederli mevsimin kollarında, içimden geçeni döküyorum ummanına. Levni nakışlar içinde sarmaladığım dualarımın rükusunda açtım ellerimi Allahım. Beni ruhumun çürümüş kafesinden kurtar, Sofyan bir şarkının dizesi gibi, hep seni anayım, hep seni çağırayım... Kurşun benizli bulutlarının yağmuru olayım, damla damla rıhtımına düşen... Rahmet yüklü yağmurlar toprağa sığınır... Ben sana sığınırım Allahım... Ben sana... İmanı aşk hayasıyla Rıza niyaz mayasıyla İç-dış İslam boyasıyla Bütün boyarsın “Yâ Bâsıt” Ey büyük Allah’ım, Ulu Sultanım, Yâ Bâsıt, Yunus düşünceli bir firuze şarda, ruhumun renkleri, bir vaktin sadağında, kehribar bir tesbihin tanesi olmak diler, her dem seni zikreden. Gönlümüzün zembereği boşalmış. Bir çöl yangını yüreğimiz. Çöller ki aşkın zirvesi. Çöller ki Mecnunlar yurdu. Çöller bir derviş yürüyüşlü bilge. Çöllerin bildiğini, bilmeyen gönlüm meyus, utangaç çöl serabında. Kararmış kalbimize senin nurunun ziyalarını sal Rabbim, aydınlansın can evimiz. Rahmetini bir kadim çeşmeden gürül gürül akıt ki ferahlasın yangınımız... Testilerimize senin aşkın dolsun. Sular arınsın, aşkımız yunsun rahmetinin efsunlu ellerinde... Esrâr-ı dil-i zârımı, hüznün harabesinde bıraktım. Ruhumun karasına kandil kandil feyiz ver Allah’ım. Sana gelen yollara nurundan bir iz ver, Rabbim... Yıldızlar küme küme kehkeşanlara sığınır... Ben sana sığınırım Allahım... Ben sana... Kuşatıp kemâl halini Aşlayıp cemâl hâlini Terbiye edip kulunu Nefsi soyarsın “Yâ Bâsıt” Ey sevgili, En sevgili, Yâ Bâsıt, Karanlık giyinirken pusatlarını, rüzgar uğuldarken, pamuk yığını bulutlar ırgalarken gökyüzünü, güneş yanarken, ay sönerken derinden derine ürperir, ruhumun titrek kanatları. Kuruyup kökünden ayrılmış gevenler gibi, ayrı düşmüşüm can evimden. Gizli bir tebessümün hayalindeyim. Dualarım dilekçe, sunuyorum dergahına. Derviş yürüyüşlü, bedir gülüşlü ırmaklarına sürükle beni şefkatinin sellerinde. Aşkının tılsımı her dem yakalıyor beni. Çağlayanlarına düşüyorum Rabbim. Senin nurunla doluyor ruhumum karanlıkları. Seretan burcuna dokunuyor kanatlarım. Uçuyorum sana doğru kırık kanatlarımla. Beni onar Allahım, beni güneşlerinin ışığıyla aydınlat. Bu azgın kalabalıkta yalnızım. Ordular arasında kalmış bir biçareyim. Beni sevdiklerine kat... Aşkının terkisinde gül, gülzara sığınır... Ben sana sığınırım Allahım... Ben sana... Zikrinle kalpler genişler Gider gönülden teşvişler Buyruğunla nice başlar Hakka eğersin “Yâ Bâsıt” Ey büyük Allahım, Sultanım, Tutuklu yüreğimizin anahtarı sendedir. Bir fetret devrinde, çağ mahkemelerinde tutukludur yüreğimiz... Ruhumun zindanlarına, bir ikindi güneşinde sızan ışıklarının huzmesi, gizli bir dili konuşuyor gibi... Dil bilmez göçmen kuşları andırıyor ahvalimiz... Nerede kaybettik bülbülümüzü, biz unuttuk Allahım, sen görüyor, sen biliyorsun. Hangi çağda unuttuk türkümüzü, hangi gülzarda bıraktık gülümüzü, biz unuttuk... Tutuklu yüreğimizin anahtarı sendedir... Bizi azat eyle. Talan olmuş bu bağı, yeni baştan gülzar eyle. Haritasını kaybettik sana gelen yolların... Yollar sarpa sarıyor sensiz. Yollarımızı tan eyle... Künyemizi yeni baştan yaz Allahım, yeni baştan bir yürek ver el değmemiş... Senin her şeye gücün yeter Rabbim. İçimize döndür bizi, aşka çevir yüzümüzü Allahım... Karanlıklar bastı mı hüzzamlar şarkılara sığınır... Ben sana sığınırım Allahım, Ben sana... Ben, sana sığınırım... |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Yâ Kâbıd: Dilediğinin rızkını daraltan, ruhları alan Yüce Allah’ın ismi Şerifidir. “Emrine misli “dâl” eyle Tevekkülle hemhâl eyle Rızkımızı helâl eyle Haram aş verme “Yâ Kâbız” (Musa Tektaş) Yâ Kâbıd, Yâ Bâsid, Ey Alemlerin Rabbi olan büyük Allah’ım, Ey genişlikler sahibi, rahmeti sonsuz Allah’ım, Bütün kederlerimiz, bütün melalimiz, bütün hüznümüz senden eserdir. Sendendir Ebû cehil çağını aratmayan çağ yanılgıları... Rızkımızı azaltan, kahrımızı çoğaltan sensin. Bunları bir şebnem gibi dallarımıza düşüren senin dileğindir. Güzelliğin yanına çirkinliği katıp bunun tezadını ruhumuzun tentelerine düşüren senin efsunundur. Güzele talip olan gönlümüzü çirkine, İyiye olan meylimizi kötüye düşürme Allah’ım. Senin sırrına akıl ermez. Sırlarının içinde nice sır vardır nesre çevrilmeyen. Ruhumuzu her gece bedenimizden ayırıp, uyandığımızda tekrar üzerimize giydiren sensin. Sensin bizi bir beyaz huzmenin yedi rengi kılan. Ruhumuza nur gibi dolan sensin Allahım... Genişlik ve darlık sendendir Yâ Kâbıd, Gönlümüze gökyüzü genişliği lütfet. Yolumuzu şaşırdık Allah’ım, bizi affet... “Genişlik ve darlık senden Dara düşürme Yâ Kâbıd Biz kulları sıkıntıyla Yoldan şaşırma Yâ Kâbıd” Ey Sevgili Sultanım, Sevgililer Sevgilisi Ulu Allah’ım, Eyyûb’u devasız dertlerle inim inim inletip, Yakup’u evlat hasretiyle derde düşürüp sabrını sınayansın. Yusuf’u kör kuyularda merdivensiz bırakan, en umulmadık zamanlarda Mısır’a sultan eyleyen, Züleyha’yı aşkından rüsva kılan sensin Ey Sevgili. Kays’a kadersiz Leyla’yı bağlayan, çöl çöl gezdiren, Bedevi yürüyüşlü bir Mecnun’a benzeten sensin. Senin derdin de hoş dermanın da güzel Rabbim. En kuytu vahaların içinde uçuşan bir kelebeğin konacağı çiçeğin adresini, sinsi yağmurların yıkamadığı, bir kurşun gibi ağır gök kubbenin kararttığı çöllerde, aydınlığın kaynağını bir sen biliyorsun. Şimdi bir başınayız, dünyanın yalancı ellerinde... Senin merhametin, senin şefkatin ve bereketin olmasa ahvalimiz harab Rabbim. Eksiklerimizi affeyle. Dertlerimizi onar. Heybelerimize Yakup sabrını düşür. Düşür ki yitmesin küstah aklımız. Genişlik ve darlık sendendir Yâ Kâbıd, Gönlümüze gökyüzü genişliği lütfet. Yolumuzu şaşırdık Allah’ım, bizi affet. “Sevdiğin kullara yâr et Bülbülü güllere yâr et Gönül iklîmin bahar et Karsız kış verme “Yâ Kâbız” Yâ Kâbıd, Yâ Bâsid, Ey Sevgili, Sevgililer Sevgilisi, İsli bulutların başımda salkım saçak dolaştığı, bu şirazesi bozulmuş kentlerin boşluğunda kederli bir yalnızım. Güneşi çekiştiren karanlıklar düşmüş yüreğimizin kadranına. Rûkuda donup kalmış dedelere, haminnelere inat, torunlar hayretle bakıyor, kahrolası... Kubbeler utanıyor garip tezada. Devrin zulümü abanmış üstümüze. Daraldık, sıkıştık zamanın kıskacında. Çek bizi al Rabbim, huzurun terkisine... Darda koyma sevgili kullarını. Bir Süleyman asasına muhtaç bu zaman. Kirli emellerin uçurumunda hakikatı kandıyor Sâmiri yalanlar. Devrin büyücüleri, bozulmayan büyüler devşiriyor suların yanağında. Kirli suların koynunda gönlü kararmış balıkların. Deniz masmavi gökyüzüne öykünüyor. Melon şapkalı adamlar gülüyor müstehzi, çığlık çığlık yırtıyor bağrımızın can evini. Genişlik ve darlık sendendir Yâ Kâbıd, Gönlümüze gökyüzü genişliği lütfet. Yolumuzu şaşırdık Allah’ım, bizi affet. “Dilersen rahmet yayarsın Dilersen yasak koyarsın Öğrenmek çün sabır dersin Dağlar aşırma Yâ Kâbız” Ey Ulu Sultanım, Allah’ım, Yâ Kâbıd, Yâ Bâsid, Ruhumu sevginle, aşkınla dolduran sensin. Bir gümüş ibriğin lülesinden süzdüğümüz zamanın içinden ne sevdalar, ne belalar, ne hayaller akıyor tutulmayası. Eski kıyamları besteleyen ruhumuz, senin aşkın için kurşundan elbiseler giyiniyor. Deli bozlakların fısıltıyla yakınımızdan geçtiği sincabî günleri, düzenbaz poyrazlarla en çetin savaşlara girdiğimiz kara kışı, uğurladı senin kararlı efsunun. Şimdi vadileri bahari taraflarınla bezedin. Saldın bütün güzellikleri cömertçe. Toprağın nefesi şimdi sümbül, lale, zambak, çiğdem, nergis kokuyor. Havalandı cümle mahlukat. Geri çektiğin bütün güzellikleri şimdi bir çağlayan gibi sürdün vadilerin bağrına. Rüzgarlar estirirsin Mikail nefesiyle hayatın kalbine. Sitare kanatlı bir güzellik düşer ruhumuzun karasına. Senin şefkatinin eli değer yeni baştan bizi onaran, sağaltan, çoğaltan... Genişlik ve darlık sendendir Yâ Kâbıd, Gönlümüze gökyüzü genişliği lütfet. Yolumuzu şaşırdık Allah’ım, bizi affet. “Emrine misli “dâl” eyle Tevekkülle hemhâl eyle Rızkımızı helâl eyle Haram aş verme “Yâ Kâbız” Yâ Kâbıd, Ey rahmeti ve şefkati bol olan Ulu sultanım, Zengini fakir düşüren, âlimi ilminden düşürüp aklını şaşıran, güçlüyken güçten men eden, güzelken çirkinleşen, itibarlıyken itibarını kaybeden, iyiyken kötülüğün zifir rıhtımına demirleyen kullarının imtihanını kolay kıl Rabbim. Kimseleri imtihanlarından terbiye etme Rabbim. Kolaylık ver. Merhamet et. Fakiri zengin, nâdânı bilgili, yoksulu abad, itibarsızı itibarlı kıl rabbim. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter. Gönlümüz ayinesini pastan ve kirden temizle. Akla bizi karalarımızdan. Sağalt bizi yaralarımızdan. Bizi sevgili kullarından eyle Allahım. Esrimiş limanlarda bizi yalnız bırakma. Yine salkım salkım yıldızlar düşür gönlümüze. Kat kat semalara ulaşsın dualarımız. Kadim çeşmeler elif elif diye aksın çağın üzerine. Testilerimize elif dolsun, elif içsin kurumuş dudaklarımız. Zağfiran huzmelerden kutlu yollar açılsın önümüze. Sana gelsin bütün yollar, sana çıksın bütün yolların sonu. Genişlik ve darlık sendendir Yâ Kâbıd, Gönlümüze gökyüzü genişliği lütfet. Yolumuzu şaşırdık Allah’ım bizi affet. |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Yâ Alîm: Her şeyi çok iyi bilen, bütün bilgilerin kaynağı olan, her şeyi gereğince bilen Yüce Allah’ın ism-i Şerifi’dir.
Her şeyi bildiren sensin Hem cehli kaldıran sensin Musa’yı güldüren sensin Kelîm lutfundur “Yâ Alîm” (Musa Tektaş) Yâ Alîm, Her şeyi ezelden ebede bilen Allah’ım, Bütün bilgilerin kaynağı, her şeyi gereğince bilen Ulu Sultanım, Bildirdiklerini dahi çözememişken, bilememişken, bizim için ne kadar zor olsa gerek ilminle şereflenmek… Sonsuz denizinin bir katresini dahi çözemeden bildiğini zanneden biz nâdânların, biz hıfzı çalınmışların yine sensin gönül kitaplarını bilgiyle nakşedecek. Hikmetinin anahtarı göklerdeyken yerlerde arayan, kalbimizdeyken bilginin özünü dışarıda bulmaya çalışan, kesret denizinin yutan dalgalarında sürüklenen ruhlarımızı yerlerde gezdiren biz aciz kullarını eşsiz ilminle bilensin, görensin. Senin ilminin feyzi ve bereketi, günde bin kez kavrarken bedenimizi, kör bakışlarımıza inat destanlar yazmaktadır cümle kâinata… En iyi bilgi susmaktır diyen gönül mürşitleri çekilirken kendi ülkelerinin füsunkâr gülbanklarına, biz hala bilmek üzerine en ağır mecazların telaşına düşmüşüz Rabbim. Bilmez iken bildik dedik. Görmez iken gördük dedik. İlim senin lütfundur Rabbim... Tutup da günahkar ellerimizden, El ver bize Yâ Alîm... Hakkıyla bilen işiten İlmin cihanı kuşatan. Hikmetin halka anlatan Âlim lutfundur “Yâ Alîm” Ey büyük sultanım, Yüce Allahım, Taşlaşmış öğretiler zindanımız oldu. Gözlerimiz görmez oldu.Yüreklerimiz sustu. Dillerimize melalin çaresizliği düştü. Çağ mahkemeleri tutukladı gönüllerimizin konuşan dilini. Esrarının gizemini dehlizlere saklayan müderrisler yalanımız oldu… Her nehirde şüphe kulaçları atan, masum yüreklerin safvetini yırtıp, zulüm takvimleri icat eden çağ müderrislerine inat seni bilmek diler yüreğimiz. Bilinmek istedin. Bizi yarattın. Lutfunla gönlümüzün gizlerine üflediğin rahmetinin tohumları çatlamak ister Rabbim. Bin bir çiçek açtı gönül dağında her biri seni söyleyen, seni anlatan. Bilginden bir çağlayan düşürdün kurumuş çöllerimize. Sen istersen eğer biz öğreniriz ancak, sen lütfedersen bizler bilebiliriz ilminden payımıza düşeni. Bilmez iken bildik dedik. Görmez iken gördük dedik. İlim senin lütfundur Rabbim... Tutup da günahkar ellerimizden, El ver bize Yâ Alîm... Hazinende ğayb ve feyiz İlim lutfundur “Yâ Alîm” İnsana verdiğin gayret Bilim lutfundur “Yâ Alîm” Rabbim, İki cihanın tek sahibi Sultanım, Kudretli hükümdarım, İçimden secdeler akarken senin ırmaklarına, bütün dualarım senin adınla taçlanıyor. Dudaklarımdan sökünüp, ellerimde çiçeklenen dualarımın yegane adresi sensin. Sen istemeseydin sana koşamazdı dualarım. Bilemezdim adresini. Yollar küsüp kapanırdı yüzüme. Sen istemeseydin hiçbir şeyi bilemez, hiçbir şeyi tanıyamazdım. Âlimler, çorak vadilere dönüşmüş yürekleri ilimleriyle ışıklandırmaz, aydınlanmazdı gönül saraylarımız. Sönerdi gönüllerimizde ilim kandilinin ışığı. Çağların bilcümle karanlıkları zifir zindan olup yağardı üstümüze. Sonsuz denizlerin kapısını bize sensin aralayan. Ummanlarından kurak çöllerimize münbit katreler düşüren, bilmediklerimizi bize öğretensin Allahım. Bilmez iken bildik dedik. Görmez iken gördük dedik. İlim senin lütfundur Rabbim... Tutup da günahkar ellerimizden, El ver bize Yâ Alîm... Hakkıyla bilen tek sensin Hikmet sensin gerçek sensin Kuluna ilmi verensin Ta’lim lutfundur “Yâ Alî Ey ihsanı bol olan Rabbim, Bahar yağmurlarının merhamet etmediği şu çölün üzerine yağdır ihsan yağmurlarını ki ıslanayım. Yeni baştan yeşereyim tomurcuk tomurcuk. Çiçeklensin gönül sarayım...Sırlı alemlerine keşf-ü sefere çıkmış bir kâşif kıl beni. Sırlarının sırrına ermek için bir şifre düşür ruhuma ki kanatlanayım senin aydınlık iklimlerine... Vehimlere dürülmüş ömrümün yaprakları solup dökülmeden Levh-i mahfuzun sayfalarından, ilminle şereflendir de tazelensin bahar gibi Yâ Alîm. Bir garip kalemkeş olayım dergahına kul olan. Safaperver hikmetlerini bir sadekâr gibi yazayım, aharlanmış levhalara. Bilmediklerimi bildir Rabbim. Bilmediklerimi bildir ki kalb-i saf, ruh-i saf, vech-i saf, vaz-i saf geleyim dergahına. Bilmez iken bildik dedik. Görmez iken gördük dedik. İlim senin lütfundur Rabbim... Tutup da günahkar ellerimizden, El ver bize Yâ Alîm... Verdin ihtiyara gence Akıl irade düşünce Kalplerdeki hoş düşünce Selim lutfundur “Yâ Alîm” Yâ Alîm, En Sevgili, Ey sevgili, meçhul iklimlere doğru süregelen seyahatimizden, vehimlerle kuşatılmış dikenli yollardan yürüdük yıllar yılı. Yolumuzu kaybettik te yetişemedik sana akan kervanlara. Kaldık karlı dağlar başında bir garip seyyah gibi... Bilmemiz gerekip bilmediklerimizden, eğrilerimizden karalar bağladı ömür defterimiz. Uykusunda dahi seni sayıklayan mürşitlerin yollarına bağla geçitlerimizi... Bağla ki bütün çöllere ay doğsun. En kuytu vahalara nurundan ışıklar düşsün en soylusundan. Gah bir Kaşgar seherinde, gah bir Yesrib ikindisinde, gah Antere’de elif dokusun dil-i bülbüller. Asya bozkırlarından Yemen çöllerine, anadolu yaylalarına kadar şakısın şeyda bülbül. Azgın kalabalıklar hep bir ağızdan elif okusun. Kisra şehirlerinin yorgun ve utangaç kaldırımları unutsun, yalan yanlış bildiklerini. Yeni baştan dile düşsün kadim elif...Yeni baştan kök salsın kalplerin rıhtımına, demir atsın hiç gitmeyesi. Sen Alîmsin, ihsanı bol Rabbim. Nurlu düşüncenden ışıklar düşür gönüllerimize. Yunsun dil-i harab... Bilmediklerimi bildir Rabbim, hiç unutmayası. Bilmez iken bildik dedik. Görmez iken gördük dedik. İlim senin lütfundur Rabbim... Tutup da günahkar ellerimizden, El ver bize Yâ Alîm... |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Yâ Fettâh: Allah’ın ismi şeriflerinden birisi de ‘El-Fettâh’ olup, anlamı; kapalı olan her şeyi inayetiyle açan, her zorluğu hidayetiyle gideren İlâhi Zât demektir.
Zamanların Fâtihisin Lutfile nusret edensin Mü’mini cihanda muhsin Seçen sensin “Yâ Fettâh” (Musa Tektaş) Yâ Fettâh, Ey büyük Allah’ım, Sabahın ılık rüzgarı, hanemize koşarken, uzaklara hicret eden ak mintanlı gün, tepelerin üzerinden aşarken, vadilerin üzerinden devrile devrile akan berrak sular ırmağından taşarken ben ellerimi açtım, sana geldim. Kapına geldim. Üzerime kapanmış sandığım ihsan kapına geldim. Hüznün sarkacında asılı duran kederli yüreğimi sana getirdim. Yüreğim senin inayetinle durulmak ister. Sen merhametinin sığınağına geldim, uyumaya, durulmaya ve yeniden doğrulmaya... Ağır ağır yükleri taşıtmayan, belalı sulara girdiğimde boğulmama geçit vermeyen sensin. Kalbimi onaran sen.Tüm hüzünlerimi bıraktım zehrin avuçlarına, geldim. Kalbim, anahtarı sen de olan huzur kapısından içeri girmek diler. Bütün pişmanlığım, bütün kederim ve sana olan aşkımla geldiğim kapını, engin lütfunla aç Rabbim. Aç ki senin ikliminin sırrına ereyim, senin ateşinle yanayım. Şükürler sana Rabbim, şükürler olsun... Nurunla, rahmetinle muhabbetler saçansın... Kilitli kapıları ihsanınla açansın. Bize bütün kapıları Açan sensin “Yâ Fettâh” Zaferlerin ayetlerde Geçen sensin “Yâ Fettâh” Ey sevgililer sevgilisi, Ey gönüller Fatihi, Yâ Fettâh, Beni mahzun koyan, beni kesretin zincirlerine vuran, beni zehriyle uyutan kıskanç zamanın ellerinden düşüp sana iltica etmişim... Mülteciyim kapında Ey Sevgili... Dilenciyim, gönül gözü topal. Aşkına dilenciyim, mahzun koyma Yâ Fettâh... Beni kapıların arkasında bırakma. Hayırlı kapıların açılsın yüzüme, taze günlerin avucunda bir sarmaşık olayım her dem sana açılan, her dem seni zikreden. Bir kapıyı kapatıp bin kapıyı açan Allah’ım. Bir şerri, musibeti, bin hayra bağlayan, ummadıklarımı, düşünemediklerimi, bilemediklerimi esrarınla kalbime düşüren Rabbim. Mültecinim kapında, uzak seferlerden gelmişim, kabul buyur, aç nurlu ikliminin kapılarını sonuna kadar. Aç ki bir gül gibi katmerleşip açayım her seherde Hu Hu, diyerek. Şükürler sana Rabbim, şükürler olsun. Nurunla, rahmetinle muhabbetler saçansın... Kilitli kapıları ihsanınla açansın. Sultanım, En sevgili, Ey Sevgili, Şimdi vakitlerden tan vaktidir. Camilerde sabah ezan-ı şerif okunuyor. Ezanın kutlu sesi açıyor yüreğimin perdesini. Esrarlı bir saba açıyor gönlümün kapısını, sızıyor ta derinlere. Ürperiyor ve sana uyanıyorum. Bir el dokunmuş yüreğime saba tadında. Gözlerim buğulanıp yağıyor nisan’a inat. Hiçliklere inat. Menekşeler, ıtırlar boy veriyor yüreğimin bahari toprağında. Kimselerin ayak basmadığı gönlümün sessiz kırlarında, bin kır çiçeği açıyor her dem seni anan... Kokular getiriyor, saba rüzgarı çok uzaklardan el değmemiş... Kelebek kanatlı bir düş görüyorum ve düşüyorum peşine. Beni sana getiriyor. Düşlerimi hayra yor Rabbim. Asrın cehenneminden iltica ediyorum rahmetinin saadet kapısına. Çalıyorum, çalıyorum, bir daha çalıyorum... Mültecinim diyorum kapınızda ey Sevgili... Ve bana açılıyor ümidimin kapıları... Giriyorum ardıma hiç bakmadan. Şükürler sana Rabbim, şükürler olsun... Nurunla, rahmetinle muhabbetler saçansın... Kilitli kapıları ihsanınla açansın. Tutunduk Hakk dallarına Düştük cihad yollarına Nimetini kullarına Saçan sensin “Yâ Fettâh” Ey Ulu Allah’ım, Sultanım, Yâ Fettâh, Yâ Rezzak, Nurun, şefkatin ve merhametinle içi kararmış, ruhu daralmış müminin kalbini aç. Yeniden fethet... Yeniden fethet insanlığı Rabbim. Unutulmuş ve unuttuğumuz ne varsa, hepsini yeni baştan düşür yüreğimize. Cihat aşkı, taşısın bizi asrı saadet ülkesine. Dilde, elde, fikirde, zikirde bir fetih süruru yakalasın bizi. Zamanın kifayetsizliği yetmezmiş gibi, çağa yenik düşmüş kalplere, cihetsiz kalmış aşklara, şehnaz faslına dönüşmüş hayatlara ummanından bir katre düşür. Vaktin elinde umarsız, aşksız, imarsız kalmış gönüllere, hislere inşirah ver. Mevsimlerin üzerine düşmüş hastalıklı güz şarkılarını yarıda kes Allahım. Baharlar gelsin, yeşilden bir zümrüt insin dallarımıza. Kara kışın karsız geçen kasvetinde kaçırdık ruhlarımızın gül mevsimini. Açsın gönlümüzde yine peygamber kokuşlu İstanbul gülleri. Şirazesi kaçmış gül mevsimlerine, kara gözlü menekşelere, yasemin kokulu günlere inşirah ver Allahım... Şükürler sana Rabbim, şükürler olsun... Nurunla, rahmetinle muhabbetler saçansın... Kilitli kapıları ihsanınla açansın. Fethi mübin inancıyla Coşturup iman gücüyle Küfrü fethin kılıcıyla Biçen sensin “Yâ Fettâh” Yâ Fettâh, Yâ Rezzak, Ey Hünkâr-ı ezel, Feth-i Mübin duygusunu kattığın yürek şehirleri şimdi zulmün elinde biçâre. Hicret ve niyetimiz senin için, senin ikliminin ellerine varmak için. Dünya ki bir zindan-ı bela, çah-ı gam u mihnettir. Bizi geçir bu dünya dehlizlerinden Rabbim. Bize, hayırlı kapılar aç, girelim asr-ı saadet bahçesine. Bir ashap şenliği başlasın gönlümüzde. Bize hayırlı günler nasip et Rabbim, erelim nice haftalara, aylara, senelere. Bize hayırlı rızklar bahşet yüce ihsanınla, derelim başakları rahmet dolu tarlalarımızı. İhsanını bizden esirgeme Allahım. Senin İhsan denizinde bir mâhi gibiyiz. Bize varlığımızı hatırlat Rabbim. Bizi bize unutturma. Aklımızı, ruhumuzu, fikrimizi aç Allahım. Şükürler sana rabbim, şükürler olsun... Nurunla, rahmetinle muhabbetler saçansın... Kilitli kapıları ihsanınla açansın. |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Yâ Rezzak: Cenâb-ı Mevlâmızın güzel isimlerinden biri. O'nun rızık veren, bol bol, hak edilenden fazlasıyla rızıklandırdığına işaret eden ism-i şerifidir. Ruhlara manevi gıda Kapısın açar “Yâ Rezzak” Rızkı yaratan ol Huda Kuluna saçar “Yâ Rezzak” (Musa Tektaş) Ey rahmeti bol olan büyük Allahım, Ey ol! deyince olduran, Alemlerin Rabbi olan, Ey sevgililer sevgilisi Mevlam, Senin rahmetin, bereketin üstüme yağarken, senin okyanusun beni çağırırken, senin ırmakların aşk aşk diye akarken; benim görmeyen körlüğüm, benim duymayan gafletim, bütün iyi yanlarımı kahrediyor. Hayatın içinden dokunduğum her yerde, her şeyde senin mührün var. Bire bin katan, azı çok eden, yoğu var eden sensin. Sensin beni hayat merdiveninde yürüten, bana nice güzellikler katan, sevgiler, aşklar bahşeden. Göğün yağmurlarını iplik iplik, çatlamış toprağın bağrına indiren sen, yeni doğmuş bebeği anne göğsünde büyüten sensin. Sensin ruhumun ışığı. Tükenmeyen aydınlığı. Bitmeyen nuru... Ey Sevgili, Yâ Rezzak, Sağlık sıhhat diler, el açar, her inanmış can... Esrarınla çoğaltırsın Ey Ulu sultan... Her kulun yüzün güldürür Başağa ürün doldurur Kimi bire bin kaldırır Ekinler biçer “Yâ Rezzak” Rabbim, Sultanım, Gönüllerimizin sahibi ey Ulu Serdarım, Buğday başaklarındaki her tanenin gideceği adresi bilen ve onu dilediğine nasipleyen esrarının tesirinde, aklım naçar kaldı. Bir karıncanın rızkını bile unutmadan veren, onun bütün ömür haritasını en incesine gözetleyen ululuğun karşısında titriyor yüreğim. Gurubun ufukta temaşasıyla kendini ağaçların dallarına vuran garip serçelerin, ibibiklerin, üveyiklerin rızkını teslim eden şefkatinin karşısında ürperiyorum. Gözlerim ab-ı revan olup düşüyor yollarına. Senin bana verdiklerini, ödememin bir karşılığı yok biliyorum. Karşılık beklemeden verensin. Her aczimizi görensin Rabbim. Çöl olmuş ruhumuza Hızır peygamber kavlince, gümrah ırmaklar akıtansın... Sen karanlığımızda ufkumuza doğan nurlu bir Tan’sın. Ey sevgili, Yâ Rezzak, Mal mülk diler, el açar her inanmış can... Şevketinle çoğaltırsın Ey Ulu Sultan... Rızka kefilsin inandım Manevi gıda muradım Hayat suyun yudum yudum Her canlı içer “Yâ Rezzak” Rabbim, Bahtımın hiç solmayan Ulu Güneşim, Ey rahmeti bol olan Allah’ım, Çiçek olup yerden fışkıran nice nebat, kuş olup uçup giden her kanat, senin melteminle can buldu, çoğaldı. Sen istemesen yerden bir zerre kalkmaz. Senin bilgin dışında bir karınca bile var olmaz. İlahi kudretinle yazdığın bu kainat bilmecesini çözmeye gücümüz yok, bilgimiz yok. İstediğin yere kadar bildiklerimiz. Seni bildik, sana taptık, sana kul olduk, çok şükür. Tan yüzlü duaların hakkına, kadim elif hakkına, nun ve sad hakkına bizi kulluğundan düşürme Allahım. Bize yazdığın nasibimizi kesme. Bizi menzilinden ayırma. Merhametinin ülkesinden, şefkatinin rıhtımından bizi ayırma. Bir gül-i reyhan olsun aramızdaki yollar. Seni bildik, sana taptık, sana kul olduk, çok şükür... Bizi çoğalt, bizi kulluğumuzla çoğalt ki sana gelmeye yüzümüz olsun. Şükür duamız, zikir mayamız olsun. Hayır diler, iman diler, ar diler her can Şefkatinle çoğaltırsın, Ey Ulu Sultan. Rızık kulu arar elbet Kulun aradığı cennet Nasibi olmayan bedbaht Emrinden kaçar “Yâ Rezzak” Rabbim, Yâ Rezzak, Sevgili Allah’ım, Aklımızı, fikrimizi, zikrimizi sen nizam ve intizamınla düzenledin. En şerefli olan ismi sen bize bahşettin. Rızıkların en büyüğü olan aklı, bize ihsanınla bağışladın. Bizi insan kıldın. Mahlukatın en şereflisi ilan ettin bizi. “Okuttun dersini hatt u hâlin, öğretip harfini hâ vü dâlın”... Manevi nasibimi bana münasip kıldın. Mürşidim oldun gönül evimde. En büyük rızk bildiğim vicdan denen meleği koydun içime. Ya bu rızkım olmasaydı ben ne olurdum? Sana şükürler olsun. Utanma, edep, cömertlik, sabır, ilim, kaygı, tevazu, marifet, iffet gibi rızıkların en büyüklerini verdin Allahım. İşte bu rızıklarınla doydum, büyüdüm, insan oldum, sana geldim. Sana şükürler olsun, ihsanın bol olsun Rabbim. Akıl diler, ar diler, sabır diler inanmış her can... İhsanınla çoğaltırsın Ey Ulu Sultan... Yarattığın yerde gökte Hepsi sana ibadette Hem dünyada hem ahrette Eyleme nâçar “Yâ Rezzak” Ey Allahım, Yâ Rezzak, Ey Kainatın Efendisi olan, En Sevgili, Hiç kimse, hiç kimsenin rızkına sahip olamaz diyen irsal-ı mesel üzre bildim ki bir kuş bile diğer kuşun rızkını almıyormuş. Bunu koruyan bir ulu makam varmış yüceden. Senin verdiğin rızkının sahibini de koruduğunu bilirim. Yazılan kader üzredir nasibimiz. Kaderi zorlamak faydasız. Her kuluna giydirdiğin rızkının kumaşı o kadar geniş ve bol ki... Bir giymeyi bilseler, daha nice elbiseler çıkacak o kumaştan der gibi cümle kainat. Aç gözlü insanın şerrinden sana sığındım Allahım. Bu kullarını ıslah et. Yok sandıkları rızklarını ziyadeleştir. Ancak bugün varız diyor içim. Bütün verdiklerin ve vereceklerin için sana şükürler olsun Allahım. Bir akşam daha geliyor. Bu biten gün için, bugün bana nasip ettiklerin için sonsuz şükürler Rabbim. Ömür diler, hayır diler inanmış her can Rahmetinle çoğaltırsın Ey Ulu Sultan. |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Yâ Vehhâb: Kullarına hiçbir karşılık gözetmeksizin tekrar tekrar ve çok çok bağışlarda bulunan. Sonu gelmeyen bağışların sahibi. Kullarına atiyyen bol Nimetin boldur “Yâ Vehhâb” Kalbimizi lutfun ile Rahmetin doldur “Yâ Vehhâb” (Musa tektaş) Ey sevgili, Ta ezelden beri hüsnüne hayran olduğum ey ulu Allahım, Rabbim, Şu arzın ve semanın en büyük destanını yazan kudretinin önünde, ruhum handan, rayihalar içinde. Kainatın her zerresini istifademize sunan cömertliğinin önünde, sonsuz rahmetinin önünde bir nun gibi eğiliyorum Allahım. Yedi kat semanı kerem edip bütün güzellikleriyle bize ihsan eden cömertliğin karşısında ne kadar kayıtsız kalmış ruhumuz. Sen cömertsin biz nekes. En cahil-i nadanı ihsanınla ârif kılan sensin. Sensin müminin en büyük sultanı. Bir iyiliğimize karşılık bin adımlık ihsan bahşeden rabbim, mahrem-i esrarımıza ne sırlar fısıldarsın şefkatinle de gözlerimiz görmez olmuş kulaklarımız sağır. Ey İhsan Sahibi Efendimiz, Cömertliğinle parıldar inci, yakut ve mercan Eşsiz nurunla aydınlanır dünya denen zindan. Ey Vehhâb, Ey sevgili Sultanım, Yüceliğinin ürpertisiyle bütün kainatın hayrete gark olduğu her dem bize türlü türlü mucizeler, türlü türlü sevinçler bahşettin. Cennet bahçelerinin içindeki yeşilden zümrütler taktın ruhumuzun desensiz gerdanlarına. Çatlamış dudaklarımıza bir ab-ı Kevser sundun bengisu pınarlarından. Serinledik. Bütün uzuvlarımıza bin gayret libasları bahşettin kahrımızı gizlesinler diye. Karanlıklarımıza göz, hiçliğimize öz verdin. En büyük mükafatı bize bahşettin Rabbim. İnsanı yarattıklarının en şereflisi olarak taçlandırdın. Melekleri bile kıskandıracak kadar ihsanlar bahşettin biz vefasız kullarına. Sana şükürler olsun rabbim. Ey İrfan Sahibi Efendimiz, Bin ihsanı lütfederek handan ettin gedânı Rayihâlar saçsın diye bize sundun gül-i reyhanı. Sonu veren ilki veren Süleyman’a mülkü veren Gül hazinen yediveren İhsanın güldür “Yâ Vehhâb” Ey Sevgili, En sevgili, Bir tek sözüyle âlemi yoktan var eden Allahım, Eşkıya baskınlarının ruhumuzu işgal ettiği bu demlerde, sana ne kadar da muhtacız. Bu han içinde birbirimizden sakladığımız nice kederlerimiz var. Kimsecikler derman olamadı ruhumuzun karasına, kalbimizin yarasına. Ya Hû’lara karışan sesimize eşlik eden ney sesleriyle inildeşmede ruhumuz. Sen ilâhımızsın biz senin günahkar kulların. Sen efendimizsin biz senin gedânız. Sen hep cömertsin biz hep yoksuluz Allahım. Halimizi gör ve bağışla rabbim. Bize bütün cömertliğini bahşetmişken sensizliğin tülleriyle kaplanan dünyada ruhumuz yine yoksullaştı. Asıl yoksulluk içimizde biliyoruz rabbim. Asıl yoksulluk içimizde. Gözü ve gönlü doymayan bu yoksullar ordusuna cömertliğinin en büyüğünü yeniden bahşet Allahım. Bize şükür denen en büyük zenginliği bahşet ki seccadelerimiz yeniden çiçek açsın. Bahşet ki dünyalığı zenginleşirken gözü ve gönlü kararan biz biçarelerin yürekleri yeniden nura doysun Allahım. Ey Furkan Sahibi Efendimiz, Şükür bilmez yoksullar yağmalardı her ânı Rahmetin kuşatmasaydı halk ettiğin kervanı. Dünyada ismin ananlar Şerefe erişen canlar Zikrinde ruhlar bedenler Zikreden dildir “Yâ Vehhâb” Allahım, Nisyanlarımız ve isyanlarımız bizi çok kereler uçurumların derin tereddütlerine sürükledi. Elimizden tutmasan dua ve tövbe sağanaklarından bi nasip kalacağız. Bu teferruat ve tereddütler dünyasında savrulan ruhumu rahmetinle, ihsanınla, merhametinle sar kucakla. Şefkatinin göğsünde uyut ve büyüt Allahım. Bilirdim ki ben bir nokta, sen sonsuzluk, ben bir hiç, sen herşey, ben bir damla, sen umman, ben bir kimsesiz, sen kimsesizliğimin kimsesi. Ben ben ben diye sıraladığım sözcüklerin gözümün en kalın perdeleri olduğunu çok geç anladım. Arsızlığın ve açgözlülüğün kirli ırmağında çırpınırken benlik canavarının ruhumu nasıl kuşattığını geç farkettim. Gözlerim nasıl küçüldü de senden başka bir şeyin olmadığını göremedim. Şükür ipinin ucunu bırakışım bu yüzdenmiş meğer. Biçare gönlümün tufanlara gark oluşu da. Çok geç farkettim. Ey mizan Sahibi Efendimiz, Lutfunla tamir eyle şu kalb-i virânı Sen ki âşık-ı sadıkların derdinin dermanı. Yâ Vehhâb, İsmine hayran olduğum, İsminle handan olduğum Rabbim, Kalbimin hânesini dâr-ı dîdâr eyleyen efendim. Rahmeti bol, ikramı sonsuz olan büyük Allahım. Senin engin cömertliğinin karşısında utancımdan kahrolmaktayım. Keder denizinin kıyısında bir sağanağa tutulmuş kalbim senden af diler. Bu handa bir mecaza takılan ruhum senin ihsan ummanının ortasında senden af diler. Ey güzelliğin ülkesi, ey cömertliğin ve lutfun denizi beni de rahmet denizine kat. Bir nisan yağmuruyla arındır günahlarımdan. Ey Kalbimin şifrelerini düzenleyen Allahım! Bozulan ahengimi kudretli ellerinle yeniden düzenle. Beni ruhuma üflediğin nefesin saffetinden ıraklaştırma. Zaman ve mekandan geçip içimdeki sonsuzluğa yürüyecek dermanı benden esirgeme. Seccadem çiçek açsın, baharlar yolum olsun. Bir kutlu yoldan senin ülkene gelen bir yolcu kıl beni Allahım. Ey Derman Sahibi Efendimiz, Dünya bir mecaz ben ki bir seyyah-ı mihmanı Sensin efendim sen kainatın en sevgili sultanı. |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Yâ Kahhâr”: Her şeye her istediğini yapacak surette galip ve hâkim, cezayı hak edenleri hak ettikleri cezaya çarptırıp, kahredeceğini bildiren Yüce Allah’ın bir ism-i şerifidir.
“Kahrında hoş lutfunda hoş Kılma bizi aman bî-hoş Gönlümüze nurlu nakış Mühr eden sensin “Yâ Kahhâr” ( Musa Tektaş) Bismihi, Rabbim, Ulu sultanım, Beni kahreden günahlarımla sana yöneldim. Gözlerimde dinmeyen yaş yüreğimde derin bir telaş. Bulanık sularda dolanıp dolanıp huzuruna geldim. Keşke, senin güvenli berrak sularının yanağına konan bir nilüfer çiçeği gibi beyazın en beyazından bir yüreğim olsaydı da sana hiç utanmadan gelebilseydim. Ruhumun gemileri senin rıhtımının güzelliklerini hiç unutmasaydı keşke. Kötülüğü tanımasaydı yüreğim, riya ve kini bilmeseydi. Bir eski zaman masalı gibi hep masum kalabilseydim. Bir ikindinin serin dalına huzur taşıyan bir meltem gibi esip dursaydım senin ülkene. Ucu cennet olan şükür ipine tutunabilseydim keşke. Merhametinin billur gözelerine sığınsaydım. Gözyaşlarıyla ummanlar devşiren bir tövbenin şafağı olabilseydim. Yâ Kahhâr, Divanına geldim, aff dilemeye... İflas ettim, tükendim, dilim dönmez söylemeye... Yâ Kahhar, Ey büyük sultanım, Hayatım, her dizesinden dem a dem bir günah kasidesinin bestelendiği canhıraş iniltilere gark olmuş yıllar yılı...Sen dilersen Nemrut ateşlerde günahlarımı yandırır, sonra onları rüzgarın dokunduğu bir mum gibi söndürürsün. Meğer ki gönlüm bu kesret vadisinde çölün bağrındaki seraba tutunmuş bir hülya imiş. Yanıbaşımda bir umman dururken şaşı gözüm yıllar yılı bir serabın hayaline aldanmış. Alınyazımı kendi elleriyle düğümlemiş nefsim. Keşke Karani yürüyüşlü bir serüven olsaydım Yemen Ellerinde. Hep sana yürüseydim hiç usanmadan. Dünya Şeyh Küşteri’nin beyaz perdesiymiş meğer. Çok geç anladım. Yalandan ne oyunlar oynamışız ne yalanlar söylemişiz bahtımızı kahreden. Şimdi ne serüvenler yazılı amel defterimin kahırlı yapraklarında. Yâ Kahhâr, Divanına geldim, aff dilemeye... İflas ettim, tükendim, dilim dönmez söylemeye... “Rahmetin gazabı geçti” Müslüman tarafın seçti Canlar ab-ı hayat içti Nehr eden sensin “Yâ Kahhâr” Sultanım, Ey Sevgili, En sevgili, Azalıyor ömür yaprağı gün be gün. Zamanın azgın ellerinde rüzgarda uçuşan yapraklar gibi savruluyorum. Oysa zaman denen sır senin ellerinde dürülü. Biliyorum. Sen kuluna merhametsin, şefkatsin, rahmetsin, gaffarsın. Seni bilmeyen azgın kullara Kahhâr’sın. Kahhâr adın dizlerimi titretse de senden ümit kesmedim. Kesemem. Yüreğim Havf ve reca arasında bir med cezir sarmalı. Senin affın da güzel kahrın da Allahım. Ey bütün güzelliklerin oluş sebebi olan Güzeller Güzeli. İşte karşındayım. Hakir ve zelil olduğum sana ayandır. Bütün rüsvalığımla divanına geldim. Zaaf dolu varlığım, dermansız dizlerim ve titreyen ellerim senden af diler, bağışlanmak diler. Yâ Kahhâr, Divanına geldim, aff dilemeye... İflas ettim, tükendim, dilim dönmez söylemeye... Yâ Kahhâr, Ey önünde diz çöktüğüm, Şefkatinin ve merhametinin bir lütfu olarak bize bahşettiğin bu eşsiz dünya gülşenini saffetimizle koruyamadık ve şehvetimizle zindan eyledik kendimize. Gönlümüz bu yerde kilitli kaldı. Ezel ve ebed avlusunda sana verdiğimiz sözümüzden caydık. Fanilik ırmağının billur sularını kirlettik... Güzel olan her şeyi kötülüğün azgın sularına kattık. Kanatlanamadı ruhumuz senin eşsiz iklimine. Hayatımızı, içi boş arzuların hayallerinin peşine takıp sürükledik. Kötülüğün cemresi düştü gönüllerimizin gizli mahzenlerine. Gönül ki senin evindi ve ondan başka hiçbir yere sığamayacağın tek mekan. Günahımız çoktur sultanım. Görmeyi göz ile, söylemeyi dil ile sandık. Yanıldık, bilemedik. Kendimizi kandırdık. Bizim suçumuz büyük, ama senin merhametinin kanatları her şeyden daha büyük. Bizi bağışla Allahım. Yâ Kahhâr, Divanına geldim, aff dilemeye... İflas ettim, tükendim, dilim dönmez söylemeye... Yenilmeye bir tek galip Her şeyden kuvvetli gelip Gökkubeye ışık salıp Mihr eden sensin “Yâ Kahhâr” Yâ Kahhâr, Rabbim, Merhametli sultanım, Bu yakarışım derd-i derunumun senin lütufkâr makamına bir arzuhalidir. Keremine ne kadar da muhtacım bu dar zamanda. Ne tam olabildim ne de yarım bu fani dünyada. Şimdi yerden yere vuran bir tufan savuruyor gönlümü. Bir çölden diğerine sürgün olduğum bu demlerde bir yağmur serinliğine hasret yüreğim. Bir muştunun huzur huzmelerini arıyor gözlerim. Bir ikindi vaktinde bir davetiye almak senin makamından...Ve yeşermek solmamacasına. Korkuyorum senden korkmayanlardan. Sana sığınıyorum. Kalbini karartan, ruhunu daraltan iki yüzlülerden sana sığınıyorum. Senden af dileyenlere rahmetinle kerem et, kahrını gizle. Sana doğru koşanları şefkatinle affet. Kapına gelenleri cömertliğinle rahm et. Sana şirk koşanlara, senin sevgili kullarına zulmedenlere bu dünyayı cehennem et, kahrını izle. Kararan ufuklarımızı nurunla temizle. Yâ Kahhâr, Divanına geldim, aff dilemeye... İflas ettim, tükendim, dilim dönmez söylemeye... |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
Yâ Şekûr: Kullukları kabul edici, az amele çok sevap veren, şükrü kabul edip çok ihsan eden, şükredilen
“Verip sıfatı ismeti Resulün zat-ı Ahmet’i Ol Habibin Muhammed’i En şâkir eden “Ya Şekûr”” (Musa Tektaş) Yâ Şekûr, Rabbim, Rahman ve rahim olan büyük Allahım, Beni rahmetinin feyzinle donattın, sevdiklerine kattın. Cehaletimin büyüklüğü karşısında ne kadar lütufkarsın Rabbim. Şu yanlışlarıma, çirkinliklerime ne kadar merhametlisin. Sen bana ne kadar yakın ben sana ne kadar uzağım. Senin fazlın ve rahmetin ne kadar fazla Allahım. Senden başka iltica ettiğim yoktur. Bana verdiğin bu hayat için, sevdiklerimi bana sevdirdiğin için, beni onlara sevdirdiğin için sana şükürler olsun Allahım. Ezel ve ebed sensin... Aşk sensin, sevgili sen... Ey sevgilim, sevgilimiz sana şükürler olsun. İtaat eden kullara Teşekkür eden “Ya Şekûr” İsmini anan dillere Hem zikir eden “Ya Şekûr” Yâ Şekûr, Efendimiz, Alemlerin rabbi olan Allahım, Senin tecellin yüreğimde boy veriyor. Zaman, senin esrarını yüzüme yüzüme vuruyor. Senin ihsanın mahcubiyetimi kırbaçlıyor. Heybemin terkisi acziyetim ve günahımın yüküyle gün be gün ağırlaşmakta... Ben talep ve arzu etmeden lütfunla cömert olansın. Lütfun karşısında ürperiyorum. Yüreğimin bütün ağırlığıyla sana şükrediyorum. İlah,i sana bağlanmışım, sana gelmişim. Bu kulundan iltifatını kesme Allahım. Rüsvalığım beni aşmışken, nefsim beni yerden yere vururken benden lütfunu ve keremini esirgeme Allahım... Ezel ve ebed sensin... Aşk sensin, sevgili sen. Ey sevgilim, sevgilimiz sana şükürler olsun. Hakka uyanları öven Mükafat vererek seven Üstünden balâyı savan Hoş fikir eden “Ya Şekûr” Rabbim, Ulu Sultanım, Güneşin aydınlığı, pınarın akışı, nilüferin gölün yanağına tutunuşu senin eserindir. Bütün karanlığın aydınlığı, hüznün sevinci, derdin dermanı sendendir. Öylesine cömertsin kuluna. Öylesine lütûfkârsın yarattığına, can verdiğine. Cümle kainatı kusursuz tek tek sever korursun. Biz bir tek sevenimizi terk ederken, sen cümle kainatı lütfunla âbad edersin rabbim. Göğün en mavisi, ırmağın en gümrahı senin adını zikrederken biz aciz, biz günahkar, biz vefasız kulların verdikleri sözden cayarlar. Gaflet desenli uykulardan uyandır bizi. Rahmetinin denizinde yüzdüğümüz Allahım... İçinde olduğumuz denizinin farkına varan mâhiler gibiyiz. Ezel ve ebed sensin... Aşk sensin, sevgili sen. Ey sevgilim, sevgilimiz, sana şükürler olsun. Yıldızdaki hızlı akış Ceylandaki güzel bakış Kâinatı nakış nakış Hakk dokur eden “Ya Şekûr” Kirli bir ırmağa döndü bu dünya. Akar olduk ırmağın yanağından. Bereket yağmurlarınla yıka bizi, akla. Biz biz değiliz artık. Kirli ve dolaşık uçurumlarda çok yorulmuşuz. Bizi şefkatinle giydir, sar yaralarımızı. Bir fetret zamanında duyulmuyor sesi, ulu yürekli erenlerin... Bir ses düşür yüreğimizin susuzluktan çatlamış mazgallarına. Bir ses ki yeni baştan ürpertsin içimizi. Aşka gelsin mahremi esrarımız.Yeni baştan essin gönlümüzün şükran meltemi. Bir bahar gibi, bir cemre gibi, düşsün yüreğimize, şükür çiçeği. Bir şimal rüzgarı tarasın dağılan, bozulan, düğüm düğüm olan, şükrün saçlarını. Tel tel aksın yürekten yüreğe. Şükür çiçek açsın seccademizde. Ey Rabbim, Ezel ve ebed sensin... Aşk sensin, sevgili sen. Ey sevgilim, sevgilimiz, sana şükürler olsun. Aşkla açtıran gülleri Şevkle coşturan selleri Seher vakti bülbülleri Şâd şakır eden “Ya Şekûr” Yâ Şekûr, Yâ Gaffar, Yâ Rahman, Sana inandım, sana sığındım, sana güvendim. Aşkına dilenci bu yürek. İnsan olmak... İnsan olduk, insan kimdir bilemeden. Hata yaptık, günah sularında yutkunduk, boğulduk pişmanlığın zirvelerinde. Kulluğumuzu unuttum, kesretin yalancı şavkında. ... Gaflet uykusuna yattı kör yüreğimiz. Sonunda bildik ki bize bir sen, yar imişsin. Aşkına dilenci imiş deli yüreğimiz. Rüsvalığımıza lütfunla, yoksulluğumuza kereminle cevap veren Allahım. Sana geldik. Kapında dilenciyiz. Yalvarıyoruz. Bize Şekûr olan adınla kerem et Allahım... Ey Rabbim, Ezel ve ebed sensin... Aşk sensin, sevgili sen. Ey sevgilim, sevgilimiz sana şükürler olsun. |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
El GAFFAR: Günahları çok örten, mağfireti çok olan, kullarının günahlarını pek çok bağışlayan. Kulunu görüp gözleyip Kusurlarımız düzleyip Günahlarımız gizleyip Affeyle bizi “Yâ Gaffar” (Musa Tektaş) Ey sevgili, En sevgili, Ey rahmeti bol olan Allahım, Asırlık günahlarımın gölgesinde ellerimi sana doğru açtım. Her tarafı karlı iki dağ arasındayım. Zaman buruk, günahlarımın terkisinde. Yüreğimde utancım düğüm düğüm. Bir kör hafızım, günahlarını sayıklayan. Esmeyi unutmuş bir rüzgarım, seherin nazlı sarkacında. Kabuslara uyanan bir rüyayım, uykuların orucunda. Günah sularının arkında devrile devrile akıyorum. Umudum sensin. Güvendiğim tüm dağlardan çekildim. Sana sığındım Allahım, sana inandım, sana güvendim... Mağfiretine muhtaç bu yürek, böylesine zor zamanda... Günah ettik kusur ettik Affeyle bizi “Yâ Gaffar” Aklı nefse esir ettik Affeyle bizi “Yâ Gaffar” Rahman olan, Rahim olan, sultan olan büyük Allahım, Rabbim, Bahtımın yıldızı bildiğim her şey karanlıklara gark etti garip ruhumu. Aşka mayalanan bütün sözler ya tutarsa umudunu taşımadan unutuldu. Dilsiz gecelerin mecnunu olan yüreğimi kahreden günahlarım, ayaklarımda bağ oldu. Bu gülmemiş dudaklara, esrarından bir çamça su ver. Bir ırmağım, günahlarımın arkından akıyorum sana doğru. Beni bağışlayan, beni affeden Ummanlarına al Allahım. Ruhum elemli, gözlerim nemli sana geldim. Kapına geldim. Kutsal sularının sürgün nilüferiyim...Beni rahmet sularından ayırma. Beni koparma dalımdan. Kovma ülkenden. Merhamet et bu mahzun kuluna, merhameti bol olan Allahım. Sana sığındım Allahım, sana inandım, sana güvendim... Rahmetine sığındım böylesine dar zamanda. Fırsat verdin mü’minlere Gözümüzü dikme yere Tövbe ettik yüz bin kere Affeyle bizi “Yâ Gaffar” Ey büyük Allahım, Rabbim, Ağır bir hüznün kollarında havf ve reca arasındayım. Bütün umudum senin göklerinden gelecek rahmet yağmurlarında. Bir çölüm, senden mağfiret yağmurları bekleyen. Günahlarımın utancında mahzun bir kulunum. Bütün kusurlarımızı biliyorsun. Gök kubbenin altında nefsimize nasıl kul olduğumuzu, nasıl utançtan kuleler yaptığımızı biliyorsun Allahım. Her şey sana ayan. Her şey senin yörüngende. Davetinin pusulalarını şaşırdık. Ayrık otları bitti yollarımızda. Bütün yollar senin kapına çıkarken unuttuk, bilemedik. Gönlümdeki ümit sarayı yıkılmadan sana geldim. Senden ümit kesmem, kesmedim... Tövbe sularında yıkanan günahlarımın utancında senden af diliyorum. Vade bitti ömür tükendi sana geliyorum. Merhamet et bu mahzun kuluna, mağfireti bol olan Allahım. Sana sığındım Allahım, sana inandım, sana güvendim... Mağfiretine sığınağım böylesine kor zamanda. Sınır yoktur rahmetine Ol Muhammed ümmetine Habibinin hürmetine Affeyle bizi “Yâ Gaffar” Yâ Gaffar, Ey Alemlerin Rabbi olan Allahım, Ebedi bahçelere giden yolların yolcusu olmak diler yüreğim. Bir kuş olmak diler, mavi göklerinin en derininde. Başkentine doğru uçmak diler... Nasip eyle Allahım. Senin şefkatinin, senin merhametinin sınırı yoktur. Senin mağfiretinin tartısı yoktur. Kendimizden umudu kesmişiz. Umudumuz bir ilahi Rabbaniye yağmurunda. Bizi bağışla, affet. Bizim utandığımız, bizim unuttuğumuz, unutmaya çalıştığımız hatalarımızı, günahlarımızı bir karanlık geceyle kapatan Allahım. Bütün rezilliğimizi, rüsva olmuş hallerimizi bizden saklayan Rabbim. Ululuğun, şefkatin, merhametin, cömertliğin karşısında gözlerim akan bir sebil. Nedametin ellerinden tutan mağfiretin bir köz düşürdü yüreğime. Şefkatinin esrarından ürperiyorum. Gözlerim ufukta seni düşünüyorum... Vade bitti ömür tükendi sana geliyorum. Sana sığındım Allahım, sana inandım, sana güvendim... Ruhuma bir ışık ver, böylesine hor zamanda. Mağfiretle erdir nûra Düşürme bizleri nâra Pişman olduk günahlara Affeyle bizi “Yâ Gaffar” Ey büyük Allahım, Ey Sevgili, sevgililer sevgilisi, Varlığımı bilinmezlik toprağına gömmek, yeniden kulun olmak, yeniden neşv ü nema bulmak umudundayım. Gömülmeyen şey nabit olmaz diyor erenler. Ruhumun aynası bin bir yerinden kırık... Cilası dökülmüş. Kalbime ve ruhuma nurundan bir lahza bahşet. Bahşet ki kapına gelmeye yüzüm olsun Ey Sevgili. Senden ümidimi kesmem, kesmedim... İbadet ve taat ile tanışmayan yüreklerin ölümünden yüreciğimi koru Allahım... Affa layık olmasak da. Nedametin ateşinde yanıyoruz. Bağışla bizi. Sen Rahman’sın, Rahim’sin... El Gaffar’sın... Nurundan katıp yarattığın cümle kainatın misafirlerini nurunla bağışlayıp affedensin. Sana hamd ü senalar olsun. Senden gelen rahmeti düşlüyorum... Şefkatinin esrarından ürperiyorum. Vade bitti ömür tükendi sana geliyorum. Sana sığındım Allahım, sana inandım, sana güvendim... Günahlarımı affet, hatalarımı affet, kusurlarımı affet.... Böylesine ar zamanda, böylesine zor zamanda... |
Esmâü’L Hüsnâ Dualar:::::
El-Musavvir (c.c): Varlıklara suret veren, tasvir eden; onları en güzel şekilde tertip edip, en güzel surette şekillendiren.
Kimisini kıldın veli Kimisine dendi deli Sana inanmayan kulu Pelesenk ettin “Yâ Musavvir” (Musa Tektaş) Rabbim, Ulu Allahım, Ne zaman masmavi gökyüzüne baksam, ne zaman başımı kendimden yana çevirsem bir esrarlı fısıltı usulca kalbime yol buluyor. Küme küme beyaz bulutların ötelerine ayarlı gözlerimin ışığı, kalbime yol bulan duygularımın özü sendendir. Bir çekirdekten bin orman yaratan, bin bir çiçeğe bin bir renk giydirip süsleyen sensin. Denizin rıhtımı kamçılayan vuruşlarında, rüzgarın dalları yaprakları bir musıki ahengiyle sallayışında senin efsunun var. Kumruların dilindeki yusufçuk şarkısında, nilüfer desenli gölün sızıldayan kamışlarında senin ezgin var. İnsanın mayasını aynı, huyunu ayrı ayrı sen diledin, sen verdin. Beni sana yakın eyle Allahım... Sen şüphesiz her şeyi bilensin, görensin. Bir damlayı can ve insan eyleyensin. Kapına geleni sultan eyleyensin... İnsanları farklı farklı Renk renk ettin “Yâ Musavvir” Kimisini Avrupalı Frenk ettin “Yâ Musavvir” Alemlerin Rabbi olan yüce Sultanım, Herşeyi birbirine müsemma yaratan ulu Allahım, Senin dergahının kapısı her dem açık. Her dem bütün yollarının ucu bize dokunur. Bütün denizlerin sana akar, bütün yıldızlar sana bakar. Ol, dedin oldu cümle kainat. Her şey senin.Senin gül kokulu desenlerinin her ilmeğinde bin sır gizli. Her giz bin giz saklar içinde. Senin bize giydirdiğin desenlerin içinden sıyrıldık dünyalık telaşlarla. Bütün eksileri, bütün yarımları ve bütün noksanları kuşandık, bilemedik.. Bizi yarımlarımızla, eksilerimizle, kusurlarımızla affeyle Allahım. O ilk halimizi, “Kâlu Belâ” iklimini kuşanalım yeni baştan. İzin ver, nasip eyle, Kirlenmemiş, bozulmamış mayamıza geri dönelim Allahım. Menekşe kokulu bir sürur düşür yüreklerimize. Sen şüphesiz her şeyi bilensin, görensin. Bir damlayı can ve insan eyleyensin. Kapına geleni sultan eyleyensin... Münezzehsin noksanlıktan Her şeyi var ettin yoktan Bizi de bir başka ırktan Bir Türk ettin “Yâ Musavvir” Ey Sevgili, En Sevgili olan Yâ Musavvir, Sen şüphesiz her şeyi bilensin, görensin. Bir damlayı can eyleyen, bir saatin kadranına sıkıştırılmış zamanı an eyleyensin. Mekan ve zaman senin için anlamsız. Kapına geleni şan eyleyensin.” Bî vefadır dar-ı dünya kimseyi şad eylemez “ denen dünyayı han eyleyensin. Geldik gidiyoruz diyen bir nakaratız hayatın feracesinde. An be an beklenen güzel ölümü gözlerimize nihan eyleyensin. Buz tutmuş gecelerin ayazında senden gelecek nurdan şıklar beklemedeyiz.. Güneşi seherde tan, kainata vatan eyleyensin... iniltisi göklere çıkan cana himmetinle derman eylesin. İnkara düşmüş yürekleri, sıkıp sûzan eyleyensin. Dilediğini o an gerçek kılansın. Gördüğüm bütün güzelliklerin kusursuzluğu karşısında ürperiyoruz. Gözlerimize nehirler boşalıyor. Sen şüphesiz her şeyi bilensin, görensin. Bir damlayı can ve insan eyleyensin. Kapına geleni sultan eyleyensin... Bir damlayı can eyledin Yarattın insan eyledin Kimi kalbi mühürledin Kimi senk ettin “Yâ Musavvir” Rabbim, Ey ulu sultanım, Sevgili Allahım, Hiç yoktan varolduğumu ve beni türlü nimetlerle zengin kıldığını biliyoruz. Şükür çiçeklerini demet demet sunuyorum kapına. Kabul buyur Allahım. Eksiklerim, yarımlarım, günahlarım var. Huzurundayım ve utanıyorum. Rahmetinin sağanağından beslenen ümît ve korku arasındayım. Üşüyorum. Davut’un esrarlı ilahileri, Musa’nın Yed-î Beyzâsı, İsa’nın kıvrılan Âsası gibi senden gelen her şeye ürperiyorum. Masmavi göklerin derinlerine uzanan minarelerin şerefesine dokunuyor güvercin yüreğim. Uçup sana gelmek diliyor. Senden gizli olmayan halimi sana anlatmaya, senden gelen, senden olan sözlerimi söylemeye utanıyorum. Sen bana ne kadar yakın, ben sana ne kadar uzağım Allahım? Beni sana yakın eyle Allahım... Sen şüphesiz her şeyi bilensin, görensin. Kapına geleni sultan eyleyensin. İsmin anan olmaz eyri Bulurlar hıfz ile hayrı Herkesin yükünü ayrı Denk denk ettin “Yâ Musavvir” Ey Sevgili, En Sevgili olan Yâ Musavvir, Sen dilediğini veli, dilediğini âli eyleyensin. Kendimden sana iltica ettim Allahım. Ağyar ve masivanın elem ve kederinden sana sığındım. Senin mücerret nasihatın, müşahhas acılara dönüştü cehaletimin azgın ellerinde. Emirlerini unutan hıfzım bana eza ve ceza getirdi. Bin musibet belgeli yüreğimin kuytularında. İbadet ve taat ile neşveli olmayan yürekleri har, sana gelen yollarda gezinmeyeni zar eyleyensin. Heva- hevesine düşeni nar eyleyensin. Beni sana yakın eyle Allahım... Sen şüphesiz her şeyi bilensin, görensin. Kapına geleni sultan eyleyensin. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.