![]() |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
DİL NEDİR ? Çok geniş anlamıyla dil, düşünce, duygu ve güdüleri, doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracıdır. Bu tanım bütün canlıların kendi aralarındaki bildirişimlerle ilgili işaret sistemlerini olduğu kadar, insanlar tarafından doğanın ve eşyanın ortak kalıplar halinde manalandırılması olgularını da kapsamaktadır. İnsan anlatım ve bildirişim için ya hareket eder (jest), ya da ses çıkarır (konuşma) ya da belirli işaretler çizer (yazı). Konuşma dili, yazı dili, hareket dili, insan dilinin üç ayrı görüntüsüdür. LEHÇE NEDİR ? Lehçe ya da Diyalekt, bir dilin belli bir coğrafî bölgedeki insanlar tarafından konuşulan çeşididir. Bir dilin tarihi, bölgesel, siyasi sebeplerden dolayı ses, yapı ve söz dizimi özellikleriyle ayrılan kolu, diyalekt. Kırgız Lehçesi, Kazak Lehçesi vb. Lehçe kendi kelime dağarcığı ve grameri olan sözel (sözlü veya işaretli olan ama mutlaka yazılı olmayabilen) bir iletişim sistemidir; ağız da denmektedir. Diyalektle uğraşan ilim kolu ise diyalektoloji olarak adlandırılır. Lehçeyi konuşan kişilerin sayısı ve bölgenin büyüklüğü değişir. Bu yüzden geniş bir bölgede pek çok lehçe olabileceği gibi o lehçelerin konuşulduğu daha küçük bölgelerde de başka lehçeler olabilir. ŞİVE NEDİR ? Şive: Konuşma tarzı. Aksan. Bir dilin bölgesel söyleniş tarzı. Bir dil veya lehçenin daha az konuşma farkları gösteren ve bölgeden bölgeye veya şehirden şehire değişebilen küçük kollarına denir. Şivenin sebepleri fonetik ve morfolojik, folklorik farklılıklardır. Bir şivede en eski dil yapılarından, komşu dillerden öğeler bulunabilir. Coğrafik şartlara göre halkın gırtlak yapısı eski dilin seslerine aşina olabilir. Gitmek örneğinde: -Karadeniz: cideyrum. -Ege: gidiyom. -Trakya: gitcem, örneklerindeki gibi. Lehçe ile şive karıştırılmamalıdır. Lehçe, bir anadilin koludur. Türkçenin belli başlı şiveleri Ege, Orta Anadolu, Trakya, Karadeniz, Rumeli, Doğu, Güneydoğu ağızlarındadır. Şivelerde dilbilgisi kuralları yoktur. Bölge kültürünü, yöre özelliklerini taşır. Dilde, özellikle konuşma dilinde tekdüzeliği kaldıran, empati uyandıran bir yanı vardır. Sakıp Sabancı merhum, şivesini hiç değiştirmemiş, bir şive simgesidir. TÜRK DİLİ'NİN GEÇMİŞİ ve ADIM ADIM MODERN TÜRKÇE Türk dili, Ural-Altay dil grubuna dahil olup, Moğol, Tunguz, Kore ve Japon dillerinin de yer aldığı Altay dilleri ailesi veya Altay dilleri topluluğuna mensuptur. Yapı bakımından Altay dilleri ailesine giren bütün dillerde olduğu gibi, Türkçe de eklemeli (mülâsık = yapışkan) dillerdendir. İlk devreleri karanlık olmakla birlikte elde bulunan vesikalar ve Çin kaynaklarının verdiği bilgiler, Türk dilinin geçmişinin, tarih öncesine gittiğini göstermektedir. Ancak, Türkçe derli toplu metinler, Yenisey-Orhun mezar taşları ile ele geçmiştir. Bilhassa Orhun Âbideleri'nde işlenmiş bir Türkçe ile karşılaşılması, Türklüğün kendine has alfabe sistemi, dil ve tarih şuurunun bulunmasına bakılırsa, Türk dilinin tarih itibariyle daha eski zamanlara götürülebileceği fikrini vermektedir. Zaten bu sahanın âlimleri, Orhun Âbidelerindeki işlenmiş ve gelişmiş Türkçe'ye bakarak, dilin tarihî devrelerini, milattan önceki devirlere çıkarmaktadırlar. Şimdiye kadar Rusya ve Çin sınırları içinde bulunması, yapılacak kazıları imkânsız kıldığından, Türk dilinin eskiliği meselesi şimdilik bu kadar aydınlatılmıştır. Esik, Kurgan vs. gibi kazılar da zaten Ruslar tarafından yapılmaktadır. Aydınlatıcı bilgiler, bu itibarla sınırlı olmaktadır. Ancak, bundan sonraki çalışmalar, Türk dili için ümit verebilir. Geçmişiyle birlikte Türkçe; - Altay - En Eski Türkçe - İlk Türkçe - Eski Türkçe - Orta Türkçe - Yeni Türkçe ve - Modern Türkçe devri olmak üzere yedi ana devrede ele alınmaktadır. Altay devri; Türk-Moğol dil birliğini meydana getirmekte olup, Türkçe'nin Moğolca ile ayrılmaya başladığı veya bir olduğu devirdir. Kısaca bu devir, Türk ve Moğol dillerinin ana kaynağını teşkil etmektedir. Proto-Türkçe de denilen En Eski Türkçe devriyle İlk Türkçe devirleri hakkındaysa kesin bilgi bulunmamakta ve Türk dilinin bu devreleri karanlık kalmaktadır. Ancak Türkçe'nin milattan önceki ve milattan sonraki 1000 yıla yakın bir zamanı, bu devrenin içindedir. Bu devrin temsilcisi Hunlar olup, haklarındaki bilgiler, derme çatma ve dağınık da olsa, Çin kaynaklarından elde edilmektedir. Eski Türkçe devri; Göktürkler'in tarih sahnesine çıkmasıyla başlamıştır (536). Kağanlığı, Türk dilli milletlerin teşkil ettiği Doğu Göktürk Devleti, 630 yılında; Batı Göktürk Devleti ise 659 yılında, Çin idaresine geçmiştir. Bu esaretten ve durgunluktan sonra, İkinci Göktürkler, Kutlug Kağan ve Vezir Tonyukuk�un önderliğinde bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır. 682 yılından sonra olan bu ikinci silkiniş ve kuruluş devrinde, Eski Türkçe eserler yazılmıştır. Geçmişin musibetlerinden ve tecrübesizliklerinden, gelecek nesillerin ders almasını ve Türk milletinin yok olmamasını, düşmanın tatlı sözüne ve yumuşak hediyelerine aldanılmamasını isteyen vezir ve kağanlar kendi ağızlarından, Orhun Âbideleri diye adlandırılan tarihî eserleri miras bırakmışlardır. Kendilerine has bir alfabeyle yazılan Orhun metinleri, taşlar üzerine kazılmıştır. Âbideler, Vezir Tonyukuk, Bilge Kağan ve Kültigin adına dikilmiş olup, kullanılan dil, bir hayli işlek ve açıktır. Bilhassa Bilge Kağan Âbidesinde Türkçe, sanat kabiliyetini de sergilemiş ve alabildiğine gür bir hitabet dili kullanılmıştır. Eski Türkçe devrinin belgeleri yalnız Göktürklerden kalan tarihî miras değildir. Bu devre, Uygur Türkleri'nin de katkısı vardır. Yalnız Uygur metinleri daha çok dinî olup, Türk dilinin Uygurlara ait kısmı, Budizm, Mani, Nesturî vs. gibi dinlere aittir. Uygurlar, önceleri Göktürk yazısını kullanmakla birlikte daha sonra bu millî alfabeyi terk etmişler ve Soğdlar tarafından kullanılan Uygur alfabesini almışlardır. Bu alfabe, Türkçe'nin seslerini karşılamak yönünden Göktürk alfabesine nispetle fakirdir. Ancak her iki alfabenin müşterek tarafı, İslâmî Türk yazısında olduğu gibi, sağdan sola okunup yazılmasıdır. Bir de Uygur alfabesinde harfler birleşebilmektedir. Uygur harfleri ayrıca Moğollar tarafından da kullanılmıştır. Ancak Uygurların Manihey yazısını da kullandıklarını belirtmek gerekir. Göktürk yazısını ise, tarihte yalnız Göktürkler kullanmışlardır. Eski Türkçe'yi gerek Göktürk, gerekse Uygur Türklerinin bıraktığı eserlerden takip etmekteyiz. Orta Türkçe devrinde Türklük dünyası, yeni bir medeniyete açılmış ve Türkçe, İslâm dünyası içinde yer almıştır. Türklük, bu devre kadar çeşitli dinlere girmiş çıkmış olmakla beraber, hâlâ bir arayışın içindedir. O, tabiatına en uygun dinin nihayet İslâmiyet olduğunu anlamış; onuncu asrın başlarında Karahanlılar'ın kurduğu devlet sayesinde yeniden toparlanmış, Satuk Buğra Han'ın (ölm. 992) da 950 yılında bu dini kabulüyle, İslâmî inanç içindeki yerini resmen almış ve tarih boyunca üzerine düşen vazifeyi hakkıyla yapmıştır. Bu bakımdan, Orta Türkçe devresine giren eserler, pek azı müstesna, ana kaynak olarak verilen Türk âdet ve örfleri yanında İslâmîdirler. Türk dili de bu medeniyete geçişle, artık yeni kelimelere açılmıştır. Bu devrin dil yadigârlarının ilki Kutadgu Bilig ve Dîvânü Lügâti�t-Türk�tür. Yûsuf Has Hacib, Kutadgu Bilig�i ile Türkçe'nin bu devirdeki kabiliyetini ortaya koyarken, Kaşgarlı Mahmud da Dîvânü Lügâti�t-Türk adlı eseriyle baştan başa Türkçe'yi, şive ve ağızlarına kadar incelemeye çalışmış ve bu sahada ilk defa eser yazma şerefini kazanmıştır. Orta Türkçe devrinin içinde yine 13. yüzyıldan sonra, batıda Osmanlı; kuzey ve güneyde Kıpçak; doğuda ise Çağatay Türkçesi yer almaktadır. Bu Türk şîvelerinde, Orta Türkçe devrinde pekçok eser yazılmış, bilhassa Kıpçak ve Çağatay Türkçesi sahalarında, dille ilgili olan, gramer ve lügat kitaplarına geniş yer verilmişti. Çağatay Türkçesi, eserlerini bilhassa 15. yüzyıla doğru Semerkand ve Herat gibi kültür merkezlerinde vermiştir. On beşinci yüzyıldan sonra, Orta Türkçe, yerini Yeni Türkçe devresine bırakmıştır. Türkçe'nin bu devresi, 20. yüzyıla kadar sürmüştür. Bu devirde Türklüğün tek bir alfabe sistemi vardır. Bütün Türk dünyası, İslâmî Türk alfabesini kullanmakta ve bu alfabeyle anlaşma gayet kolay olmaktaydı. Bu devir Türkçesi, en büyük dil yadigârlarını Osmanlı Türkçesi'yle vermiştir. Ancak, Türkçe'nin dış ve iç yapısı yönünden pek fazla değişmeye başlaması, bu devirde dilde çeşitli akımların doğmasına sebep olmuştur. Türk yazı dili: Türkçe, yazılı edebiyata geçerken Arap, Fars, Çin, Yunan vs. gibi belli başlı dillerin dışında pekçok batı dili, henüz yazılı edebiyata geçmemiştir. Fransız edebiyatı 14, Rus edebiyatı 11, İspanyol edebiyatı 12, İtalyan ve Alman edebiyatları 13, İngiliz edebiyatı ise 15. yüzyıldan sonra yazılı edebiyata sahiptirler. Dolayısıyla yazı dillerinin ortaya çıkması da Türkçe'den bir hayli sonradır. Türkçe'nin devrelerinden bahsederken, Türk dilinin ilk yazılı vesikalarının Eski Türkçe devrinde olduğu zikredilmişti. Eski Türkçe, Türklüğün, 11. yüzyıla kadar devam eden tek yazı dilidir. Eski Türkçe'den sonra batıya yapılan göçler ve yeni kültür merkezlerinin teşekkülüyle Türkçe, çeşitli bölgelerde farklılıklar göstermeye başlamıştır. Kaşgarlı Mahmud, bu hususta Dîvân�ında ilk bilgi veren dil âlimlerinden ve araştırıcılardandır. Eski Türkçe'den sonra Türk yazı dili, Batı ve Kuzey-Doğu Türkçesi olmak üzere iki ana kola ayrılmıştır. Orta Türkçe devresinde görülen bu ayrılma, batıda Osmanlı ve Âzerî Türkçesi'ni ortaya çıkarırken, Kuzey-Doğu Türkçesi de; kuzeyde Kıpçak, doğuda Çağatay Türkçesi'ni meydana getirmiştir. Bunlardan Osmanlı Türkçesi, Türklüğün uzun ömürlü ve kesintisiz olan, en büyük yazı dilidir. Yerini, 1908�den sonra Türkiye Türkçesi'ne bırakmıştır. Batı Türkçesi'nin doğu dairesini meydana getiren Âzerî Türkçesi ise, şifahî edebiyatın ve şiir an�anesinin tesiriyle varlığını sürdürmüştür. Çağatay Türkçesi de yerini Modern Özbek Türkçesi'ne bırakmakla birlikte, Doğu Türkçesi'ni bugün; Kazak, Kırgız, Özbek vs. temsil etmektedir. Doğu Türkistan�ın dili olan Modern Uygur Türkçesi de aynı daire içinde yer almaktadır. Batı Türkçesi'nin doğu kolu olan Âzerî Türkçesi ise, önceleri Tebriz ağzına dayanmakla birlikte sonraları Bakü ve Karabağ ağızlarının yayılmasıyla üçlü bir kültür merkezine sahip olmuştur. Bakü ve Karabağ, bu şîvenin Kuzey; Tebriz ve İran kısmı da Güney dalını meydana getirmektedir. Bu ayırma, daha çok Âzerî Türklüğünün siyasî parçalanmaya tâbi tutulmasıyla ortaya çıkmıştır. Bölgede fırsat ele geçince istiklâl ilan eden bazı hükümetler, hemen Türkçe tedrisata başlamışlar ve Türkiye�den öğretmenler getirerek dil birliğine yönelmişler, ancak bu hareketler, İran ve Rusya�nın işbirliğiyle yok edilmiş, zaman zaman bu işbirliğinin içine İngiltere de katılmıştır. Türkçe'nin Ana Türkçe'ye bağlı olan iki lehçesi daha vardır. Bunlar; Çuvaş ve Yakut lehçeleridir. Ana Türkçe'de birleşen bu lehçeler; yukarıda sözü edilen şîvelerden ayrı bir yol takip ederek, tarih boyunca günümüze kadar gelmişlerdir. Bunlardan Çuvaşça, Türk-Moğol dil akrabalığının ve birliğinin aydınlatılmasında köprü vazifesi gören mühim bir lehçedir. Fikir ve düşünce itibariyle asıl Türklükten ayrılmayan bu lehçe, kendine mahsus ayrı bir yol takip etmiştir. Bugün, anlaşılmaz bir durum arz etmektedir. Zaten lehçe; bir dilin, bilinmeyen bir zamanda, kendisinden ayrılan ve anlaşılmayacak kadar farklılıklar gösteren koluna denmektedir. Türk dili, bütün bu târihî devreler ve yazı dilinin gelişmesi içinde çeşitli kültürlerin ve dillerin tesirinde kalmıştır. Bu yüzden de dilde bazı cereyanlar ortaya çıkmıştır. Bunların başlıcası Türkçecilik cereyanıdır. Türk Dili, tarihî devirler içinde, yalnız Göktürk Türkçesi'nde açıklık göstermektedir. Ancak bu zamandan sonradır ki Türkçe, Uygurlar zamanında ve İslâmî devreye geçildiği zamanlarda, Türk milletinin çeşitli medeniyet ve dinlerle karşılaşmasının sonucu, yabancı dillerden pekçok kelime almıştır. Eski Türkçe devresinde bu durum daha çok, Soğdca'dan gelmiştir. Tercüme edilen Brahma, Mani ve Buda metinleri, yeni fikir ve mefhumları karşılamak için, din kültürünün kelimelerini de beraberlerinde getirmişlerdir. İslâmî devre içinde de aynı durum görülmektedir. Bu zamanda Türk dünyası, bütün gönlünü İslâmiyet'e açtığı gibi, dilimiz de pekçok kelimeyi almaktan çekinmemiştir. Fakat bu durum, Kaşgarlı Mahmud�la başlayan bir cereyanı da doğurmuştur. Türkçe, yalnız İslâm medeniyeti içinde değil, komşu bulunduğumuz ve devlet içinde yer alan kavim ve milletlerin dillerinden de pekçok kelime almıştır. Tanzimat'tan sonra bile, batıya açılmamızla batı menşeli kelime ve gramer şekilleri, gitgide Türkçe'de yer etmiştir. Bu durum, hangi devirde olursa olsun dilin iç ve dış tarihi yönden başka dillerin tesiri altında kalmasına sebep olmuş ve tarihte Türkçecilik cereyanını doğurmuştur. Kaşgarlı Mahmud ile başlayan dil şuuru, Türkçecilik cereyanının çeşitli şîvelerde nüvesini teşkil etmiş ve müelliflerle şairler, Türkçecilik cereyanını başlatmışlardır. Bu durum, Karamanoğlu Mehmed Bey gibi bazı beylerde Arapça ve Farsça'ya karşı, Türkçe'nin devlet dili olması için bir tepki şeklinde doğmuş, bazı müelliflerde sadece Türkçe yazmak arzusu ile ortaya çıkmış; bazı şâirlerdeyse Türkçe'nin işlenmesi ve gramer düşüncesiyle gerçekleştirilme yoluna gitmiştir. Fakat asıl istek, 13. ve 15. yüzyıllarda, beyliklerin desteği ve teşvikiyle olmuştur. Osmanlı, İsfendiyar ve Aydınoğullarında görüldüğü gibi, beyler, eserleriyle bu cereyana katılmışlardır. Ayrıca Karamanoğlu Mehmed Beyden önce 13. yüzyıl başlarında, Selçuklu sarayında Türkçe yazan şairler vardır. Ahmed Fakih ile Hoca Dehhânî bunlardandır. Arapça ve Farsça'dan ayrılmanın imkânsız olduğunun, mensubu bulunduğumuz İslâm inancı ile bilinmesini isteyen bazı müellif ve şairler de, Türkçe'yi bu dillerden alınacak kelimelerle işleyip, çeşni ve halâvetine kavuşturmak istemişlerdir. Şunu da belirtmek lâzımdır ki, Türkçe, sadece başka dillerden kelime almamış, en azından aldığı kadar da başka lisanlara kelime vermiştir. Anadolu sahasında ilk Türkçecilik cereyanını başlatanlar, 14. asırda, Gülşehrî, Âşık Paşa, Kadı Darir, Şeyhoğlu Mustafa, Hoca Mesud gibi şahsiyetlerdir. Bu halkaya 15. yüzyılda İkinci Murad Han, Devletoğlu Yûsuf, Sarıca Kemâl, Aydınlı Visâli, 16. asırda ise Tatavlalı Mahremî ve Edirneli Nazmî eklenmişlerdir. Hatta 16. yüzyılda gözle görülen bu akıma, şuarâ tezkirelerinde yer verilmiş, daha sonra Türkî-i Basit Cereyanı diye adlandırılmıştır. Doğu Türkçesi'ndeyse bu cereyan, Timur Han'da nüvesini bulmakla birlikte, asıl, Türkçe âşığı bir hükümdar olan Hüseyin Baykara ve mektep arkadaşı Ali Şîr Nevâî�de şahsiyetini bulmuştur. Hüseyin Baykara, bu hususta bir ferman çıkarırken, Ali Şîr Nevâî de Türkçe'nin üstünlüğünü ispat yoluna gitmiş ve onun kudretli bir dil olduğunu göstermek için pekçok eser yazmıştır. Hüseyin Baykara'nın ise Türkçe Dîvân'ı vardır. On yedinci yüzyılın ikinci yarısında bu fikre sahip çıkan, Nâbî'dir. On sekizinci asırda Sâdi Çelebi, mahallîleşme cereyanının temsilcisi olan Nedim, 19. yüzyılda Padişah İkinci Mahmud Han ve Vakanüvis Esad Efendi de aynı fikirden hareket etmişler ve bu hâl, Tanzimat'a kadar gelmiştir. Tanzimat'tan sonra Namık Kemal, Ali Süâvi, Ahmed Midhat Efendi, Şemseddin Sâmi, Muallim Nâci, işi ilmî ölçüler içinde halletmek için, çeşitli fikirler ileri sürmüşlerdir. Bundan sonra, artık, dilde iki düşünce vardır: Bunlardan birisi; ilmî ölçüler içinde Türkçe'ye sahip çıkmak; diğeriyse tasfiyecilik denilen dili fakirleştirme cereyanıdır. Bunlardan birinci fikre, Türk Derneği mensupları ile Selânik�te Genç Kalemler sahip çıkmışlardır. Türk Derneği 'kullanılacak lisânın, en sâde Osmanlı lisânı olacağını' söylerken, Genç kalemlerse konuştuğumuz İstanbul lisanını istemektedir. Türk Derneğinin görüşlerine Necip Âsım; genç Kalemlerinkine de Ali Cânib, Ömer Seyfeddin ve Ziya Gökalp üçlüsü önderlik etmişlerdir. Cumhuriyet devrinde, bir ara denenen, Türkçe olmayan bütün kelimeleri dilden atmak şeklinde özetlenen ve Tasfiyecilik olarak isimlendirilen hareket, ortaya çıkan vahim neticeleri sebebiyle terk edilmiş ve 1936 yılından sonra tasfiyecilik hareketlerine, kesinlikle iltifat edilmemiştir. Hattâ Atatürk, Türkçe'nin eskiliği ve başka dillerin kaynağı olduğu tezinin neticesi olarak, Güneş-Dil Teorisini ortaya atmış ve yabancı olduğu söylenen her kelimenin Türkçe olduğunu kabul etmiştir. Bu durumda 'Hangi dilden gelirse gelsin Türk Milletinin konuştuğu her kelime Türkçe'dir' hükmü ortaya çıkmıştır. Atatürk'ün ölümünden sonra ise, tasfiyecilik, yalnız dildeki kelimeleri atmakla kalmamış, ilim tanımaz bir yola da sapmıştır. Türkçe'nin kendi kaide ve kanunlarına bile ehemmiyet verilmemiş ve pekçok kelime uydurulmuştur. Bu hareket, Türk Dil Kurumu'nun önderliğinde olmuştur. Kurum, ilim dışı bir yol takip ederek, pekçok dil âlimini bünyesinden uzaklaştırmış, halk ağzından derlenen kelimeleri, Türk yazı diline mal edememiş ve bu işi siyasî devrimcilere bırakmıştır. 12 Eylül 1980'e kadar süregelen bu hareket, sonunda durdurulmuştur. Konuşulduğu saha 19.878.368 km2 olan Altay dillerinin % 55,11'ini Türklerin yaşadığı yerler meydana getirmektedir. Türklerin yaşadığı saha, Avrupa kıtasından büyük olup, 10.955.840 km2'yi bulmaktadır. Bu sahanın büyük bir kısmı, Asya topraklarındadır. Dağılan SSCB'nin % 37'sini teşkil ederken, halen Çin topraklarının da % 18'inde Türkler yaşamaktadır. Bunun dışında Afganistan, İran ve Eski Osmanlı topraklarında ve Kıbrıs'taki Türklerin nüfusu, büyük bir yekûn tutmaktadır. Türklüğün bu dağınıklığı, eski çağlardan beri böyle olup, geniş vatanda yerleşmeleri ve pekçok kültür merkezleri meydana getirmeleri, Türkçe'nin pek fazla kardeşlenmesine sebep olmuştur. Aynı dilin, bu kadar coğrafya içinde bölgelere göre çeşitli kollarının teşekkül etmesi, bu sahayla uğraşan âlimleri, Türk şîvelerinin tasnifi gibi güç bir problemin içine atmıştır. Bu meseleyle ilk karşılaşan, Kaşgarlı Mahmud olmuştur. Bugün Türk şîvelerinin tasnifi üzerinde çalışan pekçok Türkolog mevcuttur. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
SES, HARF VE ALFABE
AkciÄŸerlerden gelen havanın ses yolunda meydana getirdiÄŸi titreÅŸime ses denir. Ses, dili oluÅŸturan en küçük birimdir. Harf ise sesin yazıdaki karşılığıdır. Bir dildeki harflerin belirli bir sıraya dizilmiÅŸ bütününe alfabe denir. Türk alfabesi, Latin harfleri esas alınarak 1.XI.1928 gün ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun ile kabul edilmiÅŸtir. Bu Kanun’a göre, Türk alfabesinde 29 harf bulunmaktadır. * Türk alfabesindeki harflerin sıra sayıları, adları, kitap ve el yazısı biçimleri ile kodları **aÅŸağıda belirtilmiÅŸtir: * Kanun’da önce “i” sonra “ı” belirtilmiÅŸse de yaygın ve yerleÅŸmiÅŸ olan sıraya göre önce “ı” sonra “i” gelmektedir. ** Türk Kodlama Sistemi, ilgili kurum ve kuruluÅŸların görüşleri alınarak TDK İmla Kılavuzu Çalışma Grubu tarafından 8 Ocak 2004 günü belirlenmiÅŸ ve TSE tarafından Nisan 2005/TS 13148 numaralı belge ile ölçünlü (standart) hâle getirilmiÅŸtir. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
TÜRKÇENİN SES ÖZELLİKLERİ Türk alfabesindeki harfler,gösterdikleri seslerin ağızdan çıkışına göre "ünlü" (sesli) ,"ünsüz" (sessiz) diye ikiye ayrılır. ÜNLÜ HARFLER 1. Türkçede 8 ünlü harf vardır: "a, e, ı, i, o, ö, u, ü" Bunlar ağızdan çıkış drumlarına göre, a) Kalın-ince ünlü: Ünlü,dil ağızda geriye doÄŸru çekilerek çıkmışsa kalın ünlü adını alır.Bunlar "a, ı, o, u" ünlüleridir. Ünlü,dil ağızda öne doÄŸru bir durum alarak çıkmışsa ince ünlü adını alır. Bunlar "e, i, ö, ü" ünlüleridir. b) Düz-yuvarlak ünlü: Ünlü,ağızdan çıkarken dudaklar düz durumdaysa düz ünlü adını alır. Bunlar "a, e, ı, i" ünlüleridir. Ünlü, ağızdan çıkarken yuvarlak bir durum alıyorsa yuvarlak ünlü adını alır. Bunlar "o, ö,u, ü" ünlüleridir. c) GeniÅŸ-dar ünlü: Ünlü,ağızdan çıkarken çene açıksa ünlüler geniÅŸ ünlü adını alır. Bunlar "a, e, o, ö" ünlüleridir. Ünlü ağızdan çıkarken çene daha az açılıyorsa ünlüler dar ünlü diye adlandırılır. Bunlar "ı, i, u, ü" ünlüleridir. Türkçeyi diÄŸer dillerden ayıran özelliklerin başında ses uyumları gelir. Türkçede dört çeÅŸit ses uyumu vardır: 1- BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU (Kalınlık-incelik, artlık-önlük uyumu) Sözcükteki tüm ünlülerin kalınlık ve incelik bakımından gösterdiÄŸi uyumdur. * Bir sözcüğün ülk ünlüsü kalınsa öteki ünlüleri kalın, ilk ünlüsü ince ise sonrakiler de ince olur. anlayışınızdan, soyunuz; sevgisiyle, güzelliÄŸinizden. * Büyük ünlü uyumu yalnızca Türkçe sözcükler için geçerlidir.Kimi kuraldışı durumları da vardır. anne (ana) , kardeÅŸ (karındaÅŸ), elma (alma), helva (halva) ... sözcükleri Türkçedir.Bu durum, bu sözcüklerin incelmesinden kaynaklanır. * Tek heceli sözcüklerde bu uyum aranmaz. (tok,gel,bak ...) * Yabancı sözcükler bu uyuma uymaz. çiroz,telefon,edebiyat,sosyoloji,televizyon,aferi n ,meydan,kıyafet ... *BileÅŸik sözcüklerde çoÄŸunlukla bu uyum aranmaz. yapıvermek,gecekondu,ilkokul,açıkgöz,külbastÄ ± ... Eklerde Büyük Ünlü Uyumu Ekler eklendikleri sözcüklerin ünlülerine göre uyum saÄŸlar. Eklerin inceliÄŸi ve kalınlığı köke göre deÄŸiÅŸir,incelir,kalınlaşır. Örn: defter-ler, kapı-lar, sıra-lar NOT: * Türkçe olmayan sözcüklere gelen ekler, son ünlüye göre uyum gösterirler. Örn: Kalem-ler, cüzdan-lar,kitap-lık,kalem-lik ... * Kimi ekler,büyük ünlü uyumuna uymaz. -yor : isti-yor (iste-yor deÄŸil) Ulama eki alır. oturu-yor, arı-yor ... -leyin: sabah-leyin (sabah-layın deÄŸil) -ki: akÅŸam-ki (akÅŸam-kı deÄŸil) bazı sözcüklerde yuvarlaklaşır dünkü,öbürkü -gil: Hasangil (Hasan-gıl deÄŸil) -ken: uyurken (uyur-kan deÄŸil) -ımtrak: yeÅŸilimtrak yeÅŸil-ımtrak deÄŸil) Bu ekin yalnız i ünlüleri deÄŸiÅŸir. Mor-umtrak -deÅŸ: kardeÅŸ (kar-daÅŸ deÄŸil) 2- KÜÇÜK ÜNLÜ UYUMU (Düzlük-yuvarlaklık uyumu) Ünsüzlerin düzlük-yuvarlaklık,darlık-geniÅŸlik bakımından uyumudur. * Düz ünlülerden sonra düz ünlüler gelir. kapıcı,pencere,sıralamak * Yuvarlak ünsüzlerden sonra düz-geniÅŸ,dar-yuvarlak gelir. övünç,borazan,çopur * Türkçede o,ö sesleri sadece ilk hecelerde bulunur. * -yor eki,uyumu bozar,-yor' dan sonra gelen ekler bu eke uyar. duru-yor-du ,ötü-yor-du, geli-yor-du 3- ÜNSÜZ UYUMU Türkçe kelimelerde tonlu (sedalı) ünsüzler (b, c, d, g, ÄŸ, j, l, m, n, r, v, y, z) tonlu ünsüzlerle; tonsuz (sedasız) ünsüzler (ç, f, h, k, p, s, ÅŸ, t) tonsuz ünsüzlerle yan yana gelebilir. Buna ünsüz uyumu veya ünsüz benzeÅŸmesi denir. Örnek: aÅŸ-çı, at-kı, iÅŸ-çi, taÅŸ-tan, Türk-çe. 4- ÜNLÜ - ÜNSÜZ UYUMU 1- Türkçe kelimelerde kalın ünsüzlerinin kalın ünlülerle (a, ı, o, u); ince ünsüzlerinin ince ünlülerle (e, i, ö, ü) aynı hecede bulunmasından ortaya çıkan bir uyumdur. Yani, a, ı, o, u ünlüleri g, k, ĺ ünsüzleriyle; e, i, ö, ü ünlüleri ġ, k, l ünsüzleriyle aynı hecede bulunmazlar. Bozgun, kuzgun, kapı, kırağı, tatlı; görüntü, gezi, güneÅŸlik kelimelerinin söyleniÅŸine dikkat edilirse g, ÄŸ, k, l seslerinin buradaki örneklerde aynı sesler olmadığı sezilebilir. 2- Türkçede o, ö ünlüleri (-yor eki dışında) sadece ilk hecede bulunur. İlk hece dışında o, ö sesleri olan kelimeler yabancı asıllıdır: balkon, biyografi, fizyoloji, konsol, konsültasyon, monitör, otomobil, profesör, traktör. 3- Türkçede uzun ünlü yoktur. İçinde uzun ünlü bulunan kelimeler yabancı asıllıdır: câhil, mâvi, millî, nâhoÅŸ, perîşân, şâir, târîh, vazîfe. Bazı ses olaylarıyla ortaya çıkan â < aÄŸa, âbi < aÄŸabey, pekî < pek iyi, ile vârolmak, yârın kelimeleri istisnadır. 4- İnce a ve ince l sesleri yoktur: harften, hakikate, saati, sıhhatli, ÅŸefkâtini; alkollü, hâlâ, hayâl, normalde, plân. Örneklere dikkat edilirse kelimelere getirilen eklerin ünlü uyumuna uymadığı görülür. 5- Arapçadaki ayın ve hemze sesleri, Türkçede olmadığı için bunlar söylenmez, düşürülür. Bu seslerden önce ünlü olması durumunda ünlü, uzun okunur: bāzen, mānā, mēmur, ÅŸāir,tēsir, yâni. Arapçadan alınan kelimelerdeki ayın ve hemze kesme iÅŸaretiyle gösterilir. Ancak anlam karışıklığı olmayacak kelimelerde bunların kesmeyle yazılmasından -son zamanlarda- vazgeçilmiÅŸtir: san’at, ma’nâ, meb’ûs, me’mûr, neÅŸ’e, te’sîr, te’sîs > sanat, mana, mebus, memur, neÅŸe, tesir, tesis. 6- Dilimizde iki ünlü yan yana gelmediÄŸi için ünlüyle biten kelimeler, ünlüyle baÅŸlayan ekler aldığı zaman araya y koruyucu ünsüzü girer: iki - y - e, soru - y - u, bekle - y - en, söyle - y –ecek. Yan yana iki ünlünün bulunduÄŸu kelimeler alınmadır: aile, ait, fail, fiil, muamele, ÅŸair, ÅŸiir, reis vb. gibi. 7- Türkçe bir hecede ancak bir ünlü bulunur. Aynı hecede iki ünlünün bulunduÄŸu kelimeler alınmadır: kau-çuk, kua-för, koo-peratif, sua-re. 8- Kelime kökünde ikiz ünsüz (ÅŸedde) yan yana bulunmaz: dikkat, himmet, ÅŸedde, bakkal, dükkan, millet, teÅŸekkür. Anne (<ana), belli, bellemek, elli (<elig) kelimeleri istisnadır. 9- Kelime kökünde ikiden fazla ünsüz yan yana gelmez: Elektrik, kontrol, quartz, sfenks, strateji, thyssen...gibi kelimeler batı kaynaklı dillerden alınmadır. Türkçe, sertlik gibi örneklerde yan yana gelen üç ünsüzden ikisinin kelime köküne, üçüncüsünün eke ait olduÄŸuna dikkat ediniz. 10- Türkçe heceler ve kelimeler iki ünsüzle baÅŸlamaz: blok, bravo, grup, klâsik, kral, kontrat, spor, stop, stres, plâj, program, tren,...gibi kelimeler, baÅŸka dillerden alınmadır. Ağızlarda bu iki ünsüz arasında bir ünlü türetilir: kıral, sipor, tiren,... 11- Türkçede kelime başında c, ÄŸ, l, m, n, ñ, r, z sesleri bulunmaz. Çocuk dili kelimeleriyle (cici, mama, meme, ninni,...) nine ve ne ile ne’denyapılan kelimeler (nasıl (<ne asıl), ne, neden, nere, nereden, nereye, nice, niçin, nine, nitelik kelimeleri istisna oluÅŸturur. Alınma kelimelere örnekler: cam, can, cehennem, lâf, limonata, lira, makine, marul, metal, naylon, nohut, numara, reçel, romantik, rol, vakum, vaziyet, vazo, zaman, zarar, zor, zeytin. 12- Türkçe kelimelerin sonunda b, c, d, g ünsüzleri bulunmaz. Alıntı kelimelerdeki bu sesler sert karşılıkları olan p, ç, t, k ünsüzlerine çevrilir: Ahenk (< âheng), fert (< ferd), ihraç (< ihrâc), kitap (< kitâb), kalp (<kalb), levent (< levend). Kelimenin ünlüyle baÅŸlayan bir ek alması hâlinde sert ünsüzler yumuÅŸayarak eski ÅŸekline döner: ihtiyâc > ihtiyaç > ihtiyacı; mektûb > mektup > mektuba, reng > renk > rengi gibi. Ad, sac, od, öd gibi kelimeler istisnadır. 13- Türkçede f, h, j, v sesleri bulunmaz: Fal, film, filiz, fizik; hakikat, hamur, havlu, jeton, jüri, pijama, plâj; vicdan, vida gibi kelimeler alınmadır. Yabancı dillerden alınan kelimelerde görülen j sesi halk aÄŸzında c olarak söylenir. Türkçe kelimelerdeki v sesi, ya b’den, ya g/ÄŸ’dan deÄŸiÅŸmiÅŸtir ya da vur- örneÄŸinde olduÄŸu gibi türemiÅŸtir: öfke (<öbke), yufka (< yubka);dahi (< takı), han (< kan), hatun (< katun), hani (< kanı); ev (< eb), var- (< bar-), ver- (< bir) döv- (< döğ-) vur- (<ur-), ev (< eb). 14- Hece ve kelime sonunda, aÅŸağıdaki ünsüz çiftleri dışında ünsüz grupları bulunmaz: -lç, -lk, -lp, -lt: ölç; ilk, kalk; alp, kulp; alt, bunalt, salt. -nç, -nk, -nt: dinç, genç, gülünç, sevinç; denk; ant, kunt. -rç, -rk, -rp, -rs, -rt: sürç, burç; bark, görk, Türk; sarp, serp; sars, pars, ters;art, kart, kurt, ört, yırt, yurt,yoÄŸurt. -st: ast, üst. AÅŸk, arÅŸ, çift, disk, felç, film, fötr, harf, lüks, misk, modernizm, popülizm, risk, ÅŸevk, tolerans gibi kelimeler, Türkçenin bu ses özelliÄŸine uymayan alınma kelimelerdir. Arapçadan ve batı dillerinden alınan kelimelerden bu ses özelliÄŸine uymayanlar, araya bir ünlü getirilmek suretiyle Türkçeye uydurulmuÅŸtur. Bunlara ünlüyle baÅŸlayan bir ek veya kelime gelirse türetilen ünlüler düşer: akıl (< akl) - aklı, fikir (<fikr) - fikre, ömür (<ömr) - ömrü, seyir (<seyr) - seyret-, şükür (< şükr) - şükretmek; film (< film), lüküs (< lüks), moderin (< modern). 15- I ünlüsü Türkçeye özgüdür. Batı dillerinin pek çoÄŸunda, Arapçada ve Farsçada ı yoktur: Çıkış, ılık, sıcak, yıldırım, yıldız gibi kelimeler Türkçedir. 16- Tabiat taklidi kelimeler için ses özellikleri açısından herhangi bir sınırlama yoktur. Bunlar hangi sesle baÅŸlarsa baÅŸlasın, içinde hangi ses bulunursa bulunsun Türkçe kabul edilir: dank, fıs fıs, fingirti, fiskos, fokurtu, hışırtı, hoppala, horultu, lak lak, lıkır lıkır, melemek, miyavlamak, oh, öf, püf, püfür püfür, rap rap, şırıl şırıl, vıdı vıdı, vızır vızır, zırıl zırıl, zonklamak. 17- Çocuk dili kelimelerinde de ses özellikleri aranmaz: baba, bibi, cici, dede, lala, kaka, nene, mama, meme,... Türkçeye, diÄŸer dillerden giren kelimelerin pek çoÄŸu bu ses özelliklerinden birine veya birkaçına uymaz. Dolayısıyla Türkçenin ses özelliklerini bilenler, sözlüğe bakmadan kelimenin Türkçe olup olmadığını (tesadüfen uyanlar dışında) kolaylıkla anlayabilirler. AÅŸağıdaki kelimeler, karşılarında sıralanan sebeplerden dolayı Türkçe deÄŸildir: Vilâyet : 1. Ünlü uyumu yok. 2. â uzun ünlüsü var. 3. v sesi var. Monitör : 1. BaÅŸta m sesi var. 2. Ünlü uyumu yok. 3. İlk heceden sonra ö sesi gelmiÅŸtir. Heyecân: 1. h sesi var. 2. Ünlü uyumu yok. 3. Uzun ünlü var. Mürâcaat : 1. Ünlü uyumu yok. 2. BaÅŸta m sesi var. 3. İki ünlü yan yana gelmiÅŸtir. 4. Uzun ünlü var. TeÅŸekkür : 1. Düzlük - yuvarlaklık uyumu yok. 2. İkiz ünsüz var. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
TÜRKİYE TÜRKÇESİNDEKİ SES OLAYLARI Kelimelerde zamana ve sahaya baÄŸlı olarak sürekli deÄŸiÅŸmelerin, geliÅŸmelerin olması dilin canlılığının bir göstergesidir. Dil duraÄŸan deÄŸil, dinamik bir yapıya sahiptir. Dilin söz varlığını oluÅŸturan kelimelerdeki sesler, heceleri ve kelimeleri oluÅŸtururken tarihî süreç içerisinde düşerler, yer deÄŸiÅŸtirirler, türerler, baÅŸka seslere benzerler. İşte bütün bunlar, ses olayları baÅŸlığı altında incelenir. Dilde ses olayları, çeÅŸitli sebeplerden kaynaklanır. Bunlardan baÅŸlıcaları aÅŸağıda özetlenmiÅŸtir: Ses olaylarının sebepleri a) Dilin ses özellikleri: Türkçede kelime sonunda b, c, d, g sesleri olmadığı için Arapça kitâb kelimesi Türkçeye kitap ÅŸeklinde geçmiÅŸtir. Uzun ünlü olmadığı için de â ünlüsü kısalarak normal a’ya dönüşmüştür. b) BaÅŸka seslerin etkisi: Bazı sesler, yanlarındaki diÄŸer seslere etki ede*rek onları kendilerine benzetirler, deÄŸiÅŸtirirler. Meselâ, anbarkelimesindeki b sesi, yanındaki n’ye etki ederek onu, kendisi gibi dudak ünsüzü olan (m) yapmıştır. Böylece kelime, ambar ÅŸekline dönüşmüştür. Yaşıl kelimesinin yeÅŸil’e dönüşmesinin sebebi, y ve ÅŸ seslerinin inceltici etkisidir. c) Vurgu: Türkçede orta hece vurgusu genellikle zayıf olduÄŸu için bu hecedeki ünlüler bazen daralır bazen de düşerler: Tasarıla> tasarla, besileme> besleme, yalınız > yalnız vb. gibi. ç) Zayıf sesler:ÄŸ, h, ı, l, n, r, y, z sesleri zayıf sesler olduÄŸu için bazı ses olaylarına sebep olurlar: aÄŸabey > âbi, hastahane > hastane, pek iyi > peki, bir daha> bi daha, soÄŸan> soan, uÄŸur> uur, ınanmak > inanmak. d) SöyleyiÅŸ güçlüğü ve kakofoni: Bazı seslerin yan yana gelmesi söyleyiÅŸ güçlüğüne veya kakofoniye sebep olur. Bu durumda bazı ses olayları olur: büyükcek > büyücek, küçükçük > küçücük, ufakcık > ufacık. Ses olaylarının sebebini, dildeki en az emek yasasına baÄŸlamak mümkündür. SES OLAYLARI 1. Ses türemeleri Ünlü türemesi ve ünsüz türemesi ÅŸeklinde görülür: a) Ünlü türemesi Genellikle, alınma kelimelerde görülen bu ses olayına Türkçe kelimelerde de rastlamak mümkündür. Ünlü türemesi kelimenin başında, ortasında veya sonunda olabilir: station > istasyon, scala > iskele, limon > ilimon, Recep>İrecep; tren > tiren, kral > kıral, spor > sipor; akl > akıl, ömr > ömür; bircik > biricik, giderkene. b) Ünsüz türemesi İki ÅŸekilde görülür. Birincisinde, ünlüyle biten kelimeye ünlüyle baÅŸlayan bir ek getirileceÄŸi zaman bu iki ünlü arasında yardımcı bir ünsüz ( y, n)tü*rer: bilgi-y-e, Ali-y-i, sevdi – y – di, soru – y - u; bu-n-u, ÅŸu-n-u, evi-n-e. İkincisi, -daha çok ağızlarda- ünlüyle baÅŸlayan kelimelerin başında y, h ünsüzlerinin türemesi ÅŸeklinde görülür: avlu>havlu, ayva>hayva, elbet>helbet, ücra>hücra, örümcek>hörümcek; ıldız>yıldız, ırak>yırak, inmek>yinmek. 2. Ünsüz ikizleÅŸmesi Kelime içinde bir ünsüzün iki defa söylenerek ikizleÅŸmesi olayıdır. Daha çok ağızlarda görülür:yeddi, sekkiz, dokkuz, eÅŸÅŸek; bilemedim> bilemmedim, sakız>sakkız; anne (<ana), elli (50) (<elig). Ünsüz ikizleÅŸmesi, ünsüz türemesinin özel bir türü olarak da deÄŸerlendirilebilir. 3. Ses düşmeleri Kelimedeki bir veya birkaç sesin, dilin ses özelliklerinden kaynaklanan sebeplerle düşmesi olayıdır. Kaybolan sesin kelimedeki yerine göre ve kaybolma ÅŸekline göre aÅŸağıdaki ÅŸekillerde incelenirler: a) Ön Ses Düşmesi ısı+cak > sıcak. b) Orta hece ünlüsünün düşmesi Orta hecenin vurgusuz olması sebebiyle, özellikle ÄŸ, r, y, z zayıf ünsüzlerinin yanındaki ünlünün düşmesi olayıdır: ağızı > aÄŸzı, boyunum> boynum, buradan > burdan, buyuruk > buyruk, dirilik > dirlik, gazete > gazte, kıvırım > kıvrım, oÄŸulu > oÄŸlu, satılık > satlık, yalınız > yalnız, yanılış > yanlış. c) Ünsüz düşmesi Seslerin birleÅŸmesi sırasında söyleyiÅŸ güçlüğü veya zayıf sesler (g, h, n, l, r, y, z) sebebiyle bir ünsüzün düşmesi olayıdır: küçük+çük > küçücük, ufak+rak > ufarak; kaÄŸan > kaan, soÄŸan > soan, soÄŸuk > souk, uÄŸur > uur; yapurgak > yaprak; çift > çif, bir daha> bi daha, geliyor > geliyo. ç) Hece düşmesi PeÅŸ peÅŸe gelen ve sesleri birbirine benzeyen hecelerden birinin düşmesidir: alıyor (<ala yorır), baÅŸlayım (<baÅŸlayayım), budur (<bu durur), pazartesi (<pazar ertesi), söyleyim (<söyleyeyim). d) TekleÅŸme Genellikle alınma kelimelerdeki aynı cinsten ve yan yana bulunan iki ünsüzden birinin dilin ses özelliÄŸine uyarak düşmesidir:Edebiyyat > edebiyat, hammâl > hamal, kemmiyyet > kemiyet, medeniyyet >medeniyet. e) Ünlü birleÅŸmesi İlki ünlüyle biten, ikincisi ünlüyle baÅŸlayan ve her zaman birlikte kullanılan birleÅŸik kelimelerde, peÅŸ peÅŸe gelen ünlülerin kaynaÅŸarak bir ünlü hâline gelmesiyle ortaya çıkan ses olayıdır: bulamaç (<bulama+aÅŸ), cumartesi (<cuma+ertesi), Delorman (<Deli orman), kahvaltı (<kahve+altı), nasıl (<ne+asıl) niçin (<ne+için). f) Hece kaynaÅŸması ÄŸ, h, y zayıf ünsüzleri bazen iki ünlü arasında eriyerek kaybolur, kalan iki ünlü kaynaÅŸarak tek ünlü olur. Dolayısıyla bir hece eksilmiÅŸ olur: âb (< aÄŸabey), ayol (< ay oÄŸul), eczâne (< eczâhâne), eyvallah (< eyi vallah), pastane (< pastahâne), peki (< pek iyi). 4. Yer deÄŸiÅŸtirme (göçüşme) Kelimedeki iki ünsüzün yer deÄŸiÅŸtirmesi ÅŸeklinde ortaya çıkan ve ağızlarda çok görülen bir ses olayıdır: gibi-bigi, cereyan-ceyran, çömlek-çölmek, ekÅŸi-eÅŸki, gömlek-gölmek, ileri-ireli, kibrit-kirbit, kirpi-kipri, kirpik-kiprik, köprü-körpü, lânet-nalet, memleket-melmeket, Meryem-Meyrem, ödünç-öndüç, öğrenmek-örÄŸenmek, sarımsak-samırsak, toprak-torpak, yalvarmak-yavralmak, yüksek-yüsgek. Bu örneklerde birinci ÅŸekiller doÄŸru, ikinciler yanlıştır. 5. BenzeÅŸme (asimilasyon) Kelime içinde bir araya gelen seslerden birinin diÄŸer sesi kendisine benzetmesi demek olan benzeÅŸme, Türkçede çok görülen ses olaylarından biridir. BenzeÅŸme, yan yana gelen sesler arasında olabileceÄŸi gibi uzakta olan sesler arasında da mümkündür. Türkçenin ses kurallarının çoÄŸu, benzeÅŸmeyle yakından ilgilidir. Bunlardan en önemlileri ses uyumlarıdır. (Ses uyumları konusu yukarıda anlatıldığı için burada tekrar edilmeyecektir.) BenzeÅŸme, çeÅŸitli ÅŸekillerde görülür: a) İlerleyici benzeÅŸme Önceki ünsüzün, sonraki ünsüzü kendine benzettiÄŸi benzeÅŸmedir: anlamak > annamak, bunlar> bunnar, karanlık > karannık, niÅŸanlı > niÅŸannı, samanlık > samannık, yazsınlar > yazsınnar. b) Gerileyici benzeÅŸme Sonraki ünsüzün, önceki ünsüzü kendine benzetmesi olayıdır:birlikte > billikte, gözsüz > gössüz, kalmazsa > kalmassa, tarla > talla, terli > telli, türlü> tüllü. c) OluÅŸum noktası benzeÅŸmesi Kelime içinde yan yana bulunan ünsüzlerden birinin diÄŸerini kendi oluÅŸum noktasına çekmesi olayıdır: Anbar, onbaşı, çarÅŸanba, penbe, perÅŸenbe kelimelerindeki b dudak ünsüzü yanındaki n’yi kendi oluÅŸum noktasındaki bir diÄŸer dudak ünsüzü olan m’ye çevirerek kelimelerin ambar, ombaşı, çarÅŸamba, pembe, perÅŸembe ÅŸekline dönüşmesine sebep olmuÅŸtur. 6. Ses deÄŸiÅŸmeleri Bir sesin baÅŸka bir sese dönmesiyle ilgili ses olayları aÅŸağıda sıralanmıştır: a) Orta hece ünlüsünün deÄŸiÅŸmesi Orta hecenin vurgusuzluÄŸu ve y sesinin zayıflığı sebebiyle orta hecedeki geniÅŸ ünlünün daralması olayıdır: baÅŸlıyor (<baÅŸla-yor), diyor(<de-yor), gülmüyor (<gülme-yor), yiyor(<ye-yor). b) SedalılaÅŸma (yumuÅŸama) Kelime sonunda iki ünlü arasında kalan p, ç, t, k sedasız seslerinin sedalılaÅŸarak b, c, d ve g’ye dönmesidir: çorap+ı > çorabı, genç+i > genci, kanat+ı > kanadı, konak+a > konaÄŸa. Tek heceli kelimelerin çoÄŸunda ve sedalılaÅŸma olduÄŸunda anlamı deÄŸiÅŸecek kelimelerde yumuÅŸama olmaz: atı, haçı, saça, suçu, otu. c) AykırılaÅŸma Birbirine benzeyen veya aynı olan iki ünsüzden birinin baÅŸkalaÅŸmasıdır: ahçı (<aşçı)*; aktar (<attâr), muÅŸamba (<muÅŸamma).Türkçede ikiz ünlü (ÅŸedde) bulunmadığı için alınma kelimelerdeki ikiz ünlüden biri deÄŸiÅŸmiÅŸtir. Bunların dışında da ses deÄŸiÅŸiklikleri vardır: inmek - enmek, demek –dimek, yemek - yimek (e - i); börek - bürek, büyük – böyük, güzel - gözel (ö - ü); kuÅŸ - guÅŸ, koyun - goyun (k - g) parmak - barmak, pastırma - basdırma (p - b); ben - men, binmek - minmek, boncuk - muncuk (b - m); ögmek - öğmek - övmek, dögmek - döğmek - dövmek, (g-v); kogmak-koÄŸmak-kovmak (ÄŸ-v); tag>daÄŸ. Yukarıda sıralanan ses olaylarından bazıları ağız özelliklerinden kaynaklanır ve sadece söyleyiÅŸle ilgilidir. Bu kelimelerde görülen ses olayları, yazı diline yansıtılmaz. KonuÅŸma diliyle yazı dilinin birbirine mümkün olduÄŸu kadar yaklaÅŸtırılması, söyleyiÅŸe ait bu özelliklerin kültür diline, ortak dile taşınmamasıyla saÄŸlanacaktır. Türkçenin ses özellikleri iyi bilinmekle herhangi bir kelimenin Türkçe olup olmadığı kolaylıkla ayırt edilebilir. Ana dile sahip çıkma bilinciyle anlamdaÅŸ kelimelerden Türkçe olanları seçmek de kolaylaşır. Ses ve yapı özelliklerine göre Türkçe olan kelimeler kullanmaya özen gösterilmelidir. Uyarılar: 1.Dildeki bu ses olaylarından sadece söyleyiÅŸte kalanlarla yazı diline geçenler arasındaki farklara dikkat ediniz: ombaşı - onbaşı, Istambul - Istanbul, gelcekler - gelecekler, barmak - parmak, bilmeyor - bilmiyor vb. örneklerde olduÄŸu gibi. 2. Ses özellikleri ve ses olaylarının kelimelerin imlâsıyla doÄŸrudan ilgili yönle*rine bilhassa dikkat edilmelidir: trend - tirend, spor - sipor, uÄŸur - uur, biçki - biçgi, içki - iÅŸgi, gazete - gaste / gazte, memleket - melmeket, eczahane - eczane, sütçü - südcü, işçi - içci, çift - çif, gibi örneklerde önce yazılanlar doÄŸru, sonrakiler yanlıştır. 3. babası, altışar gibi örneklerdeki s, ÅŸ ünsüzleri koruyucu ünsüz (yardımcı ses) deÄŸildir. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
TÜRKÇENİN HECE YAPISI VE HECE ÇEŞİTLERİ Hece, ses organlarının aynı doÄŸrultudaki hareketiyle ve bir çırpıda çıkarılan ses veya sesler topluluÄŸudur. Türkçede hecenin temelini oluÅŸturan sesler ünlülerdir. Heceler de keli*melerin ses yapısını oluÅŸtururlar. Ünlüler tek baÅŸlarına hece özelliÄŸi gösterdikleri hâlde ünsüzler yanlarına ünlü almadan bir ses bütünlüğü, bir hece oluÅŸturamazlar. Dolayısıyla Türkçe bir kelimede kaç tane ünlü varsa, o kadar da hece var demektir. Çünkü, Türkçe bir hecede, birden fazla ünlünün bulunması mümkün deÄŸildir. Türkçecilik kelimesindeki ünlü sayısıyla (ü, e, i, i) hece sayısının (Türk-çe-ci-lik ) birbirine eÅŸit olması gibi. Ünsüzler, kendilerini takip eden ünlülerle birleÅŸerek hece oluÅŸtururlar. Bu sebeple bir kelime hecelerine ayrılırken -yan yana iki ünsüz gelmemiÅŸse- ünlü+ünsüz ÅŸeklinde deÄŸil, ünsüz+ünlü ÅŸeklinde hecelenir: ev - in - iz - de deÄŸil, e - vi - niz - de; güz - el - ler - in deÄŸil, gü - zel - le - rin vb. Benzer bir durum peÅŸ peÅŸe gelen kelimeler arasında da vardır: Ünsüzle biten bir kelimeden sonra ünlüyle baÅŸlayan bir kelime gelirse okurken birinci kelimenin son ünsüzü ikinci kelimenin ilk hecesine baÄŸlanır. Buna da ulama denir: Dün akÅŸam üç ekmek aldım. / Dü - nak- ÅŸa - mü -çek - me - kal - dım gibi. Kelime içinde iki ünsüzün yan yana gelmesi durumunda ünsüzlerden bi*rincisi önceki heceye, ikincisi sonraki heceye ait olacak ÅŸekilde heceleme yapılır: bil - gin, öğ - ret - men - lik. Yazıda, kelimenin hecelerine doÄŸru yerden ayrılıp ayrılmadığı çok basit bir uygulamayla kontrol edilebilir: Kelime, hecelerine ayrıldığı ÅŸekliyle çok kolay ve akıcı bir ÅŸekilde söylenebiliyorsa heceleme doÄŸru yapılmıştır. Tutukluk veya zorlanma oluyorsa kelime, yanlış yerden bölünmüş demektir. Satır sonuna sığmayan kelimeler, hecelerine ayrılırken satır sonunda veya satır başında tek hece olacak ÅŸekilde ayrılmaz. Özel adlar, satır sonunda hecelerine ayrılmaz. Mizanpajı* bozmamak anlayışıyla kelimeleri geliÅŸigüzel yerlerden bölmek doÄŸru deÄŸildir. Türkçede hece çeÅŸitleri Türkçe bir hecede en fazla dört ses bulunabilir. Türkçede, heceyi oluÅŸturan seslerin sayısına ve bu seslerin hecedeki yerine göre altı çeÅŸit hece vardır: (AÅŸağıdaki kısaltmalarda Ü ünlü, sesli yerine; S ünsüz, sessiz yerine kullanılmıştır.) 1. Bir ünlüden oluÅŸan heceler ( Ü): e - rik, a-rı, u - yan. 2. Bir ünlü,bir ünsüzden oluÅŸan heceler (Ü+S): el - ma, or - du, ül - ke. 3. Bir ünlü, iki ünsüzden oluÅŸan heceler (Ü+S+S): ilk, üst, art, 4. Bir ünsüz, bir ünlüden oluÅŸan heceler (S+Ü): el - ma, ar - ka - daÅŸ, gör- gü 5. Bir ünsüz, bir ünlü, bir ünsüzden oluÅŸan heceler (S+Ü+S): bil-dik, yal – nız - lık 6. Bir ünsüz, bir ünlü ,iki ünsüzden oluÅŸan heceler (S+Ü+S+S): Türk, kurt, sarp, se-vinç-ten. Bunlardan ilk üçü kelimenin sadece ilk hecesi olabilir. DiÄŸerleri kelimenin başında, ortasında veya sonunda bulunabilir. Yukarıda sıralanan hece çeÅŸitlerine uymayan kelimeler Türkçe deÄŸildir. VURGU KonuÅŸma amacıyla çıkarılan ses dizisinde hecelerden birinin diÄŸerlerine göre daha baskılı, daha kuvvetli olarak söylenmesine vurgu denir. KonuÅŸmanın tekdüzelikten kurtarılması dilin doÄŸasındaki vurgu ile saÄŸlanmaktadır. Vurgu, dilin bünyesinden ve konuÅŸanın ruh hâlinden kaynaklanır. Bu sebeple vurgu, iki çeÅŸittir: 1. İSTEÄžE BAÄžLI VURGU KonuÅŸanın isteÄŸine ve kullanışına göre deÄŸiÅŸen, dilin doÄŸal vurgusu dışında yapılan vurgudur. KonuÅŸmanın etkisini artırmak, konuÅŸmaya ahenk vermek, dinleyenleri etkilemek amacıyla yapılır. PekiÅŸtirme vurgusu ve ahenk vurgusu olmak üzere ikiye ayrılır: a) PekiÅŸtirme vurgusu Duygu ve düşüncenin ÅŸiddetini, derecesini göstermeye yarayan vurgudur: Çok güzel! Enfes! Berbat! Çek git! Zevksiz adam! Kim alacaksa alsın! b) Ahenk vurgusu Genellikle bir dinleyici grubuna karşı yapılan konuÅŸmalarda ve ÅŸiir okumada sözün etkisini, ahengini artırmak, dinleyenler üzerinde olumlu bir etki uyandırmak amacıyla isteÄŸe baÄŸlı olarak yapılan vurgudur: Korkma, sönmez bu ÅŸafaklarda yüzen al sancak! Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. 2. DOÄžAL VURGU Dilin yapısı ve kelimenin anlamıyla doÄŸrudan ilgili olan, konuÅŸana ve kullanışa göre deÄŸiÅŸmeyen, herkes tarafından uyulması gereken vurgudur. DoÄŸal vurguya uyulmadığı zaman dilin yapısı bozulur. Bazen de söylenmek istenenle ortaya çıkan anlam birbirinden farklı olur. Batı dillerinden bazılarındaki gibi, Arapçadaki gibi çok kuvvetli bir vurgu Türkçede yoktur. Türkçede vurgulu hecelerle vurgusuz heceler arasında fazla ÅŸiddet farkı olmadığı için vurgulu heceyi ayırt etmek zordur. Kelimede hangi hecenin vurgulu olduÄŸunu doÄŸru tespit etmek için her defasında farklı bir hece diÄŸerlerinden abartılı bir biçimde söylenir. Bu söyleyiÅŸlerden hangisi kulaÄŸa anormal gelmezse vurgu o hece üzerinde demektir. Meselâ,u-nut-ma keli*mesinde ma hecesi dışındaki heceler vurgulu okunduÄŸu zaman anormallik sezilmektedir. Demek ki bu kelimede vurgu son hecededir. Dil birliklerine göre; kelime vurgusu, grup vurgusu ve cümle vurgusu olmak üzere üç çeÅŸit doÄŸal vurgu vardır: a) Kelime vurgusu Kelimedeki hangi hecenin diÄŸerlerinden daha ÅŸiddetli vurgu taşıdığını gösterir. Türkçede kelimelerin genellikle son hecesi vurguludur. Yapım ekleriyle kelime geniÅŸletildikçe vurgu son heceye kayar: anne, durak, konut, sözlük; düşüncesizlik, çekingen. Türkçenin bu genel vurgu sistemine uymayan, vurgusu son hecede olmayan kelimeler de vardır. Bunlardan baÅŸlıcaları aÅŸağıda sıralanmıştır: ·Yer adlarında ve coÄŸrafî adlarda vurgu genellikle ilk hecede olur. Yer adlarından yabancı olanların Türkçe söyleniÅŸinde ise vurgu, sondaki heceden öndeki hecelere doÄŸru geçer: Ankara, Kayseri, Erzurum, Türkiye, Asya, Avrupa; Almanya, İngiltere, Münih. -istan ile biten adlarda (ve yer adlarında) vurgu sondadır: Gülistan; Türkistan, Hindistan, Yunanistan, Kazakistan. ·Zarfların çoÄŸu: ahmakça, ansızın, artık, ayrıca, belki, demin, gayet, hâlâ, hatta, iyice, kurnazca, öğleyin, önce, sonra, ÅŸimdi, şöyle, yalnız, yarın, yine, zorla. ·Ünlem ve ünlem olarak kullanılan adlarla hitaplarda vurgu ilk heceye geçer: acaba, aferin, arkadaÅŸ!, Aslan!, baba!, beyefendi!, elbette, evet, garson!, Güler!, haydi, hayır, iÅŸte, Mehmet!, peki, yahu. ·Dil adları: Almanca, Arapça, Farsça, Rusça, Türkçe. ·Küçültme eki almış bazı sıfatlar: alçacık, azıcık, daracık, incecik, kısacık, küçücük, ufacık, yumuÅŸacık. ·(GeniÅŸ zaman çekimi dışında) -ma, -me olumsuzluk eki almış fiiller: aldatmadılar, gitmemek, istemeyecek, kalkmıyor, konuÅŸmamak, oturmayacaklar, uyumayın. ·Yukarıdaki maddelere girmeyen bazı kelimeler: anne, banka, çekirge, görümce, karınca, masa, posta, radyo, teyze, yenge. ·BirleÅŸik kelimelerden bazıları: bugün, biraz, birçok, onbaşı, başçavuÅŸ, cumartesi, ayakkabı, kahverengi. Bu kelimelere vurgulu ek geldiÄŸi zaman da (vurgu, kelime tabanının son hecesinde olmadıkça) vurgunun yeri deÄŸiÅŸmez: annelik, Almancadan, Ankara’da, Bolu’dan, karıncaya, masayı, önceki, radyoda, Türkçenin, yarınki. Çekim eki almış kelimelerde vurgu çoÄŸunlukla çekim eki üzerindedir. Vurgusuz bazı çekim ekleri ise vurguyu kendilerinden önceki heceye atarlar. Vurguyu önceki heceye atan vurgusuz çekim ekleri aÅŸağıda sıralanmıştır: ·-n vasıta hâli eki: baharın, güzün, kışın, yazın. ·-la / -le eki: atla, babamla, bıçakla, çocukla, kalemle. ·-ca / -ce ve bunun geniÅŸlemiÅŸ ÅŸekli –casına / -cesine eki: açıkça, bence, güzelce, onca, yüzlerce; alçakçasına, aptalcasına, delicesine. ·Soru eki: bildi mi?, öğrenecekler mi? sevecek misiniz?; Ankara mı?, güzel mi?, kitap mı? ·-dir eki: akıllıdır, bilmiÅŸtir, gelecektir, geniÅŸtir, kısadır. ·KiÅŸi ekleri (Birinci ve üçüncü kiÅŸi emir ekleri dışında): geleceÄŸim, görmeliyim, güzelsin, kalkın, kalmışsınız, oturunuz, yazarım, yazasın, yorgunum. · -yor ÅŸimdiki zaman eki: alıyor, gülüyor, okuyor. ·BirleÅŸik çekimlerde kullanılan hikâye (-di), rivayet (-miÅŸ) ve ÅŸart (-sa) ekleri: baÅŸlardı, çalışırsak, gidermiÅŸ, giderse okurdum. -ken, -madan / -meden gibi bazı zarf-fiil ekleri de vurgusuzdur: almadan, baÅŸlarken, durmadan, giderken, uyumuÅŸken, yazacakken. -ınca ve -dıkça zarf-fiil eklerinde vurgu son hecede deÄŸildir: gittikçe, görünce, satınca, okudukça. Dilin yapısıyla doÄŸrudan doÄŸruya ilgili olan vurgu, yanlış hecede yapılırsa anlam karışıklığı ortaya çıkar. Yalnız kelimesinin yanlız ÅŸeklinde söylenmesi nasıl bir dil yanlışıysa, meselâ okuyan kelimesinin ilk hecesinin vurgulu söylenmesi de aynı derecede önemli, bir dil yanlışıdır. BaÅŸka millete mensup insanlardan Türkçeyi yeni öğrenenlerin Türkçedeki vurguları kendi dillerindeki gibi vurgulamalarında ve vurgunun yer deÄŸiÅŸtirmesiyle anlamlarını veya türlerini deÄŸiÅŸtiren kelimelerde bu durum açıkça görünür: bebek: küçük çocuk Bebek: İstanbul'da bir semt kurtuluÅŸ: kurtulma, istiklâl KurtuluÅŸ: Ankara'da bir semt kartal: bir kuÅŸ Kartal: İstanbul'da bir semt bayat: taze olmayan Bayat: OÄŸuzların bir boyu garson : isim Garson!: Hitap, ünlem yalnız: sıfat veya zarf yalnız: baÄŸlama edatı okuma: kıraat okuma: okumamaktan emir bıçakla: bıça klamaktan emir bıçakla: bıçak ile Türkçede asıl vurgu yanında ikinci derecede bir kelime vurgusu daha vardır: Kelimenin asıl vurgusu sonda ise, ikinci derecedeki vurgu ilk hecede; asıl vurgu ilk hecede ise, ikinci derecedeki vurgu son hecede bulunur: annemin, babamın, deminki, evdeki, KurtuluÅŸ. Türkçede vurgu bakımından en zayıf hece, orta hecedir. b) Grup vurgusu Kelime gruplarında hangi hecenin daha ÅŸiddetle vurgulanacağını gösterir. Bir kelime grubunu oluÅŸturan kelimelerden her birinin ayrı ayrı vurgusu olduÄŸu gibi, kelime grubunun da, kelime vurgusunun üstünde, kendine özgü bir vurgusu vardır. Grup vurgusu, grubu oluÅŸturan kelimelerdeki vurgulardan daha ÅŸiddetlidir. Türkçede grup vurgusu, yardımcı unsur olan (grubun başında yer alan) kelimenin vurgusunun bulunduÄŸu hecededir: beyaz kitap, otuz kalem, evdeki hesap, evin kapısı, masa örtüsü, yuvarlak masa, dilim dilim, gitgide, koÅŸa koÅŸa, çarçabuk, su hava ateÅŸ ve toprak, Ali ile Veli, Kızılırmak, Çanakkale, zikretmek, alay etmek, yapıvermek, Osman Bey, Mustafa Kemal PaÅŸa, Fahriye abla, OÄŸuz KaÄŸan, ey oÄŸul, on iki, güneÅŸe karşı, bunun için, yazı yazmak, okula gitmek, iÅŸten dönüş, yuvaya koÅŸan, kitap okuyarak. TONLAMA KonuÅŸma sırasında ses perdeleri arasında sürekli deÄŸiÅŸme olur. Bu perde deÄŸiÅŸikliÄŸi konuÅŸma sırasında seslerin farklı farklı tonlarda çıkmasını saÄŸlar. Duyguların veya düşüncelerin gereÄŸine göre bir uyum içinde, seslerin yükseltilip alçaltılmasına tonlama denir. Tonlama, konuÅŸmada tekdüzeliÄŸi önler, söyleyiÅŸe ahenk katar. KonuÅŸma sırasında duygularla ilgili olarak özel bir tonlama yapılmadığı zaman dilin doÄŸal tonlaması ortaya çıkar. Buna göre bildirme cümlelerinde sesin tonu cümlenin sonuna doÄŸru azalır; dilek cümlelerinde ise yükselir. Olumsuz cümlelerde, olumsuzluk edatı üzerinde sesin tonu yükselir. BirleÅŸik cümlelerde ise, yan cümlenin yüklemi yüksek tonlu söylenir. Ara cümlelerde tonlama yapılmaz. Åžu bayırlarda –ki vaktiyle baÄŸlardı- sesi dünyayı tutan bereket çaÄŸlardı. Atlar ÅŸahlanmalıdır, yaslar saklanmalıdır. Tonlamanın dile kazandırdığı anlam incelikleri sadece iÅŸitmeyle kavra*nabilir. Tonlama yazıda gösterilmez. Meselâ, anlaÅŸtık mı? kelimesi alçak, yüksek veya alaylı tonla söylenmesine göre memnuniyetten tehdide kadar çeÅŸitli anlamlar kazanır. Topluluk karşısındaki konuÅŸmalarda ve ÅŸiir okumada tonlamanın ayrı bir yeri vardır. Güzel bir ÅŸiir, vurgu ve tonlamaya dikkat edilmeden okunursa anlamından çok ÅŸeyler kaybedebilir. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
KELİME (SÖZCÜK) Cümlenin anlamlı en küçük birimlerine ya da tek başına anlamı olmadığı hâlde cümle içinde anlam kazanan anlatım birimlerine kelime denir. Kelime, insanlar arasında anlaÅŸmayı saÄŸlayan dilin anlamlı en küçük parçasıdır. Kelimelerin belirli bir düzen içerisinde bir araya getirilmesiyle anlaÅŸma saÄŸlanır. KELİMEDE ANLAM Kelimeler de dil gibi canlı varlıklardır. Sahip oldukları anlamların dışında zamanla yeni anlamlar kazanabildikleri gibi bir anlamda birkaç kelime de kullanılabilir. Bu özellikler hem kelimenin kendisine ait olabilir, hem de diÄŸer kelimelerle olan anlam iliÅŸkisini gösterebilir. Burada kelimelerin anlam özelliklerinin yanı sıra kelimeler arasındaki anlam iliÅŸkileri de karşımıza çıkmaktadır. Kelimeler tek baÅŸlarına anlamlı olabildikleri gibi cümlede veya söz içinde kullanılışlarına göre yeni anlamlar da kazanabilirler, aralarında anlamdaÅŸlık sesteÅŸlik gibi iliÅŸkiler de barındırabilirler. Anlam bakımından kelimeler ve kelimeler arasındaki anlam iliÅŸkileri ÅŸunlardır: A. ANLAM BAKIMINDAN KELİMELER Kelimelerin taşıdıkları anlamları maddeler hâlinde sıralayalım. 1. GERÇEK ANLAM (TEMEL ANLAM) Kelimelerin taşıdıkları ilk ve genel anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Kelimenin gerçek anlamı, herkesçe bilinen yaygın anlamıdır. Buna "temel anlam" da denir. Meselâ, “ağız” dendiÄŸinde akla ilk gelen, organ adıdır. “göz” kelimesi de öyle. SoÄŸuktan su boruları patlamış. Ayağında eski bir spor ayakkabı var. Biraz sonra toprak bir yola girdik. Kanadı kırık bir martı gördüm. SoÄŸuk sudan boÄŸazı ÅŸiÅŸmiÅŸti. Yataktan kalkarken başımı duvara çarptım. 2. YAN ANLAM Temel anlamıyla baÄŸlantılı olarak zamanla ortaya çıkan deÄŸiÅŸik anlamlara yan anlam denir. Sözcüğün gerçek anlamının dışında, ancak gerçek anlamıyla az çok yakınlık taşıyan yeni anlamlar kazanması yan anlamı oluÅŸturur. Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikle yakıştırma ve benzerlik ilgisi etkili olmaktadır. Meselâ “göz” dendiÄŸinde akla ilk gelen, kelimenin temel anlamı olan organ adıdır. Ama “iÄŸnenin gözü”, “çantanın gözü”, masanın gözü” tamlamalarındaki anlamlar benzetme yoluyla kazandırılmış yeni anlamlardır. Bunlara da yan anlam denir. Meselâ, “düşmek” kelimesi “Meyveler tek tek yere düştü” cümlesinde temel anlamda; “ÇocuÄŸun pantolonu düşüyordu”, “Bu yılın ilk karı düştü” ve “Kavakların gölgesi yola düştü” cümlelerinde yan anlamdadır. BeÅŸiktaÅŸ sırtlarına aÄŸaç dikiyorlar. (arka taraf) Gülün tomurcukları sabahleyin patlamış. Uçağın kanadı havada parçalanmış. Başı kırık bir çiviyi sökmeye uÄŸraşıyor. Bu dalda baÅŸarılı olabileceÄŸimi sanıyorum. Köprünün ayağına bomba koymuÅŸlar. SomutlaÅŸma ve soyutlaÅŸma: Dilimizde kelimeler sadece bir anlamda kullanılamaz. Yani bir kelime birden fazla yerde ve çok farklı anlamlarda kullanılabilir. Onun için somutlaÅŸma ve soyutlaÅŸma, dilimizdeki kelimeler için her zaman mümkündür. Somut anlamıyla “geçilen yer” demek olan “yol” kelimesi “yöntem, metot” anlamına gelerek soyutlaÅŸmıştır. Yakıştırmaca: Kendi adı olmayan ya da adı olduÄŸu hâlde bilinmeyen varlıklar çeÅŸitli özellikleri nedeniyle uygun olan kelimelerle adlandırılır. Buna yakıştırmaca denir. Uçağın kanadı, masanın gözü, ayakkabının burnu v.b. 3. MECAZ ANLAM Bir sözcüğün gerçek anlamından bütünüyle uzaklaÅŸarak kazandığı yeni anlama mecaz anlam denir. BaÅŸka bir deyiÅŸle bir kelimenin, gerçek anlamı dışında, baÅŸka bir kelimenin yerine kullanılması sonucu ortaya çıkan anlamdır. Bu kullanımda anlatımı renklendirmek ve kuvvetlendirmek esastır. Mecaz anlamda iki kelime bir yönüyle benzerlik ilgisi kurularak birbirine benzetilmiÅŸtir. Bu konuyu bir daha açmayacağım. Derdim çoktur, hangisine yanayım. Doktora boÅŸ gözlerle bakıyordu. Bu ÅŸarkıya bayılıyorum. Tatlı sözlerle babasının gönlünü aldı. Yakında savaÅŸ patlayacak. Mecaz anlamlar, benzetme ve ilgi yollarıyla yapılır. Benzetme yoluyla yapılanlardan biri istiaredir. İstiare açık ve kapalı olmak üzere ikiye ayrılır. Edebiyat dersinde söz sanatları arasında incelenir. EÄŸretileme ve deyim aktarması da denir. “Kurban olam, kurban olam BeÅŸikte yatan kuzuya” (açık istiare) “Tekerlekler yollara bir ÅŸeyle anlatıyor.” (kapalı istiare) İlgi yoluyla yapılanlara ad aktarması denir. Ad aktarmasında benzetme amacı olmaz. İç-dış, parça-bütün, neden-sonuç, sanatçı-yapıt, yer-insan, yer-olay gibi ilgiler vardır. AÅŸağıdaki cümleler ad aktarmasına örnektir. (ad aktarması ayrıca mecaz-ı mürsel adıyla söz sanatlarında da iÅŸlenir.) Dalgalan sen de ÅŸafaklar gibi ey nazlı hilâl Saçını kestir demedim mi? Bereket yağıyor; çiftçinin yüzü gülecek. Ayağını çıkarmadan girebilirsin. Bu olaylara Ankara sessiz kalıyor. Orhan Veli’yi okur musun? 4. DEYİMLER Deyim, en az iki kelimenin kalıplaÅŸarak yeni bir anlam kazanmasıyla oluÅŸan mecazlı sözlerdir. Kelimelerden biri veya her ikisi anlam kaybına uÄŸrar. Bu sözlerle gönlümü almış mı oldun? Kendi düşüncelerinde ayak diriyordu. KorktuÄŸu başına gelmiÅŸ, arabası bozulmuÅŸtu. Her gördüğüne dudak büküyordu. Senin yaptığın pire için yorgan yakmak. İki genç adam boÄŸaz boÄŸaza geldi. Olur olmaz konularla baÅŸ aÄŸrıtmayı seversin. Bu ÅŸekilde anlatırsanız aklı yatar. MatematiÄŸi aklım almıyor.. Öğrenciler, beni can kulağı ile dinliyordu. Hiçbir iÅŸte dikiÅŸ tutturamamıştı. Bizimkinin iyice çenesi düştü. Göze girmek için her ÅŸeyi yapıyor. İşin ağırlığın gözümüzü korkutmuÅŸtu. Bu soruya kafa yormanı istemiÅŸtim. Çocuk eli uzun biri, cüzdanımı almış. Burası çok ayak altı, ÅŸurada duralım. Deyimlerin özellikleri: a) Deyimler kalıplaÅŸmış sözlerdir. b) Sözcüklerin yerleri deÄŸiÅŸtirilemez, herhangi biri atılamaz, yerlerine baÅŸka kelimeler konulamaz. Meselâ "yüzün ak olsun" yerine "yüzün beyaz olsun" denilemez, "ocağına incir aÄŸacı dikmek" yerine "ocağına çam aÄŸacı dikmek" denilemez, "ayıkla pirincin taşını" yerine "ayıkla bulgurun taşını" denilemez, "dilinin altındaki baklayı çıkar" yerine "dilinin altındaki ÅŸekeri çıkar" denilemez, "tüyleri diken diken ol-" yerine "kılları diken diken ol-" denemez. Ama istisnalar yok deÄŸildir: “baÅŸ baÅŸa vermek” ve “kafa kafaya vermek” gibi. Araya baÅŸka kelimeler girebilir: “Başını derde sokmak” Başını son günlerde hep derde soktu. c) Deyimler kısa ve özlü anlatımlardır. Az sözle çok ÅŸey anlatırlar: “Çam sakızı çoban armaÄŸanı”, “dili çözül-”, “dilinde tüy bit-”, “dilini yut-” d) Deyimler en az iki sözcükten oluÅŸurlar. Bu özellik deyimi mecazdan ayırır. 1. Ya kelime öbeÄŸi ve mastar ÅŸeklinde olurlar: aÄŸzı açık, kulağı delik, eli uzun, kaÅŸla göz arasında, bulanık suda balık avla-, dikiÅŸ tutturama-, can kulağı ile dinle-, köprüleri at-, pire için yorgan yak-, piÅŸmiÅŸ aÅŸa su kat-, kafayı ye-, aklı alma-, akıntıya kürek çek-, aÄŸzı kulaklarına var-, bel baÄŸla-, çenesi düş-, göze gir-, dara düş-, 2. Ya da cümle ÅŸeklinde olurlar ki bunların bir kısmı gerçek olaylara yada öykücüklere dayanır. Yorgan gitti, kavga bitti. Dostlar alışveriÅŸte görsün, Atı alan Üsküdar'ı geçti, Tut kelin perçeminden, Dam üstünde saksaÄŸan, vur beline kazmayı, Kızım sana söylüyorum, gelinim sen alın. Ben diyorum hadımım, o soruyor kaç çocuÄŸun var?, Ne ÅŸiÅŸ yansın ne kebap. e) Deyimler özel anlamlı sözlerdir. Deyimler genel yargı bildirmezler. Deyimler bir kavramı belirtmek için bulunmuÅŸ sözlerdir. Öğütte bulunmazlar. Atasözleri ise genel anlamlı sözlerdir. Ders vermek, öğütte bulunmak için ortaya konulmuÅŸlardır. Deyimle atasözünü ayıran en önemli nitelik budur. Meselâ: "İşleyen demir ışıldar" atasözüdür. Çalışmanın önemini anlatmaktadır. Bu yargı dünyanın her yerindeki insan için geçerlidir. f) Deyimlerin çoÄŸunda kelimeler gerçek anlamından çıkarak mecaz anlam kazanmışlardır. Çantada keklik, aÄŸzı açık, kulağı delik, abayı yakmak, devede kulak, hapı yutmak, fol yok yumurta yok, hem nalına hem mıhına, ne ÅŸiÅŸ yansın ne kebap, ben diyorum hadımım, o soruyor kaç çocuÄŸun var? Bazı deyimler ise anlamlarından çıkmamışlardır: ÇoÄŸu gitti azı kaldı, ismi var cismi yok, adet yerini bulsun, Allah bana ben de sana, yükte hafif pahada ağır, özrü kabahatinden büyük, dosta düşmana karşı, iyi gün dostu, canı saÄŸ olsun .. g) Deyimler cümlenin öğesi olabilir, cümlede baÅŸka görevler de alabilir: Üzüntüsünden aÄŸzını bıçak açmıyordu. (Yüklem) Damarıma basmadan konuÅŸamaz mısın? (Zarf tümleci) Aslan payı ona düştü. (Özne, isim tamlaması) O, dik kafalı biridir. (sıfat tamlaması, sıfat) h) Kafiyeli deyimler de vardır: Ele verir talkımı, kendi yutar salkımı 5. TERİM ANLAM Bir bilim, sanat ya da meslek dalıyla ilgili bir kavramı karşılayan kelimelere terim denir. Terimlerin anlamları dar ve sınırlıdır. Örnek: "Ekvator" kelimesi tek bir anlama gelir ve tek bir nesneyi karşılar. Örnek: kök, mısra, muson. “yüklem, özne, kök, zarf”, dil bilgisi terimleri; “üçgen, daire, çap”, kelimeleri de geometri terimleridir. Terimler halkın söz varlığında yer almaz, ama halk aÄŸzında kullanılıp da sonradan terim özelliÄŸi kazanmış kelimeler vardır. Örnek: "Budala" kelimesi halkın söz varlığında aptal, anlayışsız, sersem anlamlarıyla kullanılır, fakat bu kelime psikolojide belli bir zeka seviyesine sahip anlamında kullanıldığında terimdir. Terimler, genellikle gerçek anlamıyla kullanılan sözlerdir. Terimlerin, mecaz anlamı, yan anlamı, deyim anlamı yoktur. BoÄŸaz’ı geçip Karadeniz’e ulaÅŸtık. Ayağı olmayan göllerde tuz oranı yüksek olur. AÄŸacın kökleri çok derinde. Üçgenin iç açıları toplamı 180’dir. 6. ARGO ANLAM Sadece belli bir topluluk ya da meslek tarafından kullanılan özel sözcüklerden oluÅŸan dile argo denir. Argo, dil içinde bir dil gibidir. Külhanbeylerinin anlaÅŸma vasıtası da denebilir. Küfürle karıştırılmamalıdır. Argonun varlık sebebi kolay ve çekici anlatımı yakalama isteÄŸidir. Åžekil ev anlamda ölçüsüzlük ve mübalâğa esastır. Bağımsız ve sorumsuz yaÅŸayışın dilidir de denebilir. Dışa dönüklük, boÅŸalma, rahatlama argoda sınırsızdır. Her ÅŸeye küfür kelimeleri kullanmadan küfredilir. “Canına yandığımın dünyası” gibi aklına tükürmek: birinin düşüncesini beÄŸenmemek mektep çocuÄŸu: acemi, toy zokayı yutmak: aldatılıp zarara sokulmak yutmak: iyice eksiksiz olarak öğrenmek arakçı: hırsız bal kabağı: aptal, beyinsiz çakmak: sınıfta kalmak 7. SOYUT ANLAM BeÅŸ duyu organından biriyle algılanamayan, maddesi olmayan, varlıkları inançla ve his ile bilinen kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere soyut kelimeler denir; bu kelimelerin gösterdiÄŸi anlam özelliklerine de soyut anlam denir. Hayal, rüya, düşünce, menfaat, sevgi, korku, güzellik... 8. SOMUT ANLAM BeÅŸ duyu organında biriyle algılanabilen, maddesi olan kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere somut kelimeler denir; bu kelimelerin gösterdiÄŸi anlam özelliklerine de somut anlam denir. AÄŸaç, taÅŸ, ev, mavi, soÄŸuk, su, masa, yol, yürümek, koÅŸmak... Soyut anlamlı kelimeler mecazlı kullanılarak somuta aktarılabilir. “Yazınızda kuru bir anlatım görüyorum.” “Adam yıldızlara basa basa yürüyordu.” |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
B. KELİMELER ARASINDAKİ ANLAM İLİŞKİLERİ
1. EÅž ANLAMLI KELİMELER Yazılış ve okunuÅŸ bakımından farklı fakat anlamca aynı olan kelimelerdir. Bu tür kelimeler birbirlerinin yerini tutabilir. AnlamdaÅŸ kelimelerin birisi genelde yabancı kökenlidir. kıymet - deÄŸer cevap - yanıt sene - yıl medeniyet - uygarlık imkân - olanak acele - ivedi zelzele - deprem yoksul - fakir misafir - konuk sınav - imtihan yöntem - metot mesele - sorun fiil - eylem kelime - sözcük vasıta - araç ... Fakat bazı durumlarda anlamdaÅŸ kelimeler birbirinin yerini tutamaz: “kara bahtlı” kelime grubunda “kara” kelimesinin yerine “siyah” kelimesini kullanamazsınız. Çünkü iki kelimenin (kökeni ne olursa olsun) anlamdaÅŸ veya yakın anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliÄŸini taşımaları gerekir. Türkçe kelimeler arasında da eÅŸ anlamlılık olabilir: deprem-yer sarsıntısı-zelzele, kimi zaman-ara sıra-zaman zaman-arada bir-bazen 2. YAKIN ANLAMLI KELİMELER Yazılışı ve okunuÅŸu farklı olan, anlamdaÅŸ gibi göründüğü hâlde birbirinin yerini tamamen tutamayan, yani aralarında anlam ayrıntısı bulunan kelimelerdir. Bunlar çoÄŸunlukla Türkçe kelimelerdir. göndermek-yollamak, bezmek-bıkmak-usanmak, dilemek-istemek, çevirmek-döndürmek, söylemek-demek-konuÅŸmak, eÅŸ-dost, hısım-akraba, bakmak-seyretmek, KardeÅŸim sana küsmüş. KardeÅŸim sana kırılmış. KardeÅŸim sana gücenmiÅŸ. KardeÅŸim sana darılmış. Birinci cümlede bir "kesinlik ve aşırılık" anlamı, ikinci cümlede bir "esneklik, hatta hoÅŸgörü" anlamı, üçüncü cümlede "üzülmek" anlamı, dördüncü cümlede "gücenip görüşmez olmak" anlamı vardır. Ben her sorunla baÅŸa çıkarım. (baÅŸ etmek) Bu kadar yürekten çağırma beni. (candan) Davranışları hiçbir zaman içtenlikli deÄŸildi. (yürekten, candan) Yaptığı iÅŸi önemsemiyordu. (özen göstermiyordu.) 3. ZIT ANLAMLI KELİMELER Anlamca birbirinin karşıtı olan kelimelerdir. Siyah-beyaz, uzun-kısa, aÅŸağı-yukarı, ileri-geri, var-yok, gelmek-gitmek, Tüm kelimelerin zıt anlamlısı yoktur. Eylemlerde de durum aynıdır. Bir eylemin olumsuzu o eylemin karşıtı satılmaz. “sevinmek” karşıtı sevinmemek deÄŸil “üzülmek”tir. Kelimeler arasındaki karşıtlık cümledeki kullanıma göre deÄŸiÅŸir. “doÄŸru” kelimesinin zıt anlamlısı bir cümlede “eÄŸri” olurken, diÄŸerinde “yanlış” olabilir. İki kelimenin (kökeni ne olursa olsun) anlamdaÅŸ, yakın anlamlı veya zıt anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliÄŸini taşımaları gerekir. Meselâ, siyah ile beyaz, ancak ikisi de gerçek (temel) anlamda oldukları zaman zıt anlamlı olurlar. Hafif olmayan anlamındaki “ağır” kelimesinin ağır olmayan anlamındaki “hafif”le zıt anlamlı olabilmesi için ikisinin de gerçek (temel) anlamda kullanılması gerekir. 4. EÅž SESLİ KELİMELER Yazılışı ve okunuÅŸu aynı olduÄŸu hâlde anlamları farklı olan kelimelerdir. Bunlar yalın hâlde olabildikleri gibi ek almış hâlde de olabilirler. Åžiirde cinas olarak kullanılır ve cinaslı kafiye yapılır. Gül: 1. çiçek, 2. gülmekten emir Kır: 1. kırsal alan, 2. kırmaktan emir, 3. beyaz Yazma: 1. baÅŸ örtüsü, 2. yazmaktan olumsuz emir, 3. yazma iÅŸi Ek almış kelimelerle, ek almış ve almamış kelimeler arasında da eÅŸ seslilik söz konusudur. Bu ekler görevce farklı ekler de olabilir: Siyah anlamındaki “kara” ile “kar-a” (-a: yönelme hâl eki) gibi “Oyuncakları olmuÅŸ çocukların kurÅŸunlar” “Zalimler her saat taze fidanları kurÅŸunlar” Neden kondun a bülbül kapımdaki asmaya Ben yarimden vazgeçmem götürseler asmaya “hala” ve “hâlâ”, “kar” ve “kâr”, “adet” ve “âdet” kelimeleri eÅŸ sesli deÄŸildir. OkunuÅŸları ve anlamları farklıdır. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
DOLAYLAMA
Bir sözcüğü birden fazla sözcükle ifade etmeye dolaylama denir. Dolaylamaların temelinde halkın benimsemesi vardır. ÖrneÄŸin bizler nasıl oluÅŸtuÄŸuna pek bakmadan “aslan” için “ormanların kralı” deriz. Çünkü insanlar arasında bu, öyle benimsenmiÅŸ, kabul görmüştür. Kaleci : File bekçisi Turizm : Bacasız sanayi Kömür : Kara elmas... YANSIMA SÖZCÜKLER DoÄŸada duyulan seslerin taklit edilmesiyle oluÅŸan sözcüklere yansıma denir. “Suyun şırıltısı insanı dinlendirir.” “Kedinin acı miyavlaması ile uyandım.” “Åžu cızırtıyı durdurun artık.” cümlelerindeki altı çizil sözcükler birer yansımadır. Çünkü bu sesleri biz doÄŸada duyuyoruz. İKİLEME Sözün anlamını pekiÅŸtirmek, onu zenginleÅŸtirmek ya da deÄŸiÅŸik anlam ilgileri oluÅŸturmak için iki sözün bir araya getirilmesiyle oluÅŸan söz öbeklerine ikileme denir. İkilemeler aynı sözcüğün tekrarıyla, yakın anlamlı sözcüklerin tekrarıyla, karşıt anlamlı sözcüklerin tekrarıyla, biri anlamlı biri anlamsız sözcüklerle yapılabilir. “Adam acı acı güldü.” cümlesinde ikileme aynı sözcüğün tekrarı ile, “Yalan yanlış sözlerle bizi oyalamışlardı.” cümlesinde yakın anlamlı sözcüklerin bir arada kullanılması ile, “Gece gündüz çalışıyordu.” cümlesinde karşıt anlamlı sözcüklerin bir arada kullanılması ile, “Lütfen saçma sapan konuÅŸma.” cümlesinde ikileme biri anlamlı, biri anlamsız sözcüklerin birlikte kullanılması ile oluÅŸmuÅŸtur. AD AKTARMASI Benzetme ilgisi kurmadan bir sözün, baÅŸka bir sözün yerine kullanılmasına ad aktarması denir. “Seni ÅŸirketten aradılar.” cümlesinde “ÅŸirket” sözcüğünde ad aktarması vardır. Burada ÅŸirkette görevli birinin, örneÄŸin sekreterin araması söz konusudur. Ama cümlede “ÅŸirketten” sözü ile genel söylenip, özel anlam anlatılmak istenmiÅŸtir. “Ben ortaokulda Akif'i çok okudum.” cümlesinde “Akif” sözü ile Mehmet Akif'in ÅŸiirleri kastedilmiÅŸtir. “Öğretmen içeri girince sınıf ayaÄŸa kalktı.” cümlesinde “sınıf” sözcüğünde ad aktarması vardır. Bu cümlede “sınıf” ile anlatılmak isten “öğrenciler”dir. Dış söylenerek iç kastedilmiÅŸtir. “Batı teknolojide bizden ileridir.” “Türkiye sizinle gurur duyuyor.” “Soba yanınca oda ısındı.” cümlelerindeki altı çizili sözcüklerde ad aktarması söz konusudur. ATASÖZÜ Bir deneyimi, birikimi aktarırken deÄŸer yargısı oluÅŸturan ve deÄŸer yargılarını yaÅŸatan, akılda kalıcı, özlü sözlerdir.Bir toplumun derin manevi, tarihsel ve mitoloji bilgilerini birleÅŸtirirler. Bazı özellikleri ise ; - KalıplaÅŸmış sözlerdir. - Sözlerin yeri deÄŸiÅŸtirlemez ,baÅŸka söz kullanılamaz. - Kısa ve öz olmalıdır. Az sözle çok ÅŸey ifade etmelidir. - Genellikle tek cümleden bazen de iki cümleden ibarettir. - Atasözlerinin kimileri doÄŸrudan doÄŸruya öğüt vericidir. - Atasözlerinin mecazi anlamları vardır.Kimisinde ise mecaz yoktur,doÄŸrudan sözlerdir. - DiÄŸer anonim halk edebiyatı ürünlerinde olduÄŸu gibi atasözlerinin de,ilk söyleyeni zamanla unutulmuÅŸtur. - Atasözleri ulusların çok deÄŸiÅŸik dönemlerinde söylenmiÅŸ sözlerdir. Bunun için de bazılarının söylenmiÅŸ oldukları döneme göre çok doÄŸru sözler olabilmelerine karşın günümüzde ya da gelecekte doÄŸrulukları tartışılabilecektir. Bazı örnekler : * Acı patlıcanı kırağı çalmaz. * Görünen köy kılavuz istemez. * Harman yel ile, düğün el ile olur. * Saç sefadan tırnak cefadan uzar * Yazın başı piÅŸenin,kışın aşı piÅŸer * Zahmetsiz rahmet olmaz. ÖZDEYİŞ (VECİZE) Söyleyeni belli, kısa, anlamlı sözdür. Bireysel ya da toplumsal bir ilke, bir görüş, bir kanıyı en kısa yoldan anlatır. YaÅŸam deneyimine ve gözleme dayanır. Bazı örnekler: * Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. (Mustafa Kemal ATATÜRK) * Bir ülkenin geleceÄŸi o ülke insanlarının göreceÄŸi eÄŸitime baÄŸlıdır. (Albert Einstein) *İyiliÄŸe gücün yetmezse, kötülük etme. (Aristo) *En tehlikeli insanlar yarı deliler ve yarım akıllılardır. (Goethe) *Fenalıkların ilki ve en büyüğü, haksızlıkların cezasız kalmasıdır. (Eflatun) |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
SÖZCÜK TÜRLERİ Sözcükler tür bakımından temelde iki ana gruba ve sekiz ayrı türe ayrılır: a. İsim soylu sözcükler: İsim,sıfat,zamir,zarf,edat,bağlaç ve ünlemler b. Fiiler soylu sözcükler: Fiiller İSİM (AD) Varlıkları,kavramları karşılayan sözcüklerdir. İsimlerle,karşıladıkları kavram ve nesneler arasında çok sıkı bir ilgi vardır.Bunlar daima birbirlerini çağrıştır. Örneğin; "kitap" sözü aklımızda hemen varlık olarak "kitap" nesnesini canlandırır ya da bir kitabı gördüğümüzde zihnimize hemen onu karşılayan isim gelir. Kavramlar için ise bu kadar belirgin bir ilişki varlığını söyleyemeyiz. Örneğin "dert" dendiğinde aklımızda bir nesne canlanmaz; ancak bunun insanı sıkıntıya sokan bir durum olduğu zihnimizde belirir. İsim çeşitleri ise şu şekildedir: A. Varlıklara Verilişlerine Göre İsimler 1. CİNS İSİM Aynı türden varlıkları karşılayan isimlerdir.Bu varlıkların benzerleri etrafta çoktur. Cins isimlerin ilk harfleri büyük harflerle yazılmaz. Örn.; "Çiçek,okul,kitap,silgi ..." v.s. 2. ÖZEL İSİM Tek olan,tam bir benzeri bulunmayan varlıkları karşılayan isimlerdir. Ankara, Kayseri, Adıyaman gibi yer adları, Hatice, Sultan, Recep gibi kişi adları, Türkiye, İtalya, Sudan gibi ülke adları, Günün Ötesi, Kiralık Konak, Türk Edebiyatı, Hürriyet gibi kitap, dergi, gazete adları, Bilkent Üniversitesi, Yeşilay, Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi kurum adları, İngilizce, Türkçe, Rusça gibi dil adları, Boncuk, Tekir, Yumak gibi hayvanlara verilen adlar özel isimdir, başharfleri büyük harf olarak yazılır. B. Varlıkların Sayılarına Göre İsimler 1. TEKİL İSİM Sayıca tek bir varlığı karşılayan isimlere tekil isim denir. Bunlar; "kitap, çocuk, şiir, bilgisayar ..." gibi bir varlığı karşılayan isimlerdir. 2.ÇOĞUL İSİM Sayıca birden çok varlığı karşılayan isimlerdir. Çoğul isimler, "-ler, -lar" eki getirilerek yapılır. "Kitaplar, çocuklar, şiirler, bilgisayarlar ..." 3.TOPLULUK İSMİ Yapıca tekil olduğu halde, yani çoğul eki almadığı halde birden çok varlığı karşılayan isimlere topluluk ismi denir . "Toplum, halk, millet, ordu, bölük, sürü ..." sözcükleri birer topluluk adıdır. Topluluk isimleri de çoğul eki alabilir. Bu durumda grupların çoğulu bildirilmiş olur. Örn.; "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz!" cümlesinde "ordu" topluluk ismi çoğul eki almıştır.Burada ordunun birden fazla olduğu anlatılmak istenmiştir. C. Varlıkların Oluşlarına Göre İsimler 1.SOMUT (MADDE) İSİM Duyu organlarımız ile algılanan isimlere somut isim denir. "Kitap,masa,insan,ışık ..." isimleri, beş duyumuzdan biri ile algılanan somut isimlerdir. 2.SOYUT (MANA) İSİM Duyu organlarımız ile algılanamayan, ama varlığına inandığımız isimleridir. "Neşe, özlem, sevgi, korku ..." isimleri, duyu organımız ile algılanamayan soyut isimlerdir. D. Yapıları Bakımından İsimler 1. BASİT İSİM Yapım eki almamış kök halindeki isimlerdir. "Masa,sıra,televizyon,kalem,defter,anne ..." 2. TÜREMİŞ İSİM İsim yada fiil kökünden yapım ekiyle elde edilen yeni,anlamlı isimlerdir. Türemiş bir iismle o ismin kökü arasında mutlaka anlam bağlantısı vardır. "Kulaklık,gözlükçü,sevgi,yolcu,görev,kitapç ı,t uzlu k,evsiz,Türkçe ... 3. BİRLEŞİK İSİM - En az iki sözcükten oluşurlar. - Sözcükler temel anlamlarını yitirip,birlikte yeni bir anlam kazanırlar. - Sözcüklerin türleri ne olursa olsun mutlaka bir ismi karşılar. - Her zaman bitişik yazılırlar. "Biçerdöver, dedikodu, uçaksavar, sivrisinek,eczane, ateşböceği, sütlaç ..." NOT: sütlaç => sütlü + aş "sütlü" kelimesinde süt sıfattır ve "ü" harfi ses düşmesine uğrar. "aş" ise isimdir ve "ş" "ç" ye dönüşür. Aynı şekilde ; eczane => ecza + hane "ecza" kelimesi isimdir, "hane" kelimesinde ki "h" harfi ise ses düşmesine uğramıştır. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
EKLER ve SÖZCÜK YAPISI
I. EKLER Sözcüklerin kök veya gövdelerine gelerek onların cümledeki görevlerini belirleyen, onlara deÄŸiÅŸik anlamlar katan ya da onlardan yeni sözcükler türeten ses veya ses birleÅŸimlerine ek (takı) denir. Ekler çekim eki ve yapım eki olmak üzere temelde ikiye ayrılır. A. ÇEKİM EKLERİ Çekim ekleri fiil çekim ekleri ve isim çekim ekleri olmak üzere ikiye ayrılır. Fiil çekim eklerini “fiiler” konusunda gördüğümüz için burada sadece isim çekim eklerine deÄŸineceÄŸiz. Åžimdi isim çekim eklerini anlamlarıyla görelim. İSİM ÇEKİM EKLERİ İsim soylu sözcüklere gelerek onlara cümlede görev ve anlam kazandıran eklerdir. 1. Çokluk Eki Asıl iÅŸlevi isimlerin sayı bakımından çokluÄŸunu bildirmektir. "Okullar, evler, insanlar, çiçekler, sular..." Çokluk eki, bu iÅŸlevinin dışında eklendiÄŸi sözcüğe deÄŸiÅŸik anlamlar da kazandırır. “Türkler köklü milletlerdendir.” cümlesine “millet” anlamı, “BeÅŸ yaÅŸlarında bir çocuÄŸu var.” cümlesine “yaklaşık” anlamı, “Bu akÅŸam Bülent Beyler bize gelecekler.” cümlesine “aile” anlamı, “AkÅŸamları erken yatmayı severim.” cümlesine “her” anlamı katmıştır. 2. Hâl (Durum) Ekleri İsim soylu sözcüklere gelerek onların yüklemle ya da diÄŸer sözcüklerle ilgilerini saÄŸlayan eklerdir. a. - i hâl eki (belirtme hâli) : İsimlere getirilen “-ı, -i, -u, -ü” ekidir. “Ses - i duydum.” “Okul - u bitirdim.” cümlelerinde kullanılan eklerdir. Fiilin neyi etkilediÄŸini gösterir. Fiile sorulan “kimi, neyi” sorularına cevap verir. b. - e hâl eki (yönelme hâli) : İsme getirilen “-a, -e” hâl ekidir. “Okula dün gitmedim.” cümlesinde yer bildirir. “AkÅŸama size geleceÄŸiz.” cümlesinde zaman bildirir; zarf yapar. c. - de hâl eki (bulunma hâli) : İsme getirilen “-da, -de, -ta, -te” ekidir. “Durakta otobüs bekliyor.” cümlesinde yer bildirir. “İki saattir ayakta duruyor.” cümlesinde durum bildirerek zarf yapmış. “BeÅŸte gidelim sinemaya.” cümlesinde zaman bildirerek zarf yapmış. “Onlar sanatın gözde kiÅŸileridir.” cümlesinde eklendiÄŸi sözcüğün anlamını deÄŸiÅŸtirmiÅŸ ve sıfat yapmış. “-de” hâl eki bu durumda yapım eki olmuÅŸtur. “Tarlada adam boyunda mısırlar vardı.” cümlesinde sıfat yapmış ancak yapım eki olmamıştır. d. - den hâli (çıkma durumu) : İsme getirilen “-dan, -den, -tan, -ten” ekidir. “Dükkândan az önce çıktı.” cümlesinde yer bildirmiÅŸ. “İzmir'e akÅŸamdan gidelim.” cümlesinde zaman bildirmiÅŸ. “Sıradan kitaplar sana bir ÅŸey kazandırmaz.” cümlesinde eklendiÄŸi sözcüğün anlamını deÄŸiÅŸtirerek sıfat yapmış ve yapım eki olmuÅŸ. “Kitaptan daha iyi dost olur mu?” cümlesinde karşılaÅŸtırma bildirmiÅŸ. “Hastalandığından okula gelememiÅŸ.” cümlesinde neden bildirmiÅŸ. e. Yalın hâli : İsimlerin hâl eki almamış ÅŸeklidir. İsimler hâl ekleri dışındaki çekim eklerini aldıklarında yalın hâlden çıkmaz. “Çiçek, evler, okulumuz, kitap, aÄŸaç...” 3. EÅŸitlik Eki İsim soylu sözcüklere gelip onlara deÄŸiÅŸik anlamlar katan ve anlama baÄŸlı olarak onları sıfat, zarf yapan - ce , -ca (-çe, -ça) ekleridir. “Böyle çocukça davranmamalısın.” (benzerlik) “Ailece tatile gittik.” (topluluk, birlikte) “Benden boyca uzunsun”. (karşılaÅŸtırma, bakımından) “Bence sen de haklısın.” (görelik, kanaat) “Masraflarınız ÅŸirketimizce karşılanacak.” (tarafından) 4. İyelik Eki EklendiÄŸi ismin bir ÅŸahsa ya da nesneye ait olduÄŸunu gösteren ektir. Aitlik ilgisini, kendinden önceki bir sözcüğe ya da söz öbeÄŸine baÄŸlayarak bildirir. Altı ÅŸahsa göre çekimlenir. (benim)_____defter - im___-_silgi - m (senin)___-__defter - in___-__silgi - n (onun)______defter - i______-silgi - si (bizim)____--defter - imiz_-_--silgi - miz (sizin)--------defter - iniz------silgi - niz (onların)------defter - leri -----silgi - leri İyelik eklerini benzer eklerle karıştırmamak gerekir. ÖrneÄŸin iyilik üçüncü tekil kiÅŸi eki ile belirtme hâli eki karıştırılabilir. “Ev- i yeni aldık.” (o evi) “Ev- i çok büyükmüş.” (onun evi) Bu iki sözcükte de “-i” eki var. Hangisi iyelik, hangisi hâl anlamak için ÅŸu soruyu sorabiliriz: “Kimin evi?” Bu soruyu sorduÄŸumuzda ikinci cümlenin cevap verdiÄŸini ve “Onun evi büyükmüş.” ÅŸeklinde söylenebildiÄŸini görüyoruz. Öyleyse “-i” eki ikinci cümlede iyelik eki, birinci cümlede ise “Neyi aldık?” sorusuna cevap verdiÄŸinden “-i” hâl eki olarak kullanılmıştır. Ayrıca “-i” eki almış sözcüğün başına “onun” sözcüğü getirerek de bunu anlayabiliriz. (Onun) “Ev - i yeni aldık.” olmuyor, ama (Onun) “Ev - i çok büyükmüş.” oluyor. Demek ki ikinci cümledeki “-i” eki, iyelik ekidir. 5. İlgi Ekleri İyelik ekiyle çok sıkı biçimde ilgisi olan bir ektir. EklendiÄŸi isme ait olan baÅŸka bir sözün varlığını gösterir. BaÄŸlı olduÄŸu isim ilgi ekli isimden sonra gelir. Ben - im = kitabım Sen - in = kitabın O - nun = kitabı Biz - im = kitabımız Siz - in = kitabınız Onlar - ın =kitapları B. YAPIM EKLERİ İsim ve fiillerin kök veya gövdelerine gelerek onlardan baÅŸka isim ya da fiil türeten eklerdir. Burada kök sözünü de açıklamakta fayda var. Kök Bir sözcüğün anlamı ve yapısı bozulmadan parçalanamayan en küçük parçasıdır. Köklerde yapım eki bulunmaz, ancak çekim eki bulunabilir. ÖrneÄŸin; “AÄŸaçlarımız” sözcüğünde “aÄŸaç”, sözcüğün, anlamlı ve parçalanamayan en küçük parçasıdır. “lar” çokluk ekidir; yani isim çekim ekidir. “-(ı)-mız” eki iyelik ekidir; yani isim çekim ekidir. Öyleyse bu sözcük yapım eki almamıştır, kök hâlindedir. Kökler iki türde bulunur: İsim kökleri ve fiil kökleri. “Baktı” sözcüğündeki kök “bak-” fiil kökü; “tuzluk” sözcüğünün kökü olan “tuz” isim köküdür. Sözcüğün köküyle, ek aldıktan sonraki ÅŸekli arasında mutlaka bir anlam ilgisi olmalıdır. “Balıkçılık” kelimesinin ek ve köklerine “balık-çı-lık” ÅŸeklinde ayrılır. Yoksa “balık” kelimesi bölünüp de köküne “bal” denemez. Çünkü “bal” kelimesi ile “balık” kelimesi arasında anlamca baÄŸlantı yoktur. Sözcüğün yapım eki aldıktan sonraki durumuna gövde denir. Bir sözcük birden çok yapım eki alabilir. İlk yapım eki köke diÄŸerleri gövdeye eklenir. Çekim Ekiyle Yapım Ekinin Farkları Çekim ekleri eklendiÄŸi sözcüğün anlamında bir deÄŸiÅŸiklik yapmaz; yapım ekleri ise anlamı, köke baÄŸlı olmak ÅŸartıyla, deÄŸiÅŸtirir. ÖrneÄŸin; “Kitabı aradım.” cümlesindeki “kitaözcüğü “sayfalardan oluÅŸan ve okunan nesne” anlamındadır. “-i” hâl ekini alarak “kitabı” ÅŸekline geldiÄŸinde de anlamı deÄŸiÅŸmemektedir. “Kitapçı aradım.” cümlesinde ise “sayfalardan oluÅŸan ve okunan nesne” olan “kitap” sözcüğü “-cı” yapım ekini alarak bu anlamını yitirmiÅŸ, “kitap satılan yer” anlamına gelmiÅŸtir. Yani “kitap”la bir anlam ilgisi vardır; ama yeni bir sözcük oluÅŸmuÅŸtur. Çekim ekleri bir sözcüğe yapım ekinden sonra eklenir. Yani önce yapım ekleri, sonra çekim ekleri gelir. İstisnaları olsa da bu genel bir kuraldır. Ek ve kök hakkındaki bu genel bilgilerden sonra ÅŸimdi eklerin önemlileri üzerinde durabiliriz. 1. İsimden İsim Yapan Ekler İsim kök veya gövdelerine gelerek onlardan yeni isimler türeten eklerdir. Ancak bu sözcükler sıfat, zarf gibi görevlerde de kullanılabilir. “Kiralık ev vardır. “Sulu yemeleri çok sever.” “İşsiz insanlara yardımcı oluyordu.” “Büyüyünce futbolcu olacakmış” “Sınıflara üçer kiÅŸi alalım.” 2. İsimden Fiil Yapan Ekler İsim kök veya gövdelerine gelerek onlardan fiil türeten eklerdir. “Bahçedeki çiçekleri suladı.” “Hastamız nihayet düzeldi.” “Arabanın çamurluÄŸu eÄŸrildi.” “Dudağın kanamış.” “ÇocuÄŸunu görünce gözleri yaÅŸardı.” “Kulağına ne fısıldadı?” “Bugün çok geciktin” “Sonbaharda yapraklar sararır.” 3. Fiilden İsim Yapan Ekler Fiil kök veya gövdelerine gelerek onlardan isim türeten eklerdir. Bunlar da cümlede sıfat, zarf görevlerinde kullanılabilir. “Otobüs durakları yenileniyor.” “Ders çalışmak için istek gerekir.” “Asırlardır bir yığın dertle uÄŸraşıyoruz.” “Evrenin mayası sevgi deÄŸil midir?” “Senin alıngan olduÄŸunu unutmuÅŸum.” “Dalgıçlar batan gemiyi arıyor.” “Okuyucu eserin kalitesini bilir.” “Yazı yazmakta ustalaÅŸmıştı.” “Artık elektriklerde kesinti olmayacak.” “Bu daÄŸlar arsında geçit var mı?” 4. Fiilden Fiil Yapan Ekler Fiil kök veya gövdelerine gelerek onlardan yeni fiiller türeten eklerdir. “Masadan düşen vazo kırıldı.” “KurÅŸun sesiyle ortalık karıştı.” “İnÅŸaatı iki yılda bitirdi.” “Küçük köpek, konuklara saldırdı.” “Bakkaldan kendine gazete aldırttı.” “Bahçedeki çiçekleri koparmışlar.” “Savcı bütün dosyaları inceletti.” |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
İSİM TAMLAMALARI Bir ismin aitlik ilgisi bakımından daha belirli hale gelmesi için başka bir isim tarafından tamlanmasıyla meydana gelen söz öbeğine isim tamlaması denir. Belli kuralar dahilinde en az iki sözcük bir araya gelerek isim tamlamasını oluşturur. İsim tamlamaları "tamlayan ve tamlanan" olmak üzere iki unsurdan oluşur. Tamlayan birinci sözcük, tamlanan ise ikinci sözcüktür.İsim tamlamalarının tamlayanında ilgi, tamlananında ise iyelik eki vardır. 1. BELİRTİLİ İSİM TAMLAMASI Tamlayanın ilgi, tamlananın iyelik eki aldığı tamlamalardır. Her iki unsuru da ek olarak oluşturulan bu tür tamlamalarda kuvvetli bir aitlik ilgisi vardır. "Evin kapısı açık kalmış." cümlesindeki "evin kapısı" söz öbei belirtili isim tamlamasıdır. Görüldüğü gibi, her iki sözcük de ek almıştır.Bu tamlamada iki sözcük arasındaki kuvvetli bir ilişki kendini göstermektedir. Belirtili isim tamlamalarında tamlayan ile tamlanan arasına başka sözcükler girebilir. "Kerem'in mavi gömleği güzelmiş." cümlesinde araya "mavi" sıfatı girmiştir. "-den" hal eki tamlayanda kullanılan ilgi ekinin yerine geçerek belirtili isim tamlaması kurulabilir. "Resimlerin birini de ben alayım." cümlesindeki "resimlerin biri" sözü belirtili isim tamlamasıdır. Biz bunu "resimlerden birini" biçiminde de söyleyebiliriz. Yani sadece tamlayan eki "-in" yerine, aynı işlevi gören "-den" hal ekini getirmiş oluyoruz. Belirtili isim tamlamalarında bir tamlayan birden fazla tamlanana bağlanabileceği gibi, bir tamlanan birden fazla tamlayana da bağlanabilir. "Evin bahçesi, odaları, mutfağı o kadar geniş ki ..." cümlesinde "evin" tamlayan; "bahçesi, odaları, mutfağı" sözcükleri de tamlanandır. 2.BELİRTİSİZ İSİM TAMLAMASI Tamlayanın ilgi eki almayıp tamlananın iyelik eki aldığı tamlamalardır. Bu tür tamlamalarda bir ismin başka bir isme aitliğinden çok bir nesne ya da kavram ismi oluşturmak esastır. "Çocuğun elbisesini alacağız." cümlesinde "çocuğun elbisesi" tamlaması belirtilidir.Bu tamlamada belli bir çocuğa ait elbiseden söz edilmektedir. Biz bu tamlamayı; "Çocuk elbisesi alacağız." şeklinde söylersek yani "-nın" ekini kaldırırsak tamlama belirtisiz olur. Bu durumda belli bir kişiye ait elbiseden değil,genel bir elbise çeşidinden "çocuk elbisesi" nden söz etmiş oluruz. Belirtisiz isim tamlamalarında tamlayan tamlananın neden yapıldığını,neye benzediğini bildirebilir. "Lahana turşusu" , "Erik hoşafı" , "Bulgur pilavı" Bu tamlamalarda tamlayan tamlananın neyden yapıldığını bildirir. "Deve kuşu" , "Kılıç balığı" , "Küpe çiçeği" Bu tamlamalarda ise tamlayan tamlananın neye benzediğini bildirir. 3. TAKISIZ İSİM TAMLAMASI Tamlayanı ve tamlananı ek almamış olan isim tamlamalarıdır. Takısız isim tamlamalarında her iki unsur da ilgi ve iyelik eklerini almaz. Bu tamlamalar iki grupta incelenir. a)Bir şeyin neyden yapıldığını gösterir. "Boynunda altın kolye vardı." cümlesindeki "altın kolye" sözü kolyenin neyden yapıldığını gösterir. "Cam vazo,çelik tencere,deri mont ..." tamlamaları da bunlara örnektir. b)Bir şeyin neye benzediğini bildirir. "Altın saçları rüzgarda dalgalanır." cümlesinde "altın saç" takısız isim tamlamasıdır. bu tamlamada "saçlar" altına benzetilmiştir. "Gül yanak, zeytin göz,tilki Rıfkı ..." gibi tamlamalar takısız isim tamlamasıdır. 4.ZİNCİRLEME İSİM TAMLAMASI Tamlayan,tamlananın veya her ikisinin kendi içinde başka bir isim tamlaması olduğu söz öbekleridir. Zincirleme isim tamlamaları en az üç ismin bir araya gelmesi ile oluşur. "Macera romanlarının okuyucusu çoktur" cümlesinde "macera romanları" belirtisiz isim tamlamasıdır. Bu tamlamaya "-nın" eklenmiş ve tamlama "okuyucusu" tamlananına bağlanmış. Böylece iki tamlama iç içe girmiş ve zincirleme isim tamlaması olmuştur. macera romanları -nın okuyucusu tamlayan tamlanan _____tamlanan "Saka kuşunun ötüşü çok hoştu." cümlesinde "saka kuşunun ötüşü" üç isimden oluşan zincirleme isim tamlamasıdır.Tamlayan "saka kuşu", tamlanan ise "ötüşü" sözcüğüdür. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
SIFAT (ÖN AD)
İsimleri niteleyen ya da belirten sözcüklere sıfat denir. Sıfatların varlığı isimlere bağlıdır.Bu nedenle sıfatlar tek başına kullanılmaz.Bu açıdan sıfatlar tamlama olarak karşımıza çıkar. "Güzel kitapları hemen alırım." cümlesinde güzel sözcüğü kitap isminin özelliğini belirten bir sıfattır. Burada "kitap" isminden önce gelerek onun özelliğini belirtmiş ve sıfat olmuştur. Bu nedenle bir sözcük yalnız başına sıfat olamaz. Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi mutlaka bir isimle kullanılır. Sıfatlar içinde niteleme ve belirtme sıfatları olmak üzere ikiye ayrılır. A. NİTELEME SIFATLARI Varlıkların yapısal özelliklerini ortaya koyan sıfatlardır. Niteleme sıfatları isimlerin nasıl olduğnu bildirir ve isme sorulan "nasıl" sorusuna cevap verir. "Kimsesiz çocuklara yardım edelim." cümlesindeki "kimsesiz" sözcüğü "çocuklar" ın özelliğini belirtmektedir.Bu cümlede "çocuklar" ismine "nasıl" sorusunu sorduğumuzda "kimsesiz" cevabını almaktayız. "Siyah gözlükler sana yakışmış." cümlesindeki "siyah" sözcüğü gözlüğün yapısal özelliğini anlatan bir sıfattır. Nasıl gözlük? Siyah gözlük. Görüldüğü gibi isme sorulan "nasıl" sorusuna cevap veriyor. Adlaşmış Sıfat Bazen kişinin tam olarak bilinmediği ya da niteliğinin vurgulanmak istendiği durumlarda isim söylenmeyip sıfat, ismin yerine geçirilebilir. Bu tür sözcüklere adlaşmış sıfat denir. Adlaşmış sıfatlar niteleme sıfatlarıyla yapılır. "Akıllı insanlar kendine güvenir." cümlesinde niteleme sıfatı olan "akıllı" sözcüğü, "Akıllılar kendine güvenir." cümlesinde "insanlar" isminin düşmesiyle adlaşmış sıfat olmuştur. B. BELİRTME SIFATLARI Varlıkların diğer varlıklarla ilgileri sonucunda aldığı özellikleri belirten sıfatlardır. Belirtme sıfatları varlıkların geçici özelliklerini belirtir.Belirtme sıfatları kendi arasında dört gruba ayrılır. 1. İŞARET SIFATI Varlıkların bulunduğu yerleri gösteren sıfatlardır.Bu sıfatlar, söyleyen kişinin, sözünü ettiği nesneye uzaklığına göre değişir. "Bu kitabı ben aldım." cümlesinde yakındaki kitabı, "Şu kitabı verirmisin" cümlesinde biraz uzaktaki kitabı, "O kitabı getirirmisin" cümlesinde çok uzakta olan ya da,sözü edilen kitabı işaret etme anlamı vardır. Yukarıdaki cümlelerde bulunan "bu,şu,o" sözcükleri işaret sıfatıdır. İşaret sıfatları,isme "hangi" sorusunun sorulmasıyla bulunur. Hangi kitap? Bu kitap. 2. SAYI SIFATLARI İsimlerin sayısal özelliklerini bildiren sıfatlardır. Sayı sıfatları kendi içinde dörde ayrılır. a. Asıl Sayı Sıfatları İsimlerin sayılarını kesin olarak belirten sıfatlardır. "Üç arkadaş geziye çıktık." "İzmir'de on gün kalacaktık." "Bu çantayı ancak iki kişi taşıyabilir." b. Sıra Sayı Sıfatı Varlıkların sırasını bildiren sıfatlardır. Sıra sayı sıfatları isimlere gelen "-ıncı,-inci" ekleri ile yapılır. "Biz beşinci katta oturuyoruz." "Buradaki birinci günüm iyi geçmişti." c. Üleştirme Sayı Sıfatı İsimlerin eşit paylara ayrılmış olduğunu belirten sıfatlardır. Bu sıfatlar isimlere getirilen "-ar,-er" eki ile oluşturulur. "Öğrencilere ikişer kitap verildi." "Her koşulda yarımşar saat kaldık." d. Kesir Sayı Sıfatı İsimleri kesirli olarak belirten sıfatlardır. [i]"Bu işte yüzde yirmi kâr var." "Yarım kilo kıyma yeter." 3. BELGİSİZ SIFAT İsimlerin sayı bakımından belirsizliklerini ifade eden sıfatlardır. "Bazı işlerde acele edilmeli." "Birkaç arkadaş dışarıda bekliyor." Hiçbir emek boşa gitmez." "Bütün öğrencileri bahçeye çıkarmışlar." "Her konuda bilgi sahibi olmalıyız." "Bir gün yine karşılaşırız." cümlelerinde altı çizili sözcükler belgisiz sıfatlardır. Bu sözcükler, isimleri sayıca belirtmişler, ama onların ne kadar olduğunu belirtmemişlerdir. 4. SORU SIFATI İsimlerin niteliğini,herhangi bir özelliğini soru yolu ile bildiren sıfatlardır. "Nasıl şiirleri beğenirsiniz?" "Kaçar gün kaldın şehirlerde? "Kaç soru çözmeli günde?" "Hangi konuyu işleyeceğiz?" SIFATLARDA KÜÇÜLTME Sıfat olan sözcüğün anlamında küçültme ya da daralma "-cik,-ce,(-ı)msı,(-ı)mtırak" ekleri ile yapılır. Küçültme sıfatları;bu eklerin getirilmesi ile oluşan sıfatlardır. "Küçük bir evleri vardı." cümlesinde "küçük" sıfattır ve kendinden sonra gelen ismin niteliğini belirtmektedir. "Küçücük evleri vardı." cümlesinde "-cik" eki almış "küçücük" sözcüğü de niteleme sıfatıdır. Buradaki "küçücük" sözcüün "küçük" sözcüğünden farkı, eklendiği ismin anlamında küçültme yapmış olmasıdır. Küçük ev => küçücük ev "Ekmek ayvasının ekşimsi bir tadı vardı." "Üzerine mavimtırak bir ceket giymişti." "Masada kalınca bir kitap duruyordu." Yukarıdaki cümlelerdeki altı çizili sözcükler küçültme sıfatlarıdır. SIFATLARDA PEKİŞTİRME Sıfatlarda pekiştirme, yani anlamın kuvvetlendirilmesi iki şekilde yapılır. * .sıfat olan sözcüğün ünlüye kadarki ilk hecesi alınır, daha sonra "m,p,r,s" harflerinden uygun olanı getirilir. En son da sıfat olan sözcük tekrar yazılır. Te-r-temiz => tertemiz "Çocuklar bembeyaz elbiseler giymişlerdi." "Dümdüz yolda ilerliyorduk." "Şöyle yemyeşil çimenlerin üzerine uzansam!" cümlelerinde altı çizili sözcükler pekiştirme sıfatlarıdır. * Sıfat olan sözcüğün tekrar edilmesi ile yapılır. Örneğin "çeşit" sözcüğünü düşünürsek,bu sözcüğün tekrra ederek bir ismi nitelediği durumlar pekiştirme sıfatıdır. "Çeşit çeşit meyveler vardı masada." "Bahçede uzun uzun ağaçlar vardı." "Derin derin ırmaklar aşarak geldik." cümlelerinde altı çizili sözcükler pekiştirme sıfatıdır. SIFATLARDA DERECELENDİRME Sıfatlarda derecelendirme "pek, çok, daha, en ..." gibi sözcüklerle yapılır. "Kardeşin onlardan daha akıllı biri." cümlesinde "daha" sözcüğü üstünlük, "En güzel kitap buydu." cümlesinde "en" sözcüğü en üstünlük, Çok güzel çiçekleri vardı." cümlesinde "çok sözcüğü aşırılık anlamı katmıştır. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
ZARF (BELİRTEÇ)
İsimlerin varlıkları ya da kavramları karşılar. Fiillerin ise hareketleri, oluÅŸları karşılar. Varlıkların nasıl belli nitelikleri varsa, fiillerin de belli nitelikleri vardır. İsmin niteliÄŸini bildiren sözcüklere sıfat demiÅŸtik. Fiillerin niteliÄŸini bildiren sözcüklere de zarf denir. "Güzel bir kitap okuyorum." cümlesinde "güzel" sözcüğü "kitap" isminin niteliÄŸini bildiriyor, onun nasıl olduÄŸunu açıklıyor. Öyle ise bu sözcük sıfat görevindedir. Aynı sözcük; "Bu kitap daha güzel görünüyordu." cümlesinde "görünmek" fiilinin nasıl olduÄŸunu bildiriyor. İşte bu durumda "güzel" sözü zarftır. Zarflar kendi içinde beÅŸe ayrılarak incelenir: 1. Durum Zarfları Fiilin durumunu yani nasıl yapıldığını bildiren sözcüklerdir. Fiile sorulan "nasıl" sorusuna cevap verir. “KardeÅŸim, hızlı koÅŸardı.” Bu cümlede "hızlı" sözcüğü "koÅŸmak" eyleminin durumunu anlatmaktadır. Bunu eyleme sorduÄŸumuz "nasıl" sorusu ile bulabiliriz. "Mobilyalar çok yeni görünüyordu." – Nasıl görünüyor? – Yeni görünüyor. "Derdini iyi anlatırsan çözüm bulursun." "Neden çok sessiz konuÅŸuyorsun?" cümlelerinde altı çizili sözler durum bildiren zarflardır. 2. Zaman Zarfı Fiilin yapılma zamanını bildiren sözcüklere zaman zarfı denir. Zaman zarfları fiile sorulan "ne zaman" sorusuna cevap verir. "İzmir'den dün geldim." cümlesinde "dün" sözcüğü, "Bu konuyu akÅŸam konuÅŸalım." cümlesinde "akÅŸam" sözcüğü, "O erken kalkar, geç yatardı." cümlesindeki "erken ve geç" sözcükleri fiile sorulan "ne zaman" sorusuna cevap veren zaman zarflarıdır. 3. Yön Zarfı Fiilin yöneldiÄŸi yeri bildiren sözcüklere yön zarfı denir. Yön zarfları ek almadan kullanılır ve fiile sorulan "nereye" sorusuna cevap verir. Bunlar "aÅŸağı, yukarı, içeri, dışarı, ileri, geri, öte, beri" sözcükleri eylemin yönünü belirttiÄŸinde yön zarfı olur. "İsterseniz aÅŸağı inelim." cümlesinde, fiile "Nereye inelim?" diye sorarsak, "aÅŸağı" cevabı gelir. Bu sözcük ek almadan da kullanıldığına göre yön zarfıdır. EÄŸer cümle, "İsterseniz aÅŸağıya inelim." ÅŸeklinde olsaydı, sözcük isim görevinde kullanılmış olacaktı. Çünkü ikinci cümlede sözcük, çekim eki alarak kullanılmıştır. aÅŸağı ==> aÅŸağıya AÅŸağı inecek misiniz? Öte git de rahatlayalım. Geri gelmeyi düşünüyorlar mı? Beri gel de ne ezdiÄŸine bak. İleri git, sonra tekrar gelirsin. Dışarı çıkarsan üşürsün. İçeri gir de, biraz konuÅŸalım. cümlelerinde altı çizili sözcükler yön zarflarıdır. 4. Miktar Zarfları Fiilleri miktar bakımından sınırlandıran sözcüklerdir. Miktar zarfları diÄŸer zarflardan farklı olarak fiilin, sıfatın, zarfın miktarlarını da bildirir. Miktar zarfları fiile sorulan "ne kadar" sorusuna cevap verir. "İstanbul'da çok gezdiniz mi?" cümlesinde "gezmek" fiiline "ne kadar" sorusunu sorarsak "çok" cevabı gelir. İşte fiilin miktarını bildiren bu sözcük zarftır. Bu tür zarflar sıfata sorulan "ne kadar" sorusuna da cevap verebilir. ÖrneÄŸin; "Çok güzel bir evi vardı." cümlesinde "ev" isimdir. "Nasıl ev?" diye sorarsak "güzel" sıfatı cevap verir. "Ne kadar güzel?" diye sorarsak "çok" cevabı gelir. İşte sıfatın derecesini bildiren "çok" sözcüğü zarftır. Çünkü burada çok olan güzelliktir. Bu tür zarflar, baÅŸka bir zarfın derecesini de bildirebilir. Bu durumda zarfa sorulan "ne kadar" sorusuna cevap verir. "Çok hızlı koÅŸuyor." cümlesinde "koÅŸuyor" fiildir. "Nasıl koÅŸuyor?" diye sorarsak "hızlı" zarfını buluruz. "Ne kadar hızlı?" diye sorduÄŸumuzda ise "çok" cevabı gelir. Zarfın derecesini bildiren bu sözcüğe de zarf diyoruz. “O, bu derse pek çalışmadı.” “Pek saÄŸlam bir ayakkabıya benzemiyor.” “Pek akıllısın sen de!” "Ne kadar" sorusu elbette sadece zarfı buldurmaz. "Fazla mal göz çıkarmaz." cümlesinde altı çizili sözcük "mal" isminin miktarını bildirdiÄŸi için sıfattır. Çünkü isimlerin zarfı olmaz. 5. Soru Zarfı Cümlelerde zarfları bulmak için kullandığımız sorular vardı. "Sizi nasıl tanımam?" "GittiÄŸi yerden ne zaman dönecek?" "Ne kadar hızlı yürüyor?" "Neden söz vermesine raÄŸmen gelmiyor?" "Ne konuÅŸup duruyorsun ki?" cümlelerinde altı çizili sözcükler soru zarfıdır. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
ZAMİR (ADIL) İsim olmadıkları halde isim gibi kullanılan,isimlerin yerini tutan kelimelerdir. Zamirler sözcük ve ek durumunda olmak üzere ikiye ayrılır. A. Sözcük Halindeki Zamirler 1- KiÅŸi Zamirleri 2- İşaret Zamirleri 3- Belgisiz Zamirler 4- Soru Zamirleri B. Ek Halindeki Zamirler 1- İlgi Zamiri 2- İyelik Zamiri A. SÖZCÜK HÂLİNDEKİ ZAMİRLER Sözcük durumundaki adıllar da kendi aralarında ÅŸahıs, gösterme, belgisiz ve soru olmak üzere dörde ayrılır. 1. Åžahıs (KiÅŸi) Zamirleri Sadece insan isimlerinin yerini tutan zamirlerdir. Sözü söyleyenle diÄŸerlerini ayırmada kullanılır. Üç tekil, üç de çoÄŸul olmak üzere altı ÅŸahıs zamiri vardır. Bunlara kiÅŸi adılı da denir. Bu zamirler; “ben, sen, o, biz, siz, onlar” dır. “Size ben yardım ederim.” "O, sana mektup göndermiÅŸ.” Åžahıs zamirlerinin yerine kullanılabilen, ama esas olarak ÅŸahıs zamirleriyle birlikte kullanılarak cümledeki anlamı pekiÅŸtiren “kendi” zamiri vardır. Bu zamire “dönüşlülük” zamiri de denir. Dönüşlülük zamirlerinin asıl görevi anlamı pekiÅŸtirmektir. “Bu kitabı ben yazdım.” “Bu kitabı ben kendim yazdım.” İki cümle arasındaki anlam derecesi açıkça görülmektedir. 2. İşaret (Gösterme) Zamirleri İsimleri, yerini iÅŸaret yoluyla, göstererek tutan zamirlerdir. Gösterme adılları tekil ve çoÄŸul olarak kullanılabilir. Asıl iÅŸaret zamirleri “bu, ÅŸu, o, bunlar, ÅŸunlar, onlar” dır. "Bu bana dedemden kaldı.” "O dün kapıya bırakılmış.” "Åžunlar neden masanın üzerinde duruyor?” "Åžu senin deÄŸil mi?” "Bunlar en sevdiÄŸim kitaplarımdır.” İşaret zamirleri varlıkların mesafesini belirtmek için kullanılır. Yakında olan için : bu Biraz uzakta olan için : ÅŸu En uzakta olan için : o iÅŸaret zamirleri kullanılır. “O ve onlar” zamirleri hem iÅŸaret hem de ÅŸahıs zamiri olarak kullanılabilir.Bu zamirler insan isimlerinin yerine kullanılırsa ÅŸahıs, insan dışındaki nesnelerin yerine kullanılırsa iÅŸaret zamiridir. "O, tatilde dayısının yanına gidecek.” "Onlar, sınıfın en çalışkan öğrencileridir.” cümlelerindeki altı çizili zamirler insanların yerine kullanıldığından ÅŸahıs zamiri, "O, okula giderken cebinden düşmüş.” "Onlar, bayatladığı için çöpe atılacak.” cümlelerindeki altı çizili zamirler, insan dışındaki nesneleri karşıladığı için iÅŸaret zamiridir. 3. Belgisiz Zamirler İsimlerin yerini belli belirsiz, kesin olmayacak ÅŸekilde tutan zamirlerdir. Hangi varlığın yerini tuttukları açıkça belli deÄŸildir. Bunlara belirsizlik adılı da denir. BaÅŸlıca belgisiz zamirler ÅŸunlardır: “Bazısı, kimi, çoÄŸu, hepsi, birkaçı, birçoÄŸu, tümü, tamamı, herkes, hiçbiri, biri, falan, ÅŸey ...” "Biri bizi gözetliyor.” "Herkes bu kitabı okusun.” "Öğrencilerin çoÄŸu Türkçeyi sever.” "Kimler ödevini yapmamış?” 4. Soru Zamirleri İsimlerin yerini soru yoluyla tutan zamirlerdir. Esas soru zamirleri “kim” ve “ne” dir.Bunun yanında soru bildiren diÄŸer sözcükler de soru zamiri olarak kullanılabilir. “Annem sana ne dedi?” “Bu çocuk da kim ?" “Bu saate kadar nerede kaldın.” “Åžimdi nereye gidiyoruz?” “Soruların kaçını çözmüş?” “Bu iÅŸi kime danışalım?” “Hanginiz bu soruyu çözecek.” Soru zamiri olarak kullanılabilecek diÄŸer sözcükler ÅŸunladır: “Nere, nereye, nerede, nereden, kime, kimde, kimden, kimi, kaçı, kaçımız, hanginiz ...” B. EK DURUMUNDAKİ ZAMİRLER 1. İyelik Zamirleri İsimlere getirilerek, onların ait olduÄŸu kiÅŸiyi bildiren zamirlerdir. 1. tekil - m________1. çoÄŸul - miz 2. tekil - n_____-___2. çoÄŸul - niz 3. tekil - ı_________3. çoÄŸul - ları “Okulumuz ana yolun kenarındadır.” “Annesi güzellik salonu açmış.” Kısacası, isim tamlamalarının tamlananlarında bulunan eklere iyelik zamiri denmektedir. İyelik ekleri aynı zamanda iyelik zamiridir. 2. İlgi Zamirleri Cümlede daha önce geçmiÅŸ bir ismin ya da isim tamlamalarında tamlananın yerini tutan ek hâlindeki “-ki” zamiridir. Bu zamir kendinden önceki kelimeye bitiÅŸik yazılır. “Bizim arabamız sizinkinden eski.” “Bahçedekiler içeri girsin.” “Üzerindeki sana çok yakışmış.” cümlesindeki altı çizili sözcüklerdeki “-ki” eki ilgi zamiridir. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
FİİLLER (EYLEMLER)
Bir oluÅŸu, bir durumu veya bir kılışı kip ve kiÅŸiye baÄŸlayarak anlatan sözcüklere denir. Pratik olarak ismi fiilden ayırmak için –me, -ma olumsuzluk ekini ya da –mak ,-mek mastar ekini kullanırız.EÄŸer bir kelimenin sonuna –ma ,-me olumsuzluk ekini ya da –mak ,-mek mastar ekini getirebiliyorsak o kelime fiil demektir.Getiremiyorsak o kelime isim soylu bir kelimedir. Geldi--------- gelmedi ,gelmek OturmuÅŸ------ oturmamış, oturmak Söylüyorum---------- söylemiyorum, söylemek Yukarıdaki kelimelere –ma,-me ve –mak,-mek getirebilmekteyiz. Öyleyse bu kelimeler fiildir. Kitap--------- kitapma , kitapmak Yukarıdaki ‘kitap’ sözcüğüne ise bu ekleri getiremiyoruz.Öyleyse bu kelime isimdir. Fiiller, anlattıkları hareketin niteliÄŸine göre deÄŸiÅŸik özellikler gösterir.Bunları üç grupta inceleyebiliriz: a) Kılış fiilleri b) Durum fiilleri c) OluÅŸ fiilleri. Bunları birbirinden ayırt etmek için pratik olarak ÅŸu bilgiyi kullanabiliriz.: - EÄŸer bir fiil geçiÅŸli ise (yani ‘neyi’, ‘kimi’ sorularını sorabiliyorsak) kılış fiilidir. Kırmak ,atmak , dikmek, içmek, ezmek,delmek,yolmak,dizmek…. Görüldüğü gibi yukarıdaki fiillere "neyi kırmak?, neyi atmak…" sorularını yöneltebiliyoruz. Öyleyse bu fiiller geçiÅŸlidir ve geçiÅŸli olduÄŸu için de kılış fiilidir. - Fiil, öznenin kendi iradesi dışında geçirdiÄŸi deÄŸiÅŸimi anlatıyorsa ve bir hareket bildirmiyorsa o fiil oluÅŸ fiilidir. Sararmak ,YaÅŸlanmak,Uzamak, Paslanmak,büyümek,solmak,acıkmak… Görüldüğü gibi yukarıdaki fiiller geçiÅŸli olmadığı için kılış fiili olamaz.Bir hareket olmadığı için ve eylem öznenin kendi isteÄŸi dışında gerçekleÅŸtiÄŸi için bu fiiller oluÅŸ fiilidir. - Fiil, öznenin kendi iradesinde yani kendi isteÄŸi ile gerçekleÅŸiyorsa ve fiil bir hareket ifade ediyorsa o fiil durum fiilidir. Yürümek, oturmak, gitmek, çıkmak,aÄŸlamak… Görüldüğü gibi yukarıdaki fiiller , bir hareket bildirmektedir ve bu hareket kiÅŸinin kendi isteÄŸiyle gerçekleÅŸmektedir bu yüzden yukarıdaki fiiller durum fiilleridir. Not: Durum fiilleri de oluÅŸ fiilleri de geçiÅŸsiz fiillerdir. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
FİİL ÇATISI http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg Fiilin cümlede nesne ve özne ile olan ilgisine fiilin çatısı denir. Bu ilgiden dolayı fiil çatısı nesnelerine göre ve öznelerine göre olmak üzere ikiye ayrılır. 1) Nesne Alıp Almamalarına Göre Fiillerde Çatı Nesne, yüklemin bildirdiÄŸi eylemden etkilenen varlıktır. Türkçe'de bazı cümlelerde nesne bulunabildiÄŸi halde bazı cümlelerde nesne bulunması mümkün deÄŸildir. Bunun için de nesne alıp almamalarına göre fiiller ikiye ayrılır: a) GeçiÅŸli fiiller: Nesne alan fiillere geçiÅŸli fiil denir. Türkçe'de kılış bildiren fiiller genellikle geçiÅŸlidir: açmak, baÄŸlamak, atmak, çözmek... gibi. GeçiÅŸli fiillere neyi, kimi soruları sorulduÄŸunda cevap alınır. GeçiÅŸli fiillerin yüklem olduÄŸu cümlelerde, söylenmek istenmezse, nesne bulunmayabilir. b) GeçiÅŸsiz fiiller: Nesne almayan fiillere geçiÅŸsiz fiil denir. GeçiÅŸsiz fiillere neyi, kimi soruları sorulduÄŸunda cevap alınmaz. Türkçe'de oluÅŸ bildiren fiiller genellikle geçiÅŸsizdir: uyumak, ölmek, düşmek, susmak... gibi. GeçiÅŸsiz fiillerin yüklem olduÄŸu cümlelerde nesne bulunmaz. GeçiÅŸsiz fiiller ek yardımıyla geçiÅŸli hale getirilebilir. Böyle fiillere oldurgan fiil denir. Örnek: üşümek/üşü-t-mek, uyumak/uyu-t-mak, yatmak/yat-ır-mak, susmak/sus-tur-mak... GeçiÅŸli fiillerin geçiÅŸlilik dereceleri ek yardımıyla artırılabilir: Bu tür fiiller ettirgen adını alır. Bu fiiller öznesine göre de ettirgen olarak isimlendirilir. al-dır-t-tır-mak, bul-dur-t-tur-mak, yaz-dır-t-tır-mak... Dilimizde bazı anlamlarıyla çeÅŸitli, bazı anlamlarıyla geçiÅŸsiz olan fiiller de vardır: Bugün de geçti: Geçmek, geçiÅŸsizdir. Irmağı yüzerek geçti: Geçmek, geçiÅŸlidir. Bu yıl ekinler iyi sürdü: Sürmek (büyümek), geçiÅŸsizdir. Bu yıl tarlasını iyi sürdü: Sürmek, geçiÅŸlidir. Turfanda patates çıktı: Çıkmak, geçiÅŸsizdir. Bu yokuÅŸu yorulmadan çıktı: Çıkmak geçiÅŸlidir. Uyarılar: • Bir cümlede fiil geçiÅŸli olduÄŸu halde nesne kullanılmamış olabilir. Bu durumda fiilin çatısı deÄŸiÅŸmez. • Bazı fiiller cümledeki kullanımına göre geçiÅŸli ya da geçiÅŸsiz olabilir. 2) Öznelerine Göre Fiillerde Çatı Özne, cümlede yüklemin bildirdiÄŸi, belirttiÄŸi iÅŸi yapan veya bir oluÅŸa konu olan öğedir. Öznelerine göre fiilin çatısı etken, edilgen, dönüşlü, iÅŸteÅŸ ve ettirgen olmak üzere beÅŸe ayrılır: a) Etken fiiller: Çatı eki almamış, gerçek öznesi belli olan fiillere etken fiil denir. Etken fiillerin öznesi yapıcı olduÄŸundan fiil doÄŸrudan doÄŸruya öznenin yaptığı iÅŸi anlatır. "O derslerine zamanında çalışır." cümlesinde "çalışır" fiili etkendir; çünkü çalışma eylemini yapan o'dur, yani bellidir. "Bu kitapları senin için aldım." cümlesinin yüklemi aldım etkendir. Öznesi gizli özne olmasına raÄŸmen ben olduÄŸu anlaşılmaktadır. "O filmi mutlaka görmelisin." cümlesinin de yüklemi görmelisin fiilinin gerçek öznesi gizli özne olan sen'dir ve etkendir. b) Edilgen fiiller: -l ve -n edilgenlik etkenlerinden birini alan ve gerçek öznesi belli olmayan, sözde öznesi bulunan fiillere edilgen fiil denir. Edilgen çatılı fiillerde özne eylemi yapan ya da bir oluÅŸ, bir durum içinde bulunan varlık deÄŸil, yüklemin bildirdiÄŸi eylemden etkilenen varlıktır. O halde edilgenlik eki almış fiillerin sözde öznesinin bulunması için geçiÅŸli olması gerekir: "Ahmet bu yeni kitabı almış." cümlesinin yüklemi geçiÅŸli olan almaktır. Bu fiilin edilgeni al-ı-n-mak yüklem olduÄŸu zaman cümle "Bu yeni kitap alınmış." olur. Yani geçiÅŸli yüklem (fiil), edilgenlik eki aldığı zaman, cümlenin öznesi düşer, nesne de hal (durum) ekini atarak özne yerine geçer ki, bu özne sözde öznedir. "Mustafa tatilde Devlet Ana'yı okumuÅŸ." OkumuÅŸ yükleminin edilgeni oku-n-muÅŸ'tur. Yüklem okunmuÅŸ olunca cümle "Tatilde Devlet Ana okunmuÅŸ." olur. GeçiÅŸsiz fiillerin edilgenlik eki almış ÅŸekilleri yüklem olduklarında, cümlede özne yerine geçecek (sözde özne olacak) nesne bulunmadığından öznesiz bir cümle kurulur: "Mustafa dün Çamlıca'ya gezmeye gitti." cümlesinin yüklemi olan "gitti"nin edilgeni "gidildi"dir. Gidildi yüklem olunca, cümle, "Dün Çamlıca'ya gezmeye gidildi." olur. Bu cümlede ise sözde özne yoktur. Yani cümle öznesizdir: O halde geçiÅŸsiz edilgen çatılı fiillerin yüklem olduÄŸu cümlelerde özne yoktur. http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg Örneklerde görüldüğü gibi geçiÅŸsiz edilgen fiillerin ancak üçüncü tekil kiÅŸileri kullanılır. Edilgen çatılı fiillerin gerçek öznesi bazen cümle içinde verebilir. Ancak bu özne cümlenin öznesi olarak deÄŸil, tarafından tümlecinin tamlayıcısı olarak cümleye girer: Bu masa, Müdür Bey tarafından alındı. Vatan Yahut Silistre devlet tiyatrosu oyuncuları tarafından oynandı. c) Dönüşlü fiiller: Dönüşlü çatı ekleriyle oluÅŸturulan ve öznenin yaptığı iÅŸin doÄŸrudan doÄŸruya tekrar özneye döndüğünü bildiren fiillerdir. Dönüşlü fiillerde -istisnalar dışında- özne ile nesne aynı varlıktır. Türkçe'de dönüşlü çatılı fiiller -(ı)n ekiyle kurulur. -(ı)l ve (ı)ÅŸ ekleriyle de dönüşlü görünümünde çatılar kurulabildiÄŸi söylenmekte ise de böyle fiillerde dönüşlülük anlamı belirgin deÄŸildir. "Arkadaşın ne çok övündü." cümlesinin yüklemi dönüşlülük eki almış öv-ü-n-düdür. Övündünün bu cümleye kattığı anlam ise arkadaşın kendisi kendisini övdüdür. O her akÅŸam yıkanır: O, her akÅŸam kendisi kendisini yıkar. Faruk her sabah taranır: Faruk her sabah kendisi kendisini tarar. "Gelen darbelerden ustaca korundu.", "O, gelen darbelerden kendisi kendisini ustaca korudu." Bu cümlelerde bildirilen eylemi yapan da, bu eylemden etkilenen varlık da öznedir. Bunlar gibi süsle-n-mek, söyle-n-mek, döv-ün-mek, fiilleri de dönüşlüdür. Dönüşlü fiillerin özne ve nesnelerinin aynı varlık olmasına raÄŸmen bazı dönüşlü fiiller nesne alabilir. Bavulunu yüklendi: Yüklendi fiili dönüşlüdür; bavulunu cümlenin nesnedir. Dün madalyalarını takındı: Takındı fiili dönüşlüdür; madalyalarını cümlenin nesnedir. Cansız öznelerin eylemleri dönüşlü olamaz. Çünkü cansız öznelerin bir eylem yapması söz konusu deÄŸildir. "Yeni ev boyandı." cümlesindeki boyandı eylemi dönüşlü deÄŸil, edilgendir. Evin, kendi kendini boyama özelliÄŸine sahip olması mümkün olmadığına göre boyama eylemini baÅŸkası yapmıştır. Ancak "Candan iyice süslenmiÅŸ." cümlesinin öznesi AyÅŸe, kendi kendini süsleme özelliÄŸine sahip olduÄŸu için süslenmiÅŸ yüklemi dönüşlüdür. "Hami bugün çok yoruldu." Yor-u-l-du yükleminin aldığı "l" ekinin cümleye kendi kendini yordu anlamı kattığı belirgin deÄŸildir. Bunun gibi üz-ü-l-mek, sık-ı-l-mak, kız-ı-ÅŸ-mak fiillerinde de dönüşlülük anlamı belirgin deÄŸildir d) İşteÅŸ fiiller: Bir iÅŸin birden çok özne tarafından yapıldığını belirten fiillerdir. Türkçe'de iÅŸteÅŸlik eki (i)ÅŸ'dir. Bul-u-ÅŸ-mak, at-ı-ÅŸ-mak, baÄŸ(ı)r-ı-ÅŸ-mak, kaç-ı-ÅŸ-mak birer iÅŸteÅŸ fiildir. İşteÅŸ fiillerin bildirdiÄŸi eylemi özneler ya beraber (ortaklaÅŸa) ya da karşılıklı yaparlar. Birlikte (ortaklaÅŸa) iÅŸteÅŸ fiiller: İşin, oluÅŸun, hareketin iki ya da daha çok özne tarafından birlikte yapıldığını bildiren fiillerdir. "Saatlerce durakta bekleÅŸtiler." cümlenin öznesi olan onlar hep beraber bekleÅŸmiÅŸlerdir. Aynı ÅŸekilde "Kanaryalar ne güzel ötüşüyor." Baharda kuzular meleÅŸir," cümlelerinin yüklemleri olan ötüşmek, meleÅŸmek fiillerinin de ortaklaÅŸa iÅŸteÅŸ anlamı vardır. Karşılıklı iÅŸteÅŸ fiiller: İşin, oluÅŸun, hareketin iki ya da daha çok özne tarafından karşılıklı yapıldığını bildiren fiillerdir. "İki kardeÅŸ hasretle kucaklaÅŸtılar." cümlesinin öznesi olan iki kardeÅŸ, yüklemin bildirdiÄŸi kucaklama eylemini karşılıklı yapmıştır. "Bunun için Bu insanlar neden dövüşür? Çocuklar niye atışmışlar. İki arkadaÅŸ buluÅŸtular. Yolcular yine çekiÅŸiyorlar. Kore'de göğüs göğüse vuruÅŸtular. Onlar sık sık görüşürler." cümlelerinin yüklemleri olan dövüşmek, atışmak, buluÅŸmak, çekiÅŸmek, vuruÅŸmak, görüşmek fiillerinin de karşılıklı iÅŸteÅŸ anlamı vardır. Nitelikte eÅŸitlik bildiren fiiller:Bu fiiller sıfat olarak kullanılan kelimelerden le+ÅŸ ekiyle türerler. BeyazlaÅŸmak, güzelleÅŸmek, iyileÅŸmek... nitelikte eÅŸitlik bildiren fiillerdir. "Bu yaz çok esmerleÅŸmiÅŸ." cümlesinin yüklemi olan esmerleÅŸmek fiilinin anlamı esmere eÅŸit bir görünüm kazanmadır. "Günden güne güzelleÅŸiyor." cümlesindeki güzelleÅŸmek fiilinin anlamı ise güzele benzemektir. e) Ettirgen fiiller: (i)r, -t, -tir (dir) çatı eklerini alarak eylemin özne dışındaki baÅŸka bir varlığa yaptırıldığını, baÅŸka bir nesneye aktarıldığını gösteren fiillere ettirgen fiil denir. Ettirgen çatı, geçiÅŸli ve oldurgan fiil kök ve gövdelerine ettirgenlik eklerinden bir getirilerek yapılır. Uyarılar: • Bir fiilin çatısı incelenirken o fiilin cümlede kazandığı anlama dikkat etmelidir. Bu yapılmazsa dönüşlü fiillerle edilgen fiiller karıştırılabilir. • Dönüşlü fiiller genellikle nesne almaz. • Edilgen fiillerin yüklem olduÄŸu bazı cümlelerde sözde özne olmayabilir. ("İstanbul'daki camilere gidildi." cümlesinde olduÄŸu gibi) |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
FİİLLERDE KİP
Fiillerin, zaman ve anlam özelliklerine göre, türlü eklerle biçimlenmelerine kip denir. Fiil kipleri iki çeşittir: Bildirme (haber) kipleri ve dilek (isteme) kipleri. 1. Bildirme (haber) kipleri a) Görülen geçmiş zaman kipi: Fiil kök ya da gövdelerine -di (-dı, -du, -dü) eki getirilerek yapılır: gel-di, al-dı, bul-du, gör-dü... Bu kip, geçmişte gerçekleşmiş; fakat örülen, bilinen bir eylemi anlatmak için kullanılır. b) öğrenilen geçmiş zaman kipi: Fiil kök ya da gövdelerine -miş (-mış, -muş, -müş) eki getirilerek yapılır: bil-miş, al-mış, dur-muş, gör-müş... Bu kip geçmişte gerçekleşmiş; ancak kişinin bunu bizzat görmediğini, başkasından duyduğunu ya da öğrendiğini ifade etmek için kullanılır. -miş eki, eklendiği kelimelere türlü anlamlar katabilir: Elim kanamış (farkında olmama). Biz senin gibileri çok dinlemişiz (övünme) gibi. c) Şimdiki zaman kipi: Fiilin bildirdiği işin, oluşun ve hareketin içinde bulunan zamanda başladığını, olduğunu ya da sürdürüldüğünü bildirir. Şimdiki zaman kipi -yor ekiyle yapılır: al-ı-yor, gör-ü-yor, bil-i-yor, tut-u-yor... d) Gelecek zaman kipi: Fiilin bildirdiği işin, oluşun, hareketin, içinde bulunulan zamandan sonra olacağını, yapılacağını bildirir. Bu kip -ecek, -acak ekiyle oluşturulur: gel-ecek, al-acak, bil-ecek, sor-acak... e) Geniş zaman kipi: Fiilin bildirdiği işin, oluşun ve hareketin eniş bir zaman içinde yapıldığını, yapılacağını bildirir. Geniş zaman kipi fiil kök ya da gövdesine -r, (e)r, (i)r, eklerinden biri getirilerek yapılır: gel-ir, bil-ir, al-ır, sor-ar, gör-ür, oku-r... 2. Dilek(tasarlanma)kipleri Bu kipler, fiilin bildirdiği işe, oluşa ve harekete dilek, istek, gereklik ya da emir anlamı katar. Dilek kipleri şunlardır: a) Dilek-şart (koşul) kipi: Dilek anlamı taşıyan bu kip fiilin kök ya da gövdesine -se, -sa eki getirilerek yapılır: gel-se, al-sa, bil-se, anla-sa... b) İstek kipi: Fiilin bildirdiği işe, oluşa, harekete istek anlamı katan bu kip -e, -a ekiyle yapılır: gel-e, al-a, bul-a, sor-a... c) Gereklilik kipi: Fiilin bildirdiği için, oluşun, hareketin olması, yapılması gerektiğini bildiren bu kip -meli (-malı) ekiyle kurulur: gel-meli, al-malı, sor-malı, bil-meli... d) Emir (buyurma) kipi: Fiilin bildirdiği işin, oluşun hareketin gerçekleşmesi için kullanılır. Emir kipinin I. tekil ve I. çoğul kişileri yoktur. II. tekil kişisi eksizdir. II. çoğul kişi in, -iniz ekiyle yapılır: gel-in (gel-iniz), al-ın (al-ınız)... gibi. III. tekil kişisi ise -sin (-sın, -sun, -sün) ekiyle yapılır: bil-sinler, al-sınlar, dur-sunlar, gör-sünler... gibi. Emir kipinin dilek anlamında kullanıldığı da olur: Allah yardımcıları olsun. Allah'ım milletimizi koru. Siz de insanlara acıyın. FİİLLERDE ZAMAN Fiillerin bildirdiği temel anlamlardan biride zamandır. Türkçe'de: 1) Eylemin yapılıp bittiğini haber veren geçmiş zaman; 2) Eylemin yapılmakta olup devam ettiğini bildiren şimdiki zaman; 3) Eylemin gelecekte yapılacağını bildiren gelecek zaman olmak üzere üç ana zaman vardır. Fiillerin bildirdiği zaman, basit ve birleşik zaman olmak üzere ikiye ayrılır: 1) Basit zamanlar a) Görülen geçmiş zaman, (-di): gel-di-m b) Öğrenilen geçmiş zaman, (-miş): gel-miş-i-m c) Şimdiki zaman, (-yor): gel-i-yor-u-m d) Gelecek zaman, (-ecek): gel-ece(k)-i-m e) Geniş zaman, (i/e)r: gel-ir-i-m Basit Zamanlı Bir Fiilin Yapısı http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg 2) Birleşik zamanlar a) Hikâye birleşik zamanı, (-di): gel-di-y-di-m b) Rivayet birleşik zamanı, (-miş): gel-iyor-muş-u-m c) Şart birleşik zamanı, (-se, -sa): gel-miş-se-m Yukarıdaki fiillerin açık şekli geldi idim, geliyor imişim ve gelmiş isem'dir. Birleşik Zamanlı Bir Fiilin Yapısı http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg Yazmak fiilinin şimdiki zamanın şartına göre çekimi: yaz-ı-yor-sa-m yaz-ı-yor-sa-n yaz-ı-yor-sa- yaz-ı-yor-sa-k yaz-ı-yor-sa-nız yaz-ı-yor-lar-sa |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
EK-FİİL
Ek-fiil, isim soylu kelimelerin sonuna gelerek onların yüklem olmasını saÄŸlayan ya da basit zamanlı fiillerin sonuna gelerek bu fiilleri birleÅŸik zamanlı fiile dönüştüren ek hâlindeki fiildir. "imek" fiilinin ek olarak kullanımıdır. •Genellikle bitiÅŸik yazılır. •Ek-fiilin dört kipi vardır. http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg 1- GeniÅŸ Zaman İsim soylu kelimelere kiÅŸi ekleri getirilerek yapılır. Bunlar geniÅŸ zaman eklerinin yerini tutar. Üçüncü kiÅŸilere "-dir" eki getirilir. "öğretmenim, öğretmensin,öğretmen(dir), öğretmeniz, öğretmensiniz, öğretmendirler/ öğretmenlerdir" Olumsuzu "deÄŸil" kelimesi getirilerek yapılır: "yorgun deÄŸilim, yorgun deÄŸilsin, yorgun deÄŸil, yorgun deÄŸiliz, yorgun deÄŸilsiniz, yorgun deÄŸiller" "Öğretmenim yurtdışına gitti." cümlesinde "öğretmen" kelimesi iyelik eki almıştır. "Ben Kadıköy'de öğretmenim." cümlesinde ek-fiil almış ve yüklem olmuÅŸtur. Üstümüze doÄŸan bir güneÅŸsin sen. Her taraf bugün bir baÅŸka güzel(dir). Uyarı: Ek-fiilin en zor anlaşılan ve karıştırılan kipi ÅŸimdiki zaman kipidir. 2- Görülen GeçmiÅŸ Zaman Ek-fiilin görülen (bilinen) geçmiÅŸ zaman çekimi, kavramların ve varlıkların bilinen geçmiÅŸteki durumuna ÅŸahit olunduÄŸunu gösterir. "sevinçli idim, sevinçli idin, sevinçli idi, sevinçli idik, sevinçli idiniz, sevinçli idiler" "sevinçli deÄŸildim, sevinçli deÄŸildin, sevinçli deÄŸildi, sevinçli deÄŸildik, sevinçli deÄŸildiniz, sevinçli deÄŸildiler (deÄŸillerdi)" Uyarı: ek-fiilin üçüncü çoÄŸul ÅŸekli iki türlü de çekilir: sevinçli deÄŸildiler (deÄŸillerdi)" Bir güzelin hayranıydım. Dün daha heyecanlıydın. Dayım çok merhametli biriydi. 3- Öğrenilen GeçmiÅŸ Zaman Ek-fiilin öğrenilen (duyulan) geçmiÅŸ zaman çekimi, kavramların ve varlıkların öğrenilen geçmiÅŸteki durumunun baÅŸkasından duyulduÄŸunu anlatır. "küçük imiÅŸim, küçük imiÅŸsin, küçük imiÅŸ, küçük imiÅŸiz, küçük imiÅŸsiniz, küçük imiÅŸler" Genellikle bitiÅŸik yazılır, burada ek-fiil daha iyi görülsün diye ayrı yazılmıştır. "küçük deÄŸilmiÅŸim, küçük deÄŸilmiÅŸsin, küçük deÄŸilmiÅŸ, küçük deÄŸilmiÅŸiiz küçük deÄŸilmiÅŸsiniz küçük deÄŸilmiÅŸler (deÄŸillermiÅŸ)" "Suçlanan sadece benmiÅŸim." "MeÄŸer sen ne çalışkanmışsın." "Adam yirmi yıldır evine hasretmiÅŸ." "Ben iyi bir okurum." Ek-fiilin geniÅŸ zamanı Hep iyi kitaplar okurum. GeniÅŸ zaman 1. tekil ÅŸahıs eki "Benim okurum anlayışlıdır." İyelik eki Uyarı: Yukarıdaki cümlelerde "-um" ekinin farklı üç görevde kullanıldığını görüyoruz. Aralarındaki farkı kavradıysa ek-fiil konusunu öğrenmiÅŸiz demektir. 4- Åžart Kipi İsimler -se eki alarak dilek-ÅŸart bildirdiklerinde ek-fiil almış olurlar. DiÄŸer ek-fiil ekleri ismi yüklem yaptığı halde ÅŸart kipi ismi yüklem yapmaz. Devamında isim veya fiil mutlaka bir yüklem bulunur. Sadece eksiltili cümlelerde yüklemi olmayabilir. "memnunsam, memnunsan, memnunsa, memnunsak, memnunsanız, memnunlarsa" olumsuzunda ise ek-fiil "deÄŸil" kelimesinden sonra gelir. "memnun deÄŸilsem, memnun deÄŸilsen, memnun deÄŸilse, memnun deÄŸilsek, memnun deÄŸilseniz, memnun deÄŸillerse" http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
EDAT (İLGEÇ)
Kendi başına bir anlamı olmayan, diÄŸer söz ve söz öbekleriyle kullanıldığında anlam kazanan sözcüklerdir. Kimi edatlar cümlede tek başına kullanılıyor olsa bile, anlamlı olması ancak cümle içinde kullanılmasına baÄŸlıdır. "İçin, kadar, göre, doÄŸru, sonra, dolayı, beri, gibi, yalnız, ile…" belli baÅŸlı edatlardır. Edatlar, sözcük türü olarak baÄŸlaçlara yakın olduÄŸundan bazen onlarla karıştırılabilir. Önce karışan edatlardan baÅŸlayarak önemli olanları inceleyelim. Edat olarak cümlede deÄŸiÅŸik anlamlar verecek biçimde kullanılır. Daha çok kendinden önceki sözcüğe eklenerek "- le, - la" biçiminde görülür. "Almanya'ya uçak ile gidecekmiÅŸ." cümlesinde araç bildirir. "Yarın arkadaÅŸlar ile balığa gideceÄŸiz." cümlesinde birliktelik bildirir. "Davranışının doÄŸru olmadığını güzellikle anlat." cümlesinde durum bildirir. Burada "ile"nin edat ve baÄŸlaç oluÅŸu arasındaki ayrımı da belirtelim. Cümlede "ile" sözünün olduÄŸu yere "ve" sözünü koyduÄŸumuzda anlam bozukluÄŸu oluyorsa "ile" edat; olmuyorsa baÄŸlaçtır. "Ben öykü ile ÅŸiiri çok severim." cümlesinde "ile" baÄŸlaçtır. Çünkü bu cümlede "öykü - ÅŸiir" sözcüklerini birbirine baÄŸlamıştır. Ayrıca bu cümlede "ile" yerine "ve" sözcüğü getirilebilir: "Ben öykü ve ÅŸiiri çok severim." Ama; "Ben yıllardır öykü ile uÄŸraÅŸtım." cümlesinde "ile" sözcüğü yerine "ve" getiremeyiz: "Ben yıllardır öykü ve uÄŸraşırım." Görüldüğü gibi "ile" yerine "ve" getirilemiyor. Demek ki bu cümlede "ile" edattır. Bunların dışındaki edatları cümlelerle gösterelim. "Buz gibi limonatayı içiverdi." "Bu hediye etmek için mi aldın?" "Aslında onun kadar çalışmadım." "Sabaha doÄŸru eve varabildi." "Åžimdiye dek hiçbir konuda baÅŸarılı olamadın." "O günden sonra Ayhan ile hiç görüşmedim." cümlelerindeki altı çizili sözcükler edattır. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
BAÄžLAÇLAR Kendi başına bir anlamı olmayan, cümlede eÅŸ görevli söz ya da söz öbeklerini hatta cümleleri birbirine baÄŸlayan sözcüklerdir. BaÄŸlaçlar edatlardan farklı olarak cümle içinde baÄŸladıkları sözlerin görevlerinde herhangi bir deÄŸiÅŸme yapmazlar, cümleden çıkarıldıklarında anlamda deÄŸiÅŸme olsa bile bozulma olmaz. 1. “İLE” - “VE” BAÄžLAÇLARI Aynı görevdeki sözcükleri birbirine baÄŸlar. "Çiçekçiden karanfil ve gül aldım." "Evin ve bahçenin kapısı açıktı." "Cehennemle cenneti bu dünyada yaÅŸadık." "Evle okul arasında mekik dokuyor." UYARI : Biri baÄŸlaç diÄŸeri edat olan iki çeÅŸit “ile” vardır.Bir cümlede “ile”nin yerine “ve”yi getirebiliyorsak baÄŸlaç, getiremiyorsak edattır. Örn: "“Bazen yandık bazen menekÅŸelerle söyleÅŸtik.(Edat) 2. “DE” BAÄžLACI * EÅŸitlik, gibilik anlamı katar. "O filmi ben de seyrettim." "Bence Aslı da bu iÅŸten anlamıyor" * Abartma anlamı katar. "ÇocuÄŸun okuduÄŸu ÅŸiir de ÅŸiirdi hani." "Aldıkları araba da araba yani." * Küçümseme anlamı katar. "Sen sınavı kazanacaksın da ben göreceÄŸim." "Sanki bu iÅŸten anlıyorsun da konuÅŸuyorsun." "Büyüyecek de adam olacak da bize bakacak." * Sitem anlamı katar. "Okula kadar geldin de bir selam vermedin." "İzmir’e kadar geldin de yanıma uÄŸramadın." * ÅžaÅŸma,inat,sebep, korkutma anlamı katar. "KardeÅŸin de mi bizimle gelecek?(ÅžaÅŸma)" "Ufaklık, kalemi vermem de vermem,diyor.(İnat)" "Ailesiyle kavga etti de evi terk etti.(Sebep)" "Dışarı çık da göreyim." * Ama, fakat anlamında kullanılır. "Pansiyona kaydını yaptı da yerleÅŸmedi." "Bize gelmiÅŸ de fazla kalmamış.” UYARI: Türkçede biri baÄŸlaç diÄŸeri hal eki olan iki çeÅŸit “de” vardır. “De”yi cümleden çıkardığımızda cümlenin yapısı bozulursa ektir bitiÅŸik yazılır, bozulmazsa baÄŸlaçtır ayrı yazılır. Örnek: "Bakkalda sebze de satılıyormuÅŸ." "AyÅŸe de okulda kalmış." (altı çizili "de" baÄŸlaçtır.) 3. “AMA” , “FAKAT” BAÄžLACI * Karşıt anlamlı iki cümleyi birbirine baÄŸlar. "Sınava çok iyi hazırlandı ama üniversiteyi kazanamadı." "Her sabah spor yapıyor ama zayıflayamıyordu." * KoÅŸul, pekiÅŸtirme anlamı katar. "Dışarı çıkabilirsin ama eve erken döneceksin." "Seninle sinemaya gelirim ama iÅŸim olmazsa." "Bu kitabı sana alacağım ama okuyacaksın." "Dışarıda soÄŸuk ama çok soÄŸuk bir hava var." "Büyük ama çok büyük bir bahçesi vardı." 4. “ANCAK” ,“YALNIZ” BAÄžLACI * Ama, fakat anlamında kullanılıyorsa baÄŸlaç, * Bir tek,sadece anlamında kullanılıyorsa edat, * Önündeki ismi niteliyorsa sıfat, * Fiili niteliyorsa zarftır. "Geziye yalnız bizim sınıf katıldı." (edat) "Bu adam evde yalnız yaşıyor." (zarf) "Yalnız insanlar hayata karamsar bakarlar." (sıfat) "Onunla konuÅŸurum yalnız fikrim yine de deÄŸiÅŸmez." (baÄŸlaç) "Bu iÅŸin üstesinden ancak sen gelirsin." (edat) "YoÄŸun trafikte iÅŸe ancak yetiÅŸebildim." (zarf) "Bütün gün evde yalnızdım." (adaÅŸmış sıfat) "Filmi seyredebilirsin ancak yarın erken kalkmalısın." (baÄŸlaç.) 5. “Kİ” BAÄžLACI * Özneyi pekiÅŸtirir "Ben ki yedi iklimin padiÅŸahıyım." "Sen ki Fransa eyaletinin valisisin." * Neden-sonuç vardır. "Günü kötü geçmiÅŸ ki çok kızgın görünüyor." "Sana deÄŸer veriyorum ki seninle konuÅŸuyorum." * KuÅŸku, yakınma, ÅŸaÅŸma, amaç-sonuç, tahmin ... "Beni tanımıyorsun ki…" (Yakınma) "Kafamı bir kaldırdım ki onu karşımda gördüm." (ÅžaÅŸma,) "Arabayı o çizmiÅŸ olabilir mi ki? (KuÅŸku) "Sana iÅŸ buldum ki kimseye muhtaç olmayasın." (A-S) "Geç saatlere kadar çalışmış olmalı ki sabah uyanamamış." (tahmin) 6. “HEM…HEM” BAÄžLACI KarşılaÅŸtırılan iki unsurun hepsi anlamını vermektedir.EÅŸ görevli sözcükleri baÄŸlar. "Hem arabayı hem evi üzerine alacakmış." "Hem ucuz hem kaliteli ayakkabı satıyor." "Hem çalışıyor hem üniversite okuyor." 7. "NE…NE" BAÄžLACI Cümleyi anlamca olumsuz yapar.KarşılaÅŸtırılan iki unsurun hiçbiri anlamını verir. "Sallanmaz o kalkışta ne bir mendil ne bir kol." "Adam kızını ne arıyor ne soruyor." "Ne kızı veriyor ne dünürü küstürüyor." "Bu konu ne seni ne beni ilgilendirir." NOT: İki karşıt sıfatı birbirine baÄŸlarsa “ikisinin arası, ortası” anlamı verir. Örnek: "Kız ne zayıf ne ÅŸiÅŸman biriydi." "KonuÅŸan adam ne uzun ne kısaydı." 8. "YA…YA" BAÄžLACI KarşılaÅŸtırılan unsurlardan birini ifade etmek için kullanılır. "Ya bu deveyi güdeceksin ya bu diyardan gideceksin." "Aynayı ya AyÅŸe ya Özlem kırmıştır. " "Ya salonun ya mutfağın penceresi kırıldı." "Takıma ya beni ya onu alacaksın." 9. DİĞER BAÄžLAÇLAR "Ogün okula gelemedim çünkü çok hastaydım. " "Bu maçı kazanacağız hatta ÅŸampiyon olacağız." "Mademki söz verdin, sözünü tutacaksın." "Bu maÄŸazada elbiseler çok güzel üstelik çok ucuz." "Sanki daÄŸları sen yarattın." "MeÄŸer bütün evi o dağıtmış." "EÄŸer kardeÅŸine uÄŸrarsan selamımı söyle." "Çok geç kaldılar; yoksa kaza yaptılar." "Ders çalışmıyor; üstelik yaramazlık yapıyor." "Önce bunlardan yani çok iyi bildiÄŸiniz sorulardan baÅŸlayın." "Bizde yahut sizde çalışabiliriz." "İster yazarsın ister yazmazsın." |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
ÜNLEM Yalnız başına anlamı olmayan, cümle içinde, sevinme, korku, özlem, kızma gibi duyguları anlatan ya da seslenme bildiren sözcüklere ünlem denir. Ünlemlerin cümledeki söyleyişe göre anlam kazanır. "A, kim gelmiş?" "Yazık, çocuk hasta olmuş!" "Eyvah, çantam otobüste kaldı!" "Tüh, yine yanlış yaptım!" cümlelerindeki altı çizili kısımlar ünlemdir. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
CÜMLE (TÜMCE) Cümle veya tümce, çoÄŸunlukla özne, tümleç ve yüklemden meydana gelen; bir ifade, soru, ünlem veya emiri dile getiren; kendi başına anlamlı kelimeler dizisidir. Arapça cumle kökünden gelir. Bazen yan cümleciklerle anlamı pekiÅŸtirilir veya geniÅŸletilir. KELİME GRUPLARI İSİM-FİİL GRUBU Bir isim-fiil (mastar) ile ondan önce gelen ve ona baÄŸlı olan kelimelerin veya kelime gruplarının oluÅŸturduÄŸu yeni gruba isim-fiil grubu denir. Grubun ana unsuru isim-fiildir ve sonda bulunur. Vurgu isim-fiilden önceki unsurdadır. Mastar, grupta yüklem görevi yapar. Ondan önce gelen kelimeler de cümlede olduÄŸu gibi özne, nesne, tümleç olurlar. "Onu biraz sonra çekeceÄŸi acıya hazırlamak..." Nesne / dolaylı tüml. / Yüklem "Suda, rüzgârda, kuÅŸta senin sedanı duyup /" zarf "Seni / beyaz çiçekli dallar içinde / sanmak" Nesne / dolaylı tüml. / Yükl. "Halk sanatına, halk aÄŸzına, halk hayatına / daima / açık olma..." Dolaylı tümleçler / zarf / yüklem "Uzun bir ayrılıktan sonra / sılaya / dönüş..." Zarf tüml. / Dt / y. "Etrafına / bir keklik gibi ürke ürke / bakış(ından anladım.)" Dt / zt / y. Bu grup, cümle ve kelime grubu içinde isim olarak kullanılır. Etrafına bir keklik gibi ürke ürke bakışından anladım. Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Bir faciadır, böyle bir âlemde uyanmak. SIFAT-FİİL GRUBU Bir sıfat-fiil ve bu sıfat-fiile baÄŸlı unsur veya unsurlardan kurulan kelime gruplarına sıfat-fiil grubu denir. Grubun ana unsuru sıfat-fiildir ve sonda bulunur. Cümleler öğelerine ayrılırken sıfat-fiil ve ondan önce gelen ve ona baÄŸlı olan kelimeler ayrılmaz. Sıfat-fiil, grupta yüklem görevindedir. Vurgu, sıfat-fiilden önceki unsurdadır. Sıfat-fiilden önce gelen kelimeler, cümlede olduÄŸu gibi, özne, nesne, zarf tümleci ve dolaylı tümleç olarak adlandırılırlar. Bu yüzden sıfat-fiillerle ve sıfat-fiil gruplarıyla birleÅŸik cümleler yapılır. "Eski İstanbul'un güzel semtlerini yaratan / Türklük" Sıfat / isim "Eski İstanbul'un güzel semtlerini / yaratan" Nesne / yüklem "Bütün hayalleri yıkılmış / insanlar["/I] Sıfat / isim "Bütün hayalleri / yıkılmış" Özne / yüklem "Her içine girdiÄŸi odaya bir ÅŸefkat serinliÄŸi getiren / bu kız" Sıfat / isim "Her içine girdiÄŸi odaya / bir ÅŸefkat serinliÄŸi / getiren" Dolaylı tüml. / Nesne / yüklem Bu grup, kelime grubu içinde sıfat ve isim; cümlede, özne, nesne, zarf ve yer tamlayıcısı olarak kullanılır. "Mısralarında naÄŸme hissedilmeyen / bir manzume" Sıfat / isim "Bu eseri tamamlamak için ne kadar çabaladığını / hiç kimse bilmiyordu." Sıfat-fiil grubu, isim, nesne "Sabrından saray yapan / sultanları bilirim." Sıfat / isim BirleÅŸik isim olarak kullanılan sıfat-fiiller vardır: Vatansever, cankurtaran, çöpçatan... ZARF-FİİL GRUBU Bir zarf-fiil ve bu zarf-fiile baÄŸlı unsur veya unsurlardan kurulan kelime gruplarına zarf-fiil grubu denir. Grubun ana unsuru zarf-fiildir ve sonda bulunur. Cümleler öğelerine ayrılırken zarf-fiil ve ondan önce gelen ve ona baÄŸlı olan kelimeler ayrılmazlar. Zarf-fiil, grupta yüklem görevindedir. Vurgu, zarf-fiilden önceki unsurdadır. Zarf-fiilden önce gelen kelimeler, cümlede olduÄŸu gibi, özne, nesne, zarf tümleci ve dolaylı tümleç olarak adlandırılırlar. Bu yüzden zarf-fiillerle ve zarf-fiil gruplarıyla birleÅŸik cümleler yapılır. "Son gülün karşısında / son bülbül / ah ederken..." Dolaylı tüml. / Özne / yüklem "Bu yaman daÄŸların hayalini / hatırımdan / silince..." Nesne / dlı tüml. / Yükl. "Kanatlarını açan kocaman bir kartal gibi / kollarını / açarak..." Edat tüml. / Nesne / yükl. "Pembe hayaller / kura kura" Nesne / yükl. Hâl ekleriyle çekime girmiÅŸ bazı sıfat-fiiller, cümlede zarf görevi yaparlar. Bunlar da birer zarf-fiil grubudur. "Müzik baÅŸladığında / bütün salon bir sessizliÄŸe gömüldü." Sudur, akar / kendi bildiÄŸince. "Pencere, en iyisi pencere" "Geçen kuÅŸları görürsün hiç olmazsa" "-r, -mez, -di mi�, -di, -eli" ile kurulan gruplar da birer zarf-fiil grubudur. Bir pırıltı gördü mü / gözle hemen dalıyor. Ben bu gurbet ele düştüm düşeli Her gün biraz daha süzülmekteyim. Çamlıca'nın bu asıl çevresine girer girmez, artık eniÅŸtemizin köşkünün tılsımlı duygularını tatmaya koyulurduk. Bu grup, kelime grubu ve cümle içinde zarf olarak kullanılır. Bahar geleli / kargalar sınırsız bir neÅŸe içinde. Dargınlığını unutup / onunla barışmak istiyor. YokuÅŸu çıkar çıkmaz, / kurumuÅŸ baÅŸak tarlalarıyla karşılaÅŸtık. Kardan, yaÄŸmurdan, rüzgârdan sora sora / Bir yol bulup / giderdim anılara. Zarf-fiil grubu yüklem olarak da kullanılabilir. "Âlemde gündüz gönlümüze iÅŸkencedir" "Bence bayram ufukta gün bitincedir." TEKRAR GRUBU (İKİLEME) Bir nesneyi veya hareketi karşılamak için eÅŸ görevli iki kelimenin meydana getirdiÄŸi kelime grubudur. Grupta her unsur kendi vurgusunu taşır; kelimeler arasına virgül konmaz. EÄŸri büğrü, çoluk çocuk, er geç, senli benli, ezildi büzüldü, delidolu,Vah vah, oh oh, fısıl fısıl, şırıl şırıl, zıp zıp, yavaÅŸ yavaÅŸ, sabah sabah,Baka baka, gide gele, olmaz olmaz, bitmez tükenmez, demet demet, öbek öbek... Yapılış ÅŸekillerine göre çeÅŸitleri a. Aynı kelimenin tekrarı Mışıl mışıl, yavaÅŸ yavaÅŸ, koÅŸa koÅŸa, ılık ılık, koca koca... b. Yakın veya eÅŸ anlamlı kelimeler DoÄŸru dürüst, eÄŸri büğrü, kılık kıyafet, dayalı döşeli, güle oynaya... Okul mokul, çanta manta, halı malı... c. Zıt anlamlı kelimeler Bata çıka, irili ufaklı, ölüm kalım, dosta düşmana... Tekrarlar anlamı kuvvetlendirir; nesneye ve harekete çokluk, süreklilik ve beraberlik anlamları katar. Mini mini çocuklar Diyar diyar dolaÅŸtım. Yaza yaza usandı. İyi kötü bir ÅŸeyler yaptı. Grubu oluÅŸturan kelimeler çekim eki alabilir. evi barkı, evini barkını, saÄŸa sola, iÅŸinde gücünde, varını yoÄŸunu, dereden tepeden... ÇoÄŸunda kelimelerin yeri deÄŸiÅŸtirilemez. EÄŸri büğrü → büğrü eÄŸri Tekrar grupları, cümlede ve kelime gruplarında isim, sıfat ve zarf olarak kullanılır. Sürü sürü kargalar, hisarın üstünden uçarken acı acı bağırıyordu. Kahve mahve yapmam sana ben. DiÅŸi aslan bu mini miniyi kendi yavruları arasında görünce, onu da doÄŸurduÄŸunu sandı. Yorgun argın dönüyorum her akÅŸam eve. Çamurlara bata çıka yürüdü. Havuzda su şırıl şırıldır. Sevdiklerim göçüp gidiyorlar birer birer. Takınsan kanat manat KuÅŸ muÅŸ olsam seÄŸirtsem MaviliÄŸin çeÅŸmesi gürül gürül Ardından bir ses kopar. Artık durul. Dallarda tomurcuk tomurcuk, çiçek çiçek; BoÅŸlukta kuÅŸ kuÅŸ, böcek böcek; Kovuklarda arı arı, petek petek; Kuytularda menekÅŸe menekÅŸe, çilek çilek; Gül gül, zambak zambaksınız. (Arif Nihat) Gök mavi mavi gülümsüyordu. YeÅŸil yeÅŸil dallar arasından. EDAT GRUBU Bir isim unsuru ile bir çekim edatından oluÅŸan kelime grubudur. ile, için, kadar, göre, diye, raÄŸmen, karşı, doÄŸru, gibi, dolayı..edatları ile yapılır. YaÅŸadığım gibi, çocuklar için... İsim unsuru baÅŸta, edat sonda bulunur. İnsan gibi, çalışmasına raÄŸmen, bir demet çiçek ile... BirleÅŸme ismin ve edatın türüne göre ekli veya eksiz olur. YaÅŸamak için Sen-in gibi Deniz-e doÄŸru Bun-dan dolayı bu kadar-ı-n-ı senin gibi-s-i İsim unsuru kelime grubu olabilir. Hür maviliÄŸin bittiÄŸi son hadde kadar Bozulup dağılmak üzere İlk uçuÅŸtan sonra yuvaya dönmeyi baÅŸaran yavru serçeler gibi Birden fazla isim unsuru bulunabilir. YorgunluÄŸuna, uykusuzluÄŸuna raÄŸmen Bir avuç buÄŸday, bir tutam ot, bir karış toprak için Edat grubu cümlede ve kelime grubu içinde sıfat, zarf ve isim olarak kullanılır. Bu paranın ne kadarı sizin? (iyelik eki almış, isim gibi kullanılmış, nesne olmuÅŸ) Her ÅŸey bıraktığım gibiydi. (ek-fiilin �di�li geçmiÅŸ zaman çekimi ile isim gibi kullanılmış, yüklem olmuÅŸ) Keskin bir ışık, etrafımızda bir zafer borusu gibi çınlıyor. Dokuzuncu Hariciye KoÄŸuÅŸu'na doÄŸru aÄŸaçların bile sıhhatine imrenerek yürüdüm. Vücudum, büyük bir korku ile, öne doÄŸru eÄŸildi. Derenin saÄŸ tarafındaki sırtta on beÅŸ yirmi kadar çadır vardı. Bizim periÅŸanlığımız, gönülleri toplamak içindir. O anda utançtan ölecek gibiydi. (isim, yüklem) Onun gibisi nerede bulunur? (isim, özne) Cümlede çoÄŸunlukla zarf veya edat tümleci olur. Sabaha kadar ders çalıştık. (zarf tümleci) Eve doÄŸru yürüdüm. (edat tümleci) Grubun vurgusu isim üzerindedir. Edat grupları cümleye çeÅŸitli anlamlar katar. Ders çalışmak için odasına çekildi. (amaç) Sıkıldığı için dışarı çıktı. (neden, dışarıya çıkmanın sebebi) Bu ayakkabıyı babam için aldım (özgülük) Bu iÅŸ için kaç lira ödedin? (karşılık) Senin için sorun yok tabi. (görelik) Bizim için ne diyorlar? (hakkımızda) Sizin için üç kiÅŸilik yer ayrıldı. (aitlik) Tüm bu hazırlıklar bizim içindi. (isim, yüklem) Vatan için ölenler yüreÄŸimizde yaÅŸarlar. (uÄŸur, amaç, özne) Kurt gibi acıkmıştım. (benzerlik) KurÅŸunlar, yaÄŸmur gibi yağıyordu. (zarf, benzetme) Uyandığı gibi yataktan fırladı. (zarf, anında, zaman anlamı katmış) KonuÅŸmak üzere ayaÄŸa kalktı. (amaç) Acele edin, güneÅŸ batmak üzere. (zamanda yakınlık) KonuÅŸtuÄŸumuz üzere yarın buluÅŸacağım. (gibilik) Bizi boÅŸ vaatlerle kandırdılar. (araç) Hasan yaÅŸlı annesiyle oturuyordu. (beraberlik) Arabanın gürültüsüyle irkildi. (neden) Biz de onlar kadar baÅŸarılıyız. (eÅŸitlik, benzerlik, ölçüsünde) Gül kadar güzelsin. (benzerlik) Mektubu okuyunca köyünü görmüş kadar sevindi. (gibi) Bir ton kadar kömür almış (ölçü, aÅŸağı yukarı) Ne kadar güçlü bir adam... (zarf) Evin deniz kadar havuzu var. (sıfat) Vefasızlığın bu kadarını da görmemiÅŸtim. (isim, ad tamlamasında tamlanan) Dershaneye kadar gidelim. (edat tümleci) BaÅŸbakana göre enflâsyon düşük. (açısından) Ayağını yorganına göre uzat. (bakarak, ölçüsünde, uygunluk, kadar) Allah dağına göre kış verir. (uygunluk) Anlatılanlara göre ikisi de suçluymuÅŸ. (bakılırsa, yönünden) Siz bana göre daha gençsiniz. (karşılaÅŸtırma) Edebiyata karşı ilgim vardı. (hakkında, yönelik) Denize karşı bir balkonu var. (yönelik) YaÄŸmur sabaha karşı yeniden baÅŸlamıştı. (doÄŸru) Sabaha karşı uyuyabildim. (zarf öbeÄŸi) Terfi edeyim diye yaÄŸcılık yapıyor. (amaç) YaÄŸmur yağıyor diye dışarı çıkmadı. (neden) AkÅŸama doÄŸru geldiler. (zarf öbeÄŸi) BAÄžLAMA GRUBU BaÄŸlama edatları (baÄŸlaç) ile birbirine baÄŸlanmış iki veya daha fazla isim unsurundan meydana gelmiÅŸ kelime gruplarıdır. ve, veya, veyahut, ya da, yahut, ama, fakat, ancak, dE.....dE, gerek....gerek(se), ha........ha, hem, hem de, hem.....hem (de), ile, ilâ, ister.....ister(se), kâh..........kâh, lâkin, ne......ne (de), ya....ya (da), deÄŸil. BaÄŸlama grubunda her unsur kendi vurgusunu taşır. BaÄŸlama grupları cümlede ve kelime grubunda isim, sıfat ve zarf olarak kullanılır. BaÄŸlama edatı (baÄŸlaç), isim unsurlarının arsında bulunur. İsimler grubun kuruluÅŸuna eÅŸit olarak katılırlar. Kırmızı ve Siyah, babalarla oÄŸulları, olmak veya olmamak, olmak ya da olmamak, AyaÅŸlı ve Kiracıları, üç ilâ beÅŸ, çalışkan fakat ÅŸanssız, para deÄŸil mutluluk, güzel ama vefasız, ne sevinç ne üzüntü, ne mendil ne de bir kol, eli de ayağı da, ne yer ne yâr; hem annem, hem babam, hem de kardeÅŸim zengin mi fakir mi; ya bunu, ya. ÅŸunu, ya da onu... İçinde ikiden fazla isim bulunan baÄŸlama gruplarında �ve� baÄŸlacı son iki ismin arasında yer alır. Okumak, anlamak ve uygulamak Ufak tefek, sinirli ve inatçı DaÄŸ, deniz ve ova... Bu grupta sim unsuru, kelime grubu olabilir. Hicranla aÄŸaran bu saçlar deÄŸil, sevgisiz kalan kalp ihtiyarlarmış Ne gülen, ne el sallayan, ne de bir çift lâf eden oldu. İçeri girmek ve annesinin niçin kovulduÄŸunu sormak istedi. AİTLİK GRUBU Ki aitlik ekinin eklenmiÅŸ olduÄŸu kelime grubudur.+ ki'den önceki kelime grubu yalın olabileceÄŸi gibi ilgi durum eki veya bulunma durumu ekini de almış olabilir. Aitlik Grubu: Kelime Grubu +( nIn/ + DA) + ki UNVAN GRUBU Bir ÅŸahıs ismiyle, bir unvan veya akrabalık isminden meydana gelen kelime gruplarıdır. Bilge KaÄŸan, Bayındır Han, Osman Gazi, Mehlika Sultan, Hasan PaÅŸa, Ali Bey, Ahmet amca, Åžinasi Efendi, Kemal AÄŸa, Nigâr Hanım... Åžahıs ismi baÅŸta, unvan ve akrabalık ismi sonda bulunur. İki unsur eksiz birleÅŸir. Åžahıs ismi birleÅŸik isim olabilir. Mehmet Âkif Bey, Halide Nusret Hanımefendi, Kâzım Karabekir PaÅŸa... Bu grup, cümlede ve kelime gruplarında isim olarak kullanılır. Zafer yolunda unutamayacağım yüzlerden biri, Hatice Nine�nin yüzüdür. Perviz Efendi cevap vermedi. Grubun vurgusu birinci unsur üzerindedir. Birinci unsuru unvan veya akrabalık ismi olan "Sultan Süleyman, Åžah İsmail, Doktor Ömer, Profesöz Muharrem Ergin, Bay Mustafa, Prens Sebahattin, MareÅŸal Fevzi Çakmak, Åžair EÅŸref, Onbaşı Mehmet, Öğretmen Salih" gibi tamlamalar unvan grubu deÄŸil birleÅŸik isimdir. ÜNLEM GRUBU Bir ünlemle bir isim unsurundan oluÅŸan kelime gruplarıdır. Ey Türk gençliÄŸi Ünlem baÅŸta, isim unsuru sonda bulunur. Vurgu ünlem üzerindedir. a canım!, be kardeÅŸim!, bre yalan dünya!, hey çocuklar! İsim unsuru, bir kelime grubu olabilir. Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları! Ey garip çizgilerle dolu han duvarları Ey Türk istikbalinin evlâdı! A benim keleÅŸ oÄŸlum! Ey mavi göklerin kızıl ve beyaz süsü! Ey âlemi donatan ışık, topraÄŸa can verev el! Cümle kuruluÅŸuna katılmayan bu grup hitaplarda kullanılır. Hey Sakarya, kim demiÅŸ suya vurulmaz perçin? İlâhî bir kudretin, ebedî bir feyzin var, ey Türk! Ey tatlı ve ulvî gece, yıllarca devam et. Ey sevgi dalımda ilk açan tomurcuk, Kanımın akışını yenileÅŸtiren damar, Gül rengi ışıkları sevda dolu akÅŸamlar, İçime yeni bir fecir gibi dolan çocuk. (Orhan Veli) SAYI GRUBU Basamak sistemine göre sıralanmış sayı isimleri topluluÄŸudur. Sayılar sondan baÅŸa doÄŸru büyür. Küçük sayı sonda bulunur. Genellikle ara sayılar sayı grubudur. Bir, beÅŸ, on, yüz, bin, milyon isim İki yüz, beÅŸ bin, otuz milyon sıfat tamlaması On bir, doksan iki, yüz elli dört sayı grubu Sayı grupları en az iki kelimeden oluÅŸur. İkiden fazla kelime bulunduran sayı gruplarında her unsur kendi içinde bir kelime veya kelime grubudur. Yedi / yüz sıfat tamlaması Yedi yüz / elli sayı grubu Yedi yüz / elli iki sayı grubu Yedi yüz elli iki / bin sıfat tamlaması Yedi yüz elli iki bin / altı sayı grubu Yedi yüz elli iki bin / altı yüz sayı grubu Yedi yüz elli iki bin / altı yüz / on dört sayı grubu Sayı grubunun sıfat tamlamasından farkı: 1. Sayı grubunda en küçük sayın sonda bulunur: on / altı, elli iki bin / dört yüz / kırk iki 2. Sıfat tamlamasında ilk sayı ismi sondaki sayı isminin adedini gösterir: Elli / bin, beÅŸ / yüz, beÅŸ yüz / milyon Sayı grupları cümlede isim ve sıfat olarak kullanılır. Yaptığı sarayların adedi kırk iki idi. Kalede yüz elli asker kalmıştı. Bütün sayı isimleri birbirinden ayrı yazılır. Ancak senet vb. evraklarda araya rakam sığdırılmasın diye bitiÅŸik yazılabilir. Grubun vurgusu küçük sayı ismindedir. KISALTMA GRUPLARI Bu gruplar genellikle isim-fiil, sıfat-fiil ve zarf-fiil gruplarının kısalması ve kalıplaÅŸması sonucu oluÅŸmuÅŸlardır Bu grupların ortak özelliÄŸi, iki isim unsurundan meydana gelmeleri ve vurgunun ikinci unsurda olmasıdır. a. İsnat Grubu Sıfat-fiil ve zarf-fiil grubundan kısalmıştır Karnı tok olan adam → karnı tok adam Başı açık olarak → başı açık İsim, sıfat ve zarf olarak kullanılır. gözü tok (insan), eli açık (arkadaÅŸ), sohbeti tatlı (insanlar), cebi dolu (adam)..., iki düğmesi kopuk (palto)... Dili bir, gönlü bir, imanı bir insan yığını Görüyor varlığının bir yere toplandığını Kaç gözü yaÅŸlıyı teselli etti. Åžu çenesi düşüğe sen aldırma Gurbet akÅŸamlarının baÄŸrı yanık yolcusuyum. Bekir önce anlamadı, aÄŸzı açık bir süre baktı. b. Yükleme Grubu Sıfat-fiil ve isim-fiil grubundan kısalmıştır Yüzü aÅŸkın olan → yüzü aÅŸkın Kitabı tetkik etmek → kitabı tetkik Birinci unsur belirtme hâl eki alır. İnsanı takdir, memuru teftiÅŸ, küçük çocukları af, evi iyice tamir.. Bu grup, cümlede ve kelime gruplarında isim ve sıfat olarak kullanılır. Yüzü aÅŸkın insan meydanda toplanmıştı. Kitabı tetkik için görevliden izin istedi. c. YaklaÅŸma Grubu YaklaÅŸma eki almış bir ismin baÅŸka bir isimle oluÅŸturduÄŸu kelime grubudur. Birinci unsur yaklaÅŸma eki alır. Fiilimsilerden kısalmıştır evine baÄŸlı olan → evine baÄŸlı fikrine müracaat etmek → fikrine müracaat başına buyruk olarak → başına buyruk Tatile düşkün (insanlar), cana yakın (arkadaÅŸ), geçmiÅŸe baÄŸlı (bir yazar), sözüne sadık (dost), içe dönük (tehdit), dile kolay(iÅŸler)... Güzel sanatlara meraklı (kız), geleneklere çok baÄŸlı (adam)... Bu grup, cümlede ve kelime gruplarında isim, sıfat ve sarf olarak kullanılır. Mehlika Sultan'a âşık yedi genç Gece ÅŸehrin kapısından çıktı. Yanında yirmiye yakın muhabir vardı. Adam, sırıklara baÄŸlı fasulyelerin küçük, ürkek çiçeklerini gördü. Saatlerdir kapıya dönük oturuyordu. YemeÄŸi gece yarısına yakın yediler. d. Bulunma Grubu Bulunma eki almış bir ismin baÅŸka bir isimle oluÅŸturduÄŸu kelime grubudur. Birinci unsur bulunma eki alır. Haftada bir, dörtte üç, solda sıfır, yükte hafif, beÅŸ günde bir, Cümlede ve kelime gruplarında isim, sıfat ve zarf olarak kullanılır. Arada bir o meÅŸhur kahkahasını atardı. EkmeÄŸin dörtte birini yanındakine uzattı. İşinde usta insanlarla bir arada çalışıyor. e. UzaklaÅŸma Grubu UzaklaÅŸma eki almış bir ismin baÅŸka bir isimle oluÅŸturduÄŸu kelime grubudur. Birinci unsur uzaklaÅŸma eki alır. İçten pazarlıklı (adam), kendisinden emin (adımlarla), benden gizli (iÅŸ), gözden ırak (bir köşe), yandan çarklı (kahve), estetik endiÅŸeden uzak (eserler)... Cümlede ve kelime grupları içinde isim, sıfat ve zarf olarak kullanılır. Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu. Bir öğle paydosunda herkesten geç çıktı sınıftan. Uzun bir yolculuktan sonra köye varmıştık. Sakin ve kendinden emin çalışıyor. Ondan daha idealistine rastlamadım. Evde çekirgeden bol ne var! f. Vasıta Grubu Vasıta eki almış bir ismin baÅŸka bir isimle oluÅŸturduÄŸu kelime grubudur. Birinci unsur vasıta eki alır. Seninle dost (insanlar), bayrakla süslü (sınıflar), sırmayla iÅŸli (cepken)... Bu grup da sıfat-fiil veya zarf-fiil grubundan kısaltılmıştır. Seninle dost olan (insanlar) → Seninle dost (insanlar), bayrakla süslü olan (sınıflar) → bayrakla süslü (sınıflar), sırmayla iÅŸli olan (cepken) → sırmayla iÅŸli (cepken) parayla yüklü olarak →parayla yüklü Cümlede ve kelime grupları içinde isim, sıfat ve zarf olarak kullanılır. Garip çizgilerle dolu han duvarları Annesiyle dargın gitti. Bu kısaltma gruplarının dışında bazı kısaltma grupları daha vardır ki bunlar da çeÅŸitli cümlelerden ve kelime gruplarından kısaltılmıştır. Derinden derine ırmaklar aÄŸlar Uzaktan uzaÄŸa çoban çeÅŸmesi Kokusuyla baÅŸ baÅŸa kaldı çiçekler Bir nefes olmuÅŸum Fatih�in ordusunda Yürüyorum omuz omuza sipahilerle Aynalar baÅŸtan baÅŸa tenha BaÅŸka bir çerçevedir gitgide dünya artık. El ele tutuÅŸarak yola koyuldular. BİRLEŞİK İSİM Burada bahsedilecek olan birleÅŸik isimler sadece özel kiÅŸi isimleridir.Bir kiÅŸinin özel adı olmak üzere bir araya gelen kelimeler topluluÄŸudur. Muharrem Ergin, Yavuz Sultan Selim, Ali Åžir Nevai, Yahya Kemal Beyatlı, Arif Hikmet Par, Ahmet Turan Alkan, Ömer Seyfettin, Ahmet HaÅŸim, İkinci Kılıç Arslan, KaÅŸgarlı Mahmut, Yıldırım Beyazıt... Unvan sıfatları, insanların sosyal seviyelerini, makamlarını, mevkilerini, rütbelerini, statülerini bildirmek için isimlerden önce kullanılan sıfatlardır. Unvan sıfatları isimden önce gelirse unvan grubu veya sıfat tamlaması deÄŸil birleÅŸik isim oluÅŸur. Sultan Süleyman, Åžah İsmail, Doktor Ömer, Profesör Muharrem Ergin, Bay Mustafa, Prens Sebahattin, MareÅŸal Fevzi Çakmak, Åžair EÅŸref, Onbaşı Mehmet, Öğretmen Salih... Birinci unsuru sıfat, ikinci unsuru özel isim olan kelime grupları zamanla sıfat tamlaması olmaktan çıkmış, birleÅŸik isme dönüşmüşlerdir. Sıfat tamlamasında baÅŸta bulunan vurgu da bu birleÅŸik isimlerde ikinci unsura kaymıştır. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
CÜMLENİN ÖĞELERİ
1- YÜKLEM : Cümlede iÅŸi, hareketi, yargıyı, bildiren çekimli unsura denir. Not :Bir cümle birden çok öğeden oluÅŸabileceÄŸi gibi tek bir yüklemden de oluÅŸabilir. * Düşünüyorum (Cümle) * Güzeldi. ( Cümle ) Not: Yüklem genlikle cümlenin sonunda bulunur; ancak günlük konuÅŸmalarda, atasözlerinde ve ÅŸiirde yüklemin yeri deÄŸiÅŸebilir. *Gel çabuk buraya! *Sakla samanı gelir zamanı . *İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı Not: Her sözcük ya da sözcük gurubundan yüklem yapılabilir. *Gecenin yalnızlığında sadece seni düşünürüm. (fiil) *Kasaba halkı meydanda toplanmıştı.(fiil) *YaÅŸadığımız günler tıpkı bir rüzgar gibiydi.(edat) *Bu olayların suçlusu odur. (zamir) *Sabah uyandığında gözleri ışıl ışıldı.(ikileme) *KonuÅŸmalarına ister istemez kulak misafiri oldum. (deyim) *Odayı süsleyen ÅŸey rengarenk çiçeklerdir. (sıfat) 2.ÖZNE Yüklemin bildirdiÄŸi iÅŸi, hareketi yapan veya yargının gerçekleÅŸmesine araç olan unsura denir. Not: Özneyi bulmak için yükleme kim, ne soruları sorulur Yüklemi isim olan cümlelerde ise olan kim, olan ne soruları sorulur. *Seyirciler fotoÄŸraf sergisini çok beÄŸendi. *Ailece bulmaca çözmeye meraklıdırlar. *Güzel gözler tül ardından görünsün. *CoÅŸkun nehirler gibi aÄŸlamak istiyorum. *Ben bu yüzden yalnızlığa hasretim . Not: Yüklemi edilgen fiillerle kurulan cümlelerin gerçek öznesi yoktur. *Yemekten sonra erkenden yatıldı. *Okula kadar yüründü. *Kahvaltıda çaylar içildi. *AkÅŸam geç saate kadar derse çalışıldı. Üç çeÅŸit özne vardır: A.Gerçek Özne: Yüklemin bildirdiÄŸi iÅŸi hareketi bizzat kendisi yapan öznedir. Cümlede iki ÅŸekilde gösterilir: 1)Acık Özne: Cümle içinde açık bir ÅŸekilde gösterilir *YaÄŸmur çok ÅŸiddetli yaÄŸdı. *Çocuk iki gündür hasta yatıyor. *Gemi ufukta yavaÅŸ yavaÅŸ kayboluyordu. *Geceleri bir ses uykumu böler. 2)Gizli özne: Cümlede doÄŸrudan yer verilmeyen ancak yüklem taşıdığı eklerden anlaşılan öznedir. *Ertesi gün ona telefon ettim. *Görmeyeli hemen de bizi unutmuÅŸsun. *Bu kıyı kasabasına her yaz gelirim. *Kumsalda yürüyüş yapıyorlar. NOT: Yüklemi isim olan cümlenin öznesi gerçektir. *Siyah renkli araba satılıktır. *Dün akÅŸam pencereler kapalıydı. B)Sözde Özne: Yüklemi edilgen çatılı cümlelerde,aslında nesne olan öge özne olarak kullanılır. *AÄŸaçtaki meyveleri topladı. *AÄŸaçtaki meyveler toplan. *Öğrenciler bütün sınıfı temizledi. *Bütün sınıf temizlendi. *Hep bir ağızdan ilahiler okunuyor. *Düğün için yemekler yapıldı C)Örtülü Özne Yüklemi edilen çatılı cümlelerde bazen “—ce, tarafından, nedeniyle,…”gibi sözcükler kullanılarak iÅŸi bizzat yapan varlığa da yer verilebilir. *Yolcu otobüsleri belediyemizce hizmete açıldı. *Yarışma halk tarafından çok beÄŸenildi *Kar nedeniyle yollar kapandı. NOT: Her sözcük ya da sözcük grubu özne olabilir. *Geçen gün evin duvarı yıkılmıştı. (isim tamlaması) *Bahçesinde okyanuslar yetiÅŸiyordu. (isim) *Derdini söylemeyen derman bulamaz. (sıfat fiil) *Sana bakmak suya bakmaktır. (isim fiil) *Okumak zihni dinlendirir. (isim fiil) *Çoluk çocuk otobüse dolmuÅŸtu. (ekeylem) *YaÄŸmurlu havalar yarından sonra ülkeyi terk edecek. (sıfat) *Kimse seni benim kadar düşünmez. (zamir) 3)NESNE Öznenin yaptığı iÅŸten, hareketten etkilenen unsurdur Uyarı :isim cümlelerinde yüklemi edilgen çatılı cümlelerde ve geçiÅŸsiz fiillerde nesne yoktur. Nesneler ek alıp almamasına göre ikiye ayrılır. a)Belirtisiz Nesne Yükleme ne sorusu sorularak bulunur. Belirtme durum eki (--i) almamış olup yalın haldedir. b)Belirtili Nesne Yükleme kimi, neyi, nereyi soruları sorularak bulunur.Belirtme durum eki olmuÅŸtur. *Bu yörede kızlarımız kilim dokur. *Yolun kenarına kocaman kütükleri yığmışlar. *O köpeÄŸi mahallenin çocukları da arıyordu. *Bu ÅŸehirde tüm sokaklar seni düşünür. 4.ZARF TÜMLECİ Yer yön sebep miktar durum ve zaman bildirerek yüklemi açıklayan unsurdur. Zarf tümlecini bulmak için yükleme, nasıl, niçin, neden, ne kadar, ne zaman, kim tarafından ne tarafından, soruları sorulur. *Dostluklar ömür boyu sürünce güzeldir. *YüreÄŸimdeki yara gittikçe büyüyor. *GüneÅŸ her doÄŸduÄŸunda yalnızlık başına vurduÄŸunda beni hatırla. *Trabzanlara yaslanıp ÅŸarkı söylüyor bir kadın. *Kırgın kırgın yüzüme bakma Rosa. UYARI:Yön isimleri yalın halde zarf tümleci olurlar.Belirtme durum eki (-i) alırsa belirtilinesne,-e/-de/-den,hal ekini alırsa dolaylı tümleç olur. * Hizmetçi,içeriyi iyice süpürsün. * Adam yavaşça içeri girdi. * Bir süre sonra içeriden bir ses geldi. 5)DOLAYLI TÜMLEÇ Yönelme,bulunma ve çıkma bildirerek cümlenin anlamını tamamlayan unsura denir. NOT: Dolaylı tümleç olan öğe mutlaka –e/-de/-den hal eklerinden birini alır. *BuluÅŸma yerine hemen gelmiÅŸ. *Senin kirpiklerinde bir damla oldu akÅŸam. *AÄŸlamayan çocuÄŸa meme verilmez. *Bir havuz kenarında yan yana oturmuÅŸuz. *Eskicinin sesi sokağın başından duyuluyordu. *Askerler kuyunun aÄŸzına birikmiÅŸti. *Bu gazeteci yazılarında gerçeklerden hiç sapmaz. *İhtiyar,bütün mirasını karısına bırakmıştı. NOT: Dolaylı tümleci bulmak için yükleme; “kime,kimde,kimden,nereye,nerede,nereden” sorusu sorulur. UYARI:-e/-den hal eki “için” edatı görevinde kullanılıyorsa ya da sebep bildiriyorsa zarf tümleci kurar. -de/-den hal ekleri zaman bildiren sözcüklerin üzerine gelirse zarf tümleci olur. *Korkudan kızın dili tutulmuÅŸtu. *Babasıyla kavga ettiÄŸinden eve uÄŸramıyor. *Birazdan hava kararacak. *Yaz akÅŸamlarında yıldızları seyrederdik. *Denize yüzmeye gidiyorum. *Ailesine yürekten baÄŸlıydı. 6)EDAT TÜMLECİ Bazı edatlarla öbekleÅŸerek cümleyi “amaç, araç, birliktelik, özgülük, karşılaÅŸtırma,…” gibi anlamlarla açıklayan unsurdur. *Çalışmak için yurt dışına gitmiÅŸ.(amaç) e.t. *Kadın oÄŸlunu bulabilmek için gazeteye ilan vermiÅŸ.(amaç) e.t. *Bu tatlıyı senin için ayırdım.(aitlik,özgülük) e.t. *YaÄŸmur yaÄŸdığı için baraj taÅŸmış.(zarf tüm.,sebep) *Yaralıyı hastaneye ambulansla götürmüşler.(araç) *Adam öfkeyle yüzüme baktı.(zarf tüm. durum) *Ali,arkadaÅŸlarına göre derse daha çok çalışıyor.(karşılaÅŸtırma) *Bana göre bu iÅŸ olmaz.(görüş) *DireÄŸe karşı on adım yürüdü.(zarf tüm. yön) *Sen bile doÄŸum günümü kutlamadın. e.t. NOT: “İçin” edatı kendinden önceki sözcükle birlikte neden-sonuç ilgisi kurarsa zarf tümleci,“ile” edatı durum ilgisi kurarsa zarf tümleci, “karşı” edatı yön ilgisi kurarsa zarf tümleci olur. CÜMLEDE VURGU Türkçede cümle vurgusu yüklem üzerindedir.Bu nedenle hangi öğe daha çok vurgulanmak isteniyorsa yükleme yaklaÅŸtırılır. *ArkadaÅŸları onu kapıda bekliyormuÅŸ.(D.T.) *ArkadaÅŸları kapıda onu bekliyormuÅŸ.(Nesne) *Kapıda onu arkadaÅŸları bekliyormuÅŸ.(Özne) UYARI:Cümlede “mi” soru edatı varsa bu edattan önce gelen öğe vurgulanmıştır. *Bu akÅŸam siz İstanbul’a mı gideceksiniz? (d.t.) *Bu akÅŸam siz mi İstanbul’a gideceksiniz? (ö.) *Bu akÅŸam mı siz İstanbul’a gideceksiniz? (z.t.) *Bu akÅŸam siz İstanbul’a gidecek misiniz?(y.) NOT: Cümlede soru sözcükleri varsa soruya verilecek cevap olan öğe vurgulanmıştır. *Masamdaki kalemleri kim almış? ---AyÅŸe.(Özne) *Bu saatte nereden geliyorsun? ---Okuldan.(Dolaylı tümleç) *Bahçeden ne kopardın? ---Elma.(Nesne) |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
CÜMLENİN ÖĞELERİYLE İLGİLİ GENEL ÖZELLİKLER
1) Hiçbir öğe sözcük sayısıyla sınırlı deÄŸildir.Bir öğe,bir tek sözcükten oluÅŸabildiÄŸi gibi birden çok sözcükten de oluÅŸabilir. "O , dün, bize, babasıyla geldi." -Ö.- Z.T.- D.T.--- E.T. -----Y. 2) Cümlede özne,nesne,dolaylı tümleç ve zarf tümleci açıklayıcısıyla birlikte kullanılabilir. "Bir yıl kalacağım bu ili ---Siirt’i, ----çok özleyeceÄŸim." -----B.li n. -------------Açıklayıcı. "Çocuk;sevinçle,etekleri zil çalarak,telefona koÅŸtu." ---------Z.T. ------Açıklayıcısı 3)Bir cümlede birden fazla özne,dolaylı tümleç, nesne, zarf tümleci ortak bir yükleme baÄŸlanabilir. "Annesini,babasını,akrabalarını ve bütün arkadaÅŸlarını görmek istiyordu." "Evde,okulda,sitede,her yerde aynı konu konuÅŸuluyordu." 4)Öğelere ayırmada tamlamalar, deyimler ve bileÅŸik fiiller bölünmez. "O her zaman ince eleyip sık dokurdu" (yüklem,deyimden oluÅŸmuÅŸ) ---------------------yüklem 5)Hitaplar,ünlemler ve baÄŸlaçlar;öğe dışı sözcüklerdir. (Bağımsız tümleçlerdir) "ArkadaÅŸlar, beni dinler misiniz?" "GeleceÄŸiz; fakat çok kalmayacağız." "Eyvah,çocuk düştü." 6)Åžiir dizeleri ya da devrik söyleyiÅŸler,kurallı cümle biçimine çevrilirse daha kolay bulunur. *Hakkıdır, hür yaÅŸamış bayrağımın hürriyet, *Hürriyet, hür yaÅŸamış bayrağımın hakkıdır. ----ö.---------yüklem 7)Soru cümleleri deÄŸiÅŸik öğeleri buldurmayı amaçlayabilir. Sorulara verilecek cevaplar hangi öğeyi oluÅŸturuyorsa, soru cümlesi o öğeyi buldurmaya yöneliktir. "Kimi seviyorsun?" --Seni (Seni seviyorum) (Soru nesneyi buldurmaya yönelik.) "Kim yapmış?" -Babam (Babam yapmış) (Soru özneyi buldurmaya yönelik) "Nereye gidiyorsun?" -Okula (Okula gidiyorum) (Soru d.t.’yi buldurmaya yönelik) "Ne zaman geldin?" -Dün (Dün geldim) (Soru z.t.’yi buldurmaya yönelik) "Kırılan neydi?" -Bardaktı (Kırılan bardaktı) (Soru yüklemi buldurmaya yönelik) 8) “-mi” edatıyla oluÅŸturulan soru cümlelerinde “-mi” hangi öğeden sonra gelmiÅŸse soru o öğeyi buldurmaya yöneliktir. "Bugün bize gelecek misin?"(Soru yüklemi buldurmaya yönelik) "Bugün bize mi geleceksin?"(Soru D.T.’yi buldurmaya yönelik) "Bugün mü bize geleceksin?"(Soru Z.T.’yi buldurmaya yönelik) "Sen mi bugün bize geleceksin?"(Soru özneyi buldurmaya yönelik) 9)Bir cümlede vurgulanan öğe, yüklemden hemen önce gelen öğedir. "Çocuklar,sevgiyle beslenir."(Edat tümleci vurgulu) "Cömert olmadan önce doÄŸru olmayı bil."(B.li n. vurgulu) |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
CÜMLENİN ÖĞELERİNİ BULURKEN GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN HUSUSLAR Bir duyguyu, bir düşünceyi, bir isteÄŸi, bir hareketi, bir durumu tam olarak bir yargı halinde anlatan kelime veya kelime gruplarına cümle denir. Cümlenin olabilmesi için bir çekimli isim veya fiili olması gerekir. “Git.”, “Öğretmenim.” Tek bir kelime oldukları halde özne ve yüklemden meydana geldikleri ve yargı bildirdikleri için cümledir. “Türk atlarının geçtiÄŸi yoldan” kelime grubu ise dört kelimeden oluÅŸtuÄŸu halde yargı içermediÄŸi için cümle sayılmaz. Sonuna “gittik” ÅŸeklinde çekimli bir fiil getirilirse cümle olur. Cümlenin öğeleri bulunurken göz önünde bulundurulması gereken hususlar ÅŸunlardır: 1- Cümlenin temel öğeleri yüklem ve öznedir. Åžayet bu öğeler yoksa o kelime grubu cümle deÄŸildir. Bu sebeple edilgen çatılı cümlelerde “Cam kırıldı.” örneÄŸinde olduÄŸu gibi “cam” nesne (eylemden etkilenen varlık) olduÄŸu halde cümlenin temel öğelerinden özne bulunmadığı için özne kabul edilir ve bu tip özneler “sözde özne” olarak nitelendirilir. Åžayet cümle “Cam top oynayan çocuklar tarafından kırıldı.”ÅŸeklinde olursa fiilin çatısı edilgen olduÄŸu için kırma eylemini çocukların yaptığı söylendiÄŸi halde “top oynayan çocuklar tarafından” özne deÄŸildir; bu tür öğeler zarf tümlecidir. Bazı dil bilgisi kitaplarında bu tip öznelerden "örtülü özne" diye bahsedilmektedir. Sözde özne dışında gerçek ve gizli olmak üzere iki özne çeÅŸidi daha vardır. Gizli özne yüklemin sonundaki ÅŸahıs ekinden hareketle bulunur. 2- Öğeler bulunurken önce yüklem, ikinci olarak özne bulunur. Daha sonra cümlede anlatılanlara göre yardımcı öğelerden nesne, dolaylı tümleç ve zarf tümleci bulunur. Yardımcı öğelerin bulunmasında herhangi bir sıra söz konusu deÄŸildir. Ama genel olarak nesne, dolaylı tümleç ve zarf tümleci ÅŸeklinde bir sıralama uygulanmaktadır. Yüklem ve öznenin bulunma sırasına uyulmadığı zaman hata yapma ihtimali artar. 3- Öğeleri bulurken hangi soruların yöneltileceÄŸi iyi bilinmelidir. Özne ve belirtisiz nesne “ne, kim”, belirtili nesne “neyi, kimi”, dolaylı tümleç “nereye, nerede, nereden; kime, kimde, kimden; neye, neyde, neyden ...”, zarf tümleci ise “nasıl, niçin, neden, ne zaman, ne kadar, neyle, ne ÅŸekilde, ne biçim, ne gibi, kimle, neyle ...” soruları sorularak bulunur. 4- Özne ve belirtisiz nesne yalın halde, belirtili nesne belirtme (-i), dolaylı tümleç ise yönelme (-e), bulunma (-de) ve uzaklaÅŸma (-den) hallerinde bulunur. Fakat bazı durumlarda zarf tümleçleri de –e, -de, -den hal eklerini alabilirler. Öğelerin hangi ekleri aldıklarını bilmek büyük kolaylık saÄŸlamakta ve birçok yanlışı engellemektedir. Özne eylemi yapanı, nesne eylemden etkileneni, dolaylı tümleç olayın geçtiÄŸi yeri ve zarf tümleci de eylemin hangi ÅŸartlarda, nasıl, ne zaman meydana geldiÄŸini bildirir. 5- Yüklem bulunduktan sonra yükleme “ne” veya “kim” sorularak özne bulunur. DiÄŸer öğeleri bulurken soruları özne ile yükleme birlikte sormak gerekir. Sadece yükleme sorulursa özneyi belirtisiz nesne ile karıştırma söz konusu olabilir. Bunları birbirine karıştırmamak için yüklemin belirttiÄŸi iÅŸi yapanın özne, yapılan iÅŸten etkilenenin de nesne olduÄŸunu göz önünde bulundurmalıyız. 6- Öğeleri doÄŸru olarak tespit edebilmemiz için kelime grupları, ismin hal ekleri, fiil çatısı, fiil çekimleri, fiilimsiler, birleÅŸik fiil, ek-fiil, cümle çeÅŸitleri gibi dil bilgisinin diÄŸer konuları hakkında bilgi sahibi olmamız gerekir. 7- İsim cümlelerinde nesne bulunmaz. “Bu konuyu arkadaÅŸların bilmemektedir.” cümlesinin yüklemi isim olduÄŸu halde nesne almıştır. Yüklemi isim-fiil olan bu gibi cümlelerde nesne bulunabilir. “İlkbaharda havalar çok güzeldi.” bir isim cümlesidir, bu yüzden “güzel olan ne?” sorusuna cevap olarak verilen “havalar” öznedir. 8- İsim cümlelerinin öğelerini bulurken yüklemin çok sayıda kelimeden meydana gelebileceÄŸini unutmamalıyız. Fiil cümlelerinin yüklemi birkaç kelimeden oluÅŸurken isim cümlelerinde durum farklı olabilir. “Ali sınıfın en arka sırasında oturan neÅŸeli bir öğrencidir.” cümlesinin yüklemi “en arka sırasında oturan neÅŸeli bir öğrencidir.” kelime grubudur. Fiil cümlesinde yükleme “nasıl” sorusunu sorarsak zarf tümlecini buluruz. Buradaki cümlenin yüklemini “öğrencidir” sanarak “Ali nasıl öğrencidir?” diye bir soru sorsak “en arka sırasında oturan neÅŸeli bir öğrencidir.” cevabını alırız. Oysa burada sıfat tamlamasının ismine soru yöneltilmiÅŸ ve sıfat grubu zarf sanılmıştır. 9- Kelime grupları öğeler bulunurken asla parçalanmaz. Aynı ÅŸekilde birleÅŸik fiiller de bölünmez. 10- Türkçe’de cümlenin öğeleri arasında bir de edat tümlecinin varlığından söz edilir. Türü ne olursa olsun fiili niteleyen kelime veya kelime grubu cümlede zarf tümleci olarak kabul edilir. “Kitabı sizin için aldım.” cümlesindeki “sizin için” edat grubudur. ÖSS’de bu kelime grubunun cümlenin hangi öğesi olduÄŸu sorulur ve seçenekler arasında edat tümleci de varsa tabii ki edat tümleci sayılır; ama genellikle ÖSS’de bu tip tartışmalı konular sorulmaz ya da seçenekler arasında edat tümleci verilmez. 11- Cümleden çıkarıldığı zaman anlamda bir bozukluk meydana getirmeyen kelime veya kelime gruplarına arasöz/aracümle denir. Cümlenin öğeleri bulunurken bu tip kelime ve kelime grupları cümle dışı unsur sayılır. “Kitap okuyanlardan biri, emekli öğretmen Zeki Bey, ağır ağır, yerinden kalktı.” cümlesinde “emekli öğretmen Zeki Bey” arasözdür. “Kitap okuyanlardan biri” öğesinin açıklayıcısıdır. Arasöz/aracümlelerin başında ve sonunda virgül veya tire (kısa çizgi) vardır. 12- Hitaplar da cümle dışı unsurdur. “Ey Türk geçliÄŸi! Birinci vazifen Türk istiklâl ve cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.” cümlesinin öznesi “Ey Türk geçliÄŸi!” deÄŸil, “birinci vazifen”dir. 13- Bir baÅŸka cümle dışı unsur iki cümleyi birbirine baÄŸlayan baÄŸlaçlardır. “Çok anlattım ama dinletemedim” cümlesinde “ama” baÄŸlacı cümle dışı unsurdur. Nesne, özne, dolaylı tümleç ve zarf tümleçlerini birbirine baÄŸlayan baÄŸlaçlar cümle dışı unsur deÄŸildir. 14- Öğeleri ayrılmış bir cümlenin unsurlarını kolayca bulabilirsiniz. Bu da öğelere doÄŸru ayırmanın ne kadar önemli olduÄŸunu göstermektedir. 15- Özellikle ÅŸiirlerde mısralarda önce kaç cümle olduÄŸunu tespit etmek gerekir. Yüklem sayısı kadar cümle olduÄŸunu aklımızdan çıkarmamalıyız. 16- Åžiirlerde unsurları ayrılan gruplar aynı öğe sayılır. 17- Devrik cümleler, kurallı cümle haline getirildikten sonra öğeleri daha kolay bulunur. Soru cümlelerinin öğeleri cevap cümlesine çevrildikten sonra daha saÄŸlıklı bulunur. 18- Türkçe'de vurgulu öğe yüklemden önceki ilk kelimedir. "Bu ÅŸiiri törende arkadaşımız okudu." cümlesinde "arkadaşımız" vurgulanırken "Arkadaşımız bu ÅŸiiri törende okudu." cümlesinde "törende" öğesi önem kazanmaktadır. 19- "Dışarı, içeri, ileri, geri ..." gibi zarflar yüklemin yönünü belirttikleri için zarf tümleci olur. Åžayet bunlar yönelme halinde olursa o zaman dolaylı tümleç olur. "Ali az önce dışarı çıktı." cümlesinde "dışarı" zarf tümleci olduÄŸu halde ""Ali az önce dışarıya çıktı." cümlesinde "dışarıya" kelimesi dolaylı tümleçtir. Oysa iki cümle arasında anlam bakımından hiçbir fark yoktur. Bu da bize cümlenin öğelerinin aldığı ekleri bilmenin önemi göstermektedir. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
CÜMLE ÇEŞİTLERİ 1- Yapılarına Göre Cümleler 2- Yükleminin Türüne Göre Cümleler 3- Yükleminin Yerine Göre Cümleler 4- Anlamlarına Göre Cümleler 1- YAPILARINA GÖRE CÜMLELER Yapılarına göre basit, bileÅŸik, baÄŸlı ve sıralı cümleler olmak üzere dört cümle çeÅŸidi vardır. a) Basit Cümle: Tek yüklemi bulunan, tek yargı bildiren cümleler yapı bakımından basit cümledir. Basit cümleyi belirleyen tek yüklemin, tek yargının bulunmasıdır. Yüklem dışındaki diÄŸer ögelerin sayısı önemli deÄŸildir. Basit cümleler hem isim hem fiil cümlesi olabilir. Türkçede cümleler genellikle basit yapılıdır: EÄŸri cetvelden doÄŸru çizgi çıkmaz. Akıllı düşman, akılsız dosttan yeÄŸdir. GüneÅŸ balçıkla sıvanmaz. Yapısında fiil ismi, sıfat-fiil, zarf-fiil veya bu tür kelimelerden yapılmış kelime grupları bulunan cümlelerde bu unsurlar bağımsız yargı bildirmedikleri için, böyle cümleler de yapı bakımından basit cümle sayılırlar: Bu kadar yolu yaya gitmek zor olabilir. Gülü seven dikenine katlanır. Ayaklarını sürüyerek yerine geçti. b) BirleÅŸik Cümle: İçinde birden fazla yargının bulunduÄŸu cümleler, birleÅŸik cümledir. Bu yapıdaki cümlelerde esas yargıyı üzerinde bulunduran bir temel cümle ve bu temel cümleyi çeÅŸitli yönlerden tamamlayan yan cümleler bulunur. Türkçede ÅŸartlı birleÅŸik cümle, ki’li birleÅŸik cümle ve iç içe birleÅŸik cümle olmak üzere üç çeÅŸit birleÅŸik cümle vardır: Åžartlı birleÅŸik cümle: İçinde ÅŸart kipi bulunan cümledir. Åžart kipi, diÄŸer fiil çekimlerinden farklı olarak bitmiÅŸ bir hareket göstermez, bir yargı ifade etmez. Bu sebeple ÅŸart kipiyle bağımsız bir cümle yapılamaz. Bu yapıdaki cümlede ÅŸart kipini taşıyan yardımcı cümle önce, temel cümle sonra gelir. Åžart cümlesi temel cümleyi genellikle ÅŸart, zaman, sebep, benzetme gibi anlamlarla tamamlar ve temel cümlenin zarfı olur: Derslerine düzenli çalışırsan sınıfını kolay geçersin. Pazar günü hava güzel olursa gezmeye gideceÄŸiz. “Artık demir almak günü gelmiÅŸse zamandan Meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan.” (Yahya Kemâl) Ki’li birleÅŸik cümle: Farsçadan dilimize giren ki baÄŸlama edatıyla yapılan birleÅŸik cümledir. Ki edatı, çekimli bir fiilden sonra gelince baÄŸlama edatı olur. Bu cümlelerde ki edatına kadar olan kısım asıl unsur; ki edatından sonraki unsur yardımcı unsurdur. Bu sıralanış Türkçeye aykırıdır. Ki edatı çıkarılınca cümle Türkçedeki sıralanışa uyar: Duydum ki unutmuÅŸsun gözlerimin rengini. (Gözlerimin rengini unuttuÄŸunu duydum.) Öyle insanlar vardır ki yaptıkları iyilikleri her fırsatta söylemekten zevk duyarlar. (Yaptıkları iyilikleri her fırsatta söylemekten zevk duyan insanlar vardır.) Ki’den önceki unsurun isim olması hâlinde ki, yardımcı cümleyi asıl cümleye baÄŸlamaz, asıl cümlenin yüklemini onun isim unsuruna baÄŸlar. Böyle cümlelerde söylenmese de anlamda bir deÄŸiÅŸiklik olmaz: Limon ki bol vitaminli bir meyvedir, kışın yetiÅŸir. (Limon bol vitaminli bir meyvedir, kışın yetiÅŸir. / Bol vitaminli bir meyve olan limon kışın yetiÅŸir.) İç içe birleÅŸik cümle: Bir cümlenin herhangi bir görevle baÅŸka bir cümlede yer almasıyla meydana gelen birleÅŸik cümledir. Araya giren cümle, temel cümledeki anlamı tamamlayan yardımcı cümle olarak nesne veya diÄŸer unsurlardan birinin parçası olur: Edebiyat öğretmeni içinizde “Han Duvarları”nı okuyan var mı, dedi. Hayır, o deÄŸil, ÅŸu uzun boylu adam, dedi. c) BaÄŸlı Cümle: Birden fazla cümlenin fakat, ama, ancak, lâkin, ve, veya gibi edatlarla bir özneye baÄŸlanarak oluÅŸturduÄŸu cümledir. Her biri bağımsız cümle olan bu cümleler arasındaki ilgi, baÄŸlama edatlarıyla kurulmakta ve pekiÅŸtirilmektedir: KonuÅŸmayı erken öğrendim ama susmayı öğrenmem için yaÅŸlanmam gerekti. Ölmek kaderde var,bize üzüntü vermiyor Lâkin vatandan ayrılışın ıztırabı zor. d) Sıralı Cümle: Tek başına bağımsız yargı bildiren iki veya daha fazla cümlenin bir anlam bütünlüğü içinde sıralanmasıyla kurulan cümlelerdir. Yüklemleri çekimli fiil olan sıralı cümleler, birbirinden virgül veya noktalı virgülle ayrılır: Alacağını tahsil etmek için önce telefon etmiÅŸ, sonra biriyle haber yollamış, olmayınca kendisi gitmek zorunda kalmıştı. Bu sıralı cümlede yargı taşıyan telefon etmiÅŸ, haber yollamış, zorunda kalmış yüklemlerini birbirine baÄŸlayan –tı, kip ekidir. Sıralı cümlede önceki yargılarda bu ek tekrarlanmayıp son yargıya doÄŸru bir bağımlılık saÄŸlanır. Böylelikle cümlenin bitmediÄŸi de hatırlatılmış olur. Aradaki ilginin ortak cümle ögeleriyle saÄŸlandığı sıralı cümleler bağımlı sıralı cümle; ilginin sadece anlam yönüyle kurulduÄŸu cümleler bağımsız sıralı cümledir: Çetin, kantinde bizi bekliyormuÅŸ, hemen yanımıza geldi, kolumuzdan tutup masasına götürdü. (Özne, ortaktır.) Öğretmeni Aysel’i çağırıyordu; Aysel hiç oralı deÄŸildi 2- YÜKLEMİNİN TÜRÜNE GÖRE CÜMLELER a) Fiil Cümlesi: Yüklemi çekimli bir fiil veya fiil grubu olan cümle, yükleminin türüne göre fiil cümlesidir. Her türlü hareket, iÅŸ, oluÅŸ fiil cümleleriyle karşılandığı için fiil cümleleri isim cümlelerine göre daha çok kullanılır. Yükleminin geçiÅŸli fiil olması durumunda, fiil cümlelerinde cümlenin bütün ögeleri bulunabilir. Fiil geçiÅŸsiz olursa cümlenin nesnesi olmayacaktır. “İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Önce hafiften bir rüzgâr esiyor, YavaÅŸ yavaÅŸ sallanıyor Yapraklar aÄŸaçlarda.” (Orhan Veli) BaÅŸlarını göklere çarpmaktan, genellikle cüceler korkar. (Cenap Åžahabettin) Allah size bir yüz vermiÅŸ; bir tane de siz eklemeyin. (Shakespeare) Mum, dibine ışık vermez (Atasözü) b) İsim Cümlesi: Yüklemi ek-fiille çekimlenmiÅŸ bir isim veya isim grubu olan cümleler, yükleminin türüne göre isim cümlesidir. İsim cümleleri, genellikle özne ve yüklemden oluÅŸur. İsim cümlelerinin olumsuzunu yapmak için deÄŸil ve yok kelimeleri kullanılır. AÄŸzı var, dili yok. “Ormanlar koynunda bir serin dere Dikenler içinde sarı gül vardır.” (Rıza Tevfik Bölükbaşı) “Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin. Benim doÄŸduÄŸum köyler de güzeldi.” (Cahit Külebi) “Ölmek deÄŸildir, ömrümüzün en feci iÅŸi Müşkül budur , ölmeden evvel ölür kiÅŸi” (Yahya Kemal) Cesurun bakışı, korkağın kılıcından keskindir. 3- YÜKLEMİNİN YERİNE GÖRE CÜMLELER Yüklemin cümle içindeki yerine göre iki çeÅŸit cümle vardır. a) Kurallı (Düz) Cümle: Türkçede asıl unsurlar sonra, yardımcı unsurlar önce geldiÄŸi için cümlenin en önemli ve asıl ögesi olan yüklem genellikle cümlenin sonunda yer alır. Yüklemi sonda olan cümle, kurallı cümledir. Cümlede özellikle belirtilmek istenen unsurlar yükleme yaklaÅŸtırılır: Kayıhan, / bu akÅŸam / pencerenin önünde / oturuyordu. Kayıhan, / pencerenin önünde / bu akÅŸam / oturuyordu. Bu akÅŸam / pencerenin önünde / Kayıhan / oturuyordu. b) Devrik Cümle: Yüklemi sonda olmayan cümle, devrik cümledir. Devrik cümlelere daha çok ÅŸiir dilinde rastlanır. Günlük konuÅŸmalarda, atasözlerinde ve deyimlerde de zaman zaman devrik cümleler görülür. Cümlede yüklemin dışındaki ögelerin yer deÄŸiÅŸtirmesi durumunda cümlenin kurallılığı bozulmaz. Ancak yüklemin yeri deÄŸiÅŸirse cümle devrik olur: “Bir kökte uzamış sarmaşık gibi Dökülmüş gerdana saçların güzel.” (Âşık Veysel) “Aya haber sal çıksın bu gece; Görünsün şöyle gönlümce.” (Cahit Sıtkı Tarancı) Sensiz kaldım bu yerde. Gülme komÅŸuna, gelir başına. Çocuktan al haberi. 4- ANLAMINA GÖRE CÜMLELER Anlamına göre üç çeÅŸit cümle vardır. [indent]a) Olumlu Cümle: Yargının gerçekleÅŸtiÄŸini bildiren cümleler, olumludur. Bu cümlelerin yüklemi varlık, olma veya bulunma bildirir: Kurt kocayınca, köpeÄŸin maskarası olur. (Atasözü) Gerçek belirince yalan ortadan kalkar. (Atatürk) Para ile satın alınan sadakat, daha fazla para ile de satılır. (Seneca) BeklediÄŸimiz haber, nihayet geldi. Yapısı bakımından olumsuz görünen bazı cümleler anlam bakımından olumludur. Cümlede iki olumsuz unsurun bulunması cümlenin anlamını olumlu yapar: Nasıl cevap vereceÄŸini bilmiyor deÄŸildi.(=biliyordu) Allah’tan korkmayan yoktur.(=herkes korkar) Yapı bakımından olumsuz bazı cümleler soru yoluyla olumlu bir anlam kazanabilir: SipariÅŸlerinizi getirmez olur muyum. (=getiririm) Bayrakları bayrak yapan üstündeki kan deÄŸil midir? b) Olumsuz Cümle: Yargının gerçekleÅŸmediÄŸini, yapılmadığını bildiren cümleler, anlam bakımından olumsuzdur. Fiilden fiil yapan –ma-, -me- olumsuzluk eki, deÄŸil edatı ve yok keli*mesi cümleleri olumsuz yapan unsurlardır: Bundan sonra kimseyi kandırmayacak. “Bu güler yüzlü adam ben deÄŸilim.” (Cahit Sıtkı Tarancı) Cebimde beÅŸ kuruÅŸ para yok. Yapı bakımından olumlu olan bazı cümleler soru ekiyle olumsuz bir anlam kazanabilir: Matematik sınavından 95 almak kolay mı? (Kolay deÄŸil.) Babamın yanında hiç, sigara içebilir miyim? (İçemem.) ne......ne baÄŸlama edatıyla kurulan cümleler de anlam bakımından olumsuzdur. Cümlede bu unsur varsa yüklem mutlaka olumlu olmalıdır: “Ne hasta bekler sabahı Ne taze ölüyü mezar Ne de ÅŸeytan, bir günahı Seni beklediÄŸim kadar.” (Necip Fazıl) Ne sevenim var ne soranım var. c) Soru Cümlesi: Herhangi bir ÅŸeyi öğrenmek için soru unsurlarıyla kurulan cümleler, soru cümlesidir. Soru cümleleri genellikle, soru eki mı (mi, mu, mü) ile yapılır. Ayrıca hani, hangi, kim, kaç, nasıl, ne, neden, niçin gibi soru kelimeleriyle de soru cümleleri kurulur. Soru cümlesi olumlu veya olumsuz olabilir: Doktor içeride mi? Hangi konuyu anlamadınız? Niçin bu kadar geç kaldınız? Yeni sınav yönetmeliÄŸi hakkında ne düşünüyorsunuz? Üniversitemizi nasıl buldunuz? Cümlede soru eki hangi kelimeden sonra gelirse onu sorar: Aybars dün arabasıyla geldi mi? Aybars mı dün arabasıyla geldi? Aybars dün mü arabasıyla geldi? Aybars dün arabasıyla mı geldi? |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
YAZIM YANLIÅžLARI
Yazım Kuralları ve Türkçe’nin DoÄŸru Kullanımı Bir yazı ile okuyucuya mesajı doÄŸru iletmede kaynağın önemli bir rolü ve sorumluluÄŸu bulunmaktadır. Bu yüzden mesajı ileten kiÅŸi mesajını yazılı olarak iletirken bir takım yazım kurallarına uyması gereklidir. Özellikle öğrencilerin yazı yazarken yaptıkları en önemli hata, noktalama iÅŸaretlerine uymamalarıdır. * Yazılarda noktalama iÅŸaretleri bazen hiç kullanılmamakta bazen de yerinde kullanılmamaktadır. İfadelerin doÄŸru anlaşılması için bu kurallara özenle uyulmalıdır. * Bir bilgisayar programı kullanılarak yazılan yazılarda ise boÅŸluk konusuna dikkat edilmelidir. ÖrneÄŸin, Noktadan ve virgülden önce boÅŸluk bırakılmamalıdır. Noktadan ve virgülden sonra boÅŸluk bırakılmalıdır. BoÅŸluk bırakılması unutulduÄŸunda noktanın öncesinde ve sonrasındaki sözcükler tek bir sözcük olarak algılanmaktadır. Bu da yazıların kağıt üzerindeki düzenlemesini olumsuz etkilemektedir. Parantezler açılırken parantez öncesinde boÅŸluk bırakılmalı, açılan parantezle metin arasında boÅŸluk olmamalıdır. Parantezler kapatılırken parantez öncesinde boÅŸluk olmamalı, sonrasında ise olmalıdır. * DiÄŸer bir hata türü yazım yanlışlarıdır. Sözcükler Türk Dil Kurumu’nun belirlediÄŸi kurallar göz önünde bulundurularak yazılmalıdır. * Yaygın olarak yapılan bir baÅŸka hata da sözcüklerin yanlış kullanımlarıdır. ÖrneÄŸin “neden olmak”, “yol açmak” ve “saÄŸlamak” gibi sözcükler çok farklı anlamları verebiliyorken aynı anlamda kullanılmaktadırlar. * Ayrıca bazı sözcüklerin Türkçe karşılıkları varken (genelde) farkında olunmadan yabancı karşılığı kullanılmaktadır. http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
BAZI KELİME VE EKLERİN YAZILIŞI
BaÄŸlaç Olan da, de’nin Yazılışı BaÄŸlaç olan da, de ayrı yazılır. Kendisinden önceki kelimenin son ünlüsüne baÄŸlı olarak ünlü uyumlarına uyar: Kızı da geldi gelini de. Durumu oÄŸluna da bildirdi. Sen de mi kardeÅŸim? Güç de olsa. KonuÅŸur da konuÅŸur. UYARI : Ayrı yazılan da, de hiçbir zaman ta, te biçiminde yazılmaz. UYARI : Ya sözüyle birlikte kullanılan da mutlaka ayrı yazılır: ya da. UYARI : Da, de baÄŸlacını kendisinden önceki kelimeden kesme ile ayırmak yanlıştır: AyÅŸe de geldi (AyÅŸe'de geldi deÄŸil). UYARI : Da, de baÄŸlacının bulunma durumu eki olan -da, -de, -ta, -te ile hiçbir ilgisi yoktur. Bulunma durumu eki getirildiÄŸi kelimeye bitiÅŸik yazılır: devede (deve-de) kulak, evde (ev-de) kalmak, yolda (yol-da) kalmak, ayakta (ayak-ta) durmak, çantada (çanta-da) keklik. İkide (iki-de) bir aynı sözü söyleyip durma. Yurtta sulh, cihanda sulh. (Mustafa Kemal Atatürk) BaÄŸlaç Olan ki’nin Yazılışı BaÄŸlaç olan ki ayrı yazılır: demek ki, kaldı ki, bilmem ki. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil, ÅŸuurla iÅŸlensin. (Mustafa Kemal Atatürk) Olmaz ki! Böyle de yatılmaz ki! (Orhan Veli Kanık) RuÅŸen EÅŸref Ünaydın'ın "Diyorlar ki" adlı eseri ne güzeldir! GeçmiÅŸ zaman olur ki hayali cihan deÄŸer. Ki baÄŸlacı, birkaç örnekte kalıplaÅŸmış olduÄŸu için bitiÅŸik yazılır: belki, çünkü, hâlbuki, mademki, meÄŸerki, oysaki, sanki. Bu örneklerden çünkü sözünde ek aynı zamanda küçük ünlü uyumuna uymuÅŸtur. Şüphe ve pekiÅŸtirme göreviyle kullanılan ki sözü de ayrı yazılır: Babam geldi mi ki? BaÅŸbakan konuÅŸacak mı ki? BaÄŸlaç Olan ne ... ne ...’nin Yazılışı Bu baÄŸlacın kullanıldığı cümlelerde fiil olumlu olmalıdır: Ne Fransa’da ne de Almanya’da aradığını bulabilmiÅŸti. Onlar ne arsız ne yılışkan ve yırtık gülmelidirler; ne de somurtmalıdırlar. (Refik Halit Karay) Ne ziraat ne ticaret için kâfi nüfus kaldı. (Falih Rıfkı Atay) Soru Eki mı, mi, mu, mü’nün Yazılışı Bu ek gelenekleÅŸmiÅŸ olarak ayrı yazılır ve kendisinden önceki kelimenin son ünlüsüne baÄŸlı olarak ünlü uyumlarına uyar: Kaldı mı? Sen de mi geldin? Olur mu? İnsanlık öldü mü? Soru ekinden sonra gelen ekler, bu eke bitiÅŸik olarak yazılır: Verecek misin? Okuyor muyuz? Çocuk muyum? Gelecek miydi? Güler misin, aÄŸlar mısın? Bu ek sorudan baÅŸka görevlerde kullanıldığında da ayrı yazılır: Güzel mi güzel! YaÄŸmur yaÄŸdı mı dışarı çıkamayız. UYARI: Vazgeçmek birleÅŸik fiili, mi soru ekiyle birlikte kullanıldığında iki ayrı biçimde yazılabilir: Vaz mı geçtin? Vazgeçtin mi? Fiil Çekimi ile İlgili Yazılışlar Gelecek zaman ekinin ünlüleri ile zaman ekinden önceki ünlü, söyleyiÅŸe bakılmaksızın bütün ÅŸahıslarda a, e ile yazılır: geleceÄŸim, gelmeyeceÄŸim, gelemeyeceÄŸim, geleceÄŸiz, gelmeyeceÄŸiz, gelemeyeceÄŸiz, gelmeyeceksin, gelemeyeceksin; alacağım, almayacağım, alamayacağım, almayacaksın, alamayacaksın; baÅŸlayacağım. Teklik ve çokluk 1. kiÅŸi emir eklerinin ünlüsü ile ekten önceki ünlü, söyleyiÅŸe bakılmaksızın a, e ile yazılır: baÅŸlayayım, gelmeyeyim; baÅŸlayalım, gelmeyelim. İstek ekinden önce gelen ünlü, söyleyiÅŸe bakılmaksızın a, e ile yazılır: baÅŸlayasın, baÅŸlaya, baÅŸlayasınız, baÅŸlayalar; gelmeyesin, gelmeye, gelmeyesiniz, gelmeyeler. Mastar Eklerinin Yazılışı -mak, -mek ile biten mastarlardan sonra -a, -e, -ı, -i eklerinden biri geldiÄŸinde araya y ünsüzü girer: kazanmak-a > kazanma-y-a, aldanmak-ı > aldanma-y-ı, sevmek-e > sevme-y-e, görmek-i > görme-y-i. İken’in Yazılışı İken ayrı olarak yazılabildiÄŸi gibi kelimelere eklenerek de yazılabilir. Bu durumda başındaki i ünlüsü düşer. GetirildiÄŸi kelimenin ünlüleri kalın da olsa, bu ekin ünlüsü ince kalır: okur-ken (< okur iken), yazar-ken (< yazar iken), çalışır-ken (< çalışır iken), uyur-ken (< uyur iken), baÅŸlar-ken (< baÅŸlar iken), durmuÅŸ-ken (< durmuÅŸ iken), olgun-ken (< olgun iken), durgun-ken (< durgun iken). İken, ünlüyle biten kelimelere ek olarak getirildiÄŸinde başındaki i ünlüsü düşer ve araya y ünsüzü girer: okulday-ken (< okulda iken), yolday-ken (< yolda iken). İle’nin Ek Olarak Yazılışı İle ayrı olarak yazılabildiÄŸi gibi kelimelere eklenerek de yazılabilir. Kelimelere eklenerek yazıldığında ünlü uyumlarına uyar. İle, ünsüzle biten kelimelere ek olarak getirildiÄŸinde i ünlüsü düşer ve bitiÅŸik yazılır: bulut-la (bulut ile), çiçek-le (çiçek ile), kuÅŸ-la (kuÅŸ ile). İle, ünlüyle biten kelimelere ek olarak getirildiÄŸinde başındaki i ünlüsü düşer ve araya y ünsüzü girer. Ek, ünlü uyumlarına uyar: arkadaşı-y-la (arkadaşı ile), anası-y-la, (anası ile), çevre-y-le (çevre ile), sürü-y-le (sürü ile), yapı-y-la (yapı ile). Ek Fiil Olan imek’in Yazılışı İmek fiili bugün daha çok ekleÅŸmiÅŸ olarak kullanılmakta ve ünlü uyumlarına uymaktadır. Ünlüyle biten kelimelere eklendiÄŸinde i ünlüsü düşer. Bu durumda araya yne-y-se (ne ise), sonuncu-y-du (sonuncu idi), yabancı-y-mış (yabancı imiÅŸ). ünsüzü girer: Ünsüzle biten kelimelere eklendiÄŸinde de i ünlüsü düşer: gelir-se (gelir ise), güzel-miÅŸ (güzel imiÅŸ), yorgun-du (yorgun idi). PekiÅŸtirmeli Sıfatların Yazılışı PekiÅŸtirmeli sıfatlar bitiÅŸik yazılır: apaçık, apak, büsbütün, çepeçevre, çırçıplak, çırılçıplak, dümdüz, düpedüz, gömgök, güpegündüz, kapkara, kupkuru, paramparça, sapasaÄŸlam, sapsarı, sırsıklam, sırılsıklam, sipsivri, yemyeÅŸil. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
BİRLEŞİK KELİMELERİN YAZILIÅžI Belirtisiz isim tamlamaları, sıfat tamlamaları, isnat grupları, birleÅŸik fiiller, ikilemeler, kısaltma grupları ve kalıplaÅŸmış çekimli fiillerden oluÅŸan ifadeler, yeni bir kavramı karşıladıklarında birleÅŸik kelime olurlar: yer çekimi, hanımeli, ses bilgisi; beyaz peynir, açıkgöz, toplu iÄŸne; eli açık, sırtı pek; söz etmek, zikretmek, hasta olmak, gelebilmek, yazadurmak, alıvermek; çoluk çocuk, çıtçıt, altüst; başüstüne, günaydın; saÄŸ ol, ateÅŸkes, külbastı. BirleÅŸik kelimeler belirli kurallar çerçevesinde bitiÅŸik veya ayrı olarak yazılır. A. BitiÅŸik Yazılan BirleÅŸik Kelimeler BirleÅŸik kelimeler aÅŸağıdaki durumlarda bitiÅŸik yazılırlar: 1. Ses düşmesine uÄŸrayan birleÅŸik kelimeler bitiÅŸik yazılır: kaynana (< kayın ana), kaynata (< kayın ata), nasıl (< ne asıl), niçin (< ne için), pazartesi (< pazar ertesi), sütlaç (< sütlü aÅŸ), birbiri (< biri biri). 2. Et- ve ol- yardımcı fiilleriyle birleÅŸirken ses düşmesine veya ses türemesine uÄŸrayan birleÅŸik kelimeler bitiÅŸik yazılır: emretmek (<emir etmek), kaybolmak (<kayıp olmak); haletmek (<hal’ etmek=tahttan indirmek), menolunmak (<men’ olunmak); affetmek (<af etmek), reddetmek (<ret etmek). UYARI : Sadece söyleyiÅŸte tonlulaÅŸma biçiminde ses deÄŸiÅŸmesine uÄŸrayanlar ayrı yazılır: azat etmek, hamt etmek, izaç etmek, iktisap etmek. Bu örneklerde tonluluk söyleyiÅŸte belirtilir. 3. Kelimelerden her ikisi veya ikincisi, birleÅŸme sırasında benzetme yoluyla anlam deÄŸiÅŸmesine uÄŸradığında bu tür birleÅŸik kelimeler bitiÅŸik yazılır. a. Bitki adları: aslanaÄŸzı, civanperçemi, keçiboynuzu, kuÅŸburnu, turnagagası, açıkağız, akkuyruk (çay), alabaÅŸ, altınbaÅŸ (kavun), altıparmak (palamut), beÅŸbıyık (muÅŸmula), acemborusu, çobançantası, gelinfeneri, karnıkara (börülce), kuÅŸyemi, ÅŸeytanarabası, venüsçarığı, yılanyastığı, akÅŸamsefası, camgüzeli, çadıruÅŸağı, gecesefası, ayÅŸekadın (fasulye), hafızali (üzüm), havvaanaeli, meryemanaeldiveni. b. Hayvan adları: danaburnu (böcek), akbaÅŸ (kuÅŸ), alabacak (at), baÄŸrıkara (kuÅŸ), beÅŸparmak (deniz hayvanı), beÅŸpençe (deniz hayvanı), çakırkanat (ördek), elmabaÅŸ (tepeli dalgıç), kababurun (balık), kamçıkuyruk (koyun), kamışkulak (at), karabaÅŸ, karagöz (balık), karafatma (böcek), kızılkanat (balık), sarıkuyruk (balık), yeÅŸilbaÅŸ (ördek), sazkayası (balık), sırtıkara (balık), ÅŸeytaniÄŸnesi, yalıçapkını (kuÅŸ), bozbakkal (kuÅŸ), bozyürük (yılan), karadul (örümcek), sarısabır (bitki). c. Hastalık adları: itdirseÄŸi (arpacık), delibaÅŸ, karabacak, karataban. ç. Alet ve eÅŸya adları: balıkgözü (halka), deveboynu (boru), domuzayağı (çubuk), domuztırnağı (kanca), horozayağı (burgu), kargaburnu (alet), keçitırnağı (oyma kalemi), kedigözü (lamba), leylekgagası (alet), sıçankuyruÄŸu (törpü), baltabaÅŸ (gemi) gagaburun (gemi), kancabaÅŸ (kayık), adayavrusu (tekne). d. Biçim adları: ayıbacağı (yelken biçimi), balıksırtı (desen), civankaşı (nakış), eÅŸeksırtı (çatı biçimi), kazkanadı (oyun), kırlangıçkuyruÄŸu (iÅŸaret), koçboynuzu (iÅŸaret), köpekkuyruÄŸu (spor), sıçandiÅŸi (dikiÅŸ), balgümeci (dikiÅŸ), beÅŸikörtüsü (çatı biçimi), turnageçidi (fırtına). e. Yiyecek adları: dilberdudağı (tatlı), hanımgöbeÄŸi (tatlı), hanımparmağı (tatlı), kadınbudu (köfte), kadıngöbeÄŸi (tatlı), kargabeyni (yemek), kedidili (bisküvi), tavukgöğsü (tatlı), vezirparmağı (tatlı), bülbülyuvası (tatlı), kuÅŸlokumu (kurabiye), alinazik (kebap). f. Oyun adları: beÅŸtaÅŸ, dokuztaÅŸ, üçtaÅŸ. g. Gök cisimlerinin adları: AltıkardeÅŸ (yıldız kümesi), Arıkovanı (yıldız kümesi), Büyükayı (yıldız kümesi), Demirkazık (yıldız), Küçükayı (yıldız kümesi), Kervankıran (yıldız), Samanyolu (yıldız kümesi), YedikardeÅŸ (yıldız kümesi). ÄŸ. Renk adları: baklaçiçeÄŸi, balköpüğü, camgöbeÄŸi, devetüyü, fildiÅŸi, gülkurusu, kavuniçi, narçiçeÄŸi, ördekbaşı, ördekgagası, tavÅŸanaÄŸzı, tavÅŸankanı, turnagözü, vapurdumanı, viÅŸneçürüğü, yavruaÄŸzı. 4. -a, -e, -ı, -i, -u, -ü zarf-fiil ekleriyle bilmek, vermek, kalmak, durmak, gelmek, görmek ve yazmak fiilleriyle yapılan tasvirî fiiller bitiÅŸik yazılır: alabildiÄŸine, düşünebilmek, yapabilmek; uyuyakalmak; gidedurmak, yazadurmak; çıkagelmek, olagelmek, süregelmek; düşeyazmak, öleyazmak; alıvermek, gelivermek, gülüvermek, uçuvermek; düşmeyegör, ölmeyegör. 5. Bir veya iki ögesi emir kipiyle kurulan kalıplaÅŸmış birleÅŸik kelimeler bitiÅŸik yazılır: alaÅŸağı, albeni, ateÅŸkes, çalçene, çalyaka, dönbaba, gelberi, incitmebeni, rastgele, sallabaÅŸ, sallasırt, sıkboÄŸaz, unutmabeni; çekyat, geçgeç, kaçgöç, kapkaç, örtbas, seçal, veryansın, yapboz, yazboz tahtası. 6. -an/-en, -r/-ar/-er/-ır/-ir, -maz/-mez ve -mış/-miÅŸ sıfat-fiil eklerinin kalıplaÅŸmasıyla oluÅŸan birleÅŸik kelimeler bitiÅŸik yazılır: aÄŸaçkakan, alaybozan, cankurtaran, çöpçatan, dalgakıran, demirkapan, etyaran, filizkıran, gökdelen, oyunbozan, saçkıran, yelkovan, yolgeçen; akımtoplar, altıpatlar, barışsever, basınçölçer, betonkarar, bilgisayar, çoksatar, dilsever, füzeatar, özezer, pürüzalır, uçaksavar, yurtsever; baÅŸtanımaz, deÄŸerbilmez, etyemez, hacıyatmaz, kadirbilmez, karıncaez-mez, kuÅŸkonmaz, külyutmaz, tanrıtanımaz, varyemez; çokbilmiÅŸ, güngörmüş. 7. İkinci kelimesi -dı (-di / -du / -dü, -tı / -ti / -tu / -tü) kalıplaÅŸmış belirli geçmiÅŸ zaman ekleriyle kurulan birleÅŸik kelimeler bitiÅŸik yazılır: albastı, ciÄŸerdeldi, çıtkırıldım, dalbastı, fırdöndü, gecekondu, gündöndü, hünkârbeÄŸendi, imambayıldı, karyaÄŸdı, külbastı, mirasyedi, papazkaçtı, serdengeçti, şıpsevdi, zıpçıktı. 8. Her iki kelimesi de -dı (-di / -du / -dü, -tı / -ti / -tu / -tü) belirli geçmiÅŸ zaman veya -r /-ar /-er geniÅŸ zaman eklerini almış ve kalıplaÅŸmış bulunan birleÅŸik kelimeler bitiÅŸik yazılır: dedikodu, kaptıkaçtı, oldubitti, uçtuuçtu (oyun); biçerbaÄŸlar, biçerdöver, göçerkonar, kazaratar, konargöçer, okuryazar, uyurgezer, yanardöner, yüzergezer. Aynı yapıda olan çakaralmaz kelimesi de bitiÅŸik yazılır. 9. Somut olarak yer bildirmeyen alt, üst ve üzeri sözlerinin sona getirilmesiyle kurulan birleÅŸik kelimeler bitiÅŸik yazılır: ayakaltı, bilinçaltı, gözaltı (gözetim), ÅŸuuraltı; akÅŸamüstü, akÅŸamüzeri, ayaküstü, ayaküzeri, bayramüstü, gerçeküstü, ikindiüstü, olaÄŸanüstü, öğleüstü, öğleüzeri, suçüstü, yüzüstü. 10. İki veya daha çok kelimenin birleÅŸmesinden oluÅŸmuÅŸ kiÅŸi adları, soyadları ve lakaplar bitiÅŸik yazılır: Alper, AydoÄŸdu, Birol, Gülnihal, Gülseren, GündoÄŸdu, Åženol, Varol; Abasıyanık, Adıvar, Atatürk, Gökalp, Güntekin, İnönü, KaraosmanoÄŸlu, Tanpınar, Yurdakul; BoynueÄŸri Mehmet PaÅŸa, Tepedelenli Ali PaÅŸa, Yirmisekiz Çelebi Mehmet, Yedisekiz Hasan PaÅŸa. 11. İki veya daha çok kelimeden oluÅŸmuÅŸ Türkçe yer adları bitiÅŸik yazılır: Çanakkale, Gümüşhane; Acıpayam, Pınarbaşı, Åžebinkarahisar; BeÅŸiktaÅŸ, KabataÅŸ. Åžehir, kent, köy, mahalle, daÄŸ, tepe, deniz, göl, ırmak, su vb. kelimelerle kurulmuÅŸ sıfat tamlaması ve belirtisiz isim tamlaması kalıbındaki yer adları bitiÅŸik yazılır: AkÅŸehir, EskiÅŸehir, SuÅŸehri, YeniÅŸehir; Atakent, Batıkent, Konutkent, Korukent, Çengelköy, Sarıyer, Yenimahalle; KarabaÄŸ, KaradaÄŸ, UludaÄŸ; Kocatepe, Tınaztepe; Akdeniz, Karadeniz, Kızıldeniz; Acıgöl; Kızılırmak, YeÅŸilırmak; İncesu, Karasu, Sarısu, Akçay. 12. KiÅŸi adları ve unvanlarından oluÅŸmuÅŸ mahalle, meydan, köy vb. yer ve kuruluÅŸ adlarında unvan kelimesi sonda ise, gelenekleÅŸmiÅŸ olarak bitiÅŸik yazılır: AbidinpaÅŸa, BayrampaÅŸa, DavutpaÅŸa, ErtuÄŸrulgazi, KemalpaÅŸa (ilçesi); Necatibey (Caddesi), Mustafabey (Caddesi). 13. Ara yönleri belirten kelimeler bitiÅŸik yazılır: güneybatı, güneydoÄŸu, kuzeybatı, kuzeydoÄŸu. 14. Bunlardan baÅŸka dilimizde her iki ögesi de asıl anlamını koruduÄŸu hâlde yaygın bir biçimde gelenekleÅŸmiÅŸ olarak bitiÅŸik yazılan kelimeler de vardır: a. BaÅŸ sözüyle oluÅŸturulan sıfat tamlamaları: baÅŸağırlık, baÅŸbakan, başçavuÅŸ, baÅŸeser, baÅŸfiyat, baÅŸhekim, baÅŸhemÅŸire, baÅŸkahraman, baÅŸkarakter, baÅŸkent, baÅŸkomutan, baÅŸköşe, baÅŸmüfettiÅŸ, başöğretmen, baÅŸparmak, baÅŸpehlivan, baÅŸrol, baÅŸsavcı, baÅŸÅŸehir, baÅŸyazar. b. Bir topluluÄŸun yöneticisi anlamındaki başı sözüyle oluÅŸturulan belirtisiz isim tamlamaları: aşçıbaşı, binbaşı, çarkçıbaşı, çeribaşı, elebaşı, mehterbaşı, onbaşı, ustabaşı, yüzbaşı. c. OÄŸlu, kızı sözleri: çapanoÄŸlu, eloÄŸlu, hinoÄŸluhin, elkızı. ç. AÄŸa, bey, efendi, hanım, nine vb. sözlerle kurulan birleÅŸik kelimeler: aÄŸababa, aÄŸabey, beyefendi, efendibaba, hanımanne, hanımefendi, hacıaÄŸa, hıyaraÄŸalık, kadınnine, paÅŸababa. d. Biraz, birkaç, birkaçı, birtakım, birçok, birçoÄŸu, hiçbir, hiçbiri, herhangi belirsizlik sıfat ve zamirleri de gelenekleÅŸmiÅŸ olarak bitiÅŸik yazılır. 15. Ev kelimesiyle kurulan birleÅŸik kelimeler bitiÅŸik yazılır: aÅŸevi, bakımevi, basımevi, doÄŸumevi, gözlemevi, huzurevi, konukevi, orduevi, öğretmenevi, polisevi, yayınevi. 16. Hane, name, zade kelimeleriyle oluÅŸturulan birleÅŸik kelimeler bitiÅŸik yazılır: çayhane, dershane, kahvehane, yazıhane; beyanname, kanunname, seyahatname, siyasetname; amcazade, dayızade, teyzezade. UYARI: Eczahane, hastahane, pastahane, postahane sözleri kullanımdaki yaygınlık dolayısıyla eczane, hastane, pastane, postane biçiminde yazılmaktadır. 17. Farsça kurala göre oluÅŸturulan isim ve sıfat tamlamaları ile kalıplaÅŸmış biçimler bitiÅŸik yazılır: cürmümeÅŸhut, darıdünya, ehlibeyit, ehveniÅŸer, erkânıharp, fecrisadık, gayrimenkul, gayrimeÅŸru, hüsnükuruntu, hüsnüniyet, suikast, hamdüsena, hercümerç. 18. Arapça kurala göre oluÅŸturulan tamlamalar ve kalıplaÅŸmış biçimler bitiÅŸik yazılır: aliyyülâlâ, ceffelkalem, darülaceze, darülfünun, daüssıla, fevkalade, fevkalbeÅŸer, hıfzıssıhha, hüvelbaki, ÅŸeyhülislam, tahtelbahir, tahteÅŸÅŸuur; âlemşümul, cihanşümul, aleykümselam, Allahualem, bismillah, fenafillah, fisebilillah, hafazanallah, inÅŸallah, maÅŸallah, velhasıl, velhasılıkelam. 19. Müzik makam adları bitiÅŸik yazılır: acembuselik, hisarbuselik, muhayyerkürdi. Bir sıfatla oluÅŸturulan usul adlarında sıfat ayrı yazılır: ağır aksak, yürük aksak, yürük semai. 20. Kanunda bitiÅŸik geçen veya bitiÅŸik olarak tescil ettirilmiÅŸ olan kuruluÅŸ adları bitiÅŸik yazılır: İçiÅŸleri, DışiÅŸleri, Genelkurmay, Yükseköğretim. B. Ayrı Yazılan BirleÅŸik Kelimeler 1. Etmek, edilmek, eylemek, kılmak, kılınmak, olmak, olunmak yardımcı fiilleriyle kurulan birleÅŸik fiiller herhangi bir ses düşmesine veya türemesine uÄŸramazsa ayrı yazılır: alt etmek, arz etmek, azat etmek, boÅŸ olmak, dans etmek, el etmek, göç etmek, ilan etmek, kabul etmek, kul etmek, kul olmak, not etmek, oyun etmek, saÄŸ olmak, söz etmek, terk etmek, var olmak, yok etmek, yok olmak. 2. BirleÅŸme sırasında kelimelerinden hiçbiri veya ikinci kelimesi anlam deÄŸiÅŸikliÄŸine uÄŸramayan birleÅŸik kelimeler ayrı yazılır. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
a. Hayvan türlerinden birinin adıyla kurulanlar:
ada balığı, ateş balığı, dil balığı, fulya balığı, kedi balığı, kılıç balığı, köpek balığı, ton balığı, yılan balığı; acı balık, bıyıklı balık, dikenli balık. ardıç kuşu, arı kuşu, çalı kuşu, deve kuşu, muhabbet kuşu, saka kuşu, tarla kuşu, yağmur kuşu; alıcı kuş, boğmaklı kuş, makaralı kuş. ağustos böceği, ateş böceği, cırcır böceği, hamam böceği, ipek böceği, uçuç böceği, uğur böceği; ağılı böcek, çalgıcı böcek, sümüklü böcek. at sineği, et sineği, meyve sineği, sığır sineği, su sineği, uyuz sineği. deniz yılanı, ok yılanı, su yılanı; Ankara keçisi, dağ keçisi, yaban keçisi; fındık faresi, tarla faresi; dağ sıçanı, tarla sıçanı; Beç tavuğu, dağ tavuğu; Amerika tavşanı, yaban tavşanı; kaya örümceği, şeytan örümceği; bal arısı, yaban arısı; Pekin ördeği, yaban ördeği; Ankara kedisi, Van kedisi; Afrika domuzu, yaban domuzu. b. Bitki türlerinden birinin adıyla kurulanlar: ayrık otu, beşparmak otu, çörek otu, eğrelti otu, güzelavrat otu, kelebek otu, ökse otu, pisipisi otu, taşkıran otu, yüksük otu; acı ot, sütlü ot. ateş çiçeği, çuha çiçeği, güzelhatun çiçeği, ipek çiçeği, küpe çiçeği, lavanta çiçeği, mum çiçeği, yayla çiçeği, yıldız çiçeği; ölmez çiçek. avize ağacı, ban ağacı, dantel ağacı, kâğıt ağacı, mantar ağacı, mercan ağacı, öd ağacı, pelesenk ağacı, süt ağacı, tespih ağacı; kör ağaç. altın kökü, boya kökü, eğir kökü, helvacı kökü, meyan kökü; ek kök, saçak kök, yumru kök. dağ elması, yer elması; çalı dikeni, deve dikeni; köpek üzümü, kuş üzümü; çakal armudu, dağ armudu; at kestanesi, kuzu kestanesi; can eriği, gövem eriği; kuzu mantarı, yer mantarı; su kamışı, şeker kamışı; dağ nanesi, taş nanesi; ayı gülü, Japon gülü; Antep fıstığı, çam fıstığı; sırık fasulyesi, soya fasulyesi; Amerika bademi, taş bademi; Afrika menekşesi, deniz menekşesi; Japon sarmaşığı, kuzu sarmaşığı; Hint inciri, kavak inciri; armut kurusu, kayısı kurusu; su sarımsağı, şeker pancarı. kuru fasulye, kuru incir, kuru soğan, kuru üzüm. UYARI: Çiçek dışında anlamlar taşıyan baklaçiçeği (renk), narçiçeği (renk), suçiçeği (hastalık); ot dışında anlamlar taşıyan ağızotu (barut), sıçanotu (arsenik); ses düşmesine uğramış olan çöreotu ve yaygın bir biçimde gelenekleşmiş olan semizotu, dereotu bitişik yazılır. c. Nesne, eşya ve alet adlarından biriyle kurulan birleşik kelimeler: alçı taşı, bileği taşı, çakmak taşı, damla taşı, Hacıbektaş taşı, kireç taşı, lüle taşı, Oltu taşı, sünger taşı, yılan taşı; buzul taş, damla taş, dikili taş, kayağan taş, yaprak taş. arap sabunu, el sabunu; kahve değirmeni, yel değirmeni; kahve dolabı, su dolabı; oturma odası; duvar saati, kol saati; duvar takvimi, masa takvimi; yemek masası; itfaiye aracı, kurtarma aracı; masa örtüsü, yatak örtüsü; el kitabı, Frenk gömleği, İngiliz anahtarı, İngiliz sicimi; alt geçit, tüp geçit, üst geçit, çekme demir, çekme kat, dolma kalem, dönme dolap, kesme kaya, toplu iğne, vurmalı çalgılar, vurmalı sazlar, yapma çiçek. afyon ruhu, katran ruhu, lokman ruhu, nane ruhu, tuz ruhu. ç. Yol ve ulaşımla ilgili birleşik kelimeler: Arnavut kaldırımı; çevre yolu, deniz yolu, hava yolu, kara yolu, keçi yolu; köprü yol. d. Durum, olgu ve olay bildiren sözlerden biriyle kurulan birleşik kelimeler: açık oturum, açık öğretim, ana dili, ay tutulması, baş ağrısı, baş belası, baş dönmesi, çıkış yolu, çözüm yolu, dil birliği, din birliği, güç birliği, iş birliği, iş bölümü, madde başı, ses uyumu, yer çekimi. e. Bilim ve bilgi sözleriyle kurulan birleşik kelimeler: anlam bilimi, dil bilimi, edebiyat bilimi, gök bilimi, halk bilimi, ruh bilimi, toplum bilimi, toprak bilimi, yer bilimi; dil bilgisi, halk bilgisi, ses bilgisi, şekil bilgisi. f. Yuvar ve küre sözleriyle kurulan birleşik kelimeler: göz yuvarı, hava yuvarı, ısı yuvarı, ışık yuvarı, renk yuvarı, yer yuvarı; hava küre, ışık küre, su küre, taş küre, yarı küre, yarım küre. g. Yiyecek, içecek adlarından biriyle kurulan birleşik kelimeler: bohça böreği, su böreği, talaş böreği; badem yağı, çiçek yağı, kuyruk yağı; arpa suyu, maden suyu, meyve suyu; kaşar peyniri, tulum peyniri, beyaz peynir; Adana kebabı, tas kebabı, Urfa kebabı; İnegöl köftesi, İzmir köftesi; ezogelin çorbası, mercimek çorbası, yoğurt çorbası; irmik helvası, kâğıt helvası, koz helva; acı badem kurabiyesi; Kemalpaşa tatlısı, peynir tatlısı, yoğurt tatlısı; badem şekeri, balık yumurtası. burgu makarna, çubuk makarna, yüksük makarna; kakaolu kek, üzümlü kek; çiğ köfte, içli köfte; dolma biber, kesme şeker, süzme yoğurt, yarma şeftali; kuru yemiş. ğ. Gök cisimleri: Çoban Yıldızı, Kervan Yıldızı, Kutup Yıldızı, kuyruklu yıldız; gök taşı, hava taşı, meteor taşı. h. Organ veya organ yerine geçen sözlerden biriyle kurulan birleşik kelimeler: patlak göz, süzgün göz; aşık kemiği, bel kemiği, elmacık kemiği; serçe parmak, şehadet parmağı, yüzük parmağı; azı dişi, köpek dişi, süt dişi; kuyruk sokumu, safra kesesi; çatma kaş, takma diş, takma kirpik, takma kol; ekşi surat, kepçe surat; gaga burun (kimse), karga burun, kepçe kulak, çakır pençe, demir yumruk, kuru kemik. ı. Benzetme yoluyla insanın bir niteliğini anlatmak üzere bitki, hayvan ve nesne adlarıyla kurulan birleşik kelimeler: çetin ceviz, çöpsüz üzüm; eski kurt, sarı çıyan, sağmal inek; ağır top, eksik etek, eski toprak, eski tüfek, kara maşa, sapsız balta. i. Zamanla ilgili birleşik kelimeler: bağ bozumu, gece yarısı, gün ortası, hafta başı, hafta sonu. 3. -r / -ar / -er, -maz / -mez ve -an / -en sıfat-fiil ekleriyle kurulan sıfat tamlaması yapısındaki birleşik kelimeler ayrı yazılır: bakar kör, çalar saat, çıkar yol, döner sermaye, güler yüz, koşar adım, yazar kasa, yeter sayı; çıkmaz sokak, geçmez akçe, görünmez kaza, ölmez çiçek, tükenmez kalem; akan yıldız, doyuran buhar, uçan daire. 4. Renk sözü veya renklerden birinin adıyla kurulmuş isim tamlaması yapısındaki renk adları ayrı yazılır: bal rengi, duman rengi, gümüş rengi, portakal rengi, saman rengi; ateş kırmızısı, boncuk mavisi, çivit mavisi, gece mavisi, limon sarısı, safra yeşili, süt kırı. 5. Rengin tonunu belirtmek üzere renkten önce kullanılan sıfatlar ayrı yazılır: açık mavi, açık yeşil, kara sarı, kirli sarı, koyu mavi, koyu yeşil. 6. Yer adlarında kullanılan batı, doğu, güney, kuzey, güneybatı, güneydoğu, kuzeybatı, kuzeydoğu, aşağı, orta, yukarı, iç, yakın, uzak kelimeleri ayrı yazılır: Doğu Anadolu, Batı Trakya, Orta Anadolu, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Orta Asya, Orta Doğu, Yakın Doğu, Uzak Doğu, Güneybatı Anadolu, İç Asya, İç Anadolu, Aşağı Ayrancı, Yukarı Ayrancı. 7. Kişi adlarından oluşmuş mahalle, bulvar, cadde, sokak, ilçe, köy vb. yer ve kuruluş adlarında sondaki unvanlar hariç, şahıs adları ayrı yazılır: Yunus Emre Mahallesi; Gazi Mustafa Kemal Bulvarı; Ziya Gökalp Bulvarı; Nene Hatun Caddesi; Fevzi Çakmak Sokağı, Cemal Nadir Sokağı; Koca Mustafapaşa; Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi, Sultan Ahmet Camii, Sütçü İmam Üniversitesi. 8. Dış, iç, öte, sıra sözleriyle oluşturulan birleşik kelime ve terimler ayrı yazılır: ahlak dışı, çağ dışı, din dışı, kanun dışı, olağan dışı, yasa dışı; ceviz içi, hafta içi, yurt içi; fizik ötesi, kızıl ötesi, mor ötesi, sınır ötesi; aklı sıra, ardı sıra, peşi sıra, yanı sıra. 9. Somut olarak yer belirten alt ve üst sözleriyle oluşturulan birleşik kelime ve terimler ayrı yazılır: deri altı, su altı, toprak altı, yer altı (yüzey); arka üstü, baş üstü, böbrek üstü bezi, tepe üstü (trafikte). 10. Alt, üst, ana, ön, art, arka, yan, karşı, iç, dış, orta, büyük, küçük, sağ, sol, peşin, bir, iki, tek, çok, çift sözlerinin başa getirilmesiyle oluşturulan birleşik kelime ve terimler ayrı yazılır: alt yazı; üst kat, üst küme; ana bilim dalı, ana dili; ön söz, ön yargı; art damak, art niyet; arka teker; yan cümle, yan etki; karşı görüş, karşı oy; iç savaş, iç tüzük; dış borç, dış hat; orta kulak, orta oyunu; büyük anne, büyük baba; küçük harf, küçük parmak; sağ açık, sağ bek; sol açık, sol bek; peşin fikir, peşin hüküm; bir gözeli, bir hücreli; iki anlamlı, iki eşeyli; tek eşli, tek hücreli; çok düzlemli, çok hücreli; çift ayaklılar, çift kanatlılar. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
BÜYÜK HARFLERİN KULLANILDIÄžI YERLER Büyük harflerin kullanıldığı yerler aÅŸağıda sıralanmıştır: A. Cümle büyük harfle baÅŸlar: Ak akçe kara gün içindir. Hayatta en hakiki mürÅŸit ilimdir, fendir. (Atatürk) Cümle içinde tırnak veya yay ayraç içine alınan cümleler büyük harfle baÅŸlar ve sonlarına uygun noktalama iÅŸareti (nokta, soru, ünlem) konur: Atatürk, "Muhtaç olduÄŸun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!" diyor. Anadolu kentlerini, köylerini (Köy sözünü de çekinerek yazıyorum.) gezsek bile görmek için deÄŸil, kendimizi göstermek için geziyoruz. (Nurullah Ataç) Ancak iki çizgi arasındaki açıklama cümleleri büyük harfle baÅŸlamaz: Bir zamanlar -bu zamanlar çok da uzak deÄŸildir, bundan on, on iki yıl önce- Türk saltanatının maddi sınırları uçsuz bucaksız denilecek kadar geniÅŸti. (Yakup Kadri KaraosmanoÄŸlu) İki noktadan sonra gelen cümleler büyük harfle baÅŸlar: Menfaat sandalyeye benzer: Başında taşırsan seni küçültür, ayağının altına alırsan yükseltir. (Cenap Åžahabettin) Ancak iki noktadan sonra cümle niteliÄŸinde olmayan örnekler sıralandığında bu örnekler büyük harfle baÅŸlamaz: Bu eskiliÄŸi siz de çok evde görmüşsünüzdür: duvarlarda çiviler, çivi yerleri, lekeler... (Memduh Åževket Esendal) UYARI: Rakamla baÅŸlayan cümlelerde rakamdan sonra gelen kelime büyük harfle baÅŸlamaz: 2005 yılında Türk Dil Kurumunun 73. yılını kutladık. UYARI: Örnek niteliÄŸindeki kelimelerle baÅŸlayan cümlede de ilk harf büyük yazılır: "Banka, bütçe, devlet, fındık, kanepe, menekÅŸe, ÅŸemsiye" gibi yüzlerce kelime, kökenleri yabancı olmakla birlikte artık dilimizin malı olmuÅŸtur. "Et-, ol-" fiilleri, dilimizde en sık kullanılan yardımcı fiillerdir. B. Dizeler genellikle büyük harfle baÅŸlar: Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi; Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. (Muhibbi) Korkma! Sönmez bu ÅŸafaklarda yüzen al sancak Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. (Mehmet Akif Ersoy) Bin atlı akınlarda çocuklar gibi ÅŸendik; Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik. (Yahya Kemal Beyatlı) C. Özel adlar büyük harfle baÅŸlar: 1. KiÅŸi adlarıyla soyadları büyük harfle baÅŸlar: Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Kâzım Karabekir, Ahmet HaÅŸim, Tevfik Fikret, Mehmet Emin Yurdakul, Hüseyin Cahit Yalçın, Orhan Veli Kanık, Sait Faik Abasıyanık, Yunus Emre, Evliya Çelebi, Gevheri, KaracaoÄŸlan, Âşık Ömer, Wolfgang von Goethe, Wilhelm Radloff, Vilhelm Thomsen, Victor Hugo. Takma adlar da büyük harfle baÅŸlar: Muhibbi (Kanuni Sultan Süleyman), DemirtaÅŸ (Ziya Gökalp), Tarhan (Ömer Seyfettin), Aka Gündüz (Hüseyin Avni, Enis Avni), Kirpi (Refik Halit Karay), Deli Ozan (Faruk Nafiz Çamlıbel), Server Bedi (Peyami Safa), İrfan Kudret (Cahit Sıtkı Tarancı), Mehmet Ali Sel (Orhan Veli Kanık). 2. KiÅŸi adlarından önce ve sonra gelen saygı sözleri, unvanlar, lakaplar, meslek ve rütbe adları büyük harfle baÅŸlar: CumhurbaÅŸkanı Mustafa Kemal Atatürk, Kaymakam Erol Bey, Sayın Prof. Dr. Hasan Eren, Hamdi Bey, Mustafa Efendi, Zeynep Hanım, Bay Ali Çiçekçi, Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Doktor Behçet Uz, MareÅŸal Fevzi Çakmak, Yüzbaşı Cengiz Topel; Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, Genç Osman, Deli İbrahim, Avcı Mehmet, NiÅŸancı Mehmet PaÅŸa, Deli Petro. Akrabalık bildiren kelimeler büyük harfle baÅŸlamaz: Tülay abla, AyÅŸe teyze, Fatma nine, Kemal dayı, Saim amca, Ali eniÅŸte. Akrabalık bildiren kelimeler baÅŸa geldiÄŸinde lakap yerine kullanıldığı için büyük harfle baÅŸlar: Nene Hatun, Baba Gündüz, Dayı Kemal, Hala Sultan. Bazı tarihî ve menkıbevi ÅŸahsiyetlerde ise akrabalık bildiren kelime sonda olduÄŸu hâlde unvan deÄŸeri kazandığı ve özel ada dâhil olduÄŸu için büyük harfle yazılır: Gül Baba, Susuz Dede, Adile Hala, Gülsüm Bacı, Sultan Ana. Resmî yazılarda saygı bildiren sözlerden sonra gelen ve makam, mevki, unvan bildiren kelimeler de büyük harfle baÅŸlar: Sayın Bakan, Sayın BaÅŸkan, Sayın Rektör, Sayın Vali, Hitap kelimeleri de büyük harfle baÅŸlar: Sevgili KardeÅŸim, Aziz Dostum, DeÄŸerli Arkadaşım, 3. Hayvanlara verilen özel adlar büyük harfle baÅŸlar: Sarıkız, Fino, KarabaÅŸ, Pamuk, MinnoÅŸ, Tekir. 4. Millet, boy, oymak adları büyük harfle baÅŸlar: Türk, Alman, İngiliz, Rus, Arap, Japon; OÄŸuz, Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar; Karakeçili, Hacımusalı. 5. Dil ve lehçe adları büyük harfle baÅŸlar: Türkçe, Almanca, İngilizce, Rusça, Arapça; OÄŸuzca, Kazakça, Kırgızca, Özbekçe, Tatarca. 6. Devlet adları büyük harfle baÅŸlar: Türkiye Cumhuriyeti, Amerika BirleÅŸik Devletleri, Suudi Arabistan, Azerbaycan Cumhuriyeti. 7. Din ve mezhep adları ile bunların mensuplarını bildiren sözler büyük harfle baÅŸlar: Müslümanlık, Müslüman; Hristiyanlık, Hristiyan; Musevilik, Musevi; Budizm, Budist; Hanefilik, Hanefi; Malikilik, Maliki; Protestanlık, Protestan; Katoliklik, Katolik. 8. Din ve mitoloji ile ilgili özel adlar büyük harfle baÅŸlar: Tanrı, Allah, Cebrail, Zeus, Oziris, Kibele. Ancak tanrı kelimesi özel ad olarak kullanılmadığında küçük harfle baÅŸlar: Eski Yunan tanrıları. Bazı dinî terimlerin küçük harfle baÅŸlaması gelenekleÅŸmiÅŸtir: cennet, cehennem, uçmak, tamu, peygamber, sırat köprüsü. 9. Gezegen ve yıldız adları büyük harfle baÅŸlar: Merkür, Neptün, Plüton, Halley, Dünya,GüneÅŸ, Ay vb. UYARI: Dünya, güneÅŸ, ay kelimeleri gezegen anlamı dışında kullanıldığında küçük harfle baÅŸlar. 10. Yer adları (kıta, bölge, il, ilçe, köy, semt, cadde, sokak, semt vb.) büyük harfle baÅŸlar: Asya, Avrupa, Afrika, Amerika; İç Anadolu, DoÄŸu Anadolu, GüneydoÄŸu Anadolu, Yakın DoÄŸu; Ankara, İstanbul, TaÅŸkent, BaÄŸdat, Moskova; Turgutlu, Ürgüp, Ahlat; Çayırbağı, Akçaköy; Bahçelievler, Cebeci; Atatürk Bulvarı, Ziya Gökalp Caddesi; Sankiyedim Sokağı, Asmalımescit Sokağı. UYARI: DoÄŸu ve batı sözleri yön bildirdiÄŸinde küçük olarak yazılır: Bursa’nın doÄŸusu. Bu sözler düşünce, hayat tarzı, politika vb. anlamlar bildirdiÄŸinde ise büyük olarak yazılır: Batı medeniyeti, DoÄŸu mistisizmi vb. Yer adlarında ilk isimden sonra gelen deniz, nehir, göl, daÄŸ, boÄŸaz vb. tür bildiren ikinci isimler büyük harfle baÅŸlar: AÄŸrı Dağı, Aral Gölü, Çanakkale BoÄŸazı, Dicle Irmağı, Ege Denizi, Erciyes Dağı, Fırat Nehri, Tuna Nehri, Van Gölü, Zigana Geçidi, SüveyÅŸ Kanalı. UYARI: Özel ada dâhil olmayıp tamlama kuran ÅŸehir, il, ilçe, bucak, belde, köy vb. sözler küçük harfle baÅŸlar: Konya ili, Etimesgut ilçesi, Taflan köyü vb. Mahalle, meydan, bulvar, cadde, sokak adlarında geçen mahalle, meydan, bulvar, cadde, sokak kelimeleri büyük harfle baÅŸlar: Gazi OsmanpaÅŸa Mahallesi, Yıldız Mahallesi, Yunus Emre Mahallesi, Karaköy Meydanı, Zafer Meydanı, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, Ziya Gökalp Bulvarı, Nene Hatun Caddesi, Cemal Nadir Sokağı, Fevzi Çakmak Sokağı, İnkılap Sokağı, ReÅŸat Nuri Sokağı, Türk Ocağı Sokağı. UYARI: Yer bildiren özel isimlerde de kısaltmalı söyleyiÅŸ söz konusu olduÄŸu zaman, kelime başında büyük harf kullanılır: Hisar’dan, BoÄŸaz’dan, Bulvar’dan. 11. Saray, köşk, han, kale, köprü, anıt vb. yapı adlarının bütün kelimeleri büyük harfle baÅŸlar: Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, İshakpaÅŸa Sarayı, Çankaya Köşkü, Horozlu Han, Ankara Kalesi, Alanya Kalesi, Galata Köprüsü, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Mostar Köprüsü, Beyazıt Kulesi, Zafer Abidesi, Bilge KaÄŸan Anıtı. 12. Kurum, kuruluÅŸ ve kurul adlarının her kelimesi büyük harfle baÅŸlar: Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk Dil Kurumu, Dil ve Tarih-CoÄŸrafya Fakültesi, Devlet Malzeme Ofisi, Millî Kütüphane, Çocuk Esirgeme Kurumu, Atatürk Orman ÇiftliÄŸi, Çankaya Lisesi; Anadolu Kulübü, Mavi Köşe Bakkaliyesi; Türk Ocağı, YeÅŸilay DerneÄŸi, Muharip Gaziler DerneÄŸi, Emek İnÅŸaat; Bakanlar Kurulu, Danışma Kurulu, Talim ve Terbiye Kurulu BaÅŸkanlığı; Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. 13. Kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge adlarının her kelimesi büyük harfle baÅŸlar: Medeni Kanun, Borçlar Hukuku (kanun), Atatürk Uluslararası Barış Ödülü Tüzüğü, Telif Hakkı Yayın ve Satış YönetmeliÄŸi. UYARI: Kurum, kuruluÅŸ, kurul, merkez, bakanlık, üniversite, fakülte, bölüm, kanun, tüzük, yönetmelik vb.ni bildiren kelimeler, belli bir kurum vb. kastedildiÄŸinde büyük harfle baÅŸlar: Bu yıl Meclis, yeni döneme erken baÅŸlayacaktır. Son aylarda Kurum, yazım konusunda yoÄŸun bir çalışma içine girmiÅŸtir. 2876 sayılı Kanun bu yıl yeniden gözden geçiriliyor. Bu madde Yönetmelik’in 4’üncü maddesine aykırı düşmektedir. 14. Kitap, dergi, gazete ve sanat eserlerinin (tablo, heykel, müzik) her kelimesi büyük harfle baÅŸlar: Nutuk, Safahat, Kendi Gök Kubbemiz, Anadolu Notları, Sinekli Bakkal; Türk Dili, Türk Kültürü, Varlık; Resmî Gazete, Hürriyet, Milliyet, Türkiye, Yeni Yüzyıl, Yeni Asır; Saraydan Kız Kaçırma, Onuncu Yıl Marşı. UYARI: Özel ada dâhil olmayan gazete, dergi, tablo vb. sözler büyük harfle baÅŸlamaz: Milliyet gazetesi, Türk Dili dergisi, Halı Dokuyan Kızlar tablosu. UYARI: Büyük harflerin kullanıldığı yerlerde bulunan ve, ile, ya, veya, yahut, ki, da, de sözleriyle mı, mi, mu, mü soru eki küçük harfle yazılır: Mai ve Siyah, Suç ve Ceza, Leyla ile Mecnun, Turfanda mı, Turfa mı? Diyorlar ki, Dünyaya İkinci GeliÅŸ yahut Sır İçinde Esrar, Ya Devlet BaÅŸa ya Kuzgun LeÅŸe, Ben de Yazdım. 15. Millî ve dinî bayramlarla bayram niteliÄŸi kazanmış günlerin adları büyük harfle baÅŸlar: 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Nevruz Bayramı, Anneler Günü, Öğretmenler Günü, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü, 14 Mart Tıp Bayramı, Hıdırellez. Kurultay, bilgi şöleni, açık oturum vb. toplantıların adlarında her kelime büyük harfle baÅŸlar: V. Uluslararası Türk Dili Kurultayı, Manas Bilgi Şöleni. 16. Tarihî olay, çaÄŸ ve dönem adları büyük harfle baÅŸlar: KurtuluÅŸ Savaşı, Millî Mücadele, Cilalı TaÅŸ Devri, İlk ÇaÄŸ, Yükselme Devri, Millî Edebiyat Dönemi, Servetifünun Dönemi, Tanzimat Dönemi. UYARI: Tarihî dönem bildirmeyip tür veya tarz bildiren terimler küçük harfle baÅŸlar: divan ÅŸiiri, divan edebiyatı, halk ÅŸiiri, halk edebiyatı, eski Türk edebiyatı, Türk dili, Türk sanat müziÄŸi, Türk halk müziÄŸi, tekke edebiyatı. 17. Özel adlardan türetilen bütün kelimeler büyük harfle baÅŸlar: Türklük, TürkleÅŸmek, Türkçü, Türkçülük, Türkçe, Türkolog, Türkoloji, Avrupalı, AvrupalılaÅŸmak, Asyalılık, Darvinci, Konyalı, Bursalı. UYARI: Özel ad kendi anlamı dışında yeni bir anlam kazanmışsa büyük harfle baÅŸlamaz: acem (Türk müziÄŸinde bir perde), hicaz (Türk müziÄŸinde bir makam), nihavent (Türk müziÄŸinde bir makam), acemi (tecrübesiz), amper (elektrik akımında ÅŸiddet birimi), jul (fizikte iÅŸ birimi), allahlık (saf, zararsız kimse), donkiÅŸotluk (gereÄŸi yokken kahramanlık göstermeye kalkışmak). UYARI: Para birimleri büyük harfle baÅŸlamaz: avro, dinar, dolar, lira, yeni kuruÅŸ, liret. UYARI: Özel adlar yerine kullanılan "o" zamiri cümle içinde büyük harfle yazılmaz. UYARI: Müzikte kullanılan makam ve tür adları büyük harfle baÅŸlamaz: acemaÅŸiran, acembuselik, bayati, hicazkâr, türkü, varsağı, bayatı. 18. Yer, millet ve kiÅŸi adlarıyla kurulan birleÅŸik kelimelerde özel adlar büyük harfle baÅŸlar: Antep fıstığı, Brüksel lahanası, Frenk gömleÄŸi, Hindistan cevizi, İngiliz anahtarı, Japon gülü, MaraÅŸ dondurması, Van kedisi. Ç. Belirli bir tarih bildiren ay ve gün adları büyük harfle baÅŸlar: 29 Mayıs 1453 Salı günü, 29 Ekim 1923, 28 Aralık 1982'de göreve baÅŸladı. Lale festivali 25 Haziranda baÅŸlayacak. 1919 senesi Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. (Atatürk) Belirli bir tarihi belirtmeyen ay ve gün adları küçük harfle baÅŸlar: Okullar genellikle eylülün ikinci haftasında öğretime baÅŸlar. Yürütme Kurulu toplantılarını perÅŸembe günleri yaparız. D. Levhalar ve açıklama yazıları büyük harfle baÅŸlar: GiriÅŸ, Çıkış, Müdür, Vezne, BaÅŸkan, Doktor, Otobüs Durağı, DolmuÅŸ Durağı, Åžehirler Arası Telefon, III. Kat, IV. Sınıf, I. Blok. E. Bilim dallarında kullanılan terimlerin büyük harfle yazılışı, ilgili dallardaki uygulamaya baÄŸlıdır: Canis canis, Carduelis carduelis, Ardea alba, Populus alba, Prunus domestica, Pinus silvestris. F. Kitap, bildiri, makale vb.nde ana baÅŸlıkta bulunan kelimelerin tamamı, alt baÅŸlıkta bulunan kelimelerin ise yalnızca ilk harfleri büyük olarak yazılır. G. Kitap, dergi vb.nde bulunan resim, çizelge, tablo vb.nin altında yer alan açıklayıcı yazılar büyük harfle baÅŸlar. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
SAYILARIN YAZILIÅžI
1. Sayılar metin içerisinde yazıyla yazılır: bin yıldan beri, dört kardeÅŸ, haftanın beÅŸinci günü, üç ayda bir, yüz soru, iki hafta sonra, üçüncü sınıf. YaÅŸ otuz beÅŸ, yolun yarısı eder. (Cahit Sıtkı Tarancı) Buna karşılık saat, para tutarı, ölçü, istatistik verilere iliÅŸkin sayılarda rakam kullanılır: 17.30'da, 11.00’de, 1.500.000 lira, 25 kilogram, 150 kilometre, 15 metre kumaÅŸ, 1.250.000 kiÅŸi, % 25, % 50. Saat ve dakikalar metin içinde yazıyla da yazılabilir: saat dokuzu beÅŸ geçe, saat yediye çeyrek kala, saat sekizi on dakika üç saniye geçe, mesela saat onda. 2. Birden fazla kelimeden oluÅŸan sayılar ayrı yazılır: iki yüz, üç yüz altmış beÅŸ. 3. Para ile ilgili iÅŸlem ve senet, çek vb. ticarî belgelerde geçen sayılar bitiÅŸik yazılır: 650,35 (altıyüzelliYTL,otuzbeÅŸYKr). 4. Notayı niteleyen sayılar ayrı yazılır: on altılık. 5. Oyun adlarını niteleyen sayılar bitiÅŸik yazılır: altmışaltı. 6. Romen rakamları ancak yüzyıllarda, hükümdar adlarında, tarihlerde ayların yazılışında, kitap ve dergi ciltlerinde ve kitapların asıl bölümlerinden önceki sayfaların numaralandırılmasında kullanılabilir: XX. yüzyıl, III. Selim, XIV. Louis, II. Wilhelm, V. Karl, VIII. Edward, 1.XI.1928, I. Cilt, XII. Cilt. 7. BeÅŸ ve beÅŸten çok rakamlı sayılar sondan sayılmak üzere üçlü gruplara ayrılarak yazılır ve araya nokta konur: 326.197, 49.750.812, 28.434.250.310.500 . 8. Sayılarda kesirler virgül ile ayrılır: 15,2 (15 tam, onda 2), 5,26 (5 tam, yüzde 26). 9. Sıra sayıları yazıyla ve rakamla gösterilebilir. Rakamla gösterilmesi durumunda ya rakamdan sonra bir nokta konur ya da rakamdan sonra kesme iÅŸareti konularak derece gösteren ek yazılır: 15., 56., XX.; 5'inci, 6'ncı. UYARI : Sıra sayıları ekle gösterildiÄŸinde rakamdan sonra sadece kesme iÅŸareti ve ek yazılır; ayrıca nokta konmaz: 8.'inci deÄŸil 8'inci, 2.'nci deÄŸil 2'nci. 10. ÜleÅŸtirme sayıları rakamla deÄŸil yazıyla belirtilir: 2'ÅŸer deÄŸil ikiÅŸer, 9'ar deÄŸil dokuzar, 100’er deÄŸil yüzer. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
Yabancı Özel Adların Yazılışı Arapça ve Farsça Adların Yazılışı Arap ve Fars kökenli kişi ve yer adları Türkçenin ses ve yapı özelliklerine göre yazılır: Ahmet, Bedrettin, Fuat, Mehmet, Necmettin, Nizamettin, Ömer, Rıza, Saadettin; Cezayir, Fas, Filistin, Mısır, Suudi Arabistan; Bağdat, Cidde, Erdebil, Halep, İsfahan, İskenderiye, Medine, Mekke, Şam, Şiraz, Tahran, Tebriz, Trablusgarp. Latin Yazı Sistemini Kullanan Dillerdeki Adların Yazılışı 1. Latin yazı sistemini kullanan dillerdeki özel adlar özgün biçimleriyle yazılır: Beethoven, Byron, Cervantes, Chopin, Eminescu, Grimm, Horatius, Molière, Puccini, Rousseau, Shakespeare; Bologna, Buenos Aires, Iorga, Ile-de-France, Karlovy Vary, Latium, Loire, Mann, New York, Nice, Rio de Janerio, Vaasa, Wuppertal. Ancak Batı dillerinde kullanılan adların okunuşları ayraç içinde gösterilebilir: Shakespeare (Şekspir) vb. Yabancı özel adlardan türetilmiş akım adları Türkçe söylenişlerine göre yazılır: Dekartçılık, Epikürcülük, Kalvenci, Kalvencilik, Kalvenizm, Kartezyenizm, Lüterci, Lütercilik, Marksçılık, Marksist, Marksizm. 2. Batı kökenli kişi ve yer adlarının bir bölümü eskiden beri dili*mizde yerleştiği biçimiyle yazılır: Napolyon, Şarlken, Şarl (Demirbaş Şarl); Atina, Brüksel, Cenevre, Londra, Marsilya, Münih, Paris, Roma, Selanik, Venedik, Viyana, Zürih; Hollanda, Letonya, Lüksemburg. 3. Ait olduğu dilde ayrı yazılan yer adları Türkçede de ayrı yazılır: Buenos Aires, Frankfurt am Main, Freiburg im Breisgau, Hyde Park, Mont Blanc, New Orleans, New York, Rio de Janeiro, San Marino, Wiener Neustadt, Titov Veles. Yunanca Adların Yazılışı Yunanca adlar yazılırken Yunan harflerinin ses değerlerini karşılayan Türk harfleri kullanılır: Homeros, Herodotos, Euripides, Pindaros, Solon, Sokrates, Aristoteles, Platon, Venizelos, Karamanlis, Papandreu, Onasis. Ancak Herodotos, Sokrates, Aristoteles, Platon, Pythagoras, Euklei- des adları dilimizde yaygın olarak Herodot, Sokrat, Aristo, Eflatun, Pisagor, Öklid biçimlerinde yerleşmiştir. Rusça Adların Yazılışı Rusça özel adlarda Rus harflerinin ses değerlerini karşılayan Türk harfleri kullanılır: Bolşevik, Brejnev, Çaykovski, Çehov, Dostoyevski, Gogol, Gorbaçov, İlminskiy, İlyiç, Katayev, Klyaştornıy, Malov, Mendeleyev, Prokofyev, Puşkin, Şolohov, Tolstoy, Yeltsin; Moskova, Omsk, Orenburg, Petersburg, Volga, Yenisey. Çince ve Japonca Adların Yazılışı 1. Çince adlar, Türkçede yerleşmiş biçimlerine göre yazılır: Honan, Huangho, Kanton, Nankin, Pekin, Şanghay, Vuhan. Çincede soyadları küçük adlardan önce gelir. Soyadları çoklukla tek hecelidir, küçük adlar ise bir veya iki heceden oluşur. Bu adlar büyük harfle başlar; heceler arasına çizgi konur: Sun Yat-sen, Lin Yu-tang. Yalnız Konfüçyüs gibi yaygınlık kazanmış adlar bitişik yazılır. 2. Japon yer ve kişi adları da Türkçede yerleşmiş biçimlerine göre yazılır: Tokyo, Hiroşima, Nagazaki, Osaka, Hokkaydo, Kyoto; Hirohito, Nobuo Haneda, Kayako Hayashi, Sbuishi Kato, Masao Mori. Türk Devlet ve Topluluklarındaki Özel Adların Yazılışı Türk devlet ve topluluklarındaki özel adlar Türkçede yerleşmiş söyleniş biçimlerine göre yazılır: Azerbaycan, Özbekistan; Taşkent, Semerkant, Bakü, Bişkek; Abdullah Tukay, Abdürrauf Fıtrat, Bahtiyar Vahapzade, Baykonur, Cafer Cebbarlı, Cemal Kemal, Cengiz Aytmatov, İslam Kerimov, Muhtar Avazov, Osman Nasır. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
DÜZELTME İŞARETİ
Düzeltme işaretinin kullanılacağı yerler aşağıda gösterilmiştir: 1. Yazılışları bir, anlamları ve okunuşları ayrı olan kelimeleri ayırt etmek için, okunuşları uzun olan ünlülerin üzerine konur: adem (yokluk)_____________âdem (insan); adet (sayı)______________-_âdet (gelenek, alışkanlık); alem (bayrak)______________âlem (dünya, evren); alim (her şeyi bilen)_____ ___âlim (bilgin); aşık (eklem kemiği)___ ______âşık (vurgun, tutkun); hakim (hikmet sahibi)_______ hâkim (yargıç); hal (pazar yeri)________ ____hâl (durum, vaziyet); hala (babanın kız kardeşi)____ hâlâ (henüz); şura (şu yer)_______________şûra (danışma kurulu). UYARI : Katil (< katl = öldürme) ve kadir (< kadr = değer) kelimeleriyle karışma olasılığı olduğu hâlde katil (ka:til = öldüren) ve kadir (< ka:dir = güçlü) kelimelerinin düzeltme işareti konmadan yazılması yaygınlaşmıştır. 2. Arapça ve Farsçadan dilimize giren birtakım kelime ve eklerle özel adlarda bulunan ince g, k ünsüzlerinden sonra gelen a ve u ünlüleri üzerine konur: dergâh, gâvur, ordugâh, tezgâh, yadigâr, Nigâr; dükkân, hikâye, kâfir, kâğıt, Hakkâri, Kâzım, mahkûm, mekân, mezkûr, sükûn, sükût. Kişi ve yer adlarında ince l ünsüzünden sonra gelen a ve u ünlüleri de düzeltme işareti ile yazılır: Halûk, Lâle, Nalân; Balâ, Elâzığ, İslâhiye, Lâdik, Lâpseki. 3. Nispet i'sinin belirtme durumu ve iyelik ekiyle karışmasını önlemek için kullanılır. Böylece (Türk) askeri ve askerî (okul), (İslam) dini ve dinî (bilgiler), (fizik) ilmi ve ilmî (tartışmalar), (Atatürk'ün) resmi ve resmî (kuruluşlar) gibi anlamları farklı kelimelerin karıştırılması da önlenmiş olur. Nispet i'si alan kelimelere Türkçe ekler getirildiğinde düzeltme işareti olduğu gibi kalır: millîleştirmek, millîlik, resmîleştirmek, resmîlik. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
KISALTMALAR
Kısaltma; bir kelime, terim veya özel adın, içerdiÄŸi harflerden biri veya birkaçı ile daha kısa olarak ifade edilmesi ve simgeleÅŸtirilmesidir. Kısaltmalarla ilgili kurallar ÅŸunlardır: 1. KuruluÅŸ, kitap, dergi ve yön adlarının kısaltmaları genellikle her kelimenin ilk harfinin büyük olarak yazılmasıyla yapılır: TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi), TDK (Türk Dil Kurumu), ABD (Amerika BirleÅŸik Devletleri); KB (Kutadgu Bilig); TD (Türk Dili), TK (Türk Kültürü), TDED (Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi); B (batı), D (doÄŸu), G (güney), K (kuzey); GB (güneybatı), GD (güneydoÄŸu), KB (kuzeybatı), KD (kuzeydoÄŸu). Ancak bazen kelimelerin, özellikle son kelimenin birkaç harfinin kısaltmaya alındığı da görülür. Bazen de aradaki kelimelerden hiç harf alınmadığı olur. Bu tür kısaltmalarda, kısaltmanın akılda kalabilmesi için yeni bir kelime oluÅŸturma amacı güdülür: BOTAÅž (Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Åžirketi), İLESAM (İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek BirliÄŸi), TÖMER (Türkçe Öğretim Merkezi). GelenekleÅŸmiÅŸ olan T.C. (Türkiye Cumhuriyeti) ve T. (Türkçe) kısaltmalarının dışında büyük harflerle yapılan kısaltmalarda nokta kullanılmaz. 2. Element ve ölçülerin uluslararası kısaltmaları kabul edilmiÅŸtir: C (karbon), Ca (kalsiyum), Fe (demir); m (metre), mm (milimetre), cm (santimetre), km (kilometre), g (gram), kg (kilogram), l (litre), hl (hektolitre), mg (miligram), m² (metre kare), cm² (santimetre kare). 3. KuruluÅŸ, kitap, dergi ve yön adlarıyla element ve ölçülerin dışında kalan kelime veya kelime gruplarının kısaltılmasında, ilk harfle birlikte kelimeyi oluÅŸturan temel harfler dikkate alınır. Kısaltılan kelime veya kelime grubu; özel ad, unvan veya rütbe ise ilk harf büyük; cins isim ise ilk harf küçük olur: Alm. (Almanca), İng. (İngilizce), Kocatepe Mah. (Kocatepe Mahallesi), Güniz Sok. (Güniz Sokağı), Prof. (Profesör), Dr. (Doktor), Av. (Avukat), Alb. (Albay), Gen. (General); is. (isim), sf. (sıfat), hzl. (hazırlayan), çev. (çeviren), ed. (edebiyat), fiz. (fizik), kim. (kimya). * * * Küçük harflerle yapılan kısaltmalara getirilen eklerde kelimenin okunuÅŸu esas alınır: cm'yi, kg'dan, mm'den, YKr’un. Büyük harflerle yapılan kısaltmalara getirilen eklerde ise kısaltmanın son harfinin okunuÅŸu esas alınır: BDT'ye, TDK’den, THY'de, TRT'den, YTL’nin. Ancak kısaltması büyük harflerle yapıldığı hâlde bir kelime gibi okunan kısaltmalara getirilen eklerde kısaltmanın okunuÅŸu esas alınır: ASELSAN'da, BOTAÅž'ın, NATO'dan, UNESCO'ya. Sonunda nokta bulunan kısaltmalar kesmeyle ayrılmaz. Bu tür kısaltmalarda ek, noktadan sonra ve kelimenin okunuÅŸuna uygun olarak yazılır: Alm.dan, İng.yi, vb.leri. Tonsuz (sert) ünsüzle biten kısaltmalar, ek aldıkları zaman okunuÅŸta tonsuz ses tonlulaÅŸtırılmaz: AGİK'in (AGİĞ'in deÄŸil), CMUK'un (CMUÄž'un deÄŸil), RTÜK'e (RTÜĞ'e deÄŸil), TÜBİTAK'ın (TÜBİTAÄž'ın deÄŸil). Ancak birlik kelimesiyle yapılan kısaltmalarda söyleyiÅŸte k'nin yumuÅŸatılması normaldir: ÇUKOBİRLİK'e (söyleniÅŸi ÇUKOBİRLİĞE), FİSKOBİRLİK'in (söyleniÅŸi FİSKOBİRLİĞİN). http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
DEYİMLERİN, İKİLEMLERİN VE ALINTI KELİMELERİN YAZILIÅžI Deyimlerin Yazılışı Deyimler ayrı yazılır: akıntıya kürek çekmek, çam devirmek, çanak tutmak, gönlünden geçirmek, göz atmak, kulak asmak, kulak vermek, çantada keklik, devede kulak, yaÄŸlı kuyruk, yüz görümlüğü. İkilemelerin Yazılışı İkilemeler ayrı yazılır: adım adım, ağır ağır, akın akın, allak bullak, aval aval (bakmak), cır cır (ötmek), çeÅŸit çeÅŸit, derin derin, gide gide, güzel güzel, karış karış, kös kös (dinlemek), kucak kucak, şıp şıp (damlamak), şıpır şıpır, tak tak (vurmak), takım takım, tıkır tıkır, yavaÅŸ yavaÅŸ. bata çıka, çoluk çocuk, düşe kalka, eciÅŸ bücüş, eÄŸri büğrü, enine boyuna, eski püskü, ev bark, konu komÅŸu, pılı pırtı, salkım saçak, sere serpe, soy sop, süklüm püklüm, yana yakıla, yarım yamalak. m ile yapılmış ikilemeler de ayrı yazılır: at mat, çocuk mocuk, dolap molap, kapı mapı, kitap mitap. İsim durum ekleri ve iyelik ekiyle yapılan ikilemeler de ayrı yazılır: baÅŸ baÅŸa, diz dize, el ele, göz göze, iç içe, omuz omuza, yan yana; baÅŸtan baÅŸa, daldan dala, elden ele, günden güne, içten içe, yıldan yıla; baÅŸa baÅŸ, bire bir (ölçü), diÅŸe diÅŸ, göze göz, teke tek; ardı ardına, boÅŸu boÅŸuna, günü gününe, peÅŸi peÅŸine, ucu ucuna. Alıntı Kelimelerin Yazılışı Yabancı kökenli kelimelerin yazılışlarıyla ilgili bazı noktalar aÅŸağıda gösterilmiÅŸtir: 1. İki ünsüzle baÅŸlayan batı kökenli alıntılar, ünsüzler arasına ünlü konmadan yazılır: francala, gram, gramer, gramofon, grup, kral, kredi, kritik, plan, pratik, problem, profesör, program, proje, propaganda, protein, prova, psikoloji, slogan, snop, spiker, spor, staj, stil, stüdyo, trafik, tren, triptik. Bu tür birkaç alıntıda, söz başında veya iki ünsüz arasında bir ünlü türemiÅŸtir. Bu ünlü söyleniÅŸte de yazılışta da gösterilir: iskarpin, iskele, iskelet, istasyon, istatistik, kulüp. 2. İçinde yan yana iki veya daha fazla ünsüz bulunan batı kökenli alıntılar, ünsüzler arasına ünlü konmadan yazılır: alafranga, apartman, biyografi, elektrik, gangster, kilogram, orkestra, paragraf, program, telgraf. 3. İki ünsüzle biten batı kökenli alıntılar, ünsüzler arasına ünlü konmadan yazılır: film, form, lüks, modern, natürmort, psikiyatr, seks, slayt, teyp. 4. Batı kökenli alıntıların içindeki ve sonundaki g ünsüzleri olduÄŸu gibi korunur: biyografi, diyagram, dogma, magma, monografi, paragraf, program; arkeolog, demagog, diyalog, filolog, jeolog, katalog, monolog, psikolog, ürolog. Ancak coÄŸrafya, fotoÄŸraf ve topoÄŸraf kelimelerinde g’ler, ÄŸ’ye döner. AÅŸağıdaki durumlarda batı kökenli kelimeler, özgün biçimleri ile yazılırlar: 1. Bilim, sanat ve uzmanlık dallarında kullanılan bazı terimler: andante (müzik), cuprum (kimya), deseptyl (eczacılık), quercus, terminus technicus (teknik terim). 2. Latin yazı sistemini kullanan dillerden alınma deyim ve sözler: Veni, vidi, vici (Geldim, gördüm, yendim.); conditio sine qua non (Olmazsa olmaz.); eppur si muove (Dünya her ÅŸeye raÄŸmen dönüyor.); to be or not to be (olmak veya olmamak); l'art pour l'art (Sanat sanat içindir.); l'Etat c'est moi (Devlet benim.); traduttore traditore (Çevirmen haindir.); persona non grata (istenmeyen kiÅŸi). Mesele falan deÄŸildi öyle, To be or not to be kendisi için; Bir akÅŸam uyudu; Uyanmayıverdi. (Orhan Veli Kanık) |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
NOKTALAMA İŞARETLERİ Nokta ( . ) 1. Cümlenin sonuna konur Artık o, ne üniformalı bir baÅŸkumandan, ne fraklı ve beyaz kravatlı bir devlet baÅŸkanıydı. (Yakup Kadri KaraosmanoÄŸlu, Panorama) 2. Kısaltmaların sonuna konur: Alb. (albay), Dr. (doktor), Yard. Doç. (yardımcı doçent), Prof. (profesör), Cad. (cadde), Sok. (sokak), s. (sayfa), sf. (sıfat), vb. (ve baÅŸkaları, ve benzerleri, ve bunun gibi); T. (Türkçe), Alm. (Almanca), Ar. (Arapça), Far. (Farsça), Fr. (Fransızca), İng. (İngilizce), Lât. (Lâtince) (bk. Kısaltmalar). Ancak, bazı kısaltmalarda nokta kullanılmaz: TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi), TDK (Türk Dil Kurumu); KB (Kutadgu Bilig), TD (Türk Dili); B (batı), D (doÄŸu), GB (güneybatı), GD (güneydoÄŸu); m (metre), cm (santimetre), g (gram), kg (kilogram), l (litre), hl (hektolitre); C (karbon), Fe (demir) (Ayrıntı için bk. Kısaltmalar). 3. Sayılardan sonra sıra bildirmek için konur: 3. (üçüncü), 15. (on beÅŸinci), IV. (dördüncü); II. Mehmet, XIV. Louis, XV. yüzyıl; 2. Cadde, 20. Sokak (bk. Sayıların yazılışı 6). UYARI: Cadde ve sokak numaralarında nokta mutlaka kullanılmalıdır. Nokta kullanılmadığı takdirde yukarıdaki örneklerden 2 adet cadde, 20 adet sokak anlaşılır. 4. Bir yazının maddelerini gösteren rakam veya harflerden sonra konur: I. 1. A. a. II. 2. B. b. 5. Tarihlerin yazılışında gün, ay ve yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur: 29.5.1453, 29.X.1923. Tarihlerde ay adları yazıyla da yazılabilir. Bu durumda ay adlarından önce ve sonra nokta kullanılmaz: 29 Mayıs 1453, 29 Ekim 1923. 6. Saat ve dakika gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur: Tren 09.15'te kalktı. Tören 17.30'da, hükûmet daireleri kapandıktan yarım saat sonra baÅŸlayacaktır. (Tarık BuÄŸra) 7. Arka arkaya sıralanan virgülle veya çizgiyle ayrılan rakamlardan sadece sonuncu rakama nokta konur: 3, 4 ve 7. maddeler; XII – XIV. yüzyıllar arasında. 8. Bibliyografik künyelerin sonuna konur: Agâh Sırrı Levend, Türk Dilinde GeliÅŸme ve SadeleÅŸme Evreleri, Ankara 1960. 9. Üçlü gruplara ayrılarak yazılan büyük sayılarda gruplar arasına konur: 16.551.000, 22.465.660. Gruplara ayrılan sayılarda nokta kullanılmaması da mümkündür (bk. Sayıların yazılışı 4). 10. Matematikte çarpma iÅŸareti yerine kullanılır: 4.5 = 20 Virgül ( , ) 1. Birbiri ardınca sıralanan eÅŸ görevli kelime ve kelime gruplarının arasına konur: Fırtınadan, soÄŸuktan, karanlıktan ve biraz da korkudan sonra bu sıcak, aydınlık ve sevimli odanın havasında erir gibi oldum. (Halide Edip Adıvar, Kalp AÄŸrısı) Sessiz dereler, solgun aÄŸaçlar, sarı güller DillenmiÅŸ ağızlarda tutuk dilli gönüller (Faruk Nafiz Çamlıbel) 2. Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur: Bir varmış, bir yokmuÅŸ. Umduk, bekledik, düşündük. (Yakup Kadri KaraosmanoÄŸlu) Fakat yol otomobillere yasak olduÄŸundan o da herkes gibi tramvaya biner, kimse kendisine dikkat etmez. (Falih Rıfkı Atay, Denizaşırı) 3. Cümlede özel olarak vurgulanması gereken ögelerden sonra konur: Binaenaleyh, biz her vasıtadan, yalnız ve ancak, bir noktainazardan istifade ederiz. (Mustafa Kemal Atatürk) 4. Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan ögeleri belirtmek için konur: Saniye Hanımefendi, merdivenlerde oÄŸlunun ayak seslerini duyar duymaz, hasretlisini karşılamaya atılan bir genç kadın gibi, koltuÄŸundan fırlamış ve ona kapıyı kendi eliyle açmaya gelmiÅŸti. (Yakup Kadri KaraosmanoÄŸlu, Panorama) 5. Cümle içinde ara sözleri ve ara cümleleri ayırmak için konur: Örnek olsun diye, örnek istemez ya, söylüyorum. Åžimdi, efendiler, müsaade buyurursanız, size bir sual sorayım. (Mustafa Kemal Atatürk) 6. Anlama güç kazandırmak için tekrarlanan kelimeler arasına konur: AkÅŸam, yine akÅŸam, yine akÅŸam, Göllerde bu dem bir kamış olsam! (Ahmet HaÅŸim) Kopar sonbahar tellerinden Derinden, derinden, derinden Biten yazla baÅŸlar keder musikisi (Yahya Kemal Beyatlı) Ancak, ikilemelerde kelimeler arasına virgül konmaz: akÅŸam akÅŸam, yavaÅŸ yavaÅŸ, bata çıka, koÅŸa koÅŸa. 7. Tırnak içinde olmayan aktarma cümlelerden sonra konur: Datça'ya yarın gideceÄŸim, dedi. – Bugünlük bu kadar her gün üç mermi, diye düşündü. (Tarık BuÄŸra, Küçük AÄŸa) 8. KonuÅŸma çizgisinden önce konur: Hatta bahçede gezen hanımefendi bile iÅŸin farkına varıp, – Nen var senin çocuÄŸum, diye sormak zorunda kaldı. (Haldun Taner, Hikâyeler) 9. Kendisinden sonraki cümleye baÄŸlı olarak ret, kabul ve teÅŸvik bildiren hayır, yok, yoo, evet, peki, pekâlâ, tamam, olur, hayhay, baÅŸ üstüne, öyle, haydi, elbette gibi kelimelerden sonra konur: Peki, gideriz. Olur, ben de size katılırım. Hayhay, memnun oluruz. Haydi, geç kalıyoruz. Evet, kırk seneden beri Türkçe merhale merhale TürkleÅŸiyor. (Yahya Kemal Beyatlı) — Yoo, güvercinlerime dokunmayınız, dedi. (Yakup Kadri KaraosmanoÄŸlu) 10. Bir kelimenin kendisinden sonra gelen kelime veya kelime gruplarıyla yapı ve anlam bakımından baÄŸlantısı olmadığını göstermek için kullanılır: Bu, tek gözlü, genç fakat ihtiyar görünen bir adamcağızdır. (Halit Ziya UÅŸaklıgil, İzmir Hikâyeleri) Bu gece, eÄŸlenceleri içlerine sinmedi. (ReÅŸat Nuri Güntekin, Bir Kadın Düşmanı). 11. Hitap için kullanılan kelimelerden sonra konur: Efendiler, bilirsiniz ki, hayat demek, mücadele, müsademe demektir. (Mustafa Kemal Atatürk) Sayın BaÅŸkan, Sevgili kardeÅŸim, DeÄŸerli arkadaşım, 12. Yazışmalarda, baÅŸvurulan makamın adından sonra konur: Türk Dil Kurumu BaÅŸkanlığına, 13. Yazışmalarda, yer adlarını tarihlerden ayırmak için konur: KuÅŸadası, 7 Åžubat (ReÅŸat Nuri Güntekin, ÇalıkuÅŸu) 14. Sayıların yazılışında, kesirleri ayırmak için konur: 38,6 (otuz sekiz tam, onda altı), 25,33 (yirmi beÅŸ tam, yüzde otuz üç), 0,45 (sıfır tam, yüzde kırk beÅŸ) (bk. Sayıların yazılışı 5). 15. Bibliyografik künyelerde yazar, eser, basım evi vb. maddelerden sonra konur: Falih Rıfkı Atay, Tuna Kıyıları, Remzi Kitap Evi, İstanbul 1938. Yazarın soyadı önce yazılmışsa soyadından sonra da virgül konur: Ergin, Muharrem, Dede Korkut Kitabı, Ankara 1958. UYARI: Metin içinde ve, veya, yahut baÄŸlaçlarından önce de, sonra da virgül konmaz: Nihat sabaha kadar uyuyamadı ve ÅŸafak sökerken Faik'e bol teÅŸekkürlerle dolu bir kâğıt bırakarak iki gün evvelki cephe dönüşü kıyafeti ile sokaÄŸa fırladı. (Peyami Safa, MahÅŸer) Noktalı virgül ( ; ) 1. Cümle içinde virgüllerle ayrılmış tür veya takımları birbirinden ayırmak için konur: Erkek çocuklara DoÄŸan, TuÄŸrul, Aslan, Orhan; kız çocuklara ise İnci, Çiçek, Gönül, Yonca adları verilir. 2. Ögeleri arasında virgül bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur: Sevinçten, heyecandan içim içime sığmıyor; bağırmak, kahkahalar atmak, aÄŸlamak istiyorum. Sabahtan beri bekliyorum; ne gelen var, ne giden. İş iÅŸten geçti; artık gelse de olur, gelmese de. 3. Virgülle ayrılmış örnekleri farklı örneklerden ayırmak için konur: Türkiye, İngiltere, Azerbaycan; İstanbul, Londra, Bakû. 4. Kendilerinden evvelki cümleyle ilgi kuran ancak, yalnız, fakat, lâkin, çünkü, yoksa, bundan dolayı, binaenaleyh, sonuç olarak, bununla birlikte, öyleyse vb. cümle başı baÄŸlaçlarından önce konur: Halis bir ÅŸiir fena okunabilir; lâkin sahte bir ÅŸiir iyi okunamaz. (Yahya Kemal Beyatlı) Bir millet ordusunu kaybedebilir, bağımsızlığını da kaybedebilir; fakat dilini sakladıkça o millet yaşıyor demektir. (Nihal Atsız, Türk Ülküsü) Sıralı cümleler arasında ancak, fakat, çünkü vb. cümle başı baÄŸlayıcılarından önce yazar, araya nokta, virgül, noktalı virgül koymakta serbesttir. Bu husus, yazarın üslûptaki tercihiyle ilgilidir. İki nokta ( : ) 1. Kendisinden sonra örnek verilecek cümlenin sonuna konur: Millî Edebiyat akımının temsilcilerinden bir kısmını sıralayalım: Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Ali Canip Yöntem. Yeni harfler alındıktan sonra eski yazı ile bir tek kelime bile yazmayan iki kiÅŸi görmüşümdür: Atatürk ve İnönü! (Falih Rıfkı Atay, Çankaya) – BuÄŸdayla arpadan baÅŸka ne biter bu topraklarda? Ziraatçı sayar: – Yulaf, pancar, zerzevat, tütün... (Falih Rıfkı Atay, Çankaya) 2. Kendisinden sonra açıklama yapılacak cümlenin sonuna konur: Bu kararın istinat ettiÄŸi en kuvvetli muhakeme ve mantık ÅŸu idi: Esas, Türk milletinin haysiyetli ve ÅŸerefli bir millet olarak yaÅŸamasıdır. (Mustafa Kemal Atatürk) Kendimi takdim edeyim: Meclis kâtiplerindenim. (Falih Rıfkı Atay, Denizaşırı) Derler: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük; Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük. (Yahya Kemal Beyatlı) 3. Kütüphanecilik alanında yazar adı ile eser baÅŸlığı arasına konur: Yahya Kemal Beyatlı: Kendi Gök Kubbemiz, Falih Rıfkı Atay: Çankaya, Yakup Kadri KaraosmanoÄŸlu: Yaban, Faruk Nafiz Çamlıbel: Bir Ömür Böyle Geçti (bk. Virgül 15). 4. Ses biliminde uzun ünlüyü göstermek için kullanılır: a:ile, ka:til, usu:le, i:cat. 5. Edebî eserlerdeki karşılıklı konuÅŸmalarda, konuÅŸan kiÅŸinin adından sonra konur: Bilge KaÄŸan: Türklerim, iÅŸitin! Üstten gök çökmedikçe altan yer delinmedikçe ülkenizi, törenizi kim bozabilir sizin? Koro : Göğe erer başımız başınla senin ! Bilge KaÄŸan: Ulusum birleÅŸip yücelsin diye gece uyumadım, gündüz oturmadım. Türklerim Bilge KaÄŸan der bana. Ben her ÅŸeyi onlar için bildim. Nöbetteyim ! (A. Turan OflazoÄŸlu, Anıtkabir) 6. Matematikte bölme iÅŸareti olarak kullanılır: 56:8=7, 100:2=50. Üç nokta ( ... ) 1. Tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur: Ne çare ki, çirkinliÄŸi hemencecik ve herkes tarafından görülüveriyordu da, bu yanı... (Tarık BuÄŸra, Dönemeçte) 2. Kaba sayıldığı için veya bir baÅŸka sebepten ötürü açıklanmak istenmeyen kelime ve bölümlerin yerine konur: Kılavuzu karga olanın burnu b...tan çıkmaz. B..., 7 Nisan (ReÅŸat Nuri Güntekin, ÇalıkuÅŸu) Arabacı B...'a yaklaÅŸtığını söylüyor, ikide bir fırsat bularak arabanın içine doÄŸru başını çeviriyordu. (Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur) 3. Alıntılarda; baÅŸta, ortada ve sonda alınmayan kelime ve bölümlerin yerine konur: Mümtaz, bu dükkâna bakarken hiç farkında olmadan Mallarmé'nin mısraını hatırladı: "Meçhul bir felâketten buraya düşmüş..." (Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur) Alınmayan kelime ve bölümlerin yerine yay ayraç içinde üç nokta konması da mümkündür. 4. Sözün bir yerde kesilerek geri kalan bölümün okuyucunun muhayyilesine bırakıldığını göstermek veya ifadeye güç katmak için konur: Karşı sahilde mor, fark olunmaz sisler altındaki daÄŸlar, korular, beyaz yalılar... Ve bütün bunların üzerinde bir esatir rüyasının havaî hakikati gibi uçan martı sürüleri... (Ömer Seyfettin, Bahar ve Kelebekler) Gök sarı, toprak sarı, çıplak aÄŸaçlar sarı... (Faruk Nafiz Çamlıbel, Han Duvarları) Sana uÄŸurlar olsun... Ayrılıyor yolumuz! (Faruk Nafiz Çamlıbel, Sanat) Binaenaleyh, biz her vasıtadan, yalnız ve ancak, bir noktainazardan istifade ederiz. O noktainazar ÅŸudur: Türk milletini, medenî cihanda, lâyık olduÄŸu mevkie is'at etmek ve Türk cumhuriyetini sarsılmaz temelleri üzerinde, her gün, daha ziyade takviye etmek... (Mustafa Kemal Atatürk) 5. Ünlem ve seslenmelerde anlatımı pekiÅŸtirmek için konur: Gölgeler yaklaÅŸtılar. Bir adım kalınca onu kıyafetinden tanıdılar: — Koca Ali... Koca Ali, be!... (Ömer Seyfettin, Diyet) 6. Karşılıklı konuÅŸmalarda, yeterli olmayan, eksik bırakılan cevaplarda kullanılır: — Yabancı yok! — Kimsin? — Ali... — Hangi Ali? — ... — Sen misin, Ali usta? — Benim!... — Ne arıyorsun bu vakit buralarda? — Hiç... — Nasıl hiç? Suya çekicini mi düşürdün yoksa !... — !... (Ömer Seyfettin, Diyet) UYARI: Türk imlâsında iki nokta yan yana kullanılmaz. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
Soru iÅŸareti ( ? )
1. Soru bildiren cümle veya sözlerin sonuna konur: Ne zaman tükenecek bu yollar, arabacı? (Faruk Nafiz Çamlıbel, Yolcu ile Arabacı) Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer? (Ahmet HaÅŸim, Merdiven) Atatürk bana sordu: — Yeni yazıyı tatbik etmek için ne düşündünüz? (Falih Rıfkı Atay, Çankaya) Soru, vurguyla belirtildiÄŸi zaman da soru iÅŸareti kullanılır: Gümrükteki memur başını kaldırdı: — Adınız? Soru bildiren cümle veya sözlerde bazen cevabın ne olacağı sözün geliÅŸinden belli olur. Bu tür cümle ve sözlerin sonunda da soru iÅŸareti kullanılır: Haksız mıyım? Liderler içinde Atatürk gibisi var mı? Yoksa bu sözümde yalan var mı? (Bilge KaÄŸan) 2. Bilinmeyen yer, tarih vb. durumlar için kullanılır: Yunus Emre (1240?-1320), (DoÄŸum yeri: ?). Türk halk felsefesinin, Türk nükteciliÄŸinin ve mizah dehasının büyük mümessili Nasreddin Hoca da (Hâce Nasirüddin) bu asırda yaÅŸamıştır (1208 ?-1284). (Türk Dünyası El Kitabı) 3. Bir bilginin şüpheyle karşılandığı veya kesin olmadığı durumlarda yay ayraç içinde soru iÅŸareti kullanılır: Ankara'dan Konya'ya 1,5 (?) saatte gitmiÅŸ. 1496 (?) yılında doÄŸan Fuzulî ... UYARI : mı / mi eki -ınca / -ince anlamında zarf-fiil iÅŸleviyle kullanıldığı zaman soru iÅŸareti konmaz: AkÅŸam oldu mu sürüler döner. Hava karardı mı eve gideriz. Alp Er Tonga öldi mü Esiz ajun kaldı mu Ödlek öçin aldı mu Emdi yürek yırtılur. Bahar gelip de nehir çağıl çağıl kabarmaya baÅŸlamaz mı içimi geri kalmış bir saat huzursuzluÄŸu kaplardı. (Haldun Taner, Onikiye Bir Var) UYARI : Soru ifadesi taşıyan sıralı ve baÄŸlı cümlelerde soru iÅŸareti en sona konur: Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı? Üsküdar'dan mı, Hisar'dan mı, Kavaklar'dan mı? (Yahya Kemal Beyatlı) Ruhunu karartan neydi, yaÄŸmur mu yağıyordu; yoksa ÅŸimÅŸekler mi çakıyordu? Ünlem iÅŸareti ( ! ) 1. Sevinç, kıvanç, acı, korku, ÅŸaÅŸma gibi duyguları anlatan cümlelerin sonuna konur: Ne mutlu Türküm diyene! (Mustafa Kemal Atatürk) Gurbet o kadar acı Ki ne varsa içimde Hepsi bana yabancı Hepsi baÅŸka biçimde! (Kemalettin Kâmi Kamu) Hava ne kadar da sıcak! AÅŸkolsun! Ne kadar akıllı adamlar var! 2. Seslenme, hitap ve uyarı sözlerinden sonra konur: Ordular! İlk hedefiniz Akdenizdir, ileri! (Mustafa Kemal Atatürk) Ey Türk gençliÄŸi! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. (Mustafa Kemal Atatürk) Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle! (Yahya Kemal Beyatlı) Ey köyleri hududa baÄŸlayan yaslı yollar, Dönmeyen yolculara aÄŸlayan yaslı yollar! (Faruk Nafiz Çamlıbel) Dur, yolcu! Bilmeden gelip bastığın Bu toprak bir devrin battığı yerdir. (Necmettin Halil Onan) Ünlem iÅŸareti, seslenme ve hitap sözlerinden hemen sonra konulabileceÄŸi gibi cümlenin sonuna da konabilir: ArkadaÅŸ, biz bu yolda türküler tuttururken Sana uÄŸurlar olsun... Ayrılıyor yolumuz! (Faruk Nafiz Çamlıbel) 3. Bir söze alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırmak için ayraç içinde ünlem iÅŸareti kullanılır: İsteseymiÅŸ bir günde bitirirmiÅŸ (!) ama ne yazık ki vakti yokmuÅŸ (!) Adam, akıllı (!) olduÄŸunu söylüyor. Kısa çizgi ( - ) 1. Satıra sığmayan kelimeler bölünürken satır sonuna konur: SoÄŸuktan mı titriyordum, yoksa heyecandan, üzüntüden mi bilmem. Havuzun suyu bulanık. Kapının saatleri 12'yi geçmiÅŸ. Kanepelerde kimseler yok. Tramvay ne fena gıcırdadı! Tramvaydaki adam bir tanıdık mı idi acaba? Ne diye öyle dönüp dönüp baktı? Yoksa kimseciklerin oturmadığı kanepelerde bu saatte pek başıboÅŸlar mı oturur? (Sait Faik Abasıyanık, Havuz Başı) 2. Ara sözleri ve ara cümleleri ayırmak için kullanılır: Örnek olsun diye -örnek istemez ya- söylüyorum. 3. Dil bilgisinde kökleri ve ekleri ayırmak için konur: al-ış, dur-ak, Dur-sun, Dur-muÅŸ, gör-gü-süz-lük. 4. Dil bilgisinde fiil kök ve gövdelerini göstermek için kullanılır: al-, dur-, gör-, ver-; baÅŸar-, kana-, okut-, taÅŸla-, yazdır-. 5. Dil bilgisinde eklerin başına konur: -den, -lık, -ış, -ak. 6. Dil bilgisinde heceleri göstermek için kullanılır: a-raÅŸ-tır-ma, bi-le-zik, du-ruÅŸ-ma, ku-yum-cu-luk, ya-zar-lık, prog-ram. 7. Eski harfli metinlerin yeni yazıya aktarılmasında Arapça ve Farsça kurallara göre yapılmış tamlamaların, birleÅŸik ve türemiÅŸ kelimelerin ögelerini ayırmak için kullanılır: dârü'l-fünûn, resm-i geçit, resm-i kabûl, Cemiyet-i Akvâm, Hâkimiyet-i Milliye, Servet-i Fünûn, hokka-bâz, âteÅŸ-perest, menfaat-perest, bî-bedel, nâ-maÄŸlûb, fî-sebîlillâh, min-tarafillâh, bilâ-ücret. 8. Kelimeler arasında “-den...-a, ve, ile, ilâ, arasında” anlamlarını vermek üzere kullanılır: Türkçe-Fransızca Sözlük, Aydın-İzmir yolu, Ankara-İstanbul uçak seferleri, Türk-Alman iliÅŸkileri, Ural-Altay dil grubu, 09.30 - 10.30, BeÅŸiktaÅŸ-Fenerbahçe karşılaÅŸması, Manas Destanı'nda soy-dil-din üçgeni, 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı, 1995-1996 öğretim yılı. 9. Bazı terim ve kuruluÅŸ adlarında kelimeler arasına konur: sıfat-fiil, zarf-fiil; Dil ve Tarih-CoÄŸrafya Fakültesi, Fen-Edebiyat Fakültesi. 10. Yabancı özel adlarda ve henüz dilimize mal olmadığı için özgün imlâlarıyla yazılan yabancı kelimelerde kullanılır: Joliot-Curie, Lévy-Bruhl, Saint-Gotthard, Sainte-Beuve, Boulogne-sur-Mer, Bouches-du-Rhône, Salins-les-Bains, by-pass, check-up, Aix-en-Provence. 11. Adres yazarken semt ile ÅŸehir arasına konur: KurtuluÅŸ - ANKARA 12. Matematikte çıkarma iÅŸareti olarak kullanılır: 50 - 20 = 30 Uzun çizgi (—) Yazıda satır başına alınan konuÅŸmaları göstermek için kullanılır. Buna konuÅŸma çizgisi de denir. Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu: “Hancı dedim bildin mi MaraÅŸlı ÅžeyhoÄŸlu'nu?” Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende, Dedi: — Hana saÄŸ indi, ölü çıktı geçende! (Faruk Nafiz Çamlıbel, Han Duvarları) UYARI : KonuÅŸmalar tırnak içinde verildiÄŸi zaman uzun çizgi kullanılmaz. EÄŸik çizgi ( / ) 1. Åžiirlerden yapılan alıntılarda, mısraların yan yana yazılması gereken durumlarda mısraları belirlemek için kullanılır: Ne sen, ne ben / Ne de hüsnünde toplanan bu mesâ / Ne de âlâm-ı fikre bir mersâ / Olan bu mâî deniz / Melâli anlamayan nesle âşinâ deÄŸiliz. (Ahmet HaÅŸim, O Belde) 2. Adres yazarken apartman numarası ile daire numarası arasına konur: Altay Sokağı, Nu.: 21/6 3. Adres yazarken semt ile ÅŸehir arasına konur: Altay Sokağı, Nu.: 21/6 KurtuluÅŸ / ANKARA 4. Dil bilgisinde eklerin farklı ÅŸekillerini göstermek için kullanılır: -a/-e, -an /-en, -lık /-lik, -madan /-meden. 5. Bölme iÅŸareti olarak kullanılır: 70 /2 = 35 Tırnak iÅŸareti ( “...” ) 1. BaÅŸka bir kimseden veya yazıdan olduÄŸu gibi aktarılan sözler tırnak içine alınır: Dil ve Tarih-CoÄŸrafya Fakültesinin ön cephesinde Atatürk'ün “Hayatta en hakikî mürÅŸit ilimdir.” vecizesi yer almaktadır. Ulu önderin “Ne mutlu Türküm diyene!” sözü her Türk'ü duygulandırır. Bakınız, ÅŸair vatanı ne güzel tarif ediyor: “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak eÄŸer uÄŸrunda ölen varsa vatandır.” UYARI : Aynen alınmayan söz ve yazılar tırnak içinde gösterilmez. UYARI : Tırnak içindeki alıntının sonunda bulunan iÅŸaret (nokta, soru iÅŸareti, ünlem iÅŸareti vb.) tırnak içinde kalır: “Akıl yaÅŸta deÄŸil baÅŸtadır.” atasözü yüzyılların tecrübesinden süzülüp gelen bir gerçeÄŸi ifade etmiyor mu? “İzmir üzerine dünyada bir ÅŸehir daha yoktur!” diyorlar. (Yahya Kemal Beyatlı) UYARI : Uzun alıntılarda her paragraf ayrı ayrı tırnak içine alınır. 2. Özel olarak belirtilmek istenen sözler tırnak içine alınır: Yeni bir “barış taarruzu” baÅŸladı. Özel olarak belirtilmek istenen sözler tırnak içine alınmadan koyu yazılarak veya altı çizilerek de gösterilebilir. Höyük sözü Anadolu'da tepe olarak geçer. 3. Kitapların ve yazıların adları ve baÅŸlıkları tırnak içine alınır: Yahya Kemal'in bazı ÅŸiirleri “Kendi Gök Kubbemiz” adı altında çıktı. (Ahmet Hamdi Tanpınar) “İmlâ Kuralları” bölümünde bazı uyarılara yer verilmiÅŸtir. Kitapların ve yazıların adları ve baÅŸlıkları tırnak içine alınmaksızın koyu yazılarak veya eÄŸik yazıyla (italik) dizilerek de gösterilebilir: Cahit Sıtkı'nın Åžairin Ölümü ÅŸiirini Yahya Kemal çok sevmiÅŸti. (Ahmet Hamdi Tanpınar) Bugünün gençleri Dar Kapı'yı okumalıdırlar. (Ahmet Hamdi Tanpınar) UYARI : Tırnak içine alınan sözlerden sonra kesme iÅŸareti kullanılmaz: Yahya Kemal’in “Kendi Gök Kubbemiz”i okudunuz mu? Tek tırnak iÅŸareti ( ‘...’ ) 1. Tırnak içinde verilen ve yeniden tırnaÄŸa alınması gereken bir sözü belirtmek için kullanılır: Edebiyat öğretmeni “Åžiirler içinde ‘Han Duvarları’ gibisi var mı?” dedi ve Faruk Nafiz'in bu güzel ÅŸiirini okumaya baÅŸladı. “Åžinasi'nin ‘safi Türkçe’ ile yazdığını söylediÄŸi ÅŸiirlerden sonra vardığı bu konuÅŸulan dil fikri şüphesiz ki ondan gelen en büyük kazancımızdır.” (Ahmet Hamdi Tanpınar) 2. Dil yazılarında verilen örneÄŸin anlamını göstermek için kullanılır: Göktürk Anıtları'nda geçen fakat günümüze ulaÅŸmayan bazı örnekler: bodun ‘millet, kavim’, sab ‘söz’, eçü apa ‘ecdat, atalar’, tüketi ‘tamamen, bütünüyle’. Denden iÅŸareti (") Bir yazıdaki maddelerin sıralanmasında veya bir çizelgede alt alta gelen aynı sözlerin veya söz gruplarının tekrar yazılmasını önlemek için kullanılır: a. Etken fiil b. Edilgen " c. Dönüşlü " ç. İşteÅŸ " Yay Ayraç ( ( ) ) 1. Cümlenin yapısıyla doÄŸrudan doÄŸruya ilgili olmayan açıklamalar için kullanılır: Anadolu kentlerini, köylerini (Köy sözünü de çekinerek yazıyorum.) gezsek bile görmek için deÄŸil, kendimizi göstermek için geziyoruz. (Nurullah Ataç, SöyleÅŸiler) Süleyman Åžah'ın cenazesi sudan ihraç olunarak (çıkarılarak) hemen orada defnedilmiÅŸtir ki makarrı (durağı) hâlâ “Türk Mezarı” namiyle maruftur (tanınmıştır). (Refik Halit Karay, Bir İçim Su) UYARI : Hakkında açıklama yapılan söze ait ek, ayraç kapandıktan sonra yazılır: Yunus Emre (1240?- 1320)'nin... UYARI : Yani ile yapılan açıklamalar ayraç içine alınmaz. 2. Tiyatro eserlerinde konuÅŸanın hareketlerini, durumunu açıklamak ve göstermek için kullanılır: İhtiyar – (YavaÅŸ yavaÅŸ Kaymakama yaklaşır.) Ne oluyor beyefendi? Allah rızası için bana da anlatın... Kaymakam – (hiddetle) Ne olacak baba... OÄŸlunun katili ecnebi tebaasıymış... Düşman gemileri üstümüze toplarını çevirmiÅŸler, Adalı'yı istiyorlar... SaÄŸ salim onu teslim edecekmiÅŸiz. İhtiyar – (Evvelâ vurulmuÅŸ gibi sendeler, sonra derin ve saf bir bakışla Kaymakam ve arkadaÅŸlarına) Etmeyin Efendiler... Benim gibi dertli bir ihtiyarla eÄŸlenmek günahtır... Sizin gibi efendilere yakışmaz... (ReÅŸat Nuri Güntekin, İstiklâl) 3. Alıntıların aktarıldığı eseri veya yazarı göstermek için kullanılır: Cihanın tarihi, vatanı uÄŸrunda senin kadar uÄŸraÅŸan, kanını döken bir millet daha gösteremez. Senin kadar kimse kendi vatanına sahip olmaÄŸa hak kazanmamıştır. Bu vatan ya senindir, ya kimsenin. (Ahmet Hikmet MüftüoÄŸlu) EÅŸin var, aÅŸiyanın var, baharın var ki beklerdin Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin? (Safahat) 4. Alıntılarda, baÅŸta, ortada ve sonda alınmayan kelime ve bölümlerin yerine konulan üç nokta, yay ayraç içine alınabilir (bk. Üç nokta 1). 5. Bir söze alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırmak için kullanılan ünlem iÅŸareti yay ayraç içine alınır (bk. Ünlem iÅŸareti 3). 6. Bir bilginin şüpheyle karşılandığını veya kesin olmadığını göstermek için kullanılan soru iÅŸareti yay ayraç içine alınır (bk. Soru iÅŸareti 3). 7. Bir yazının maddelerini gösteren rakam ve harflerden sonra kapama ayracı konur: I) 1) A) a) II) 2) B) b) Köşeli ayraç ( [ ] ) 1. Ayraç içinde ayraç kullanılması gereken durumlarda yay ayraçtan önce köşeli ayraç kullanılır: Mongolın Ertniy Tüü0 (Arheologiyn Nayruulal) [Mogolistan'ın Eski Tarihi (Arkeolojik AraÅŸtırmalar)], BNMAU-ın ÅŸinjleh U0aanı Akademii Tuu0ıyn)ureelen, Ulaanbaatar 1977. 2. Bibliyografik künyelere iliÅŸkin bazı ayrıntıları göstermek için kullanılır: ReÅŸat Nuri [Güntekin], ÇalıkuÅŸu, Dersaadet 1922. Yekta Bahir [Ömer Seyfettin], Yeni Lisan, Genç Kalemler. 3. Bilimsel çalışmalarda, metinde bulunmayan veya silinmiÅŸ olan, fakat araÅŸtırıcı tarafından tamamlanan bölümler köşeli ayraç içine alınır: Babam kaÄŸan öldüğünde küçük kardeÅŸim Kül-tegin ye[di yaşında kaldı...]. (Çözülmüş Orhon Yazıtları) Kesme iÅŸareti ( ' ) 1. Özel adlara getirilen iyelik ve hâl eklerini ayırmak için konur: Fatih Sultan Mehmet'e, Atatürk'üm, Türkiye'm, İnönü'den, Yurdakul'dan, Kâzım Karabekir'i, Yunus Emre'yi, Ziya Gökalp'tan; Türk'e, Alman'ı; Jüpiter'den, Venüs'ü; Türkiye'de, Van Gölü'ne, AÄŸrı Dağı'nın; Ziya Gökalp Bulvarı'nda, Çankaya Köşkü'ne, Sait HalimpaÅŸa Yalısı'ndan; Kiralık Konak'ta, Sinekli Bakkal'ı. Ancak aÅŸağıda belirtilen özel adlardan sonra kesme iÅŸareti kullanılmaz: a. Kurum ve kuruluÅŸ adları: Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türk Dil Kurumundan, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına, Dil ve Tarih-CoÄŸrafya Fakültesi Dekanlığına. b. Akım, çaÄŸ ve dönem adları: Eski Çağın, Yükselme Döneminin, Klâsik Türk Edebiyatına, Millî Edebiyat Akımının, Edebiyat-ı Cedide TopluluÄŸunun. c. KiÅŸi adlarından sonra kullanılan unvanlar: Mustafa Kemal PaÅŸaya, Nasrettin Hocada, Enver PaÅŸanın, Zeynep Hanıma, Ayhan Beyden, Ahmet Mithat Efendinin, Enver PaÅŸayı. ç. Ay ve gün adları: 29 Ekime..., 30 AÄŸustos ÇarÅŸambadan sonra d. Deyimlerde geçen özel adlar: Allahtan hayırlısı, Allaha emanet; Alinin külâhını Veliye, Velinin külâhını Aliye. UYARI : Ahmet, Halit, Mehmet, Murat, Recep; Gazi Antep, Sinop, Zonguldak gibi örneklerde kesme iÅŸareti kullanılır. Ancak kelimeler, Ahmeti, Haliti, Mehmeti, Muratı, Recepi, Gazi Antepi, Sinopu, Zonguldakı ÅŸeklinde telâffuz edilmez; Ahmedi, Halidi, Mehmedi, Muradı, Recebi, Gazi Antebi, Sinobu, Zonguldağı ÅŸeklinde telâffuz edilir. UYARI : Özel adlar yerine kullanılan"o" zamiri cümle içinde büyük harfle yazılmaz ve kendisinden sonra gelen ekler kesme iÅŸaretiyle ayrılmaz. 2. Yabancı özel adlardan sonra getirilen çokluk ve yapım ekleri kesme iÅŸaretiyle ayrılır: Nice'ler, Lille'li, Bordeaux'lu, Honolulu'lu. UYARI : Yabancı özel adlar dışındaki özel adlara getirilen yapım ekleri ve çokluk eki kesmeyle ayrılmaz: Türklük, TürkleÅŸmek, Türkçü, Türkçülük, Türkçe, Müslümanlık, Hristiyanlık, Avrupalı, AvrupalılaÅŸmak, Aydınlı, Konyalı, Bursalı; Ahmetler, Mehmetler, Yakup Kadriler, EreÄŸliler. Bu eklerden sonra da kesme iÅŸareti kullanılmaz: Türklüğün, TürkleÅŸmekte, Türkçenin, Müslümanlıkta, Hristiyanlıktan, Aydınlıdan. 3. Kısaltmalara getirilen ekleri ayırmak için konur: TBMM'nin, TDK'nin, BM'de, ABD'de, TV'ye. UYARI : Küçük harflerle yapılan kısaltmalara getirilen eklerde kelimenin okunuÅŸu; büyük harflerle yapılan kısaltmalara getirilen eklerde kısaltmanın son harfinin okunuÅŸu esas alınır: kg'dan, cm'yi, mm'den; BDT'ye, THY'de, TRT'den. Ancak kısaltması büyük harflerle yapıldığı hâlde bir kelime gibi okunan kısaltmalara getirilen eklerde bu okunuÅŸ esas alınır: ASELSAN'da, BOTAÅž'ın, NATO'dan, UNESCO'ya. UYARI : Sonunda nokta bulunan kısaltmalarla üs iÅŸaretli kısaltmalar kesmeyle ayrılmaz. Bu tür kısaltmalarda ek noktadan ve üs iÅŸaretinden sonra, kelimenin ve üs iÅŸaretinin okunuÅŸuna uygun olarak yazılır: vb.leri, mad.si, Alm.dan, İng.yi, Nu.dan; cm³e (santimetre küpe), m²ye (metre kareye), 64ten (altı üssü dörtten) 4. Sayılara getirilen ekleri ayırmak için konur: “1919 senesi Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım.” 1985'te, 8'inci madde, 2'nci kat; 7,65’lik, 9,65’lik. UYARI : Sıra sayıları ekle gösterildiÄŸi zaman rakamdan sonra sadece kesme iÅŸareti ve ek yazılır; ayrıca nokta konmaz: 8.'inci deÄŸil 8'inci, 2.'nci deÄŸil 2'nci. UYARI : ÜleÅŸtirme sayıları rakamla deÄŸil yazıyla gösterilir: 6'ÅŸar deÄŸil altışar, 10'ar deÄŸil onar. 5. Dilimizde kolmak, netmek, neylemek, napmak gibi fiiller yoktur. Ancak konuÅŸmada ve vezin dolayısıyla ÅŸiirde bu tür kullanılışlar ortaya çıkabilmektedir. Seslerin vezin dolayısıyla ÅŸiirde veya konuÅŸma sırasında düştüğünü göstermek için kesme kullanılır: K'oldu, N'oldu? N'etsin? N'eylesin? N'apalım? Bir ok attım karlı dağın ardına Düştü m'ola sevdiÄŸimin yurduna İl yanmazken ben yanarım derdine Engel aramızı açtı n'eyleyim (KaracaoÄŸlan) 6. Bir ek veya harften sonra gelen ekleri ayırmak için konur: A'dan Z'ye kadar, b'nin m'ye dönüşmesi, Türkçede -daÅŸ'la yapılmış birçok söz vardır. 7. Özel adlar için yay ayraç içinde bir açıklama yapıldığı takdirde kesme iÅŸareti yay ayraçtan sonra konur: Yunus Emre (1240?-1320)'nin, Yakup Kadri (KaraosmanoÄŸlu)'nin. Ancak, cins isimler için yapılan açıklamalarda yay ayraçtan sonra doÄŸal olarak kesme iÅŸaretine gerek yoktur: İmek fiili (ek fiil)nin geniÅŸ zamanı ÅŸahıs ekleriyle çekilir. |
Türk Dilbilgisi Ve Kuralları
ANLATIM BOZUKLUKLARI # Dilin en önemli görevi onu kullanan insanlar arasındaki anlaÅŸmayı saÄŸlamaktır. # Söylenmek istenen her ÅŸey, açık, yalın ve anlaşılır biçimde dile getirilmelidir. # İyi bir cümlede kelimeler yerli yerinde kullanılmalı, gereksiz kelimelere yer verilmemeli, anlatılmak istenenin dışında bir anlam çıkarılmasına mahal verilmemelidir. # EÄŸer konuÅŸmada ve yazmada açıklık, yalınlık ve anlaşılırlık yoksa ortada bir anlatım bozukluÄŸu var demektir. # Anlatım bozuklukları ile ilgili soruların doÄŸru çözülebilmesi için kelimelerin anlamları, ekler, kelime türleri, cümlenin öğeleri, cümle çeÅŸitleri konuları iyi bilinmelidir. # Dil yanlışlarının önemli sebeplerinden biri gramer (dil bilgisi) bilgisinin eksikliÄŸidir. # Günlük konuÅŸmalarımızda hâliyle anlatım bozuklukları yapılacaktır. Bunlar toplumdaki yerimize ve aldığımız eÄŸitime bakılarak hoÅŸ görülür ya da görülmez. # Her insan yeterli dil eÄŸitimi almadığı için gerek konuÅŸurken gerek yazarken birçok yanlışlık yapmaktadırlar. # Ama yazılı anlatımda bu bozukluklar asla affedilemez. Çünkü yazı dili kültür dilidir. Kültür, bu ifade sayesinde kalıcılaşır. EÄŸer bu ifadede de bozukluklara yer verilirse insanlar arasında anlaÅŸma eksikliÄŸi ortaya çıkar. # Anlatım bozuklukları ÖSS'de en çok soru çıkan konulardandır. # Bol örnek sorular çözülerek ÖSS'de çıkacak sorulardaki anlatım bozuklukları önceden hissedilecek seviyeye gelinmelidir. # Anlatım bozukluÄŸu olan bazı cümleler sesli okunduÄŸu zaman yanlışı bulmak daha kolay olmaktadır. # "Anlatım bozuklukları" konusuna ÖSS'de önem verilmesi yazı dilimizi olumlu yönde etkilemiÅŸtir. # Cümlelerde ne gibi yanlışlıklar yapıldığı konusunda bilgi sahibi olmak bozukluÄŸu kısa sürede bulmamızı saÄŸlar. # İnsan kendi yazdıklarında ne gibi yanlışlık yaptığını kolay kolay bulamaz. Bu sebeple ÖSS'de dil yanlışlarını bulmamız zor deÄŸildir; çünkü cümleler baÅŸkalarına aittir. # Konunun zorluklarından diÄŸeri de bozukluk sayısının hayli fazla olmasıdır. Her cümlede bu hatalardan herhangi biri söz konusu olabilir. # Bu konu hakkında bilgi sahibi olmayan öğrencilerin tam baÅŸarı saÄŸlaması mümkün deÄŸildir. # BaÅŸarısızlığın sebeplerinden biri de öğrencilerin kendi yazdıklarında aynı hataları yapmış olmalarıdır. # AÅŸağıdaki cümlelerdeki bazı yanlışlıklar altı çizilerek belirtilmiÅŸtir. Üzerinde düşünmeniz halinde konuyu çok daha iyi öğreneceÄŸinize inanıyorum. a) EÅŸ anlamlı kelimelerin bir arada kullanılması "Bu konuda herkesin fikir ve görüşünü almalısınız." "Hava sıcaklığı sıfırın altında eksi sekiz derece imiÅŸ." "Yirmi dakika geçmesine raÄŸmen program henüz, hâlâ baÅŸlamadı." "Güç ve müşkül zamanlarda üstüne düşeni yerine getirir." "Ben çok varlıklı, zengin biri deÄŸilim." "NeÅŸeli, saÄŸlıklı, ÅŸen bir görünüşü vardı." b) Anlamı zaten diÄŸer kelimelerde bulunan kelimelerin gereksiz yere kullanılması "YaÅŸanmış deneyimlerinden hareketle bu sonuca varıyor." "Millî maçın oynanacağı gün yaklaÅŸtıkça, ülkedeki heyecan gittikçe artıyor." "Yanına gidiniz, konuÅŸarak derdinizi anlatınız." "Problemi çözmek için iki arkadaÅŸ üç saat süre ile uÄŸraÅŸtılar." "Az kalsın merdivenlerden düşeyazdı." "Çocukların davranış biçimlerinde gariplikler görüldü." "Takımın, boyu en kısa oyuncusu bendim." c) Bir kelimenin yerine yanlış anlam verecek ÅŸekilde baÅŸka bir kelime kullanılması. "Bu iki sınıf arasındaki ayrıcalık tespit edilemedi." "Yeni kaydolan öğrenciler bu kadar çekimser davranması normaldir." "Petrol fiyatlarının ucuzlamasına halk olumlu tepki gösterdi." "Olayların gerçek yüzü araÅŸtırmalar sonucunda ortaya çıkacak." "Küçük kızın saçları hayli büyümüş." "Ormanda yetiÅŸen bir çam fidanını salonunuzdaki saksıya ekemezsiniz." "BaÅŸarısızlığını düzensiz çalışmasına borçludur." "Böyle hareketler ülkede demokrasinin iÅŸlememesini saÄŸlayacaktır." "Yarın İzmir’e gidecek; buna zorunlu." "Elindeki bıçağı vücuduna batırmış." "Bu, Türkiye’ye özel bir durumdur." "Buradan gidersek yakalanma ÅŸansımız nedir?" d) Birbiriyle çeliÅŸen sözlerin bir arada kullanılması. "Kesinlikle yarın gelebilirler." "Şüphesiz bu sözleri bütün öğrenciler duymuÅŸ olmalı." "AÅŸağı yukarı bundan tam yirmi yıl önceydi." "Sözünü ettiÄŸiniz ÅŸairin herhâlde on altıncı asırda yaÅŸadığını zannediyorum." "Eminim bu saatlerde eve gelmiÅŸ olmalı" "Mutlaka bir gün çocukluk arkadaÅŸlarını belki yine arayacak." "Yanılmıyorsam, bu ikisinin aynı ÅŸey olduÄŸunu tahmin ediyorum." e) Eklerin yanlış kullanımı "Öğrencilerin baÅŸarısına ilgilenmek gerekir." "Bizi en çok sevindiren onun bu sınavı kazandığıdır." "Bazı yolcuların giriÅŸ iÅŸlemleri yapmaya baÅŸlandı." "Dünkü toplantıda Ali bize sınıf arkadaÅŸlarını tanıştırdı." "Biricik arzumuz sınavı kazanmak ve iyi bir bölüme girmemizdir." "Bu çocuklar, fakir bir ülkenin, savaÅŸ nedeniyle kendileriyle ilgilenilmeyen, gerekli eÄŸitimi alamayan çocuklardır." "Yazarlarımızın köy yaÅŸantısına ilgilenmeleri toplumumuz açısından çok yararlıdır." f) Özne-yüklem uyumsuzluÄŸu: Farklı yüklemlerin aynı özneye baÄŸlanması. "Herkes ondan nefret ediyor, yüzünü görmek istemiyordu." "İkinci cümlenin öznesi eksik. İlk özne yanlış anlam verecek ÅŸekilde ortak olarak kullanılmış." "Ben ve sen balığa çıktınız." "Hiçbiri anlatılanlara inanmıyor, kendi fikrinden ısrar ediyordu." "İkinci cümlenin öznesi eksik. İlk özne yanlış anlam verecek ÅŸekilde ortak olarak kullanılmış." g) Nesne-yüklem uyumsuzluÄŸu: Nesne eksikliÄŸi "Bu konuda öğrenciler aralarında anlaşıp karar verecekler ve uygulayacaklar." "Söylenenlere hemen inanıyor ve her yerde savunuyordu." "Kendisine bütün sınıf adına teÅŸekkür eder ve tebrik ederim." "Onlara niçin bu kadar yardım ediyor ve destekliyorsun?" "Büyüklere gereken saygıyı göstermeli, incitmemeliyiz." "Bize yardım edeceklerine inanıyor ve bekliyoruz." h) Tümleç yanlışları "Kayaya yaklaşıyor muyuz, yoksa uzaklaşıyor muyuz?" "Öğrencileri teÅŸvik etmeli, yüreklendirmeli, destek olmalıyız." "Olanları böyle deÄŸerlendirmek, bu gözle bakmak gerekir." "Öğrencileri rahat edecekleri odalara yerleÅŸtirmiÅŸ, bütün imkânları saÄŸlamıştı." "Duvarları kirletmek,yazı yazmak kesinlikle yasaktır." "Bu güçlüklere nasıl göğüs gerdi, nasıl baÅŸa çıktı?" "Düşünme ve mantık hataları Problemleri karşılıklı anlayış ve birlik içinde çözeceÄŸiz." "Yiyecek bir lokma ekmeÄŸimiz hatta yemeÄŸimiz bile yok." "Yarının mutlu günlerine özlem duyuyorum." i) Fiilin veya yardımcı fiilin yanlış kullanılması "Ben ona aÄŸabey ( .......... ), o da bana kardeÅŸim derdi." "Bazı yiyecekler saÄŸlığı yerinde ve yaÅŸlı olmayan kiÅŸilerce özellikle yenmelidir." "Kitap için kendisine verilen paranın eksik ( .......... ) ve yeterli olmadığını söyledi." "Gerekli yerlere baÅŸvuruda bulunmuÅŸ, ama bir sonuç almış deÄŸiliz." "Çorbaya biraz acı ( .......... ), biraz da tuz ve limon sıkılabilirdi." "Boyu kısa, bedeni de pek biçimli deÄŸildi." "Hangisinin baÅŸarılı, hangisinin baÅŸarılı olmadığını öğreneceÄŸiz." "Çok az ( .......... ) veya hiç çalışmadan çok para kazananlar var." j) Tamlama yanlışları "Bu ülkeye teknik ve bilgi yardımında bulunulacak." "Son derste belgisiz ve sayı sıfatlarını öğrendik." "Siyasî ve ekonomi iliÅŸkileri çıkmaza girdi." "Bu bölge coÄŸrafî ve iklim açısından ilgi çekici özelliklere sahiptir." "Kar yüzünden tüm özel ve devlet okulları tatil edildi." "Ülkemiz Bosna’ya askerî ve gıda yardımı yaptı." "Åžehrimizde çeÅŸitli kültürel ve sanat etkinlikleri gerçekleÅŸtirildi." k) Kelimelerin yanlış yerde kullanılması "Yeni duraÄŸa gelmiÅŸtik ki otobüs de hemen geldi." "Bu toplantıda çekinmeden düşünceler dile getirilmeli." "Her yolda kalan insana yardım etmeliyiz." "İdare, henüz yarın ders yapılıp yapılmayacağını bildirmedi." "İzinsiz inÅŸaata girilmez." l) BirleÅŸik cümlelerde yüklemler arasındaki uyumsuzluk "Her ne kadar iyi hazırlanılmışsa da istenilen sonucu alamadı." "Bir yıl boyunca devamlı çalışarak kazanıldı." "Her ne kadar ÅŸehir dışına taşınmışsa da beklenen huzur bulunamamıştı." m) Deyim yanlışları "Ona ayak bağı oluyor, iÅŸini çabuk bitirmesini saÄŸlıyordu." "Ona yardım et, elinden geleni ardına koyma." |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.