![]() |
İlk Türk Devletleri
Büyük Hun İmparatorluğu
Büyük Hun İmparatorluğu, M.Ö. 220 yılında Türkler tarafından kurulan ilk imparatorluk. Hunlar günümüzün Moğolistan bölgesinde; Çin'in kuzey-batısında yaşamlarını sürdürmekteydiler.Bilinen ilk imparatorları Teoman(Tuman)'dır. En buyuk imparatorları Mete Han (Oğuz Han)'dır. Çinliler önüne geçemedikleri Hun Türklerinin saldırıları ardından "Büyük Çin Duvarı" (Çin Seddi)'ni inşa etmek zorunda kalmıştır. (M.Ö. 214) Bu yapı günümüzde halen bir dünya harikası olarak kabul edilmektedir. Ming Hanedanı döneminde de yenilenen büyük duvarın birçok kısımı sağlamlığı ile günümüzde hala ayakta kalmıştır. Bozkırların İmparatorluğu Bilinen ilk Türk devletlerinden biridir. Kuruluşu hakkında kesin bilgiler yoktur. M. Ö. 220 yılında Teoman tarafından kurulduğu kabul edilir. Teomandan sonra devleti büyük bir imparatorluk haline getiren Mete Han (Mo-dun)'dır. Türk ve Moğol boylarını bir çatı altında toplayan Mete, İpek yoluna egemen olmak için Çin ile savaşmıştır. M.Ö. 200 yıllarında Çin'i yenilgiye uğratarak vergiye bağlamıştır. M.Ö. 187 yılında Çin İmparatorluk ordusunu, ki başında Ka-o-ti bulunmaktadır, Pa-i-Teng sefereinde 10 bin kişilik disiplinli ve düzenli ordusuyla yenilgiye uğratmıştır. Bu çin ordusunun sayısının bazı kaynaklarda 200 bin olduğu yazmaktadır. Mete Han devrinde Sibirya, Çin Denizi, Hazar Denizi arasında kalan tüm topraklara hakim olunmuştur. Metenin Çin'i topraklarına bağlamayıp, vergi almak suretiyle yönetmesi sebebi, Çin yerleşik hayatı ve siyasi etkisinden uzak durma olarak yorumlanır. Bunun yanında Çin'in kalabalık nüfusu altında Türklük özelliklerini kaybetmek istememiştir. Büyük Hun İmparatorluğunun en geniş sınırları, Sarı renk: Günümüzde Türklerin yaşadığı yerlerMetenin ölümünden sonra bir süre daha gücünü koruyan devlet, Çinli prenseslerle evlenme geleneği ile Çinli prenseslerin casusluk faaliyetleri, Türk boyları arasındaki iktidar kavgaları, Çinin İpek yolu üzerinde gittikçe siyasi nüfuzunu arttırması gibi nedenlerle M.Ö. 46 yılında Hunlar Doğu Hunları ve Batı Hunları olmak üzere ikiye ayrıldı. Bu ikiye ayrılışın nedenlerinden birisi de Büyük Hun Devleti'nin başında bulunan Ho-han-ye' nin ekonomik sıkıntıları da neden göstererek Çin hakimiyetine girmek istemesidir ki, bu düşünceyi kardeşi Çiçi, "atalarına saygısızlık" olarak kabul edip esaret altına girmeyi reddetmiştir. Batı Hunları Çiçi yönetiminde Talas'ın batısına egemen oldular. Akhunların ve Avrupa Hunlarının kurulmasında etkin rol oynadılar. Batı Hunluları'nın başında bulunan Çiçi'nin Çin'e karşı verdiği mücadelede kısa bir süre sonra başarısız olduğu görülmüştür. Zira Çiçi, Çin ile mücadelede eski Türk savaş taktiklerini bırakarak bir şehir kurup burayı kale haline getirerek savunma savaşı yapmayı yeğlemiştir. Bu kendisinin birinci hatasıdır. Yenilgisinde etkili olan diğer hata ise emri altında bulunan askerlere çok sert davranmasıdır. Doğu Hunları Ho-Han-ye yönetiminde Talas'ın doğusunda M.S 48 yılına kadar hüküm sürdü. Çin'in siyasi hareketleri sonucu, M.S. 48 yılında Güney ve Kuzey Hunları olmak üzere ikiye ayrıldı. Kuzey hunları hakan Pi yönetiminde Moğol ve Sibirya stepleri çevresinde 156 yılına kadar devam etti. Güney Hunları Panhu yönetiminde Uygur havzasında ve Çine yakın bölgelerde 216 yılına kadar devam etti. Doğu Hunlarının kuzey ve güney olarak ikiye ayrılmasının sebebi; Panhu yönetimindeki Türkler'in Çin'in siyasi üstünlüğünü kabul etmesine rağmen, yeğeni Pi yönetimindeki kuzey Türklerin'in Çin üstünlüğünü kabul etmeyişidir. (Güney Hunları: bknz. Batı Hun İmparatorluğu) Güney Hunlarının yıkılması sonunda Çin siyasi egemenliği çerçevesinde Çin ülkesine tampon maksatlı birçok küçük Hun devleti kurulmuştur. Bu Hun devletleri Göktürk siyasi üstünlüğüne kadar devam etmiştir. Hun Kağanları (Şenyuları) Yabgu Tou-Man - Karahan (Teoman Tovuman) (?-M.Ö. 209) Mete Bagatır (M.Ö. 209 - Ö. 174) Lao - Şang (M.Ö. 174 - 161) Çun - Çen Yabgu (Kün) (161 - 126) İ-Çin-Hsien (İçihise) Yabgu (M.Ö.126 -114) Wu-Weri (Uvey) Yabgu (M.Ö. 114 - 105) Wu-Şih-Lu-Erh (U-Su-Liu-Usilu) Yabgu (M.Ö. 105 - 102) Çü-Li-Hu (Hiü-Li-Hu-Güylihu) Yabgu (M.Ö. 102 - 101) Çü-Ti-Hu (Tsie-Ti-Heu-Tsüydiheu) Yabgu (M.Ö. 101 - 96) Hu-Lu-Ku-(Hu-Lo-Ku = Hulugu) Yabgu (M.Ö. 96 - 85) Khuandi Yabgu (M.Ö. 85 - 68) Khuyluy Yabgu (M.Ö. 68 - 60) Uven-Güydi Yabgu (M.Ö. 60 - 58) Khukhasie Yabgu (M.Ö. 58 - 56) Çiçi Yabgu (M.Ö. 56 - 36) Çiçi ve oğulları Batı Türkistan'a çekilmiş ve Talas'ın batısını yönetmiştir. Avrupa Hunları ile Akhunların temelini oluştururlar. Ho-Han-Ye (M.Ö. 56 - 31) Joti Yabgu (M.Ö. 31 - 20) Seuse - Joti Yabgu (M.Ö. 20 - 12) Çeya - Joti Yabgu (M.Ö. 12 - 8) Üçjolu - Joti Yabgu (M.Ö. 8 - M.S. 13) Uluyjoti Yabgu (13 - 18) Şikao-Joti Yabgu (18 - 46) Vutatiho Yabgu (46) GÜNEY HUNLARI (BATI HUN İMPARATORLUĞU) Panu Yabgu (46 - 83) Yeğeni Pi ve oğulları Güney Sibirya'ya yönelmiş ve Moğolistan'ın kuzey taraflarını Kuzey Hunları olarak ayrı yönetmiştir. Sanmuldutzu Yabgu (83 - 84) Yuliu Yabgu (84 - 89) Yuçukien Yabgu (89 - 93) Ankuo Yabgu (93 - 94) Tingtoşi - Suyheuti Yabgu (94 - 98) Vanşiçi - Suyti Yabgu (98 - 124) Vuçihu - Şihço Yabgu (124 - 127) Tejoşi - Suytsieu Yabgu (127 - 140) Çenieu Yabgu (140 - 143) Hulanjoşi Suytsieu Yabgu (143 - 147) İlingşi - Suytsieu Yabgu (147 - 172) Totejoşi - Suytsieu Yabgu (172 - 177) Huçing Yabgu (177 - 179) Kiangkiu Yabgu (179 - 188) Teçişi - Suyheu Yabgu (188 - 195) Huçutsiuen Yabgu (195 - 216) |
İlk Türk Devletleri
Egemenlik Alanı
Orta Asya steplerindeki tüm Türk boyları, Moğol kabileleri, Moğol Tatarları, Tunguzlar, Yüeçiler ( Kuşhanlar),Çin Hanedanlığı, İpek Yolu. Kapladığı alan: Kuzeyde Sibirya; güneyde Tibet, Keşmir; doğuda Büyük Okyanus; batıda Hazar Denizi (18.000.000 km2). Çiçi'nin Çin kayıtlarındaki sözleri Çin elçisinin Çiçi ile ilgili düştüğü bir kayıt şöyledir: " Boyun eğmeyeceğiz. Zira öteden beri Türkler kuvveti takdir eder, tabi olmayı hakir görürler. Savaşçı süvari hayatımız sayesinde adı yabancıları titreten bir millet olduk. Biz ölsek de, kahramanlığımızın şöhreti kalacak, çocuklarımız ve torunlarımız diğer kavimlerin efendisi olacaktır." Devlet Yönetimi Hun devleti başında bulunan kişi " tan-hu" ya da "şen-yu" olarak anılıyordu. Tanhu sözcüğü bir ünvan olarak " sonsoz genişlik" anlamına gelmektedir. Hükümdarlık da kut anlayışı egemendi. Hükümdarlığın tanrıdan geçtiği görüşü vardı. Ülke, töre hükümlerine göre yönetilirdi. Şenyunun görevi, ülkede dirliği sağlamak, adaleti gerçekleştirmek, orduya komuta etmek, meclisi yönetmek olarak sıralanabilir. Hükümdarlık babadan oğla geçmektedir. Ülke oğullar arasında doğu, batı, merkez olarak miras bırakılmaktadır. Türk devleti hükümdarı eşine "ka-tun" denirdi. Yönetimde söz sahibiydi. Büyük Hun Devleti'nde üç meclis bulunuyordu. 1. Meclis: Dini nitelikte konular tartışılır. Yılın ilk aylarında toplanırdı. 2. Meclis: Haziran ayında toplanır ve devlet işleri görüşülürdü. 3. Meclis: Sonbaharda toplanılır ve askeri işler görüşülürdü. Devamlı devleti yöneten " seçkinler meclisi" vardı. Bu meclise " ayukı" denilmekteydi. Ordu a. Hun ordusu ücretli değildi. b. Hun ordusunda kadın-erkek asker sayılır, her an savaşa hazır bulunurdu. (ordu-millet anlayışı) c. Hun ordusunun temeli atlı askerlere dayanırdı. d. Ordu tümen sistemine göre teşkilatlanmıştır. (10.000 kişi) e. Kullanılan araçlar: ok ve yaydı. Yakın dövüşte kılıç, kargı kullanılırdı. f. Savaş stratejisi; keşif seferleri ve yıpratma savaşları olarak ikiye ayrılıyordu. g. Sahte geri çekilme ve turan taktiği teknikleri kullanıldığı Çin kayıtlarından öğrenilmektedir. Metenin mektubundaki Türkler Metenin Çin İmparatoruna yazdığı mektupta Türkler: Yay çekebilen ve kullanabilen tüm kavimler Hun olarak bir tek aile halinde birleştirildiler. Artık Hun ülkesinde küçükler büyümeleri için gerekli çevreyi elde edecekler; yaşlılar ve büyükler ise kendi yurtlarında sessiz ve rahat yaşayacaklardır. Nesillerden nesillere bütün Hunlar barış ve mutluluk içinde kalacaktır. Tanrının lütuf ve inayeti ile subay ve askerlerimin üstün yetenek ve erdemleri ile dayanıklı atlarımın üstün gücü ile Kuşhanları ezerek yendi. Çin sınırındaki bütün küçük devletler ile, bütün Orta Asya halkları düzene kavuşturuldu. Bunların hepsi artık Hun oldular. Büyük Hunların Türk ve Dünya Tarihine katkıları Ordu örgütlenmesinde 10'luk sistem Mete döneminde oluşturulumuş ve günümüze kadar gelmiştir. Batı uygarlıkları bu sistemi Türkler'den almıştır. Hun akınlarına karşı tarihi Çin seddi yapılmıştır. Kavimler Göçünün başlamasında Hun devletinin yıkılışı ilk etkendir. Diğer Türk devletlerine intikal eden olumsuz miras ise parçalanma ve iktidar için mücadele eden Türk boyları genetiğidir. |
İlk Türk Devletleri
Türk tarihi
Tarihî ve Çağdaş Türk devletleri İmparatorluklar - 16 Büyük Türk Devleti Büyük Hun İmparatorluğu M.Ö. 204 - M.S. 216 Batı Hun İmparatorluğu M.Ö. 40 - 216 Avrupa Hun İmparatorluğu 375 - 454 Ak Hun İmparatorluğu 420 - 562 Göktürk İmparatorluğu 552 - 743 Avrupa Avar İmparatorluğu 565 – 803 Hazar İmparatorluğu 651 – 983 Uygur Devleti 744 – 1335 Karahanlı Devleti 840 – 1212 Gazneliler Devleti 963 – 1183 Büyük Selçuklu Devleti 1040 – 1157 Harzemşahlar Devleti 1157 – 1231 Altınordu Devleti 1227 – 1502 Osmanlı İmparatorluğu 1299 – 1922 Timur İmparatorluğu 1370 – 1507 Babür İmparatorluğu 1526 – 1858 Diğer İmparatorluklar Saka İskit Devleti M.Ö. 7 – M.Ö. 2 Doğu Göktürk İmparatorluğu 582 - 630 Batı Göktürk İmparatorluğu 582 - 630 İkinci Göktürk İmparatorluğu 681 - 744 Eyyubiler Devleti 1171 - 1348 Delhi Türk Sultanlığı 1206 - 1413 Çağatay Devleti 1227 - 1370 Mısır Memlük Devleti 1250 - 1517 İlhanlılar 1256 – 1336 Safeviler 1501 - 1722 Devletler Devletler Çu Devleti M.Ö. 1050 - 249 Kuzey Hun Devleti 48 - 156 Güney Hun Devleti 48 - 216 Asya Avar Devleti 216 - 552 Birinci Chao Hun Devleti 304 - 329 İkinci Chao Hun Devleti 328 - 352 Tabgaç Devleti 386 - 557 Kuzey Liang Hun Devleti 401 - 439 Hsia Hun Devleti 407 - 431 Lov-lan Hun Devleti 442 - 460 Doğu Tabgaç Devleti 534 - 557 Batı Tabgaç Devleti 534 - 557 Dokuz Oğuz Devleti ? - ? Otuz Oğuz Devleti ? - ? Onogur Devleti ? - ? Türgiş Devleti 717 - 766 Karluk Devleti 766 - 1215 Kırgız Devleti 840 - 1207 Tolunğulları 868 - 905 Macarlar Devleti 896 - 955 Kansu Uygur Devleti 905 - 1226 Liang Şa-t'o Türk Devleti 907 - 923 Doğu Türkistan Turfan- Uygur Devleti 911 - 1368 Tana Şa-t'o Türk Devleti 923 - 936 Akşitler 935 - 969 Tsin Şa-t'o Türk Devleti 937 - 946 Oğuz Yabgu Devleti ? - 1000 Doğu Karahanlı Devleti 1042 - 1211 Batı Karahanlı Devleti 1042 - 1212 Fergana Karahanlı Devleti 1042 - 1212 Suriye Selçuklu Devleti 1092 - 1117 Kirman Selçuklu Devleti 1092 - 1187 Türkiye Selçuklu Devleti 1092 - 1307 Irak Selçuklu Devleti 1157 - 1194 Basaraba Türk Devleti 1330 - 1360 Akkoyunlu Devleti 1350 - 1507 Karakoyunlu Devleti 1380 - 1469 Anadolu Beylikleri Mengüçlü Beyliği 1072 - 1277 Çaka Beyliği 1081 - 1098 Dilmaçoğulları Beyliği 1085 - 1192 Çubukoğulları Beyliği 1085 - 1092 Danişmendli Beyliği 1092 - 1178 Saltuklu Beyliği 1092 - 1202 İnaloğulları Beyliği 1098 - 1183 Ahlatşahlar Beyliği 1100 - 1207 Artuklu Beyliği 1102 - 1408 Erbil Beyliği 1146 - 1232 Çobanoğulları Beyliği 1227 - 1309 Karamanoğulları Beyliği 1256 - 1483 İnançoğulları Beyliği 1261 - 1368 Sâhipataoğulları Beyliği 1275 - 1342 Pervaneoğulları Beyliği 1277 - 1322 Tacettinoğulları ? - ? Canikoğulları ? - ? Menteşeoğulları Beyliği 1280 - 1424 Candaroğulları Beyliği 1299 - 1462 Karesioğulları Beyliği 1297 - 1360 Germiyanoğulları Beyliği 1300 - 1423 Hamitoğulları Beyliği 1301 - 1423 Saruhanoğulları Beyliği 1302 - 1410 Aydınoğulları Beyliği 1308 - 1426 Tekeoğulları Beyliği 1321 - 1390 Ramazanoğulları Beyliği 1325 - 1608 Eretna Beyliği 1335 - 1381 Dulkadıroğulları Beyliği 1339 - 1521 Dobruca Türk Beyliği 1354 - 1417 Kadı Burhaneddin Ahmed Devleti 1381-1398 Eşrefoğulları Beyliği ? – 1326 Berçemeoğulları Beyliği ? - ? Yarluklular Beyliği ? - ? Atabeylikler Böriler 1117 - 1154 Zengiler 1127 - 1259 İl-Denizliler 1146 - 1225 Salgurlular 1147 - 1284 Hanlıklar Sibir Hanlığı 515 - 576 Büyük Bulgarya Hanlığı 630 - 665 İtil Bulgar Hanlığı 665 - 1391 Peçenek Hanlığı 860 - 1091 Tuna Bulgar Hanlığı 981 - 864 Uz Hanlığı 1000 - 1068 Kuman-Kıpçak Hanlığı 1098 - 1239 Şeybani Hanlığı ? - Özbek Hanlığı 1428 - 1599 Kazak Hanlığı ? - ? Kazan Hanlığı 1437 - 1552 Kırım Hanlığı 1440 - 1475 Kasım Hanlığı 1445 - 1681 Astrahan Hanlığı 1466 - 1554 Nogay Hanlığı ? - ? Hive Hanlığı 1512 - 1920 Küçüm Sibir Hanlığı 1556 - 1600 Buhara Hanlığı 1599 - 1785 Kaşgar-Turfan Hanlığı 1800 - 1877 Hokand Hanlığı 1710 - 1876 Kırgız Hanlığı 1800 - 1876 Kazak Kırgızları Hanlığı 1800 - 1876 Türkmenistan Hanlığı 1860 - 1885 Cumhuriyetler Batı Trakya Türk Cumhuriyeti 1913 - 1913 Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti 1918 - 1920 Doğu Türkistan Cumhuriyeti 1920 - 1925, 1932 - 1934, 1944 - 1949 Tannu Tuva Halk Cumhuriyeti 1921 - 1944 Hatay Cumhuriyeti 1938 - 1939 Güney Azerbaycan Özerk Cumhuriyeti 1945 - 1946 Günümüz Cumhuriyetler Türkiye Cumhuriyeti 1923 -... Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 1983 -... Azerbaycan Cumhuriyeti 1991 -... Kazakistan Cumhuriyeti 1991 -... Kırgızistan Cumhuriyeti 1991 -... Özbekistan Cumhuriyeti 1991 -... Türkmenistan Cumhuriyeti 1991 -... Özerk Cumhuriyetler [ Gizle ] Doğu Türkistan 1928 -... Dağıstan 1991 -... Karaçay 1991 -... Balkar 1991 -... Kırım Özerk Cumhuriyeti 1991 -... Tataristan 1991 -... Çuvaşistan 1991 -... Başkortostan 1991 -... Yakutistan 1991 -... Altay 1991 -.. Hakas 1991 -... Tuva 1991 -... Karakalpakistan 1991 -... Gagavuzya 1991 -... Taymir 1991 -... |
İlk Türk Devletleri
Batı Hun İmparatorluğu
Büyük Hun İmparatorluğu (Şyunglar) M.Ö. 46 yılında Çiçi han ve Ho-Han-ye kardeşler arasında Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı. Batı Hunlarını; Çiçi han, Doğu Hunlarını Ho-Han-Ye Kağan (Şenyu) yönetti. Ho-Han-Ye'nin ölümünden sonra Doğu Hunları Panhu ve yeğeni Pi'nin taht kavgasına sahne oldu. M.S. 48 yılında Doğu Hunları; Kuzey ve Güney olarak ikiye ayrılmıştır. Kuzey Hunlarını Pi, Güney Hunlarını Pan-hu yönetmiştir. Güney Hunları yani Panhu'nun yönettiği bu ülke Türk literatürüne Batı Hun İmparatorluğu olarak geçmiştir. Çin egemenliği gölgesinde yönetilen bu imparatorluk Talas'ın doğusunda Çin'e kadar olan topraklara egemendi. Çiçihan'ın yönettiği Batı Hunları ise Aral gölü, Batı Türkistan ve Karadeniz'in kuzeyine kadar olan bölüme egemen olmuştur. Göktürk devletinin kurulmasıyla Avrupa'ya göç ederek Avrupa Hun İmparatorluğu'nun temelini oluşturmuşlardır. Batı Hun İmaparatorluğu Hakanları Panu Yabgu (46 - 83) Sanmuldutzu Yabgu (83 - 84) Yuliu Yabgu (84 - 89) Yuçukien Yabgu (89 - 93) Ankuo Yabgu (93 - 94) Tingtoşi - Suyheuti Yabgu (94 - 98) Vanşiçi - Suyti Yabgu (98 - 124) Vuçihu - Şihço Yabgu (124 - 127) Tejoşi - Suytsieu Yabgu (127 - 140) Çenieu Yabgu (140 - 143) Hulanjoşi Suytsieu Yabgu (143 - 147) İlingşi - Suytsieu Yabgu (147 - 172) Totejoşi - Suytsieu Yabgu (172 - 177) Huçing Yabgu (177 - 179) Kiangkiu Yabgu (179 - 188) Teçişi - Suyheu Yabgu (188 - 195) Huçutsiuen Yabgu (195 - 216) Batı Hun İmparatorluğu Egemenlik Alanı Bugünkü Moğolistan, Kuzey Çin ve Doğu Türkistan'ı kapsar. Literatürde meydana gelen karışıklık Türk tarih literatüründe üç tane Batı Hun imparatorluğu ismine rastlanmaktadır. 1.16 Büyük Türk devleti içerisinde sayılan Batı Hun İmaparatorluğu; Panhu yönetimindeki Güney Hunları'dır. 2.Asıl Batı Hunları; Avrupa hunlarının atalarını teşkil eden Çiçihan'ın yönettiği Batı Türkistan'ı kapsayan devlettir. 3.Avrupa Hun İmaparatorluğu da Batı Hunları olarak bazı kaynaklarda anlatılmaktadır. Ama Avrupa Hunları demek doğru olanıdır. Sonuç 1.16 Büyük Türk devleti içerisinde sayılan Batı Hun İmaparatorluğu; Panhu yönetimindeki Güney Hunları'dır. Batı Hun İmparatorluğu (Güney Hunları)nın ardılları Panhu yönetimindeki Batı Hun İmaparatorluğu yıkılmasıyla halefleri gittikçe Çinlilleşen küçük Türk devletleri kurmuşlardır. Türk Tarih literatüründe bunlar "Hun ardılları" olarak adlandırılır. Bunlar; Birinci Chao Hun Devleti (304-329) İkinci Chao Hun Devleti (328-352) Hsia Hun Devleti (407-431) Kuzey Liang Hun Devleti (401-439) Lov-lan Hun Devleti (442-460) Batı Hun ( Güney Hunlar) devletinin Türk tarihine katkıları Çin siyasi egemenliğinin kabul edilmesi durumunda, giderek Çinlileşileceğini gösteren devlet olmuştur. |
İlk Türk Devletleri
Avrupa Hun İmparatorluğu
Avrupa Hun İmparatorluğu, 4. yüzyılın sonlarına doğru Balamir'in önderliğinde batıya doğru yürüyen Hunların bir bölümü ilk defa Doğu Anadolu'ya girdiler. Balamir'in ölümünden sonra oğlu yada torunu olduğu sanılan Uldız döneminde ise Karpat dağlarını aşıp Macaristan'a girerek burada Avrupa Hun Devleti'ni kurdular. Avrupa Hun Devleti'nin dış politikası Uldız döneminde belirlenmiştir.Bu politikaya göre Bizans baskı altında tutulacak ve Germen kavimlerine karşı Batı Roma İmparatorluğu ile iş birliği yapılacaktır Uldız Dönemi Uldız, Bizans'ı baskı altına almak amacıyla Trakya üzerine yürüdü. Barış isteyen Trakya valisine "Güneşin battığı yere kadar her yeri zaptedebilirim" diyerek Doğu Roma(Bizans)'ya meydan okudu. Türklerin gücünden çekinen Bizans, anlaşma yaparak Hunların üstünlüğünü kabul etti. Bu dönemde Hunlar, Orta Avrupa'dan Hazar'ın doğusuna kadar uzanan geniş topraklara sahip olmuşlardı.Devletin doğu bölgesini Karaton'un yönettiği biliniyorsa da bu hükümdar hakkında fazla bilgi yoktur. Rua Dönemi 412-422 yılları arasında Avrupa Hun Devleti ile ilgili fazla bir bilgiye rastlanmamaktadır. Hükümdar soyundan gelen Rua 422 yılında tahtı ele geçirerek, ülkeyi kardeşleri Muncuk, Oktar ve Aybars ile birlikte yönetti. Muncuk'un erken ölümü üzerine Aybars ülkenin doğu kanadının yönetimine, Oktar ise batı kanadının yönetimine getirildi. Rua, Uldız'ın belirlediği Hun dış politikasını uygulamaya devam etti. Casusluk faaliyetlerini ileri sürerek Bizans üzerine bir sefer düzenledi(422). Bu sefer sonucunda Bizans ağır bir vergiye bağlandı. Batı Roma'daki taht karışıklıklarından yararlanmak isteyen Bizans, İtalya'ya kuvvet gönderdi.Bunun üzerine Rua, altmış bin kişilik bir orduyu Batı Roma'nın yardımına göndererek Bizans İmparatoru Theodosius(Teodosyus)'u savaşmadan geri çekilmek zorunda bıraktı. Bizans üzerine yapacağı yeni bir sefere hazırlanırken 434 yılında öldü. Yerine kardeşi Muncuk'un oğlu Attila geçti. Attila Dönemi Attila, amcası Rua'nın yanında yetişti ve onunla birlikte çeşitli seferlere katılarak devlet yönetimini ve ordu komutanlığını çok iyi öğrendi. Onun zamanında Avrupa Hun Devleti en parlak dönemini yaşadı. Tahta çıkınca, ülkeyi kardeşi Bleda ile birlikte yönetti. 434 yılında Margos Antlaşması imzalandı. Bu anlaşmaya göre; Bizans, Hunlara ödemekte olduğu vergiyi iki katına çıkaracak, Bizans, Hunlara bağlı kavimlerle antlaşma yapmayacak, Ticari ilişkiler sınır kasabalarında devam edecek, Bizans, elindeki Hun esirleri iade edecekti. Attila'nın Seferleri Birinci Balkan Seferi (441-442) Bizans'ın Margos Antlaşması'nın hükümlerine uymaması üzerine Attila, Bizans üzerine sefere çıktı. Doğu Trakya'ya kadar ilerleyen Hun ordusundan çekinen Bizans, barış istemek zorunda kaldı.Bu Antlaşma ile Attila Bizans'ın ödediği vergiyi artırdığı gibi bazı sınır kalelerini de ele geçirdi.Bu seferden sonra Avrupa Hunlarına Balkanların yolunu açılmış oldu. İkinci Balkan Seferi (447) I.Balkan Seferi'nden sonra Bizans imzaladığı antlaşma şartlarında öngörülen vergiyi ödemediği için Attila yeniden sefere çıktı. İki kola ayrılan Hun ordusunun bir kolu Yunanistan'a giriğ Teselya'ya kadar ilerledi. Diğer kolu ise Sofya, Filibe ve Lüleburgaz şehirlerini alarak Büyükçekmece yakınlarına kadar ulaştı. Bizans Imparatoru barış istemek zorunda kaldı. Yapılan Anotolyos Antlaşması'na göre; Bizans ödediği vergiyi üç katına çıkaracak, Savaş tazminatı ödenecek Tuna'nın güneyindeki yerler askerler arındırılacaktı. Batı Roma ( Galya ) Seferi (451) Roma Imparatoru'nun kızıyla evlenen Atilla , çeyiz olarak Imparatorluk topraklarının yarısını isteyince, bunu kabul etmeyen Batı Roma'nın üzerine yürüdü. Katalon Ovası'nda Attila, 100 bini türk geri kalanıda germen ve islav kavimlerinden oluşan 200 bin kişilik bir ordu ile iken roma ordusu da aynı bölgeye 200 bin kişilik ordu ile gelmişti. Hun düşmanı olan barbarların hepsi Aetiüs ordusunun safında idiler. 20 haziran 451 günü dünyanın iki yarısı biribiri üzerine yüklendio güne kadar görülmüş en kanlı savaş oldu savaş 24 saat sürdü iki tarafta cok büyük hasar gördü büyük kayıplar verdi fakat savaş günü akşamı roma ordusu dağıldı. Roma'yı desdekleyen Batı Got ordusu da kralları savaşta ölünce çekilmek zorunda kalmıştır. Atilla çekilmekte olan Aetiüs'ü takip etmedi ordusunu dinlendirdi. Zaten amaçına ulaşmış Roma'nın asker deposu sayılan Galya'yı işgal etmişti. bundan sonraki ilk ciddi saldırıda bütün romayı tam olarak çökertecegi kesindi. Aradan geçen 20 günde Attila ordusunu kendi başkentinin bulundugu bölgeye getirdi. Savaş sonrasında dünya onun yenilmezligini bir kere daha anlamış ve kabul etmişti.Bu savaştan 1 yıl sonra Attila Dagıttıgı Roma İmparatorlugu'nun tamamını idaresi altına almak icin harekete gectigi zaman, ona karşı koyacak güçleri kalmamıştı. 452 yılında Attila Po ovasına geldi ve Romadan yola cıkan Papa Leo Türk Başbugu huzuruna cıktı ve Attila'dan Roma'yı esirgemesini istedi bütün şartları kabul ettiklerini zaten Attila'nın Roma'ya hakim oldugunu söyledi. sadece Hristiyanlık merkezinin yıkılmaması temennisini iletti ve Attila Roma'ya saldırmadan vergilerini dahada katlı almış oldu ve hakimligini tanıtmış olmuştu. İtalya Seferi ( 452 ) Attila, 452 yılında yüz bin kişilik ordusuyla Alpler üzerinden İtalya'ya girdi. Papa I. Leo başkanlığında bir heyet Roma'nın bağışlanmasını istedi. Papa'nın ricasını kabul eden Attila geri döndü. Avrupa Hun Hakanları Hun askerleriBalamir (375 - 395) Karaton(395 - 415) Muncuk (415 - 425) Oktar (425 - 430) Rua (430 - 434) Attila (434 - 453) İlek (453 - 454) İrnek (454 - 454 Egemenlik Alanı Güney Rusya, Romanya, Yugoslavya'nın kuzey bölgesi, Macaristan, Avusturya, Çekoslovakya, Güney ve Orta Almanya (Doğu Fransa'dan Ural Dağlarına; Kuzey Macaristan'dan Bizans kapılarına kadar olan saha). Yüzölçümü: yaklaşık 4.000.000 km 2. Avrupa Hunlarının Türk ve Dünya tarihine katkıları Avrupa'da hakimiyet kuran ve Avrupa merkezli ilk Türk devleti olmuştur. Kavimler Göçü'nün başlamasında etkili olmuştur. Batı Roma İmparatorluğunun yıkılmasına neden olmuştur. Avrupa Hunlarının parçalanmasının nedenleri Ele geçirdikleri topraklarda gittikçe nüfus olarak azınlıkta kalmaları. Sürekli Türk göçleriyle beslenememeleri. Düzenli ve sağlam bir devlet teşkilatı kuramamaları. Yerleşik kültür ile mücadele edilmesi. Yerleşik kültürün olumsuz etkileri. |
İlk Türk Devletleri
Avrupa Avar İmparatorluğu
Avarlar, Orta Asya kökenli bir kavimdir. Önce 3.-6. yüzyıllar arasında Asya'da, ardından 6.-9. yüzyıllar arasında Doğu Avrupa'da devlet kurdular. Avrupalıların Avar adını verdiği bu kavmi Çinliler "Juan-Juan" (Cücen), Türkler "Apar" olarak adlandırıyordu. Çin kaynakalrında “Juan Juan”, Arap ve Bizans kaynaklarında Avar olarak adlandırılan bu Türk kavmi, Göktürkçede Apar olarak adlandırılıyordu. Apar adı karşı koyan manasına gelmektedir. Asya Büyük Hunlarına bağlı boylardan doğan doğan bu kabile, Uar ve Kun olmak üzere iki büyük kabileye dayanmaktadır. Avarlar, 6. yüzyıl sonlarında bugünkü Moğolistan, İç Moğolistan ve Koreye kadar olan toprakları içine alan büyük bir devlet kurdular. Bu dönemdeki Türklerin yönetimini üstlendiler. 552 yılında Göktürkler Avar hakimiyetine son verince Avar sülaleleri batıya doğru göçtüler. 558 yılında Sibir Türkleriyle karşılaştılar ve Sibirleri yağmaladılar. Karadenizin kuzeyinden geçerek bugünkü Romanya ve Slovakya topraklarına girdiler. Bizansın boşluğundan yararlanarak Balkanları denetimi altına aldılar. Avrupa Avarları Tarih (560- 805) Göktürkler tarafından yerlerinden edilen Avarlar, önlerine çıkan Sibirleri sürerek Kafkasya bölgesine ulaştılar. 560 yılında Macaristan merkez olmak üzere büyük bir devlet kurdular. Bu tarihte Avarların başında Bayan Han bulunuyordu. Bayan Han döneminde Franklar yenilgiye uğratıldı. Bizans topraklarına girilerek Sırbistan ve Makedonya’daki sınır kaleleri ele geçirildi. 592 yılında İstanbulu kuşatmak için Çorluya gelen Bayan Han, Bizansta büyük endişeye yol açtı. Avarlar, 619 ve 626 yılında İstanbulu iki kez kuşattılar. 2. kuşatmayı Sasanilerle ortaklaşa yapmışlardır. 750 yıllarında zayıflayan devlette, Türk soylu Bulgarlar Balkanlara geldiler ve bugünkü Bulgaristanın temelini attılar. 791 yılında Frank akınları karşısında başarısız oldular. Tuna havzasını Slavlara kaptırdılar. Avarların bir kısmı hristiyanlığı kabul ederek Slavlaştılar; bir kısmı Bulgarlara katıldılar. Bir kısmıda diğer Türk boylarının içine karıştılar. Bir kısmıda Bizanslılar tarafından askeri amaçlı alındı. Bayan Han 565'te tahta çıkan Bayan Kağan döneminde Avarlar güçlerinin zirvesine ulaştılar. Bayan Kağan 568'de Macaristan'ın tümünü ele geçirdi. Burada yaklaşık 250 yıl ayakta kalacak olan Avar İmparatorluğu'nu kurdu. Belgrad'ı da alarak Tuna kıyılarını yağmaladı.Bizansı art arda yenilgiye uğrattı. Orta Avrupa'da 7. yüzyılda da üstünlüğünü sürdüren Avarlar, 617 ve 626 yıllarında iki kez Bizans’ın merkezi (İstanbul) kuşattılar. Ama bu kuşatmalardan bir sonuç alamadan döndüler. 8. yüzyılda egemenlikleri altındaki kavimlerin ayaklanmaları, Avarların zayıflamalarına yol açtı. Devlet yapısı ve ordu Devletin başında kağan adı verilen bir hükümdar vardı. Avarlar kendilerine bağladıkları kavimleri sınır bölgelerine yerleştiriyorlardı. Avarlarda devlet örgütlenmesi tümüyle askeri temellere dayanıyordu. Avar ordusu atlı ve yaya birliklerinden oluşuyordu. Atlı birlikleri Avarlardan, yaya birlikleri ise Avarlara bağlı Slavlar, Germenler gibi Avrupalı kavimlerden kurulmuştu. Ekonomi Avarların geçim kaynağı hayvancılık ve savaş ganimetleriydi. Günlük yaşamda, savaşta ve göç sırasında kullanılan atın özel bir önemi vardı. Üzengiyi de Avarların bulduğu bilinmektedir. Avarlar kuyumculuk sanatında oldukça ileriydiler. Din Avarların dini Gök Tanrı dini idi. Daha sonra dinleri Hristiyanlığa dönüşmüştür. Avar Kağanları Bilinen İmparatorları : Bayan Kağan (565 - 602) ... Tudun I (791 - 803) Zodan (803 - 805) Thedorus (805 - ?) Abraham (? - ?) Tudun II (? - 835) Egemenlik Alanı Kapladığı Alan: Volga'dan bütün Macaristan'a kadar olan saha ile Güney Rusya ve Eflak Boğdan bölgeleri. Finlandiya kıyıları. Avarların Türk ve Dünya tarihine katkıları Germen ve Slav kavimlerinin tarihi yapısını etkilediler. İki kez İstanbulu kuşattılar. 200 yıllık egemenlik kuran Avarlar, Slav halkları üzerinde etkili oldular ve Slav boylarını tuna boylarına ve Balkanlara yerleştirdiler. Bugünkü slav toplulukların oluşmasında temel rol oynamışlardır. Orta Avrupa ve Doğu Avrupanın etnik yapısı ortaya çıkmıştır. Slav devletleri, devlet teşkilatlanmalarını ve askeri örgütlenmelerini Avarlardan öğrenmişlerdir. Germen kavimleri bir müdder Avar etkisinde kalmıştır. Günümüzde yapılan bazı araştırmalar Slovenlerin, Hırvatların, Macarların ve Slovakların atalarının Avarlar olduğuna yöneliktir |
İlk Türk Devletleri
Hazar İmparatorluğu
Hazar İmparatorluğu ya da Hazar Devleti. 5 ve 10'uncu yüzyıllar arasında Karadeniz'in Kuzey kıyıları, Kiev'e kadarki bugünkü Ukrayna toprakları, Hazar Denizi'nin Kuzey ve Kuzeybatısını kaplayan geniş topraklarda hüküm sürmüş olan bir Türk Devletidir. Hazarlar din olarak Museviliği benimsemişlerdir. Sibir Türklerinin ve bazı Göktürk boylarının devamı olan Hazarlar, Göktürk birliği döneminde Göktürklerin Batı kanadını oluşturmaktaydı. Göktürklerin yıkılmasından sonra bağımsızlaştı. 7. yy ile 10. yy arasında Hazar denizi ile Karadenizin kuzeyinde egemenlik kurdular. Hazar Kağanlığı halkının bir kısmı batıdaki Bulgarların etkisiyle hristiyanlığı, bir kısmı güneydeki ülkelerin etkisiyle müslümanlık ve museviliği benimsediler. Yöneticiler ise musevi dinindeydi. Musevilik resmi din haline geldi. Hz. Osman'ın başında bulunduğu Araplarla ve Sasanilerle savaş yaptılar. Doğudan gelen Peçenekler sebebiyle zayıfladı. Rus Knezliği tarafından yıkıldı. Siyasi Tarih Hazarlar bağımsızlaştığında en yakın müttefiki Bizanstı. Bizans ile siyasi ve askeri ilişkiler geliştirildi. Sasani -Bizans mücadelesinde Bizansın yanında yer alan Hazar devleti, Bizans kayıtlarına göre 629'da Tiflis'i aldılar. Bu sebeple Sasanilerin Kafkasya'daki nüfuzu yok oldu." 630 yılında tamamen bağımsızlaşan Hazar devleti, Hazar- Bizans hükümdar aileleri arasında evlenme dönemi başladı. II. Justiyanos ve V. Konstantinos, hazar prensesleriyle evlendiler. 665 yılında Kazan Türklerinin kurduğu Büyük Bulgar devletinin yıkılmasıyla Dinyesper'e kadar olan topraklar Hazarlara katıldı. Bu tarihte Sasanileri yıkan müslüman Araplar, Hz. Osman ve emeviler döneminde Hazarlarla şiddetli savaş verdiler. Bazı dönemlerde Araplar Kafkas içlerine kadar geldiler. Abbasiler döneminde geri çekildiler. 7. ve 9. yüzyıllar arasında güçlü ordusuyla ve Bizansla iyi münasebetleri nedeniyle bu dönem " Hazar Barış Çağı" olarak adlandırılır. Bu dönemde ticaret ilişkisiyle ülkede musevilik yayıldı. Bizans ilişkisiyle hristiyanlık, abbasilerle de müslümanlık halk arasında yayıldı. Dini hoşgörü ön plana çıkarıldı. Kafkaslarda zenginleşen Hazar devleti, Bulgarları yıkarak ortaya çıkan Rus Kiev Knezliğini de ticaret yoluyla kalkındırdı. Macarların ortaya çıkışında da Hazarların etkisi vardır. Hazar ordusunda ücretli askerliğin yaygın hale gelmesi ve itaatin gittikçe azalması orduyu güçsüzleştirdi. Bu durumdan yararlanan Rus Kiev Knezi başkent İtil ve kafkasyaya akın düzenledi ve Hazarları yok etti. Doğudan gelen Peçeneklere karıştılar. Egemenlik alanı Hazarların en geniş sınırları, Sarı renk: Günümüzde Türklerin yaşadığı yerler.Kapladığı Alan: Kırım, Kafkasya, Dinyeper, Don, Volga arası... Hakanları Kurucusu : En Büyük Hükümdarı HAKAN YUSUF'tur. (İlk kurucusu hakkında kesin bilgi yoktur.) Hazarların Türk tarihine katkıları Hazar şehri kalıntılarıKaradenizin kuzeyi ve Kafkasları Türkleştirdiler. Dini hoşgörü egemen bir yapı oluşturdular. Göktanrı dini dışında olmalarına rağmen Türklüklerini kaybetmediler, asimile olmadılar. Araplarla ilk karşılaşan ve kötü tanışan Türk devletidir. Hazar Denizine isim verdiler. Ruslar devlet örgütlenmelerinde ve ticarette Hazarları örnek almışlardır. Hazarlar bir devlet için ordunun güçlü olmasının ne kadar önemli olduğunu gösteren bir devletti |
İlk Türk Devletleri
Uygur Devleti
Uygur adı Çin kaynaklarında Hoei-ho, Vei-ho, Hui-ho, Hueu-hu, Wei-wu vb. şekilde görülen Uygur adının anlamı 974'te yazılan Çince bir eserde "şahin süratiyle dolaşan ve hücum eden" şeklinde açıklanmaktadır. Fakat bunun bir yakıştırma olduğu bellidir. Etimolojik olarak Uygur adının "uy (takip etmek)+gur" (Salgur gibi)tarzında ortaya çıktığı ileri sürülmüş ise de, o tarihlerde kullanılan Türkçe'de de "takip etmek" manasındaki eylem kökünün "ud-" biçiminde olduğu antitezinden hareketle sözcüğün "oy (oymak,baskı yapmak) + gur" ve daha kuvvetli bir olasılıkla "uy (akraba, müttefik)+ gur" şeklinde türediği savunulmaktadır. Nitekim tarihsel süreçte ortaya çıkan "On Uygur" federatif adının "On Müttefik" manasına kullanılmış olma olasılığı tarihsel gerçeklik açısından ağır basar. Uygur adıyla ilgili bir diğer sorunsal ise İslam kaynaklarında her zaman ve Çin kaynaklarında bazen kendilerine verilen Tokuz Oğuz/Dokuz Oğuz adının kökeni ve ne şekilde ortaya çıktığıdır. Aslında Uygurlardan ayrı bir budun (boylar birliği) olan Dokuz Oğuzlar Göktürk siyasi otoritesinin dayandığı topluluk idi. Bu anlamda ayrı bir etnik yapı oluşturmayıp bizatihi Türk budununu oluşturan boylara verilen isimdi. Zaten Çin kaynaklarında kendilerinden "Türklerin 9 kabilesi", Göktürkler'den ise "9 kabilenin Türkleri" diye bahsedilmesi bu özdeşliği ortaya koymaktadır. İşte bu Dokuz Oğuz boylarına, başka bir deyişle 9 adet Oğuz boyuna, -9 oymaktan oluşan- Uygur boyunun eklenmesiyle "On-Uygur" denilen siyasal birlik ortaya çıkmıştır ve böylece Uygur adı ile Dokuz Oğuz adı birlikte ve bazen karıştırılarak kullanılagelmiştir. Kuruluş Çin kaynaklarında Asya Hunları'ndan geldikleri bildirilen Uygurların, kökenleriyle ilgili bir efsanelerinde, kendilerinin Hun hükümdarının kızı ile bir kurttan türediklerinin belirtilmesi de bu gerçeğe işaret eder. Tabgaç Devleti döneminde (386-534) Kao-kö adıyla kaynaklara yansıyan Uygurlar, bu esnada tüm İç Asya'ya yayılmış Töles boylarından biri olarak görülmektedir. Göktürk Kağanlığı'nın kurulduğu esnada Selenga Irmağı boyunda bu devlete bağlı olarak oturmaktaydılar. Göktürk devletinin zor günlerden geçtiği 7.yüzyılın başlarında artık Uygurlar onlardan ayrılıp 6 boydan meydana gelen ve Sir-Yen-to denilen yeni bir federasyona dahil olmuşlardır .Türklerin Dokuz kabilesi/Dokuz Oğuzlar Uygur yönetimi altında birleşmişlerdi. Siyasal Tarih Göktürk Devleti'nin yönetici zümresi olan Aşena ailesinin ili/devleti dağıldığı anlarda Uygurlar derleyiciliği çok iyi yapmışlardır. I. Göktürk Devletinin çöküntüye geçtiği yılllarda Uygurlar'ın başında "erkin" denilen başbuğlar bulunuyordu ve bunlar küçük bir beylik kurmuştu bile. 630 yılında erkin olan Pu-sa son Doğu Göktürk kağanı Kie-li'nin oğlunun idare ettiği bir orduyu bozguna uğrattı( Anlaşılan Göktürk Devleti'nin çöküşünü ve boyları derlemeyi şansa bırakmayacak kadar yönetim konusunda iddialı idiler).Göktürk Devleti'nin istiklalini yitirdiği 50 yıllık dönemde, başındakiler "il-teber" unvanına terfi eden Uygurlar 9 Oğuz boylarını da tamamen kendi bünyelerine alarak Tula Irmağı kıyısında bir beylik kurdular. Çin tarafından hemen tanınan Uygur İlteberliği, Altay Dağlarını da aşarak Batı Gök Türk bodunu olan On Oklar sahasıyla ilgilenecek kadar güçlenmişti. Fakat Uygurlar, Aşena ailesinden Kutlug Kağan (İlteriş Kağan)'ın 681'de Göktürk ilini tekrar derlemesiyle bir kez daha Göktürk birliğine katıldılar. II. Göktürk Devleti zamanında da ayaklanmaları eksik olmayan Uygur ve Dokuz Oğuz boyları imparatorluğun çöküşünde önemli rol oynadılar. Orhun Yazıtları onların ayaklanmaları hakkında pekçok bilgi sunar. Örneğin devletin en güçlü kağanı olarak göze çarpan Kapgan Kağan Dokuz Oğuz boylarından Bayırkular'ın pususunda öldürülmüştür. II.Göktürk Devleti'nin çöküşe girdiği 740 yıllarında Uygurlar -doğaldır ki Göktürkler'in hilafına- yeniden güçlendiler. Bunu anlamak için başlarındaki yöneticinin "yabgu" unvanına bakmak yeterlidir. Göktürklerin iyice zayıfladığı bir anda durumdan faydalanan Uygurlar, Basmıl ve Karluk boylarıyla ittifak ederek son Göktürk kağanları Ozmış ve Po-mei'yi öldürdüler. Fakat bundan sonra müttefiklerin arası açıldı. Başlangıçta Basmıl başbuğunu kağan ilan eden Uygurlar, basamak olarak kullandıkları bu kağanı öldürerek kendi yabguları Kutluk Bilge Kül'ü Göktürklerin (Hunların da) başkenti olan Ötüken'de kağan ilan ettiler (745). Böylece Ötüken'de Uygur Kağanlığı devri başlıyordu. Kuruluş Dönemi Uygurların en geniş sınırları. Sarı renk: Günümüzde Türklerin yaşadığı yerler.Orhun Irmağı kıyısında başkenti Ordu-balık kentini kuran ilk Uygur kağanı Kutlug Bilge Kül iki yıllık bir hükümdarlıktan sonra 747'de öldü. Yerine oğlu Moyen-çor(747-759) kağan oldu. Moyen-çor'un etkinliklerini Orhun-Selenga ırmakları arasındaki Şine-usu Gölü yakınında diktirdiği "bengü taş"'tan izlemek mümkündür. Buna göre öncelikle aralarında hep yakın ilişkiler olan Dokuz Oğuz boylarını derledi. Ardından Orhun-Ötüken bölgesinin etrafında konan göçen ve Türkçe konuşan boyları denetimi altına alma politikası gütmeye başladı. Bu çerçevede, kuzeyde Yenisey Irmağı havalisindeki Kırgızlar'la, Altay Dağları ile Tanrı Dağları arasında bulunan Karluklar ve onlara yardım eden daha batıdaki Türgişler'le, Yenisey, Obi ve İrtiş ırmakları arasında bulunan Basmıl, Dokuz Tatar ve Çikler'le savaşmış, bunların tamamını kendi kağanlığına bağlamıştır. Bu arada savaştığı boylar arasında belirtilen Sekiz Oğuzlar'ın Göktürkler'in etrafa dağılma sürecine giren asal budunu olma olasılığı yüksektir. Böylece Türk soylu boy ve budunları denetimine alan Moyen-çor Uygur Kağanlığını sağlam temellere oturtmuş bulunuyordu. Yükselme Dönemi Uygurlar'ın Orta Asya politik sahasında etkinleşmesi yüzyılın ortalarına doğru tırmanan Arap-Çin rekabetiyle ilintilidir. Taraflar kozlarını 751 yılında Talas Irmağı kenarında yapılan savaşla paylaşmışlar, Karluklar'ın da desteğini alan İslam kuvvetleri Çin ordusunu dağıtmıştır. Çin'in, Göktürk Kağanlığı'nın çöküşü ile yayılma ve nüfuz etme olanağı bulduğu Tarım Havzası'nı (Bugünkü Doğu Türkistan) tamamen boşaltmasına -bu boşluğu Uygurlar doldurdu; bütün Tarım Havzası Uygur kontrolüne girdi- yol açan bu yeni durum, Çin'de sonu gelmez olaylar çıkmasına sebep olmuştur. Bu olayların en önemlisi Soğu kökenli olup-annesi Göktürk-, Çin ordusunda etkin pozisyonda bulunan An-lu-şan adındaki bir komutanın 200 bin kişilik bir kuvvetle Çin başkentleri Lo-yang ve Çang-an'ı zaptetmesiydi. Moyen-çur,Tang imparatoru (o dönemde Çin'i yöneten hanedan) Su-tsung]]'un yardım çağrısına olumlu yanıt verdi. Çin'e giren Moyen-çor başkentleri geri almakta zorlanmadı.Bunun Çin'e maliyeti hiç de azımsanamayacak derecedeydi: 20 bin top ipek ve hatun adayı bir prenses. Zirveye Ulaşma ve Yeni Bir Din 759'da Moyen-çur'un ölümü üzerine yerine geçen oğlu Bögü Kağan (759-779)'ın amacının karışıklıkların sürdüğü ve Su-tsung'un ölümüyle Tang Hanedanı'nın söz geçirmekte zorlandığı Çin coğrafyasına hakim olmaktı. Ancak Türk kökenli Pu-ku(=buku,Türk unvanı) Huai-en'in karışıklıklara son vermesi ve düzeni geri getirmeye başlaması Bögü'nün planlarını geciktirdi; ama suya düşürmedi! Şöyle ki Çin'deki bu gelişmelerden yararlanmak isteyen yalnızca Uygurlar değildi. Tibetliler daha erken davranarak Çin'in batı başkenti Loyang'ı işgal etmeyi başardılar. Bu şartlarda Çinliler bir kez daha, bu kez Tibetliler'e karşı Uygur kağanından yardım istediler. 762'de Lo-yang'a sefer düzenleyen Bögü Tibetliler'i şehirden ve Çin topraklarından çıkardı. Bir süre Çin başkentinde kalan Bögü'nün burada gördüğü Maniheizm'den etkilendiği anlaşılıyor. Nitekim ülkesine geri dönerken Uygurlar'a ve diğer Türklere Mani dinini öğretmek amacıyla 4 rahibi beraberinde getirmişti. Kendisinin kabul ettiği Maniheizm, Türk ülkesinde resmi din haline geldi. Hayvansal besinleri yemeyi yasaklayan bu din, göçebe bir yaşam süren Türk boylarının toplumsal bünyesine pek uygun düşmüyordu. Türklere yeni bir din getirmeye çalışan Bögü Kağan danışmanlarından Tun Baga Tarkan ile askeri bir mevzuda anlaşamayınca bir suikast ile öldürüldü. Tun Baga Tarkan,Alp Kutluk Bilge Kağan (779-789)adıyla hükümdar oldu. Gerileme ve Çöküş Alp Kutluk Bilge ve ardılları olan-neredeyse tamamı Ay Tengri'de kut ya da ülüg bulduklarını belirten adlar taşıyan-kağanlar döneminde Tibetliler'in Çin'e baskısı iyice arttı.Üstelik bu kez Beş-balık havalisine hakim olan Şa-to Türkleri ile de ittifak kuran Tibetliler,Uygurlar'ın Çin ile aralarında kurduğu ticari,siyasal ve askeri dengeleri sarsmaktaydı.Hatta bazı kağanların devrilmesinde Tibetlilerin Çin'e yaptıkları akınların önlenememesi etkili oluyordu.Bir ara Ediz boyundan Kutlug Kağan (795-805) döneminde bir gönenç yakalandı ise de Tibetliler'in Doğu Türkistan'a sızması,Kırgızlar'ın kuzeyden baskıları devletin sonunu getirdi.Mani dininin gittikçe yaygınlaştığı anlaşılan ve toplumsal yapısı iyice değişen Uygurlar'ın hemen yanıbaşında bulunan,göçebe savaşçı özelliklerinden hiçbir şey kaybetmemiş Kırgızlar 840 yılında Ordu-balık'ı basarak son Uygur kağanı Ho-sa'yı öldürdüler,ahaliyi kılçtan geçirdiler.Ötüken'de devletleri yıkılan Uygurlar yurtlarını terk ederek Karluk ülkesine (Çungarya),Kan-çou'ya ve en yoğun bir şekilde İç Asya/Tarım havzası'na göç ettiler. Uygur Kağanları Listesi [değiştir]Kutlug Bilge Kül Kağan (745 - 747) Moyun-çor Kağan (747 - 759) Bögü Kağan (759 - 779) Tun Baga Tarhan (779 - 789)]] Ay Tengride Kut Bolmış Külüg Bilge Kağan (789 - 790) Kutlug Bilge Kağan (790 - 795) Kutlug Kağan (795 - 805) Ay Tengride Kut Bolmış Külüg Bilge Kağan (805 - 808) Ay Tengride Kut Bolmış Alp Bilge Kağan (808 - 821) Ay Tengride Ülüg Bolmış Küçlüg Bilge Kağan (821 - 833) Ay Tengride Kut Bolmış Alp Külüg Bilge Kağan (833 - 839) Ho-Sa Kağan (839 - 840) --- Kutluğ Bilge Kül-Kağan (745 - 746) İl-Etmiş Bilge Bayınçur (Moyunçur) Kağan (746 - 759) İl-Tutmuş Alp Külüğ Bilge Kağan (759 - 780) Alp-Kutluğ Bilge Kağan (780 - 789) Taras Külüg Bilge Kağan (789 - 790) Oçur Kutluğ Bilge Kağan (790 - 795) Alp-Uluğ Kutluğ Bilge Kağan (795 - 805) Ay-Tengri'de Kut-Bulmuş Tengri'de Kut Bulmuş Küçlüg Bilge Kağan Alp - Külüg Bilge Kağan Üge Kağan (839 - 845) Bilge Bayınçur (II.Yoyunçur) Kadır Han (845 - 885) Tafgaç Oğulçak Kadır Han (885 - 840) Egemenlik Alanı Kurucusu : KUTLUĞ BİLGE KÜL - KAĞAN. Kapladığı Alan : Orta Asya ve Kuzey Moğolistan. Kan-çou (Kansu) Uygur Devleti-Sarı Uygurlar Uygurlardan sonra ortaya çıkan Turfan Uygurları ve Kansu Uygurları. Sarı renk: Günümüzde Türklerin yaşadığı yerler.Kırgız baskınından sonra Orhun havalisinden ayrılan Vu-hi Tegin idaresindeki bir kısım Uygurlar, 150 yıldır soydaşlarının yaşadığı Kan-su bölgesine gelerek (847) burada yerleştiler.Çin tabiyetini kabul ettiği anlaşılan Kan-su Uygurları ticari etkinliklere önem vererek burada tutundular.Nihayet 10.yüzyıl başlarında bölgenin Çinli komutanının kendini bağımsız kral olarak ilan ettiği günlerde Uygurlar ilk olarak askeri açıdan kendilerini gösterdiler.Çinli generalin tabiyetine almaya çalıştığı Kan-su Uygurları, müstebit kral adayını,kendi başkenti ilan ettiği Tun-huang'ta kuşattılar(911). Bu kuşatma Kan-su Uygurları'nın ve - asi generalin topraklarının ayırdığı- Turfan'daki soydaşlarının kurduğu devletin bağımsızlığını sağlamış oldu.Çin ile ticari ilşkilerini yoğunlaştıran Kan-su Uygurları siyasi açıdan önemli bir güç olamadılar.Önce,yüzyılın başından beri Kore ve Mançurya kabilelerini yönetiminde toplayarak güçlenen Ki-tanlar'ın(940) (sonraki Kara Hıtaylar) ve daha sonra 1028'de Tibet kökenliTangutlar'ın,nihayet 1226'da Cengiz Han Moğolları'nın yönetimi altına girdiler.Kan-su Uygurları o zamandan beri bilinen "Sarı Uygurlar"dır ki,bugün hâlâ Çin'in batısında yaşamaktadırlar. Doğu Türkistan (Turfan) Uygur Devleti 840'taki Kırgız baskınından sonra Ngo-nie Tegin'in Altay Dağları'nı aşarak Beşbalık,Turfan yöresine taşıdığı Uygurlar burada yerleştiler ve Kırgızlar'ın öldüdüğü son kağanlarının yeğeni Mengli'yi 856'da kağan ilan ettiler.Uzun zamandır Tibet baskısı altında yaşayan Çin imparatoru dengeleyici güç olarak tasarladığı bu devleti-kendisine bağlı olması koşuluyla da olsa- hemen tanıdı ve Uygurlar'ın Tarım Havzasının öteki ucuna(Kaşgar'a)kadar yayılmasına ses çıkarmadı.911'de soydaşları Kan-su Uygurları sayesinde bağımsızlıklarını kazanan Turfan Uygurları siyasal olarak etkili bir güç olamadılarsa da Maniheizm dininin de etkisiyle yerleşik hale geçtiler ve başlıcaları Turfan,Kaşgar,Beşbalık, Kuça,Hami olan şehirlerinde önemli bir "uygarlık" yarattılar.(Dilimizdeki uygarlık sözü de onların yadigarı zaten!)Yeni coğrafyalarında Maniheizm yerine Budizm'i benimseyen Uygurlar Nesturi Hrıstiyanlığı da tanımışlar,en son -Karahanlı Devleti'nin de baskı ve tesiriyle- topluluk halinde İslamiyeti kabul etmişlerdir ki bugün Çin'de yalnızca Uygurlar'a değil,Uygurlar aracılığı ile müslümanlaşmış diğer etnik gruplara da Huei-hu(Uygur) denilmektedir.12.yüzyıldan itibaren Kara Hıtaylar'a bağlı olan Doğu Türkistan Uygur Devleti,1209'da Cengiz Han'a bağlandı.Bu sırada başlarında İduk-kut Barçuk Art-Tegin bulunuyordu. Moğol idaresinde çok önemli devlet görevlerine getirilen Turfan Uygur Devleti 1368'de tekrar Çin hakimiyetine girene dek yarı bağımsız yaşadılar.Bu tarihten günümüze dek Çin'de varlıklarını sürdürmektedirler.. Uygurların Türk tarihine katkıları Uygur Prenslerini gösteren bir halıGöçebe yaşantıyı terkederek ilk yerleşik hayata geçen Türk örgütlenmesidir. Göktanrı inancını bırakarak başka bir dine geçmişlerdir. (Mani ve Budacılık) Türkler arasında sulu tarımın yaygınlaşması gerçekleşmiştir. Matbaanın geliştirilmesinde Uygurların da katkısı olduğu görülür. Yeni giysi dokuma aletleri bulmuşlardır. Moğolların Türkleşmesine neden olmuşlardır. Bilim, edeb,yat ve sanatta diğer Türk devletlerine göre oldukça ileri gitmişlerdir. Savaşçılık faaliyetleri azalmıştır. İl yerleşik Türk medeniyet örneklerini vermişlerdir. Uygur alfabesini geliştirmişlerdir. Uygur lehçesinde birçok kitap bırakmışlardır. Uygur lehçesi, Çağatay lehçesinin temelini oluşturur. dünnya o zamanlar uygurların eline geçmişiti çine yıkmışlardı.avustralyayı soykırımdan geçirmişlerdi |
İlk Türk Devletleri
Kuruluş Dönemi
Uygurların en geniş sınırları. Sarı renk: Günümüzde Türklerin yaşadığı yerler.Orhun Irmağı kıyısında başkenti Ordu-balık kentini kuran ilk Uygur kağanı Kutlug Bilge Kül iki yıllık bir hükümdarlıktan sonra 747'de öldü. Yerine oğlu Moyen-çor(747-759) kağan oldu. Moyen-çor'un etkinliklerini Orhun-Selenga ırmakları arasındaki Şine-usu Gölü yakınında diktirdiği "bengü taş"'tan izlemek mümkündür. Buna göre öncelikle aralarında hep yakın ilişkiler olan Dokuz Oğuz boylarını derledi. Ardından Orhun-Ötüken bölgesinin etrafında konan göçen ve Türkçe konuşan boyları denetimi altına alma politikası gütmeye başladı. Bu çerçevede, kuzeyde Yenisey Irmağı havalisindeki Kırgızlar'la, Altay Dağları ile Tanrı Dağları arasında bulunan Karluklar ve onlara yardım eden daha batıdaki Türgişler'le, Yenisey, Obi ve İrtiş ırmakları arasında bulunan Basmıl, Dokuz Tatar ve Çikler'le savaşmış, bunların tamamını kendi kağanlığına bağlamıştır. Bu arada savaştığı boylar arasında belirtilen Sekiz Oğuzlar'ın Göktürkler'in etrafa dağılma sürecine giren asal budunu olma olasılığı yüksektir. Böylece Türk soylu boy ve budunları denetimine alan Moyen-çor Uygur Kağanlığını sağlam temellere oturtmuş bulunuyordu. Yükselme Dönemi Uygurlar'ın Orta Asya politik sahasında etkinleşmesi yüzyılın ortalarına doğru tırmanan Arap-Çin rekabetiyle ilintilidir. Taraflar kozlarını 751 yılında Talas Irmağı kenarında yapılan savaşla paylaşmışlar, Karluklar'ın da desteğini alan İslam kuvvetleri Çin ordusunu dağıtmıştır. Çin'in, Göktürk Kağanlığı'nın çöküşü ile yayılma ve nüfuz etme olanağı bulduğu Tarım Havzası'nı (Bugünkü Doğu Türkistan) tamamen boşaltmasına -bu boşluğu Uygurlar doldurdu; bütün Tarım Havzası Uygur kontrolüne girdi- yol açan bu yeni durum, Çin'de sonu gelmez olaylar çıkmasına sebep olmuştur. Bu olayların en önemlisi Soğu kökenli olup-annesi Göktürk-, Çin ordusunda etkin pozisyonda bulunan An-lu-şan adındaki bir komutanın 200 bin kişilik bir kuvvetle Çin başkentleri Lo-yang ve Çang-an'ı zaptetmesiydi. Moyen-çur,Tang imparatoru (o dönemde Çin'i yöneten hanedan) Su-tsung]]'un yardım çağrısına olumlu yanıt verdi. Çin'e giren Moyen-çor başkentleri geri almakta zorlanmadı.Bunun Çin'e maliyeti hiç de azımsanamayacak derecedeydi: 20 bin top ipek ve hatun adayı bir prenses. Zirveye Ulaşma ve Yeni Bir Din 759'da Moyen-çur'un ölümü üzerine yerine geçen oğlu Bögü Kağan (759-779)'ın amacının karışıklıkların sürdüğü ve Su-tsung'un ölümüyle Tang Hanedanı'nın söz geçirmekte zorlandığı Çin coğrafyasına hakim olmaktı. Ancak Türk kökenli Pu-ku(=buku,Türk unvanı) Huai-en'in karışıklıklara son vermesi ve düzeni geri getirmeye başlaması Bögü'nün planlarını geciktirdi; ama suya düşürmedi! Şöyle ki Çin'deki bu gelişmelerden yararlanmak isteyen yalnızca Uygurlar değildi. Tibetliler daha erken davranarak Çin'in batı başkenti Loyang'ı işgal etmeyi başardılar. Bu şartlarda Çinliler bir kez daha, bu kez Tibetliler'e karşı Uygur kağanından yardım istediler. 762'de Lo-yang'a sefer düzenleyen Bögü Tibetliler'i şehirden ve Çin topraklarından çıkardı. Bir süre Çin başkentinde kalan Bögü'nün burada gördüğü Maniheizm'den etkilendiği anlaşılıyor. Nitekim ülkesine geri dönerken Uygurlar'a ve diğer Türklere Mani dinini öğretmek amacıyla 4 rahibi beraberinde getirmişti. Kendisinin kabul ettiği Maniheizm, Türk ülkesinde resmi din haline geldi. Hayvansal besinleri yemeyi yasaklayan bu din, göçebe bir yaşam süren Türk boylarının toplumsal bünyesine pek uygun düşmüyordu. Türklere yeni bir din getirmeye çalışan Bögü Kağan danışmanlarından Tun Baga Tarkan ile askeri bir mevzuda anlaşamayınca bir suikast ile öldürüldü. Tun Baga Tarkan,Alp Kutluk Bilge Kağan (779-789)adıyla hükümdar oldu. Gerileme ve Çöküş Alp Kutluk Bilge ve ardılları olan-neredeyse tamamı Ay Tengri'de kut ya da ülüg bulduklarını belirten adlar taşıyan-kağanlar döneminde Tibetliler'in Çin'e baskısı iyice arttı.Üstelik bu kez Beş-balık havalisine hakim olan Şa-to Türkleri ile de ittifak kuran Tibetliler,Uygurlar'ın Çin ile aralarında kurduğu ticari,siyasal ve askeri dengeleri sarsmaktaydı.Hatta bazı kağanların devrilmesinde Tibetlilerin Çin'e yaptıkları akınların önlenememesi etkili oluyordu.Bir ara Ediz boyundan Kutlug Kağan (795-805) döneminde bir gönenç yakalandı ise de Tibetliler'in Doğu Türkistan'a sızması,Kırgızlar'ın kuzeyden baskıları devletin sonunu getirdi.Mani dininin gittikçe yaygınlaştığı anlaşılan ve toplumsal yapısı iyice değişen Uygurlar'ın hemen yanıbaşında bulunan,göçebe savaşçı özelliklerinden hiçbir şey kaybetmemiş Kırgızlar 840 yılında Ordu-balık'ı basarak son Uygur kağanı Ho-sa'yı öldürdüler,ahaliyi kılçtan geçirdiler.Ötüken'de devletleri yıkılan Uygurlar yurtlarını terk ederek Karluk ülkesine (Çungarya),Kan-çou'ya ve en yoğun bir şekilde İç Asya/Tarım havzası'na göç ettiler. Uygur Kağanları Listesi [değiştir]Kutlug Bilge Kül Kağan (745 - 747) Moyun-çor Kağan (747 - 759) Bögü Kağan (759 - 779) Tun Baga Tarhan (779 - 789)]] Ay Tengride Kut Bolmış Külüg Bilge Kağan (789 - 790) Kutlug Bilge Kağan (790 - 795) Kutlug Kağan (795 - 805) Ay Tengride Kut Bolmış Külüg Bilge Kağan (805 - 808) Ay Tengride Kut Bolmış Alp Bilge Kağan (808 - 821) Ay Tengride Ülüg Bolmış Küçlüg Bilge Kağan (821 - 833) Ay Tengride Kut Bolmış Alp Külüg Bilge Kağan (833 - 839) Ho-Sa Kağan (839 - 840) --- Kutluğ Bilge Kül-Kağan (745 - 746) İl-Etmiş Bilge Bayınçur (Moyunçur) Kağan (746 - 759) İl-Tutmuş Alp Külüğ Bilge Kağan (759 - 780) Alp-Kutluğ Bilge Kağan (780 - 789) Taras Külüg Bilge Kağan (789 - 790) Oçur Kutluğ Bilge Kağan (790 - 795) Alp-Uluğ Kutluğ Bilge Kağan (795 - 805) Ay-Tengri'de Kut-Bulmuş Tengri'de Kut Bulmuş Küçlüg Bilge Kağan Alp - Külüg Bilge Kağan Üge Kağan (839 - 845) Bilge Bayınçur (II.Yoyunçur) Kadır Han (845 - 885) Tafgaç Oğulçak Kadır Han (885 - 840) Egemenlik Alanı Kurucusu : KUTLUĞ BİLGE KÜL - KAĞAN. Kapladığı Alan : Orta Asya ve Kuzey Moğolistan. Kan-çou (Kansu) Uygur Devleti-Sarı Uygurlar Uygurlardan sonra ortaya çıkan Turfan Uygurları ve Kansu Uygurları. Sarı renk: Günümüzde Türklerin yaşadığı yerler.Kırgız baskınından sonra Orhun havalisinden ayrılan Vu-hi Tegin idaresindeki bir kısım Uygurlar, 150 yıldır soydaşlarının yaşadığı Kan-su bölgesine gelerek (847) burada yerleştiler.Çin tabiyetini kabul ettiği anlaşılan Kan-su Uygurları ticari etkinliklere önem vererek burada tutundular.Nihayet 10.yüzyıl başlarında bölgenin Çinli komutanının kendini bağımsız kral olarak ilan ettiği günlerde Uygurlar ilk olarak askeri açıdan kendilerini gösterdiler.Çinli generalin tabiyetine almaya çalıştığı Kan-su Uygurları, müstebit kral adayını,kendi başkenti ilan ettiği Tun-huang'ta kuşattılar(911). Bu kuşatma Kan-su Uygurları'nın ve - asi generalin topraklarının ayırdığı- Turfan'daki soydaşlarının kurduğu devletin bağımsızlığını sağlamış oldu.Çin ile ticari ilşkilerini yoğunlaştıran Kan-su Uygurları siyasi açıdan önemli bir güç olamadılar.Önce,yüzyılın başından beri Kore ve Mançurya kabilelerini yönetiminde toplayarak güçlenen Ki-tanlar'ın(940) (sonraki Kara Hıtaylar) ve daha sonra 1028'de Tibet kökenliTangutlar'ın,nihayet 1226'da Cengiz Han Moğolları'nın yönetimi altına girdiler.Kan-su Uygurları o zamandan beri bilinen "Sarı Uygurlar"dır ki,bugün hâlâ Çin'in batısında yaşamaktadırlar. Doğu Türkistan (Turfan) Uygur Devleti 840'taki Kırgız baskınından sonra Ngo-nie Tegin'in Altay Dağları'nı aşarak Beşbalık,Turfan yöresine taşıdığı Uygurlar burada yerleştiler ve Kırgızlar'ın öldüdüğü son kağanlarının yeğeni Mengli'yi 856'da kağan ilan ettiler.Uzun zamandır Tibet baskısı altında yaşayan Çin imparatoru dengeleyici güç olarak tasarladığı bu devleti-kendisine bağlı olması koşuluyla da olsa- hemen tanıdı ve Uygurlar'ın Tarım Havzasının öteki ucuna(Kaşgar'a)kadar yayılmasına ses çıkarmadı.911'de soydaşları Kan-su Uygurları sayesinde bağımsızlıklarını kazanan Turfan Uygurları siyasal olarak etkili bir güç olamadılarsa da Maniheizm dininin de etkisiyle yerleşik hale geçtiler ve başlıcaları Turfan,Kaşgar,Beşbalık, Kuça,Hami olan şehirlerinde önemli bir "uygarlık" yarattılar.(Dilimizdeki uygarlık sözü de onların yadigarı zaten!)Yeni coğrafyalarında Maniheizm yerine Budizm'i benimseyen Uygurlar Nesturi Hrıstiyanlığı da tanımışlar,en son -Karahanlı Devleti'nin de baskı ve tesiriyle- topluluk halinde İslamiyeti kabul etmişlerdir ki bugün Çin'de yalnızca Uygurlar'a değil,Uygurlar aracılığı ile müslümanlaşmış diğer etnik gruplara da Huei-hu(Uygur) denilmektedir.12.yüzyıldan itibaren Kara Hıtaylar'a bağlı olan Doğu Türkistan Uygur Devleti,1209'da Cengiz Han'a bağlandı.Bu sırada başlarında İduk-kut Barçuk Art-Tegin bulunuyordu. Moğol idaresinde çok önemli devlet görevlerine getirilen Turfan Uygur Devleti 1368'de tekrar Çin hakimiyetine girene dek yarı bağımsız yaşadılar.Bu tarihten günümüze dek Çin'de varlıklarını sürdürmektedirler.. Uygurların Türk tarihine katkıları Uygur Prenslerini gösteren bir halıGöçebe yaşantıyı terkederek ilk yerleşik hayata geçen Türk örgütlenmesidir. Göktanrı inancını bırakarak başka bir dine geçmişlerdir. (Mani ve Budacılık) Türkler arasında sulu tarımın yaygınlaşması gerçekleşmiştir. Matbaanın geliştirilmesinde Uygurların da katkısı olduğu görülür. Yeni giysi dokuma aletleri bulmuşlardır. Moğolların Türkleşmesine neden olmuşlardır. Bilim, edeb,yat ve sanatta diğer Türk devletlerine göre oldukça ileri gitmişlerdir. Savaşçılık faaliyetleri azalmıştır. İl yerleşik Türk medeniyet örneklerini vermişlerdir. Uygur alfabesini geliştirmişlerdir. Uygur lehçesinde birçok kitap bırakmışlardır. Uygur lehçesi, Çağatay lehçesinin temelini oluşturur. dünnya o zamanlar uygurların eline geçmişiti çine yıkmışlardı.avustralyayı soykırımdan geçirmişlerdi |
İlk Türk Devletleri
Karahanlı Devleti
Karahanlılar İmparatorluğu, 840 - 1212 yılları arasında Orta Asya ve günümüz Çin toprakları üzerinde hüküm sürmüş Türk devleti. Karahanlı Devletinin Kuruluşu Talas Savaşı ile birlikte Türklerin islamiyeti daha çok tanıkları ve bazı türk boylarının toplu halde bu dini kabul etmiştir.İşte bunlardan biri olan Karluklar,Yağma ve Çiğil Türkleriyle birlikte 840 yılın da KARAHANLI DEVLETİNİ kurmuştur. Kuruluş Tarihi: 840 Kurucusu: Bilge Kül Kadir Han. Kurucu Boylar: Karluk, Yağma, Basma, Çiğil. Başkent: Balasagun, Kaşgar Yıkılışı: 1042’de bölünme; 1212’de yok olma. Diğer bir adı da; Hakaniye devletidir Siyasi Tarih Kuruluş dönemi ile ilgili pek fazla bilgi bulunmayan Karahanlılar Devleti, Karluk, Çiğil, Yağma ve diğer Türk boylarından oluşmuştur. Devlet, 840 yılında Uygur Devleti'nin, Kırgızlar tarafından yıkılmasıyla Bilge Kül Kadir Han tarafından kurulmuştur. 893 yılında Kaşgar devletin başkenti olmuştur. Bilge Kül Kadir Han'dan sonra devleti oğulları, Bazır Arslan Han ve Oğulçak Kadir Han yönetmişlerdir. Balasagun ve Taraz merkezli iki ana idari bölgeye ayrılan devlette; Bazır Arslan Han, Balasagun'da Büyük Kağan olarak ve Oğulçak Kadir Han Taraz'da Ortak Kağan olarak yönetimi paylaşmışlardır. 10. yüzyıl sonlarında Oğulçak Kadır Han'ın yeğeni Satuk'un (Satuk Buğra Han) savaş halinde bulundukları Samani sığınmacıların etkisi ile İslam'ı kabul etmesi devletin tarihinde yeni bir sayfa açmıştır. İslam'ı kabulunden sonra Abdülkerim adını alan Satuk Han, devletin sürekli savaş halinde olduğu Samaniler'den de aldığı destek ile amcasına karşı mücedele ederek devletin yönetimini ele geçirmiştir. İslamiyet'i devlet dini olarak benimseyen Satuk Han döneminde Karahanlı Devleti'nin tamamına yakın bir bölümü bu dine geçmiştir. Karahanlı Devleti ilk Müslüman Türk devleti olmuştur. Devlet 1042 yılında hanedan içindeki kavgalar sonucunda Doğu ve Batı Karahanlı devletleri olarak ikiye bölünmüştür. Bilge Kül Kadir Han ve devletin genişlemesi Uygurların 840 yılında Kırgızlar tarafından yıkılmasıyla Uygurlara bağlı yaşayan Karluklar diğer Türk boyları ile birleşerek merkezi Balasagun olmak üzere Batı Türkistanda Karahanlı devleti kuruldu. Devletin ismi kuvvetli “hükümdar” anlamına gelen Karahan ünvanından gelmektedir.Devletin kurulma yıllarında İslamiyet Taşkent ve çevresinde yayılmaktaydı. Ölümünden sonra oğulları "Arslanhan ve oğulcakhan" geçti. Bu dönemde Samanoğulları ile savaşılmıştır. Bu tehlikeye karşılık başkent Kaşgara taşınmıştır. Oğulcak zamanında yeğeni Satuk Buğra Han Samanoğulları hükümdarı "Ebu Nasr Ahmed" ile iyi ilişkileri dolayısıyla İslamı tanımış ve Müslüman olmuştur. 954 yılındada İslamiyet resmi din olmuştur. Bu dönemde Müslüman olmayan az Türk boyu kalmıştır. Satuk Buğradan sonra Musa Baytaş geçti. "Nasr Bin Ali" döneminde Abbasiler Karahanlıları Müslüman ülkesi olarak tanımıştır. Samanoğulları ile itilafta olan Karahanlılar, Gaznelileri destekleyerek Samanoğullarını yıkmıştır. Gazneliler ile Ceyhun nehri sınır olarak belirlenmiştir. Karahanlı Hakanları Karahanlılar Hanedanı : Bilge Kül Kadir Han.(840-880) Oğulcak Han ve Arslan Han (880-940) Satuk Buğra Abdülkerim Han (940 - 955) Baytaş Musa Han (955 - ?) Nasr Bin Ali Han (? - 999) (Halife müslüman devlet olarak Karahanlıları tanıdı.) I. Ahmed Han (999 - 1017) Mansur Han (1017 - 1024) II. Ahmed Han (1024 - 1031) Yusuf Han (1031 - 1032) Süleyman Han (1032 - 1060) Egemenlik Alanı Kapladığı Alan : Aral Gölü'nden Moğolistan'a kadar. Türk Tarihine Katkıları İlk Müslüman Türk-devletidir. Tam anlamıyla Türk ulusal kimliğine sahiptir. Türklerden başka boylar yoktur. İlk Türk-İslam sentezi eserler ünlü kervansaraylar ortaya çıkmıştır. Türk devletleri içinde İlk düzenli posta teşkilatı ve ilk hastaneyi kurmuştur. Milli benliklerini korumak için Türkçeyi resmi dil olarak kullanmışlar, Uygur lehçesini geliştirip edebi eserler ortaya koymuşlardır: Divanı Lügait Türk, Kutadgu Bilig, Atabetül Hakayık, Divanı Hikmet. Türklük bilinciyle hareket etmişlerdir. Devlet yönetimi Göktürklerle aynıdır. Batıyı değil Doğuyu yönetmek ayrıcalıktı. Doğu hükümdarlara Buğra; batı hükümdarlara arslan denirdi. Karahanlılar ve Türkçe Karahanlıların resmi dili Türkçeydi. Milli benliklerini korumak için Türkçeyi resmi dil olarak kullanmışlar, Uygur lehçesini geliştirip edebi eserler ortaya koymuşlardır: Divanı Lügait Türk, Kutadgu Bilig, Atabetül Hakayık, Divanı Hikmet. Karahanlılar ve ilk Türk-İslam eserleri [değiştir]"Ribat" adı verilen kervansaraylar yapılmıştır. Tuğla ve kerpiç ağırlıklı olduğu için günümüze enkazları kalmıştır. Türk-İslam sentezi olarak Kümbetler ilk bu dönemde görülür. Batı Karahanlı Devleti 1042-1212 yılları arasında hüküm süren Batı Karahanlı Devleti'nin ilk başkenti Özkent olmuştur. Devlet, Harzemşahlar tarafından 1212 yılında yıkılmıştır. Kültür ve Uygarlık Kaşgarlı Mahmutİslam'ın kabulu sonrasında Karahanlılar Arap abecesini benimsemişlerdir. Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig, Kaşgarlı Mahmud'un Divanü Lügati't-Türk, İmam-ı Ebü'l-Fütuh Abdülgafur'un Tarih-i Kaşgar adlı çalışmaları bu dönemin en önemli yapıtlarıdır |
İlk Türk Devletleri
Gazne Devleti
Gazne Devleti 963-1186 yılları arasında hüküm süren, İran'ın kuzeyinde, Horasan'da kurulmuş Türk devleti. Samani Devleti'nin dağılma ve saray isyanları devresinde durumdan yararlanarak ortaya çıkan bir hanedanlıktır. Samani Devletin önemli şahsiyetlerinden Horasan kumandanı Alptegin, 961'de Vezir Ali Muhammed Bel'ami ile birleşerek kendi adayını zorla Samani tahtına oturtmak istediğinde başarısızlığa uğrar.Levikler bu ülkenin başkentidir. Böylece Gazne Devleti'nin temeli atılmış olur. Gazneliler Devleti sadece Alptegin'in beraberinde getirdiği Türk askerlerine dayanmaktadır. Hanedanlık Gazneli Mahmud zamanında altın çağını yaşar (997-1027). başarılı bir komutan olarak bilinen Gazneli mahmud sadece ülkenin topraklarını yaymakla kalmaz aynı zamanda Gaznelilerin çoğunu da müslüman yapar. Gazneli Mahmud'un oğlu olan 1. Mesut'un tahta gelmesiyle hanedanlık geriler. Dandanakan Savaşı'yla da Selçuklular ülkenin büyük bir bölümünü ele geçirir. Gazneliler devleti tarîhî kaynaklarda Yemînîler ve Sebükteginîler olarak da gecer. Gazneli Hakanları Sultan Alp Tegin tarafından kurulan bu devlet de uzun süreli olmamıştır.Yerini kendinden daha güçlü bir başka Türk devletine bıraktı. M.S. 962 - 1183. Kurucusu : ALP TEKİN. Gazneliler İmparatorları : Alp Tekin (Tigin) (962) Ebu - İshak İbrahim (963 - 966) Bilge Tekin (966 - 972) Piri Tekin (972 - 977) Sebük Tekin (977 - 997) İsmail (997 - 998) Gazneli Mahmud (998 - 1030) Celalu'd - Devle ve Cemalu'l-Ebu -Ahmed Muhammed (? - 1041) I.Sultan Mes'ud (1030 - 1040) Sultan Mevlud (1040 - 1048) II.Sultan Mes'ud (1048 - 1049) Sultan Ali (1049 - 1051) Sultan Abdürreşid (1051 - 1052) Sultan Tuğrul (Mütegallibe) (1052 - 1053) Sultan Ferk-Zad (1053 - 1059) Sultan İbrahim (1059 - 1099) III. Sultan Mes'ud (1099 - 1115) Sultan Şir-Zad (1115 - 1116) Sultan Arslan - Şah (1116 - 1117) Sultan Behram-Şah (1117 - 1152) Sultan Husrev-Şah (1152 - 1160) Sultan Husrev-Melik (Melik Şah) (1160-1187) Egemenlik Alanı Kapladığı Alan : Maveraünnehir'den Ganj boylarına, Hindistan içlerine; Hazar kıyılarından Pamir yaylalarına kadar uzanan bölgeler. (4.700.000 km2) Gaznelilerin Türk ve Dünya Tarihine katkıları Bugünkü Pakistan, Bangladeş yani Hindistan müslümanlarının islamlaşmasını sağlayan ülkedir. Karahanlılarla büyük mücadele yaparak birbirlerini yıpratmışlardır. Hindistan içlerine kadar müslümanlığı götürmüşlerdir. |
İlk Türk Devletleri
Büyük Selçuklu Devleti
Büyük Selçuklu Devleti, Selçuklular hanedanının kurduğu ilk devlettir. Selçuklular tarafından kurulan diğer devletler ise, Kirman Selçuklu Devleti, Irak Selçuklu Devleti, Suriye Selçuklu Devleti ve Anadolu Selçuklu Devleti'dir. 1038-1157 arasında hüküm süren Büyük Selçuklular, en güçlü oldukları dönemde Harezm, Horasan, İran, Irak, Suriye, Arap Yarımadası ve Doğu Anadolu'ya egemen olmuş Türk devletidir. Selçuklu hanedanına adını veren Selçuk Bey'in başkanı olduğu Kınık boyu, Oğuz boylarından biriydi. Kınıklar, 10. yüzyılda öbür Oğuz boylarıyla birlikte Orta Asya’da yaşıyorlardı. Selçuk Bey’in önderliğinde, 10. yüzyılın ikinci yarısında göç ederek Cend bölgesine yerleştiler ve İslam dinini benimsediler. Bu göçebe topluluk, Karahanlılara ve Samanilere savaşlarda asker vererek karşılığında geniş otlaklar elde ettiler. Selçuk Bey'in 1009'da ölümünden sonra daha da güneye indiler. Selçuk Bey'in oğlu Arslan Bey'in yönetiminde, Karahanlıları ve Gaznelileri endişelendirecek kadar güçlendiler. Arslan Bey'in Gaznelilerce tutuklanması ve 1032'de ölmesinden sonra, Selçuk Bey'in torunları Tuğrul Bey ve Çağrı Bey bağımsızlıklarını elde etmeye giriştiler. 1035'te büyük bir Gazneli ordusunu yenerek Horasan içlerine doğru ilerlediler. 1037'de de, bugünkü Türkmenistan’da yer alan Merv kentini ele geçirdiler. 1038'de Gaznelileri ikinci kez yendiler ve Nişabur kentine girerek bağımsızlıklarını ilan ettiler. Tuğrul Bey sultan sanıyla hükümdar ilan edildi ve Büyük Selçuklu Devleti de böylece kurulmuş oldu. Selçuklu Hanedanı Selçuk Bey tarafından kuruldu ve kısa sürede İslam'ın ve halifenin koruyucuları oldular. M.S. 1040 - 1157. Kurucusu: SELÇUK BEY. Tuğrul Bey (1040 - 1063) Sultan Alp Arslan (1063 - 1072) Sultan I. Melik Şah (1072 - 1092) Sultan Mahmud (1092 - 1093) Sultan Rükneddin Beryaruk (1093 - 1104) Sultan Melik Şah (1104 - 1105) Sultan Mehmed Tapar (1105 - 1118) Sultan Mu'izzeddin Sancar (1118 - 1157) Egemenlik Alanı Kapladığı Alan: doğuda Balkaş, Issık Gölleri, Tarım Havzası; batıda Ege ve Akdeniz sahilleri , kuzeyde Aral Gölü, Hazar Denizi , Kafkasya, Karadeniz; güneyde Arabistan dahil Umman Denizi'ne kadar olan alandır. (10.000.000 km 2). Siyasi Tarih Kuruluş [ Devletin kurucusu kabul edilen Selçuk Bey,Hazar imparatorluğunda subaşı(Ordu komutanı) görevinde idi.Giriştiği taht mücadelesini kaybedince ailesi ve ordusu ile birlikte İran yönüne özellikle de Horosan bölgesine göç ettiler.Selçuk Bey önce Samanoğulları'na sığındı.Burada müslümanlığı benimsedikten sonra Samanoğulları devletinin yönetiminde söz sahibi oldu.Samanoğulları Devleti yıkılınca Selçuk Bey,Müslüman halkıyla birlikte Horosan bölgesine yerleşti.Teşkilatlı devlet düzenine girmesi Tuğrul ve Çağrı beyler dönemindedir.Devletin ilk yöneticisi Tuğrul Bey'dir. Dandanakan Savaşı ve sonrası Büyük Selçuklu DevletiGazneli Sultanı I. Mesud, Büyük Selçuklu Devleti’ni ortadan kaldırmak amacıyla güçlü bir orduyla Selçuklu topraklarına girdi. Gazneli ve Büyük Selçuklu orduları, Merv yakınlarında Dandanakan denen yerde karşılaştılar. Mayıs 1040’ta yapılan Dandanakan Savaşı'nda, Büyük Selçuklular Gazneli ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu savaştan sonra Büyük Selçuklu Devleti’nin Harezm ve Horasan'da varlığı kesinlik kazandı. Tuğrul Bey, bu savaşın ardından giriştiği fetihlerle bütün İran'ı denetimi altına aldı. Büyük Selçuklu sınırları, batıda Bizans, güneybatıda Büveyhiler, kuzeybatıda Gürcistan topraklarına dayandı. 1048'de Erzurum yakınlarındaki Pasinler Ovası'nda birleşik Bizans-Gürcü ordusunu yenen Büyük Selçuklular, Doğu Anadolu içlerine akınlar düzenlemeye başladılar. İslam dünyasının dinsel önderi konumundaki Abbasiler, bu dönemde Bağdat'ı elinde tutan Büveyhilerin siyasal baskısı altındaydı. Tuğrul Bey, Halife Kâim'in çağrısı üzerine 1055'te Bağdat'a girdi ve Büveyhileri halifeliğin merkezinden çıkardı. Bu olayın ardından Büyük Selçukluların İslam dünyasındaki itibarı arttı. Alp Arslan ve Melikşah dönemleri Tuğrul Bey'in 1063'te ölünce kardeşi Çağrı Bey'in oğlu Alp Arslan tahta geçti. Alp Arslan Büyük Selçuklu topraklarını daha da genişletti. 1071'de Malazgirt Savaşı'nda Bizans İmparatoru Romen Diyojen'i yenerek tutsak aldı. Malazgirt zaferinin asıl önemi, Anadolu'yu Türklere açmış olmasından gelir. Anadolu içlerine akınların sürdüren Büyük Selçuklu komutanları yeni topraklar ele geçirdiler ve bağımsız yeni devletler kurdular. Alp Arslan 1072'de ölünce Büyük Selçuklu Devleti’nin başına oğlu Melikşah geçti. 1072-1092 arasında hüküm süren Melikşah dönemi, Büyük Selçuklu Devleti’nin en parlak dönemi oldu. Suriye, Filistin, Hicaz, Yemen ve Arabistan Yarımadası'nın doğu kıyıları bu dönemde Büyük Selçuklu topraklarına katıldı. Doğuda Karahanlılar ve Gaznelilerden yeni topraklar ele geçirildi. Gerileme ve Dağılma dönemi Melikşah'tan sonra sırasıyla başa geçen Mahmud (1092-1094), Berkyaruk (1094-1105), II. Melikşah (1105-1105) ve Muhammed Tapar (1105-1118) dönemlerinde Büyük Selçuklu Devleti gücünü ve eyaletlerdeki merkezi denetimini giderek yitirdi. Hanedan üyeleri yönettikleri bölgelerde bağımsız davranmaya başladılar. Daha önce bağımsızlıklarını ilan etmiş olan Suriye Selçukluları ile Kirman Selçukluları’na Irak Selçukluları da katıldı. Büyük Selçuklu topraklarına göçen yeni Oğuz boyları da iç düzeni büyük ölçüde sarstılar. 1118'de tahta çıkan Sencer’in ülke topraklarını yeniden birleştirme çabası da başarılı olamadı. Nitekim Sencer, ayaklanan göçebe Oğuzlara 1153'te tutsak düştü. İki yıl sonra kaçarak kurtulduysa da ülkede iktidarını yeniden sağlayamadan 1157’de öldü. Büyük Selçuklu Devleti böylece sona erdi. Bu karışıklık döneminde Harezmşahlar, Büyük Selçuklu toprakların büyük bölümünü ele geçirdiler. Bir süre daha direnen Kirman Selçukluları 1175’te, Irak Selçukluları da 1194’te yıkıldı. Selçuklu hanedanın kurduğu devletlerden yalnızca Anadolu Selçuklu Devleti, yüz yılı aşkın bir süre daha ayakta kalabildi.Ayrıca devletın gerılemesının de bır sebebı haclı seferlerı ,fatımılerın catısması,hasan sabbahın batınılık propogandaları ve oguz boylarının ayaklanmaları olmustur.bunun sonucunda ise Abbasi padişahları selcuklu egemenlıgınden kurtulmak ıcın bır takım calısmalar yurutmustur.Bunlar Selcuklu devletının yıkılmasına neden olan etkenler ve nedenlerdır. Devlet yapısı Büyük Selçuklu Devleti’nin örgütlenme biçimi, kendisinden önceki İslam devletlerine benziyordu. Hint-İran devlet anlayışını yansıtan bu örgütlenmede, eski Türk devlet geleneğinin de belirgin etkisi vardı. Eski Türk devlet geleneğinde olduğu gibi, Büyük Selçuklu Devleti’nde de ülke toprakları hanedanın ortak malı sayılıyordu. Bundan dolayı Büyük Selçuklu toprakları eyaletlere bölünmüştü. Eyaletlerin yönetimi de melik olarak adlandırılan hanedanın erkek üyelerine bırakılmıştı. Tuğrul Bey'den önce boy başkanına Oğuz geleneğine göre yabgu deniyordu. İslam dininin benimsenmesinden sonra, hükümdarlar İslam devletlerindeki geleneğe uyarak sultan unvanını kullandılar. Başkentte oturan sultan, devletin mutlak egemeniydi. Bütün atamalar ve toprak dağıtımı sultanın buyruğuyla yapılıyordu. Ayrıca sultan yüksek yargı kurullarına da başkanlık ediyordu. Hükümdarların "danışman"ı konumundaki kişiler yönetimde önemli rol oynuyorlardı. Alp Arslan döneminde bu göreve getirilen Nizamülmülk, İslam geleneği uyarınca vezir unvanı aldı ve devlet yönetiminde köklü değişiklikler yaptı. Nizamülmülk, devlet yönetimine ilişkin anlayışını Siyasetname adlı kitabında da anlatmıştır. Büyük Selçuklu Devleti’nde devlet işleri "Divanı Âlâ " adı verilen bir kurulda görüşülür ve karara bağlanırdı. Ayrıca maliye, askerlik ve adalet işleriyle uğraşan başka divanlar da vardı. Meliklerin yönetimindeki eyaletlerde de büyük ölçüde merkezdeki örgütlenme örnek alınmıştı. Toprak yönetimi ve ordu Büyük Selçuklu ülkesinde tarım yapılan topraklar ikta denen bölümlere ayrılmıştı ve iktalar hizmet karşılığında belirli süre için ileri gelenlere veriliyordu. Bu usulle verilen topraklar has, ikta ve haraci olarak üçe ayrılıyordu. Has toprakların geliri doğrudan sultan ailesine veriliyordu. İkta sahipleri ise, toprakları işleme karşılığında belli sayıda asker besliyor ve savaş zamanlarında orduya katılıyorlardı. Haraci olarak adlandırılan toprakların geliri de doğrudan devlet hazinesine aktarılıyordu. Alp Arslan dönemine kadar beylere bağlı göçebe Türkmenlerden oluşan ordu Nizamülmülk tarafından yeniden yapılandırıldı. Nizamülmülk, aylıklı askerlerden oluşan sürekli bir ordu kurdu. Bu aylıklı askerlere "gulam" deniyordu ve bunlar temel olarak başkentte iktidarı korumakla görevliydi. Savaş sırasında asıl ordu ise ikta sahiplerinin yönetimindeki atlı askerlerden oluşurdu. Ayrıca bağlı devletler de savaş zamanlarında sultanın ordusuna asker gönderiyorlardı. Melikşah döneminde orduda 50 bin kadar atlı asker olduğu bilinmektedir. Toplumsal ve ekonomik yaşam Büyük Selçuklu Devleti'ndeki Oğuz boyları ve başka bazı topluluklar göçebeydiler. Oğuz boylarının başında bir bey bulunuyordu. Bu göçebe topluluklar geçimlerini hayvancılıkla sağlıyorlardı ve otlak bulmak için de mevsimlere göre yer değiştiriyorlardı. Devlet göçebe topluluklardan otlak vergisi alıyordu. Yerleşik nüfus ise çiftçilik, zanaatçılık ve ticaretle uğraşıyordu. Kentlerdeki tüccar ve esnaf, işkollarına göre loncalar biçiminde örgütlenmişti. Merkezi devlette görevli memurlar ile sürekli ordudaki askerler maaş alıyorlardı. Büyük Selçuklular ticaretin gelişmesini destekliyor ve kervan yollarının güvenliğini sağlıyorlardı. Bu dönemde en önemli uluslararası ticaret, Uzakdoğu'dan Avrupa'ya kadar uzanan İpek Yolu ve Baharat Yolu aracılığıyla gerçekleşiyordu. Tarımın gelişmesi için sulama kanalları vardı. Yün, pamuk, ipek dokumacılığı çok gelişmişti. Büyük Selçuklu Devleti’nde öğrencilerin, yolcuların ve yoksul halkın doyurulduğu sosyal yardım kurumu olan imarethaneler vardı. Devletin yönetici-memur kadroları, Nizamülmülk’ün kuruluşuna öncülük ettiği Nizamiye medreselerinde yetişiyordu. Eğitim, bilim ve sanat Büyük Selçuklular, kendilerinden önce var olan medreselerde öğretimi sürdürdüler, ama bununla yetinmediler. Vezir Nizamülmülk’ün öncülüğünde ve onun adanı taşıyan yeni medreseler kurdular. Nizamiye medreselerinin ilki 1067’de Bağdat'ta açıldı. Daha sonra Isfahan, Rey, Merv, Belh, Herat, Basra, Musul gibi kentlerde yeni Nizamiye medreseleri kuruldu. Medrese sisteminde programlı ve belli bir yönteme dayanan eğitim ilk kez bu medreselerde verildi. Medreselerde din konularının yanı sıra matematik, felsefe, dil ve edebiyat gibi dersler de okutuluyordu ve medreselerde zengin kitaplıklar vardı. Medreselerin dışında da ülkenin çeşitli yerlerinde kurulmuş kitaplıklar bulunuyordu. Melikşah döneminde önce Isfahan'da, sonra Bağdat'ta birer gözlemevi kuruldu. Büyük Selçuklular Arapça'yı din ve bilim dili, Farsça'yı edebiyat ve devlet dili, Türkçe'yi ise saray ve orduda günlük konuşma dili olarak kullanıyorlardı. Büyük Selçuklular, var olan kentleri bayındır hale getirirken yeni kentler de kurdular. Ülkenin pek çok yerinde yeni kurumlar ve yapılar inşa ettiler. Bunlar cami, medrese, kervansaray, hastane, köprü, çeşme, imaret, han, hamam, türbe ve kümbet gibi yapılardı. Büyük Selçuklular, ince ve uzun minarelerle cami mimarisine yeni bir anlayış getirdiler. Isfahan'daki Mescid-i Cuma bu anlayışla yapılmış en eski örnektir. Büyük Selçuklu anıtmezarları olan kümbetler de yaygın mimari yapılardır. Kümbetler içten kubbe, dıştan ise piramit ya da konik bir çatıyla örtülüyordu. Dört köşeli, çok köşeli ya da yuvarlak formdaki Büyük Selçuklu kümbetleri genellikle iki katlı olarak yapılıyordu. Bu kümbetlerin alt kat mezar, üst kat ise mescit olarak kullanılıyordu. Büyük Selçuklu sanatında hat (yazı), minyatür, ahşap ve taş oymacılığı, çinicilik, maden işleme, cilt ve çeşitli süsleme sanatları da gelişmişti. Selçukluların yıkılma sebepleri Merkezi otoritenin zayıflaması Taht kavgaları Oğuz isyanları Haçlı seferleri Atabeylerin bağımsız hareket etmesi Abbasi halifeliğini korumak için büyük mücadelelere girmeleri Fatimiler ve Şiilerin yıpratmaları. Şehzade ayaklanmaları. |
İlk Türk Devletleri
Harzemşahlar Devleti
Orta Asya'da Harezm'de Muhammed Harzemşah tarafından kurulan bir Türk devletidir. Kuruluş Tarihi: 1097 Bölgesi: Orta Asya Kurucusu: Anuş Tekin Başkent: Gürgenç (Bugün Nukus) Yıkılış: 1230 Siyasi Tarih Harzemşahlar Devleti (1098 - 1219), Selçuklular'dan sonra Horasan'da ve şimdiki İran'ın birçok bölgesinde hüküm sürdüler. Son sultan Celaleddin Harzemşah 1230'da Yassıçimen Savaşı'nda Anadolu Selçuklu sultanı I. Alaeddin Keykubad'a karşı ağır bir yenilgi aldı. Harzemşahlar Cengiz Han'ın yönetimindeki Moğol saldırıları sonucu yıkıldı. Harzem devletinin doğuşu Harzem bölgesinde Selçuklu devletine bağlı olarak merkezden atanan valilerle yönetilen bu eyalet Anuş Tekin zamanında serbest yaşamaya başlamışlardır. 1128’de Harzem valisi olarak atanan Atsız döneminde yarı bağımsızlık kazanmıştır. 1141 Katvan Savaşında Selçukluların ağır yenilgi almasıyla tamamen bağımsız kalma fırsatı doğmasına rağmen Oğuz soylu oldukları için Sencere bağlı kalmayı tercih etmişlerdir. Harzemşahlar devleti: Selçukluların varisi ve Orta Asya'nın sahibi [değiştir]Harzemşahlar Selçukluların yıkılmasıyla İl-Arslan döneminde Orta Asya’nın merkezi ve otoritesi olmuştur.Buhara, Semerkant ülkeye bağlanmış; Karahitaylar yenilgiye uğratılmıştır. Alaaddin Tekiş dönemi ve zirve Alaaddin Tekiş dönemi her bakımdan en parlak olduğu dönemdir. Bu dönemde Irak, Azerbaycan, Karadenizin kuzeyi, Horasan ve Doğu Türkistan’ın bir bölümü ele geçirilmiştir. Alaaddin Tekiş kendisini Selçukluların devamı ve varisi olarak görmüş ve “Sencer” unvanını kullanmıştır. Abbasilerle iyi ilişkiler kurmuş; Batinilere karşı halifeyi savunmuşlardır. Alaaddin Muhammed dönemi Alaaddin Tekiş’in oğlu olan Alaaddin Muhammed döneminde Karahitaylara ve Batı ve Doğu Karahanlılar tamamıyla yok edildi. Gaznelileri yıkan Gurları yok ederek Pakistan ve Afganistanı topraklarına katmıştır. Alaaddin Muhammedin en büyük rüyası Çini ele geçirmekti. Fakat bu dönemde Moğollar Çini alarak büyük güç haline gelmişlerdi. Siyaset gereği Moğol tehlikesini görmüş ve Moğollarla iyi geçinmeye çalışmıştır. Moğollarla ticaret anlaşması imzalamıştır. Otrar Faciası ve Moğol İstilası Bir Moğol ticaret kervanının Harzemşah halkı tarafından öldürülmesi yüzünden Moğollarla ilişkiler bozulmuştur; bu olay tarihe OTRAR FACİASI olarak geçmiştir. Bu olayın özelliği; Türkler Moğolları üzerlerine çekmiş; Türk Dünyası üzerinde Moğol tehlikesinin başlamasına neden olmuştur. 1220’de başlayan Moğol istilası Harzem devletinin sonunu hazırlamıştır. Hanedanlığın Anadoluya Kaçışı Moğollardan kaçan bir kısım halk ve Harzem soyluları Anadolu’ya sığınmak istemişler fakat nedense Anadolu Selçukluları 1230 Yassı Çemen savaşında Harzem hükümdarlığını yok etmiştir. Tarihçilere göre, barış sağlansaydı Moğol istilasına karşı güçlü bir Türk Dünyası doğa bileceği varsayımıdır. Bundan sonra Orta Asya’da Moğol istilası başlamış; Türk Dünyası, birikimi ve medeniyetinde büyük tahriplere yol açmıştır. Bugünkü Orta Asya oluşmasında 1220 Moğol istilası temel belirleyici olmuştur. Harzemşah Hükümdarları M.S. 1097 - 1231. Kurucusu : K. MUHAMMED HARZEMŞAH K. Muhammed Harzemşah (1097 - 1128) Adsız Harzemşah (1128 - 1156) İl-Arslan Harzemşah (1116 - 1172) Alaeddin Tekiş Harzemşah (1172 - 1200) Aleddin Muhammed Harzemşah (1200 - 1220) Celaleddin Harzemşah (1220 - 1231) Egemenlik Alanı Kapladığı Alan : İran, Güney Kafkasya, Dağıstan , Umman Denizi, Afganistan, Maveraünnehir, Harzem, Balkaş ile Aral Gölleri arasıdır. (5.000.000 km 2). Harzemşahlar Harzemşahların Türk Tarihine katkıları Her yönüyle Büyük Selçuklu karakteri taşır. Orta Asyanın Moğol istilasından önce son gücü ve güçlü devleti olmuşlardır. İranlılar bu devletin resmi dili Farsça olduğu kendilerine mal etmeye çalışmaktadır ama tüm devlet özellikleri ve karakteristik yapısı ile ve halkın büyük çoğunluğu Türktür. |
İlk Türk Devletleri
Altın Orda Devleti
Altın Ordu Devleti, Moğolların kurduğu devletlerden biridir. Kazan ve çevresinde bulunan Kazan Türkleri medeniyeti ve Türk kitlesinin yoğunluğu karşısında Moğol Altınordu yöneticileri, gittikçe Türkleşmişlerdir.Altınordu Devleti olarak da bilinen bu devlet, 13.-16. yüzyıllarda Doğu Avrupa ile Volga boylarında egemen olmuştur. Moğol İmparatoru Cengiz Han ölmeden önce topraklarını oğulları arasında paylaştırmıştı. Seyhun Irmağı ile Balkaş Gölü'nün batısındaki yerleri büyük oğlu Cuci Han'a vermişti. Cuci Han'ın küçük oğlu Batu Han, batıya doğru giriştiği seferlerle bu toprakları genişletti. Cuci’nin toprakları sonradan Batu Han ile ağabeyi Orda Han arasında paylaşıldı. Balkaş ile Aral gölleri arasındaki ve Seyhun Irmağı'nın güneyindeki yerler Orda'ya verildi. Harezm ve yeni alınan topraklar Batu'nun yönetimine bırakıldı. Orda'nın yönetimindeki doğu bölgesine Ak Orda , Batu'nun yönetimindeki batı bölgesine de Gök Orda adı verildi. Gök Orda sonradan Altın Orda olarak adlandırıldı. 1242’de Altın Orda Devleti’ni kuran Batu Han, Volga Irmağı'nın aşağı havzasındaki Saray kentini kendine başkent edindi ve topraklarını genişletti. 1256’da Batu Han öldüğünde devletin sınırları Kıpçak Bozkırı’nı (Deşt-i Kıpçak), Volga'nın aşağı ve orta havzasını, Seyhun ve Volga ırmakları arasındaki Aral Gölü yöresini, Kafkasların Azerbaycan'a kadar olan kesimini kapsıyordu. Altın Orda Devleti, Lehistan (Polonya) ve Litvanya’yı vergiye bağlamıştı. Batu Han’ın yerine Berke Han geçti. Berke Han, İslam dinini benimsedi ve Moğolların bir başka kolu olan İlhanlılarla savaştı. Bulgaristan'da Bizans ordusunu yendi. 1260’ta, ortaçağın en büyük kentlerinden biri sayılan Saray Berke kentini kurdu. Berke Han'ın ölümünden sonra Mengü Timur Han, Özbek Han ve Canıbek Han Altın Orda Devleti’nin gücünü korudular. Canıbek Han'ın ölümünden sonra taht kavgaları başladı. Toktamış Han 1380'de Timur'un desteğiyle tahta çıkarak bu çatışmalara son verdi. Daha sonra Timur’un Altın Orda topraklarına sefer düzenlemesi ve taht kavgalarının yeniden başlaması Altın Orda Devleti'ni güçsüz düşürdü. Bu kavgalarla parçalanan Altın Orda Devleti topraklarında Kazan Hanlığı, Kırım Hanlığı, Astrahan Hanlığı, Nogay Hanlığı ve Sibir Hanlığı kuruldu. Kalan toprakları Kırım Hanlığı ele geçirdi ve 1502'de Altın Orda Devleti tarihten silindi. Altın Orda Devleti'de yönetsel konular soyluların oluşturduğu Kurultay'da görüşülür ve karar bağlanırdı. Topraklar ve otlaklar Moğol soylularının elindeydi. Halk bu toprakları işler, ürünlerin belirli bir bölümünü bağlı oldukları beye verirdi. Göçebe bir toplumdan gelen Altın Orda hükümdarları, göçebeleri yerleşik düzene geçirmeye çalıştılar. Aşağı Volga’da 20’den çok kent kurdular. Bu kentlerin en büyüğü olan Saray Berke’nin nüfusunun 100 binden daha fazla olduğu sanılır. Egemenlik Alanı Günümüz Avrupa Rusyası, Karadenizin kuzeyi, Kafkasya, Balkanların bir kısmı. Altınordu Hanedanları Batu han Berke han Mengü Timur han Özbek Han Canıbek Han Toktamış Han Siyasi Tarih Cengiz Han'ın 1227'de ölümünden sonra büyük hanlık makamını Ögedey işgal etti. Onun hâkimiyeti, Türk-Moğol Hakanlığı'nın teşkilâtlandırılması bakımından mühimdir. Bu maksatla kurultaylar toplanmış ve bazı umumî kurallar konulmuş, Cengiz'in "yasa"sı tatbik edilmekle beraber, şehirli ve köylü ahalinin ihtiyacına göre bir idare kurulmuştu. 1235'te devlet işlerini alâkadar eden yeni meseleler münasebetiyle toplanan büyük kurultayda Batı Seferi, yani Doğu Avrupa'nın istilâsı kararlaştırıldı. Bu maksatla bilhassa Türkler'den olmak üzere büyük bir ordu toplandı. Miktarı bilinmeyen bu Moğol-Türk ordusunun birkaç yüz bin kişiden ibaret olduğu muhakkaktır. Fütuhatın başlangıcı 1236 yılına rastlar. Bu muazzam ordunun başında Cengiz'in torunu, Batu (Çoçi Oğlu) bulunuyordu. Aslında Harezm, Kafkasya ve İrtiş'in batısı büyük oğlu Cuci'ye düşmüştü (1224). Fakat Cuci, Cengiz Han'dan az önce öldü ve ona ayrılan yerler oğlu Batu Han'a verildi. Ona verilen bölgede kurulan devletin adı "Altınordu", asıl kurucusu da Batu Han'dır. Altınordu adı Moğolca'da çadır demek olan "Orda" kelimesinden gelir. Hanların ordugahında han çadırının üzeri altın kaplama olduğu için, bu çadıra "Altınordu" deniliyordu. Zamanla bu kelime Türkçe'de "Altınordu" şeklinde yazılır. Hem Altınordulular, hem de "kral sarayı" ve "ordugah" anlamlarında kullanılır. Batu Han'a ait olan yerlere, babasının adından dolayı "Cuci Ulusu" deniyordu. Ulus, "Birleşik İller" anlamında, yani yer adı olarak kullanıyordu.Sefere, ondan başka birçok Çingiz oğulları (prensleri) de iştirâk edeceklerdi. Ön kıtaların kumandanı olarak da en meşhur generallerden biri olan Sobutay'ı (Sübegetey, Sübetey) görüyoruz. Askerlerin büyük bir çoğunluğunu Orhun ile Yayık ve İrtiş aralarında yaşayan Türk kabileleri teşkil ediyordu. İlk darbe Bulgarlar üzerine oldu. Bu hareket 1224'de Bulgarlar'ın Don boyundan dönen Moğol kıtalarına hücumların öcünü almak için yapılmıştı. Bulgarlar az bir zaman içinde yenildiler; başta Bulgar olmak üzere şehirleri tahrip edildi. Şehirlerden ve büyük yollardan uzakta kalan halkın, bu istilâdan zarar görmediği muhakkaktır; şehirli ve köylü ahaliden birçoğunun da kaçarak, ormanlarda saklandığı anlaşılmaktadır. Bu suretle Moğol istilâsından sonra Orta İdil sahasındaki Bulgar unsuru ortadan kaldırılmış olmadı; yok olan şey: müstakil bir Bulgar devletiydi. Nitekim, çok geçmeden bu bölgede Bulgar beylerinin yeniden faaliyette bulunduklarını görüyoruz. 1237 sonunda kış mevsimi olmasına rağmen, Moğol-Türk ordusu Rus bölgesinin istilâsına başladı. Bu sıralarda Rus yurdu birçok knezliklere bölünmüştü. Ryurik sülâlesine mensup olmak üzere, muhtelif mıntıkalarda, knezleri, müstakil birer beylik hâlinde hükümet etmekte idiler; artık Kiyef merkez olmaktan çıkmıştı; onun yerine Suzdal Rusyası (Merkezi Vladimir) yükselmişti; batıda da Haliç knezleri kuvvet bulmuşlardı. Altınordu Devletinin Türk ve Dünya tarihine katkıları Timurların Altınordu devletini yıkmasıyla Rusya, Avrasya'da önemli bir güç haline gelmeye başladı ve Orta Asya Türkleri'ni tehdit etmeye başladı. Başlangıçtaki Moğol kabile ve yöneticileri Türk kültürü, nüfusu ve dili karşısında gittikçe Türkleştirler. |
İlk Türk Devletleri
Osmanlı Devleti
Osmanlı Devleti, Devlet-i Âliyye-i Osmaniyye (ya da Osmanlı İmparatorluğu)[1] 1299 senesinde şimdiki Türkiye Cumhuriyeti'nin Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde, Anadolu Selçuklu Devleti zamanında Osman Bey tarafından Osmanlı Beyliği olarak kurulmuştur. En geniş zamanında devlet, üç kıtaya yayılmış, İstanbul ile sınırlı bir şehir devletine dönüşmüş olan Doğu Roma İmparatorluğu'nu (Bizans İmparatorluğu) yıkmış, bazı tarihçilere göre bu Yeni Çağ'ı başlatan olay olmuştur. Devletin kurucusu ve Osmanlı Hanedanının atası olan Osman Bey, Oğuzların Kayı boyundandır. Osmanlı Devleti Sünni Müslüman hakim kültürün yönetim, yasama ve yargıda hakim olduğu, Hıristiyan ve Yahudi ve diğer azınlıkların ise belirli yasal düzenleme ve sınırlamalar ayrıştırılmasına rağmen göreceli olarak dini özgürlüklere sahip olduğu bir devlettir. Hakimiyeti altında bulunan topraklarda yaşayan halklar tarihin her döneminde toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanlı iktidarına karşı çıkmışlardır. Türkiye'deki kimi, ve Türkiye dışındaki tarihçilerin çoğuna göre Osmanlı Devleti yönetim ve yürütmede temel esasları Doğu Roma İmparatorluğu'ndan almış bir imparatorluktur, çağdaş anlamda emperyalizm ve sömürü çağrışımı yapması sebebiyle Türkiye'de Osmanlı İmparatorluğu yerine Osmanlı Devleti kullanımı tercih edilmektedir. Tarihi Osmanlı Devleti belirli tarihsel dönemlere ayrılarak incelenir. Dönemler, Osmanlı Devleti'nin yönetim yapısına ve dünya siyasetindeki yerine göre belirlenmiştir. Toprak büyüklüğünü temel alan ayrıştırmalardan daha detaylı bir bakış açısına izin vermektedir. Beylik (1299 öncesi) Ana madde: Osmanlı Devleti Beylik Dönemi Anadolu Selçuklu hükümdarı, Kayı boyu'nu Ankara'nın yakınlarındaki Karacadağ yöresine yerleştirdi. Anadolu Selçuklu Devleti'nin Kayılar'a verdiği bu toprak 1.000 kilometrekareden ibarettir. Kayılar, batıya yönelerek Bizans'ın Söğüt ve Domaniç bölgelerini, Ertuğrul Gazi ile aldılar. 13. yüzyıl'da Anadolu, giderek artan ölçülerle Moğol egemenliğine girmeye başladı. 14. yüzyıl başlarında Anadolu'nun batı kısımlarında pek çok Türkmen beyliği ortaya çıktı. Bu beyliklerin en küçüğü, Eskişehir-Sakarya-Söğüt dolaylarındaki Osmanlı Beyliği idi. Osmanlı Beyliği, artık iyice zayıflamış olan Bizans İmparatorluğu ile karadan sınıra sahip tek Türkmen beyliği idi. Osmanlı Beyliği'nin kurulduğu Eskişehir-Sakarya- Söğüt dolayları Anadolu'da biçim bakımından İlhanlılar'a bağlı olsa da, Moğol İlhanlı etkisinin uzanamayacağı kadar batıda yer alan bir bölgeydi. Bu yüzden Osmanlı Beyliği'nin toprakları, Moğol baskısından kaçan Oğuz aşiretleri, Anadolu Selçuklu asker, memur ve bilim adamı için bir sığınak yeri işlevini görüyordu. Osmanlı devletinin yanında bir çok boy da orada idi bunlara : uç beylikleri denir. Osmanlı devleti daha sonradan büyüyerek avrupa yakasına geçti buradan bizansı alarak avrupaya yayıldı. Kuruluş (1299 - 1453) Ana madde: Osmanlı Devleti Kuruluş Dönemi Osman Bey, Karacahisar,Bilecik,Yarhisar ve Mudurnu'yu almıştır. Beyliğe adını veren Osman Bey'dir. Osman Bey, Çobanoğulları Beyliği'nin vâsalı olarak akınlarda bulunurken, bu beyliğin Bizans'la anlaşması üzerine, bölgede Bizans üzerine akınlarda bulunanlar, etkinliklerini bu kez Osman Bey'in bayrağı altında sürdürdüler. Bu durum yavaş yavaş Osman Bey'i bağımsızlığa iten bir etken oldu. Osmanlı Beyliği'nin genişlemesi, Marmara bölgesindeki büyük Bizans kentlerinden Bursa'nın 1326'da Osmanlı Beyliği'nin eline geçmesiyle sürdü. Bursa'nın alınışını göremeden o yıl ölen Osman Bey'in yerine geçen oğlu Orhan Bey zamanında da Osmanlı Beyliği'nin gelişmesi hızlandı.Para bastırarak Osmanlı beyliğini, Osmanlı Devleti haline getirdi. Bursa'nın ardından Marmara bölgesinin öteki büyük Bizans kentleri, İznik ve İzmit de Osmanlılar'ın eline geçti. Osmanlı ilerlemesini durdurmak isteyen ve başında Bizans İmparatoru III. Andronikos'un bulunduğu bir Bizans ordusu Pelekanon(Maltepe) denilen yerde bozguna uğratıldı (1329). Osman Bey döneminde, Osmanlı beyliği yalnız Bizans topraklarında genişlemişti. Orhan Bey döneminde ise komşu Türkmen beyliklerinin topraklarında da genişlemeye başladı. Böylece Osmanlılar hem Karesi Beyliği'nin donanmasına, hem Rumeli'ye geçiş için önemli bir takım noktalara, hem de Rumeli topraklarını iyi tanıyan Karesi komutanlarına sahip oldular. Osmanlılar Rumeli'ye Bizans İmparatorluğu'nda Palaiologoslar ile Kantakuzenoslar arasındaki taht kavgalarından yararlanarak, 1354'te ayak bastılar. Osmanlılar'ın Balkanlar'da ele geçirdikleri ilk üs Gelibolu Yarımadası'nda Çimpe Kalesi oldu. Orhan Bey'in yerine oğlu I. Murat (1326 - 1389) geçti. Osman Bey ölünce yerine Orhan Bey geçti. Bizans o sıralarda iç karışıklıklar içindeydi. Kantakuzen, Orhan Bey'den, Çimpe Kalesi karşılığında yardım istedi. Orhan Bey, Bizans Tekfurlarını (vali) bozguna uğrattı ve Çimpe'yi Rumeli'ye geçişte üs olarak kullandı. İznik ele geçince Orhan gazi tuğrasının olduğu ilk osmanlı parasını bastırtarak, tarihteki ilk padişah oldu. Donanma ilk kez Orhan Bey zamanında kuruldu ve Osmanlı Beyliği, Osmanlı Devleti haline geldi. Yine Orhan Gazi zamanında, 46 yıl süren kuşatmanın ardından Bursa alınarak başkent yapıldı. I. Murat Balkan fetihlerini hızla sürdürdü. 1363'te Edirne yakınlarında Sazlıdere denilen yerde, Osmanlı ilerlemesini durdurmak isteyen bir Bizans - Bulgar ordusu yenilgiye uğratıldı ve bu zaferin ardından Edirne Osmanlılar'ın eline geçti. Kısa bir süre sonra, Edirne'yi geri almak isteyen Macar - Sırp - Bulgar - Eflâk - Bosna birleşik ordusu Edirne yakınlarında, Sırpsındığı Savaşı'nda ağır bir yenilgiye uğratıldı (1364). Osmanlılar kısa süre içinde Bulgaristan'ı, Yunanistan'ı ve Sırbistan'ı ele geçirmeyi başardılar. 14.yy. sonlarında Osmanlı sınırı Tuna'ya ve Belgrad'a dayanmış bulunuyordu. Balkan devletlerinin ve onları destekleyen Avrupa devletlerinin Osmanlı ilerlemesini durdurma çabaları, I. Kosova Savaşı (1389), Niğbolu (1396), Varna (1444), II. Kosova Savaşı (1448) savaşları ile kırıldı. İstanbul'un Osmanlılar'ın eline geçmesinden önce Belgrad ve dolayları, Arnavutluk, bazı liman şehirleri dışında Balkanlar büyük ölçüde Osmanlı egemenliğine girmiş bulunuyordu. Bu döneminde Germiyanoğlu Süleyman Şah'ın kızı ile I.Murat'ın oğlu Şehzâde Bayezit'in evlenmeleri, Kütahya, Tavşanlı, Emet, Simav ve Gediz dolaylarının çeyiz olarak Osmanlılar'a geçmesine neden oldu. Yine 1.Murat döneminde Osmanlı Beyliği, Hamitoğulları Beyliği'nden Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Karaağaç ve Seydişehir'i 1374'te 80000 altın karşılığı satın alarak Anadolu'daki bu genişleme, kendilerini Anadolu Selçukluları'nın vârisi sayan Karamanoğulları Beyliği ile sınırdaş yaptı ve bu durum Osmanlı - Karaman mücadelesinin başlamasına neden oldu. I. Murat'ın oğlu Yıldırım Bayezit (I. Bayezit) (1389 - 1402) tahta geçer. Yıldırım Bayezit döneminde,Anadolu Türk birliği yeniden sağlandı. Ancak Osmanlı'nın bu kadar güçlenmesi, o sırada bir Çin seferi hazırlığında olan Timuru korkuttu. Batısında böylesine güçlü bir devlet bırakmak istemeyen Timur, Karakoyunlu ve Celayirli hükümdarının Osmanlı'ya sığnmasını bahane ederek Osmanlı'ya savaş açtı ve Ankara'ya kadar geldi. O sırada İstanbul'u kuşatmakta olan bayezid kuşatmayı kaldırdı ve Çubuk Ovası'nda Timur'un ordusu ile karşılaştı. Yapılan Ankara Meydan Savaşı'nda bayezid kendisine bağlı Türk boylarının ona ihanet etmesinin de etkisiyle çok ağır bir yenilgi aldı. Timur,devleti Bayezid'in oğulları İsa, Musa, Mehmet ve Süleyman çelebiler arsında paylaştırdı ve Anaolu beylerini eski topraklarına kavuşturdu. "Fetret Devri" adı verilen bu dönemde Mehmet Çelebi kardeşlerini yenerek 1413 yılında tahta çıktı. Çelebi Mehmet, anadolu türk birliğini bir ölçüde yeniden sağladı ve devleti eski gücüne kavuşturdu.Bu dönemde Venediklilerle yapılan ilk deniz savaşı, başarısızlıkla sonuçlandı.1421'de yerine oğlu Sultan II. Murat padişah oldu. Sultan Süleyman Yükselme (1453 - 1579) Ana madde: Osmanlı Devleti Yükselme Dönemi Fatih Sultan Mehmet'in Bellini tarafından yapılmış portresiII. Mehmet, 6 Nisan 1453'te kuşattığı İstanbul'u 29 Mayıs 1453'te zaptetti ve artık bir imparatorluk durumuna gelen devletine başkent yaptı. Ardından, Bizans tahtı üzerinde hak iddia edebilecek hânedanlara karşı harekete geçti. Mora Despotluğu (1460), Trabzon Rum İmpratorluğu (1461) ve Palailogoslar ile akrabalığı bulunan Galtulusi ailesinin ortadan kaldırdı. Sırbistan, Bosna ve Hersek'i ilhâk etti (1459). Balkanlar'da genişleme Osmanlı Devleti'ni Tuna üzerinde Macaristan'la; Arnavutluk, Yunanistan kıyıları ve Ege Denizi'nde Venedik'le karşı karşıya getirdi. Uzun bir savaş (1463 - 1478) sonunda Venedik, İşkodra, Akçahisar kentleriyle Limni ve Eğriboz adalarını Osmanlılar'a bırakmayı ve elde ettiği ticaret serbestliği karşılığında her yıl 10.000 altın ödemeyi kabul etti. Bu savaş sürerken II. Mehmet, Karamanoğulları Beyliği'ni ortadan kaldırdı (1468); Karamanoğulları'nı koruyan ve Venedik'le bir antlaşma yapan Akkoyunlu hükümdârı Uzun Hasan'ı Otlukbeli'nde ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu zaferle Osmanlı Devleti Fırat'ın batısındaki Anadolu topraklarına yerleşti; Gedik Ahmet Paşa'nın Toroslar'ı ve Akdeniz kıyılarını zaptetmesiyle de Mısır Memlûkları ile sınırdaş oldu. Gedik Ahmet Paşa'nın 1475'te kuzey Karadeniz'e yaptığı sefer, Ceneviz kolonileri Kefe ve Sudak'ın fethi ve Kırım Hanlığı'nın Osmanlı himayesine girmesiyle sonuçlandı. Böylece Osmanlı Devleti bir iç deniz durumuna gelen Karadeniz üzerinde siyâsi ve iktisâdi tam bir egemenlik kurdu. II. Mehmet'in güney İtalya'nın fethiyle görevlendirdiği Gedik Ahmet Paşa, denizaşırı bir seferle Napoli Krallığı'nın elinde bulunan Otranto'yu aldı ve İtalya içlerinde harekâta başladı. Ama II.Mehmet'in ölümü (1481) bu seferin yarım kalmasına neden oldu. Ana madde: İstanbul'un Fethi II. Bayezit (1481 - 1512), taht kavgasına girişen kardeşi Cem'i yeniçerilere dayanan İshak ve Gedik Ahmet paşaların desteğiyle yendi; Cem, Rodos Şövalyeleri'ne sığınmak zorunda kaldı. 1484'teki Boğdan seferi ile kuzey ticaretinin zengin limanları Kili ve Akkerman Osmanlı Devleti'ne katıldı. Cem'i ve Karamanoğulları'nın kalıntılarını destekleyen Memlûklar'la savaş (1485 - 1491) ise genellikle Osmanlılar'ın yenilgisiyle sonuçlandı. Venedik'le savaş (1499 - 1503), imparatorluğa Modon, Koron, Navarin, İnebahtı limanlarını kazandırdı. Osmanlı Devleti'nin büyümesi (1481-1683)Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail'in Anadolu'daki müritlerine karşı şiddetli bir mücadeleye girişti. Şah İsmail'e karşı Çaldıran'da kazandığı zaferden (1514) sonra Tebriz'e kadar ilerledi. Bundan sonra I. Selim, Memlükler'a karşı harekete geçti. Ateşli silahlardaki üstünlüğü sayesinde kazandığı Mercidâbık (1516) ve Ridâniye (1517) savaşları, Osmanlı Devleti'ne Suriye, Filistin ve Mısır'ı kazandırdı. Hicaz, Osmanlı egemenliğine girdi. Böylece Osmanlı Devleti, Hint Okyanusu'na açılma olanağına kavuştu ve İslâm dünyasının önderliğine tartışmasız biçimde ele geçirdi. Bu arada I. Selim, halife ünvânı aldı ve bu unvan kendisinden sonra gelen Osmanlı padişahları tarafından da kullanıldı. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Belgrad'ın zaptı (1521) Orta Avrupa'da; Rodos'un zaptı (1522) ise Akdeniz'deki etkinlikleri için Osmanlı Devleti'ne elverişli bir konum kazandırdı. Macar ordusunu Mohaç'ta yok eden (1526) Kanuni, Macaristan'ın başkenti Buda'ya (Budin) girdi ve Macaristan'ı Zapolya'nın krallığında himâyesine aldı. Bu, Osmanlı Devleti'ni Macaristan egemenliği için Habsburglar'la karşı karşıya getirdi. Kanuni, Zapolya'yı korumak için 1529'da Viyana'nın kuşatılmasıyla sonuçlanan seferi, 1532'de de Alman Seferi'ni yaptı. 1541'de ise Osmanlı egemenliğindeki Macaristan topraklarını bir Osmanlı eyaleti (Budin Eyaleti) yaparak ilhâk etti; ölen Zapolya'nın oğluna, kendisine bağlı olması koşuluyla Erdel Prensliği'ni verdi. 1543'teki Macaristan seferi sırasıda ise Estergon Kalesi'ni zapt etti. 1547'de Avusturya ve Almanya ile imzalanan barış antlaşması ile Kanuni, ellerinde tuttukları Macaristan topraklarını yılda 30.000 altın haraç ödenmesi koşuluyla Habsburglar'a bıraktı. Ancak savaş, 1551'de yeniden başladı. Kanuni döneminde Osmanlı Devleti'nin batıya karşı bir savaş cephesi de Akdeniz'di. Akdeniz'de meydana gelen ilk önemli olay, Saint Jean Şövalyeleri'nin elinde bulunan Rodos'un alınması oldu (1522). Ünlü denizci Hızır Reis de, Barbaros Hayrettin Paşa adı ile Osmanlı kaptan-ı deryalığına getirildi. Bu dönemin en önemli olayı, Preveze Deniz Savaşı'nda Barbaros Hayrettin Paşa'nın, kendisinden gemi, top ve asker sayısı bakımından üstün olan ve Andrea Dorya komutasındaki birleşik Hristiyan donanmasına karşı kazandığı parlak zafer oldu (28 Eylül 1538). Akdeniz'de Osmanlılar'la Hristiyan Akdeniz devletleri arasında her iki taraf için de yıpratıcı deniz savaşları yapılırken, Osmanlı Devleti 1538'den başlayarak Hint Okyanusu'nda Portekizliler ile mücadeleye girişti Osmanlı Devleti'nin Hint Okyanusu için mücadelesi 1669'a kadar sürdü. Bu süre içinde birkaç kez Hindistan'a, bir kez de Sumatra Adası'na donanma gönderildi; Yemen, Habeşistan ve bazı Afrika ülkeleri Osmanlı Devleti'ne katıldı, Hint Okyanusu'nda Portekizlilere karşı bazı deniz başarıları elde edildi ise de, Osmanlılar Hint Okyanusu'nda kesin bir üstünlük sağlayamadılar. Osmanlılar'ın Hint Okyanusu'ndaki başarısızlığı daha sonra hem Osmanlı devleti hem de tüm doğu ulusları için son derece olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Kanuni döneminin önemli mücadele alanlarından biri de İran oldu. 1533'te Sadrazam İbrahim Paşa, İran seferiyle görevlendirildi, arkasından da padişah İran seferine çıktı (1534). "Irakeyn Seferi" denilen bu seferin en önemli ve kalıcı etkisi Bağdat dahil olmak üzere Irak topraklarının Osmanlılar'ın eline geçmesi oldu (1535). İran savaşları 1555'teki Amasya Antlaşması ile sona erdi; antlaşma sonucu Azerbaycan ile merkezi Tebriz, bir kısım Doğu Anadolu toprakları ve Irak Osmanlılar'ın eline geçti. Bu barış 1576 yılına kadar sürdü. Osmanlı Devleti(1595) Mehmet Ali Paşa Camii,Kahire Duraklama (1579 - 1683) Ana madde: Osmanlı Devleti Duraklama Dönemi Deneyimsiz kişilerin tahta geçmesi ile merkezi yönetimin bozulması sonucu, devlet yönetiminde otoritenin sarsılması, halkın devlete olan güveninin azalmasına ve iç isyanların çıkmasına neden olmuştur.Özellikle yeniçeri'ler artık padişaha karşı gelmekteydi. Avusturya ve İran seferleri sonucu oluşan ekonomik sıkıntılar, tımar sisteminin bozulması ve nüfus artışının yarattığı sosyal hayattaki sıkıntılar ve çağın gerisinde kalınması ile eğitim alanındaki bozulmalar sonucu Devlet duraklama dönemine girmiştir. Gerileme (1699 - 1908) Ana madde: Osmanlı Devleti Gerileme Dönemi Osmanlı Devleti Gerileme Dönemi, Osmanlı tarihinde Karlofça Antlaşması’ndan (1699) başlayarak, Yaş Antlaşmasına kadar (1792) geçen süreye denir. Bu dönemde Karlofça ve İstanbul Antlaşması’yla kaybedilen yerleri geri almak ve mevcut toprakları korumak amacıyla batıda Avusturya ve Venedik, kuzeyde Rusya ve doğuda İran ile savaşlar yapılmıştır. Bu yüzyılda Avrupa’dan geri kalındığı Pasarofça Antlaşması’ndan itibaren kabul edilmiş ve yapılan ıslahatlarda Avrupa örnek alınmıştır. 26 Ocak 1699 tarihinde Avusturya imzalanan Karlofça Antlaşması, Osmanlı-Kutsal ittifak Savaşları'nı bitirmiştir. Karlofça Antlaşması, Osmanlı Devleti'nin toprak kaybettiği ilk antlaşmadır. Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti'nin gerileme dönemi başlamıştır. Papa tarafından Osmanlı Devleti'ne karşı Avusturya, Lehistan, Rusya, Malta ve Venediklilerden oluşan bir ittifak ile uzun süren savaşlar sonunda yorgun düşen Osmanlı Devleti, Banat ve Temeşvar hariç, bütün Macaristan ve Erdel Beyliği Avusturya'ya, Ukrayna ve Podolya Lehistan'a, Mora ve Dalmaçya kıyıları Venediklilere bırakmıştır. Karlofça Antlaşması Lale Devri 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı Küçük Kaynarca Antlaşması Nizam-ı Cedid Bükreş Antlaşması 93 Harbi Ayastefanos Antlaşması Berlin Antlaşması Tanzimat Fermanı (1839) Lozan Barış Antlaşması Dağılma (1792 - 1922) Ana madde: Osmanlı Devleti Dağılma Dönemi Sultanahmet Meydanı'nda halk yürüyüşüBu dönem 1792 Yaş Antlaşması ile başlayıp 1922 de Osmanlı devletini yıkılışına kadar devam eden dönemdir. Osmanlı devleti Avrupalı devletlerin kendi aralarındaki çıkar çatışmalarından yararlanıp denge politikası izleyerek varlığını korumaya çalışmıştır. Osmanlı Avrupada çıkan isyanlar ve uzun süren Rus savaşları ile iyice yıpranmış ve devlet yönetiminde ıslahata yönelik çalışmalar yapılmış isede pek başarılı olunamamıştır. Sırp İsyanı(1804) 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı ve Bükreş Antlaşması Yunan İsyanı 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı ve Edirne Antlaşması Mısır Valisi Kavalalı mehmet Ali Paşa'nın İsyanı Kırım Savaşı(1853-1856) 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) Trablusgarp Savaşı (1911-12) Balkan Savaşları (1912-13) I. Dünya Savaşı (1914-1918) Çanakkale Savaşları (1915-16) Saltanatın Kaldırılması (1922) Devlet Yapısı Saltanat Makamı Padişah Ayân-ı Vilâyet Hükümdarlar Ana madde: Osmanlı padişahları Ayrıca Bakınız: Osmanlı Hanedanı soy ağacı Osmanlı Hanedanı Beylik öncesi: Süleyman Şah ve Ertuğrul Gazi Osmanlı Beyliği Osman Gazi | Orhan Gazi | I. Murat | Yıldırım Bayezid | Fetret Devri | I. Mehmet | II. Murat Osmanlı Devleti Fatih Sultan Mehmet | II. Bayezid | Yavuz Sultan Selim | Kanuni Sultan Süleyman | II. Selim | III. Murat | III. Mehmet | I. Ahmet | I. Mustafa | Genç Osman | I. Mustafa | IV. Murat | I. İbrahim | IV. Mehmet | II. Süleyman | II. Ahmet | II. Mustafa | III. Ahmet | I. Mahmut | III. Osman | III. Mustafa | I. Abdülhamit | III. Selim | IV. Mustafa | II. Mahmut | Abdülmecit | Abdülaziz | V. Murat | II. Abdülhamit | V. Mehmet | VI. Mehmet Son Halife: II. Abdülmecit Osmanlı Hanedanı soy ağacı | Osmanlı padişahları galerisi Devlet teşkilatı Ana madde: Osmanlı Devlet Teşkilatı Osmanlı Devleti'nde Askeri Teşkilat Osmanlı ordu teşkilatı Anadolu Selçukluları, İlhanlılar ve Memluklular devletlerinin askeri teşkilat yapılarından belirli ölçülerde yararlanılarak kurulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu Ordusu'nun Başkomutanlık görevini Hakanlar yapmışlardır. Yaya ve atlılardan oluşturulan ordunun atsız kısmı "yaya”, süvarileri ise "müsellem” şeklinde adlandırılmıştı. Kapıkulu Ocakları'nın kuruluşuna kadar savaşlarda fiili olarak hizmet gördüler. [[Osmanlı Devleti]'nin temeli atılırken süvari olan beylik kuvvetlerinin yerine vezir Alâaddin Paşa ile Kadı Cendereli Kara Halil'in tavsiyeleriyle Türk gençlerinden oluşan ayrı ayrı biner kişilik yaya ve müsellem isimleriyle muvazzaf ade ve süvari kuvveti kuruldu. Ana madde: Osmanlı Askeri Teşkilatı Osmanlı Askeri Teşkilatı Kapıkulu Ocağı Kapıkulu Piyadeleri : Acemi Ocağı | Yeniçeri Ocağı | Cebeci Ocağı | Topçu Ocağı | Humbaracı Ocağı | Lağımcılar | Sakalar Kapıkulu Süvarileri : Silahtar | Sipahi | Sağ Ulufeciler | Sol Ulufeciler | Sağ Gureba bölüğü | Sol Gureba bölüğü Eyalet Askerleri Yerli Kulu:Azab | Sekban | Tüfenkçi | İcareli | Lağımcılar | Müsellem Serhat Kulu: Delil | Gönüllü | Besli Topraklı Süvarisi:Tımarlı Sipahiler | Akıncılar Osmanlı Donanması Kaptan-ı Derya | Haliç Tersaneleri | Forsa (kürekçi) Osmanlı Devleti Adli teşkilatı Osmanlı Devleti'nde Polis teşkilatı Osmanlı Devleti'nde eğitim Toplumsal hayat Osmanlı'da misyonerlik Ana madde: Osmanlı'da misyonerlik 1820 yılında başlayan ve Kurtuluş Savaşı'na sonuna kadar süren zaman içerisinde Osmanlı Devleti'nde misyonerlik faaliyetleri çok hızlı bir şekilde gelişmiştir. Misyonerlik faaliyetlerini bu denli başarılı olmasında şüphesiz Osmanlı Devleti'nin Islahat Fermanı ile verdiği ayrıcalılar, kapitülasyon anlaşmaları ile verilen ayrıcalıklar ve Osmanlı Devleti'nin bölgelerine ilgi göstermemesi etkili olmuştur. Başlangıçta kendilerine Anadolu'da hedef bulamayan misyonerler daha sonra Ermenilere odaklanıp çalışmalarında başarılı olmuşlardır. Açtıkları okullardan mezun olanların başarılı olmaları bu okulların etkilerini artırmıştır. Hatta zamanla Müslüman Türkler dahi çocuklarını bu okullara göndermişlerdir. Misyonerlerin genel hedef kitleleri, İslamiyet'in yaygın olduğu bölgeler olmuştur. Bu çalışma Osmanlı Devleti ile sınırlı kalmayıp Afrika Kıtası, Arap Yarımadası, İran ve Orta Asya halklarına yönelik bir çalışmadır. Osmanlı'da Dilencilik Ana madde: Osmanlı'da Dilencilik Osmanlı tarihinin her döneminde yardımı hak eden yoksullarla, yardım hak etmeyen kesimler arasında bir ayırım yapılmış olduğu söylenebilir. Özellikle dilenciler konusunda böyle bir ayırıma sıklıkla rastlanabiliyor. Çalışamayacak durumdaki dilencilerin mesleklerini Cer kağıdı verilir ve tayin edilmiş olan başbuğun sorumluluğu altında icra etmelerine göz yumulurken, çalışabilecek durumda olduğu halde dilenciliği tercih ettiği düşünülen kimseler yakalanıp kürek ve kalebentlik gibi çeşitli cezalara çaptırılmıştır. Osmanlı'da Serseriler Ana madde: Osmanlı'da Serseriler Ekonomik yapı [değiştir]Ana madde: Osmanlı İktisâdi Yapısı Son Padişah'a kadar bütün Osmanlı paraların üzerinde Kostantiniye ibaresi kullanılmıştır. Kurtuluş Savaşında Yunanlıların bunu Yunan Kralı Konstantini kastederek kullanmaları üzerine kullanılmaktan vazgeçilmiştir Osmanlı topraklarındaki şu anki devletler Osmanlı Devleti'nin sahip olduğu topraklar üzerinde şuan toplam 64 ülke vardır. Ayrıca Osmanlı 8 ülkeyi Hilafeten kendisine bağlamıştır. Yine Osmanlı Ordusu çeşitli zamanlarda 14 değişik ülkede bulunmuştur. |
İlk Türk Devletleri
Büyük Timur İmparatorluğu
Büyük Timur İmparatorluğu, 1370 ile 1507 yılları arasında hüküm süren, sınırları Orta Asya'dan İzmir'e uzanmış olan, bir Türk devletidir. 1507'de Akkoyunlular'la ve Karakoyunlular'la mücadele neticesinde zayıflamaları ve Özbeklerin istilasına uğraması sonucu yıkılmıştır. Timur, 1370-1405 yılları arasında yaptığı seferlerle, Harezm, Doğu Türkistan, İran, Azerbaycan, Hindistan Delhi Sultanlığı, Irak, Suriye, Altın Orda Devleti ve Osmanlı Devleti'nin de içinde bulunduğu muazzam büyüklükteki topraklara hâkim olmuştur. Onun fetihleri, sonuçları açısından, Türk Tarihi'ni derinden etkilemiştir. Meselâ, Altınorda Hanı Toktamış üzerine düzenlediği seferler (1391) Altınorda Devleti'nin çöküşüne ve yerine bölge hanlıklarının kurulmasına sebep olurken, Moskova Knezleri'nin güçlenmesini de beraberinde getirmiştir. Böylece, XVI. yüzyıldan itibaren Rusya'nın Kafkaslar ve Deşt-i Kıpçak'a doğru yayılması söz konusu olacaktır. Timur Han, 1401'e kadar yapılan dört seferle Irak ve Güney Anadolu, 1398-1399 seferleriyle Hindistan Delhi Sultanlığı'nı, 1401-1402'de Suriye'yi fethetti. Nihayet, 1402'de yapılan Ankara Savaşı'nda, Osmanlı Devleti'ni de mağlup ederek itaat altına aldı. Timur'un Türkistan'a hâkimiyeti Özbek, Kazak ve Türkmenlerin günümüze kadar ulaşacak olan tarihlerinin de nirengi noktasını teşkil eder. 1398-1399'da Hindistan Delhi Sultanlığı'na düzenlediği sefer de bölgedeki siyasî ve kültürel yapının değişmesine sebep olmuştur. Ancak Timur'un 1399'da yedi yıl süren Anadolu Seferi'ne çıkıp, 1402 Ankara Savaşı ile Yıldırım Bayezıd'ı yenip, Anadolu'yu ele geçirmesi, Osmanlı tarihinde unutulmaz bir yer tutar. Ülkesindeki karışıklıklar sebebiyle Anadolu'da fazla kalamayan Timur, Çin seferine giderken yolda hastalanarak ölmüştür. (1405) Timur'un ölümünden hemen sonra devlet oğlu ve torunları arasında paylaşılmıştır. Buna göre; Torunu Muhammed başkent Semerkant'ta tahta çıkarken, diğer torunları Pir Muhammed ile İskender İran'da, 3. oğlu Miranşah Bağdat ve Azerbaycan'da, en küçük oğlu Şahruh ise Horasan'da yerleşmişlerdir. Şahruh, Maveraünnehir bölgesini de ele geçirerek, Herat şehri merkez olmak üzere devletini kurdu. Ardından İran ve Azerbaycan'ı da hâkimiyetine alan Şahruh dönemi (1407-1447), Türkistan'da parlak bir kültür hayatının başlangıcı olmuştur. Şahruh'un ölümü üzerine, tahta büyük bir alim ve astronom olan oğlu Uluğ Beğ geçti. Onun iki yıllık saltanatı mücadeleler içinde geçmiş ve oğlu tarafından öldürülünce ülke dahilinde büyük karışıklıklar çıkmıştır. Miranşah'ın torunu Ebu Said'in Akkoyunlu Uzun Hasan'a yenilmesiyle (1469) Horasan'ın batısında kalan bütün topraklar Akkoyunluların eline geçti. Timurlulardan yalnız Hüseyin Baykara (1469-1506) Horasan'da tutunabilmiştir. Başkenti Herat, Türk tarihinde sayılı kültür merkezlerinden biri oldu. Ünlü Türk şair ve ilim adamı Ali Şir Nevai burada yetişmiştir. Baykara'nın oğlu Bediüzzaman'ın hükümdarlığı zamanında, Özbek hükümdarı, Şeybani Muhammed Han'ın başkent Herat'ı ele geçirmesi (1507), Timurluların sonu oldu. Timurlulardan Babür Türkistan'da başarılı olamayınca, Hindistan'a giderek 1519'da Türk-Hint İmparatorluğu'nu kurmuştur. Timur Sultanları M.S.1368-1501. Kurucusu : TİMUR GÜRKAN. Timur Gürkan (Küregen) (1368 - 1405) Sultan Halil (1405 - 1409) Sultan Şahruh (1409 - 1447) Sultan Uluğ - Beğ (1447 - 1449) Sultan Abdüllatif (1449 - 1450) Sultan Abdullah (1450 - 1451) Sultan Ebu - Said (1451 - 1469) Sultan Ahmed (1469 - 1494) Sultan Mahmud (1494 - 1495) Sultan Baysungur (1495 - 1497) Sultan Babür (1497 - 1498) Sultan Ali (1498 - 1501) Egemenlik Alanı Kapladığı Alan: Batıda Balkanlar; kuzeyde Volga kıyıları; güneyde Hint Okyanusu; doğuda Orta Asya bölgeleridir. Timurların Türk ve Dünya Tarihine katkıları Altınordu devletini yıkarak Türk uluslarının karşısına Rusları çıkartmıştır. Orta Asya'da kurulmuş ve Orta Asya'daki Türk boylarını hatta Anadolu Türkleri'ni bir çatı altında toplamış son büyük imparatorluktur. Orta Asya'da büyük medeniyet kurmuştur. |
İlk Türk Devletleri
Babür İmparatorluğu
Babür İmparatorluğu, günümüzde Hindistan toprakları üzerinde bulunan bölgede kurulmuş olan büyük Türk devletlerinden biridir. Timur'un torunu olan Babür tarafından 1526 kurulmuştur. 1858 yılında bir isyan üzerine bölgeye müdahale eden İngiliz'lerce Hindistan'daki Babür İmparatorluğu'na son verilerek; Hindistan, Büyük Britanya İmparatorluğu'na bağlanılmıştır. Hükümdarlığın adı: Gürganiyye 'dir. Siyasi Tarih Timur'un torunlarından Zahireddin Muhammed Babür tarafından bugünkü Hindistan topraklarında kurulmuştur. Zahireddin Muhammed Babür 1483 yılında Fergana'da doğmuştur. Babası Fergana hükümdarı Ömer Şeyh Mirza'dır, ki Şeyh Mirza aynı zamanda Timur'un torunudur. Babasının ölümünden sonra amcası ile yaptığı taht mücadesini kaybetmiş ve emri altındaki beylerle birlikte 1504' te Kabil'e gitmiştir. Devletin başkentini de burası yapmıştır. 1519 yılında Pencap bölgesini ele geçirmiş, 1524 yılında Delhi Sultanını yenilgiye uğratarak Lahor'a girmiştir. Delhi'den sonra Agra'yı alan Babür Şah burayı başkent yapmıştır.1530 yılında bu şehirde ölmüştür. Babür Şah'dan sonra devletin başına oğlu Hümayun(1530-1556) geçmiştir.Tahtının ilk yıllarında kardeşleri ve akrabaları ile mücadele eden Hümayun bir yandan da Ludi hükümdarı ile mücadelede bulunmuş ve bu mücadelelerden galibiyetle ayrılmıştır. Yetenekli bir hükümdar olmayan Hümayun Şah 1566 yılında ölmüş yerine Ekber Şah(1556-1605) geçmiştir. Ekber Şah döneminde sarayda Hint etkisinin arttığı görülmüştür.Bu dönemde Hintliler de devlet ve askerlik işlerinde görev almaya başlamışlardır. 1605'de ölümünden sonra yerine Cihangir(1605-1627) geçmiştir. Bu dönemde önemli başarılar görülmemiş ve Kandahar şehrini İran ele geçirmiştir. Yapılan en önemli iş olarak Lahor ile Agra arasında yapılan yoldur.İngilizler bu dönemde Hindistan ticaretine el atmış ve Surat limanında yer açarak zamanla buradan Hindistan'ı ele geçirecek gelişmeyi saglamışlardır. Cihangir'in ölümü üzerine yerine oğlu Şah Cihan(1628-1658) geçmiştir. Kardeşleri ile girdiği taht mücadelelerini kazandıktan sonra bir daha bu tip mücadelelerin yaşanmaması amacıyla kendi soyundan gelen bütün erkekleri öldürtmüştür. Şah Cihan döneminde Avrupalılar ile ilişkilerin daha da arttığı görülmektedir. Dönemin en önemli eseri ise Tac Mahal olarak bilinmektedir.Çok sevdiği eşi Ercümend Banu(Mümtaz Mahal) ölümü üzerine dünyanın en ünlü usta ve mimarlarını getirterek, (ki bunlar içinde Mimar Sinan'ın öğrencilerinden Mehmet İsa Efendi'de bulunmaktadır) muhteşem bir eser meydana getirilmiştir. Eserin yapımı 1631'de başlamış 1652'de bitirilmiştir. 1658 yılında hastalanan Şah Cihan'ın yerine oğlu Evrengzip(1658-1707) tahta çıkmıştır. Onun zamanında Hindistan ticaretinde Hollandalılar'da rol almaya başlamışlardır. 1707 yılında ölümü ile yine taht kavgaları başlamış ve ülke 1723'te Delhi ve Haydarabad şahlıkları olmak üzere ikiye ayrılmıştır. İran Hükümdarı 1739'da Delhi'yi zaptetmiş ve imparatorluk hazinesinin büyük bölümüne el koymuştur. 1748 yılında Afgan hükümdarı Hindistan'a girmiş ve bir çok eyaleti ele geçirmiştir. 1760'ta II. Alemgirşah'ın yerine II. Şah Alem geçmiş bu dönemde İngilizlerle 1764 Baksar Savaşı yapılmış ancak yenilgiye uğranınca İngilizler Hindistan'da hüküm sürmeye başlamışlardır. 1766 Allahabad Antlaşması ile İngiliz hakimiyeti daha da artmıştır. 1857 yılında çıkan Sipahi İsyanı'nı da bastıran İngilizler 1858 yılında bütün Hindistan'ı İngiliz İmparatorluğu'na katmışlardır. Babür devleti Hindistan'ı tek bir çatı altında toplayarak, Hindistan'da islamiyet'in yayılmasını sağlamışlardır. Babür Hanedanları M.S. 1526 - 1858. Babür Şah (1483 - 1530) Nasireddin Muhammed Hümayun Şah (1530 - 1540) Ekber Mirza Şahı (1556 - 1605) Cihangir Şah (1605 - 1627) Şah-i Cihan I (1627 - 1658) Alemgir Şah I (1658 - 1707) Bahadır Şah I (1707 - 1712) Cihahgir Şah (1712 - 1713) Ferruh - Siyer Şah (1713 - 1719) Refiudderecat Şah (1719) Şah-i Cihan II (1719) Muhammed Şah (1719 - 1748) Ahmet Şah (1748 - 1754) Alemgir Şah II (1754 - 1759) Şah-I Alem (1759 - 1806) Ekber Şah (1806 - 1837) Bahadır Şah II (1837 - 1858) Egemenlik Alanı Kapladığı Alan : Hindistan, Afganistan ülkeleridir. (2.700.000 km 2). Babürlülerin Türk ve Dünya tarihine katkıları Hindistanda müslümanlığın yerleşmesini sağlamışlardır. Tüm hinduları tek çatı altında toplayan ilk devlettir. Türklerin yeri neresi olursa olsun kolay devlet kurabilme ve örgütlenebilme yeteneğini gösteren devletlerin başında gelmektedir. Tac Mahal'i miras bırakmışlardır. |
İlk Türk Devletleri
Saka İskit Devleti
Saka İskit Devleti, doğu kaynaklarında Saka, batı kaynaklarında İskit olarak bilinen bu devlet, Avrasya'da antik çağda kurulmuş bir Türk devletidir. Tarih sahnesine çıkışları Sakaların yayılma alanı.Sarı renk: Günümüzde Türklerin yaşadığı yerler.İskitler Orta Asya kökenli atlı-göçebe topluluktu. M.Ö. 7. yüzyılda batıya doğru göç ederek, Karadeniz'in kuzeyinden Tuna nehrine kadar uzanan topraklarda hüküm sürdüler. İranlılar bu devleti " Saka" olarak adlandırmışlardır. Bu devlet ile ilgili bilgilere İran kaynaklarından ulaşılmaktadır. İskitlerin ilk yurtlarının Tanrı Dağları ve Fergana Vadisi olduğu kesinleşmiştir. Önceleri İskitlerin hangi ırktan oldukları tartışma konusu iken yapılan kazılarda ortaya çıkan kalıntılar, Sakaların Türk kökenli bir halk olduğunu kesinleştirmiştir. Dünya tarih çevrelerinin çoğunluğu da Türk kökenli oldukları sonucunu kabul etmişlerdir. Kimmerler, Medler, Yunanlılar, Persler, Asurlular, Urartular ile savaşan İskitler, Perslerle yaptıkları savaşlar, Alp Er Tunga adlı komutan İranlıların destanı "Şehname" ye konu olmuştur. İskitler, M.Ö. 2. yüzyıla kadar hüküm sürmüştür. Yaşayışları Sakaların çoğunluğu göçebe idi. Göçebeler atların çektiği çadırlarda yaşarlardı. Baykal Gölü'nden Tuna Nehri boylarına kadar uzanan geniş coğrafyada M.Ö. VII-II. yy.'a kadar geçen uzun bir dönemde siyasi ve kültürel varlıklarını sürdürmüşlerdir. Genellikle konar göçer halde ve hayvancılıkla meşgul olan Sakalar çadır şekline getirilmiş arabalar içinde yaşamışlar. Kırım ve Azak Denizi gibi yerleşmeye elverişli yerlerde de ziraat ve ticaretle meşgul olmuşlardır. Savaşlarda kullandıkları en önemli silah, savaş baltasıydı. Ayrıca ok, yay ve kılıç da kullanırlardı. İskit kalıntılarındaki at figürlerinin yoğunluğu dikkati çekmektedir. Din ve inanışları İskitler arasında çok tanrılı bir tabiat dini yaygındı. Tanrıların en büyüğü "ata" adı verilen Gök tanrısıydı. İskitler göçebe olduğu için tapınak yapmazlardı. Buna karşılık, savaş tanrısı için her ytıl, iki metre yüksekliğinde bir odun yığını yaparlar ve bunun üzerine savaş tanrısını simgeleyen bir kılıç dikerlerdi. İskitlerde kurban inancı da görülmektedir. Ölüler mumyalanılarak gömülürdü. Sanat İskit kurganlarında çıkan eserler, medeniyette ileri olduklarını göstermektedir. Heredota göre, "İskitler, çok medeni bir milletti. Gümüş işçiliğinde, dişçilikte ve çıkıkları sarmakta ustaydılar." İskit sanatı, hayvan üslubu önemli yer tutar. At, geyik, kuş motifleri ağırlıktadır. Herodotun yazdıklarına göre Yunanlıar, elbise teferruatlarını, gümüş ve altın at takımlarını İskitlerden öğrenmişler. İran kaynaklarında İskitler Sakaların siyasi hayatına dair bilinenler komşu veya siyasi ilişki kurmuş oldukları ilk çağ devletlerine ait bilgilere dayanmaktadır. Sakaların Ön Asya seferi onları Anadolu'ya kadar getirmiş. İran ile olan mücadeleri (İran hükümdarı Kurus ve Daryüs'ün seferleri) ile Büyük İskender'in İran seferi ile ilgili olarak Sakalardan söz edilmektedir. Sakaların Ön Asya seferini yapan hükümdarın adı Grek tarihçisi Heredot'a göre Midias, Şehname'ye göre, Afrasyap, Türk efsanelerine göre ise Alper Tunga olarak bilinmektedir. Sakalar'ın, hayat tarzı yönüyle İslam öncesi Türklerin giyim-kuşam, madenleri kullanımdaki başarıları ve özellikle de at koşumları vb. etnoğrafik eserleri yönüyle Türk Milli kültürünün ilk temsilcileri olduğu söylenebilir. Saka (İskit)ların yaşadıkları coğrafyada yapılacak olan arkeolojik kazılar ve burada ortaya çıkacak eserler bu devletin Türk kültür ve siyasi hayatındaki yerini ortaya koyacaktır. Alp Er Tunga Sagusu ve İskitler Alper Tunga öldi mi Issız ajun kaldı mi Ödlek öchün aldı mi İmdi ürek yırtalur |
İlk Türk Devletleri
Doğu Göktürk İmparatorluğu
Göktürklerin Bölünmesi ve Doğu Göktürkler (pembe) batı ve doğu (mavi) Göktürk Imparatorluklar . 600 yılında, ve dolaylı iktidarlıklarDevletin batısını 576 yılından beri yöneten Tardu ile 581 yılında doğu tahtına çıkan İşbara arasında tüm devletin başının kim olduğuna yönelik iç çatışma çıktı. Geleneklere göre doğu tarafının baş kağan olması gerekirken; Çin devleti batının yabgusu Tardu’ya elçi ve hediyeler gönderek; Tardu’nun aklına hükümdarlığı sokturdu. İşbara Dönemi Göktürk devletinin ikiye ayrılmasından sonra, Doğu Göktürk devleti gücünü kaybetmeye başladı. İşbara Kağanın Çine düzenlediği seferler başarısızlıkla sonuçlandı. Çin ipek ticaretini engelleyip Göktürklerin onbin kadar tüccarını sınırdışı etti. Bu durum Doğu Göktürkler arasında açlık ve yoksulluğun doğmasına yol açtı. Doğu Göktürklere bağlı birçok Türk boyu kıtlık sebebiyle Batı Göktürklere sığındı. Çevresinde kalan az Türk boyu ile zor durumda kalan İşbara, 585 yılında giderek artan iç isyanlar sebebiyle Çin hâkimiyetini kabul etti ve Çinden yardım istedi. Doğu Göktürkleri bertaraf etmeyi başaran Çinin asıl amacı; tüm Orta Asya halklarını Çinlileştirerek, Çin için tehdit olmaktan çıkarmaktı. Bu nedenlerle Doğu Göktürk halkına Çince konuşmayı, Çinliler gibi giyinmeyi ve Çin adetlerini kabul etmeyi zorladı. Çin esaretine dayanamayan İşbara 587 yılında öldü. Yehü ve Tülan zamanlarında Çin baskısı iyice arttı. Kimin Kağan tüm istekleri kabul etmek zorunda kaldı. Daha sonra başa Şipi Kağan geçti. Şi-Pi Kağan ve tekrar güçlenme Şipi Kağan döneminde doğu Göktürkler ilk bölündükleri evredeki gibi eski güçlerine kavuştular Şipi Kağan; Tibetten Amur ırmağına kadar tüm Doğu Orta Asyayı yönetti. Çindeki iç karışıklıklardan yararlanarak Çine savaş açtı ve Çini haraca bağladı. İmpartor esir düştü. İmpartoru yıllık vergi vermek şartıyla serbest bıraktı. Daha sonra Oğlu Çulo Kağan geçti. Çulo Kağan evlendiği Çinli prenses tarafından zehirlenerek öldürüldü. Daha kardeşi Kieli Kağan geçti. Çin üzerine çıktığı bir seferde esir düştü. Çinli imparator ; kuzeni Şipi Kağanın yaptığının tersine öldürüldü. Doğu Göktürk devletine son verildi. 630 yılından 680 yılına kadar Doğu Göktürkler Çin esaretinde yaşadılar. Bu dönemde birçok ayaklanmalar çıkardılar. Bu ayaklanmaların en önemlisi Çin Kaynaklarında da büyük yer edinmiş olan Kürşad olayıdır. Kürşad ismindeki hakan ailesinden biri Kieli Kağanın oğlunu Çin sarayından kaçırarak Türk ülkesine götürmek amacındaydı. Bu amaçla 39 arkadaşıyla Çin sarayına baskın düzenledi. Baskın başarılı olamadı. Kürşad ve arkadaşları Çinliler tarafından öldürüldü. Doğu Göktürk Kağanları İşbara ( 581- 582 bölünme- 587) Yehu (587-589) Tülan (589-600) Kimin Kağan (600-609) Şipi Kağan (609-619) Çulo Kağan(619-621) Kieli Kağan(621-630) İşbara Kağanın Çin imparatoruna mektubu Doğu Göktürkleri bertaraf etmeyi başaran Çinin asıl amacı; tüm Orta Asya halklarını Çinlileştirerek, Çin için tehdit olmaktan çıkarmaktı. Bu nedenlerle Doğu Göktürk halkına Çince konuşmayı, Çinliler gibi giyinmeyi ve Çin adetlerini kabul etmeyi zorladı. İşbara Kağan bu baskılar sonucunda Çin imparatoruna yazdığı mektupta; “ Size bağlı kalacak, haraç verecek kıymetli atlar hediye edeceğim. Fakat dilimizi değiştiremem. Halkıma çin giysileri giydiremem. Adetlerimizi, kanunlarımızı değiştiremem. İmkan yoktur. Çünkü bu yönlerden bütün Türklerim, hassasiyetle çarpan tek bir kalptir.” |
İlk Türk Devletleri
Batı Göktürk İmparatorluğu
Gök mavisi zemin üzerinde kurt figürlü Göktürk Bayrağı. Göktürklerin bölünmesi ve Batı Göktürkler (pembe) batı ve doğu (mavi) Göktürk Imparatorluklar . 600 yılında, ve dolaylı iktidarlıklarDevletin batısını 576 yılından beri yöneten Tardu ile 581 yılında doğu tahtına çıkan İşbara arasında tüm devletin başının kim olduğuna yönelik iç çatışma çıktı. Geleneklere göre doğu tarafının baş kağan olması gerekirken; Çin devleti batının yabgusu Tardu’ya elçi ve hediyeler gönderek; Tardu’nun aklına hükümdarlığı sokturdu. Tardu Dönemi Devletin batısını yöneten Tardu 532 yılından itibaren bağımsız hareket ermeye başladı. Amacı doğu Göktürk hakanını bertaraf ederek ülkenin doğusunda yaşayan Türk boylarını da bünyesine almaktı. Tardu ülkesini Tibetin batısından; Kırıma kadar genişletti. Sasaniler ile savaştı. 600 yılında Çine sefere çıktı. Çinliler Türk askerlerinin su içtiği kuyuları zehirleyerek onları öldürdü. Çin seferinin kötü sonuçlanmasıyla Töleste yaşayan Türk boyları devlete isyan etti ve Tardu öldürüldü. Tardudan sonra yerine geçen kağanlar Çinle iyi geçinmeye çalıştı. Tong Yabgu Dönemi ve tekrar güçlenme Daha sonra başa geçen Tong Yabgu döneminde Çinde meydana gelen karışıklar sebebiyle bağımsız hareket etmeyi başardılar ve yeni bir ordu ve düzen kurdular. Töles boyları bertaraf edildi. Sasaniler karşısında zafer kazanıldı. Fakat tahta geçmek isteyen Karluk ve Onok boyları isyan çıkardı ve devlet çöküşe gitmeye başladı. Tong Yabgu amcası Sebu tarafından öldürüldü. Bu dönemde başlayan iç karışıklardan yaralanan Çin 659 yılına kadar kesin olarak batıda varlığını hissettirebildi. 660 yılından 681 yılına kadar Çin baskısı altında Türk boyları yaşadı. Batı Göktürk Kağanları İstemi Yabgu (Birleşik göktürk dönemi) Tardu (576- 582 bölünme- 600) (582'de bölünme) . Tong Yabgu Sebu Bir Göktürk Beyinin Bizans Elçisine Söyledikleri Bizans kayıtlarından çıkan Göktürklerin batı kanadını yöneten İstemi Yabgu'ya bağlı bir Türk yöneticisinin Bizans elçilerine söylediği cümleler şöyledir: O Romalılar siz değil misiniz ki on dille konuşursunuz ve herkesi aldatırsınız. Siz Romalılar niçin bizim elçilerimizi Kafkaslar üzerinden Bizansa götürüyorsunuz ve Romaya gidilecek başka yol yoktur diyorsunuz. Yani biz, yollar geçilmez, her taraf arızalı, dağlık taşlık zannedelim de Roma İmparatorluğuna hücum etmeyelim mi? Böyle düşüneceğimizi mi sanıyorsunuz? Fakat biz Dinyeper nehrinin nerede bulunduğunu, Tunanın nereye aktığını, Meriçin nereden geçtiğini çok iyi biliyoruz. Bize tabi olan kavimlerin Romaya nereden girdiklerini de çok iyi biliyoruz. Sizin kaleleriniz bizim için sır değildir... |
İlk Türk Devletleri
İkinci Göktürk İmparatorluğu
Gök mavisi zemin üzerinde kurt figürlü Göktürk Bayrağı. Göktürklerin yeniden bağımsızlığı II. Göktürk devletiÇin egemenliğine giren Göktürkler Kutluk zamanında yeniden bağımsızlığına kavuştu. Bu yüzden bu devlete " Kutluk devleti" de denir. Kutluk Dönemi 680 yılında Aşina soyundan gelen Kutluk Çine isyan etti. 682’de Ötükeni ele geçirdi. Kutluk devletini kurdu. İlteriş unvanını aldı. Veziri Tonyukuk ile Göktürkleri güçlendirmek için Çine seferler düzenledi. Kapgan Dönemi Kutluğun ölümünden sonra yerine Kapgan Kağan geçti. Bu dönemde Kutluk devleti en parlak dönemini yaşadı. Kapgan Kağanın siyaseti; Çini baskı altında tutmak. Çin hakimiyetinde bulunan Türk topraklarını geri almak Orta Asyadaki tüm Türk boylarını bir çatı altında toplamak. Bu amaçla Çini hakimiyet altına aldı fakat Çinin kültüründen uzak kalmak için sadece vergiye bağladı. Bu dönemde Karadenizden Japon denizine kadar Türk devleti genişledi. Bilge Dönemi Kapgan Kağandan sonra Bilge Kağan geçti. Kardeşi Kültigin ile taht kavgasına girişmedi; beraber devleti yönettiler. En büyük yardımcıları Tonyukuk idi. Çin ile ticari ilişki geliştirildi. Batı Türkistandaki türk boyları tamamen bağlandı. 725 yılında devletin bel kemiği olan Tonyukuk öldü. 731’de Kültigin öldü. 734 yılında da Bilge öldü. Daha sonra tahta çıkan kağanlar atalarının kurduğu devleti iyi yönetme becerisi gösteremediler. Karluk, Basmil ve (Onogurlar- Oğuzlar:Uygurlar)’ın çıkardığı isyanı bastıramadılar. 745 yılında Ötüken ve çevresini Uygur Türkleri ele geçirerek; Türklerin ve Orta Asyanın yeni temsilcisi oldular. Türgişler de Batı Türkistanı yönettiler. Orhun Anıtları Bilge Kağan Orta Asya Türk boylarına şöyle sesleniyor: “Ey Türk budunu. Üstte gök yıkılmaz, altta yer delinmezse devletini, töreni kim bozabilir?” II. Göktürk Kağanları 680-691 Kutluk Kağan(İlteriş ünvanını almıştır.) 691-716 Kapgan Kağan (Öldürüldü) 716 İnel Kağan 716-731 - Bilge Kağan (Öldürüldü) Yollyg-Tegin Izhan-Khan/Han (734-39) Bilge Kutluk Tengri-Khan/Han (739-41) Siuan Khan/han (741) Il-Itmysh Bilge-Khan/Han (741-42) Ozmyş Khan/Han (742-43) Bomei-Tegin Khan/Han (743-45) Türk tarihine katkıları Türk adını devlet adı olarak kullanan ilk Türk devletidir. Türkler arasında bağımsız yaşama duygusunun gelişmesinde öncülük eden bir devlettir. Bulgarlar ( Kazan Tatarları ) ve Yakutlar hariç tüm Türkçe konuşan Türk boylarını tek bir yönetim altında toplamıştır. Bilinen İlk yazılı Türk alfabesini geliştirmişlerdir. Orhun hitabelerini miras bırakmışlardır. Batı Türkistanın ve Kafkasların Türkleşmesini sağlamışlardır. |
İlk Türk Devletleri
Eyyubiler
Eyyubiler Devleti veya kısaca Eyyubiler (1171-1348), ünlü kumandan ve devlet adamı Sultan Selahaddin-i Eyyubi'nin Mısır'da kurduğu Devleti'nin adıdır. Tarihçe Halep Atabeyi Nureddin Mahmut'un komutanı olarak emrinde ki Türk askerleri ile Mısır'daki Fatımî Devleti'ne son vererek (1171) burada güçlü bir idare kuran Selahaddin, Nurettin Mahmut'un ölümünden sonra bağımsızlığını ilan etti (1174). Haçlılarla uzun süren mücadeleler yaptı. Onlara karşı İslam'ın geçilmez kalesi oldu. Kudüs'ü alarak tekrar İslamiyete kazandırdı. Fetihten sonra, katliam beklentisi içinde olan gayr-i müslümlere gösterdiği engin hoşgörü ve benzeri insanî özellikler ile büyük takdir kazandı. İslâm dünyasında bir efsane hâline geldi (1187). Nitekim devrin Arap şairlerinden İbn Senaül-mülk ün, Selahattin Eyyûbî'nin Halep'i de alması üzerine yazdığı şiirde "Arap milleti, Türklerin devletiyle yüceldi. Ehl-i Salib (Haçlılar) davası Eyyûb'un oğlu tarafından perişan edildi" ifadelerine yer vermiştir. Selâhaddin'in kurduğu devlet, babasının adından dolayı Eyyûbîler olarâk anıldı. Eyyûbîler Devleti'nin sınırları kısa sürede Mısır, Suriye, Güneydoğu Anadolu ve Arabistan'ın güneyine kadar genişledi. Ancak Selahattin Eyyûbî'nin ölümü üzerine devlet,Türk Töresi' ne uygun olarak hanedan üyeleri tarafından paylaşıldı(1193). Mısır'daki asıl kol, ordu komutanlarından Aybeg tarafından yıkıldı ve yerine Memlûkler devleti kuruldu (1250). Hama kolu ise 1348'e kadar varlığını devam ettirmiştir. |
İlk Türk Devletleri
Delhi Sultanlığı
Delhi Sultanlığı (دلی سلطنت) ya da Sultanat-ı Hint (1206 - 1526) yılları arasında Hindistan'da hüküm sürmüş Türk ve Paştun (Afgan)kökenli hanedanlardır: Köle Hanedanı (1206-90), Halaci Hanedanı (1290-1320), Tuğlak Hanedanı (1320-1413), Seyyid Hanedanı (1414-51), Lodi Hanedanı (1451-1526). 1526 yılında Delhi Sultanlığı yeni ortaya çıkan Babür İmparatorluğu içinde ermiştir. Delhi Sultanları Köle Hanedanı (1206 - 1290) [değiştir]Kutbuddin Aybak (1206 - 1210) Erem Şah (1210 - 1211) Şemseddin İltutmiş (1211 - 1236) Rukneddin Firuz (1236) Razia Sultan (1236 - 1240) Müziddin Bahram (1240 - 1242) Alaeddin Mesud (1242 - 1246) Nasreddin Mahmud (1246 - 1266) Giyaseddin Balban (1266 - 1286) Müziddin Keykubat (1286 - 1290) Kaymars (1290) Halaciler (1290 - 1321) Celaleddin Firuz Halaci (1290 - 1294) Alaeddin Halaci (1294 - 1316) Kutbuddin Mübarek Şah (1316 - 1321) Tuğlak Hanedanı (1321 - 1398) I. Giyaseddin Tuğluk Şah (1321 - 1325) Muhammed bin Tuğluk (II. Muhammed Şah) (1325 - 1351) Mahmud bin Muhammed ( March 1351) Firuz Şah Tuğluk (1351 - 1388) II. Giyaseddin Tuğluk (1388 - 1389) Ebubekir (1389 - 1390) III. Nasreddin Muhammed Şah (1390 - 1393) I. İskender Şah ( Mart- Nisan 1393) Mahmud Nasreddin (II. Mahmud (Delhi)) (1393 - 1394) Nusret Şah Firuzabad'da saltanat sürmüştür (1394 - 1398) Lodi Hanedanı Devlet Han (1413 - 1414) Seyyid Hanedanı (1414 - 1451) Hızır Khan]] (1414 - 1421) II. Mübarek Şah (1421 - 1435) IV. Muhammed Şah (1435 - 1445) Alaeddin Alem Şah (1445 - 1451) Lodi Hanedanı (1451 - 1526) Behlül Han Lodi (1451-1489) İskender Lodi (1489-1517) İbrahim Lodi (II. İbrahim) (1517-1526) 1526-1540: Babür dönemi Suri Hanedanı (1540 - 1555) Şer Şah (1540 - 1545) İslam Şah (1545 - 1553) V. Muhammed (Delhi) (1553 - 1554) Firuz (Delhi) ( 29 April - 2 May 1554) II. İbrahim (Delhi) (1554 - 1554/5) İskender Şah (1554/5 - 1555) |
İlk Türk Devletleri
Çağatay Devleti
Cengiz İmparatorluğunun bölümlerinden bir devlet. Cengiz Han'ın ölümünden önce imparatorluğunu oğulları arasında bölmesinden doğan bu devlet, Doğu ve Batı Türkeli ile Doğu Iran yörelerini içine almakta idi. Fakat, Cengiz'in oğullarından Çağatay'a verilmiş olmasına rağmen, Çağatay Han, bu yeni devlete hükümdarlık etmemiştir.Esasen bu yeni devletin kuruluşu, Çağatay Han'ın ölümünden 28 - 30 yıl sonra olmuştur. Kara - Hülâgû ile Çağatay Han'ın oğullarından Yesü Mengü, Çağatay “ulusunun” ilk başlarıdır. Cengiz İmparatorluğunun iç düzenini bozan ayaklanmalardan sonra, Çağatay'ın torunlarından Algu, Ortaasya'nın tamamını, Harzem ve Afganistan taraflarını ele geçirmiştir.Çağatay İmparatorluğu'nun bu parlak devirlerinden sonra iç kargaşalıkları devletin kuvvetini ve düzenini bozmuş, Timur'un kuvvetli bir devlet olması üzerine büsbütün eski kudretini kaybeder olmuştur. Sonunda 1369 tarihinde Timur tarafından Çağatay İmparatorluğuna son verilmiştir |
İlk Türk Devletleri
Memlûk Devleti
Memlûk Devleti, kölelikten gelen Türk askerlerin Mısır'da oluşturduğu bir askeri aristokrasi devletidir. "Memlûk" Arapçada "köleler" demektir. İsmi Türkçede Kölemen Devleti olarak da geçer. Kuruluş Tarihi: 1250 Kurucusu: Aybey Bölgesi: Mısır, Hicaz Yıkılışı: 1517 Memlük Kelimesi Memlük kelimesi para karşılığında satın alınmış köle anlamına gelmektedir. Türkler ilk kez Memlük olarak Abbasilerin hizmetinde çalışmışlardır. Abbasilerin Türkleri Memlük olarak almalarındaki en büyük sebebi; güçlü bir ordu hazırlamaktır. Memlük Türkler, Abbasiler döneminde ortaya çıkan isyanları bastırma da önemli rol oynadılar. Siyasi Tarih 1159 yılında Mısır'da yönetimi ele geçiren Selahaddin Eyyubi, ordusunda kölelerden oluşturulan birliklere, Abbasi halifelerinin bu geleneğine giderek ağırlık vermiştir. Karadeniz'in kuzey bölgelerinden ele geçirilen ve ordu tarafından satın alınan bu köleler, çoğunlukla Türk kökenli, dayanıklı insanlardı, içlerinde Çerkez unsurlar da bulunmaktadır. Selahaddin Eyyubi'den sonra, orduda köle unsurların kullanılması uygulamasına devam edilmiş, giderek bu unsurlara ağırlık verilmiştir. İçlerinden yetenekli olanlar, üst düzey kamu görevlerinde de çalışmışlardır. Kendilerini, bir bakıma kölelikten kurtaran devlete ve orduya karşı ölümüne bir bağlılık içinde olan bu askeri birlikler, hafif süvari tarzında örgütlenmişlerdir ve savaş tarzları da, sıkı disiplinli kütlesel hareketlere dayanmakla birlikte, bireysel atılganlığı öne çıkaran bir tarzdır. Bu köle askerler iki kışlada eğitim görürlerdi. Kahire yakınlarındaki, Nil nehri üzerideki Ravda adasındaki garnizonda, Türk, çoğunlukla Kıpçak askerler bulunur ve bunlara Memalik-i Bahriye (deniz köleleri) denirdi. Yine Kahire'deki başka bir garnizonda ise Çerkez kökenli askerler bulunur ve bunlara da Memalik-i Çerakise denirdi. Memluk hanedanlığını kuranlar Memalik-i Bahriye unsurlar olmuştur. Hanedanlığın ilerleyen yıllarında ise Memalik-i Çerakise unsurlar, iktidarı kontrollerine almışlardır. 1249 yılında kanlı bir ayaklanmayla, Eyyubi hanedanlığının son sultanı Turan Şah'ın, ordu ve devlet yönetiminde giderek etkin olmaya başlayan bu köle unsuralara karşı kesin tavır alması üzerine, şahı öldürerek iktidarı ele geçiren bu unsurlar, eski sultanlardan Melik Necmettin Salih'in dul karısı Şecer-üd-dür'ü sultan ilan ettiler. Ordu komutanlığına ise bir memluk komutanı olan Muizzüddin Aybek getirildi. Kısa bir süre sonra Şecer-üd-dür, Aybek'le evlenerek sultanlığı ona devredecektir. Böylece 250 yıldan fazla sürecek bir memluk (köle asker, köle kamu görevlisi) hanedanı başlamış oldu. Memluk hanedanlığının, tarihte üç önemli etkisi olmuştur. Askeri planda, Haçlı ordularının bölgeden atılması ve Moğol akınlarının durdurulmasıdır. Her iki olay da Arap - İslam devletini kaçınılmaz bir yıkımdan kurtarmıştır. Memluk hanedanlığının üçüncü etkisi ise toplumsal ve ekonomik alanda olmuştur, bir dizi düzenleme getirmeleri, askeri ve politik anlamda bölgede bir istikrar oluşturmaları sonucu, Mısır yeniden önemli bir ticaret yolu haline gelmiştir. 1260 yılında, Bağdat'ı alarak Halifeyi öldüren Moğol orduları Ortadoğuda hızla ilerlemişler ve Mısır sınırlarına dayanmışken, Memluk sultanı Sultan Kutuz, emrindeki memluk ordusuyla Moğol akınını karşılamak üzere harekete geçmiştir. Ayn Calut denilen bölgede karşı karşıya gelen iki ordunun çatışması, Moğolların bozguna uğramasıyla sonuçlandı. Ayn Calut savaşında öncü birliklerin komutanı olan Baybars, Sultan Kutuz'u öldürüp kendi hükümranlığını 1260 yılında ilan ettikten sonra 1261 yılında El-Muntasır'ı halife ilan etmiştir. Böylece halifelik, Bağdat'dan Kahire'ye geçmiş olmakta, Memluk devletinin himayesine girmektedir. 1265 yılında Suriye'deki halen Haçlıların elinde olan kaleleri ele geçiren Sultan Baybars, 1268 yılında ise bugünkü Antakya'ya saldırarak, Haçlı prensliğine son vermiştir. Anadolu'da Moğol hakimiyetini sürdüren İlhanlı Devletinin etkisinden kurtulmak isteyen bazı Selçuklu beylerinin yardım talebi üzerine 1277 senesinde Anadolu'ya bir sefer düzenleyen Baybars, İlhanlı ordusunu Elbistan ovasında yenerek Kayseri'ye kadar ilerlemiş, bu kentde bir hafta kadar kalmıştır. Ama Anadolu Selçuklu Veziri Süleyman Pervane'nin İlhanlı yanlısı siyaseti yüzünden Anadolu'dan ayrılmak zorunda kaldı. 1280 li yıların ortalarına kadar İlhanlıların karşı saldırılarıyla başetmek zorunda kalan Memluklar, bu akınlar durulduktan sonra yeniden Haçlılarla savaşmaya başladılar. 1291 yılında Akka'yı Haçlılardan geri aldılar. Akka'nın düşmesinden sonra Haçlılar Suriye kıyılarında fazla direnemediler ve tümüyle Ortadoğu'yu terk etmek zorunda kaldılar. İzleyen 90 yıllık barış dönemi, çok genç yaşta hükümdar olan ve sık sık değişen sultanların devridir. Deneyimsiz bu sultanların döneminde devlet ileri gelenlerinin nüfuzu giderek artmıştır. 1382 yılında Çerkez kökenli Berkuk'un, devrin sultanını öldürerek iktidarı ele geçirmesiyle Türk asıllı Memlukların devri de kapanmış oldu. Bu tarihten itibaren Çerkez asıllı sultanlar ülkeyi yönetmiştir. 1461 yılına kadar Memluklarla Osmanlı Devleti arasında yakın ilişkiler hüküm sürmüştür. 1461 yılından itibaren etki alanları yönünden gerginleşen ilişkiler, 1468 yılında Sultan Kayıtbay zamanında açık rekabete dönüşmüş, 1485-1490 yılları boyunca Çukurova'da yapılan savaşlarda iki taraf da önemli kayıplar vermekle birlikte kesin sonuç alamamıştır. Giderek gerginleşen ilişkiler 1516 yılında tarafların Mercidabık'da savaşa tutuşmalarına yol açmıştır. Memluk ordusunun yenildiği bu savaşın ardından Osmanlı son darbe olarak Ridaniye'de Memluk ordusunu ikinci kez yenilgiye uğratmıştır. Her ik savaş da savaş tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bir açıdan, kitle halinde yönetilen disiplinli süvari birliklerinin, Falanks düzeninde muharebe eden piyade birliklerince önlenebilirliğinin kanıtlandığı savaşlardır bunlar. Diğer açıdan ise dönemin ateşli silahları olan sahra toplarının etkinliğini vurgulamaktadır. Askeri tarihçiler Memluk ordusunun yenilgisini genellikle Osmanlı ordusunca etkili bir biçimde kullanılan sahra toplarına bağlamaktadırlar. Bu iki zaferin ardından Osmanlı ordusu Kahire'ye girerek 267 yıllık Memluk devletini ortadan kaldırmıştır. Osmanlı açısından bu zaferlerin parlaklığı, İslam dünyasının hem askeri-ekonomik, hem de Halifeliğin Osmanlı Devleti'ne aktarılmasıyla politik hakimiyetinin Osmanlı Devletine geçmesinde yatar. Aybey Dönemi Devletin kurucusu olan Aybey, Eyyubi devletinde yaşanan iç karışıklara son vermek amacıyla Mısıra gelmiş ve Eyyubi devletini yıkarak Memlük devletini kurmuştur. Bu dönemde Mısırda yaşanan Şii kökenli Arap isyanları bastırılmış ve Suriye Eyyubilerine son verilmiştir. Memlükler 1250 ile 1382’ye kadar Bahr-i Memlükler, 1382’den 1517’ye kadar Burci Memlükler olarak adlandırılmışlardır. Kutuz Dönemi Kutuz döneminde Moğol tehlikesine karşı Türk ve İslam dünyasını savunmuşlardır. 1258’de Abbasilere son veren Moğolları 1260 Ayn-ı Calud Savaşı’nda yenilgiye uğratarak ilerlemelerini durdurmuşlardır. Suriye,Hicaz ve Mısır Moğol istilasından kurtarılmıştır. Baybars Dönemi Baybars dönemi en güçlü dönemdir. Halifeliğin merkezi Mısır’a taşınmıştır. Baybars Bey, din ve devlet işlerini birbirinden ayırmıştır. 1276’da Anadolu beyliklerine yardım etmeye gitmiştir. 1277 yılında Anadolu Türkleri safında savaşarak Elbistan’da Moğolları 2. kez yenmişlerdir. Fakat Anadolu beyliklerinin yardımı kesmesi sebebiyle savaş sonuçsuz kalmış; Moğol hakimiyeti devam etmiştir. Ölümünden sonra yerine geçen oğulları haçlılardan Suriye kıyılarını, Filistin ve Antakyayı geri almışlardır. 1517 yılında Hicaz sürtüşmesi ve Dulkadirli beyliğinin kimin olacağına yönelik sürtüşmeler sonucu Osmanlı-Memlük savaşını Osmanlılar kazanmıştır. Memlük Osmanlılara katılmıştır. Memlük Ordusu Memlük ordusunun büyük çoğunluğunu Orta Asya ve Karadeniz kuzeyinden gelen Kıpçak Türkleri oluşturuyordu. Askerler yetenekleri ölçüsünde yükselebilir, sultan bile olabilirlerdi.Memlüklerin önemli bir donanması da mevcuttu. Memlükler ve Türkçe Resmi yazışmalar Arapça olsa da askeri dil Türkçeydi. Türkçe bilmeyen bir kişinin devlet yönetimine yükselmesi mümkün değildi. Sultanlar adına pek çok Türkçe eser yazılmıştır. Son Memlük sultanı Kansu Gavri, Türkçe yazdığı şiirleri ile tanınır. Bu zaat, Firdevsin Şehnamesini Türkçeye çevriltmiştir. Memlük Medeniyeti Memlükler büyük bir medeniyet kurmuşlar, pek çok konuda Osmanlılar’ın önüne geçmişler ve onlara öncü olmuşlardır. Memlükler Moğol istilası sebebiyle Orta Asya’dan kaçan bilim adamlarını kabul etmişlerdir. Kahire, Halep ve Şamda büyük medreseler kurmuşlardır. Memlükler ile birlikte Arabistana ve Mısıra Türk etkisi her alanda damgasını vurmuştur. Mısır ve Suriye’de Türk usulü eser olarak, Sultan Kalavun Camisi, Sultan Hasan Cami ve Medresesi, Sultan Berkuk Türbesi, Kahire Kalesi, Halep Kalesi örnek verilebilir. Memlük mimarisinde çok renkli görünüm ve mineli cam örneği ön plandadır. Memlüklerin Türk ve Dünya Tarihine katkıları Diğer Türk devletleri gibi saltanatlık görülmez. Hükümdarları meclis seçer. Diğer açılardan Selçuklu karakterine sahiptir. İslam dünyasını Moğollara ve haçlılara karşı korudular. Devlet ve din işlerini birbirinden ayırdılar. Arap yarımadasında olmasına rağmen Türkçeye önem verdiler. Baybars Bey, din ve devlet işlerini birbirinden ayırmıştır. |
İlk Türk Devletleri
İlhanlılar
İlhanlılar Devleti, Cengiz Han'in (Çingiz Han)torunu Hülagû Han tarafından, merkez Tebriz olmak üzere İran'da kuruldu (1256). "İlhanlı" ismi; "Büyük Kağanlı" anlamına gelmektedir. Çünkü İlhanlılar'ın kendi bayrakları ve paraları olsa da, bir çeşit eyalet sistemiyle yönetilmekteydiler ve Moğollar'ın Büyük Kağan'ına bağlıydılar. İlhanlı kelimesinin tartışılan bir başka anlamı ise; İl-eyalet hanı olabileceğidir. Son derece büyük ve hızlı hareket eden bir orduları vardı. Sibirya hariç tüm Asya'ya hakim oldular. Siyasi Tarihi Azerbaycan'ı ele geçiren Hülagû Han, 1258'de Bağdat'ı alarak Abbasî Devleti'ne son verdi. Anadolu Selçuklu Devleti'ni egemenliği altına aldı. Moğollar, Anadolu'nun bilim, kültür ve ticaret merkezleri olan kentlerini yakıp yaktılar ve yağmaladılar. Bu dönemde Anadolu'da ticaret geriledi. Türkler, Doğu ve Orta Anadolu'dan batı bölgelerine doğru göç etmek zorunda kaldılar. Moğollar, Türkiye Selçuluları Devleti'nin yıkılmasında önemli rol oynadılar. İlhanlılar, Suriye ve Filistin'i işgalden sonra Mısır'a doğru ilerlemeye başladılar. Ancak Memlükler, Ayn-ı Câlut Savaşı'nda İlhanlıları yenilgiye uğratarak Filistin ve Suriye'den çıkardılar (1260). Memlûk Sultanı Baybars, İlhanlıları ikinci kez Elbistan'da yenilgiye uğrattı (1277). Memlukler tarafından uğratıldıkları yenilgiler dışında savaş kaybetmediler. İlhanlılar, Gazan Mahmud Han (1295-1304) zamanında Müslümanlığı kabul ettiler. Bundan önce Budizm'i benimsemişlerdi ve Müslümanlar'a karşı Hıristiyanlarla ittifak kurmak istiyorlardı. İslâmiyetin yanı sıra Türk kültürünün de yaygınlaşması, devletin Türk özelli kazanmasına neden oldu. 14. yüzyılın başlarında çıkan iç karışıklıklar sonucu İlhanlılar parçalandı (1336). İlhanlı topraklarının büyük bir bölümü üzerinde, Celâyirliler Devleti kuruldu. Hulagu Han ve büyük ordusu 1243 Kösedağ savaşında Anadolu Türklerini yenilgiye uğratan Moğollar Ötüken merkezine bağlı olmak üzere, İran’a geçerek 1256 yılında başkenti Tebriz olmak üzere İlhanlı yönetimini kurdular. (İlhanlı: Hana bağlı topraklar) Başında da Hulagü Han bulunmaktaydı. 1256 yılında Alamut Kalesini ele geçirerek Batinilerin çalışmalarına son verdiler. 1258 yılında ise Bağdatı işgal ederek halifeliğe son verdiler. Halkının büyük çoğunluğunun Türk ve Farslar’dan oluşuyordu. Diğer Moğol devletleri gibi İslamiyeti kabul etmişler ve Türkleşmişlerdir. Bağdatta güçlenen Celayirliler tarafından yıkılmıştır. İlhanlıların Türk tarihindeki yeri İlhanlılar döneminde İran kapısı açık olduğu için Orta Asya’dan Anadolu’ya yoğun Türk göçleri olmuştur. Bu dönemde Anadolu gittikçe Türkleşmiştir. |
İlk Türk Devletleri
Safevi Devleti
Safeviler Devleti (1501-1722) Azerbaycanda ve İranda Safeviye Tarikatı ve Kızılbaş Azeri ve Anadolu Türklerinin kurduğu ilk Şii devletidir [1]. Ak Koyunlu Elvend Mirza'yı Şarur yakınlarında yendikden sonra Şah İsmail Safevi 1501-in temmuz ayında Tebrizde kendisini Azerbaycanın Şahı ilan etti [2]. Bundan sonra tüm İranı ele geçirerek, 1502-in mayıs ayında kendisini İran Şahı ilan eden I.İsmail sonrakı 250 yılda Orta Doğu'ya büyük etki yapacak bir Şii devletinin temelini koymuştur. Köken Şeyh Safiyüddin'in Erdebil'deki türbesi Safeviler, Sarı renk: Günümüzde Türklerin yaşadığı yerler.Safevi Devleti'ni kuran Şah İsmail'in ulu dedesi Safiyüddin İshak isimli bir Türktür. Yapıtlarında sürekli olarak Türkçe kullanmıştır. Osmanlı hükümdarları şiirlerini Farsça yazarken Şah İsmail Türkçe yazmıştır ve Türkçeye çok dikkat etmiştir. Burada büyük Sufi mürşidi Zahit Gilani'nin tarikatına giren ve şeyhin kızıyla evlenerek onun ruhani varisi olan Safiyüddin, mürşidinin ölümünden sonra Zahidiye Tarikatı'nın başına gelmiş, sonraki uygulamalarıyla Zahidiye tarikatını Safeviye Tarikatı'na dönüştürmüştür. Türk olduğuna göre tarikat şeylerinin etrafında toplananlar daha çok Azerbaycan ve Anadolu'nun Kızılbaş Türkmenleri olmuştur. Nitekim devletin İranlı vasfına ya da böyle kabul edilmesine karşın asli kurucuları, bürokrat ve askeri ileri gelenlerin neredeyse tamamı Rum (Anadolu), Azerbaycan ve Şam'ın (Suriye) Kızılbaş Türkmenleri'dir. Bu Şii-Alevi Türkmenler Azerbaycan coğrafyasında kalmış ve bölgedeki Türk şivesini benimsemişlerdir ki, bugün İran Azerbaycanı ve Azerbaycan Cumhuriyeti'ndeki Azeriler büyük ölçüde bunların devamıdır. Azerbaycan'daki Sünni Akkoyunlu Türkmen boyları ise Yavuz Sultan Selim tarafından Çaldıran Savaşından sonra Tebriz'den alınarak Erzurum, Gümüşhane, Bayburt ve Trabzon'a yerleştirilmiştir. Safiyüddin'in Tat dilini kullanmasına karşın tarikatın 15. yüzyıl mürşitleri Şeyh Cüneyt ile Şeyh Haydar ve özellikle tarikatı devlete dönüştüren Şah İsmail ile ardılı hükümdarlar günlük konuşmalarında ve eserlerinde Azeri Türkçesini kullanmışlardı. Bütün bunlar sonucunda Safevi Devleti'ni en azından kuruluşunun ilk yüz yılında İrani özelliklerinden daha çok ya da Alevi (Kızılbaş)-Türkmen devlet kimliğinde görmek pek yanlış olmayacaktır. Erdebil Şeyhliğinden Safevi Şahlığına 1447'de tarikatın başında bulunan Şeyh Cüneyt İran'da politik bir güç haline gelmek için devrimci Şii anlayışını benimseyerek tarikatını dönüştürdüğünde Ak Koyunluların elinde bulunan Doğu Anadolu'ya gelerek alevi Türkmenleri etrafına toplamaya başlamıştı.Kara Koyunlular ile mücadele halinde olan Ak Koyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ın yanına giden Cüneyt onun kız kardeşi Hadice Begim ile evlenmişti.Bu evlilik ile Uzun Hasan, Cüneyt'in Türkmenler üzerindeki nüfuzundan yararlanmayı düşünürken,Cüneyt de bu sayede amaçlarını gerçekleştirmek için serbetiyet elde etmişti.Etrafına topladığı güçle Azerbaycan'da Şirvan ülkesine saldıran Cüneyt yapılan savaşta yaşamını yitirdi.Yerine geçen oğlu Şeyh Haydar dayısı Uzun Hasan'ın kızı Halime Begim/Alemşah ile evlendi.Bu sayede Anadolu'da alevi anlayışını daha da artırdı.Osmanlı hükümdarı II.Bayezit'in gerekli önlemleri almaması da Safevilerin güçlenmesinde önemli bir rol oynadı.Anadolu'dan sürekli göçlerle güçlenen Erdebil şeyhi Haydar,Ak Koyunluların Otlukbeli yenilgisinden sonra düştüğü bunalımlı durumdan yararlanmaya çalıştı.Fakat dayısının oğlu Akkoyunlu Yakup Bey ile yaptığı bir savaşta yaşamanı kaybetti.Oğlu Şeyh İsmail,Ak Koyunluların iç savaşından yararlanarak 1500 yılında Erzincan'a geldi.Etraftaki bütün müritlerinin toplanmasını emredince Ustacalu, Şamlu,Rumlu,Dulkadir,Tekelü ve Karaman-Turgutlu Türkmenleri ile Varsaklar'dan binlercesi etrafında toplandı.1501'de Akkoyunlu Elvend Mirza'yı Nahçıvan'da yenilgiye uğratan İsmail Azerbaycan'ın tamamını ele geçirerek Tebriz'de kendini şah ilan etti.Böylece dedesinin başlattığı Şii devrimci-politik girişim İsmail tarafından başarıyla sonuçlandırılmış oldu.Artık Erdebil Safeviye Şeyhliği'nin yerini Safevi Şahlığı alıyordu. Safevilerin Yükselişi Safevi Devleti'nin kurucusu Şah İsmail'in Avrupalılarca yapılmış temsili bir resmi Kuruluş [değiştir]Anadolu'da 15.yüzyıl boyunca Osmanlı ilerlemesi devam etmiş Şii-Alevi Türkmenler de kontrol altına alınmıştı.Kuruluş döneminde heterodoks zümrelere daha müsamahakar davranan Osmanlı Devleti bu sıralarda kontrol etmekte zorlandığı göçebe Alevi Türkmen boylarını yasadışı ilan ederek baskı altına almıştı.İşte bu ortamda Erdebil Safeviye şeyhi İsmail,Azerbaycan'dan Anadolu içlerine kadar yayılmış bulunan küskün Alevi Türkmen boy ve oymaklarını ruhani otoritesiyle birleştirerek 1501'de zamanın en güçlü Sünni Türkmen federasyonu olarak bilinen Elvend Mirza liderliğindeki Ak Koyunlular'dan Tebriz'i ele geçirdi. Bölgede yeni kurdukları siyasal organizasyona meşru bir temel oluşturmak isteyen Safeviler, kendilerinin 7. Şia imamı Musa el-Kazım yoluyla Hz.Ali ve Hz.Fatma -Hz.Muhammet'in kızı- soyundan geldiklerini iddia ettiler. İsmail ayrıca şahlığını ilan ettikten sonra, otoritesini İran'da daha da güçlü kılmak için Sasani imparatorluk mirasında da hak iddia etti. Tebriz'in zaptıyla Safevi hanedanlığı başlamış oluyordu.I. İsmail 1501'de Tebriz'i başkent,kendini Azerbaycan Şahı ilan etti.Buradan İran içlerine doğru yayılmasını sürdürerek 1502'de bu kez kendini İran Şahı ilan etti.Kuruluşu takip eden ilk on yıl boyunca bir yandan devletini Osmanlı saldırılarından korumaya çalışan İsmail,öte taraftan Ak Koyunlu kalıntılarını ezerek, onların topraklarındaki yayılmasını sürdürdü.1503'te Hemedan,1504'te Şiraz ve Kirman, 1507'de Şia'nın kutsal mekanları Necef ve Kerbela, 1508'de Van,1509'da Bağdat, 1510'da Özbek Şeybani hanedanlığının kurucusu Muhammet Şeybani Han'ı hezimete uğrattığı bir savaş neticesindeHorasan ve Herat (Sistan'ın merkezi)şehirlerini zaptetti.1511'de Özbekler bu yenilgi üzerine Maveraünnehir'e çekilerek Safevilere karşı uzun yıllar sürecek saldırılarını devam ettirmişlerdir.Şah İsmail zamanında şahlık sarayında resmi dil Azeri Türkçesi idi. Bu arada 1507'de henüz deniz kuvvetine sahip olmayan Safeviler, İran (Basra) Körfezi'nin giriş noktası olan Hürmüz Adası'nı, yaklaşık yirmi yıldır Hint Okyanusu'na sızmakta olan Portekizlilere kaptırdılar. Uzun yıllardır İsmail'in faaliyetlerini yakından izleyen ve onun 1511'de Anadolu'da çıkarttığı Şah Kulu ayaklanmasıyla ne kadar etkili olabileceğini gören Osmanlı sultanı Yavuz Sultan Selim, nihayet 1514'te Safevileri ezmek maksadıyla Doğu Anadolu ve Azerbaycan üzerine yürüdü.Osmanlıların top ve tüfeklerine karşın Safevi ordusu çok daha ilkel silahlarla savaşa hazırlanmıştı.İki tarafın ordusu başlarında bizzat hükümdarları olduğu halde Tebriz'in batısında Çaldıran'da karşılaştı.Safeviler yenilgiye uğradı. Tebriz'i kolayca ele geçiren Osmanlı kuvvetleri I.Selim'in bütün ısrarlarına karşın İran platosunda Safevi ordusunu izlemeyi reddettiler.Kışın yaklaşmasıyla Tebriz terk edildi.Bu savaş yıllar sonra Şah I.Tahmasp ile Sultan I.Süleyman (Kanuni) arasında aynen kendini tekrarlayacaktı. Devlet Dini olarak Şiilik'in Tesisi İran'ın fethini tamamladıktan sonra Şah İsmail geniş Sünni ahalinin mezhebini zorla değiştirme yoluna gitti.Sünni ulema ya öldürüldü ya da sürgün edildi. İsmail, ortodoks Şii (On İki İmam Şiiliği)inancıyla uzlaşması pek olanaklı olmayan heterodoks Şii(alevi) inancına rağmen Şia'nın dinsel ileri gelenlerini ülkesine getirerek onlara sadakatleri karşılığında toprak ve paralar bahşetti.Savefi döneminden sonra ve özellikle Kaçar hanedanı döneminde Şii ulemanın rolü artmış,ulema bağımsız ya da hükümetlerle ortaklaşa rol oynamaya başlamıştır.Safeviler sufî/tasavvufî geçmişine karşın Nimetullahi tarikatı dışındaki pek çok tasavvufî sünni ve şii tarikatlarına müsaade etmediler.İran feodal bir teokrasi haline geldi fakat bu din ve devlet ayrılığı biçiminde değildi.Şah dinsel ve dünyevi yetkilerin her ikisini birden elinde tutuyordu. Safevilerle birlikte iyice büyüyen İslam dünyasındaki bu dinsel hizipleşme, bir yandan İran'ın iç bütünleşmesini ve ulusal duygularının kaynaşmasını sağlarken,öte taraftan Sünni komşularının öfkesini İran üzerine yönlendirmesine de yol açtı. Osmanlılarla süregelen savaşlar nedeniyle 1548'de Şah I.Tahmasp başkentini Tebriz'den - bir iç bölge şehri olan - Kazvin'e taşıdı. Daha sonra Şah I.Abbas (Büyük Abbas)buradan da vazgeçerek, Orta İran'da yer alan eski İsfahan şehrinin hemen yanına inşa ettiği yeni İsfahan'ı başkent yapacaktır.Bu olayla birlikte devlet de daha fazla Fars karakteri kazanmaya başladı.Sonuçta Safeviler ulusal bir İran devleti kurmayı başarmıştılar. Şah Abbas Safevi hükümdarı Şah Abbas'ın 1600'de Dominicus Custos tarafından bakır üzerine oyulmuş gravürüSafevilerin en ihtişamlı hükümdarı Şah Abbas / Şah I.Abbas( 1587-1629)Kızılbaş-Türkmen ümera nın (askeri ve sivil bürakratlar) saray entrikaları ve cinayetleri arasında hayatta kalmayı başararak babası Şah Muhammet Hüdabende'nin zorunlu olarak tahtan çekilmesi üzerine 16 yaşında İran tahtına çıktı. Hükümdar olduğunda ilk fark ettiği şey, savaş meydanlarında Osmanlılar ve Özbekler (Şeybaniler)tarafından sürekli mağlup edilen ordusunun acizliği oldu.Nitekim Osmanlılar Gürcistan ve Ermenistan'ı zaptederken, Özbekler de doğuda yedinci İmam Ali Rıza'nın bulunduğu Meşhet ve Sistan'ı ele geçirmişlerdi.İlk olarak kuzeydoğudaki topraklarının Osmanlılara ait olduğunu kabul etmek karşılığında onlardan barış istedi.Bu sırada İran'a seyahat amacıyla gelmiş Robert ve Anthony Sherley adındaki iki İngiliz gezgini, şah ordusunun Avrupa modeline benzer paralı ve iyi eğitim görmüş daimi bir orduya dönüştürülmesinde şaha yardım ettiler.Rakibi olan Osmanlı padişahları bu işi çok öncelerden beri başarmış ve ordularını sürekli modernize etmişlerdi.Abbas barutun kullanımını hararetli bir biçimde benimsedi.Yeni reformlarla birlikte ordusu, Kızılbaşlar yanında,Gürcistan, Ermenistan ve Çerkez ülkelerinden devşirilen Gulamlar, Tofenkçiler (Tüfenkçi) ve Topçiler(Topçu) gibi bölüklere ayrılmıştı. İlkin Özbeklerle savaşan I. Abbas (İranların verdiği isimle Abbas - i Bozorg = Büyük Abbas )Herat ve Meşhet'i geri aldı.Daha sonra Osmanlılara döndü. 1603'te başlayıp aralıklarla süren savaşlar sonunda 1622'de daha önce Osmanlılara bırakmak zorunda kaldığı Irak - ı Acem ( Doğu Irak ) ve Kafkas Berisi (Trans Kafkasya) ülkelerini geri aldı.Ayrıca Bağdat da ele geçirildi. Yeni kurduğu askeri birliklerini kullanarak , 1602'de Portekizlileri Bahreyn'den , 1622'de İngiliz donanmasını Hürmüz Boğazı'ndan çıkardı. Böylece Portekizlilerin Hindistan'la ticaretlerinde şah damarı değerindeki İran ( Basra ) Körfezi'ni kontrolü altına aldı.İngiliz Doğu Hindistan Şirketi ve Hollanda Doğu Hindistan Şirketi ile ticari ilişkilerini genişletti. Abbas, çoğu Ermeni ,Gürcü ve Hint kökenlilerden oluşan ve ekonomik gücüyle etkinleşen bir tüccar sınıfı yarattı. Bunları kul sistemi ile bürokrasiye enjekte eden şah, bu sayede devletin kurulup genleşmesinde oynadıkları rol ile her zaman yönetsel - askeri yetkeyi elinde tutan Kızılbaş ümeraya karşı bağımlılığını kırarak merkezi otoriteyi kurabildi. Nitekim ölümü sıralarında Safevi saray tarihçisi İskender Bey Türkmen'in verdiği bilgilere bakılırsa 93 bürokratının ( emir )21'i kul ( devşirme ) olmak üzere ,geri kalan 72 emirin yalnızca 48'i Kızılbaş Türkmen idi.Bu durum Şah Abbas'ın, oymakları ile feodal bağlarını hep canlı tutan Kızılbaş ümeranın devlet mekanizmasındaki politik gücünü ne derece kırdığını gözler önüne sermektedir. Osmanlılar ile Safeviler , 150 yıldan daha uzun bir süre Irak'ın verimli toprakları uğruna savaştılar. 1509'da Bağdat'ın Şah İsmail tarafından fethini, kısa bir süre sonra Osmanlı sultanı Kanuni Sultan Süleyman'ın fethi izledi.Daha sonra silsile halinde devam eden saldırılar akabinde Safeviler 1623'te Bağdat'ı henüz geri almışlardı ki, 1638'de tekrar Osmanlı sultanı IV. Murat 'a bırakmak zorunda kaldılar. 1639'daKasr - ı Şirin'de Osmanlılar ile Safeviler arasında sınırları belirleyen bir antlaşma imzalandı Bu antlaşmanın çizdiği sınır - her iki tarafın sınırları eskisine an çok daralmış olsa da - günümüze kadar hiç değişmeden Türkiye - İran sınırı olarak kaldı. Bu arada 1609 - 1610 yıllarında Mahâbât Kürt kabileleri Safeviler'e karşı ayaklandı.Kanlı mücadeleler sonucunda, Şah Abbas Osmanlı yönetiminden kaçıp kendisine sığınan Kalenderoğlu Celalileri ile isyanı bastırdı ; pek çok Kürt aşireti Şah Abbas'ın emriyle Horasan'a sürüldü.Bölgeye Afşar Türkmen oymakları yerleştirildi. Şah Abbas suikaste uğramak saplantısından hiçbir zaman kurtulamadı. Bu nedenle şüphe uyandıran hanedan üyelerini ya katletti ya da gözlerine mil çekmek suretiyle saf dışı bıraktı.Nitekim bu şekilde oğullarından birini idam ederken, ikisini de gözlerine mil çektirerek kör bıraktı.Bundan başka iki oğlunu da kendi ölümünden önce kaybedince,sonuç Şah Abbas için bir trajediye dönüştü.1629'da öldüğünde geride ardılı olabilecek yetenekte hiçbir oğul bırakmamıştı. Şah Abbas'ın uzun hükümdarlığı sonunda devletin sınırları bugünkü İran, Irak, Ermenistan, Azerbaycan Cumhuriyeti,Gürcistan ile Türkmenistan,Özbekistan,Afganistan ve Pakistan'ın bazı kısımlarını içine almaktaydı. Safevi Devleti'nin Kuruluşunda Rol Oynayan Oymaklar [değiştir]Safevi Devleti'nin kurulmasında ve gelişmesinde rol oynayan oymaklara bakıldığında , genelde yaygın olan teze aykırı olarak devletin kuruluşunda esas rolü Ak Koyunlu ve Kara Koyunlu Türkmenlerinin değil , orjinal ve yeni Anadolulu ( Rumlu ) ve Suriyeli ( Şamlu ) Türkmen topluluklarının oynadığı ortaya çıkmaktadır. Devletin kuruluşunda rol oynayan büyük oymaklardan ilki Rumlu olup , Sivas 'ın Koyulhisar ( Koylahisar ) ve Karahisar (Şebin - Şimdi Giresun'a bağlı )yöreleri ile Tokat ve Amasya bölgelerinindeki köylü Kızılbaşlar tarafından meydana getirilmiştir. Ustacalu oymağı ise Sivas - Amasya - Tokat bölgesinde yaşayan ve bazı oymakları Kırşehir'e kadar yayılan Ulu Yörük topluluğuna ait bir oymaktı. Adından da anlaşılacağı üzere Antalya bölgesi Türkmenlerinden oluşan Tekelü oymağı içinde Hamit-ili (Isparta - Burdur ) ve Menteşe-ili ( Muğla ) Alevi Türkmenleri de yer alıyordu. Bu üç Anadolulu oymaktan başka , devletin kuruluşunda görev alan bir diğer topluluk Suriye Türkmenlerinden oluşan Şamlu oymağıydı.Bu oymak yazın Sivas 'ın güneyindeki Uzun Yayla'da , kışın Halep - Gaziantep arasında yaşayan ve Osmanlı döneminde Halep Türkmenleri denilen oymaklardan kopmuştu. Devletin kuruluşunda önemli rol oynayan oymaklardan biri de Kahramanmaraş ve Boz Ok ( Yozgat ) bölgesini içine alan Dulkadir ( Ar. Zü'l-Kadr = Tr.Güç , kudret sahibi ) elinin bilhassa Boz Ok kesiminde yaşayan Türkmenlerden oluşan Dulkadir ( Zü'l- Kadr) oymağıydı. Bu oymak mensuplarının ayrılması ile zayıflayan Dulkadiroğulları Beyliği kolayca Osmanlılar tarafından ortadan kaldırılmıştır.Bütün bu oymaklar dışında kuruluşa katılan daha küçük topluluklar da şunlardır: Tarsus yöresi Varsakları , Orta ve Doğu Karadeniz Çepni leri , Arapgirlü , Turgudlu ( Karamanoğlu Türkmenlerinden ),Bozcalu ( Halep Türkmeni ) , Acirlü , Hınıslu ( Türkleşmiş Kürt) Çemişkezeklü ( Kürt ) . İşte bu oymakların meydana getirdiği Safevi Kızılbaş Topluluğu Anadolulu yeni bir oluşumdur ; mezhepsel ve siyasal bakımdan Ak Koyunlu ve Kara Koyunlular'dan farklı , özgün bir örgütlenmedir. Devletin kuruluş ve örgütlenmesinin esasını oluşturan bu oymaklardan başka, daha sonra Safevi siyasal örgütlenmesine katılan Ak Koyunlu ve Kara Koyunlu boyları da olmuştur.Ancak bunların çoğu Kızılbaşlığı kabul ettikleri halde önemli statüler elde edememişlerdir. Bunlardan Kaçarlar 15. yüzyıl sonlarında Boz Ok 'tan Gence' ye göç etmiş bir Ak Koyunlu boyudur. Bir diğeri, Karamanlu oymağı , Kara Koyunlu Ulusundan olup Karabağ 'da yerleşmişti. Devletin kuruluşunda rol almayıp sonradan dahil olan boylardan en önemli rol oynayanı Türkmen boyudur.Bu boy Ak Koyunlu bakıyelerinden olup , Ak Koyunluların Musullu ve Pürnek ( Purnak ) boylarına Safeviler, komple Türkmen demişlerdi. Son olarak , İran 'da yerleşmiş olan Afşarlar da kuruluştan sonra önemli sayılan statüler aldılar. Safevi Döneminde Türkmen - Fars Anlaşmazlığı Şah İsmail Safevi Devleti'ni tesis ettikten sonra, kuruluşta rol oynayan iki etnik grup arasındaki görüş ve yaşam tarzı ayrılığının ne şekilde uzlaştırılabileceği gibi büyük ve çetrefilli bir sorunla karşı karşıya kaldı: Bir yanda onu güce taşıyan askeri becerileriyle klasik İslam toplumunun ehl - i kılıçı ( Seyfiyye ) Kızılbaş - Türkmenler , öte tarafta yüzyıllardır İran'ı yöneten Arap, Türk (Gazne, Büyük Selçuklu vd. ), Moğol ve Türkmen ( Ak Koyunlu, Kara Koyunlu ) hükümdarları döneminde olduğu gibi dinsel ve bürokratik sınıfları - yani ehl - i kalemi - ( Kalemiye )dolduran İranlılar ( Farslar ). Aslında iki grup arasında sürtüşme kaçınılmazdı. Çünkü Kızılbaş Türkmenlerin göçebe olması ve bunun getirdiği toplumsal yapıları geleneksel İran sınıflı yapısı ile uzlaşabilir durumda değildi. Bu orjinal sosyo - politik yapılanma, daha önce İran'da kurulmuş olan Büyük Selçuklu Devleti'nin çöküşünde de en nemli etkenlerden biri olmuştu.Şah İsmail 1508 yılından, öldüğü 1524 yılına kadar vezirlik makamına peş peşe beş İranlı'yı atadı. Bu İranlı vezirlerden 2.si Maveraünnehir'de Kızılbaş Türkmenlerden oluşan bir ordunun komutasına getirildiği zaman, Kızılbaş asker ve emirleri zorunlu olarak onun hizmetine girmeyi bir utanç nedeni saydılar.Savaş meydanında yüzüstü bıraktıkları vezirin feci bir biçimde katledilmesine sebep oldular. 4.vezir bizzat Kızılbaşlar tarafından katledildi, 5.si ise onların isteği üzerine öldürüldü. Anlaşılacağı gibi Kızılbaşlar, Tacik dedikleri yerli İranlıların yalnızca başkentte oturup mali işlerle ilgilinmelerini istiyorlardı. Şah Abbas'ın Osmanlıları model alarak oluşturduğu kul ( devşirme ) sistemine karşı çıkıyor ve onları da Kara Oğlu diye küçümsüyorlardı. Kültür Âli Kapu Sarayı, Safevi başkenti İsfahan'da şahlık sarayı Iran.İran kültürü Safevi himayesinde gelişti. Şah İsmail'in bizzat kendisi Hatayî ya da Şah Hatayi mahlasıyla Azerice pekçok şiirler yazdı.Şah Tahmasp bir ressamdı.Şah II.Abbas ise Tanî mahlasıyla Türkçe şiirler yazan bir şair olarak da tanınmıştı. Bu dönemde kiremit imalatı, çömlekçilik, dokumacılık gibi el sanatları gelişirken , minyatürcülük , ciltçilik , dekorasyon ve hattatlıkta büyük ilerlemeler kaydedildi.16.yüzyılda halı dokumacılığı bir göçebe ve köylü sanatı olmaktan çıkarak, profesyonel tasarım ve imalata dayalı iyi işleyen bir sanayi haline dönüştü. Tebriz bu sanayinin merkezi konumundaydı.Erdebil halıları yalnızca hanedana hasredilmişti. Yanlış adlandırılmış meşhur Polonez halıları 17.yüzyılda İran'da imal edilirdi. Geleneksel formlar ve malzemeler kullanan Rıza Abbasi ( 1565 - 1635 )İran resmini , yarı çıplak kadınlar , gençlik ve aşıklar gibi yeni temalarla tanıştırdı.Onun resim ve hat tarzı Safevi döneminin pek çok sanatçılarını etkileyerek , İsfahan ekolü olarak bilinir hale geldi. 17. yüzyılda uzak kültürlerle - özellikle Avrupa ile gelişen ilişkiler İranlı sanatçılara yeni fikirler verdi. Kısa sürede üç boyutlu görünümü , perspektif ve gölgeyi , yağlı boya kullanmayı benimsediler. O kadar ki , Şah II.Abbas Muhammed Zaman adlı ressamını eğitim görmesi için Roma'ya göndermişti. İsfahan , Büyük Abbas'ın 1598'te başkentini daimi olarak oraya taşımasından sonra Safevi mimarisinin en seçkin örnekleriyle doldu. 1630'da yapımı tamamlanan imparatorluk camisi Mescid - i Şah ile Mescid - i İmamî , Lütfullah Camii ve İmparatorluk sarayı Âlî Kapu ( Osmanlı'daki Bab - ı Âli'ye nispeten )en önemli yapılardır. En meşhur İslam filozoflarından Molla Sadra ( Sadrettin eş - Şirazî ) ( 1571 - 1640 ),Şah Abbas döneminde ( 1587 - 1629) yaşadı. En önemli eseri Esfar ( Yolculuklar - Seyahatlar )'dır. Tasavuf gizemciliği , Şii ilahiyatı ile Aristo ve İşrakiyyun felsefelerini (en önemli temsilcileri İbni Sina ve Sühreverdi idi ) sentezleyen ve Hikmetü'l Müte'âliye ( Metafilozofi = Transcendent Theosophi ) denilen bir düşünüş ortaya koydu. Abbasi döneminin en önemli tarihçisi Türkmen İskender Beğ Münşi'dir. Şah Büyük Abbas dönemini anlattığı Tarih - i Âlemârâ - yi Abbasî adlı eseri, Abbas'ın ölümünden birkaç yıl sonra kaleme alınmış olup, tarihi olayların ve şahısların nüanse edilmiş derinliklerini gözler önüne seren çok değerli bir yapıttır. Safevi Devleti'nin Çöküşü Safeviler 17.yüzyılda geleneksel düşmanları Osmanlı ve Özbek Şeybaniler ile savaşını sürdürürken, iki yeni komşu ile de rekabete girişmek zorunda kaldı.Moskova Knezliği / Rus Moskofları bir önceki asırda Altınorda Hanlığı'nın devamı olan Astrahan , Kazan ,Sibir ( Küçüm )ve Nogay Hanlıklarını ortadan kaldırmış, nüfuzunu Kafkasya ve Orta Asya'ya dek yaymıştı. İranlıların Devlet - i Moğol ( Moğol Devleti ) dediği Hindistan Babür Devleti ise Kandahar ve Herat'ı alarak daha önce İran kontrolündeki Afganistan'a sızmaya başlamıştı. Bütün bunlardan başka 17.yüzyıl boyunca Doğu - Batı arasındaki ticaret güzergahı değişmiş, Avrupalıların keşifleri ve Osmanlıların deniz aşırı seferleri sonucunda İran'dan uzaklaşmıştı.Şah Abbas'ın ordusunu ücretli gulam ( devşirme ) sistemine dönüştürmesi kısa vadede işe yaradıysa da , sonraki yüzyılda eyaletler üzerindeki baskı ve ağır vergilerle birlikte ülkenin sosyo - ekonomik gücünün zayıflamasına yol açtı. Şah Abbas'tan sonraki Safevi hükümdarları - Şah II.Abbas hariç - silik karakterliydi. Nitekim II.Abbas'ın hükümdarlığının sonu olan 1666 yılı, aynı zamanda Safevi hanedanı için de sonun başlangıcına işaret eder. Vergi gelirlerindeki düşüş ve büyüyen askeri tehlikelere karşın sonraki şahlar savurgan bir yaşam tarzı benimsemişlerdi. I.Süleyman'ın 8 yıl boyunca hareminde vakit geçirdiği dönemin yazarlarınca nakledilir. Şah Sultan Hüseyin ise yaşamını içki içerek geçirmiş bir hükümdardı. Ülke sık sık,merkezden uzak sınır boylarında baskın ve yağmalara uğramaya başladı. 1698'de Kirman Eyaleti [[Beluçlar]] tarafından, 1717'de Horasan Afganlar tarafından ve Mezopotamya Arap bedevilerince istila ve yağmalara uğradı.Şah Sultan Hüseyin (1694 - 1722 )Doğu İran'daki sünni Afgan tebaasını zorla Şiileştirmeye çalıştı.Afganlar buna şiddetle tepki gösterdi. Gilzai Peştunları'nın reisi Mir Veys Han, Kandahar'ın Safevi valisi Gürcü Gürgen Han'a ( Gürcüce adı Giorgi ) karşı ayaklanma başlattı.Üzerine gelen bir Safevi ordusunu bozguna uğrattı. 1722'de Mir Veys'in oğlu Mahmud'un komuta ettiği bir Afgan ordusu doğudan İran'a girerek başkent İsfahan'ı kuşatıp yağmaladı.Daha sonra kendisini İran şahı ilan etti. Afganlar on yıldan fazla bir süre istila ettikleri İran topraklarından çıkarılamadılar.Horasan'daki Afşar Türkmenlerinin beyi ve Safevilerin en etkili komutanı Nadir Han (sonraki Nadir Şah ) nihayet 1729'da Damgan Muharebesi'nde Afganları bozguna uğrattı ve İran'dan çıkardı.Buna rağmen ertesi yıl Afganlar hâlâ İran topraklarına yağma hareketlerini sürdürüyorlardı. 1738'de Nadir Şah başta Kandahar olmak üzere tekrar Doğu İran'ı fethetti.Aynı yıl Gazne, Kabil ve Lahor'u fethetti.Delhi üzerine yürüdüyse de İran'dan gerekli desteğin gelmemesi üzerine başarılı olamadı.Şah II.Tahmasp döneminde ( 1722 - 1732 ) gerçekte erk onun elindeydi. Çocuk yaşta tahta çıkan III.Abbas'ın saltanat naipliğini yaptı. Nihayet 1736'da, zaten elinde olan iktidar erkini kullanarak kendisini İran şahı ilan etti. Böylece 1736'dan 1747'ye kadar İran'da kısa süreli Afşar hanedanı kurulmuş ve Safevi hanedanı kesintiye uğramıştı. 1747'de Nadir Şah'ın bir suikast neticesinde öldürülmesi üzerine, Safeviler tekrar İran şahlığını ele geçirdiler.Fakat bu, gelişmekte olan Zend Hanedanı'nın gerçekte iktidarı ele alarak meşruluğunu pekiştirmesini sağlamasından başka bir işe yaramadı.III.İsmail'in kısa süreli kukla rejimi, Zend hanedanının kurucusu Kerim Han'ın ülkede iktidarı ele geçirecek meşruluğu sağlaması ile 1760'ta resmen son buldu. Safevi Şahları I.İsmail ( Şah İsmail )1501 –1524 I.Tahmasp 1524–1576 II.Ismail 1576–1578 Muhammed Hüdabende 1578–1587 I.Abbas 1587–1629 Safi 1629–1642 II.Abbas 1642–1666 I.Süleyman 1666–1694 I.Hüseyin 1694–1722 II.Tahmasp 1722–1732 III.Abbas 1732–1736 II.Süleyman 1749–1750 III.İsmail 1750–1760 |
İlk Türk Devletleri
Çu halkı MÖ 1050 ile 249 tarihleri arasında varlığını sürdürmüş Ön Türkler (Prototürkler) toplulukların biri.
Çu diye de yazılır.[1] Çular Çin kaynaklarında Çular (Choular), Tik'ler'in bir bölümü olarak gösterilirler. Çular Çin'e Türkistan'dan gelmişler, M.Ö. 1116 - 247yılları arasında Çin'i yönetmişlerdir. Bunlar Çin'e yeni bir yönetim sistemi ve yeni inançlar getirmişlerdir.(Tik, Türk sözcüğünün adının Çin dilindeki eski yazılış biçimi) M.Ö. 1200 yıllarından M.Ö 247 yıllarına değin egemenlik süren Çu Devleti tarihte adı bilinen ilk Türk Devletidir. Çu Devleti'nin adı Türkoloji kitaplarında Chou, Tcheou, Cov olarak da geçer. Çu Devleti bir boylar birliği idi. Çu hanedanının yönetimi altındaki bu devlet, Kuzey Çin'de (Ordos bozkırı ile onun güneyinde uzanan Şen-si ve Kansu bölgeleri) bulunmaktaydı. Çu Devleti, Kuzey Çin'de yaklaşık olarak 800 yıl egemenlik sürmüştür. Çu (Chou) Hanedanı, uzun süre bir Çin sülâlesi sanıldı. Bu yüzden eski tarih ve Türkoloji kitaplarında, Çu Devleti'nin bir Çin devleti olduğu belirtilir. Fakat yapılan araştırmalar, Çu Sülâlesi'nin bir Çin sülâlesi olmadığını ortaya koymuştur. Çular'ın Türk ırkından bir kavim oldukları çeşitli Türkolog ve tarih bilginlerinin araştırmaları ile birçok kanıtla desteklenerek ortaya konmuştur. |
İlk Türk Devletleri
Kuzey Hun Devleti
Egemenlik Tarihi: M.S. 48-156 Kuzey Hun Devleti. Ho-Han-ye yönetimindeki Doğu Hun İmparatorluğu'nun tekrar parçalanmasında Kuzey topraklarını idare eden devlettir. Büyük Hun İmparatorluğu (Şyunglar) M.Ö. 46 yılında Çiçi han ve Ho-Han-ye kardeşler arasında Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı. Batı Hunlarını; Çiçi han, Doğu Hunlarını Ho-Han-Ye Kağan (Şenyu) yönetti. Ho-Han-Ye'nin ölümünden sonra Doğu Hunları Panhu ve yeğeni Pi'nin taht kavgasına sahne oldu. M.S. 48 yılında Doğu Hunları; Kuzey ve Güney olarak ikiye ayrılmıştır. Kuzey Hunlarını Pi, Güney Hunlarını Pan-hu yönetmiştir. Güney Hunları yani Panhu'nun yönettiği bu ülke Türk literatürüne Batı Hun İmparatorluğu olarak geçmiştir. Çin egemenliği gölgesinde yönetilen bu imparatorluk Talas'ın doğusunda Çin'e kadar olan topraklara egemendi. Kuzey Hun Devleti bugünkü Moğolistan, Baykal gölü ve çevresinde bağımsız yaşamış bir Türk devletidir. Güney Hunları Çin üstünlüğünü kabul ettiği halde; Kuzey Hunları bağımsız yaşama taraftarıydı. Çinliler Güney Hunları kışkırtarak Kuzey hunları yıprattılar. Doğudan gelen Moğol kabileleri tarafından da tamamen yıkıldı. Çin, M.S. 216 yılında da Güney Hunlarını (Batı Hun İmaparatorluğu)'nu tamamen yok etti.Batı hunları (Güney hunlar) kendilerine ait bir toprak bulamayınca dağıldılar. Baykal gölü çevresine çekildiler. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.