![]() |
Türk Edebiyat Tarihi Nedir
Beş Hececiler Şiire 1. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele yıllarında başlayan, mütareke yıllarında şöhret kazanan hececiler, anadolu'yu ve vasat insan tipini şiire soktular. Memleket sevgisi, yurt güzellikleri, kahramanlık ve yiğitlik, işledikleri başlıca konulardır Hecenin bu beş şairi millî edebiyat akımından etkilenmiş ve aruzu bırakarak şiirlerinde heceyi kullanmaya başlamışlardır. Bunda da oldukça başarılı olmuşlardır. Şiirde sade ve özentisiz olmayı tercih etmişlerdir Orhan Seyfi Orhon (1890-1972) Şiirlerinde konuşma dilini kullanmıştır Bazı şiirlerinde Halk şiiri şekillerini kullanmıştır. Daha çok şahsî temaları işleyen şair vatanî konuları da işlemiştir. Eserleri: Fırtına ve Kar, Peri Kızı ile Çoban, Gönülden Sesler, O Beyaz Bir Kuştu. Yusuf Ziya Ortaç (1896-1967) Şiire aruzla başlamış, da ha sonra heceyi kullanmıştır. günlük hayatın çeşitli görünümlerini sade bir dille işlemiştir Akbaba adlı mizah dergisini çıkarmıştır. Eserleri: Akından Akına, Aşıklar Yolu, Yanardağ, Bir Rüzgâr Esti. Faruk Nafiz Çamlıbel (1898-1973) Beş Hececilerin en genci ve en başarılısıdır. Buna rağmen aruzu da tamamen terk etmemiştir. Şiirlerinde anadolu’yu, memleket sevgisini anlatmıştır. Ferî konuları da işlemiştir.başlıca konu ve temaları, aşk, hasret, tabiat, ölüm, kahramanlık, ihtiras. lirik şiirleri vardır. Şiirleri: Han Duvarları, Çoban Çeşmesi, Dinle Neyden, Gönülden Gönüle. Tiyatro eserleri: Canavar, Akın, Özyurt, Kahraman. Enis Behiç Koryürek'in (1892-1949) Şiire aruzla başlamıştır. Heceyle yazdığı ilk şiirlerinde aşkı işlemekle beraber, daha sonra Kurtuluş Savaşı yıllarında millî duyguları ve Tarihî kahramanlıkları işlemiştir. Şiirleri: Miras, Güneşin Ölümü. Halit Fahri Ozansoy (1891-1971) “Aruza Veda” adlı şiiriyle aruzu bırakıp heceyi kullanmaya başlamıştır. Şiirlerinde konuşulan türkçeyi başarıyla kullanmıştır. Derin bir melânkoli ev karamsarlık taşıyan şiirlerinde ferdî konuları işlemiştir. Şiir, roman ve Tiyatro türünde eserleri vardır: Cenk Duyguları, Efsaneler, Baykuş, Hayalet. Kemalettin Kamu (1901-1948) .................. Dönemin Bağımsız İsimleri Mehmet Âkif Ersoy (1873-1936) Dinî, millî şiirleriyle tanınır. Bir destan şairidir (Çanakkale Şehitlerine). İslâmcılık akımının temsilcisidir. Şiirlerinde dinî lirizm dikkati çeker. Öğretici, öğüt verici, birliği ve bütünlüğü sağlayıcı şiirleri vardır. Savaş sırasında ve sonrasında kurtuluşun ve gelişmenin ancak dine sarılmakla olacağını, batının sadece ilminin alınabileceğini savunmuştur. türk şiirine gerçek realizm onunla girmiştir. O, toplum hayatını bütün yönleriyle aksettirmiştir. Hatta sokak aralarında konuşulan dili bile şiirine yansıtabilmiştir. Gözlemlerinden çokça faydalanmıştır. tasvir edici ve tahkiyeli anlatımı sayesinde şiirinde canlı tablolar çizmiştir. Aruzu türkçeye başarıyla uygulamıştır. Nazmı nesre yaklaştıranlardandır. manzum hikâye şeklinde şiirleri cardır. Bu şiirlerinde günlük hayatı, toplum hayatını başarıyla anlatmıştır. Özellikle yoksullara, sakatlara, kimsesizlere karşı acıma duygusu bu tür şiirlerinde belirgindir. Hasta, Küfe, Meyhane, Seyfi Baba, Hasır, Mahalle Kahvesi bu türün örnekleridir. Şiirlerini Safahat adlı kitabında toplamıştır. Safahat yedi kitaptan oluşur: Safahat, Hakk’ın Sesleri, Süleymaniye Kürsüsünde, Fatih Kürsüsünde, Hatıralar, Asım ve Gölgeler. Makaleleri A. Abdülkadiroğlu tarafından yayımlanmıştır. Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958) Şair ve yazar. Eski nazım biçimleriyle -az da olsa değişikliğe uğratarak- yeni konuları işlemiştir. Aruzu türkçede başarıyla uygulamıştır. Sadece Ok şiirini heceyle yazmıştır. Şiirde dile, uygun kelimelerin seçilerek yerli yerinde kullanılmasına özen göstermiştir. Parnasizmin en önemli temsilcisidir. Şiirde şekil mükemmelliğine, ahenge ve kafiyeye önem vermiştir. İşlediği başlıca konu ve temalar: aşk,i tabiat, kahramanlık, ölüm, sonsuzluk. Şiirlerinde Osmanlı hayranlığı oldukça açıktır ve İstanbul'u da şiirde en çok işleyen şairdir. O tam bir İstanbul aşığıdır. Tevfik Fikret’in “Sis” adlı, İstanbul'u tahkir ettiği şiirine karşı “Siste Söyleniş” adlı şiiriyle cevap vermiştir. Şiirleri: Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şirin Rüzgârıyla, Rubailer. Nesirleri: Eğil dağlar, Aziz İstanbul, Edebiyata Dair. 6. Cumhuriyet Dönemi türk edebiyatı Cumhuriyet dönemi türk edebiyatı, divan edebiyatının terk edilmesinden sonra teşekkül eden tanzimat, Servet-i Fünun, fecr-i ati ve Millî edebiyat adlarıyla anılan edebiyat tarzları vasıtasıyla oluşturulan zemin üzerine kurulmuştur. Cumhuriyet devri edebiyatının ilk dönem eserleri değişen siyasî, sosyal ve kültürel çerçevenin etkilerini taşır. Dildeki sadeleşme hareketi artık yerleşmiştir. Aruz bırakılarak hece kullanılmıştır. Şiirde ve düz yazıda toplumun her kesiminden gelen sanatçılar sayesinde konular oldukça genişletilmiştir. Buna bağlı olarak mekânlar da çeşitlilik kazanmıştır. anadolu’ya daha çok yer verilmiştir. roman ve hikâyelerde toplum sorunları, gözleme dayanan bir gerçeklikle anlatılmıştır. Kurtuluş Savaşı ve bu dönemdeki toplum hayatı da konu edilmiştir. Tiyatro eserlerinde de millî konular işlenmiştir. a. 1940 Yılına Kadar türk edebiyatı 1900'den sonra doğan, ilk gençlik ve olgunluk yılları Cumhuriyet’in ilk devresinde geçen ilk şairler nesli, şiire Yahya Kemal’in, Ahmet Haşim’in ve batı şairlerinin etkisiyle ve kendi yaratıcılıklarının katkısıyla yeni estetik şekiller kazandırdı. Ahmet Hamdi Tanpınar, türkçeye Paul Valery'nin şiir görüşünü uygulayarak, yoğun kapalı, derin şiirler yazdı. Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967), Tanpınar'ı hatırlatan özelliklerin yer aldığı folklor kaynaklı değişik eserler meydana getirdi. Necip Fazıl Kısakürek (1905-1983) çok yönlü kişiliğinin etkisiyle ve türkçeyi ustaca kullandığı şiir ve piyeslerinde anadolu insanının mistik eğilimlerini orijinal ve modern bir üslûpla ifade etti. Yedi Meşaleciler Sabri Esat Siyavuşgil, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, kenan Hulusi, Cevdet Kudret Solok, Muammer Lütfi, Vasfi Mahir Kocatürk Bu edebî topluluk yeni bir edebiyat, farklı bir şiir anlayışı oluşturmak için toplanmıştır. Beş Hececiler’e karşı çıkmışlardır. “Samimîlik, canlılık ve devamlı yenilik” ilkelerini benimsediler. Fransız edebiyatını örnek alacaklarını bildirdiler. Buna rağmen kendileri de Beşe Hececiler’in yolundan gitmişlerdir. türk şiirine herhangi bir yenilik getirmemişlerdir. |
Türk Edebiyat Tarihi Nedir
Dönemin sanatçıları Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967) Avrupai şiir anlayışından âşık tarzı söyleyişe yönelmiştir. Şiirlerinde iç duygu ve bununla birlikte gelişen hafif sesli bir musiki havası vardır. Şiir kitabı: Şiirler. Tiyatroları: Koçyiğit Köroğlu, Köşebaşı, Bir Pazar Günü, Satılık Ev Necip Fazıl Kısakürek (1905-1983) Şiirlerinde insanın evrendeki yerini, madde ve ruh meselelerini, insanın iç dünyasına ait çeşitli yönleri, gizli duyguları işlemiştir. Hissi ve fikri şiir oluşturan iki unsur olarak kabul eder. Sağlam bir dil ve üslûp; kuvvetli bir lirizm, başarılı bir teknik sahibidir. Ağaç ve Büyük Doğu dergilerini çıkarmıştır. Şiirleri: Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Sonsuzluk Kervanı, Çile Şiirlerim. roman ve Tiyatro türünde de eserleri vardır: Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil, Ruh Burkuntularından Hikâyeler, Hikâyelerim. Cahit Sıtkı Tarancı (1910-1956) Sade, yalın, ahenkli bir dille, konuşma diliyle şiirler yazmıştır. Şiirlerinde iç sıkıntılarını, karamsarlığı, özellikle sürekli korktuğu ölümü, ama bununla birlikte yaşama bağlılığı konu edinmiştir. Şiirleri: Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel, Ömrümde Sükût Nesirleri: Ziya’ya Mektuplar Memduh Şevket Esendal (1883-1952) Romancı ve hikâyeci. Romanlarında kendi deyimi ile “topluma ayna tutmuştur”. Hikâyelerinde gözlem gücü son derece güçlüdür. Toplum hayatındaki aksaklıklara değinmiştir. Dili temiz; anlatımı güçlüdür. Konuşma dilini kullanmıştır. Hikâyelerinde Çehov tarzının temsilcisidir. Romanları: Ayaşlı ve Kiracıları, Vassaf Bey. Hikâyeleri: Hikâyeler, Otlakçı, Hava Parası, Mendil Altında, Temiz Sevgiler. Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962) Hikâye, roman, deneme, makale, edebiyat tarihi ve şiir türlerinde eserler vermiştir. Ama en önemli özelliği şairliğidir. Şiirlerindeki temel unsurlar; his, hayal ve musikidir. En çok işlediği konu zamandır. Şuuraltı da önemlidir. Şiirlerinde sembolistlerin etkisi vardır. Sade bir dille yazdığı şiirlerde hece ölçüsünü kullanmıştır. Hikâye ve romanlarında dönemin toplum hayatını ve çelişkilerini ortaya koymuştur. Psikolojik yön de önemlidir. Dili başarıyla kullanmıştır. Şiirleri: Şiirler. deneme: Beş Şehir. roman: Huzur, mahur Beste, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Sahnenin Dışındakiler. Hikâye: Yaz Yağmuru, Abdullah Efendi’nin Rüyaları. edebiyat: 19. asır türk edebiyatı Tarihi. Abdülhak Şinasi Hisar (1888-1963) tenkitçi ve romancı. Nesirlerinde görgü, hatıra, tasvir ve kültür unsurları ağır basar. Sanatlı ve uzun cümleleri vardır. Romanları: Fehim Bey ve Biz, Çamlıca’daki Eniştemiz. Diğer eserleri: Boğaziçi Mektupları, Geçmiş Zaman Köşkleri, Boğaziçi Yalıları. b. Son Dönem türk edebiyatı garipçiler Şiirlerini 1941 yılında Garip adlı kitapta toplayan Orhan Veli Kanık ve onunla aynı tarzı paylaşan Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat, garipçiler adıyla anıldılar ve türk şiirinde yeni bir akım meydana getirdiler. Bu adı almalarında Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar” adlı şiirinin garip tepkilere sebep olasının ve garip bulunmasının etkisi olmuştur. Bu akımın amacı şiiri, öteden beri vazgeçilmez unsurlar sayılan vezin, kafiye, nazım şekli, nazım birimi; şairanelik, mecazlı söyleyiş, söz sanatı ve süs gibi unsurlardan sıyırarak, duyuların yalın ifadesi hâline getirmekti. Bu akımda hiç bir kural ve kalıba bağlanmamak prensip edinilmiştir. Sade bir dil kullanmışlardır. günlük ve sıradan konuları işlemişlerdir. Sıradan insanların problemleri, yaşama sevinci, hayattaki gariplikler şiirlerinin başlıca konularıdır. Şiirde o zamana kadar işlenmemiş konuları ele almışlardır. Orhan Veli, bu tarzda yazdığı başarılı şiirlerle kendisinden sonrakileri büyük ölçüde etkiledi. Genç yaşında Rusya'ya giden ve oradan marksist ve materyalist bir inançla dönen nazım hikmet Ran (1902-1963) türkçenin estetiğini Mayakovski tesirleri taşıyan yeni bir tarzda kullanarak ihtilâlci şiirler yazdı. 1960'lı yıllardan sonra türk edebiyatı içinde yaygınlaşan sosyalist akımının başlangıcı bu şiirler oldu. Ahmet Muhip Dıranas, şiiri tamamen estetik olarak kabul eden şairlerdendir. Aynı nesilden olan Arif Nihat Asya (1904-1976) üslûp ve ruh yönünden zenginliğini şiirlerine aksettiren orijinal bir şairdir. türk edebiyatında küçük klâsik hikâye yazma geleneğinin kurucusu ve en başarılı temsilcisi olan Ömer Seyfettin'in (1884-1920) hikâye kitapları 144 baskı yaparken kendisi en çok okunan yazar oldu. Sait Faik abasıyanık (1906-1948) ve Sabahattin Ali'nin 1935 yılından sonra yayınladıkları hikâyeler, birbirinden farklı iki yeni çığır açtı. Sait Faik, konuları İstanbul'da geçen ve şahsî izlenimlerine dayanan şiir duygusuyla Dolu hikâyeler yazdı. Materyalist bir dünya görüşüne sahip olan Sabahattin Ali, dış tasvirlere ve sade olaylara fazla önem veren hikâyeler yazdı. Bu iki yazarla birlikte 1960'lı yıllardan sonra yoğunlaşan günlük olaylar, düşünce ve beklentiler edebiyata girmeye başladı. Cahit Sıtkı Tarancı (1910-1956) aynı sadeliği, vezin ve kafiyeyi kullanarak sağladı. Tarancı mısra içindeki belirli durakları kaldırarak veya değiştirerek hece vezninde yenilik yaptı. Bu neslin dünya görüşü Andre Gide'in tesiri ile Varlık ötesi geçmiş ve gelecek tasavvurları olmaksızın anlık duyumlara dayanıyordu. Sait Faik'in eserleri de dahil olmak üzere bu grubun eserlerinde yaşama sevinci hâkimdir. Serbest şiir hızla yayılmış, Asaf Halet Çelebi, Fazıl Hüsnü dağlarca, Behçet Necatigil gibi başarılı temsilciler yetişmiştir. Asaf Halet Çelebi bazı şiirlerinde doğu mistisizmi ile tasavvufu birleştirdi. İlk şiirlerinde serbest çağrışımlara yer veren Fazıl Hüsnü dağlarca, şuur altının karanlık akımlarını ifade eden sembollerle Dolu orijinal şiirler yazdı. Behçet Necatigil, şiirlerinde büyük şehir hayatı içinde ezilmiş ve kaybolmuş insanın kırık, karanlık, dolaşık duygularını anlattı. Şiirlerinde ahengi ihmal eden Necatigil, divan şiirinde olduğu gibi, gittikçe derinleşen bir arka plânı işlemiştir. 1950 yılından itibaren türk yazar ve şairlerinin büyük bir kısmı, hayat görüşlerini "toplumsal Gerçekçilik" adıyla edebiyata uyguladılar. Bu dönemde Batıdan gelen varoluşçuluk ve Gerçeküstücülük akımları da hayata bakış tarzıyla beraber eserlerinin Kompozisyon ve üslûbunu da değiştirdi. Son kırk yıllık türk edebiyatı Batıdan gelen akımlar, sosyalist dünya görüşü, millî ve dinî yaklaşımlar ve çok partili dönemde çeşitlenen politik tercihler doğrultusunda fevkalâde çeşitlilik göstermekte, edebiyat çok kere vasıta gibi kullanılmakta ve yeni arayışlar içinde görünmektedir. Kısa zaman içinde büyük şöhret kazanan veya adını pek az duyurabilen yazar ve şairlerin Cumhuriyet terkibi paralelinde kurulmakta olan yeni edebiyat geleneklerine katkıda bulunmalarına rağmen, bunlar hakkında objektif tenkitler yapmak ve edebiyat tarihindeki yerlerini belirlemek mümkün olamamaktadır. Özellikle 1960'lı yıllardan sonra yetişen kadın yazar ve şairlerin sayılarının artmış olması, feminist akımın da diğer pek çok akım gibi türk edebiyatı içinde yer almasını sağlamıştır. 1950-1986 yılları arasında isimleri en çok duyulan ve okunan roman ve hikâyeciler şöyle sıralanabilir: Halide nusret Zorlutuna, nihal Atsız, Safiye Erol, Tarık Dursun K., Atilla İlhan, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Tarık Buğra, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Firuzan, adalet Ağaoğlu, Sevgi Soysal, Tomris Uyar, Emine Işınsu, Sevinç Çokum, Selim İleri, Cevat Şakir (Halikarnas Balıkçısı), Bekir Büyükarkın, Necati Cumalı, Haldun Taner, Mustafa Kutlu, Muhtar Tevfikoğlu, Bahaettin Özkişi, Durali Yılmaz, Rasim Özdenören, Şevket Bulut. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.