Sosyalizm-3. Enternasyonal ve Savaş Sonrası |
12-19-2009 | #1 |
Şengül Şirin
|
Sosyalizm-3. Enternasyonal ve Savaş SonrasıSosyalizm-3 Enternasyonal ve Savaş Sonrası II Enternasyonal, i Dünya Savaşı öncesinde her ülkenin sosyalist partisinin kendi hükümetini desteklemesiyle dağılmıştı Lenin devrimden sonra, 1919'da, sosyalist partileri bir araya getirmek amacıyla Moskova'da III Enternasyonal'i (Komintern) topladı Bu dönemde Avrupa'da yaşanan olaylar Rusya dışındaki ülkelerde de devrimlerin gündeme gelebileceğini gösteriyordu III Enternasyonal'e katılan ve Moskova'nın çizgisini izleyen partilerin bir bölümü, Rus Komünist Partisi' nin (Bolşevikler) ardından komünist parti adını benimsedi Genelde Rus Komünist Par-tisi'nin önderliğini kabul eden bu partiler, SSCB'yi de dünya devriminin merkezi olarak gördüler Oysa 1920'lerin ortalarına doğru Avrupa'da olaylar durulmuştu Bazı sosyalist partiler SSCB'nin çizgisine karşı çıkarak Enternasyonalden ayrıldı Sosyalistler komünistleri diktatörlükle ve demokrasi geleneğini yıkmakla suçlarken, komünistler de sosyalistleri i Dünya Savaşı'ndan bu yana kapitalizmin hizmetinde olmakla suçladılar Böylece Avrupa'da sosyalist hareket ikiye bölündü II Dünya Savaşı sırasında sosyalistler ve komünistler birbirleriyle dayanışma içine girdilerse de, savaşı izleyen dönemde bu ayrışma daha da belirginleşti Savaş sonunda Doğu Avrupa ülkelerinde SSCB denetiminde ve genellikle komünist partilerin yönetimde olduğu "halk cumhuriyetleri" kuruldu Bu ülkelerdeki partiler Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin önderliğini kabul etti Batı Avrupa ülkeleri ise NATO'nun kuruluşuyla ABD'nin etki alanına girdi Dünya üzerindeki ABD-SSCB kampiaşmasıyla birlikte sosyalist-komünist bölünmesi de kesinlik kazandı Bu arada Çin'de II Dünya Savaşı'nı izleyen iç savaş sonucunda Mao Çe-Tung önderliğinde gerçekleşen halk devrimi, dünya sosyalist hareketi bakımından bir başka dönüm noktası oldu (bak ÇİN Halk Cumhurîyetî; Mao Çe-Tung) Gerek 1917 Ekim Devrimi, gerek 1949 Çin Devrimi, ilk Marksistler'in sosyalist devrimin önce sanayileşmiş ülkelerde ortaya çıkacağı düşünceleriyle bağdaşmıyordu Ayrıca, 1950'lerden sonra batılı ülkelerin sömürgeleri olan azgelişmiş ülkelerde görülen ulusal bağımsızlık savaşlarının bazıları sosyalist eğilimli aydınlarca yönetiliyordu Bu önderlerin "sosyalizm" olarak adlandırdıkları düşünce ve uygulamalar Avrupa'da gelişen sosyalizm anlayışından oldukça farklıydı Bunların çoğu, Doğu Avrupa ülkelerinde hızlı sanayileşmeyi sağlayan, devlet denetiminde ve merkezi planlamaya dayalı ekonomik gelişmeyi örnek aldı Böylece bu ülkelerde "sosyalizm", bazen tek partili bir yönetimin uyguladığı sanayileşme politikalarına dönüştü Avrupa'da ise 1950'lerden sonra sosyalist partiler kapitalist sistem içinde çözüm arayarak, devletin ekonomiye, daha çok yön gösterici yumuşak bir planlamayla müdahale etmesi görüşünü benimsedi Bu partiler, demokratikleşmeye ağırlık vererek, zaman zaman sosyalist olmayan partilerle yönetimi paylaşan kitle örgütleri durumuna geldi Avrupa'daki komünist partiler de yavaş yavaş SSCB'nin uyguladığı siyasetten bağımsızlaştı, içinde bulundukları ülkenin koşullannda demokratik yoldan iktidara gelmeyi hedefleyerek devletleştirme ve dış politika konularında daha ılımlı bir yol izledi 1985'te SSCB'de Mihail Gorbaçov'un yönetime gelmesiyle dünya sosyalizmi farklı bir döneme girdi Siyasette demokratikleşmeyi ve açıklığı, ekonomide merkezi planlamadan piyasa ekonomisine geçişi öneren Gorbaçov, uluslararası düzeyde de Doğu Avrupa ülkeleri üzerinden SSCB denetimini kaldırdı (bak Gorbaçov, Mİhaîl) Bunu izleyen dönemde bazı Doğu Avrupa ülkelerindeki komünist parti yönetimleri iktidardan uzaklaştı Komünist partiler adlannı sosyalist ya da sosyal demokrat olarak değiştirdi Yapılan çok partili seçimlerde başka partilerle koalisyonlar kuran eski komünist partiler, kendi içlerinde de daha demokratik işleyiş mekanizmalarına yöneldi Bu gelişmeler, dünyada sosyalizm-komünizm farklılaşmasını bir ölçüde giderirken, sosyalizm üzerine yeni tartışmaları başlattı
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|