Kur'an-ı Kerim Abdestsiz Okunur Mu? |
10-10-2009 | #1 |
bukett
|
Kur'an-ı Kerim Abdestsiz Okunur Mu?Ayetlerin meali: 75-Hayır… Parça parça inmiş Kur’an ayetlerinin yerlerine kasem ederim ki (kanıt gösteririm ki), 76- -Ki hakikaten bu, eğer bilirseniz, büyük bir kasemdir/kanıt gösterisidir- 77-Muhakkak o, elbette çok şerefli bir Kur’an’dır; 78- İyice korunmuş bir kitapta, 79-Ona tertemiz temizlenmişlerden başkası dokunmaz, 80-Alemlerin Rabb’inden indirilmedir/hulul ettirilmedir Ayetlerin tahlili: Bu beş ayet tek bir kasem cümlesidir O nedenle hepsini tek bir cümle olarak ifade etmek ayetlerin sağlıklı anlaşılmasını sağlayacaktır Şimdi tek bir cümle halinde sunuyoruz: “Hayır… Parça parça inmiş Kur’an ayetlerinin yerlerine kasem ederim ki (kanıt gösteririm ki), -Ki hakikaten bu, eğer bilirseniz, büyük bir kasemdir/kanıt gösterisidir- Muhakkak o, iyice korunmuş bir kitapta olan, tertemiz temizlenmişlerden başkasının dokunmadığı, alemlerin Rabb’inden indirilme/hulul ettirilme çok şerefli bir Kur’an’dır” Şimdi de ayetleri tek tek inceleyelim: 75-Hayır… Parça parça inmiş Kur’an ayetlerinin yerlerine kasem ederim ki (kanıt gösteririm ki), 76- Ki hakikaten bu, eğer bilirseniz, büyük bir kasemdir/kanıt gösterisidir Ayette geçen Nücum/yıldızlar” sözcüğü ile ilgili geniş açıklamayı Necm suresinin tefsirinde vermiş idik Kısaca buradaki “yıldızlar” ifadesi gökteki yıldızları değil “parça parça inmiş Kur’an ayetlerini” ifade ediyor Ve Kur’an’n Allah tarafından indirildiğine, korunacağına/tahrif edilemeyeceğine yine onlar kanıt gösteriliyor Hem de bilenler için büyük bir kanıt olmak üzere 77-Muhakkak o, elbette çok şerefli bir Kur’an’dır; Kur’an’a Rabbimizin Kerim/şerefli sıfatını verdiğini görüyoruz Bunu bir çok yerde göreceğiz Ayrıca Kur’an’a Rabb’imiz tarafından Aziz, Hakim, Mübin, Mecid gibi sıfatlar da verilmiştir 78- İyice korunmuş bir kitapta, Kur’an iyice korunmuş bir kitaptadır Ki o kaybolmayacaktır, bozulmayacaktır Bu Rabbimizin Kur’an’ı tabir caizse sigorta ettiğinin açıklanışıdır Kur’an’ın korunduğunu, korunacağı başka yerlerde de açıklanmıştır Örneğin: Hıcr suresi ayet 9: “Hiç şüphe yok ki o zikri biz indirdik biz Mutlaka biz onu koruyacağız da”, ayrıca Abese suresinde 11-16 ayetler: “Hayır… Hayır… Hiç de öyle değil! O, saygın güvenilir sefirlerin ellerinde, yüceltilmiş, tertemiz temizlenmiş değerli sayfalar içinde bir düşündürücüdür; dileyen onu düşünüp öğüt alır” Ayetteki, “Kitab” sözcüğüne sıfat olan “ Meknun” sözcüğü Kur’an’da dört yerde yer alır Birisi konumuz olan ayettir Diğerleri de, yine birisi Vakıa suresinin 23 ayeti, Tur suresinin 24 ve Saffat suresinin 49 ayetidir Tur ile Vakıa suresindeki “meknun” sözcüğü “ inci” sözcüğüne ile sıfat tamlaması yapılmış “aklanan, korunan inci” denilmiştir Saffat suresinde ise ahirette müminlere verilecek eşlere sıfat olmuştur: “sanki onlar korunmuş yumurta/yumurta akı gibidirler” denilmiştir Bu ayetteki korunmuşluk Kur’an’ın Levh-ı Mahfuz’da saklanışı değildir Dünyada koruma altına alınışıdır Kur’an’ın korunması çelik kasalara saklanması, toprak altına gömülmesi suretiyle değildir Bunun şeklini maddeler halinde veriyoruz: Birincisi: Kur’an diğer kitaplardan farklıdır; Kur’an lafız, nazım ve içeriği itibariyle mu’cizedir (Müddessir suresinde açıklanan 19 kodlamasını hatırlayınız) Kesinlikle sentez ve müdahale kabul etmez O nedenle beşeri her türlü; eksiltme, artırma ve değiştirme gibi tüm müdahaleler avam tabiriyle sırıtırıverir Hemen kendini gösteriverir Onun mucize bir kitap oluşu şehri koruyan bir sur, bir kale mesabesinde olup onu her türlü beşeri müdaheleden korumaktadır İslam ve Kur’an’ın bir numaralı hasımlarından ingiliz müşteşrik/oryantalist Sir William Miur Kur’an ile ilgili uzun uzun araştırmalar yapmış, Kur’an’a herhangi bir leke sürememiş, bilim adamı sıfatının verdiği sorumluluk neticesinde, “On iki asır metninin bütün satvetini bu kadar muhafaza edebilen başka bir kitap yoktur” demek zorunda kalmıştır İkincisi: Kur’an miladi altıyüzon yılında indi Bu çağ, diğer semavi kitapların indiği çağdan farklı bir çağdır Kur’an’ın indiği çağ İran, Roma, Yunan, Çin, Hint, Mısır medeniyetlerinin zirvede olduğu bir çağdır Ve bu çağda Kur’an’ı sahiplenenler Musa ve İsa As’lar dönemindeki gibi, mağdur, mazlum, zavallı, garip bir azınlık değildirler Dünya’nın kaderine hükmeden kitlelerdir Üçüncüsü: Kur’an dünyanın-insanlığın en yeni Din kitabıdır İndiği çağ insanlığın, tarihin aydınlık bir dönemidir Peygamberi de tarihi kayıtlara doğru dürüst olarak geçmiş tek peygamberdir Varlığında, yaşamında, kişiliğinde hiç tereddüt yoktur ve karanlık nokta yoktur (Zerdüşt, Musa ve İsa’nın varlığını, yaşamını çoğu tarihçiler kabul etmezler) Dördüncüsü: Kur’an indikten sonra tüm dünyada Kur’an eksenli öğretim ve eğitim başladı Hala devam ediyor ve edecek Beşincisi: Eski semavi kitaplar bir yada birkaç nüshadan ibaret ve bir mabette ruhanilerin tekelinde iken Kur’an bir zümrenin, bir kurumun tekelinde ve birkaç nüshadan ibaret değildir Her Müslümanın evinde işyerinde, mabetlerde, kütüphanelerde, kitabevlerinde milyarlarca nüshadır Ve her Müslüman okumak, anlamak, incelemek ve de anlatmakla görevlidir Altıncısı: Diğer dinlerde dînî eğitim (Din kitapları okumak), ruhânilerin tekelindedir Kur’an’ı ise köylü kentli herkes okur, araştırır Kur’an’a yanaşmak için özel bir kimlik ( makam mevki, akademik unvan ) kesinlikle lâzım değildir Yedincisi: Eski semavi kitapların nüshalarının çoğaltılması tekniği ve metodu ile Kur’an çağının teksir metotları imkanları farklıdır Eski metotlar tahrife elverişli iken Kur’an çağının metotları buna elverişli değildir Sekizincisi: Kur’an’ın lafızlarındaki senfonik özellik nedeniyle milyonlarca insan zevkle, aşkla, büyük bir hazla Kur’an’ı ezberine almıştır Her dönemde daima, Kur’an’ın tüm nüshaları kaybolsa, ezberinden Kur’an’ı yeniden mushaflaştıracak on binlerce hâfız mevcut olmuştur Tevrat’ı ezberlemiş bir haham, İncil’i ezberlemiş bir papaz ise bilinmez Bırakın sıradan insanları Dokuzuncusu: Cenabı Hakk erken dönemlerde Kur’an metinlerinin toplanıp kitaplaşması hususunda zamanın Müslümanlarını harekete geçirip Kur’an’ın mushaf/kitap şeklini almasını sağlamıştır 79-Ona tertemiz temizlenmişlerden başkası dokunmaz, Bu ayet cümle olarak 77 ayetteki “Kur’an” sözcüğünün sıfatıdır 78 ayetteki “ kitap” sözcüğünün sıfatı değildir “Ona” zamiri 77 ayetteki “Kur’an” sözcüğüne râcidir, 78 ayetteki “kitab” sözcüğüne değil “Tertemiz temizlenmişler” sözcüğü ile şirk, fitne, fesat ve cehalet (cahili yobazlık, atalar kültü) gibi manevi kirlerden kendini arındırmışlar kastedilmiştir Ki Kur’an’dan yararlanacak kimseler Bakara suresinde (1-5 ayetler) “ muttakiler” olarak açıklanmıştır 80-Alemlerin Rabb’inden indirilmedir/hulul ettirilmedir 80 ayette Kur’an’ın Allah tarafından indirildiği/hulul ettirildiği vurgulanmaktadır Yani Kur’an Allah tarafından bağışlanmaktadır Bunda peygamberin herhangi bir rolü yoktur Kur’an’ın Allah tarafından indirilmiş olduğu Peygamberin ise onu sadece tebliğci olduğu bir çok ayette vurgulanır Bu noktaya çok yakın benzerliği olması nedeniyle aşağıdaki pasajlara yer vermekte yarar var: Hakka suresi âyet 40-47: “Şüphesiz o saygın bir elçi sözüdür Ve o şair sözü değildir! Siz pek az inanıyorsunuz Bir kahin sözü de değildir Siz pek az düşünüyorsunuz O, Alemlerin Rabb’inden indirilmedir Eğer bazı sözleri bizim sözlerimiz olarak ortaya sürseydi, Andolsun ondan sağ elini koparırdık Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik Sizin hiç biriniz ona siper de olamazdınız” Tekvir suresi ayet 19-25: “19- kuşkusuz bu, değerli bir elçi sözüdür; 20- güçlü, Arş’ın Sahibi’nin yanında çok itibarlı, 21- itaat edilir, güvenilir 22- Arkadaşınızı cin çarpmış değildir 23- Andolsun o, O’nu açık ufukta gördü 24- O gayb hakkında cimri de değildir 25- Bu, kovulmuş şeytanın sözü değildir” denilmişti Bunlardan başka Kur’an’ın Allah tarafından vahyedildiğini, indirildiğini/hulul ettirtildiğini açıklayan onlarca ayet mevcuttur Görülüyor ki piyasadaki meal ve tefsirlerde Vakıa suresinin bu pasajı özellikle de 79 ayet ile ilgili hem meal ve tefsir hatalı yapılmıştır Bu hatalardan yola çıkarak, Kur’an’a temizlenmemişlerin (abdestsizlerin, cünüplerin, hayızlı kadınların) el süremeyeceği yani ellerine alıp okuyamayacakları fetvaları hükme bağlanmıştır Bu fetvalar gereği olarak Müslümanlar dinlerinin kitabından uzaklaşmışlardır Müslümanların bir cep kitabı, başucu kitabı olarak değerlendirmeleri gereken, her türlü koşullar altında yararlanmaları gereken Kur’an maalesef bir mistik ayin malzemesi durumuna getirilmiştir Özel zamanlarda belli koşullarda belirli kişilerce okunur hale gelmiştir Kur’an’ı, dinlerinin kitabı sayanların yüzde doksandokuzu kitaplarının içinde ne yazdığını bilmez olmuşlardır Bunların bedeli ise bu gün çok ağır ödenmektedir Bu kadar çok önemi haiz olması nedeniyle 79 ayet ile ilgili hem teknik yönünden hem de Kur’an ile açıklanması açısından biraz detaya girmek zorunluluğunu görüyoruz Şöyle ki: -79 ayet müstekıl bir cümle değildir 77 ayetteki “Kur’an” sözcüğünün sıfatıdır -Cümle emir ve yasak ifade eden “İnşa Cümlesi” değil bilgi veren “Haber Cümlesi’dir - Ayetteki “layemessühü” olumsuz fiiline “el süremez, dokunamaz” şeklinde bileşik fiil manası vermek yanlıştır (“süremez”in aslı “sürebilmez”; “dokunamaz”ın aslı da “dokunabilmez”dir) “Nefy-i istikbal” kalıbının böyle bir anlamı olmaz Doğru anlam “dokunmaz, el sürmez” şeklinde olmalıdır Piyasadaki meallerdeki “dokunamaz, el süremez” ifadeleri yanlıştır -“ Mutahherun” ile “abdest almışlar”, “dokunmak” ile de “el ile dokunma, ele alma” kastedilmemiştir Bu ayetin iki sözcüğü üzerinde iyice durulması gerekir Birincisi; “La yemessühü’ ikincisi de “ Mutahherun” sözcüğüdür Birinci sözcük: Mess; layemessühü: Mess” sözcüğünün lügat anlamı, “değmek, dokunmak ve yapışmak” demektir Bu sözcük istiare yoluyla “ delilik” anlamında (Bakara 275; Kamer 4 ve “cinsel ilişki” anlamında (Bakara 236, 237; Ahzab 49; Al-i Imran 47, Meryem 20, Mücadele 3,4) da kullanılmıştır Kur’an’da “Mess” ve türevlerinin kullanımına bakacak olursak el ile dokunma olarak değil soyut olarak yapışmak, ilişki kurmak, kuşatmak anlamlarıyla kullanıldığını görürüz Bu sözcüğün farklı türevleriyle geçtiği bir çok ayet vardır Biz bunların bazılarını burada mealden gösterelim diğerlerinin de yerlerini belirtiyoruz ki dileyen tetkik etsin Örnek olarak sunduğumuz aşağıdaki Mealler Merhum Elmalı’lı Hamdi Yazır’a aittir Herkesin müracaatı kolay olabileceği ve merhumun tefsir ve meali muteber addedildiği kanaatiyle oradan sunuyoruz Ali ımran suresi ayet 140 “140 - Eğer size (Uhud savaşında) bir yara değmişse, (Bedir harbinde) o topluma da benzeri bir yara dokunmuştu O günler ki, biz onları insanlar arasında döndürür dururuz (Bu da) Allah`ın sizden iman edenleri ayırt etmesi ve sizden şahitler edinmesi içindir Allah zalimleri sevmez” Araf suresi ayet 95: “95 - Sonra kötülüğü değiştirip yerine iyilik (bolluk) getirdik, nihayet çoğaldılar ve: "Atalarımıza da böyle darlık ve sevinç dokunmuştu" dediler ve hemen onları, hiç farkında olmadıkları bir sırada ansızın yakaladık” Yunus suresi ayet 12: “12 - İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman, gerek yan yatarken, gerek otururken, gerek dikilirken bize dua eder Kendisinden sıkıntısını gideriverdik mi sanki kendisine dokunan o sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi aldırmadan geçer gider İşte o aşırı gidenlere yaptıkları şeyler böyle güzel gelir” Bakara suresi ayet 214: “214 - Yoksa siz, kendinizden önce gelip geçenlerin hali (uğradıkları sıkıntılar) başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluklar, öyle sıkıntılar dokundu ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber ve beraberinde iman edenler: "Allah`ın yardımı ne zaman?" derlerdi Bak işte! Gerçekten Allah`ın yardımı yakındır” Yusuf suresi ayet 88: “88 - Sonra (Mısır`a gidip) onun huzuruna girince, dediler ki: "Ey şanlı vezir! Biz ve çoluk çocuğumuz sıkıntı içindeyiz Pek az bir sermaye ile geldik Sen bize yine ölçek (zahire) ver, ayrıca sadaka da ihsan eyle Çünkü Allah sadaka verenleri muhakkak mükafatlandırır" ” Hıcr suresi ayet 54 “54 - İbrahim dedi ki: "Bana ihtiyarlık gelmişken, beni mi müjdeliyorsunuz, neye dayanarak beni müjdeliyorsunuz?” İsra suresi ayet 83: “83 - Biz insana nimet verdiğimiz zaman, Allah`ı anmaktan yüz çevirip uzaklaşır Ona fenalık dokununca da ümitsizliğe kapılır” Meariç suresi ayet 20, 21: “20 - Kendisine kötülük dokundu mu sızlanır 21 - Kendisine hayır dokundu mu cimrilik eder” Ali ımran suresi ayet 120: “120 - Size bir iyilik dokunsa fenalarına gider, başınıza bir kötülük gelse onunla sevinirler Eğer sabreder ve Allah`dan gereğince korkarsanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez; çünkü Allah onları kendi amelleriyle kuşatmıştır” Hud suresi ayet 113: “113 - Ve zulüm yapanlara yakınlık göstermeyin ki, size de ateş dokunmasın Allah`dan başka yardımcılarınız da yoktur Sonra yardım da göremezsiniz” Enam suresi ayet 17: “17 - Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine kendisinden başka açacak yoktur Ve eğer sana bir hayır dokundursa, kuşkusuz O, herşeyi yapabilendir” Yasin suresi ayet 18: “18 - Onlar dediler ki: "Herhalde biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun ki, sizi hiç tınmadan taşlarız ve mutlaka bizden size pek acıklı bir azab dokunur"” Enam suresi ayet 49: “49 - Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, yapmakta oldukları fenalıklar yüzünden onlara azap dokunacaktır” Diğerleri: Rum 33; Zümer 8, 49; Hud 10, 47, 64; Fussılet 49-51; Yunus 21; Enbiya 46; Enfal 68; Nahl 53; İsra 68; Nur 14, 35: Araf 188; Enbiya 83; Sad 41; Yunus 12, 107; Araf 73, 201; Bakara 80; Al-i Imran 24, 174; Şuara 156; Meryem 45; Maide 73; Fatır 35; Hıcr 48; Zümer 61 Ayetlerde altı çizili sözcüklere dikkat edersek bunların anlamlarının “el dokunması” olarak ifadesi imkansızdır
__________________
G€rç€k ßana bîr adım daha yaklş gafl€t ßnd€n ßîr adm daha g€rî at ama uzak dr ßnd€n d€ssas |
|