Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
cehil, ebu, firavunu, ümmetin

Ümmetin Firavunu Ebu Cehil

Eski 08-30-2009   #1
GöKKuŞaĞı

Ümmetin Firavunu Ebu Cehil






Kutlu hicretin ardından Medineliler Efendimizle (Sallallahü aleyhi ve sellem) tanışmayı arzularlar Büyük ekseri ilk görüşlerinde Müslüman olur Ne mucize isterler ne de bir soru sorarlar Büyük bir teslimiyetle “Amenna” derler, “bu güzel yüzün sahibi yalancı olamaz!”
Halbuki Kureyşliler Allahın habibini yakından tanır Onun “emin” olduğunu, cömertliğini, asaletini, konukseverliğini iyi bilir, bedduasından da korkarlar
Peki nedir bu kin, bu inat? Hani düşmanlığın da bir hududu var
Server-i kâinatla uğraşanların arasında Ebu Leheb, Ukbe bin Muayt, Velid bin Mugire, Ümeyye bin Halef başa oynarlar Ama biri daha da öndedir “Amr bin Hişâm el-Muğira!”
Cehalete dönüşte o kadar ısrarcıdır ki Ebu Cehil adıyla anılır bir süre sonra

ÇOK İYİ BİLİRLER AMA
Fahr-i alemin Kâbe’nin yanında oturduğu günlerden birinde Cebrâil aleyhisselâm gelir Müşriklerin azılılarından Âs bin Vâil’in ayağına, Esved bin Muttalib’in gözüne, Hâris’in karnına, Esved bin Yagves’in başına, Velîd’in bacağına birer işaret koyar
Bunlardan Âs bin Vâil’in tabanına diken batar Ayağı deve boynu gibi şişer ve can verir kıvrana kıvrana
Esved bin Muttalib bir ağaç altında otururken gözleri kararır Başını çarpar dallara
Hâris bin Kays ise tuzlu balık yemiştir Öyle bir hararet basar ki nasıl anlatıla İçer, içer, içer Ta ki çatlayasıya kadar
Esved bin Abdi Yagves Bad-ı semûm denilen mevkie gitmiştir, bir bakar eli yüzü kapkara Telaşla evine döner ama çoluk çocuğu tanımaz, içeri almazlar Kederden kahrolur, beynini paralar evinin kapısına vura vura
Velîd bin Mugîre ise bir okçu dükkanının önünden geçmektedir, baldırına bir demir parçası saplanır Kanı durduramazlar göz göre göre sararıp solar
Bunların beşi de düçar oldukları felaketin sebebini bilir “Muhammed’in Allah’ı beni öldürecek” diye haykırırlar

KÖPEKLERİNDEN BİRİNİ
Tebliğ vazifesi verilmeden evvel Efendimizin kızları Ümmü Gülsüm ve Rukayye (Radıyallahu anhüma) Ebu Leheb’in oğlu Uteybe ve Utbe ile nişanlıdırlar
Server-i alem tebliğe başlayınca Ebu Leheb’in karısı Ümmü Cemil oğullarını kenara çeker “Muhammed’in kızlarını boşayacaksınız” diye yırtınır ciyak ciyak, “boşayın ki kimsenin yüzüne bakamasınlar!”
Uteybe boşamakla kalmaz, Efendimize “seni de getirdiğin dini de tanımıyorum” der, iter kakar elbisesini yırtar
Habibullah çok kırılır “Dilerim Allahü teala köpeklerinden birini üzerine salar” buyururlar
Ebu Leheb bunu işitince kül kesilir, oğlunun akıbetini beklemeye başlar
O günlerde içinde Uteybe’nin de bulunduğu bir kervan Şam’a doğru yola çıkar Zerka denilen mevkide mola vermişlerdir ki bir aslan etraflarında dolanmaya başlar Uteybe başına gelecekleri hisseder “bu aslan beni parçalayacak” der “Muhammed’in söyledikleri çıkacak!”
Aslan bir ara uzaklaşır Arkadaşları Uteybe’yi aralarına alırlar “Korkma” derler “burada bu kadar silahlı varken yaklaşamaz Sen yüzünü bezle sar yat, tanıyacak değil ya!”
Gecenin ilerleyen saatlerinde aslan geri döner koklaya koklaya Uteybe’yi bulur ve dişlerini kafasına geçirip cehennem yollar
Ebu Leheb buna hiç şaşmaz “Ben söylemiştim” der, o kadar!

NEDEN EŞİT OLACAKLAR?
Kureyşliler zamanında Hazret-i İbrahim ve Hazret-i İsmail’in tebliğ ettiği Hanif dinine mensupturlar Sonra tevhid akidesinden uzaklaşır ve Kabeyi muazzamayı putlarla doldururlar
Lat’a, Menat’a gerçekten inanırlar mı bilmiyoruz ama bu işten para kazanırlar Kabe ziyareti için Arabistan’ın dört bir yanından gelen insanları ağırlar, kârlı ticaretler yaparlar İçlerinden bazıları Karun gibi zenginleşir ve biteviye kendilerine yontan bir düzen kurarlar
Sözleri kanundur, asar, keser, el koyar, kimseye hesap verme ihtiyacı duymazlar Dediklerin yaptırmaya alışmıştırlar Kibirli, kindar, kıskançtırlar
“Özel” olduklarına inanır, avam ile bir arada bulunmazlar Köleleri kimsesizleri hayvanlarla bir tutarlar
Halbuki Fahr-i alem “tarağın dişleri gibi eşit” bir cemiyetten bahsetmektedir Efendiler bundan hiiiç hoşlanmaz Bildirilen azaplara rağmen şirkte ısrar eder, konumlarını kaybetmeye yanaşmazlar

ONLARDAN DA BİZDEN DE
Ebu Cehil’in başka sebepleri de (!) vardır ayrıca
“Biz (Mahzumoğulları)” der, “ yıllardır Abd-i Menaf oğullarıyla çekiştik durduk Onlardan yemek yedirenler, bağış yapanlar çıktı Bizden de
Onlardan şairler, silahşörler, kahramanlar çıktı Bizden de
Onlardan arabuluculuk yapanlar diyet yüklenenler çıktı Bizden de
Kabe’nin hicabe (açma kapama koruma) hizmetine talip oldular, “olur” dedik, liva (sancaktarlık) hizmetini aldılar “peki” dedik Nedve hizmetini, sikaye (su dağıtma) hizmetini (ki bunlar büyük nüfuz ve itibar sağlar) nöbetleşe götürdük yıllarca
Onlarla kulak kulağa giden iki yarış atı durumuna gelmiştik ki bizden “Resul çıktı” dediler!
İşte bunun dengini bulamazdık Ya kabul etmeliydik, ya inkar!

BİLE BİLE İNADINA
Müşrikler halk arasında Muhammed kâhindir, mecnundur, şairdir, sahirdir deseler de bir araya gelince sus pus olurlar
Nitekim Velîd bin Mugîre (Ebu Cehîl’in amcası, Halid bin Velid’in babası olur) “Hayır” der, “onun okudukları kâhin fısıltısı olamaz Biz, kâhinleri biliriz Sürekli yalan söylerler Ama Muhammed yalan konuşmaz asla O mecnun da değildir Deliliğin ne olduğunu biliriz, onun şuurlu olduğu meydanda O şair de değildir Biz şiirin her çeşidini biliriz Onun okudukları çok başka! Sihirbaz da değil, düğümlerle, kemiklerle uğraşmıyor zira
Velîd bin Muğîre, Kur’an’ı kerime olan hayranlığını da saklamaz Ebu Cehil bakar en güçlü müttefikini kaybedecek onun damarına basar Önüne üç beş dinar koyar ve “Vah sana” der, “onlara yanaştığına göre fakir düşmüş olmalısın? Velid için para toplayalım, haydi arkadaşlar!”
Bir gece, Kâbe civarındadırlar İçlerinden biri samimiyetle sorar “Ya Amr, Muhammed yalan söylüyor olabilir mi acaba?
- Asla! Biz çocukluk yıllarımızda da Muhammed-ül Emin derdik ona
- Peki seni iman etmekten alıkoyan ne?
- Müslüman olursam kadınların arkamdan kıkırdamasından korkuyorum “Koca Amr, Abdulmuttalib’ in yetimine tabi oldu” derler ki dayanamam

ULULAR ÖNDERLER DURURKEN
Ebu Cehil birçok mucizeye şahit olur Bir keresinde Allah’ın Resulüne “elimdekini bil iman edeceğim” der Avucundaki taşlar dile gelir: “Eşhedü en la ilahe illallah
Ayın ikiye bölünmesini de gözüyle görür ama “göz boyadın” der utanmadan Halbuki yoldan gelen kervancılar da hadiseye şahit olmuşturlar!
Müşrik önderleri neyin hak neyin batıl olduğunun farkındadırlar Halkı âyet-i kerîmeleri dinlemekten men eder ama kendileri geceleri gizlice efendimizin evine yaklaşır bir köşeye saklanırlar Resul-ü zişan Kuran-ı kerim tilavetine başlayınca kulaklarını dört açarlar Ortalık aydınlanınca, birbirlerini görür, ayıplar, “bir daha böyle yapmayalım” der, dağılırlar Laf! Ertesi gece yine oradadırlar
Gel gelelim bu kutlu kaynaktan yudumlamaz, bilerek isteyerek Allahü teâlâya meydan okurlar
Eğer Kur’an inecek idiyse neden yaşlı zengin birine inmemiştir? (Haşa) Nitekim Velid bin Mugire “Ben Kureyş’in önderi değil miyim” der, “hadi Kur’an bana gelmedi, bari Ümeyye bin Halef’e gelecek olsa

ZALİMİN ZULMÜ VARSA
Aslında görmüş geçirmiş insanlardır, varlıklıdırlar, aristokrattırlar Buna rağmen küçülür, basitleşmeye başlarlar Koca koca adamlar (ve kadınlar) Fahr-i âlemin kapısı önüne pislik dökecek, diken serpecek kadar çocuklaşırlar
Namaz kılarken üzerine deve işkembesi atar, kahkahadan kırılırlar
İki cihan Serveri İslâm’ı tebliğ ederken, peşi sıra dolanıp sırnaşır, sulu sulu konuşurlar
Eziyet gün be gün artar Hele kendi kölelerinin, çocuklarının iman ettiğini öğrenince çileden çıkarlar
Habeşli Bilal’in (Radıyallahu anh) yaşadıklarını hepimiz biliyoruz Ebu Cehil, kölesi Zinnire’yi döve döve kör eder sonra Sümeyye validemizi ise kollarından bacaklarından develere bağlar Hayvanları aksi yönlere sürüp eklemlerini ayırır O kadar kin yüklüdür ki annesi yaşındaki kadını mızraklamaktan utanmaz
Müslüman olan kardeşi Seleme’ye de söver, sayar, günlerce aç, susuz koyar
Bir keresinde İraş adlı bir yabancıdan deve satın almıştır Ancak bedelini ödemez “sonra gel” deyip üstüne yatar Zavallı adam Kureyşlilerden aracı olmalarını ister ama onula nizalaşmaya kimse yanaşmaz Birileri “git Muhammedi bul” diye akıl verirler, “ondan çekinir ve korkar!”
Allahın Habibi garip yolcuyu kırmaz, Ebu Cehil’in kapısını çalar Tek cümle ile “şu adamın hakkını ver!” buyururlar
O zalim gaspçı mum gibi erir, paşa paşa gider, devenin bedelini getirir önlerine koyar

KOMİK TEKLİFLER
Müşrik önderleri zaman zaman Ebu Talib’e gelir, gülünç tekliflerde bulunurlar: “Söyle Muhammed’e mal, para ne isterse verelim, en güzel kızlarla evlendirelim Başımıza idareci yapalım hatta Yeter ki vazgeçsin bu sevdadan
Resulü zişanın cevabı muhteşemdir: “Sağ elime güneşi, sol elime ayı verseler de vazgeçmem Ya Allahü teâlânın dînini cihana yayarım, ya da canımı feda ederim onun yoluna!”
Ve gülünç ötesi bir teklif daha: “Ya Ebu Talip sen bize yeğenini ver Biz de yakışıklı becerikli bir genç verelim sana!”
Ebu Talip “bu da laf mı yani” der, “ben biricik yeğenimi vereyim öldürün, sonra besletmek için çocuğunuzu yollayın bana!”
Ebu Cehil hem hakkı bilmekte öndedir, hem de inkârda Bir keresinde secdeye kapandığında Efendimizin başını ezmeye kalkar İrice bir taşı kaldırır ve adeta donar Sorarlar n’oldu? “Anlatsam inanmazsınız” der “yanında benzerini görmediğim bir canavar vardı, parçalayacaktı az daha!”
Derken evinin girişine derin bir kuyu kazdırır Aklı sıra efendimizi davet edecek içine yuvarlayacaktır Olacak bu ya çukura kendi düşer yanlışlıkla Halat atarlar, merdiven uzatırlar nafile, onu bu girdaptan kimse çıkaramaz Bakar olmayacak “Muhammedi çağırın” der “beni o kurtarır ancak!”
Resul-i Ekrem gelir ellerini uzatırlar (halbuki hayli derindir), çekip alırlar yukarıya

Boynumu omzuma yakın kes
Ebu cehil “bilinçli” kafirdir Hazret-i Hamza yayla vurup da başını yardığında, adamları kılıçlarına sarılırlar Onlara “hayır durun” der, “ben bunu hakkettim, siz durun kenarda!”
Korkusu Hazret-i Hamza’nın Müslüman olmasıdır, batıl davası için şahsi meseleleri erteleyebilir, geri adım atabilir icabında
Mekke’de müminlerin sayısı artınca onları sürüp çıkartır ve tecrit ettirir insafsızca Nitekim Darünnedve toplantılarından birinde yandaşlarını ayaklandırır ve Efendimizi katletme kararı çıkar Suikast için her kabileden bir müşrik ister, kan davasını önleyecektir aklı sıra
Kureyşliler kervancılıkla geçindikleri için yolları üzerindeki kabilelerle takışmamaya çalışırlar Mesela sırf Gıfarlı olduğu için Ebu Zer Hazretlerini sineye çeker, söylediklerini yutarlar
Halbuki şimdi Medineli Müslümanların tehdidi altındadırlar Hicret edenlerin mallarına el koyduklarına göre, onlara da yol kesmek gibi bir hak doğar
Ebu Cehil güya Şam kervanını korumak için ordu toplamıştır Yolda kervanın sağ salim Mekke’ye ulaştığı duyulur ama o dönmeye yanaşmaz Israrla “Medine’yi basalım” der, yan çizenleri korkaklıkla suçlar
Öyle ya Medineliler çok çok 300 kişi çıkarabilirler karşılarına, üstelik onlar çiftçidirler dövüşmeyi bilmezler, talimsiz, donanımsızdırlar Zaferinden emindir, ziller defler, rakkaseler, muganniyeler Mola yerlerinde develer kestirir, şölen yaparlar Dura kalka Bedr Kuyularına varırlar

UMMADIK TAŞ
Abdurrahman bin Avf anlatır: Bedr savaşındayız, çocuğun biri geldi “amca Ebu Cehil’i tanır mısın?”
- Senin onunla ne işin var?
- Efendimize pek ezâ vermiş, ahdettim yapışacağım yakasına
O ara Ebu Cehil’i gördüm devesi üzerindeydi yanında seçme muhafızlar İşte dedim aradığınız orada Hızla fırladılar o kadar ufak tefektiler ki develerin altlarından geçebiliyorlardı pekala Biri şehid oldu ama Ebu Cehil’i yere düşürmeyi başardılar
Hasılı Afra Hatunun iki oğulcuğu Muaz ve Muavviz o şedit kafiri alaşağı eder kana boyarlar Düşünebiliyor musunuz ilk defa kılıç tutan, ilk defa cenk meydanına çıkan adsız sansız iki Müslüman
Bu çok ağrına gider, daha da acısı yaralılar arasında yatarken rüzgâra karşı yürümekte zorlanan zayıf bir sahabi (Abdullah ibni Mesud) onu tanır, göğsüne basar
Hani bunu yapan bir Ömer olsa gam yemez, Ali olsa, Hamza olsa yine tamam
Ölürken bile düşmanlığı bırakmaz Kim kazandı diye sorar?
- Zafer İslam’ındır Yeis ve keder içinde gideceksin, veyl sana
Son talebine bakın: “Boynumu omzuma yakın kes, kafam küçük görünür yoksa!”


İrfan Özfatura

__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK





GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali
GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.