Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
israilfilistin, kökleri, sorununun

İsrail-Filistin Sorununun Kökleri

Eski 10-14-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İsrail-Filistin Sorununun Kökleri




İsrail-Filistin sorununun kökleri

İsrail ve Filistinliler arasındaki mücadele dünyada en uzun süren ve patlamaya en yatkın anlaşmazlıklardan birinden kaynaklanıyor

Anlaşmazlığın kökeni, Akdeniz sahiliyle Şeria Nehri arasındaki bölgede hak iddiasına dayanıyor

Son 100 yıl Filistinlilere sömürgecilik, sürgün, askeri işgal ve onu izleyen kendi kaderini tayin etme hakkı mücadelesi getirdi Kayıpları ve acılarına sebep olarak gördükleri bir ulusla bir arada yaşama yolundaki zorlu arayış da cabası

İsrail'in Yahudileri için ise dünyanın her yanında yüzyıllar süren zulüm ardından atalarının topraklarına geri dönüş, barış ve güvenlik getirmedi Komşularıyla pek çok kez bölgesel savaşlar yaşadılar

1897 - Birinci Siyonizm Kongresi

Birinci Siyonizm Kongresi İsviçre'nin Basel şehrinde toplandı 1896'da gazeteci Theodor Herzl, ''Der Judenstaat'' yani Yahudi Devleti adlı bir kitap yayınlamıştı ve kongrede bu kitaptaki fikirler tartışıldı Herzl, Viyana'da yaşayan bir Yahudi'ydi Yahudiler'in kendi devletini kurmasını savunuyordu Ve özellikle Avrupa'daki Yahudi düşmanlığına karşı bu fikri geliştirmişti

Kongrenin sonunda, Basel Programı yayınlandı Bu belgede, Filistin'de bir Yahudi vatanının kurulması ve Dünya Siyonizm Teşkilatı'nın bu amaca ulaşmak için faaliyete geçirilmesi öngörülüyordu

1897'den önce, çok az sayıda Siyonist göçmen zaten bölgeye gelmeye başlamıştı 1903'e kadar, bunların sayısı 25 bine ulaştı Çoğu da Doğu Avrupa'dan gelmişti Bölgenin yarım milyona yakın Arap sakiniyle birlikte yaşıyorlardı O zamanlar Filistin, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçasıydı 1904 ila 1914 arasında 40 bin kişilik bir ikinci göçmen dalgası geldi Yukarı

1917 - Dengeler değişirken

Birinci Dünya Savaşı sırasında da Filistin ve çevresi Osmanlı idaresindeydi İngiltere'nin desteklediği Arap güçleri Osmanlı hakimiyetine son verene kadar da bu durum sürdü

İngiltere savaşın sonunda, 1918'de bölgeyi işgal etti

25 Nisan 1920'de alınan Milletler Cemiyeti kararıyla, İngiltere'ye, bölgenin manda idaresi için yetki verildi

Bu değişim döneminde üç söz verildi

1916'da Mısır'daki İngiliz idarecisi Sir Henry McMahon, Osmanlı'nın Arap illerinde Araplara bağımsızlık sözü vermişti

Bununla beraber galip devletler Fransa ve İngiltere arasında gizlice imzalanan Sykes-Picot Antlaşması, bölgeyi bu ülkeler arasında ikiye bölüyor, Filistin'de ise uluslararası idare kurulması öngörülüyordu

1917'de, İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, Filistin'de Yahudi halkları için bir vatan kurulması sözü verdi Bu vaat, Siyonistlerin önderlerinden Lord Rothschild'e gönderilen mektupta yer alıyordu Bu mektup Balfour Deklarasyonu olarak anılıyor | Yukarı

1929-1936 Arapların tepkisi

İngiltere mandası altındaki Filistin'e Siyonist proje kapsamında yüzbinlerce Yahudi göç etti Bu da Arap topluluklarda öfkeye, isyana yol açtı

1922'de İngiltere'nin düzenlediği bir nüfus sayımı, Yahudilerin sayısının, Filistin'deki 750 binlik nüfusun yüzde 11'ine ulaştığını gösteriyordu Bundan sonraki 15 yılda 300 bin Yahudi daha gelecekti

Siyonistlerle Araplar arasındaki düşmanlık, Ağustos 1929'da kanlı çatışmalara dönüştü 133 Yahudi, Filistinliler tarafından öldürüldü İngiltere polisi de 110 Filistinliyi öldürdü

Arapların tepkileri, 1936'da, geniş çaplı uygulanan genel grevle birlikte sivil itaatsizliğe dönüştü Zaten o tarihe kadar, militan Siyonist örgüt Irgun Zvai Leumi, Filistin ile şimdiki Ürdün'ü ''kurtarmak'' amacıyla, Filistinli ve İngilizlere ait hedeflere saldırılar düzenlemekteydi

Temmuz 1937'de İngiltere'de, Hindistan'dan sorumlu eski devlet bakanı Lord Peel'in başkanlığındaki bir Kraliyet Komisyonu, bu bölgeyi Yahudi ve Arap devletleri arasında ikiye bölmeyi önerdi Yahudi devleti, İngiliz mandasındaki Filistin'in üçte birini kaplayacaktı ve Celile Denizi ile sahildeki düzlükleri içine alacaktı

Filistinli ve Arap temsilciler teklifi reddetti Göçün durmasını ve azınlık haklarına saygılı bir üniter devlet kurulmasını istediler Şiddet içeren muhalefet 1938'e kadar sürdü Ta ki, İngiltere'den gönderilen takviye birlikler tarafından bastırılıncaya dek | Yukarı

1947 - Birleşmiş Milletler devrede

Filistin'i 1920'den beri idare eden İngiltere, Siyonist-Arap sorununu çözme sorumluluğunu 1947'de Birleşmiş Milletler'e devretti

Bölge şiddet olaylarıyla sarsılıyordu Yahudiler artık nüfusun üçte birini oluşturuyordu Ama toprakların yüzde 6'sı onların elindeydi Avrupa'daki Nazi zulmünden kaçan yüz binlerce Yahudi'nin buraya ulaşması çözüm arayışını daha da acil hale getirdi İkinci Dünya Savaşı'nda 6 milyon Yahudi öldürülmüştü

BM'nin kurduğu özel komite, bölgeyi Filistin ve Arap devletleri arasında bölmeyi önerdi Arap Yüksek Komitesi diye anılan Filistinli temsilciler, teklifi reddederken, Yahudi temsilciler kabul etti

Paylaşım planı, Filistin'in yüzde 56,47'sini Yahudi devletine, yüzde 43,53'ünü de Arap devletine bırakıyordu Kudüs ise uluslararası bir idare altında olacaktı 29 Kasım 1947'de BM Genel Kurulu'nda 33 ülkenin oyuyla plan onaylandı 13 ülke karşı oy vermiş, 10 ülke de çekimser kalmıştı Filistinlilerin reddettiği plan hiç uygulanmadı

İngiltere, 15 Mayıs 1948'de, Filistin'deki manda idaresine son verme niyetini ilan etti ancak bu tarih öncesinde çarpışmalar başladı

İngiltere halkı, askerlerinin ölümü nedeniyle Filistin'de İngiliz varlığına karşı çıkmaya başladı Ayrıca İngilizler, ABD'nin daha fazla Yahudi mültecinin buraya kabul edilmesi için uyguladığı baskıya öfkeliydi Bu da Siyonizme Amerikan desteğinin artışının işaretiydi

Hem Arap hem de Yahudi taraflar, yaklaşan savaş için güçlerini seferber ediyordu Yahudi milis güçlerinin Arap köylerinde "temizlik" operasyonları 1948 yılında Aralık ayında başladı | Yukarı

1948 - İsrail'in kuruluşu

İsrail Devleti, 2 bin yıldır kurulan ilk Yahudi devletiydi Tel Aviv'de 14 Mayıs 1948'de saat 16:00'da ilan edildi Karar, son İngiltere birliklerinin bölgeyi terk ettiği ertesi gün yürürlüğe girdi Filistinliler, 15 Mayıs'ı "El Nakba" diye anarlar, yani "Felaket" günü

1948'e girilirken Arap ve Yahudi birlikleri birbirlerinin elindeki topraklara saldırıyordu Yahudi güçleri, İrgun ve Lehi militanlarının desteğinde, daha fazla ilerleme kaydetti; Yahudi devletine ayrılmış toprakların yanı sıra, Filistinlilere ayrılmış bölgeleri de ele geçirmeye başladı

Irgun ve Lehi örgütlerinin militanları, 9 Nisan'da Kudüs yakınlarındaki Deir Yasin köyünde çok sayıda Filistinli'yi katletti Katliam haberi, Filistinliler arasında hızla yayılıp dehşet yarattı ve yüz binlercesi Lübnan, Mısır ve şimdi Batı Şeria denen bölgeye kaçtı

Yahudi orduları, Necef Çölü'nde, Celile'de, Batı Kudüs'te ve sahildeki düzlüklerin birçok bölümünde galip geliyordu

İsrail devleti ilan edildikten bir gün sonra, Ürdün, Mısır, Lübnan, Irak ve Suriye orduları, hemen İsrail'de işgale başladı ama püskürtüldüler İsrail ordusu küçük bölgelerde süren direnişi de bastırdı Ortaya çıkan ateşkes hatları, İngiltere mandasındaki Filistin'in çoğunluğunu İsrail'e bırakıyordu

Mısır, Gazze Şeridi'ni elinde tuttu Ürdün de Kudüs çevresindeki toprakları ve şimdi Batı Şeria denen bölgeyi ilhak etti Bunlar, İngiltere manda topraklarının yüzde 25'ini oluşturuyordu Bu durum 1967 savaşına dek sürdü | Yukarı

1964 - FKÖ'nün kuruluşu

1948'den beri, İsrail'in ortaya çıkışına verilecek karşılığa önderlik etmek için Arap devletleri arasında rekabet vardı Bu yüzden Filistinliler olaylara seyirci kalıyordu

1964'te Kudüs'te kurulan Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) hemen ardından Arap devletleri tarafından tanındı Bu devletler FKÖ'nün esasen kendi kontrollerinde kalmasını istiyordu

Ama Filistinliler gerçekten bağımsız bir örgüt istiyordu ve 1969'da örgütün başkanlığını ele geçiren Yaser Arafat'ın amacı da buydu Kendisine bağlı, beş yıl önce gizli olarak kurulmuş El Fetih örgütü, İsrail'e karşı operasyonlarıyla ün kazanıyordu

El Fetih savaşçıları, 1968'de Ürdün'de İsrail birliklerine ağır kayıplar verdirdi | Yukarı



Alıntı Yaparak Cevapla

İsrail-Filistin Sorununun Kökleri

Eski 10-14-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İsrail-Filistin Sorununun Kökleri




1967 Savaşı

İsrail ve Arap komşuları arasında artan gerginlik, 5 Haziran 1967'de başlayan 6 Gün Savaşları'na yol açtı Orta Doğu anlaşmazlığının çehresi bu altı günde değişti

İsrail, Mısır'dan Gazze ve Sina Yarımadası'nı, Suriye'den de Golan Tepeleri'ni aldı Ürdün güçlerini de Batı Şeria ile Doğu Kudüs'ten çıkardı

Mısır'ın güçlü hava kuvvetleri, savaşın ilk günü saf dışı bırakıldı İsrail uçakları, daha başlangıçta Mısır hava kuvvetlerini havalanamadan yerle bir etti

Toprak kazanımları İsrail'in kontrolündeki alanı iki katına çıkardı Zafer, İsrail ve yandaşları için yeni bir güven ve iyimserlik havası yaratıyordu

BM Güvenlik Konseyi, 242 sayılı kararı aldı Kararda, savaşla toprak kazanımı reddediliyor, son çarpışmalarda ele geçirdiği yerlerden İsrail'in çekilmesi isteniyordu

BM'ye göre, bu savaşta 500 bin Filistinli daha mülteci haline geldi; Mısır, Lübnan, Ürdün ve Suriye'ye göç etti | Yukarı

1973 Yom Kippur Savaşı

Yom Kippur, yani "Kefaret Günü", Yahudilerin en önemli dini bayramı 1967'deki savaşta kaybettikleri toprakları diplomatik yollardan geri alamayan Mısır ve Suriye, 1973'teki Yom Kippur bayramı sırasında İsrail'e karşı taarruza girişti Bu çarpışmalar, Ramazan Savaşı diye de anılır

Başlangıçta Mısır ve Suriye, Sina ve Golan Tepeleri'nde ilerleme kaydettiler Üç hafta süren çarpışmalar sonunda bu durum değişti İsrail neticede bazı yerlerde 1967'deki ateşkes hattının da ötesine geçti

İsrail güçleri Golan Tepeleri'ni aşarak Suriye içinde ilerlemeye başladı Gerçi sonradan bu toprakları bıraktılar Mısır'da da, İsrail güçleri toprak kazandılar, Süveyş Kanalı'nın batı yakasına geçtiler

ABD, Sovyetler Birliği ve BM, diplomatik müdahalelerle ateşkes anlaşmasına varılmasını sağladı

Mısır ve Suriye, toplam 8 bin 500 asker kaybetti İsrail'in can kaybı ise 6 bindi

Savaş sonunda İsrail, askeri, diplomatik ve ekonomik destek açılarından ABD'ye daha da bağımlı hale geldi Savaşın hemen ardından Suudi Arabistan, İsrail'i destekleyen ülkelere petrol ambargosu başlattı Petrol fiyatları bütün dünyada hızla yükselirken küresel nitelikte bir ekonomik kriz baş gösterdi ve ambargo Mart 1974'e kadar sürdü

Ekim 1973'te, BM Güvenlik Konseyi, 338 sayılı kararı aldı Bunda, taraflardan, bir an önce çarpışmaları durdurmaları ve müzakerelere başlamaları isteniyordu

1974 Arafat'ın BM'ye ilk gidişi

Arafat liderliğindeki FKÖ ile Ebu Nidal gibi, FKÖ dışındaki Filistinli örgütler, İsrail ve diğer hedeflere karşı 1970'lerde bir dizi eylem düzenledi

Kara Eylül diye de bilinen Ebu Nidal'in örgütü, 1972 Münih Olimpiyatları'ndaki eylemde 11 İsrailli sporcuyu öldürdü

Filistin'in tamamını "kurtarmak" için silaha başvuran FKÖ'nün lideri Arafat, bir yandan da BM'de barışçı çözümü savunduğunu anlatan ilk konuşmasını yaptı Siyonist projeyi kınadı, ama ekledi: "Bugün bir elimde zeytin dalı, bir elimde kurtuluş savaşı veren birinin silahı var Zeytin dalını düşürmeyin"

Bu konuşma, Filistinlilerin uluslararası tanınma çabalarına büyük katkı sağladı Bir yıl sonra ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan Harold Saunders, Arap-İsrail barışı müzakere edilirken Filistin halkının meşru çıkarlarının da hesaba katılması gerektiğini söylüyordu | Yukarı

1977 - İsrail'de sağın yükselişi

İsrail'in 1948'de kuruluşunda İrgun ve Lehi gibi aşırı grupların katkısı büyüktü Ama bu örgütlerin mirasçısı Herut (sonradan Likud adını alıyor) Partisi, 1977'ye kadar hiçbir seçim kazanamadı

İsrail siyaseti bu tarihe kadar sol kanattaki İşçi Partisi'nin hakimiyetindeydi Likud ideolojisi, İsrail idaresinin İngiliz mandasına dahil olan bütün topraklara, yani Ürdün de dahil Kutsal Kitap'ta anlatılan "Büyük İsrail'e" yayılmasını savunuyordu

Eski İrgun lideri Menahem Begin başkanlığındaki yeni hükümet, Batı Şeria ile Gazze Şeridi'nde yerleşim açmayı hızlandırdı Amaç 1967'de kazanılan toprakları ileride geri vermemek için gerekçeler sağlamaktı

Tarım Bakanı Ariel Şaron bu faaliyetleri körükledi; Şaron 1981'e kadar yerleşimlerle ilgili bakanlar komisyonunun başındaydı | Yukarı

1979 - İsrail ve Mısır barışı

Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat 19 Kasım 1977'de İsrail'e uçup Knesset'te, yani parlamentoda konuşma yapınca dünya şaşkına döndü

İsrail'i tanıyan ilk Arap lider Sedat oldu Yom Kippur Savaşı'nı daha dört yıl önce başlatan da kendisiydi O savaş nihaî sonucu getirmemişti

Mısır ve İsrail, 1978'de Camp David anlaşmalarını imzaladı Metinde Orta Doğu'da barışın çerçevesi çiziliyordu ve buna Filistinlilere sınırlı özerklik verilmesi de dahildi İkili barış anlaşmasını da Sedat ile Begin Mart 1979'da imzaladılar

Sina yarımadası Mısır'a geri verildi

İsrail'le kendi başına pazarlığa giriştiği için Mısır, Arap devletleri tarafından boykota uğradı

Enver Sedat 1981'de kendi ordusundaki İslamcı unsurlar tarafından öldürüldü | Yukarı

1982 - İsrail Lübnan'ı işgal ediyor

İsrail, Lübnan sınırına yakın yerleşim birimlerini saldırılardan korumak amacıyla bu ülkenin güneyine asker soktu Ama Savunma Bakanı Ariel Şaron orduyu başkent Beyrut'a kadar götürdü; FKÖ'yü bu ülkeden çıkardı

Sina'daki son İsrail birliklerinin geri çekilmesinin üzerinden daha iki ay bile geçmemişti Lübnan işgali, Ebu Nidal örgütünün İsrail'in Londra büyükelçisine suikast girişimi üzerine başlatmıştı

İsrail birlikleri Beyrut'a ağustos ayında vardı Yapılan ateşkes anlaşması uyarınca FKÖ milisleri çekilince, Filistin mülteci kampları savunmasız kalmıştı

İsrail güçleri 14 Eylül'de Beyrut etrafında birikirken, Hıristiyan Falanj milislerin lideri Beşir Cemayel, başkentteki karargahında bir bombanın patlamasıyla öldü Ertesi gün İsrail ordusu Batı Beyrut'u işgal etti

16 Eylül'den 18 Eylül'e kadar, İsrail'le ittifak yapan Falanjistler, Sabra ve Şatilla kamplarında yüzlerce Filistinliyi öldürdü Neredeyse bir asrı bulan Ortadoğu mücadelesindeki en katlı katliamlardan biriydi bu Şaron, savunma bakanlığından başka bir göreve geçmek zorunda kaldı Çünkü 1983'te İsrail'de yapılan bir soruşturma, onun katliamı önlemek için harekete geçmediğine hüküm vermişti Sabra ve Şatilla katliamları Ariel Şaron hakkındaki ''savaş suçlusu'' iddialarının kaynağı

Bazı görgü tanıkları, İsrail askerlerinin, Hıristiyan milislerin kamplarda neler yapacağından haberdar olduğunu, hatta olanları izlediğini anlatıyor

İntifada 1987-93

İsrail işgaline karşı intifada, yani kitlesel ayaklanma Gazze Şeridi'nde başladı; kısa sürede Batı Şeria'ya yayıldı

Protestolar, sivil itaatsizlik şekline büründü Genel grevler düzenlendi, İsrail ürünleri boykot edildi, duvarlara yazılar yazıldı ve yollarda barikatlar kuruldu Ama uluslararası ilgi toplayan protesto şekli, ağır silahlarla donanmış İsrail askerlerine taş atan Filistinlilerdi

İsrail ordusu karşılık verdi; çok sayıda Filistinli sivil yaşamını yitirdi 1993'e kadar süren protestolarda toplam can kaybı bini aştı

1988 - FKÖ barışa kapıyı açıyor

İsrail büyük askeri gücüne rağmen 1987'de başlayan intifadayı durduramıyordu Eylemleri İsrail işgali altında yaşayan Filistinlilerin tamamı destekliyordu

1982'de Lübnan'dan sürüldükten sonra Tunus'a yerleşen FKÖ için de bu ayaklanma tehlike işaretiydi Filistin "devrimi" hedefine dönük mücadelede dikkatler, FKÖ ve diaspora yerine işgal topraklarına dönmüştü FKÖ başrolü kaybedebileceğini düşünmeye başladı

Sürgündeki hükümet işlevi gören Filistin Ulusal Konseyi, Kasım 1988'de Cezayir'de toplandı ve 1947'deki Birleşmiş Milletler kararında yer alan ''iki devlet'' çözümünü kabul etti Oylamada kabul edilen kararda ayrıca terörizm kınanıyor; BM Güvenlik Konseyi'nin 242 sayılı kararına dayalı müzakere isteği dile getiriliyordu 242 sayılı karar, ayrıca 1967'de, İsrail'in ele geçirdiği topraklardan çekilmesini öngörüyor

ABD, FKÖ ile diyaloğa girişti Ama İsrail hala FKÖ'yü terör örgütü olarak görüyor, muhatap almak istemiyordu Bunun yerine İsrail Başbakanı Yitzak Şamir, kendi kaderini tayin hakkına ilişkin bir anlaşmaya varılmadan önce işgal topraklarında seçim yapılmasını önerdi | Yukarı

1991 - Madrid Zirvesi


Alıntı Yaparak Cevapla

İsrail-Filistin Sorununun Kökleri

Eski 10-14-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İsrail-Filistin Sorununun Kökleri




1991'de çıkan Körfez Savaşı FKÖ için felaket niteliğindeydi Yaser Arafat, Irak'a destek verdiği için Körfez bölgesindeki zengin hamilerini kaybetmişti

Irak'ın Kuveyt'i işgaline son verilmesi ardından ABD yönetimi Ortadoğu'da barış arayışına ağırlık verdi Bu girişimler mâli olarak zayıflamış ve siyaseten tecrit edilmiş Arafat için, İsrail'deki muhafazakar Başbakan Yitzak Şamir'e oranla daha değerliydi

ABD Dışişleri Bakanı James Baker'ın defalarca yaptığı ziyaretler, Madrid'de bir uluslararası zirve toplanmasına zemin hazırladı Suriye katılmayı kabul etti; umudu, Golan Tepeleri'ni geri alacak müzakerelere girmekti Ürdün de daveti kabul etti

Ancak Şamir, terörist olarak gördüğü FKÖ ile doğrudan muhatap olmak istemiyordu ve bu yüzden önde gelen Filistinli simalardan oluşan bir Filistin-Ürdün heyeti oluşturuldu Bu Filistinliler FKÖ üyesi değildi Zirve öncesindeki günlerde ABD, İsrail'le ender görülen bir cepheleşme içindeydi İşgal edilmiş topraklarda Yahudilere yerleşim birimlerinin inşa edilmesi yüzünden İsrail'in alacağı 10 milyar dolarlık kredi garantisini askıya almıştı

30 Ekim'de başlayan tarihi zirveyi dünya izledi Eski düşmanlara, yaklaşımlarını açıklamaları için 45'er dakikalık konuşma fırsatı verildi Filistinliler, İsrail'le paylaşılan bir gelecek umudunu dile getirdi Şamir Yahudi devletinin meşruiyetini anlattı Suriye Dışişleri Bakanı Faruk el Şara ise Şamir'in ''terörist'' geçmişini anlattı

ABD zirveden sonra İsrail'in, Suriye ve Filistin-Ürdün heyetleriyle ayrı ayrı ikili görüşmelerde bulunması için hazırlık yaptı | Yukarı

1993 - Oslo Barış Süreci

Haziran 1992'de İsrail'de sol kanadın, yani İşçi Partisi'nin iktidara gelmesi çok kuvvetli bir barış sürecini başlattı

Sertlik yanlısı olarak gösterilen Başbakan Yitzak Rabin ile "güvercin" olarak gösterilen Şimon Peres ve Yosi Beilin, Filistinlilerle barışı konuşacak çok uygun bir ekibi oluşturuyordu Körfez Savaşı'ndan sonra konumu zayıflayan FKÖ bu barış pazarlığından sonuç almayı umuyordu

Washington'daki ikili görüşmeler tıkanınca İsrail, FKÖ'nün katılımına yönelik itirazını kaldırdı Daha da önemlisi Dışişleri Bakanı Peres ve yardımcısı Beilin, Norveç'in girişimi olan gizli bir müzakere zemini kurma imkanını inceliyordu

Washington'daki ikili görüşmelerden sonuç alınamayacağı anlaşılınca gizli Oslo kulvarı 20 Ocak 1993'te açıldı Norveç'in Sarpsborg kasabasında görülmemiş ilerleme kaydedildi Filistinliler işgal topraklarından aşamalı çekilmeye başlaması karşılığında İsrail devletini tanımayı kabul ediyordu

Görüşmeler İlkeler Deklarasyonu'nu getirdi Bu belge Washington'da imzalanırken, Arafat ile Rabin arasındaki tarihi tokalaşmayı 400 milyon insan canlı izledi | Yukarı

1994 - Filistin Yönetimi'nin kurulması

İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü, İlkeler Deklarasyonu'nun başlangıçta nasıl uygulanacağı konusundaki anlaşmayı Kahire'de 4 Mayıs 1994'te imzaladı

İsrail, Gazze Şeridi'nin çoğunu terk ediyordu Sadece Yahudi yerleşimleri ve etraflarındaki arazilerde İsrail varlığı sürecekti Batı Şeria'da ise Eriha kentini Filistinliler'e bırakıyorlardı Bu pazarlıklar güçlükle yürütüldü ve Batı Şeria'nın El Halil kentinde düzenlenen bir katliam neredeyse görüşmelerin kesilmesine yol açıyordu Tarihi İbrahim Camii'nde sabah namazı kılan Filistinliler'in üzerine makineli tüfekle ateş açan Yahudi yerleşimci Baru Goldstein, 29 kişiyi öldürdükten sonra öldürülmüştü

Anlaşmanın içinde de aşılması gereken zorluklar vardı Metinde beş yıllık geçiş dönemi içinde İsrail ordusunun geri çekilme aşamaları yer alıyordu Ama bu aşamalar çok zorlu pazarlıkların sonuç vermesine bağlıydı Bunlar Filistin devletinin kuruluşu, Kudüs'ün statüsü, işgal edilmiş topraklardaki Yahudi yerleşimlerinin durumu ve 1948 ile 67 arasında göçe zorlanan 3,5 milyon Filistinli mültecinin ne olacağı gibi konulardı

Barış sürecini eleştirenler 1 Temmuz'da susmuştu Çünkü Yaser Arafat, Filistin topraklarına bu tarihte geri döndü, coşkulu kalabalık tarafından muzaffer bir eda ile karşılandı Filistin Kurtuluş Ordusu, İsrail birliklerinin boşalttığı yerlere konuşlandırıldı Filistin Ulusal İdaresi, yani özerk yönetimin başkanı olarak Yaser Arafat vardı artık 1996'daki seçim de bunu tescil etti | Yukarı

1995 - İkinci Oslo ve Rabin suikastı

Filistin yönetimi, Gazze Şeridi'ndeki ilk yılında zorluklarla boğuştu Filistinli militanların bombalı eylemlerinde onlarca İsrailli öldü İsrail özerk yönetimin topraklarına giriş çıkışları engelliyor; militanlara suikastlar düzenliyordu Yeni yerleşim inşaatları da durmadı Filistin Özerk Yönetimi kendi toplumunun öfkesini kitlesel gözaltılarla bastırmaya çalıştı İsrail içinde ise barış sürecine tepkiler sağ kanattan ve dini gruplardan geliyordu

Bu ortam içinde barış görüşmeleri yoğun çaba ile yürütülse de başlangıçta belirlenen takvime yetişilemiyordu 24 Eylül'de 2 Oslo diye anılan anlaşma Mısır'ın Taba şehrinde ve Washington'da ayrı törenlerle imzalandı

Bu anlaşma Batı Şeria'yı üçe bölüyordu

1 - A Bölgesi: Batı Şeria'nın yüzde 7'sini oluşturan bu bölge, Doğu Kudüs ve El Halil haricindeki belli başlı yerleşim merkezlerini tam olarak Filistin idaresine bırakıyor

2 - B Bölgesi: İsrail ve Filistinlilerin ortak kontrolüne bırakılan bu bölge Batı Şeria'nın yüzde 21'ini oluşturuyor

3 - C Bölgesi: İsrail bu bölgeyi kontrol altında tutacak, ama aynı zamanda Filistinli tutukluları serbest bırakacaktı

2 Oslo Anlaşması, Filistinlileri pek heyecanlandırmadı İsrailli dinciler ise ''Yahudi toprağının'' teslim edilmesine öfkeliydi Öfke ve tahrik içeren bir kampanyaya hedef olan Başbakan Yitzak Rabin, bir aşırı dinci Yahudi tarafından 4 Kasım'da öldürüldü Suikast bütün dünyaya şok dalgaları yaydı "Güvercin" diye nitelendirilen ve bir türlü tamamlanamayan barış sürecinin mimarı Şimon Peres başbakan oldu | Yukarı

1996-1999 Kilitlenme

1996 yılına girildiğinde anlaşmazlık yine kan dökülmesine yol açıyordu Hamas örgütü İsrail içinde bir dizi intihar eylemleri düzenledi İsrail, Lübnan'ı üç hafta süreyle bombaladı

Peres 29 Mayıs'taki seçimlerde, sağcı Binyamin Netanyahu'ya kıl payı yenildi Netanyahu, Oslo anlaşmalarına karşı çıkıyor, ''güvenlik içinde barış'' tezini işliyordu

Netanyahu işgal topraklarında yerleşim inşasının dondurulması kararını kaldırarak Arapları öfkelendirdi El Aksa Camii'nin altına, arkeolojik amaçlarla bir tünel kazılması için izin verince de, tepkiler daha da şiddetlendi

İsrail mevcut barış sürecini eleştirmesine rağmen ABD'nin artan baskısı sayesinde Ocak 1997'de El Halil şehrinin yüzde 97'sini Filistinlilere devretti ABD'de 23 Ekim 1998'de imzaladığı Wye River Beyannamesi ise, Batı Şeria'dan çekilmenin sürmesini öngörüyordu

Fakat Wye River'ın uygulanmasına ilişkin itirazlar, Ocak 1999'da İsrail'de iktidardaki sağ koalisyonun çökmesine yol açtı 18 Mayıs'taki seçimlerin galibi İşçi Partili Ehud Barak'tı İsraillilerle Araplar arasındaki 100 yıllık kavgayı sona erdirmeyi vaat ediyordu yeni başbakan

Oslo anlaşmalarında öngörülen beş yıllık geçiş süresi, 4 Mayıs 1999'da sona erdi Ama Yaser Arafat tek yanlı Filistin devleti ilanından vazgeçirildi Amaç İsrail'deki yeni yönetimle pazarlığa yeniden başlanmasıydı | Yukarı

2000 - İkinci intifada

Ehud Barak hükümetinin barışa ulaşacağına dair başlangıçta duyulan iyimserliğin temeli olmadığı zamanla anlaşıldı Yeni bir Wye River sözleşmesi Eylül 1999'da imzalandı Ama işgal topraklarından çekilme işleminin devam etmesi mümkün olmadı Çünkü Kudüs'ün durumu, mülteciler, yerleşimler ve sınırlar gibi nihaî statü pazarlıkları sonuçsuz kalmıştı Beş yıllık barış süreci sonunda pek bir şey elde edilememesi, Filistin halkında büyük bir bıkkınlık doğurdu

Barak, Suriye ile barışa odaklandı Bu alanda da başarı yoktu Barak yine de İsrail'in 21 yıllık Lübnan macerasına son verdi

Mayıs 2000'de İsrail'in Lübnan'dan çekilmesi, dikkatleri Yaser Arafat'a yöneltti ABD Başkanı Bill Clinton ile Ehud Barak kademeli barış görüşmeleri yerine, bütün konularda hep birden sonuç almayı amaçlayan nihai pazarlığa girmeye zorlandı Bu görüşmeler için ABD başkanının yazlığı Camp David seçildi İki hafta süren görüşmelerde Kudüs'ün statüsü ve Filistinli mültecilerin geri dönüş hakları konusunda bir uzlaşmaya varılamadı

Bunun getirdiği belirsizlik içinde, 28 Eylül'de muhalefetteki Likud Partisi'nin Netanyahu'dan sonraki lideri, yılların sağcı politikacısı Ariel Şaron, Mescid-i Aksa'nın bulunduğu kompleksi ziyaret etti Bunun çok tahrik edici bir hareket olduğu söylendi Filistinliler bu ziyareti protesto için gösterilere başladı Ve gösteriler şimdi El Aksa intifadası diye anılan ayaklanmaya dönüştü | Yukarı






Alıntı Yaparak Cevapla

İsrail-Filistin Sorununun Kökleri

Eski 10-14-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İsrail-Filistin Sorununun Kökleri




2001 - Şaron'un dönüşü

2000 yılının sonuna gelinirken Başbakan Ehud Barak, giderek kanlı ve öfkeli bir hale gelen şiddet döngüsünün içinde buldu kendini İsrail'in Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki işgaline karşı intifada tırmanıyordu

Çevresindeki koalisyon çökerken, Barak 10 Aralık'ta istifa etti Halktan krizle mücadele konusunda yeni bir yetki istediğini söylüyordu Ama 6 Şubat'taki seçimleri Ariel Şaron kazandı İsrailli seçmen 90'lı yıllar boyunca süren ''barış için toprak'' formüllerine arkasını dönmüştü İsrail'in "Filistinli sorunu"na daha katı bir yaklaşımı savunuyorlardı artık

Şaron, Filistinli militanlara karşı suikastlar, hava saldırıları ve Filistin idaresindeki topraklara düzenlenen baskınların ağır bastığı politikasını daha da şiddetlendirirken, can kaybı yükseliyordu Filistinli militanlar ise İsrail şehirlerinde intihar eylemleri gerçekleştirdi

ABD şiddet olaylarını durdurmak için uluslararası çabalara önderlik etti Ayaklanmaya ilişkin uluslararası soruşturmayı, Amerikalı eski Senatör George Mitchell başkanlığındaki heyet yürüttü CIA'nın eski Direktörü George Tenet ise ateşkesin nasıl uygulanabileceğine dair yaptığı görüşmeler sonunda bir öneri hazırladı Ama bu girişimler döngüyü kıramadı | Yukarı

2002 - Batı Şeria yeniden işgal altında

Birkaç dalga halinde gelen intihar saldırıları ardından, İsrail önce mart sonra da haziran aylarında Batı Şeria'nın neredeyse tamamını işgal etti 2002 yılının büyük bir bölümünde Filistin kentleri sık sık baskına uğradı, birbirleriyle bağlantısı kesildi, kuşatıldı ya da uzun süreler sokağa çıkma yasağı altında kaldı

Nisan ayında İsrail güçleri Batı Şeria'nın kuzeyindeki Cenin mülteci kampına girip bölgeyi ele geçirdi Filistinliler, burada bir katliam yapıldığını iddia ettiler Kendisi de ağır kayıp veren İsrail ordusu ise örgütlü bir direniş ile karşılaştığını belirterek burada sadece 52 Filistinlinin öldüğü konusunda ısrar etti

Birleşmiş Milletler'in bu konuda hazırladığı bir rapor, "sivilleri tehlikeyle karşı karşıya bırakan şiddet olayları" dolayısıyla her iki tarafı da suçladı ama ortada bir katliam olmadığı sonucuna ulaştı Uluslararası Af Örgütü ise İsrail ordusunun Batı Şeria'da Cenin ve Nablus'a düzenlediği operasyonlarda savaş suçu işlediği hükmüne vardı

Dikkatlerin odaklandığı bir diğer merkez de Beytüllahim oldu Beytüllahim'deki Mîlad Kilisesi'nde 5 hafta boyunca devam eden kuşatma, mayıs ayında, kiliseye sığınmış olan çok sayıda Filistinli arasındaki 13 militanın sürgüne gönderilmesiyle sona erdi

İsrailli yetkililer 2002 yılı boyunca Gazze Şeridi ve Batı Şeria'da düzenlenen operasyonların amacının Filistinlilerin terör altyapısını yıkmak olduğunu kaydediyordu

Ancak hızı kesilmiş de olsa intihar saldırıları yıl boyu devam etti

Üst üste iki yıldır barış süreci durma noktasına gelmişti Birleşmiş Milletler, Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve Avrupa Birliği'nden oluşan, "Dörtlü" Orta Doğu'da çözüme yönelik bir 'yol haritası' ile süreci yeniden canlandırmaya çalıştı | Yukarı

2003 - Bush'un Ortadoğu politikası

Yol haritasının yayımlanması, içeriği üzerinde 2002 yılı boyunca devam eden pazarlıklar dolayısıyla gecikti Belge ancak 2003 yılı nisanında Amerika öncülüğünde Irak'a düzenlenen operasyon sonrasında yayımlandı Belgenin yayımlanmasına kadar da tüm diplomatik girişimler askıda kaldı

2003 Haziran'ında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George W Bush, Ortadoğu konusundaki siyasetini uzun süredir beklenen bir konuşmayla açıkladı

Bush konuşmasında Filistinlilere 'teröre taviz vermeyen' bir lider belirlemeleri çağrısında bulundu

Filistinli militan grupların yoğun müzakereler ardından haziran ayında ilan ettiği ateşkes ise ancak 7 hafta süreyle geçerli oldu | Yukarı

2004 - Arafat'ın ölümü

İsrail'in hava saldırıları ve Filistinli militanların intihar saldırılarının yaşandığı bir yıl oldu İsrail'in mart ve nisan aylarında Hamas'ın ruhani lideri Şeyh Ahmet Yasin'le örgütün önde gelen isimlerinden Abdülazizi el Rantisi'yi öldürmesi Filistinliler arasında büyük tepkiye neden oldu

İsrail Başbakanı Ariel Şaron, Gazze'den yerleşimcileri ve askerleri çekme planını açıkladı

Aynı yıl içinde İsrail Yüksek Mahkemesi, duvarın güzergahının değiştirilmesi gerektiğine hükmetti

Temmuz ayında da Lahey Adalet Divanı duvarı yaşadışı ilan etti Ancak İsrail bu kararlara rağmen duvar inşaasını sürdürdü

Ekim ayının sonlarında rahatsızlanan Filistin lideri Yaser Arafat, 11 Kasım'da tedavi için götürüldüğü Fransa'da hayatını kaybetti

Mahmud Abbas, Filistin Kurtuluş Örgütü liderliğine getirildi | Yukarı

2005 - Gazze'den çekilme

Ocak ayında Filistin'de yapılan seçimler sonunda Mahmud Abbas özerk yönetimin başkanlığına getirildi

Ariel Şaron ise, Gazze'den çekilme planı için hükümetinden onay aldı ve plan ağustos ayı sonunda yaşama geçirildi Gazze'de bulunan yerleşimciler zorla bölgeden uzaklaştırıldı | Yukarı

2006 - Hamas'ın zaferi

Ocak ayı başında beyin kanaması geçirerek komaya giren Ariel Şaron'un yerine gelen Ehud Olmert, Kadima adlı yeni bir parti kurdu

Kadima, seçimler sonunda merkez sol İşçi Partisi ve aşırı Ortadoks Şas Partisi'yle koalisyon oluşturdu

İlk başta güçlü bir kamuoyu desteğine sahip olan Olmert, Hizbullah'ın iki askeri kaçırması ardından temmuz ayında Lübnan'a savaş açtı ve Beyrut'un da aralarında bulunduğu bazı kentleri bombaladı

Sonunda ilan edilen ateşkesin ardından Olmert, askerleri kurtarmayı başaramadığı ve savaşı yönetme biçimi nedeniyle ağır şekilde eleştirildi

Filistin'de ise, ocak ayında düzenlenen seçimlerden Hamas ezici zaferle çıktı ve tek başına hükümet kurdu

Ancak İsrail'in varolma hakkını tanıması ve şiddeti reddetmesi için baskı altında kalan Hamas'a yönelik uluslararası ambargo uygulandı

Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği, Hamas'ı gerekçe göstererek, Filistin'e mali yardımları durdurunca, Hamas hükümeti kamu çalışanlarının maaşlarını bile ödeyemez hale geldi

Hamas'la El Fetih arasında tırmanan gerilim çatışmalara dönüştü; bu çatışmalar kimi gözlemcilere göre, Filistin'i bir iç savaşın eşiğine getirdi

Geçen yılın mayıs ayında, tarafların üzerinde uzlaşabileceği bir siyasi zemin olması için İsrail cezaevlerinde bulunan önde gelen El Fetih ve Hamas'lı isimler, "cezaevi belgesi" olarak anılan bir bildirge hazırlamıştı

Direnişin 1967'de işgal edilen topraklarla sınırlı tutulmasını ve İsrail'in üstü kapalı olarak tanınmasını öngören bildirgenin başta yarattığı heyecana rağmen, bu belge de anlaşmazlıkları gidermeye yetmedi

Hamas'ın belgenin bazı noktaları üzerindeki itirazları karşısında Filistin lideri Mahmud Abbas, konuyu referanduma götüreceğini ilan etti

Bu amaçla Hamas'a tanınan süreler tekrar tekrar uzatıldı, referandum kozu yerini erken genel seçime gitme tehdidine bıraktı, ancak Abbas bu adımları hayata geçirme aşamasına gelmedi | Yukarı

2007

"İç savaş" endişeleri nedeniyle devreye giren Suudi Arabistan'ın aracılığıyla Mekke'de bir araya gelen Filistinli rakip gruplar Hamas ve El Fetih'in ulusal birlik hükümeti kurulması üzerinde anlaşmaya vardı

Ancak İsmail Hanya başkanlığındaki hükümetin ömrü uzun olmadı El Fetih'le Hamas arasında yaşanan çatışmalar sonunda, haziran ayında Hamas Gazze'nin kontrolünü ele geçirdi Abbas hükümeti azletti Hamas kontrolü altındaki Gazze'de hükümet kurdu, Mahmud Abbas ise, Selam Feyyad başkanlığında yalnızca Batı Şeria'yı kontrol edebilen bir hükümet kurdu

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George Bush, temmuz ayı ortasında İsraillilerle Filistinliler arasında barış görüşmelerinin yeniden başlatılmasını tartışmak üzere uluslararası bir toplantı yapılması çağrısında bulundu

Filistin ile İsrail tarafları "konferansın sonuç bildirgesi" konusunda uzlaşmakta zorlanınca toplantının yapılacağı yer ve tarihin açıklanması son dakikaya kaldı Amerikalı yetkililer, kasım ayı ortasında konferansın 27 Kasım'da Annapolis kentinde düzenleneceğini açıkladı (TK) |






Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.