Şanlıurfa Kale Ve Surları (Merkez) |
10-14-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şanlıurfa Kale Ve Surları (Merkez)Şanlıurfa Kale ve Surları (Merkez)Şanlıurfa il merkezinin güneybatısında, Halil’ür Rahman ve Ayn-ı Zeliha göllerine hâkim Damlacık Dağı üzerinde bulunan kalenin yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Abbasilerin yöreye hâkim olduğu 814 yılında şehir surlarını yenilerken kaleyi de yaptıkları sanılmaktadır Bizans tarihçisi Prokopios MSVIyüzyılda Edessa’nın (Urfa) surlarından söz ederken kaleye değinmemiştir Tarihi kaynaklarda kalenin ismi ilk kez XIyüzyılda geçmektedir Buna dayanılarak da kalenin Abbasiler döneminde VI-XIyüzyıllar arasında yapıldığı sanılmaktadır Kale içerisinde bulunan onarım kitabelerine dayanılarak kalenin eski bir tarihi olduğu da anlaşılmaktadır Kalenin doğu duvarı üzerindeki bir kitabede Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan tarafından 1462 yılında onarıldığı yazılıdır Bunun yanındaki bir başka kitabede ise 1540 tarihi yazılıdır Ayrıca kalenin güney cephesinin kuzeyindeki büyük bir kitabenin büyük bir bölümü tahrip olmuştur Bu kitabenin okunabilinen kısımlarında Memlûklu Sultanlarından Nasr Muhammed (1309-1340) ve Ebu’l Nasr Hasan tarafından (1347-1351/ 1354-1361) yıllarında onarıldığı anlaşılmaktadır Bu kitabelerden kalenin Memlûklular ve Karakoyunlular zamanında onarılarak kullanıldığı anlaşılmaktadır Ayrıca kale Bizanslılar, Urfa Haçlı Kontluğu, Selçuklular, Eyyubiler, Akkoyunlular ve Osmanlılar zamanında da onarılmış ve kullanılmıştır Kalenin Urfa’ya (Edessa) hâkim bir tepe üzerinde oluşunun yanı sıra, doğu, batı ve güney tarafı kayalardan oluşmuş doğal korunaklıdır Özellikle kuzey yönü çok dik ve sarp kayalıktır Kalenin çevresine de kayalara oyularak derin hendekler yapılmıştır Kale çevresi yaklaşık 800 m uzunluğundadır ve 25 adet burçla takviye edilmiştir Urfalı Şair Nâbi h1089 (1678) tarihinde yapmış olduğu Hac yolculuğunu anlatan Tuhfet-ül Harameyn isimli eserinde bu kaleden söz etmiştir: ” Ulu Felek Dağı'nın tepesi üzerinde baş yükseltmiş olan yüksek kale, feleği kıskandıracak kadar yükseklikte, kafir ve sapık mühendisler tarafından yapılmıştır Üzerinde hile, aldatıcılık okulunun öğretmeni İblis-üzerine lanet olsun- kalıp dökerek yaptığı iki kıta yontulmuş taş¬tan tertip edilmiş minare görünüşlü mancınık var¬dır” Bu kaleden Evliya Çelebi de söz etmiştir: “Kalenin batıya açılan gayet sağlam ve kuvvetli bir demir kapısı vardır Burada 200 ka¬dar ev vardır ki, Dizdarağa bu evlerde oturur 200 kadar neferi, cephanesi, buğday ambarı ve sarnıç¬ları vardır Kale kapısının iç kısmında minareli ve küçük bir mescidi vardır Mel'un Nemrud'un Hz İbrahim'i ateşe attırdığı mancınık, bu kalenin içinde durur iki tane sütundur” Evliya Çelebi’nin de belirttiği kale içerisindeki ev, ambar ve sarnıçlar ile mescit günümüze gelememiştir Yalnızca ayakta olan iki sütun halk arasında Mancınık olarak isimlendirilmektedir Bu sütunları Osroen Krallaeından Eftuha yaptırmıştır Sütunlar 1725 m yüksekliğinde, 460 m çapındadır Birisi üzerindeki yazıtta da “Ben, Eftuha’yım Güneşin oğluyum Bu sütun ile heykeli Mano’nun kızı Şelmet için yaptırdım” yazılıdır Bu sütunlar ile ilgili halk arasında yaygın bir de inanış vardır Bu inanışa göre; İbrahim Urfa’da hüküm süren ve çeşitli putlara tapan Nemrud kavmini bundan vazgeçirerek Hak yoluna getirmek için vazifelendirildiğini söylemiştir Bir gün putların korunduğu yere girmiş, eline aldığı bir balta ile biri dışında hepsini parçalamıştır Daha sonra da baltayı kalan putun yanına bırakıp gitmiştir Halk putların Hz İbrahim tarafından kırıldığını anlayınca Onu yakalayarak hesap sormuştur Hz İbrahim ise sağlam olan putun diğerlerini kırdığını söylemiştir Hz İbrahim’in bu yanıtı üzerine Ona o putun böyle bir şey yapamayacağı söylenmiştir Hz İbrahim buna cevap olarak: “Sizlere çok yazık Hiçbir faydası olmayan şeylere tapıyorsunuz Bunlardan vazgeçerek bütün kalbinizle Allah’a inanın” demiştir Bu olayı duyan Nemrud çok kızmış ve Hz İbrahim’in yakalanarak yakılmasını emretmiştir Günümüzde Ayn-ı Zeliha denilen havuzun bulunduğu yerde büyük bir ateş yakılmış, ateşin sıcaklığından kimse yanına yaklaşamamıştır Böylece bugün ayakta olan kaledeki sütunlardan mancınık olarak yararlanılmış ve buradan Hz İbrahim ateşe fırlatılmıştır Bu sırada bir mucize gerçekleşmiş Yerden su fışkırarak Ayn-ı Zeliha meydana gelmiş, odun parçaları da birer balığa dönüşmüştür Kaleyi çevreleyen surlar XXyüzyılın başlarına kadar iyi bir durumda gelebilmiş, bundan sonraki dönemlerde kısmen yıkılmıştır Bugün Urfa şehir surlarından demir bir kapı ile Dış Kale’ye geçilirdi Dış Kale’nin Bey Kapısı, Samsat Kapısı, Harran Kapısı isimli üç kapısı bulunuyordu Bunların yanı sıra kalede Su Kapısı, Sakıpîn Kapısı, Saray Kapısı isimli üç kapı daha bulunuyordu İç Kale ile Dış Kale arasına da saray ve bahçeli evler yapılmıştı Kaynaklardan öğrenildiğine göre bu saraylar Tayyar Mehmet Paşa Sarayı, Molla Sarayı ve Gezer Paşa Sarayı idi Bu saraylar ahşap olduklarından günümüze hiçbir kalıntısı gelememiştir Bazı kaynaklara göre de bu saraylar yanmıştır Taş işçiliği yönünden oldukça kaba işlenen bu figürlerin XIIIyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Kale kapısının doğuya bakan cephesindeki kemerin iki yanında da iki hayvan figürünün bulunduğu eski fotoğraflardan anlaşılmaktadır Bu figürlerin benzerliğinden ötürü Memluklu döneminde, XIIIyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Kalenin Ayn-ı Zeliha kaynağı ile gizli bir tüneli olduğu yakın tarihlerde ortaya çıkarılmış ve bu tünel temizlenerek açılmıştır Bunun yanı sıra Mevlâna El Hac Abdurrahman Efendi Bin Mustafa Çelebi’nin vakfiyesinden öğrenildiğine göre Hüseyin Paşa kale içerisine su kuyusu yaptırmıştır Kalenin güneydeki hendeğinin batı kesiminde dik ve yüksek kaya üzerine asma bir köprü yapıldığı bazı izlerden anlaşılmaktadır Yakın tarihlerde Şanlıurfa Valiliği’nin ve Şanlıurfa Müze Müdürlüğü’nün kalede yaptığı çalışmalarda hendekler temizlenmiş ve bir değirmene ait bazalt öğütme taşları ortaya çıkarılmıştır |
|