Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
farz, olmasının, zekâtın, şartları

Zekatın Farz Olmasının Şartları

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Zekatın Farz Olmasının Şartları




Zekatın Farz Olmasının Şartları
Hakkında Zekatın Farz Olmasının Şartları




Bir kimseye zekât'ın farz olması için onda şu şartların bulunması gerekir:

1) Zekât verecek kimse, müslüman, hür, akla sahib ve büluğ çağına ermiş olmalıdır Buna göre, müslüman olmayanlar, köle ve cariyeler, mecnunlar ve çocuklar zekât vermekle yükümlü değillerdir Gayri müslimler zekât vermekle mükellef değillerdir Öyle ki, (Allah korusun), bir müslüman bir müddet hak dinden çıkıp ondan sonra tevbe ederek Allah'dan mağfiret dilese, dinden çıkış (irtidat) zamanında zekât vermek ona farz olmayacağı, gibi, irtidatından daha önceki zamana ait zekât borçları da düşmüş olur Çünkü zekâtın farziyetinde İslâm şart olduğu gibi, bekasında da şarttır

Kölelerle cariyelere gelince, onlar aslen bir mala sahib olamayacakları için, zekât vermeye ehil değillerdir Kendilerine ticaret için izin verilse de, yine hüküm aynıdır

Mecnunlara gelince, bunlarda iki durum düşünülebilir Birincisi, doğuştan beri mecnun (deli) bulunmaktır Bunların bu durumu devam ettikçe, onlar zekâtla yükümlü olmazlar Fakat bunlar büluğ çağına erdikten sonra iyileşip düzelseler, sağlığa kavuşmalarından itibaren zekât vermekle mükellef olurlar İkincisi, büluğa erdikten sonra bir müddet mecnun olmaktır Bu durumda bunların cinnetleri (delilikleri) bütün bir yıl devam ederse, bu yıl için zekât vermeleri onlara farz olmaz Çünkü bu durumda onlardan yükümlülük düşmüş olur Fakat bu yıl içinde bir iki gün gibi kısa bir zaman iyileşecek olsalar, zekât vermeleri onlara farz olur

Bu mesele İmam Muhammed'e göredir İmam Ebû Yusuf'a göre, yılın çoğunda sağlık üzere bulunmadıkça, o yılın zekâtı gerekmez"

Baygınlık hali ise, zekât verme mükellefiyetine engel değildir

Çocuklara gelince, bunlar akılları başlarında olarak büluğa ermedikçe, zekât vermekle yükümlü olmazlar Onun için bunların mallarından velileri zekât veremez Bunların zekât vermeleri büluğ çağına ermekle başlar Bir sene sonunda yerine getirilmesi gerekir

(İmam Şafiî'ye göre çocukların ve delilerin mallarından zekât verilmesi gerekir Bunu velileri mallarından öderler Çünkü zekât mala gereken bir haktır Küçüklük ve noksanlık bu hakkın varlığını gideremez Özürde de durum böyledir) Bize göre zekât malî bir ibadettir Bunlar ise ibadetle mükellef değillerdir

2) Zekât verecek kimse, temel ihtiyaçlarından ve borçlarından başka nisab miktarı veya daha fazla bir mala sahib bulunmalıdır Bu miktar malı bulunmayana zekât farz olmaz

"Nisab", şeriatın bir şey için koymuş olduğu belli bir ölçü ve miktar demektir

Şöyle ki: Zekât vermek için altının nisabı yirmi miskaldır Gümüşün nisabı iki yüz dirhemdir Koyun ile keçinin nisabı kırk koyun veya keçidir Sığır ile mandanın nisabı otuz ve deveninki de otuz beşdir

Temel ihtiyaçlar: Bundan maksad, oturacak ev ile eve gerekli olan eşya, kışlık ve yazlık elbise, gerekli silâh ve aletler, kitablar, binek hayvanı, hizmetçi, köle veya cariye, bir aylık doğru kabul edilen başka bir görüşe göre, bir yıllık nafaka demektir Borç karşılığı olarak elde bulunan para da böyledir

3) Zekâtı verilmesi gereken mal, gerçekten veya hüküm bakımından artıcı bulunmalıdır Böyle olmayan mallardan zekât gerekmez Nisab miktarından fazla olması hükmü değiştirmez

Gerçekten artıcılık, ticaret veya doğurma ve üreme yolu ile olur Ticaret için kullanılan herhangi bir eşya ve hayvan zekâta bağlı olduğu gibi, dölünü veya sütünü almak için, yılın çoğunu kırlarda otlayarak idare eden ve "Saime" adını alan havyanlar da zekâta bağlıdır İleride anlatılacaktır

Hüküm itibariyle artış da, çoğalmaya ve artmaya elverişli bulunan ve sahibinin veya vekilinin elinde olan altın ve gümüşteki geçerliliktir Altın ve gümüşün maddeleri ile ihtiyaçlar giderilemez Bunlar ticarette kullanılmak ve malların değiştirilmesinde vasıta olmak yolu ile ihtiyaçları karşılar Bu yönü ile bunlar, yaratılış bakımından artmaya ve ticarete mahsustur Onun için elde bulunan altın ve gümüş paralar, külçeler ve süs eşyaları, kendileriyle ticarete niyet edilmese veya bunlar nafakaya ve ev satın alınmasına harcanmak üzere saklansa bile, nisab miktarına ulaşınca zekâta tâbi olurlar

4) Zekâtın gereği için, tam bir mülkiyet bulunmalıdır Bir malın mülkiyetiyle beraber onun elde de bulunması gerekir Onun için bir kadın mehrini eline geçirmedikçe, onun zekâtı ile yükümlü olmaz Çünkü o mehre (nikâh bedeline) malik ise de, onu eline geçirmiş değildir

Yine, elinde rehin mal bulunan bir kimseye, rehinden dolayı zekât gerekmez Çünkü rehin, bir borç karşılığıdır Bunda malikinin ele geçirip sahib olma hakkı yoktur

Satın alınıp da henüz ele geçirilmemiş bulunan bir mal, ele geçmiş hükmünde olarak zekâta bağlıdır Bu nisaba girer ve ondan zekât vermek gerekir

Yolculuk halinde bulunan kimse de, malının zekâtını vermekle yükümlüdür Her ne kadar o, malını elinde bulundurmuyorsa da, vekili aracılığı ile onu kullanmaya gücü vardır

5) Zekât gerekmesi için, bir mal üzerinden tam bir yıl geçmiş bulunmalıdır Buna "Havl-i havelân" denir Çünkü bu zaman içinde artış ve çoğalma gerçekleşir, döllenme ve üreme olur Mevsimlerin değişmesiyle ihtiyaçlar ve fiyatlar değişir

Şöyle ki: En az nisab miktarında olmak şartı ile artmaya elverişli bir mal üzerinden tam bir kamerî yıl geçip son bulmadıkça ona zekât gerekmez Nisab miktarı hem senenin başında, hem de sonunda bulunmalıdır Bu miktarın sene ortasında azalması, zekâtın verilmesine engel olmaz Aksine olarak sene içinde artan mal da, sene sonunda diğer mal ile beraber zekâta tâbi olur

Örnek: Bir kimsenin (1364) senesi başında temel ihtiyaçlarından fazla iki yüz dirhem gümüş miktarı artıcı bir malı olup mal, sene sonuna kadar devam etse, bundan beş dirhem zekât vermek gerekir Bu mal, sene ortasında yüz dirheme indiği halde, sene sonunda yine iki yüz dirhem miktarına çıkmış bulunsa, yine beş dirhem zekât gerekir

Sene başında en az iki yüz dirhem miktarı iken, sene içinde ticaret, bağış ve miras gibi sebeblerle dört yüz dirhem miktarına çıkıp sene sonuna kadar devam etse, on dirhem miktarı zekât gerekir Fakat böyle bir mal, sene başında yüz doksan dirhem miktar iken sene sonunda iki yüz veya üç yüz dirhem miktarına çıkmış bulunsa yahut sene başında iki-üç yüz dirhem miktarı iken, sene sonunda yüz doksan dokuz dirhem miktarına düşse, zekât gerekmez Ancak iki yüz dirhem olduğu günden itibaren devam edecek olan bir yıl sonunda yine aynı miktara veya daha fazlasına erişecek olursa zekât gerekir

İmam Züfer'e göre, nisab miktarı, senenin başından sonuna kadar bulunmalıdır

(İmam Şafıî'ye göre, saime denilen hayvanlarda da hüküm böyledir Fakat ticaret mallarında nisabın yalnız ticaret mallarinda sene sonunda tam bulunması lâzımdır Sene başında ve ortasında nisabın noksan olması, zekâtın verilmesine engel olmaz)

Zekâta bağlı bir mal üzerinden bir yıl geçtikten sonra bu mal artacak olsa, ana paraya bağlı olarak yıl sonunda zekâta girer


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.