Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kuran, mucizeleribilimsel

Kur'an Mucizeleri..(Bilimsel) !!!

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an Mucizeleri..(Bilimsel) !!!




KUR'AN Mucizeleri(Bilimsel) !!!
Hakkında KUR'AN Mucizeleri(Bilimsel) !!!




KAİNAT'IN VAROLUŞU

20 yüzyılın ortalarına dek hakim olan görüş, kainatın sonsuz boyutlara sahip olduğu, sonsuzdan beri var olduğu ve sonsuza kadar da var olacağı şeklindeydi "Statik (durağan) KAİNAT modeli" adı verilen bu anlayışa göre, kainat için herhangi bir başlangıç veya son söz konusu değildi
Materyalist felsefenin de temelini oluşturan bu görüş, kainatı sabit, durağan ve değişmez bir maddeler bütünü olarak kabul ederken, bir Yaratıcının varlığını da reddediyordu Oysa 20 yüzyılda gelişen bilim ve teknoloji, materyalistlere zemin sağlayan durağan kainat modeli gibi ilkel anlayışları kökünden yıkmıştır

21 yüzyılın başlarında olduğumuz şu dönemde, kainatın bir başlangıcı olduğu, yok iken bir anda büyük bir patlamayla var olduğu modern fizik tarafından pek çok deney, gözlem ve hesapla ispatlanmış durumdadır Ayrıca, kainatın, materyalistlerin iddia ettikleri gibi sabit ve durağan olmadığı, tam tersine sürekli bir hareket ve değişim içinde olduğu, genişlediği de saptanmıştır Bugün bu gerçekler bütün bilim dünyası tarafından kabul edilmektedir

Kuran-ı Kerim'de kainatın ortaya çıkışı şöyle açıklanır:

O gökleri ve yeri yoktan var edendir (Enam Suresi, 101)

Kuran'da verilen bu bilgi, çağdaş bilimin bulgularıyla tam bir uyum içindedir Başta da belirttiğimiz gibi astrofiziğin ulaştığı kesin sonuç, tüm kainatın madde ve zaman boyutlarıyla birlikte, bir sıfır anında, büyük bir patlamayla var olduğudur "Büyük Patlama", orijinal adıyla "Big Bang" teorisi, tüm kainatın yaklaşık 15 milyar yıl önce tek bir noktanın patlamasıyla yokluktan meydana geldiğini kanıtlamıştır

Big Bang'den önce madde diye bir şey yoktur Maddenin, enerjinin, hatta zamanın dahi bulunmadığı, tamamen metafizik olarak tanımlanabilecek bir yokluk ortamında, madde, enerji ve zaman bir anda yaratılmıştır Modern fiziğin ortaya koyduğu bu büyük gerçek, Kuran'da bize 1400 yıl önceden haber verilmektedir

NASA'nın 1992'de gönderdiği Cobe uydusunun hassas tarayıcıları Big Bang'den sonra tüm kainata yayıldığı varsayılan radyasyonun kalıntılarını buldu Bu buluş kainatın yoktan var edildiği gerçeğinin bilimsel bir açıklaması olan Big Bang teorisinin ispatı oldu

YAĞMURDAKİ ÖLÇÜ
Kuran'da yağmur hakkında verilen bir diğer bilgi ise, yağmurun belli bir ölçü ile indirildiğidir Zuhruf Suresi'nde şöyle buyrulur:
Ki O, belli bir miktar ile gökten su indirdi de, onunla ölü bir memleketi 'diriltti (ve her yanına hayat) yaydı'; siz de böyle (kabirlerinizden diriltilip) çıkarılacaksınız (Zuhruf Suresi, 11)

Yağmurdaki bu ölçü de, yine çağımızdaki araştırmalarla tespit edilmiştir Ölçümlere göre, yeryüzünden bir saniyede 16 milyon ton su buharlaşmaktadır Bir yılda bu miktar 505 trilyon tona ulaşır Bu, aynı zamanda bir yılda Dünya'ya yağan yağmur miktarıdır Yani su, sürekli bir denge içinde, "bir ölçüye göre" dönüp durmaktadır Yeryüzündeki hayatın devamı da, bu su döngüsü sayesinde sağlanır İnsan sahip olduğu tüm teknolojik imkanları kullansa dahi bu döngüyü asla yapay olarak gerçekleştiremez

Eğer bu miktarda çok küçük bir değişiklik olsa bile, kısa bir zaman sonra büyük bir ekolojik dengesizlik ortaya çıkacak ve bu da hayatın sonunu getirecektir Fakat hiçbir zaman böyle olmaz; yağmur, Kuran'da bildirildiği gibi, yeryüzüne her sene aynı miktarda inmeye devam eder

Her yıl gökyüzüne buharlaşan ve tekrar yeryüzüne yağmur olarak düşen su miktarı "sabit"tir: 16 milyon ton Bu sabit miktar Kuran'da "belli bir miktar su"yun gökten indirilmesi olarak haber verilmektedir Ekolojik dengenin ve dolayısıyla hayatın devamlılığının sağlanmasında bu miktarın sabit olmasının önemi son derece büyüktür

Yağmurdaki ölçü sadece miktarında değil, aynı zamanda yağmur damlalarının düşüş hızında da söz konusudur Yağmur damlası ne kadar büyük olursa olsun, yeryüzüne düşme hızları belli bir limitin üzerine çıkmaz
Nobel ödüllü Alman fizikçi Philipp Lenard, çalışmaları sonucunda yağmur damlalarının çapları genişledikçe, düşme hızlarının arttığını tespit etmiştir Ancak düşme hızındaki bu artış, yağmur damlasının çapı 45 mm olana kadar devam etmekteydi Daha büyük yağmur damlalarında ise, düşme hızları saniyede 8 m'yi geçmemektedir57 Bunun sebebi damlaların düşerken aldıkları şekildir Yağmur damlalarının bu özel şekli, atmosferin sürtünme etkisini artırır ve damlaların belli bir hız limitini aşmalarını önler

Görüldüğü gibi Kuran'da, yağmurun indirilişi ile ilgili, 1400 sene önce bilinmesi mümkün olmayan hassas bir ayara dikkat çekilmektedir

SÜTÜN OLUŞUMU
Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır, size onların karınlarındaki fers (yarı sindirilmiş gıdalar) ile kan arasından, içenlerin boğazından kolaylıkla kayan dupduru bir süt içirmekteyiz (Nahl Suresi, 66)
Vücudun beslenmesini sağlayan temel maddeler, sindirim sistemindeki kimyasal dönüşümler sonucunda oluşur Sindirilen bu besin maddeleri daha sonra bağırsak duvarından kan dolaşım sistemine geçerler Kan dolaşımı sayesinde ilgili organlara sevk edilmiş olurlar

Yukarıdaki tabloda mide kanalından gelen yarı sindirilmiş besinlerle damarlardan gelen kanın birleşerek vücuda dağılımı görülmektedir Bu karışımın bir kısmı kaslara ve diğer vücut dokularına dağılırken, bir kısmı da süt bezlerine süt olarak salgılanmak üzere ulaşmaktadır

Süt bezleri de diğer vücut dokuları gibi kan yoluyla kendilerine getirilen sindirilmiş gıdalarla beslenirler Bu nedenle kan, besinlerden gelen gıdaların toplanıp iletilmesinde çok önemli bir rol oynar Süt de tüm bu aşamalardan sonra süt bezleri tarafından salgılanır ve sindirilmiş besinin kan dolaşımıyla taşınması sonucunda oluştuğu için besin değeri oldukça yüksektir

İnsanlar ne hayvanın karnındaki yarı sindirilmiş besini ne de hayvanın kanını doğrudan tüketemezler Dahası bunların herhangi birini ya da karışımlarını doğrudan tüketmeleri ciddi zehirlenmelere hatta ölüme bile yol açabilir Ne var ki Allah, yarattığı son derece kompleks biyolojik sistemler sayesinde, bu sıvıların içinden temiz ve sağlıklı bir gıdayı insanların faydasına sunmaktadır

Böylece insanların doğrudan tüketemeyeceği kan ve yarı sindirilmiş besinden içilir nitelikte, besleyici süt üretilmiş olur

Sütün oluşumu başlı başına büyük bir yaratılış mucizesidir Ancak sütün oluşumu ile ilgili böylesine detay bilgilerin Kuran'da yer alması da apayrı bir mucizedir

Görüldüğü gibi Nahl Suresi'nin 66 ayetinde, sütün biyolojik oluşumu ile ilgili tarif edilenler, günümüz biliminin ortaya koyduğu bilgilerle büyük bir uyum içindedir Memelilerin sindirim sistemine yönelik uzmanlık gerektiren böyle bir bilginin Kuran'ın indirildiği dönemde insanlar tarafından bilinmesinin mümkün olmayacağı ise son derece açıktır

PARMAK İZİNDEKİ KİMLİK

Kuran'da, insanları ölümden sonra diriltmenin Allah için çok kolay olduğu anlatılırken, insanların özellikle parmak uçlarına dikkat çekilir:
Evet; onun parmak uçlarını dahi derleyip-(yeniden) düzene koymaya güç yetirenleriz (Kıyamet Suresi, 4)

Ayette parmak uçlarının vurgulanması, son derece hikmetlidir Çünkü parmak izindeki şekiller ve detaylar, tamamen kişiye özeldir Şu an dünya üzerinde yaşayan ve tarih boyunca yaşamış olan tüm insanların parmak izleri birbirinden farklıdır Dahası, aynı DNA dizilimine sahip tek yumurta ikizleri dahi farklı parmak izine sahiptirler106

Parmak izi doğumdan önce cenin üzerinde son şeklini alır ve kalıcı yara olması dışında ömür boyu sabit kalır İşte bu nedenle parmak izi, herkese özel çok önemli bir "kimlik kartı" sayılmakta ve parmak izi bilimi ise insanlar tarafından bilinen tek değişmez ve yanılmaz kimlik tespit yöntemi olarak kullanılmaktadır

Ancak önemli olan, parmak izinin özelliğinin ancak 19 yüzyılın sonlarına doğru keşfedilmiş olmasıdır Ondan önce, insanlar parmak izini hiçbir özelliği ve anlamı olmayan çizgiler olarak görmüştür Fakat Kuran'da, o dönemde kimsenin dikkatini dahi çekmeyen parmak izleri vurgulanmakta ve bu izlerin ancak çağımızda fark edilen önemine dikkat çekilmektedir

Tek yumurta ikizleri de dahil olmak üzere, her insanın parmak izi kendine özeldir Başka bir deyişle, insanların parmak uçlarında kimlikleri şifrelenmiştir Bu şifreleme sistemini, günümüzde kullanılmakta olan barkod sistemine benzetmek de mümkündür

Parmak izi ile kimlik saptama sistemi (AFS) teknolojisi, son 25 yıldır çeşitli polis teşkilatlarında geçerliliği ispatlanmış, yasal olarak onaylanmış bir yöntem olarak kullanılmaktadır Günümüzde geniş kapsamlı kimlik tespiti çalışmalarında parmak izi kadar isabetli sonuç veren bir teknoloji bulunmamaktadır Parmak iziyle kimlik tespiti son 100 yıldır hukuki süreçlerde kullanılmaktadır ve uluslararası geçerliliğe sahiptir 108

A Moenssnens, Fingerprint Techniques (Parmak İzi Teknikleri) adlı kitabında parmak izinin her insana özel oluşunu şu şekilde değerlendirmiştir: "Şimdiye dek farklı parmaklardaki iki parmak izinden hiçbirinin birbiriyle aynı olduğuna rastlanmamıştır



Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an Mucizeleri..(Bilimsel) !!!

Eski 10-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an Mucizeleri..(Bilimsel) !!!






Ve Evren'i (Göğü) kuvvetimizle kurduk, muhakkak ki onu genişletmekteyiz

51 Zariyat Suresi 47

Ayette "Evren, gök" diye çevirdiğimiz kelime Arapça "sema" kelimesidir Bu kelime aynı Türkçe'deki "gök" kelimesi gibi hem Evren'i, hem Dünya'nın tavanını ifade eder Yeryüzünün üstünün tümü "sema" diye adlandırılır

Evren sonsuz mudur? Yoksa Evren sınırlarla çevrili durağan-sonlu bir yapıda mıdır ? İşte size insanlığın büyük dehalarının tarihin en başından beri en hararetli tartıştıkları konulardan biri

Diyebiliriz ki insanlık tarihinde çok az konu bu kadar hararetle tartışılmış ve tüm uğraşlara rağmen bu konuda işin içinden çıkılamamıştır İlk önce felsefenin içinde, daha sonra ise felsefeden bağımsızlığını ilan eden fizikte, Evren'in sınırlarının sonsuz olup olmadığı tartışılmıştır Tarihin en parlak simalarının bir kısmı Evren'in sonsuz olduğunu, buna karşın birçok ünlü düşünür de Evren'in sınırlarla çevrili bir şekilde sonlu olduğunu söylemiştir Oysa Kuran bu iki görüşün dışında sürekli genişleyen dinamik bir Evren modeli çizmiştir Kuran'ın çizdiği model, Evren'in her an bir sonu olmakla sonsuz Evren modelinden, sürekli genişlemekle ise durağan sınırlı Evren modelinden ayrılmaktadır Böylece insanlığın bu en büyük tartışmasında Kuran tüm düşünürlerin dışında üçüncü bir modeli tarif etmiştir

İşte Kuran'ın Allah tarafından indirilip indirilmediğini anlamak isteyenler için bir test imkanı Bir tarafta ne felsefe, ne fizikle uğraşmış çöldeki Muhammed Diğer tarafta felsefenin, fiziğin ünlü düşünürlerinin iddiaları İşte Aristo, işte Ptolemy, işte Giordano Bruno, işte Telesio Patrizzi, işte Galieo Galilei, işte Isaac Newton Dünya tarihinin bu en büyük dehaları gözlemleriyle, formülsel uğraşlarıyla Evren'in sınırlı, sonlu veya sonsuz olduğunu iddia etmişler, fakat hiçbiri genişleyen dinamik Evren modelini çizememişlerdir Ancak 20 yüzyılda Edwin Hubble'ın gelişmiş teleskobuyla gözlemleri, tüm yıldız kümelerinin hızla birbirlerinden uzaklaştığını tespit etmiş, böylece genişleyen dinamik Evren modeli doğrulanmıştır

Evren'in genişlediği ilk kez 1900'lü yıllarda ortaya atılmıştır 1900'lü yıllardan önce Kuran dışında bu iddiayı ortaya koyan tek bir kaynak bile yoktur Tek bir kaynak bile!

MUHAMMED'İN ÇÖLDE SAKLADIĞI TELESKOP

Kuran'ın Allah tarafından indirildiğini inkâr edenler, Muhammed Peygamber'in Kuran'ı uydurduğunu söylemektedirler Peki bunu söyleyenler Muhammed Peygamber'in Evren'in genişlediğini, 1900'lü yıllardan önce bilen Dünya tarihindeki tek kişi olmasını nasıl açıklayacaklar? Acaba Muhammed Peygamber 1900'lü yıllarda yapılmış olan teleskobun bir benzerini 600'lü yıllarda icat etmişti de, bu teleskobu kumlar altında mı gizliyordu? Acaba Muhammed Peygamber teleskobu kullanmayı, yıldızların hareketlerini yorumlayacak astrolojik bilgiyi biliyordu da, bunu insanlardan mı saklıyordu? Eğer Muhammed Peygamber deli olduğu için Peygamber olduğunu iddia etti denirse; bu nasıl bir deliliktir ki kendi döneminin insanlarının hiçbirinin bilmediği ve bilmesine imkan olmayan, kendisinden 1300 yıl sonra ancak anlaşılacak olan bir gerçeği biliyordu? Eğer Muhammed Peygamber kendi menfaatleri için dini uydurdu denirse; bu nasıl bir menfaat uydurmadır ki bu kişinin uydurdukları ancak 1300 yıl sonra tam anlaşılıyor; fakat kendi döneminde bu ayeti söylemesi kendisine hiçbir menfaat sağlamıyor, hatta gözleriyle Evren'in genişlediğini fark edemeyen düşmanlarına belki koz bile vermiş oluyordu Menfaat için hareket eden kişi, kendi yaşarken kendisine faydası olmayan, hatta kendi döneminde anlaşılmadığı için eleştirilmesine yol açacak bir şeyi söyler mi? Eğer tüm bu gerçeklere karşın hâlâ bir kişi "Muhammed Peygamber kendi aklıyla bunu bildi" derse; bu nasıl bir akıldır ki kimsenin bilemediğini biliyor fakat bunları kendi bildiğini kabul edeceğine, Allah bana bildirdi diye yalan söylüyor! Toplu iğneyi bulan bir kişi bile bu buluşuyla övünme eğilimindeyken, Muhammed Peygamber niye aklıyla övünmüyor da "Bu (Kuran) benden değildir, bu Allah'tandır" diyor Tevazudan mı? Bir yandan Peygamber olduğunu söylerken inanılamayan, yalancılıkla itham edilen, böylece ahlâken düşük bir mertebede gösterilen kişiyi, tevazu sahibi diye mi yüceltecekler? Evet inkâr etmekte ısrar edenlere bir soru da biz soralım: “Siz neyi savunduğunuzun, ne dediğinizin farkında mısınız?”

EVRENİN GENİŞLEDİĞİ NASIL ANLAŞILDI?

Büyük deha Newton'un fiziğinde bir eksik vardı Newton, sonsuz genişlikte ve değişmeyen bir Evren modeline inanıyordu Newton'un yerçekimi yasaları bir sorunla karşılaşıyordu Nasıl oluyordu da Evren'in başlangıcından beri geçen çok uzun zaman sürecinde tüm madde birbirini çekip tek bir bileşime dönüşmüyordu? Oysa Einstein'ın Newton'dan sonra ortaya koyduğu formüllerde kütlenin varlığıyla zaman ve mekan değişiyordu

Bilimsel platformda Evren'in genişlediğini ilk kez Lemaitre ortaya attı Resimde Lemaitre ve Einstein birarada görülüyor

Einstein'ın formüllerinden yola çıkan Rus fizikçi Alexander Friedmann en ufak bir etkide Evren'in genişleyeceğini veya daralacağını keşfetti Bu keşfin değerini anlayıp Evren'in genişlemekte olduğunu ise açıkça, iddialı bir şekilde ilk savunan, Belçikalı papaz ve bilim adamı Georges Lemaitre oldu Lemaitre, Evren'in genişlemesini geri sardığımızda Evren'in tek bir birleşimden patlayarak oluştuğunu, daha sonra Evren'in genişlediğini; bir meşe palamadundan bir meşe ağacının büyümesi gibi Evren'in bu tek atomdan ortaya çıktığını söyledi Bu o kadar inanılmaz gözüküyordu ki, başta bu iddiaya kendi formüllerinden ulaşılan Einstein bile inanamadı Lemaitre'nin fizikten pek anlamadığını söyleyerek, Evren'in sonsuz genişlikte ve değişmez olduğunu söyledi

İlk başta, Evren'in genişlediği kuramsal olarak ortaya konmuştu Hiçbir felsefecinin tarihin uzun zaman diliminde ortaya koyamadığı bir açıklama, Kant gibi bir felsefecinin "Saf Aklın Eleştirisi" eserinde, zihinsel çatışkılardan (zihnin çözemeyeceği sorunlardan) biri olarak gördüğü ve "Zihin bu sorunu çözemez" dediği konuda ortaya konmuştu Bu kuram her şeye uyuyor ve Evren'in neden yerçekimine rağmen çökmediğini açıklayarak Newton ve Einstein formüllerinin bir birleşimini veriyordu Alternatifi yoktu Doğru anahtarın kendi kilidine uyması gibi, doğru açıklama Evren'sel tabloya uymuştu Fakat bilim dünyasında ilk defa duyulan bu açıklama klasik tepkiyle karşılaşmıştı: Hayır, olamaz!

Aynı yıllarda Amerikalı astronom Hubble, tüm bu kuramsal tartışmaların dışında, Mount Wilson gözlemevinde son derece gelişmiş teleskobu ile gözlemler yapıyordu Hubble tüm galaksilerin birbirinden uzaklaştığını, böylece Evren'in genişlediğini gözlemsel olarak buldu Böylece görmediğimize inana-mayız diyenlere Hubble; "Gördüğünüze inanmalısınız" dercesine genişlemeyi ispatladı (Hubble bu tespitini Doppler etkisiyle yaptı Buna göre uzaklaşan cisimlerin dalga boyları ışık dalgalarının spektrumunda uzar; böylece kırmızıya kayar, cisimler yaklaşıyor ise dalga boyu kısalır, böylece maviye kayar) Tüm galaksilerden gelen ışığın, spektrumda kırmızıya kayması, tüm galaksilerin uzaklaştığını gösteriyordu Hubble bu gözlemiyle beraber çarpıcı bir yasa da buldu, galaksilerin uzaklaşma hızları, galaksiler arasındaki uzaklıkla doğru orantılıydı Galaksi ne kadar uzakta ise, o kadar hızlı uzaklaşıyordu Bu sonuç tekrar tekrar test edildi 1950'de ABD'de Mount Palamar'da Dünya'nın en büyük teleskobu inşa edildi Tüm testler, yeniden kontroller hep bu gözlemi doğruladı Hatta ölçümler yapılıp Evren'in ilk yaratılış anının yaklaşık 10-15 milyar yıl önce olduğu iddia edildi

Hubble'ın çalışmalarıyla Einstein da, Lemaitre de ilgileniyordu Daha önce Lemaitre'ın görüşlerine katılmayan Einstein, bir konferansta Lemaitre'e haklı olduğunu beyan etti Bu düşünceye inanmamasına yol açan görüşlerinin hayatının en büyük hatası olduğunu itiraf etti Böylece Evren'in dinamik, sürekli genişleyen yapısı gözlemlerle doğrulanmış bir şekilde anlaşıldı, dönemin en büyük fizikçisi Einstein da bu sonucu kabul etti

Edvin HUBBLE teleskobuyla gözlem yaparken

Hubble'ın ve Lemaitre'ın örneklerinde bir fizikçinin gerek kuramsal, gerek gözlemsel yolla bir sonuca ulaştıklarında o sonucu nasıl sunduklarını görüyoruz Lemaitre kuramsal olarak ulaştığı sonuca dayanak olarak Einstein'ın formüllerinden nasıl çıkarım yaptığını gösterirken, Hubble yaptığı gözlemlerin verilerini ve sonuçlarını sunmaktadır Böylece fizikçilerin vardığı sonuç bir kitap dolusu altyapıyla bir arada ortaya konmaktadır Fizik kural-larının Yaratıcısı tarihteki en büyük tartışmalarından birinin cevabını Kuran'da vermektedir Kuran, bilim adamlarından farklı olarak doğrudan sonucu verir, bu sonuca gidiş yolları, bu sonuca nasıl ulaşıldığı önemli değildir çünkü bu bilgiyi veren bu araçları kullanmadan bu bilgiyi bilmektedir Evet, Kuran doğrudan sonucu verir çok emin, çok kısa, çok net, çok açık bir şekilde

Herhangi birimiz Evren'e üstten bakma şansına sahip olsaydık ve biri bize "Evren'i tarif et" deseydi, herhalde ilk söyleyeceğimiz şeylerden biri Evren'in genişlediği olurdu


Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an Mucizeleri..(Bilimsel) !!!

Eski 10-11-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an Mucizeleri..(Bilimsel) !!!






Ancak bilimsel birikim ve gelişmiş teleskoplarla farkedebildiğimiz bu gerçeği, Kuran'ın 1400 yıl önce söylemesi ne müthiş bir olaydır Bazıları "Hz İsa körleri iyileştirecek şekilde mucizeler gösterdiyse, niye çevresindeki herkes iman etmedi?" diye sormaktadır İşte dine bilimle karşı çıkılmaya çalışıldığı bir ortamda, Kuran, bilimin en zor birkaç sorusundan birine bir cevap vermekte ve tarihte bu cevabın aynısına rastlanmamaktadır Gelişmiş teleskopların icadıyla yapılan gözlemler Kuran'ı doğrulamakta, Kuran'ın bu mucizesinin benzerini hiç kimse gösterememekte, fakat inanmaya niyetli olmayanlar yine inanmamaktadır Zaten Kuran bazı insanların hangi mucizeyi görürlerse görsünler inanmayacaklarını belirterek insan psikolojisinin bu yönünü açıklamada da mucize göstermiştir Sanırız bu örneği gören kişi, İsa'nın ve diğer Peygamberlerin gösterdiği mucizelere karşı kendilerine niye inanılmadığını anlayacaktır Mucizelerin şekli, zamana göre değişmekte, fakat, hep açık arayan, gerçeği bulmaya çalışmak yerine, ben nasıl inkâr ederim diye düşünen bazı insan tipleri hiç değişmemektedir

MADDENİN KÖKENİNDE KUVVET OLMASI

Evren'in genişlediğini söyleyen ayetin başında Evren'in kuvvetle yaratıldığı açıklan-maktadır Bu ayette "kuvvet" diye çevirdiğimiz kelime "Eyd" kelimesi olup "yed" kökünden gelir ve "el" anlamına geldiği gibi, Kuran'ın birçok yerinde "kuvvet" anlamında da kullanılır örneğin aynı kelime 38-Sad Suresi-17 ayette geçer ve "Davud'u, kuvvet verdiğimiz kulumuzu hatırla" diye bu ayet tercüme edilir Ayetin kuvvete dikkat çekmesinin önemli bir nok-tayı vurgulama olasılığı vardır (Kuran'daki bilimsel mucizelerin bazısı açıkça söylenerek gerçekleşmektedir Evren'in genişlediğinin söylenmesi gibi Bazı bilimsel mucizeler ise işaretle belirtilmişlerdir ki, bu mucizelere ancak yorumla varılabilir Biz kitabımızda açık gördüğümüz bir çok mucizeyi seçerek açıklıyoruz Fakat yorumla çıkabilecek bazı mucizeleri ise ana bir başlık açmadan, bir alt başlıkla, bu şekilde dikkatlerinize sunmak istiyoruz) Bu "kuvvet" bir atomun çekirdeğine kuvvet veya gücün yığıldığı veya çekirdeğin bu güç ve kuvvetin üzerine inşa edildiği gerçeğine denk gelmektedir Einstein'ın E=mc2 şeklinde formüle ettiği denklem, tüm Evren'in kuvvet üzerine bina edildiğini göstermektedir (Enerji = Kütle x Işık Hızının karesi) Bu formül belki de fiziğin en önemli formulüdür Stephen Hawking satış rekorları kıran kitabı "Zamanın Kısa Tarihi"nde matematiksel denklemler kullanmaktan kaçınmış fakat bir tek Einstein'ın bu formulünü kullanmıştır Bu formülle kütle veya maddenin, enerjinin bir biçimi olduğu, maddenin enerjiye dönüşebilirliği ortaya konmuştur Böylece madde ile kuvvetin ayrımı yerine, maddenin kuvvet olarak tarifi mümkün olmaktadır Buradan da Evren'deki maddenin kuvvet ile yaratıldığının söylenmesinin ne kadar önemli fiziksel bir gerçekliğe işaret ettiği anlaşılabilir Güneş'ten sayısız galaksilere, süpernovalara kadar her şey aslında kuvvetten oluşmuştur

Büyük Patlamadan sonra bu kadar çok maddenin, yerçekimi kuvvetinin etkisiyle birbirinin üzerine kapanmadan, bu kadar geniş bir alanda, bu kadar büyük bir hızla birbirinden uzaklaşması, Büyük Patlama'da uygulanan kuvvetin olağanüstülüğünü göstermektedir Bu kuvvet sayesinde Evren genişlemekte ve madde birbirini çekip yeniden kapanmaktan kurtulmaktadır Bu kuvvet hem çok büyüktür, hem de Allah'ın üstün bilgisiyle çok ince bir şekilde ayarlanmıştır Bu kuvvet eğer daha zayıf olsaydı gezegenler oluşmadan madde birbirini çekerek kapanacak ve ne galaksiler, ne dünyamız, ne de hayat oluşacaktı Eğer patlamada uygulanan kuvvet daha şiddetli olsaydı; madde o kadar büyük bir alana yayılacaktı ki, yine ne galaksiler, ne dünyamız, ne de hayat olacaktı Bir fizikçinin çok güzel bir benzetmesine göre; bu patla-manın galaksilerin, dünyamızın, hayatın oluşacağı şekilde ayarlanmasının olasılığı; bir kurşun kalemi havaya attığımızda, sivri ucu üzerinde durması kadar bile değildir Allah, bu patlamayla hem kudretinin büyüklüğünü, hem kendisinin bilinçli olarak ilk andan itibaren nasıl her şeyi ayarladığını göstermekte, ayrıca mesajı Kuran'da bu oluşumları anlatarak Kuran'ın kendi mesajı olduğunu da ispat etmektedir

Böylece Kuran tek bir ayette, 1900'lü yıllardan önce Evren'in genişlediğini söyleyen tek kitap olma mucizesini göstermekte, aynı zamanda aynı ayetle maddenin kuvvetle yaratıldığına da işaret ederek büyük mucizesini daha da güçlendirmektedir

E=mc2 formülünden, ışığın hızının büyüklüğünden dolayı atomun içinde depolanmış olağanüstü enerjinin varlığı anlaşılmış ve atom santrallerinden, atom bombalarına kadar yeni buluşlar bu formulün mantığına dayanılarak yapılmıştır Einstein'a kadar düşünürler maddeyi hareketsiz ve hareketi ise bu hareketsiz maddenin bir tür itme sağlayarak neden olduğu bir etkinlik olarak görmüşlerdir Leibniz (1646-1716), Allah'ın hareketi maddeye içkin yarattığını (hareketin maddenin iç yapısından kaynaklandığını) söyleyerek maddenin enerjiye indirgenebilir olduğu fikrine yaklaşmıştır; ama bilim dünyasında bu buluşun tam anlamıyla ortaya konuşu formulüyle Einstein'a aittir

KURAN'DA BİZ İFADESİNİN KULLANILMASININ SEBEBİ

Bu bölümde incelediğimiz ayetteki "Biz" ifadesinin neden kullanıldığını açıklamakta fayda görüyoruz Arapça'nın bu konudaki dil özelliği bilinmediği için sorularla karşılaşıyoruz Kuran'da Allah kendisi için birinci çoğul şahıs olarak "Biz" ifadesini de, birinci tekil şahıs olarak "Ben" ifadesini de kullanır Bu Arapça'nın dil özelliğinden kaynaklanır Arapça'da ve başka bazı dillerde de azamet, yücelik ifadesi olarak bazen bir kişi kendisi için birinci çoğul şahıs olarak "Biz" ifadesini kullanır Nitekim gerek Türkçe'mizde, gerek başka dillerde karşımızda tekil şahıs varken yücelik, saygı ifadesi olarak ikinci tekil şahıs olan "Sen" yerine "Siz" demekteyiz Türkçe'de tekil olarak yaptıklarımız için de bazen birinci çoğul olarak "Biz" ifadesini kullanırız, fakat bu karşımızdaki tekil şahıs için çoğul olan "Siz" ifadesini kullan-mamız kadar yaygın değildir

Kısacası, Allah tevazu yapmaz, tevazu insanlara yaraşır, Allah için değildir Allah azametini, yüceliğini, saygınlığını belirtmek için bu ifadeyi kullanır Kuran Arapça inmiş bir kitaptır, bu yüzden Kuran'da Arapça dil özellikleri, Arapça deyimler bulunur Allah'ın tekliği tüm Kuran'ın en temel mesajıdır ve Kuran'ın yüzlerce ayetiyle apaçıktır

Bir noktayı daha belirtmek istiyoruz: Kuran'da Allah kendisinden birinci şahıs olarak bahsederken hem tekil "Ben" ifadesini, hem azamet, yücelik, saygınlık belirtisi olarak çoğul olan "Biz" ifadesini kullanır Fakat Allah'tan ikinci şahıs olarak bahsedildiğinde hep ikinci tekil "Sen" ifadesi geçer, hiçbir zaman ikinci çoğul olarak "Siz" ifadesi geçmez veya Allah'tan üçüncü şahıs olarak bahsedildiğinde hep üçüncü tekil "O" ifadesi geçer, hiçbir zaman üçüncü çoğul "Onlar" ifadesi kullanılmaz Oysa Kuran'da binlerce defa Allah'tan ikinci veya üçüncü şahıs olarak bahsedilmiştir, bunların biri bile ikinci çoğul veya üçüncü çoğul şahıs değildir Bu da başta dediğimiz gibi; bu ifadenin Arapça'nın dil özelliğinden olduğunu gösterir



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.