Hayatımı Karalayan Metinler |
10-09-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hayatımı Karalayan MetinlerHayatımı Karalayan Metinler Tanrı rüyalarımı seslendiriyor tanrı sırlarını aralayandır artık benimse yollarım doruktan doruğadır Artık benim deliliğe giden yolu yürüdüğüm söylenir kendimi yağmurlara terk eylediğim nicedir rüyalarımdan sesleniyorum tanrılardan artan sözler söylüyorum nicedir Yaşadığım günleri karalayan şiirin bir şiirin doğuşunu duyuyorum içimde içimde bebeklerin kahkahası çınlarken dünyayı ayaklarımda duyuyorum yeniden yeniden başlıyorum yolculuğuna acısı bende kalmış karanlık bir izahın Ellerimin bile yokluğunu duymaya başladığım günlerdir kendimi yağmurlara terk eylediğim günler günlerdir görmeye başladığım rüyayı halklar kendi hesabına cinnete yorumlarken boşalıyor kendimi hatırlayabileceğim aynalar boşalıyor öleceğim günlere ayırdığım kahkaha Dünyada oluşumun şaşkınlığı içinde çıkıyorum ölümün yüreğimi kıstırdığı koylardan çıkıyorum yüreğimi yağmurlarla yatıştırmak üzere bir sürgünün öyküsüdür okunuyor ardımdan yağmurda ışıldarken ayak izlerim saçlarım rüzgarın önünde bir saçak bulu gidiyorum, olarak ağzımda bir orman gülü Sabah sisler içinde dudaklarımda ıslattığım karanfil bile yaşamaktan yana bir güzellik değildir artık ben bile yaşamaktan yana bir güzellik değilim karanfillerin bile bana sunduğu yalnızca hüzün Oysa bir gül rengini versin diye vardı yaşantımızda bir nehir sesini sesimizde bulsun diye çağlardı güller söze dönüşürdü gülüştüğümüz yerde güneşlere vururdu gülüşlerimiz Şimdi benden yorgundur umutlandığım dağlar girdiğim ırmaklar da benden yorgun akıyor zamanın ete çökmüş ağzı omuzlarımda güneşe doymayan omuzlarımda bir hayvanın ağzını besliyor yaralarım Irmaklar çığırına varınca yolculuğum güneş antik bir dekor oluyor gözlerime kararıyor durup kendimi dinlediğimde gördüğüm rüya kararıyor durup kendi sonumu beklediğim istasyon ışıldarken dünyadan bana doğru uzanan binlerce yol Dünyadan bana doğru uzanan bir yol ölüm Denizlerin huzuruna çekiyor beni ölüm beni damarlarımdaki kan kışkırtıyor boğulmuş buluyorum kendimi denizlerde denizin kumları çıkıyor dilimin altından ellerimden parlak nehir taşları oyuncak kitaplar çıkıyor üzerimden kırık ayin vazoları, gümüş martılar hayatımı karalayan bir şiir sonra sonra adım, rüyasında boğulmuş bir şaire çıkıyor denizin kumlara boğdurduğu şaire Bu geçitler bunlar senin yaşadığın bozkırlardı bir zaman yaşadığın vadilerdi, dağlardı, denizlerdi Doğudan batıya rüzgarların estiği güllerin hükmünü sürdürdüğü yerlerdi yaşadıkça gülüşlerinde belirdi ölüm Uğradığın her yerden uğurladığın ölüm hangi şehrin yolunu tutarsın artık, hangi şehir senindir seninle yürek yüreğe kimler ağlaşır soğumuş yaralarınla kimler öpüşebilir? Ölmüştür gözlerini mutluluk edindiğin prenses aransa şehirdedir tanrılardan artan sesler korosu şehirdedir renkli yüzeylere düşkün eceler şehirdedir gözlerini mutluluk edindiğin prenses muğber köle kızları aransa şehirdedir olarak sıradan bir akşamın hüzün döküntüleri Belki de ben daha bir zaman burda, bu dünya aralığında durup kendi gölgemle oynaşacağım boynumdaki sargıları çürütünceye kadar çürütünceye kadar yağmurla saçlarımı durup kendi sonumu bekleyeceğim dünyanın herhangi bir aralığında yeniden ruhumu güllere üfleyebilmek için Benim artık deliliğe giden yolu yürüdüğüm söylenir işte artık mumyalı bir defin töreni için yas tüyleri takıyorum şapkama nasıl olsa olmayan kuşların yokluğu fark edilmez güneşin gölgeleri fark edilmez güneşten tanrıların ölümlere ritim tuttuğu yerde Hıdır Toraman |
|