Ah Vefa! |
06-29-2009 | #1 |
GöKKuŞaĞı
|
Ah Vefa!Mehmed Âkif merhum, kızının nikâh akdine çok sevdiği ahbâbından olan Bosnalı Ali Şevki Efendi’yi de dâvet etmişti Yaşlı hoca efendi bu dâvete biraz geç geldi ve gecikme sebebi olarak da, Vefâ Yokuşu’ndan çıktığını söyledi Merhûm Âkif de, bu yerinde mâzereti, yerinde bir hakîkatle mezcederek mütebessim ve mânidar bir şekilde şöyle dedi: “Hangi Vefâ Yokuşu’ndan bahsediyorsun hoca efendi? Nesl-i hâzır (şimdiki nesil) o yokuşu çoktan düzledi” Merhûmun hüzünle dile getirdiği ve âdeta “âh vefâ” dercesine ifâde ettiği gerçek, insanoğlunun en çok muhtaç olduğu vazgeçilmez bir haslettir Bu hasleti gerçekleştirmenin güçlüğünü ifâde sadedinde Vefâ Yokuşu’nu çıkmanın güçlüğüne âit sözden istifâde sûretiyle telmihte bulunan Âkif merhum, bugünkü cemiyetimizi görse kimbilir nasıl feryat ederdi… Bugün, insanlar izleri silinmiş iyilikleri hatırına bile getirmemekte ve ekseriyetle “vefâ” kelimesi, âdeta ve sırf İstanbul’da bir semt adı olarak kalmış bulunmaktadır Hâlbuki vefâ, İslâmî şiarlardan biri ve belki de en esaslısıdır Gerçi İslâm nazarında esasların esası îmândır Fakat, îmânın aynı zamanda bir vefâkârlık tezâhürü olduğu da muhakkaktır Zîrâ vefâ, ahde riâyet, yâni verilen sözde durmadır Îmân da ruhlar âleminde Rabb’i tasdik ve ikrâra bu dünyada sadâkat gösterilmesi, yâni netice itibarıyla bir vefâkârlıktır Bununla berâber vefâ, sadece ahde riâyet, yâni verilen sözde durma keyfiyeti değildir O, Hakk’a karşı samîmiyet ve gönül hâlini değiştirmemek, ana-babamızdan, hısım akraba ve din kardeşlerimize, îmân nîmetinin bize kadar ulaşmasında hizmeti geçmiş âlimler ve sâlihlerden peygamberlere kadar fiilî veya hissî bir sûrette güzel alâkaya mecbûr olduğumuz minnettarlığı ve gönül kenetlenmesini gerçekleştirmek ve bu hâli mevsimlik değil -iyi ve kötü günde- ömür boyu devâm ettirmektir Vefâ kelimesi, minnettarlık, sadâkat ve istikâmet gibi vasıfların hepsinde bir kumaşın iki yüzünden biri olmak gibi berâberlik ve hattâ bazen ayniyet ifâdesi taşır Bu temel bakış açısından, îmânın îcâb ettirdiği her tavır ve hareket, aynı zamanda bir vefâkârlık ifâdesi taşıdığı gibi, bu tavır ve hareketlerin aksi de “vefâsızlık” olarak kabûl edilir Vefâ, peygamberlere, velîlere ve fazîlet sahibi kimselere âit bir vasıf olarak beşerî hayâtı en yüce bir seviyede taçlandıran mânevî bir sıfattır Bu itibarla bazı müfessirler İslâm’ı, dil ile ikrarla beraber hem kalb ile tasdik, hem Allâh Teâlâ’ya bütün kazâ ve kaderinde teslimiyet ve hem de bir vefâ olarak târif etmişlerdir Ah vefa, nerde kaldın?! Bıktık şu her gün birkaç defa yemini bozup ahdinden dönenlerden Her sözü mübâlağa, her davranışı sun’î nâmertlerden ve vefa duygusundan mahrum uğursuz gönüllerden! Ve nerdesiniz?! Ey bir vefa düşüncesiyle sözleştiği yerde günlerce kıpırdamadan bekleyen vefalı dostlar?! Nerdesiniz ruhuyla bütünleşmiş vefa timsali er oğlu erler?! Nerdesiniz bir vefa uğruna harap olup, turâb olup gidenler ve çok bereketli bir devrin ak alınlı insanları?! Kalkın; girin ruhlarımıza Kamçılayın hayâllerimizi ve boşaltın vefa adına ne taşıyorsanız hepsini sînelerimize! Mertliği, yiğitliği, vefayı bütün bütün unutmuş sînelerimize Bizleri bu yeniden diriliş yolunda Hızır çeşmesine ulaştırın! Gelin, gelin de şurada burada dolaşıp duran şu üç-beş vefalı insanı, ümitsizlik ve inkisardan kurtarın!
__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar NFK GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
|
Cevap : Ah Vefa! |
06-29-2009 | #2 |
[KAPLAN]
|
Cevap : Ah Vefa!Gerçekten de neredesin Ey Vefa ! Bu değerli paylaşımınız için teşekkürler Sevgili Gökkuşağı |
|