Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
çıkmıştır, çıktı, islamiyet, ortaya, yılında, zaman

İslamiyet Kaç Yılında Ortaya Çıktı? İslamiyet Ne Zaman Ve Nerede Ortaya Çıkmıştır?

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslamiyet Kaç Yılında Ortaya Çıktı? İslamiyet Ne Zaman Ve Nerede Ortaya Çıkmıştır?



İslamiyet Kaç Yılında Ortaya Çıktı? İslamiyet Ne Zaman Ve Nerede Ortaya Çıkmıştır?
İslamiyet Kaç Yılında Ortaya Çıktı? İslamiyet Ne Zaman Ve Nerede Ortaya Çıkmıştır?

622 yılında

İslam inancına göre Peygamber olmadan önce bu sorunlara çare bulmak amacıyla toplumdan uzaklaşıp Mekke’nin yaklaşık 6 km kuzeyinde bulunan Hira dağındaki bir mağaraya çekilmeyi ve Ramazan ayını burada geçirmeyi adet edindi Bu mağaraya gitmeye 1-2 yıl devam etti
40 yaşındayken 610'da, 26 Ramazan'ı 27’sine bağlayan gece (Kadir gecesi), Muhammed'e geldiğine inanılan ilk vahiy şu şekilde anlatılır:

Kendisi Hira Dağı'nda ibadet ve tefekkürle meşgulken Cebrail adlı melek geldi ve ona "Oku!" dedi Muhammed korku ve heyecan içinde "okumasını bilmem, ne okuyayım?" dedi Bunun üzerine Cebrail, Muhammed’i sıkarak, yine "Oku!" dedi Muhammed tekrar okuması olmadığını söyleyince, Cebrail onu sararak aynı şekilde sıktı ve geri bırakarak "Oku!" dedi Muhammed "Okuma bilmem, söyle ne okuyayım" diye karşılık verince Cebrail, Alak Suresi'nin ilk ayetlerini okudu: "Oku! Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı Oku, Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir"[15]

Korku ve heyecan içinde kalan Muhammed, ayetleri tekrar etti ve hafızasına yerleştirdi Ardından Cebrail kayboldu Muhammed evine dönmek üzere yerinden kalktı Yola çıkan Muhammed'e etraftan binlerce ses: "Ey Muhammed selam olsun! Ya Resulullah, sana selam olsun!" diyordu Her defasında geriye dönüyor, taş ve ağaçlardan başka bir şey göremiyordu Ona peygamberlik verilmişti Evine geldiğinde yatağına yattı ve yalnızca "Beni örtün" diyebildi Uyandığında başından geçenleri Hatice'ye anlattı Ardından başından geçenleri Hatice'nin amcasının oğlu olan Varaka bin Nevfel'e açıkladı Yaşlı bir Hristiyan bilgini olan Varaka bin Nevfel anlatılanları duyunca "Kuddûs Bu gördüğün Melek yüce Allah'ın Musa peygambere gönderdiği Ruhul Kudüstür Sen de bu ümmetin peygamberisin Keşke kavminin seni yurdundan çıkaracağı zaman sağ olup sana yardım edebilsem

Sünni inanışına göre Muhammed’in İslam'a çağrısına ilk uyan, eşi Hatice oldu Onu amcası Talip’in oğlu Ali, azatlı kölelerden Zeyd bin Harise ve Ebu Bekir izledi Şia'ya göre ise ilk Müslüman amcasının oğlu Ali bin Ebu Talib'dir Bir süre yine vahiy kesildikten sonra on bir ayetten oluşan Duha Suresi (93) indi Bu surede, Allah’ın Peygamber’i yalnız bırakmadığı, yetimken barındırdığı, bu nedenle yoksullara yardım edilmesi ve iyi davranılması gerektiği üzerinde duruldu Bu dönemde islam dinini kabul edenlerin büyük bir çoğunluğu üst düzeyden, mal ve canlarını vermekten çekinmeyen kişiler oldukları halde, dinlerini gizlemek zorunda kaldılar Belli bir süre sonra Muhammed`i önce akrabalarını, ardından Safâ tepesi ne çıkarak tüm Mekke halkını açıktan açığa müslüman olmaya çağırdı İlk müslümanlar çok ağır hakaret ve işkencelere katlanmak zorunda kaldılar

Mekke'de kamplaşma

Muhammed’in halkı müslüman olmaya çağrısı, kendi mevkilerinin tehlikeye girebileceği kaygısıyla putperest inançdaki önemli kişileri tedirgin etti Kabe’den putların kaldırılmasının, ticareti engelleyeceği ve birtakım alışkanlıklara son verileceği için büyük tepki ile karşılandı Bir bölüm müslüman, kendilerine yapılan işkenceler artınca Habeşistan’a (Etiyopya) göç etmek zorunda kaldı İki dalga halinde göç edenler, bir süre sonra Muhammed’in Mekkeli müşriklerle anlaştığı yolunda aldıkları bir haber üzerine geri döndülerse de Mekke’ye geldiklerinde bunun doğru olmadığını öğrenince yeniden gittiler Bu arada iki güçlü ve önemli mevki sahibi kişi olan Ömer ve Hamza’nın müslümanlığı kabul etmeleri müslümanların moral ve cesaretlerini artırdı; Kabe’de açıkça namaz kıldılar Muhammed’in, amcası Ebu Leheb dışındaki akrabalarından yardım görmesi ve Mekke önde gelenlerinden bazılarının müslüman olmaları, putperest inancına sahip kişilerin tepkilerini daha da artırdı Muhammed, eşi Hatice ve amcası Ebu Talib’in ölmeleri üzerine Mekkeliler’in müslüman olmaları konusunda ümitsizliğe kapılarak Taif’e yerleşmek istedi Ancak burada tepki daha da büyük oldu ve Muhammed geri dönmek zorunda kaldı Tüm bu olaylara karşın, peygamberliğine olan inancı, düşüncelerini sürekli yaymasını sağladı Bu inancından cesaret alarak din alanındaki çalışmalarını Mekke dışına taşımaya yöneldi

İsra

Muhammed Hac mevsiminde Mekke’ye gelen Medineliler ile anlaştı Medineliler, dinsel bir vaizden çok, kabile savaşlarında kendilerine önderlik edecek birini arıyorlardı Muhammed’de bu iki niteliğin de bulunduğu, Hicret’ten (622) sonra anlaşılacaktı
Kur'an’dan ve hadislerden aktarılanlara göre, Muhammed Medine’ye gitmeden bir süre önce, İsra ve bazı kaynaklara göre de Mirac olayı meydana geldi:
Bu gecede, Muhammed, Cebrail’in eşliğinde, önce Mescid-i Aksa’ya gitti Orada, İbrahim, Musa, İsa ve diğer peygamberlerden bazılarıyla karşılaşarak, onlarla görüştü Sidretu’l-Münteha’da, kendisine gösterilmek istenen Allah’ın ayetlerini gördükten sonra, aynı gecede Mekke’ye döndü Ayrıca bu gecede Allah ile insanların anlayamayacağı bir dil ile konuşmuştur Bu semavi gece yolculuğunda, Muhammed’e Cennet ve Cehennem ve bu ikisine girenlerin hali gösterildi Bu yolculuk esnasında, diğer bazı hükümler yanında beş vakit namaz da farz kılındı Sünni inancında Muhammed bu yolculuğu hem ruh hem beden ile Şii inancında ise sadece ruh ile yapmıştır[16]
İslam dininin temel kaynağı Kur'an'da sadece İsra olayına yani peygamberin Mescid-i Aksa'ya gidişine yer veirlir Diğer detaylar ise, genellikle Mirac olarak adlandırılır ve Kur'an'da yer almaz Bununla birlikte ikincil kaynaklarca gerçekleştikleri savunulmaktadır
Muhammed Mekke’ye dönünce, bu yolculuğunu anlattı Bunun üzerine Kureyş'liler, O'nu yalanladılar O'ndan, Mescid-i Aksa'yı kendilerine tarif etmesini istediler Mescid-i Aksa'dan tam ve doğru olarak haber verince sustular Hatta Kureyşlilere, Mi'raca çıkarken yolda gördüğü Kureyşin bir kervanının yarın günün belirli bir vaktinde geleceğini haber verdi Aynen söylediği vakitte kervan gelerek Mi'racının doğru olduğunu tasdik ettirdi[17]
Kureyşli müşrikler, Ebu Bekir'e giderek dediler ki: “Senin arkadaşın dün gece Kudüs’e, oradan da semaya çıkıp tekrar Mekke’ye döndüğünü söylüyor, ne dersin?” Ebu Bekir de: “O söylüyorsa doğrudur!” dedi

Akabe biatları

Muhammed, bir Hac mevsiminde Akabe’de Yesribliler (Medineliler) ile görüştü Medinelilerden, önce altı, sonra on iki kişi müslüman oldu Medineliler İslam’ı kabul edip memleketlerine döndüler ve İslam’ı anlatmaya başladılar Ertesi yıl aynı yerde yetmiş üç erkek, iki kadın Medineli müslüman, Muhammed Medine’ye gelip bu kente yerleşirse kendisini koruyacaklarına söz verdiler Bu anlaşma Mekke’de öğrenilince müslümanlara baskı ve zulüm daha da arttı ve müslümanlar büyüklü küçüklü topluluklar halinde Medine’ye göç etmeye başladılar Medine’nin, Mekke ticaret yolu üzerinde bulunması ve burada müslümanların giderek çoğalması, Mekkeliler’in çıkarlarına aykırı düştü; bu nedenle müslümanların Medine’ye göç etmelerine engel olmaya çalıştılar

Hicret

Müslümanlığa karşı olan Mekkeliler, her türlü baskıyla, Muhammed’i davasından vazgeçiremeyince ve Mekke dışında, yani Medine’de müslümanların giderek kuvvetlendiğini görünce; durumun kendileri için tehlike yaratacağı düşüncesiyle, o zaman Kabe’ye yakın bir yerde bulunan Daru’n-Nedve dedikleri meclislerinde toplanarak meseleyi görüşmeye başladılar

Görüşler, İslam denen hareketin hızla büyüdüğü ve Muhammed’in bu çalışmalarını durdurmak gerektiği merkezinde birleşiyordu; putperestlik tehlikeye girmişti ve İslam, Mekke’nin düzenini bozabilecek güçteydi Mekke’nin ileri gelenleri bu kararı alınca, nasıl hareket edecekleri ve hangi yöntemleri uygulayacakları konusunda görüşmeye başladılar İlk önce şu görüş ortaya atıldı: “Muhammed’i prangaya vurup hapsedelim!” Bu kabul edilmeyince: “Onu memleketimizden sürgün edelim; ne hali varsa görsün!” denildi Bu görüş de kabul edimeyince, İslam'ı sevmeyen ve onu çok tehlikeli bulan Ebu Cehil: “Benim görüşüme göre, onu öldürmekten başka çaremiz yoktur Bunun için de, her kabileden birer genç seçelim Her birine de birer keskin kılıç verelim Bunların hepsi birden, kararlaştırdığımız yer ve zamanda Muhammed’i pusuya düşürerek öldürsünler; biz de ondan kurtulalım! Böyle olursa, onun kan davası bütün kabilelere düşeceğinden ve ailesi olan Benu Abdi Menaf, herkese savaş açamayacağından, diyete razı olurlar, biz de diyetlerini veririz!” dedi Bu görüş kabul edildi

O gece suikastçiler, Muhammed’in evini sararak, onu öldürmek için uyumasını beklediler İslam inancına göre, Allah, onların oyununu Peygamber’e bildirdi ve Ali, Muhammed'in yerine geçti Suikastçiler yorgani açıp yatakta Ali´yi görünce cok sasirdilar ve durumu üslerine anlatmak üzere gittiler Muhammed, evden çıkarak Ebu Bekir’in evine gitmiş ve hicret için geldiğini söylemiştir, Ebu Bekir sevinçten ağlamaya başladı Ebu Bekir’in evinde bir süre oturduktan sonra beraberce, Mekke’nin güneybatısında bulunan Medine´ye hareket ettiler
Mekkeliler, Muhammed hicret edecek olursa, bir kısımı İslam’ı kabul etmiş olan Medine’ye gideceğini biliyorlardı Muhammed, bunu düşünerek, Medine yoluna değil, Mekke’nin güneybatısına düşen Sevr dağına hareket etti

Muhammed, Ebu Bekir ile Sevr mağarasında üç gün geçirdi Mağaraya önce Ebu Bekir girmiş ve içinde akrep, yılan gibi zehirli hayvanların olup olmadığını yoklamıştı Bu kontrolden sonra Peygamber içeri girdi

Muhammed’in hicret ettiğini öğrenen Mekke Hükümeti, her tarafa asker seferber etmiş, onları bulup getirene yüz deve ödül vadetmişti Hükümet askerleri ve Ebu Cehil her tarafta Peygamber ve sadık arkadaşı Ebu Bekir’i arıyordu Nihayet askerler Ebu Bekir’in evine gelince Ebu Bekir’in kızı Esma, onlara Ebu Bekir ve Muhammed’in nerede oldukları konusunda bir şey söylemedi Bunun üzerine Ebu Cehil, Esma’ya şiddetli bir tokat attı

Bu sırada Mekkeliler, her tarafta Muhammed’i arıyordu Hatta becerikli bir iz sürücüsü, Mekke askerlerini Sevr mağarasına kadar getirmişti Ancak bu sırada bir mucize olmuş bir örümcek mağaranın ağzına ağ örmüş ve bir güvercinde yuvasını mağara girişine kurmuştuAskerler mağaranın yanına gelince, Ebu Bekir endişenmeye başladı Muhammed, onu teselli ediyordu: “Tasalanma, Allah bizimle beraberdir” Bu sırada askerler, mağara girişindeki örümcek ağını ve güvercin yuvasını görünce içeride kimse olamayacağını düşünerek geri döndüler
Muhammed ve Ebu Bekir 20 Eylül 622’de, Medine yakınlarındaki Kuba’ya ulaştılar

Muhammed, tekbir ve ilahilerle karşılandı; Kuba’ya varır varmaz Kuba Mescidi’ni inşa ettirdi Burada Külsüm bin Hedm’e konuk oldu Muhammed, on gün dinlendikten sonra, yanında bulunan ashabı ile beraber Medine’ye hareket etti Bu sırada Ali de Kuba’ya vardı
Muhammed Medine' de Hamza başta olmak üzere tüm Medinelilerce bekleniyordu Muhammed Medine’de, Beni Salim mahallesinde Cuma Namazı'nı kıldı ve ilk hutbesini verdi Medine’de Ebu Eyyub el-Ensari’nin konuğu oldu Medine´ye girdiğinde halk Peygamberlerinin kendi evlerinde kalması konusunda tartışınca Muhammed bir öneri sundu "devesinin ilk çökecegi yere evinin yapilmasi" ve halk bunu kabul ettiDevesinin ilk çöktüğü yere bir Mescid ve kendi ailesinin kalması için mescide bitişik odalar yaptılar Mescidin bir yanına da barınaksız kişilerin kalabilmeleri için “Suffe”adı verilen bir yer yapıldı Aynı zamanda islam dünyasının ilk yatılı okulu sayılan bu yurtta kalanlara “Ashabu's-Suffe” denildi

Mescid-i Nebevi

Muhammed, bir hadisinde şöyle der:
"Benim şu mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Haram haricinde diğer mescitlerde kılınan namazlardan bin kat hayırlıdır"[18]
Medine (müslümanlarca Yesrip'e Medinetü'n Nebi , Peygamberin Ülkesi dendi) halkı, dinleri uğruna Mekke’den göçenlerden (muhacirun) ve bunlara yardımcı olduklarından dolayı ensar adını alan yerli halk (aslen Yemenli Evs ve Hazreç kabileleri ki yerleştikleri bu yere Yemen Serabı anlamında Yesrip dediler Hazreç, Hadramut'ludur) ile Benu Kureyza, Benu Kaynuka, Benu Nadir adlı Yahudiler’den oluşuyordu Bunlar arasında birlik sağlamak oldukça güçtü Medine sınırları yakınlarında Hayber vb yerlerde yaşayan Yahudiler, varlıklı kişiler olduklarından, çevre üzerinde etkiliydiler Evs ve Hazreç kabileleri arasındaki geleneksel düşmanlığın yeniden alevlenme olasılığı da vardı Ayrıca Ensar ile Muhacirunu kaynaştırmak, çözülmesi gereken bir sorundu Muhammed, bütün bu kesimleri birleştirip bağdaştırmak amacındaydı Ancak her şeyden önce çok yoksul olan göçmenlerin durumlarının düzeltilmesi gerekiyordu Muhammed Muhacirleri Ensar ile kardeş ilan ederek, ensarın onlara yardım etmesini sağladı Yahudiler ile açılan aralarını düzeltmek için bu kavmi, hıristiyan ve putperestleri de müslümanlarla birlikte içine alan Medine kent devletini kurdu Arapça Madinat/Madinah ya da Türk söyleyişi ile Medine kelimesi şimdiki devlet anlamındadır, Yesrip bir site devleti idi Şimdi bile İsrail Devleti'nin resmi adı "Madinat Yişral" dir Bu kesimlerin hak ve yükümlülüklerini saptayan 47 maddelik bir tür Medine Anayasası'nı benimsendi
Kendi dinleri ile birçok benzerlikler göstermesine karşın, Yahudiler müslümanlığa karşı çıktılar Muhammed onlara, İslam dininin kendinden önceki peygamberlerin söylediklerine uygun ve onların da bildirdiği, dolayısıyla onların dininin devamı olan bir din olduğunu ifade etti Yahudiler yine de İslam dinine ve müslümanlara karşı olumsuz tutumlardan vazgeçmediler Medine’de Muhammed’e karşı olanlar yalnızca bunlar değildi; Mekkeli putperestlerin ajanları müslümanlığı seçtiklerini söyleyip karışıklık çıkartmaya çalışıyorlardı
İlk dinî ritüeller

Kur'an, Musevilik (Musa'nın izinden gidenler) ve Hıristiyanlığı (Hristo-İsa'nın izinden gidenler)din olarak tanımakla birlikte, dönemindeki Musevi ve Hıristiyanların bu dinleri bozduklarını belirterek, onları yeniden tevhit dinine çağırdı Hicret’in 2 yılında (624) Kudüs şehrinde bulunan Mescid-i Aksa yerine,Mekke şehrinde bulunan Kâbe kıble olarak kabul edildi Müslümanlar Hac farizasını yerine getiremediklerinden, kurban, Musalla denilen açık alanda kesildi; ertesi yıl ise Ramazan ayı, yeniden Oruç ayı olarak kabul edildi ve hac yeniden farz kılındı
632 yılının Mart ayında (9 Zilhicce) arefe günü 100000 den fazla kişiye Rahmet Dağı'nda verdiği son hitabesine veda hutbesi denir
Vefatı

632 yılının sonlarında, Veda Haccı'ndan sonra peygamber hastalandı
Son anlarında Ayşe ve çocukları yanındaydı Son tavsiyesi "Ellerinizdeki kölelerinize iyi davranınız, namaza dikkat ve devam ediniz!" şeklinde oldu[19]
Başı Ayşe'nin göğsüne dayalı şekilde kelime-i şehadet getirdi Ağzından dökülen son cümle "Allahümme er-refikül ala" şeklindeydi Bu şekilde 8 Haziran 632 yılı pazartesi günü vefat etti[11]
Vefat haberini duyan ashab hemen evine geldi Ömer onun öldüğünü kabullenemiyordu Ebubekir "Şayet Muhammed'e tapıyor idiyseniz, bilin ki Muhammed öldü Yok, şayet Allah'a tapıyorsanız, bilin ki Allah bâkidir" diyerek insanları yatıştırdı Daha sonra şu ayeti okudu11]
Muhammed, ancak bir peygamberdir Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah'a hiçbir zarar veremez Allah şükredenleri mükafatlandıracaktır(Al-i İmran 144)
Peygamber Mescid-i Nebi'nin yanında mezarına defnedildi


Alıntı Yaparak Cevapla

İslamiyet Kaç Yılında Ortaya Çıktı? İslamiyet Ne Zaman Ve Nerede Ortaya Çıkmıştır?

Eski 09-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslamiyet Kaç Yılında Ortaya Çıktı? İslamiyet Ne Zaman Ve Nerede Ortaya Çıkmıştır?



İslamiyet 7 yüzyılda peygamberi Muhammed aracılığıyla Arap Yarımadası'nda yayılmaya başlanmıştır Muhammed'in ölümünden sonra İslam Devleti'nin başına sırasıyla Dört Halife geçmiştir, bunlar sırasıyla: Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali'dir Ali'nin ölümünden sonra kısa süreliğine Müslümanların biatıyla HasanMuaviye hilafeti almış, iktidara gelmiştir[31] Peygamberin ölümünden sonra iktidara gelen ilk dört halifeye Sünnî yazında sıklıkla Hülefa-i Raşidin yani Doğruluk üzere bulunan Halifeler denmiş ve bazen bunlara Hasan da eklenmiştir Bununla birlikte Ebu Bekir, Ömer ve Osman'ın halifelikleri genel olarak Şii ve Aleviler tarafından tanınmaz Haricîlerin bugün hâlâ devam eden bir kolu olan İbadiyye ise sadece ilk iki halifeyi, yani Ebu Bekir ve Ömer'i, kabul eder ve Doğruluk üzere halife olarak görür halife olmuş fakat daha sonra elindeki gücü kullanarak




622-750 yılları arasında İslam Devleti██ Muhammed döneminde ele geçirilen topraklar (622-632)██ Dört Halife döneminde ilave edilenler (632-661)██ Emeviler döneminde ilave edilenler (661-750)

Ebu Bekir döneminde öncelikle peygamberin ölümü sonrası Arap yarımadasında başlayan kargaşalar giderilmiş, zaman içinde Sasani İmparatorluğu ve Doğu Roma İmparatorluğu'na doğru ilerlenmiştir Ömer'in hilafeti sırasında İslam devleti sınırları büyük ölçüde genişlemiş[32], Mezopotamya fethedilip ele geçirilmiş, Mısır, İran, Filistin, Suriye, Kuzey Afrika ve Ermenistan'ın çeşitli bölümleri ele geçirilmiştir[9] Daha sonra üçüncü halife olarak seçilen Osman'ın[33] hilafeti sırasında İran'ın tamamı, Kuzey Afrika'nın tamamına yakını, Kafkaslar ve Kıbrıs ele geçirilmiş, İslam Devleti topraklarına katılmıştır Bununla birlikte kendi zamanında bazı yakınlarının önemli görevlere atanması ve diğer bazı iç sorunlar sebebiyle Osman öldürülmüştür[33] Osman'ın öldürülüşü ve ortaya çıkan iç savaş ortamı sebebiyle Ali'nin döneminde hilafet iç meselelere yönelmiş, çıkan iç savaşla uğraşmıştır[33][34] İç savaş ve iç gerilimler sonucunda Ali de öldürülmüş[34], kendisinden sonra halife olan oğlu Hasan ise hilafeti Muaviye'ye teslim etmek zorunda kalmıştır[31] Muaviye İslam Devletinin başkentini Şam'a taşımış, imparatorluk benzeri bir yapının temellerini atmış, kendisinden sonra oğlu Yezid'i bu makama atayarak İslam siyasî tarihinde saltanatı başlatmıştır[31] Bu harekâta karşı ayaklanan Muhammed peygamberin torunu, dördüncü halife Ali bin Ebu Talib'in oğlu Hüseyin ise, Yezid tarafından gönderilen askerlerce, Kerbela'da taraftarlarıyla birlikte öldürülmüştür[35][36] Nitekim bu noktadan sonra daha katı bir Şiî ayrılması söz konusu olmuştur Muaviye ile birlikte başlayan yeni döneme Emeviler Dönemi denmiştir Emeviler Dönemi'nde büyük bölgeler zaptedilmiş, İslam Devleti İber yarımadasına kadar ilerlemiştir[37] Her ne kadar siyasî yayılma yükselişe geçmiş olsa da aynı şey dinî yayılma için söylenemez; nitekim bu dönemde dinî yayılmanın devletin gayrimüslimlerden aldığı vergi göz önünde bulundurularak pek teşvik edilmediği de öne sürülmüştür[37] Emeviler'den sonra miladî 750 yılı civarı kurulan Abbasi hükümdarlığı, Emevi hanedanlığının kontrolünü, Endülüs (İber yarımadasındaki kısım) haricindeki tüm topraklarda ele geçirmiştir[37][38] Abbasilerin iktidara gelişiyle Abbasiler Dönemi başlamış ve Abbasilerin hilafeti 750 yılından 1258 yılına kadar sürmüştür[39] Abbasiler zamanında hilafet başkenti tekrar değişmiş, Şam'dan Bağdat'a alınmıştır[39]
Emeviler ve Abbasiler döneminde yapılan fetihler sonucu ele geçirilen yeni topraklardaki halklar aynı zamanda İslam'la da tanışmış oluyorlardı Bunun sonucu olarak zaman içinde birçok bölgeye İslam dini yayıldı Önce yakın bölgelerde yaşayan İranlılarda, 10 yüzyılda ise kitleler halinde Türkler arasında İslam yayılmaya başladı Tüccarlar aracılığıyla Müslümanlıkla tanışan ve Müslümanlığı benimseyen İdil BulgarlarıKarluk, Yağma ve Çiğil Türkleri ise Orta Asya'daki ilk Müslüman Türk devleti olan Karahanlı Devleti'ni (840), Oğuzlar ise Büyük Selçuklu Devleti'ni (1038) kurdular Abbasiler yönetiminde askeriyede büyük rol verilen Türklerin oluşturduğu Memlükler güçlenirken Abbasiler iki yüzyıllık hâkimiyetlerinin son dönemlerinde çöküşe geçmiştir[39] Nitekim 1250'de Mısır'da Memlük Sultanlığı başlamış, Memlüklerin buradaki hâkimiyeti 1517 yılına kadar devam etmiş, 1517 yılında Mısır'ı Osmanlılar[39][40] Abbasi hanedanlığının sonu ise 1258 Bağdat'ın Moğol istilacıları tarafından yağmalanmasıyla son bulmuştur[41][39] Endülüs'teki Emevi kontrolü ise 13 yüzyılda düşüşe geçmiş, bölgedeki en son İslam hükümdarlığı olan Gırnata Emirliği 1492'de düşmüştür[9][42] Bunların dışında 909 yılından 1171 yılına kadar Mağrib ve Mısır'daki çeşitli bölgelere Fatimîler isimli Arap Şii (İsmailî) hanedanlığı hükmetmiştir[7][39][43] Hanedanlığın başındaki halife Şii İsmaili imamıydı ve bu sebeple seküler gücünün yanı sıra İsmaili İmamet anlayışında da önemli bir yere ve tarihsel öneme sahip olmuşlardır Fatimîlerin 12 yüzyıldaki çöküşleriyle birlikte Doğu'da hükmetmiş oldukları Mısır, Suriye, Yemen ve Hicaz gibi bölgelerde Eyyûbî hanedanlığı başa geçmiştir[43] 1517 yılında Osmanlıların ilan ettikleri halifelik 1924 yılına kadar devam etmiş, 1924 yılında Osmanlı'nın mirasçısı konumundaki Türkiye Cumhuriyeti devletinin meclisinin (TBMM) aldığı bir karar feshedilmiş, yönetim sistemi değişmiştir[40] Osmanlı Devleti tarafından yapılan fetihlerle Anadolu'nun tamamı ve Balkanlarda Müslüman nüfus artmış, İslam yayılmıştır ilk Müslüman Türk devleti oldu ele geçirmiştir ki bu fetihten sonra Osmanlılar hilafeti kendi iktidarları olarak benimsemiş, ilan etmiş, Osmanlı padişahları aynı zamanda halife unvanını taşımıştırlar

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.