Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
adını, bilgiler, destana, destanı, hakkında, kahraman, olarak, veren

Şu Destanı,Destana Kahraman Olarak Adını Veren Şu Hakkında Bilgiler

Eski 09-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Şu Destanı,Destana Kahraman Olarak Adını Veren Şu Hakkında Bilgiler



Şu Destanı,Destana kahraman olarak adını veren Şu Hakkında Bilgiler
Şu Destanı,Destana kahraman olarak adını veren Şu Hakkında Bilgiler

Destana kahraman olarak adını veren Şu, sanıldığına göre MÖ dördüncü yüzyılda yaşamıştır Bir Türk Hakanıdır

Destanda Makedonyalı İskender'in, İran üzerinden Asya'ya doğru yürürken yapılan savaşları ve bu savaşların Türklerle ilgili bölümü anlatılmaktadır Türk boylarının oluşumu, Türklerin şehir hayatı yaşamağa başlamaları, aynı zamanda milletini geçici bir işgalden mümkün olduğu kadar can ve mal kaybına uğratmadan kurtarmak için düşünen bir Hakanın kaygıları da anlatılan destanın en büyük özelliği, daha sonraki Türk destanlarında gelişecek olan ana fiziği ve süslemeleri önceden işlemesidir

Zeki Velidî Togan'a göre, destanda önemli bir yer tutan ve destanın geçiş dengesi olan İskender'in istilâsının aslında İskender'le ilgisi yoktur; daha önceki yüzyıllardan bir Aryanı istilâ ile ilgilidir

Destanın kısa da olsa bir özeti Divan-ı Lügat-it Türk'de kayıtlıdır
Destanın Özeti:

Şu Kalesi, Balasagun yakınlarında, genç bir Hakan olan Şu tarafından yapılmış bir kaleydi, fakat Hâkan'ın sarayı Balasagun'da idi Kalede ve Balasagun'da, o çağların en güçlü, en büyük ordusu bulunuyordu Şehir zengindi Öyle ki, her gün, Şu Hakanın sarayının önünde, ordu beğleri için 365 nöbet vurulurdu

Bu sıralarda, bir adına da Zülkarneyn denilen Makedonya Kralı İskender ünlü Doğu seferine çıkmış, Ön Asya'dan İran içlerine doğru önüne neresi gelmişse ordusunu yenmiş ülkesini ellerinden almıştı İskender Semerkand'e kadar gelmiş burayı da geçip Türklerin yaşadığı ülkelere doğru ilerlemişti

İskender'in, Balasagun'a ve Şu Kalesine doğru yaklaşmakta olduğunu, genç Hakan Şu'nun gözcüleri gelip haber verdiler Dediler ki:

Genç Hakan, ordu habercilerini dinlemez gibi göründü Çünkü çok daha önce, en güvendiği yiğitlerden kırk kişiyi seçmiş, Hucend Irmağı kıyılarına gözcülük etsin diye göndermişti Yiğitler kimseye görünmeden, gizlice gidip Hucend Irmağının kıyılarına yerleştikleri için ordu habercileri durumu bilmiyorlardı Getirdikleri haberden, Hakanlarının telâş edip yerinden kımıldamadığını gördükleri için de şaşmışlardı Hakanın gönlü rahattı

Hakan Şu'nun bir havuzu vardı; gümüştendi Bu işten çok iyi anlayan ustalara yaptırmıştı Her yere taşınabilecek şekildeydi Bunun için Hakan da gümüş havuzunu, sefere bile çıksa yanına alır, konakladıkları yerlerde içine su doldur-tur, kazlar ve ördekleri su dolu gümüş havuza salar, onlarla oyalanırdı, eğlenirdi
Kazların ve ördeklerin gümüş havuzda yüzüşlerini seyretmek Hâkan'ı dinlendirir, dinlenir iken seferle, milletinin geleceği ile ilgili taşanları hazırlardı

Haberciler geldikleri zaman yine gümüş havuzunda yüzen ördeklerle kazları seyredip dinleniyordu
Habercilerin:

- Nasıl buyurursunuz? İskenderle savaşalım mı ? diye sorup buyruk beklemeleri üzerine onlara havuzu, havuzda yüzen kazlarla ördekleri gösterdi:

- Görüyor musunuz, Kazlarla ördekler suda ne güzel yüzüyor, nasıl dalıp dalıp çıkıyorlar? dedi

Ama o sırada, İskender, Hucend Irmağını geçmişti

Vakit gece yansına geliyordu Hucend Irmağının kıyılarında gözcülük yapıp devriye gezen Genç Hakanın en güvendiği kırk yiğit yıldırım hızıyla atlanıp Şu kalesine geldiler ve gece vakti, İskender'in Hucend suyunu geçip Balasagun yolunda ilerlemekte olduğunu Şuya haber verdiler

Daha önceki habercilerin haberlerini dinlerken kılı bile kıpırdamayan Hakan Şu, yiğitlerin sözü üzerine derhal ve gece yarısı göç davulunun çalınmasını emretti Davulun çalınmasıyla birlikte, Doğuya doğru hızla yola çıktı

Bu durum halkı şaşırttı Hakanın, gündüzün hiç bir hazırlıkta bulunmadan böyle gece vakti göçü başlatması üzerine korktular Ellerine ne geçtiyse toplayıp, buldukları ata atlayan millet Hakanla birlikte yola düştü Sabah olurken, şehirde hemen hemen biç kimse kalmamıştı; bomboş ve dümdüz bir ova görünüyordu

Bütün milletin, Hakan Şunun ardından gitmiş olmasına rağmen, gece vakti binecek hiçbir şey bulamayan yirmi iki kişi, ne yapacağını bilemeden Şu Kalesinde kalmışlardı

Bu yirmi iki kişi, ne yapacaklannı düşünürken yanlarına iki kişi daha geldi Kap kaçakları toplamışlar sırtlarına yüklenmişler, öyle taşıyorlardı Yorgundular Fakat pek duracağa benzemiyorlardı Önceki yirmi kişi, bu yeni gelenlere bir yere gitmemelerini, kendileri gibi burada kalıp beklemelerini söylediler Ayrıca:

- İskender dedikleri her kim ise, burada uzun müddet kalamaz: geldiği gibi geri dönüp gider Burası bizim yurdumuz, yine bize kalır, diye ısrar ettiler

Bu yüzden bu iki kişinin adı (Kalaç) oldu kaldı; bu iki kişiden olan çocuklar ve torunları (Kalacı) adıyla anıldılar Fakat bu iki kişi, öteki yirmi iki kişinin sözlerini dinlemedikleri, bırakıp gittikleri için İskenderin geldiğini görmediler

Bu olaylar gelişe dursun, öte yandan Şu Hakan ordusu ve yanında gidenlerle birlikte Çin sınırına kadar yürümüşlerdi Çin'e yakın Uygur iline vardıklarında Şu, İskender'i artık karşılayabilecek durumda olduğunu, onu asıl merkezinden çok uzaklara çektiğini, kendi ırkdaşları arasında bulunduğu için İskender'den daha güçlü bir duruma geldiğini düşündü Ve bir kısım askerini ayırarak, içlerinden en gençlerini seçerek İskender'in üstüne yolladı Veziri, gidenlerin hepsinin genç olduğunu, tecrübelerinin olmadığını ileri sürdü Başaramazlarsa sonucun kötüye varacağını söyledi Şu Hakan vezirine hak verdi ve yaşlı, tecrübeli bir Subaşını askerleriyle birlikte gönderdi

Bunlar, bir zaman sonra İskender'in gönderdiği öncü birliklerle karşılaştılar Türk erleri, İskender'in öncü birliklerine bir gece baskını yaptı Çok kanlı bir baskındı bu, ölüm kalım meselesiydi İskender'in öncü birlikleri bozguna uğradı Türk erlerinden biri, İskender'in askerlerinden birini bir kılıçta ikiye bölmüş, askerin kemerine bağladığı altın dolu bir kemer parçalanarak içindeki altınlar yere saçılmış ve İskender'in askerinin kanıyla bulanmıştı Ertesi sabah güneş ışıklan bu kanlı altınları parıldattı Bunu gören Türk erleri birbirlerine bakıp "Altın Kan! Altın kan!- diye bağırıştılar O günden bu yana, bu baskının yapıldığı yere yakın bulunan bir dağın adı Altun Han Dağı oldu ve öyle söylenip geldi
Baskından sonra Şu Hakan ile İskender bir daha savaşmadılar , barış yaptılar Barışın sonu her iki taraf için de iyi sonuçlar verdi Birbiri ardınca şehirler yapılmaya başlandı Uygurlar ile öteki Türk kavimleri şehirlere yerleşti Şu Hakan da Balasagun'a döndü Şu kalesini sağlamlaştırdı , şehri geliştirdi Bütün bunları yaptıktan sonra bir de tılsım koydu Bu tılsım öyle bir tılsımdı ki her yanda duyuldu Leylekler bu şehre geldikleri zaman tılsım yüzünden daha öteye geçemediler , şehri aşamadılar

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.