Yunus Emre’Nin Hayatı, Yunus Emre’Nin Hayatı Hakkında Bilgiler, Yunus Emre |
09-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yunus Emre’Nin Hayatı, Yunus Emre’Nin Hayatı Hakkında Bilgiler, Yunus EmreYunus Emre’nin hayatı, Yunus Emre’nin hayatı Hakkında Bilgiler, Yunus Emre Yunus Emre’nin hayatı, Yunus Emre’nin hayatı Hakkında Bilgiler, Yunus Emre YUNUS EMRE Büyük halk şairi ve mutasavvıfı olan ve şiirleri Türk halkının yüzyıllar boyu mânevi besin kaynağı olan Yunus Emre’nin hayatı efsânelerle doludur O, ne zaman yaşamış, nerede yaşamış ve ne zaman ölmüştür; bunlar kesin olarak belli değildir Bolu veya Sivrihisar’da doğduğu rivayet edilir Yunus’un ümmî yani hiç okumamış olduğu rivayeti meşhurdur Düzenli bir eğitim görmediği yazılarındaki dil hatalarından da çıkarılabilir Ancak eserleri okunduğuna, onu cahil saymaya imkan olmadığı anlaşılır Yazıları pek çok şey bildiğini, zamanının kıymet hükümlerini, inanış tarzlarını pek iyi kavradığını gösterir Şiirlerinde dilce ve fikirce anlaşılmayan, izaha muhtaç parçalar mevcuttur Fakat içlerinde pek açık, gayet doğal, özellikle düşündürücü olanları çoktur Yunus şiirleriyle, ilâhileriyle, efsâneleriyle Türk halkının yüzyıllarca hâfızasında yer etmiş, dilinde canlanmış, ruhunda yaşamış ve göz yaşlarında akmıştır Yunus Emre, büyük, engin ve içten bir halk şâiridir O, temiz bir Türkçe ile halka Allah sevgisinin erişilmez heyecanını duyurmağa uğraşmış ve bunda da başarılı olmuştur Ona göre, tabiatta her şey Allah’ı aramakta ve Allah’ı anmaktadır Yunus’ta derin bir tasavvuf kültürü görülür O, Oğuz lehçesinin en güzel eserlerini vererek Türk halk dilini edebi bir dil durumuna getirdi Yaşadığı dönemde Farsça edebî dil, Arapça ise ilim dili idi Yunus Emre, sade ve basit bir dille ilâhî düşüncelerin en güzel anlatımını verdi Benim burda kararım yok, Ben burdan gitmeye geldim Bezirgâmım ****ım çok Alana satmaya geldim Ben gelmedim dava için Benim işim sevgi için Dostun evi gönüllerdir Gönüller yapmaya geldim diyen, gönüller ikliminin güneşi, büyük âşık Yunus Emre için yazılanlar diziye gelmez, koca bir kütüphaneyi doldurur Aslında o yüzyılları kucaklar Yüzyıllar onu söyler, seven ve sevilen gönüller, yüzyıllardır onu söyleşir O, yüzyılların, âşk yüklü dertli dolabıdır inleyen Benim adım dertli dolap Suyum akar yalap yalap Böyle emreylemiş çalap Derdim vardır inilerim Suyum alçaktan çekerim, Dönüp yükseğe dökerim, Görün ben neler çekerim Derdim vardır inilerim Yunus Emre’nin yaşadığı devir, Anadolu'nun içine dönük, umutsuz, bezgin bir dönemidir Moğol akınları karşısında yenik düşen Anadolu Selçuklu Devleti, Türkmen Boylarının ikide bir ayaklanmasıyla tümden güçsüz kalmış, halktan koparak, kendi derdinde, kendi yaşantısını sürdürme çabasına düşmüştür Üst üste gelen kıtlık ve sürekli kuraklıklar, bitkin ve ezik halkın yaşama umudunu kırmıştı Halk, gerçek mutluluğun ölümden sonra var olacağını, bu geçici dünyada, arı-duru bir gönülle Tanrıya yönelmeyi telkin eden mutasavvıf şeyhlerin çevresinde küme küme toplanmıştır Yunus, bu ortamda, bir aşk ve sevgi güneşi olarak Anadolu'da doğmuş, umutsuzlara umut vermiş, Anadolu'nun gönlü ve dili olmuştur Dağlar ile taşlar ile Çağırayım Mevlâm seni Seherlerde kuşlar ile Çağırayım Mevlâm seni Mevlâsını, her yerde, her zaman çağıran Yunus, gençlik yıllarında büyük mutasavvıf Mevlâna Celâleddin'in sohbet meclislerine katılmış: Mevlâna Hüdavendigâr bize nazar kılalı Onun görklü nazarı gönlümüz aynasıdır, beytiyle himmet nazarının gönlüne ayna olduğunu söylemiştir Çeşitli söylentiler, Yunus Emre'nin yaşantısına renk katar Bir kıtlık günü Hacı Bektaş-ı Velî'nin dergâhına varmış, buğday istemiş Ona, buğday yerine “himmet” teklif edilmiş “Hayır, demiş buğday isterim” Çuvallarını buğdayla doldurmuşlar Köyüne dönerken yarı yolda aklı başına gelmiş Geri dönerek Hacı Bektaş'tan “erenler himmeti” dilemiş “Senin kısmetin Taptuk Emre'dedir” demişler ve Taptuk Emre'ye ısmarlamışlar Yunus, tam kırk yıl Taptuk Emre'nin Dergâhı'na odun taşımış “Taptuk Dergâhı'na odunun eğrisi bile gerekmez” diyerek, kırk yıl tek bir eğri odun getirmemiş Sonunda, muradına ermiş ve kendisine izin verilmiş Dirildik pınar olduk, İrkildik ırmak olduk, Aktık denize daldık, Taştık Elhamdülillâh Taptuğun tapusunda, Kul olduk kapısında, Yunus miskin çiğ idik Piştik Elhamdülillâh diyerek, diyar diyar dolaşmış, içinde yanan ateşin közüyle, şiirler söylemeğe başlamış Bundan sonra, Yunus'un gönlünde ilâhî aşk'tan başka bir şeye yer yoktur artık Bu aşkın potasında yanıp yakılmakta, bu yanışın iniltileri Yunus'u ozanlaştırmaktadır Artık Yunus yok, ortada aşk var, aşkın terennümleri var Yunus, bu aşk harmanında savrulan buğday taneleri gibi estikçe aşk, döküldükçe aşk: Aşkın aldı benden beni Bana seni gerek seni Ben yanarım dün'ü günü Bana seni gerek seni Ne varlığa sevinirim Ne yokluğa yerinirim Aşkın ile avunurum Bana seni gerek seni Yunus Emre, Anadolu'da doğan, yine Anadolu'da batan bir tasavvuf güneşidir Yaşadığı çağda Türkçe bir kenara itilmiş, hor görülmüşken, Yunus, Türk dilini, bütün incelik ve güzellikleriyle sırtlamış, ayağa kaldırmış, kendinden sonra gelen ozanlara öncülük etmiştir Yunus Emre’nin dili, Anadolu'nun öz dilidir Anadolu Türklüğünün yüreği Yunus'ta çarpar, bu yürek, tüm kükrekliğiyle Yunus'ta dile gelir : Gönlüm düştü bu sevdaya Gel gör beni aşk neyledi Başımı verdim kavgaya Gel gör beni aşk neyledi Ben ağlarım yana yana Aşk boyadı beni kana Ne âkilim ne divâne Gel gör beni aşk neyledi Onun doyumsuz sevgisinde, tüm insanlığın sesini duyarsınız Bu seste gerçek inanç, Tanrı sevgisi, insan değeri ve var olmanın sevinci vardır Tüm kötülüklerden arınmış, duru bir gönülle seslenir insanlığa: Adımız miskindir bizim Düşmanımız kindir bizim Biz kimseye kin tutmayız Kamu âlem birdir bize derken, insanları anlayış ve dayanışmaya, birliğe ve dirliğe davet eder Onun bu çağrısı “sevgi” ocağınadır Seslenir: Gelin tanış olalım, İşi kolay kılalım Sevelim sevilelim Dünya kimseye kalmaz Yunus Emre’nin bilinen iki eseri vardır Biri, Risaletü’n-Nushiyye ya da (Öğüt Risalesi) adıyla aruz ölçüleri içinde yazılmış, tasavvufî, ahlâkî, dinî bir eserdir Ötekisi ise, asıl büyük şiir gücünü yansıtan Dîvân’ıdır Son araştırmalara göre, Yunus Emre, 1321 yılında, yetmiş yaşlarında olduğu halde, hayata gözlerini kapamıştır Porsuk suyu ile Sakarya’nın birleştiği yerde bir zaviyesi olduğu ve oraya gömüldüğü rivayetler arasındadır Bursa’da gömülü olduğu da söylenir Erzurum’daki Tuzcu Köyü yakınında, Manisa’nın Salihli ve Kula kazaları arasındaki Emre Köyü’nde, Keçiborlu kasabası civarındaki bir köyde Yunus Emre’nin mezarı diye gösterilen yerler varsa da onun asıl mezarının seven ve sevilenlerin gönlü olduğu bir gerçektir UNESCO, 1971-1972 yılını bütün dünyada Yunus Emre Yılı olarak kabul etmiştir Biz dünyadan gider olduk Kalanlara selâm olsun Bizim için hayır dua Kılanlara selâm olsun Ecel büke belimizi Söyletmeye dilimizi Hasta iken hâlimizi Soranlara selâm olsun Tenim ortaya açıla Yakasız gömlek biçile Bizi bir âsân vechile Yuyanlara selâm olsun Selâ verile kasdımıza Gider olduk dostumuza Namaz için üstümüze Duranlara selâm olsun Derviş Yunus söyler sözü Yaş dolmuştur iki gözü Bilmeyen ne bilsin bizi Bilenlere selâm olsun |
|