Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
idareci, muhammed, olarak, sav

İdâreci Olarak Hz. Muhammed (S.A.V.)

Eski 09-08-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İdâreci Olarak Hz. Muhammed (S.A.V.)



İdâreci Olarak Hz Muhammed (sav)
İdâreci Olarak Hz Muhammed (sav)
Kur'ân-ı Kerîm'in ihtivâ ettiği âyetler ve İslâmiyet'in mâhiyeti, insanların birbirleri ile olan münasebetlerini ve dünya hayatının da tanzimini gerekli kıldığından; Hz Peygamber, teşekkül ettirdiği İslâm cemiyetini yönetecek esasları koyarak bizzat tatbik etmiş ve Medine'ye hicretten itibâren varlık kazanan İslâm devleti'nin ilk başkanı olmuştu Hz Peygamber'de mevcut yüksek idarecilik kabiliyet ve özellikleri o andan itibâren daha açık bir şekilde ortaya çıkmıştır Tâbilerini kendisine kayıtsız şartsız bağlama imkânına rağmen, Peygamber Efendimiz devlet yönetiminde câhiliye döneminin aksine, tebeası üzerinde tahakküm kurma cihetine gitmemiş; bu bakımdan, yönetimde ve yönetim anlayışında bir inkılap gerçekleştirmiştir Câhiliye döneminde Araplar kendilerini temsil ve idâre eden kabile reisine kayıtsız şartsız bağlanarak haklı-haksız her hususta ona itâata mecbur tutulur ve reisin emir, fiil ve davranışlarına itiraz hakkına sahip bulunmazlardı Peygamber Efendimiz ise devlet yönetiminin temel esası olarak istişâreyi kabul etmiş, Cenâb-ı Hak'tan emir almadığı her hususta mutlaka ashâbıyla istişâre ederek durumu onların müzâkeresine açmıştır Adâlet ve hakkâniyet ölçülerine uyma, O'nun kaçınılmaz prensiplerinden idi Adâlet önünde soy, mevki, makam, mal, mülk gibi farklılıklar gözetmez; hakkın yerini bulmasına gayret gösterirdi Kendisine, hırsızlık yapmış eşraftan Fâtıma adlı bir kadın getirilmiş ve bazıları aracılık yaparak cezayı hafifletmek istemişlerdi Bunun üzerine Peygamber Efendimiz öfkelendi ve "Hırsızlık yaparak getirilen, kızım Fâtıma dahi olsa elini keserdim" buyurdu (Buhârî, Hudüd 12; Müslim, Hudûd 8,9) Devlet idaresi için çeşitli kademelerde görevli tâyininde ehliyet ve liyâkat esasına riâyet eder; lâyık olan kişileri yaşları küçük olsa da, soylu ailelerden olmasalar bile görevlendirirdi Hak olan hususlarda kendisine ve görevlilerine itâat edilmesini ister; ancak hakka ve hakikata uymayan konularda tebeanın itâat mükellefiyetinde olmadıklarını belirtirdi Böylece hak sınırları içerisinde emîre itâatı gerekli görmekle birlikte, halkı kendi hizmetine mecbur kişiler olarak görmez, kendini onların üstünde saymazdı; bilâkis onların içinden, aralarından biri idi

Hz Peygamber'in devlet yönetimi, İslamî esasların bizzat kendisi ve tümü idi Pek çok Kur'an âyetinde ifâde edildiği üzere (el-En'âm, 6/57, 62; Yûsuf 12/40, 67; el-Kasas, 28/70, 8, İslâm idare sisteminde hâkimiyet, hükümranlık, hüküm ve tam idâre Allah'a ait idi Kanun koyma yetkisi de, bu bakımdan öncelikle Allah'ın vahiylerini ihtivâ eden Kitâb'a, yâni Kur'ân-ı Kerim'e mahsus bulunuyordu Bizzat Hz Peygamber ise ikinci sırada kanun koyucu durumundaydı Dinî meselelerde Hz Peygamber'in getirdiği hükümler ya Cebrâil vâsıtasıyla Cenâb-ı Hak'tan aldığı, ama Kur'an'da yer almayan emirlere (vahy-i gayr-i metlüvv), dayanıyordu ya da bizzat kendi kararları idi Ama bizzat kendisine ait bu kararlarda Hz Peygamber'in bir yanılgısı söz konusu ise derhal Cenâb-ı Hak tarafından ikaz ve tashih ediliyordu

Devlet başkanı olarak Hz Muhammed (sav), toplumda müslümanlar arasında veya İslâm devleti'nin tebeası durumunda bulunan gayr-i müslimler arasında çıkan anlaşmazlıkları, davâ konusu olan problemleri de çözümlüyordu Bu gibi durumlarda davâcıyı olduğu kadar davâlıyı da dinliyor; yerine göre şahitlerin bilgisine başvuruyor, getirilen delilleri değerlendiriyor ve meseleyi fazla uzatmadan, sürüncemede bırakmadan, çoğu zaman hemen o anda, değilse en kısa zamanda çözüme bağhyordu Taraflara hakkaniyet mefhumunun aşılanmasına büyûk hassâsiyet gösteriyor; kendisinin bir beşer olarak yapılan konuşmalara, getirilen delil ve gösterilen şahitlere göre hüküm vereceğini, gaybı bilemeyeceğini, bu durumda aslında haklı olmadığı halde kendisine bir hak verilmiş olanın gerçekte Cehennem ateşini almaktan başka bir kârı olmadığını belirtiyordu Davâların halini bazan ashâbının ileri gelenlerine havale ettiği de olurdu Eyaletlere tayin edilen valiler Hz Peygamber adına idareyi yürütüyor ve adliyeye taalluk eden meselelere bakıyorlardı

Eğitimci Olarak Hz Muhammed (sav) Hz Peygamber'in temel görevinin dinî ve dünyevî tüm meselelerde insanları eğitmek olduğu söylenebilir Bu bakımdan bizzat kendisi; "Ben ancak bir muallim olarak gönderildim" buyurmuştur (İbn Mâce, Mukaddime 17) Hz Peygamber'in eğitimi, insanlara her yönde faydalı bilgilerin kazandırılması ve kazanılan bilgilerin kişilerin hayatına yansı***** faydalı hâle gelmesi esasına dayanıyordu O, bir taraftan Cenâb-ı Hakk'ın emrine uyarak; "Rabbim, benim ilmimi artır!" (Tâhâ, 20/114) diye bilgisinin artırılması için Allah'a yalvarır ve bu uğurda çaba sarfederken, diğer taraftan; "Allahım, bana öğrettiğinle faydalanmayı nasîbet!" (İbn Mâce, Mukaddime 23) diye yakarıyor; "Faydasız ilimden Allah'a sığınırım" (Müslim, Zikr 73) diyerek de bilgiden maksadın faydalanmak ve faydalı olmak olduğunu belirtiyordu

Bu ölçüler içerisinde Peygamber Efendimiz ashâbını Medine'ye hicretten önce Mekke döneminde Dâru'l Erkam'da, Hicretten sonra da Mescidü'n-Nebî'de ve Suffa'da yoğun bir şekilde eğitim ve öğretime tâbi tutmuştu Tabiatıyla eğitim, bütün bir hayatı ilgilendirdiğinden; Hz Peygamber evlerde, çarşıda, pazarda, yolda, bir sefer sırasında, harp halinde iken vesâir durumlarda gerekli olan her yerde, her fırsat ve vesile ile eğitim görevini yerine getiriyordu Eğittiği kişilerin şahsî ihtiyaçları, ferdî farklılıkları, kâbiliyet ve kapasiteleri Hz Peygamber tarafından göz önünde tutuluyordu Peygamber Efendimiz, kendisi hâricinde eğitim ve öğretim için görevliler de tayin etmişti Okuma-yazma, basit matematik, Kur'an tilâveti, temel dinî bilgiler, hayatta uygulanacak pratik mâlumât bu şekilde öğretmenler tarafından veriliyordu O sıralarda Arap Yarımadası'nda okuma-yazma seviyesi son derece düşük olduğundan, yeterli müslüman öğretmenin bulunmadığı ilk yıllarda Hz Peygamber, gayr-i müslim öğretmenlerden istifâde etmekte bir beis görmemişti Meselâ Bedir gazvesinde müşriklerden elde edilen esirler arasında okuma-yazma bilenlerin, hürriyetlerine kavuşabilmeleri için, on müslümana okuma-yazma öğretmeleri şart koşulmuştu İlk yıllarda müslüman çocukları okuma-yazma öğrenmek üzere Medine Yahudilerine ait okullara gönderilmişti Peygamber Efendimiz kadınların eğitim ve öğretimi ile de meşgul oluyordu Haftanın sadece kadınlara ayırdığı bir gününde onlara konuşmalar yapıp ders veriyor, sorularını cevaplandırarak problemleri ile ilgileniyordu Ayrıca Hz Âişe başta olmak üzere Rasûlüllah'ın zevceleri ve Ashâbın âlim hanımları öğretim faâliyetlerinde Hz Peygamber'e yardımcı oluyorlardı Bu bakımdan Peygamber Efendimiz henüı o sırada okuma-yazma bilmeyen zevcesi Hz Hafsa'ya okuma-yazma öğretmek üzere bir görevli tayin etmişti

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.