![]() |
Biyokimya (1.BÖLÜM) |
![]() |
![]() |
#1 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Biyokimya (1.BÖLÜM)Biyokimya, adından da anlaşılacağı gibi canlı organizmalar ve bu organizmaları meydana getiren hücrelerde meydana gelen metabolik faaliyetleri inceleyen bilim dalıdır ![]() Aynı zamanda biyokimya, moleküler biyoloji ile sıkı bir ilişki içerisindedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Amino Asitler Canlı organizmaların temelini nasıl hücreler meydana getiriyor ise, hücrelerin temelinide proteinler meydana getirir ![]() ![]() ![]() ![]() Tabii karmaşık bir yapıya sahip olan hücre yanlızca proteinlerden oluşmaz ![]() ![]() ![]() İlk olarak proteinleri meydana getiren en ufak birim olan amino asitlerin kimyasal yapılarını ve diğer özelliklerini tablo halinde ele alalım ![]() No : Amino asit Kimyasal formülü M ![]() ![]() ![]() Tablomuzda, doğada en çok bulunan 20 tane amino asitin kimyasal formülleri ve özellikleri verilmiştir ![]() ![]() Hidroksiprolin, metilizin, fosfoserini iyodotronin vs ![]() ![]() ![]() Amino asitler üzerlerinde belirli miktarlarda elektrik yükü taşırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dikkat edilecek en önemli nokta moleküllerdeki atomlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İkinci dikkat edilecek nokta ise lösin ve izolösin amino asitlerin molekül formülleri ve molekül ağırlıkları birbirinin aynı olmasına rağmen isimlerinin farklı olmasıdır ![]() ![]() Lösin ve izolösin, doğada var olan amino asitlerin D ve L konfigürasyonlarına bir örnektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her iki molekülün yapısı aynı olmasına karşın H ve NH2 (amino grubu) molekülünün yerleri değişiktir ![]() ![]() Canlı organizmaların yapısında ise yanlızca L konfigürasyonundaki amino asitler bulunmuş olup çok ender olarak bazı hücrelerde D konfigürasyonuna sahip amino asitlerede rastlanılmıştır ![]() Amino asit molekülleri, bir ucunda " Amino grubu (NH2) " diğer ucunda ise " Karboksil (COOH) " grubu taşırlar ![]() ![]() İki amino asit yan yana geldiklerinde COOH ve NH2 grupları arasında bağlanma meydana gelir ve bu bağa " Peptid " bağı adı verilir ![]() ![]() ![]() COOH + NH2 <--------------------> CO -- NH + H2O (su) Denklemimizde COOH 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() CO ile NH arasındaki bağ ise " Peptid " bağıdır ![]() " Dipeptid", üç veya daha fazla (yüzlerce yada binlerce) amino asitin yanyana gelmesiyle oluşan zincirdeki peptid bağlarına ise " Polipeptid " adı verilir ![]() Proteinler düz amino asit zincirlerinden meydana gelmesine rağmen oldukça karmaşık yapılara sahiptir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hücre amino asitleri yan yana getirip proteinleri sentezlediği gibi aynı şekilde vücuda alınan proteinleride en küçük birimlerine kadar ayırır ![]() ![]() ![]() Moleküllerin vücuda alındıktan sonra parçalanması olayına " Katabolizma ", vücuttaki küçük moleküllerden daha büyük başka moleküller sentezlenmesi olayına ise " Anabolizma " denir ![]() Proteinlerin Yapısı Ve Yıkımı Proteinler fiziksel yapıları itibariyle iki ana gruba ayrılırlar ![]() Birinci grup " fibröz " proteinlerdir ![]() ![]() ![]() İkinci grup ise " Globular " proteinlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() Bunun yanı sıra proteinler 3 boyutlu yapıları itibariyle dört farklı konfigürasyonda bulunurlar ![]() Bu konfigürasyonlar sırasıyla ;
Bir proteinin primer yapısı yanlızca amino asit moleküllerinin yan yana gelip zincir oluşturmalarından ibarettir ![]() ![]() Şekildede gördüğünüz gibi polpeptid zinciri yanlızca amino asit moleküllerinin yan yana dizilmesinden oluşmaktadır ![]() ![]() Mesela Alanin amino asitinde R grubu CH3 yani metil grubudur ![]() ![]() 2-) Segonder yapı : Segonder yapı, primer yapıdan sonra gelen biraz daha kompleks bir yapıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu bağ fiziksel olarak kuvvetli bir bağ değildir ve dışarıdan verilen ısı veya fiziksel bir hareket ile koparılabilir ![]() ![]() Heliks yapısındaki bir zincirin enerji verilerek düz zincir haline gelmesi olayına " Denatürasyon " denir ![]() ![]() Fakat proteinler yapılarının bozulması için verilen ısıya belli bir dereceye kadar tolerans gösterebilir ![]() ![]() ![]() ![]() Proteinlerin önce düz zincir halinde oluşmaları ve daha sonra heliks yapısını kazanmaları tamamen enzimatik kontrol altındadır ![]() Eğer üretilecek protein bir enzim olacaksa, enzimden enzim üretme gibi bir durum ortaya çıkmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Örneğin bazı proteinlerin % 70 ' i Segonder Alfa - heliks yapısından, geri kalan % 30 ' nu ise segonder ß - tabakasından meydana gelebilir ![]() 3-) Tersiyer yapı : Segonder yapıyı takip eden bu konfigürasyonda proteinin yapısı dahada kompleks bir hal almaya başlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() " Kangal " adı verilen daha değişik konfigürasyonlara sahip olabilir ![]() Protein zincirinin R yan molekülleri arasındaki bağlar ise iyonik, disülfit, H bağı ve hidrofobik (su sevmeyen) bağları olabilir ![]() 4-) Kuaterner yapı : En karmaşık şekillere sahip olan kuaterner konfigürasyonundaki proteinler, şekillerini, alt birimler olan radikal ve diğer gruplara bağlı diğer alt gruplar arasındaki bağlar ile kazanır ![]() ![]() ![]() Polipeptid (protein) zincrlerini meydana getiren amino asitlere bağlı R gruplarının kendileride alt birimlere ayrılırlar ![]() ![]() Kuaterner yapıya sahp proteinler oldukça karmaşık olmasına karşın enzimler tarafından titizlikle meydana getirilmiş mükemmel moleküllerdir ![]() Enzimlerin en ilginç görevleride şüphesiz protein sentezlerinde üstlendikleri görevlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() Devreye başka başka enzimler girerek en sonunda proteini tersiyer ve kuaterner yapısına kavuştururlar ![]() ![]() Proteinlerin yıkımı : Polipeptid zincirleri çok uzun olup yıkılmaları yine enzimler vasıtasıyla olur ![]() " Peptidaz " enzimidir ![]() Proteinlerin ayrılma işlemine ise " Hidroliz " denir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şekilde tam olmayan hidroliz olayına bir örnek verilmiştir ![]() ![]() Proteinlerin parçalanması ve sindirilmesi ise mide de gerçekleşir ![]() ![]() 1 - 2 seviyesine kadar düşürür ![]() Mide bu derece güçlü asidik bir sıvıya yataklık yapmasına rağmen zarar görmez çünki mideye zarar gelmemesi için mükemmel bir şekilde önlem alınmıştır ![]() ![]() ![]() Sakkarit (şeker) Metabolizması Şeker molekülleri, karbonhidrat adı verilen uzun zincirli moleküllerin yapıtaşlarını meydana getirirler ![]() ![]() Şeker molekülü tek başına bulunduğu hallerde " Monosakkarit ", ikili bulunduğu hallerde " Disakkarit ", 3 lü veya daha fazla gruplar halinde bulundukları zaman ise " Polisakkarit " adını alır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Molekülün 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şeker molekülleri arasındaki bağlar ise tıpkı amino asitlerde olduğu gibi kuyruk ve baş bölgelerinde meydana gelir ![]() İki şeker molekülü bağ yaparken (örneğimizde glikoz molekülünü ele alıyoruz), kırmızı nokta ile gösterilen 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şeklimizde görülen glikoz molekülü Alfa - Glikoz adını alır ![]() ![]() ![]() ![]() Şekerlerin 5 karbon atomundan oluşan formlarıda vardır ![]() ![]() ![]() Şeker moleküllerinin yıkımı : Karbonhidratların büyük çoğunluğunun uzun şeker moleküllerinden meydana geldiğini belirtmiştik ![]() ![]() Karbonhidratların sindirimi ağızda başlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şeker molekülleri monosakkarit formları şeklinde bağırsaklardan emildikten sonra kan yoluyla karaciğere gider ![]() ![]() ![]() Glikozun glikojene çevrilmesinde rol oynayan enzimin adı ise " Glikokinaz " enzimidir ![]() ![]() Glikokinaz (enzim) --------> Glikoz (molekül) --------> Glikojen (son ürün) Eğer bir insanın pankreası yeteri kadar insülin hormonu salgılayamıyorsa, kişinin karaciğeri, kandaki insülin miktarının azalmasına paralel olarak yeteri kadar Glikokinaz enzimi üretemez ![]() ![]() ![]() Glikozun parçalanması kısaca şu şekilde meydana gelir ; ![]() ![]() ![]() Eğer ortamda oksijen yoksa (anaerob) piruvat molekülleri son ürün olarak Laktat ve daha sonra Laktik asit ' e dönüşür ![]() ![]() Fakat fermantasyon bakterileri ve bazı maya türleri, ortamda oksijen olmadığı hallerde laktat yerine Etanol adını alan bir çeşit alkol ve su üretirler ![]() Eğer ortamda oksijen varsa (aerob) Piruvat oksijenle reaksiyona girerek öncelikle bir ara ürün olan Asetil CoA ' ya dönüşür ![]() Asetil CoA ara ürünü daha sonra sitrik asit halkası adı verilen bir seri kimyasal reaksiyon basamaklarına girer ve nihayetinde son ürün olarak karbondioksit ve su ya dönüşür ![]() Glikoz moleküllerinin parçalanma reaksiyonları sırasında hücre ATP kazanır ![]() ![]() ![]() Tam reaksiyon şeması için Buraya tıklayın Moleküller adlandırılırken aralarına tire konularak, hangi radikalin kaçıncı karbona bağlı olduğuda virgüllerle belirtilir ![]() Bir molekül " Glikoz - 6 - Fosfat " olarak isimlendirilmiş ise, bu, molekülün 6 ![]() Başka bir örnek olarak ; Eğer molekül " Fruktoz - 1,6 - Difosfat " olarak isimlendirilmiş ise, buda Fruktoz molekülünün 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Glikoz yıkıma uğrarken, hem parçalanmakta hemde bazı karbon atomlarına fosfat ve diğer kimyasal gruplar eklenmektedir (Bu eklenmeler " Tam reaksiyon şeması " ' nda ayrıntılı olarak gösterilmektedir) ![]() Bu kısa bilgiden sonra Glikozun yıkımı sırasında hangi basamaklarda ATP harcandığını ve hangi basamaklarda ATP üretildiğini görelim ![]() Reaksiyon ATP değişimi Glikoz ---> Glikoz - 6 - fosfat - 1 ATP Fruktoz - 6 - fosfat ---> Fruktoz - 1,6 - difosfat - 1 ATP 1,3 - bifosfogliserat ---> 3 - fosfogliserat + 2 ATP Fosfoenol piruvat ---> Piruvat + 2 ATP Tabloda görüldüğü gibi glikoz ve fruktoz moleküllerine fosfat bağlanırken enerji kullanılmaktadır ![]() ![]() ![]() Glikozun metabolik faaliyetlerle yıkılması olayına " Glikoliz ", küçük moleküllerden tekrar sentezlenmesi olayına ise " Glikogenez " denir ![]() ![]() Yağ (Lipid) Metabolizması Besinlerle alınan yağ moleküllerinin büyük kısmını trigliserid adı verilen moleküller oluşturmaktadır ![]() ![]() Lipidler yapı itibariyle gliserin ve yağ asitlerinin teşkil ettiği moleküllerdir ![]() ![]() ![]() Yağ molekülleri çok uzun bir yapıya sahip olup, biri " Hidrofobik " diğeri " Hidrofilik " iki kutuba sahiptir ![]() ![]() ![]() Yağlar parçalanıp yağ asitlerine kadar ayrıştırıldıktan sonra ince bağırsaklardan emilir ve kana karışır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yağlar vücuda girip yağ asitlerine kadar ayrıştıktan sonra ya depo edilirler yada enerji ihtiyacı için kullanılırlar ![]() Yağ asitleri vücutta fazla miktarlarda bulunduğu zaman trigliserid şekline dönüştürüldükten sonra yağ dokularında depo edilirler ![]() ![]() ![]() Şişman bir kimse elinden geldiğince spor yapıp hareket ederse, yağ dokularındaki trigliserid molekülleri, enerji gereksinimi olduğu için yağ asitlerine kadar parçalanacak ve mitokondrilere ulaştırılacaktır ![]() Yağ asitlerinin mitokondriye girişi direk değildir ![]() ![]() ![]() Yağ asidi + CoA + ATP <---------------> Yağ asil - CoA + AMP + PPi Denklemde yağ asitinin CoA (Koenzim A) ile komleks oluştururken ATP harcamaktadır ![]() ![]() Yağların kan sıvısında taşınması ise ortak çalışan iki protein ile gerçekleşmektedir ![]() " Lipoprotein " diğeri ise " Apolipoprotein " adını alır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yağların yıkımı : Yağların yapıtaşlarının yağ asitleri olduğunu belirtmiştik ![]() ![]() ![]() ![]() Yağ asitleri, hidrofilik uçları dışa, hidrofobik uçları ise iç tarafa gelecek şekilde dizilirler ![]() ![]() Besinlerle alınan büyük yağ molekükleri, bağırsakta sindirilirken önce misellerine kadar ayrıştırılmakta ve daha sonra bu miselleri parçalayan enzimler iş görmektedir ![]() İnce bağırsağa gelen büyük yağ molekülleri, öncelikle safra kesesinden salgılanan tuzlarla etkileşime girerek kendilerinden daha küçük yapıya sahip misellere dönüşürler ![]() ![]() ![]() ![]() Dokulara ulaşan trigliseridler genel olarak 3 aşamada yıkılarak enerji ihtiyacı için kullanılırlar ![]()
Trigliseridler Lipaz enziminin etkisiyle digliserid, monogliseridserbest gliserol ve yağ asitlerine kadar ayrışırlar ![]() 2-) Alfa - oksidasyonu : Trigliseridlerin hidrolizi ile serbest kalan yağ asitleri, alfa - oksidasyon kimyasal reaksiyonlarına girerek yıkılmaya başlar ![]() ![]() 3-) Beta - oksidasyonu : Beta - oksidasyonu, yağ asitlerinin parçalandığı diğer bir kimyasal reaksiyon basamaklarıdır ![]() ![]() Vücuda alınan karbonhidratlar, fruktoz, mannoz ve sukroz gibi şekerlere, glikoz şekeri ise glikojene çevrilip depo edilir ![]() ![]() Hücrede aynı zamanda " Peroksizom " adı verilen yapılarda da yağ asitleri parçalanmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Biyokimya (1.BÖLÜM) |
![]() |
![]() |
#2 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Biyokimya (1.BÖLÜM)Solunum ve Fotosentez Canlı organizmalar temel olarak üç yolla enerji elde edebilirler ![]() A-) Mitokondriyal solunum zincirileri ile ![]() B-) Glikozun, glikozliz basamaklarında yıkılması sırasında ![]() C-) Fotosentetik fosforilasyon ile ![]() Mitokondri, içerisinde oldukça kompleks kimyasal reaksiyonları meydana getiren mükemmel bir organeldir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Solunum : Solunum ile ATP elde edilmesi üç fazda gerçekleşir ![]() 1 ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() 3 ![]() ![]() Solunumun ilk fazında protein, karbonhidrat, yağ ve şekerlerin nasıl yıkıma uğradıklarını en genel haliyle özetlemeye çalıştık ![]() ![]() ![]() ![]() Şekilde, krebs çemberiyle birlikte solunumun en genel hali özetlenmiştir ![]() Krebs çemberini ara ürünleriyle birlikte ayrıntılı olarak görmek için Buraya tıklayınız Solunumda özet olarak vücuda alınan yağ, karbonditrat ve proteinler Asetil - CoA ya dönüşmekte ve ardından Asetil - CoA nın krebs çemberinde enzimlerle katalizlenmesiyle ATP oluşmaktadır ![]() ![]() 3 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu elektrik gradiyenti H(+) iyonlarının mitokondri zarından tekrar matriks içerisine girmesine neden olur ![]() ![]() Bu geçiş esnasında ADP (Adenin tri fosfat) molekülü yapısına bir tane daha fosfor (P) bağlayarak ATP (Adenin tri fosfat) ' ye dönüşür ![]() ![]() ![]() Bu tip proteinlere (burada proteinimiz enzim yapısındadır) " İntegral protein " denir ![]() ![]() Elektronların ETS (Elektron transfer zinciri) ' de taşınması ise 3 türlü olur ![]() 1-) Redoks çiftleri ile : Fe(+2) + Cu(+2) --------> Fe(+3) + Cu(+) Fe (demir) ve Cu (bakır) redoks çiftleri olup Fe ' den 1 elektron Cu ' ya geçmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() H + C7N2H3O -------> C7N2H40 Denklemdeki hidrojen atomu, organik bir bileşiğe bağlanarak taşınmaktadır ![]() ![]() AH2 + B --------> A + BH2 Hidrojen atom çiftleri, başka atomlara veya moleküllere bağlanarak beraberlerindeki elektronlarıda bu atom veya moleküllerle ETS de taşırlar ![]() ![]() ![]() ![]() Fotosentez : Canlıların enerji elde etmek için izledikleri diğer bir yol ise fotosentezdir ![]() ![]() ![]() ![]() Fotosentez denklemlerini " Işık tepkimesi " ve " Karanlık tepkimesi " olmak üzere en sade haliyle aşağıdaki şekildeki gibi özetleyebiliriz ![]() ![]() Aydınlık devrede, klorofil tarafında absorbe edilen ışık enerjisi, ATP üretiminde kullanılır ![]() ![]() ![]() Karanlık devre, aydınlık devrede üretilen NADPH ve ATP moleküllerinin enerji gereksinimi için kullanıldığı devredir ![]() ![]() ![]() ![]() Fotosentez reaksiyonları " Kloroplast " adı verilen yeşil renkli pigmentler içerisinde gerçekleşir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu kanallar aslında kloroplastın çift katlı zarının iç tarafındakinin katlanmalarıyla meydana gelmiştir ![]() ![]() ![]() Klorofil molekülleri lamel zarları içerisinde birbirinden bağımsız olarak konumlanmazlar ![]() ![]() Kuantozom yani klorofil molekül grupları, ışık enerjini absorbe ederek molekül grubunun ortasında bulunan ve " P680 " olarak adlandırılan bir çeşit moleküle kadar iletir ![]() ![]() Bundan sonraki basamakları şekil üzerinde görelim ![]() ![]() Şekildeki reaksiyonlar tilakoid zarının içerisinde cereyan etmektedir ![]() Stroma bölgesi kloroplastın iç bölgesidir ![]() " Lümen " denir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Elektronlar bu molekül üzerinden " Plastokinon (PQH) " ' a gelir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ya Sitokrom - b6 üzerinden plastokinona geri döner, yada ferredoksin molekülüne giderek NADPH sentezini gerçekleştirir ![]() P680 molekülü P700 molekülüne göre daha kısa dalga boyuna sahip ışınları absorbe eder ![]() ![]() ![]() fotofosforilasyon " denir ![]() Eğer P680 sistemi aktif ise, suyun parçalanmasıyla serbest kalan 2 elektronu kazandığı gibi plastokinona ve oradanda P700 sistemine gönderir ![]() ![]() ise " Devresel olmayan fotofosforilasyon " adı verilir ![]() Stromadan plastokinon (PQH) ' a gelen hidrojen, yine plastokinon üzerinden lümene geçer ![]() ![]() ![]() ![]() Bu mükemmel sistem sayesinde bitki kendi bünyesi için ATP üretip enerji sağlarken, aynı zamanda yaşamımız için gerekli olan oksijenide atmosfere serbest bırakmış olur ![]() Doğada atmosfere serbest bırakılan oksijenin % 80 ' i deniz bitkileri ve fotosentez yapan mikroorganizmalar tarafından üretilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fotosentezin hızı ise çeşitli faktörlere bağlıdır ![]() ![]() Fotosentezde yukarıda anlattığımız sisteme alternatif olarak değişik yollarda vardır ![]() ![]() ![]() Çöllerde sıcaklık yüksek olduğu için bitki, stomalarını gündüz vakitlerinde kapalı tutar ![]() ![]() ![]() Bitki bu problemin üstesinden nasıl gelmiştir ? ![]() İnsanoğlu olarak kolay kolay çözüm bulamayacağımız bu büyük problemi, bitki kendisine verilen mükemmel enzimler sayesinde rahatlıkla çözmekte ve tıpkı diğer bitkiler gibi fotosentez yapıp ATP gereksinimini karşılamaktadır ![]() Sistem şu şekilde çalışır ; ![]() ![]() Bitkinin yaprakları gündüzleri kapalı olmasına karşın geceleri açıktır ![]() ![]() ![]() Gündüzleri ise stomaları kapar ve bu nedenle artık hücrelere CO2 girişi durur ![]() ![]() ![]() ![]() Pirüvik asit (3 karbonlu) daha sonra kalvin çemberi adı verilen reaksiyon basamakları ile 6 karbonlu şekerlere dönüştürülerek, geceleri tekrar PEP i vermek için reaksiyonlara katılır ![]() Özet olarak ; Bitki geceleri absorbe ettiği karbondioksiti PEP yardımıyla malik asite çevirmekte, gündüzleri ise stomalarını kapayarak malik asiti parçalayıp karbondioksit gazını tekrar elde etmektedir ![]() ![]() Buraya kadar anlatılan kimyasal reaksiyonlar bitki ve hayvan organizmalarındaki karmaşayı gözler önüne sermektedir ![]() ![]() ![]() Bugün teknolojisi, canlıların içerisinde yürüyen metabolik faaliyetlerin bir benzerini değil yapmak yanından bile geçememektedir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|