Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
albert, camus, kimdir

Albert Camus Kimdir?

Eski 04-24-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Albert Camus Kimdir?



Albert Camus Kimdir?

Albert Camus (7 Kasım 1913 – 4 Ocak 1960), Fransız bir yazar ve filozoftur

Varoluşçuluk ile ilgilenmiştir ve absürdizm akımının öncülerinden biri olarak tanınır; fakat Camus kendini herhangi bir akımın filozofu olarak görmediğinden, kendini bir "varoluşçu" ya da "absürdist" olarak tanımlamaz 1957'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanarak, Rudyard Kipling'den sonra bu ödülü kazanan en genç yazar olmuştur Ödülü aldıktan 3 yıl sonra bir trafik kazasında hayatını kaybetmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Albert Camus Kimdir?

Eski 05-07-2010   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Albert Camus Kimdir?



Camus, Albert:





1913-1960 yılları arasında yaşamış olan Fransız düşünür ve romancı Temel eserleri: La Chute [Düşüş] L’Homme Revolte [Başkaldıran İnsan], La Peste [Veba]

Düşünsel gelişimi iki ayrı döneme ayrılan Camus, birinci dönemde, dünyanın saçmalığı ve yaşamın anlamsızlığı konuları ve dolayısıyla, saçma kavramı üzerinde, buna karşın ikinci dönemde başkaldırı konusu ve buna bağlı olarak, dünyanın anlamsızlığına başkaldırmak, toplumu değiştirmek, kötülükleri gidermek ve daha iyi bir düzen kurmak amacıyla eylemde bulunma temaları üzerinde durmuştur Ona göre, dünyanın saçmalığına, kaçınılmaz yenilgiyi bile bile kötülüklere karşı çıkmak, yaşama anlam katmaktan başka bir şey değildir


Felsefesi tümüyle etik bir çizgide gelişmiş olan Camus, felsefe tarihinin geçmişinden kalan spekülatif sistemlerden hiçbirinin insan hayatı için bir rehber olma rolü oynayamadığı gibi, insanın sahip olduğu değerlerin geçerliliği için de bir teminat sağlayamadığını söyler



Başka bir deyişle, insanın daima dünyanın değerleri, kişisel idealleri ve doğru ve yanlışa dair yargıları için bir temel sağlamasını istediğini söyleyen, dünyanın insana ve insani özlemlere kayıtsız oluşunu; mutlu olmak isteyen, mutluluk isteğini yüreğinin en derinlerinde hisseden insanın dünyanın akıldışı sessizliğiyle çarpışması durumunu saçmalık (absurdit) olarak değerlendiren Camus’ye göre, geçmiş çağlarda benimsenmiş olan ahlâki tavırlar, insanın mutluluk özlemi ve başkaca etik idealler, insani değerlerle gerçekliğin doğası arasında belli bir uygunluk ya da ahenk bulunduğu inancına bağlıydı Buna göre, ahlâki ayırımları geçerli kılan dış destekler geçmişte teleolojik bir dünya görüşü, ama özellikle de din tarafından sağlanmaktaydı Modern dönemde dini inancın çöküşünün ardından doğan boşluk, onun “laik dinler” adını verdiği ilerlemeci tarih felsefeleri tarafından doldurulmuştur O, Hegel ‘le Marx’ın, insani değerleri gerçekliğe bir tarihsel gelişme ve ilerleme öğretisiyle bağlamaya yönelik teşebbüsler olarak yorumladığı tarih öğretilerinin iflas ettiğini söyler


Bu saçma görüşünden de mutlak bir nihilizmin çıkması kaçınılmaz olmakla birlikte, Camus bu yola girmekten ısrarla sakınmış ve modernliğin sonucu olan nihilizm batağında boğulmak yerine, saçma deneyiminden bir başkaldırı etiği ve hatta bir dayanışma bilinciyle bir duygudaşlık ahlâkı türetebilme uğraşı içinde olmuştur
Fakat o, yeni bir etik formüle etmeye kalkışmazdan önce, saçmadan kaçmanın gerçekte kabul edilemez olan sözde yollarının çözümsüzlüğünü göstermenin kaçınılmazlığını vurgulamıştır Camus’ye göre, saçmanın tahammül edilmez ve hatta dehşet verici bunaltısıyla yaşayamayan insan, saçmalığın yol açtığı mahkumiyetten kurtulabilmek için birtakım çareler arar Saçma, bir tarafına insanı, diğer yanına ise dünyayı yerleştireceğimiz iki terim ya da kutuplu bir ilişki veya böyle bir ilişkinin sonucu olan durum ya da yaşantı olduğundan saçmayı ortadan kaldırmanın bilinen iki yolu vardır: Kutuplardan biri ya da diğerini ortadan kaldırmak, yani ya insanı ya da dünyayı yok etmek Camus bunlardan her ikisini de, birine tinsel ya da felsefi, diğerine ise fiziki adını vererek, intihar şeklinde tanımlar


İntiharın her iki durumda da asla bir çözüm olamayacağını, tam tersine insanın saçmaya teslimiyetini teyit ettiğini savunan Camus’a göre, insan insani durumundan, yazgısından kaçmak, saçmadan bir şekilde sıyrılmaya çalışmak yerine, kaderine dürüstçe boyun eğmeli; insani durumuna bir yandan başkaldırırken, bir yandan da onu tüm sonuçlarıyla birlikte, yüce gönüllülük içinde kabul etmelidir Bunu yapan insan hiç kuşku yok ki saçma bir insan, fakat aynı zamanda bir kahramandır; onun hayatı da, değerin olmadığı bir dünyada, ahlâklı ve erdemli bir hayattır Zira Camus, saçma bilincinin, hayatın saçmalığının mutlak bir saydamlık içinde farkına varmanın, insanı üç temel erdeme götürdüğünü söyler: Başkaldırı, özgürlük ve tutku
Bunlardan başkaldırı, insanın anlamdan yoksun bir dünya içindeki durumuyla ilgili çıplak hakikate direnmesi veya meydan okuması anlamına gelir



Hem bilinci ve hem de akıldışı dünyayı koruyan, biri olmazsa diğerinin de olamayacağını gösteren, hayata hem gerçek değerini veren, hem de ona meydan okuyan bir araç olarak başkaldırı saçmayı yaşatır Başkaldırı, ona göre, bir değer oluşturma faaliyeti olup, insanın kendisini aşmasını sağlar Umutsuz olsa da, hiçbir şekilde teslimiyet içermeyen bu direniş ve başkaldırı, bundan dolayı insan hayatına belli bir büyüklük ve mana kazandırır, onu değerle bezer: “Bir başkaldırma davranışında birbiriyle ilişkisi olan üç değerin ortaya çıktığı hiç olmazsa kesin bir gerçektir Birincisi, saçmaya karşı başkaldırma bir insanın yeniden kendi kendini buluşudur Başkaldırma insana içinde önemli saydığı bir parçanın varlığını açıklar, o bu parça ile bir insan varlığı olarak kendi özünü tanır, ve onun adına varlık saçmalığının karşısına dikilir İlk çıkan değer insanın birey olarak değeri, yalnız böyle bir davranışın gösterebileceği ve uygulayabileceği insan güçleridir



Ancak birey bu değerin onu bir insan varlığı, insanlığın bir parçası durumuna getirdiğini görmüştür Böylece başkaldırma kişisel alınyazısını aştığı gibi, genel olarak insanın niteliğini de aşacaktır Sonuçta, evrensel insan niteliğine benzeyen bir şey de başkaldırmanın ortaya çıkardığı ikinci değerdir” Bu, Camus’ye göre, üçüncü değere, yani insanlar arasındaki dayanışmaya götürür O işte tam olarak burada ünlü Kartezyen formülün yerine kendisininkini koyar: “Başkaldırıyorum, o halde varız” der ve durumu şöyle özetler: “Başkaldırma her ne kadar, hiçbir şey yaratmadığı için ilk görünüşte olumsuzsa da, derinden derine olumludur, çünkü insanda her zaman için korunması gereken öğeleri ortaya çıkarır


Saçmayı kabul edip tanıma, ikinci olarak insanı alışkanlık ve uzlaşımdan kurtarır; insan bu sayede en azından içsel olarak özgürleşir ve her şeyi yeni baştan ve yeni bir ışık altında görmeye başlar Özgürlüğünün bilincine varan, saçmaya ve insani sınırlara bağlı özgürlüğü tadarı insanın, başka bir deyişle, bu dünyadaki durumunda ve hayatı yaşama şeklinde artık eskisinden farklı bir tarz ortaya çıkar: “Bu yeni durum, yarın diye bir şey olmadığı için, mevcut anı yaşama ve bu yaşamayı arıların birbirini takip edişi içinde gerçekleştirme, hayata bağlanma biçiminde dur Bu istek, şimdiki anı ve birbirini takip eden anları yaşama isteğidir


Camus tutkuyla da, saçmalıktan kaçmak yerine, onu mutlak bir açıklıkla karşılamayı, saçmayla tam bir bilinç saydamlığı içinde hesaplaşmayı, hayatı olabildiğince yoğun bir biçimde yaşamayı anlatmak ister Başka bir deyişle, insan kısa olan hayatını en iyi şekilde değerlendirmeli ve bu dünyadan ibaret olan ülkesinde hiç zaman yitirmemelidir İnsanın hazır bulduğu değerler bulunmadığına, evrensel bir ahlâk sisteminden bahsedilemeyeceğine göre, önemli olan somut ve bireysel hayattır; iyi yaşamak değil, fakat çok yaşamaktır Saçmanın farkına varan ve ölüm bilincine ulaşan insan, tecrübelerinin niceliğine önem vermek, deneyimlerinin niceliğini en üst düzeye çıkarmak durumundadır


Camus’nün bu erdemleri örnekleyen, kendisinin salık verdiği hayatı yaşayan, onun saçma insanı ve hayatını karakterize eden kahramanı Sisyphos‘tur Sisyphos, Yunan mitolojisinin yalancı, düzenbaz, tanrılardan kaçan, onları hor gören, tanrılar tarafından, bir daha böyle işlere kalkışacak zaman bulamaması için, bir kayayı hiç durmadan bir dağın tepesine çıkarmaya mahkum edilmiş kahramanıdır Buna göre, Sisyphosun temsil ettiği saçma insan, saçmayı kabul etmekle birlikte, ona meydan okuyarak yaşayan insan, Tanrı’sız insandır; o, Tanrı’sız olduğu için de, yarınsız ve umutsuz insandır



Onun kendine ait birtakım doğruları vardır, elbet Bu doğruların en belli başlıları, ölümün bir son olduğunun bilinmesi, insan için biricik hakikatin saçma olduğunun farkına varılması, asla boyun eğilmemesi gereken bir alınyazısına sahip olunması, umutsuzluk ve kötülüktür O, bu doğruları dürüstlükle kabul eden, saçmayı anlayan, ama kaderine de hiçbir şekilde boyun eğmek istemeyen biridir Bütün bu olumsuzluklara rağmen, ölümü değil, fakat hayatı seven ve kendini başkaldırıda doğrulayan ve olumlayan insan, işte o saçma insandır Saçma insan yaşanmaya değmeyecek bir hayatı kendisi ve başkaları için yaşanmaya değer bir hayat haline getirmeye çalışan bireydir O kendini çeşitli alanlarda ve çeşitli şekillerde gerçekleştirmeye çalışarak mutlu olmanın yollarını arar


Bununla birlikte, saçma insanın mutluluk özlemi kendisine yabancı bir dünyada boşluğa çarpar O başkalarına ve dünyaya yabancı olduğu için tek başına, yapayalnızdır Dolayısıyla, o saçmalığın farkındadır ve gideceği başka bir yer yoktur Yani, o içgüdüsel olarak mutlu olmak isteyen, hayatının sınırsız olarak sürmesini özleyen, başka insanlarla ve dünyayla ilişki kurmaya çalışan, ama bu isteklerinin gerçekleşmediğini gören, bu durumu bütün açıklığıyla karşılayan ama bu durum karşısında, tıpkı kayayı her seferinde tepeye çıkarmak için ölesiye bir mücadele veren Sisyphos gibi, ne yapabileceğini araştıran insandır Onun durumu bu haliyle hem saçma ve hem de trajiktir Gerçekten de Camus’ye göre, Sisyphos’un durumu dünyadaki insanların durumudur Bununla birlikte, Sisyphos’u yücelten şey, onun durumunun bilincinde olmasıdır İşte durumu trajik hale getiren şey de, söz konusu bilinçtir Sisyphos, saçma ve trajik durumuna rağmen, mutludur, zira yazgısını kabullenmiş olup, durumunu bilir Mutlu olmak için zaten saçmaya gerek vardır: “Bir tek dünya var, yalnızca Mutluluk ve uyumsuz [saçma] aynı yeryüzünün iki oğlu Birbirlerinden ayrılamazlar


Camus bizden Sisyphos’un mutlu olduğunu düşünmemizi ister, çünkü o başkaldırabilmiş, cezasını kendi kaderi yapmış, kayayı kendi kayası haline dönüştürmüş birisidir



__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.