Hz. Mevlana'ya Göre Anne Olarak Kadın.. |
12-21-2008 | #1 |
meLankoLik_asaLet
|
Hz. Mevlana'ya Göre Anne Olarak Kadın..a) Annenin değeri “ Annesi onu zahmetle karnında taşıdı ve zahmetle doğurdu”(Ahkaf/15) “Cennet anaların ayakları altındadır (dibindedir)”(HŞ) Peygamber efendimiz kendisine gelip en çok kime hürmet ve şefkat besleneceğini soran bir sahabeye “Annene” diye cevap vermiş; sahabenin “Daha sonra kime” diye iki defa daha tekrarlamasına Peygamber Efendimiz iki defasında da aynı cevabı vermiş; dördüncü seferde ise “Babana” diyerek annenin, dolayısıyla kadının da değerini vurgulamıştır Mevlâna da “Kadın Hak nurudur, sevgili değil; sanki yaratıcıdır yaratılmış değil”(Mesnevî, I/2437) diyerek kadının anneliğini adeta kutsal sayar Mevlâna, annenin 9 ay boyunca karnında taşıyıp bin bir güçlükle dünyaya getirdiği yavrusunu (Mesnevî, III/3560-61) ALLAH’ın inayetiyle göğsünde hâsıl olan sütüyle beslemesi gerektiğini vurgular (Mesnevî, V/1634); eğer süt yerine başka bir gıdaya beslerse çocuğun zarar göreceğine değinir (Mesnevî, I/581) Bu, modern tıbbın henüz son yıllarda keşfettiği anne sütünün değerinin yedi yüz küsur yıl önce Mevlâna tarafından açıklanışıdır Yine Mevlâna’nın; çocuğun anne karnındayken kan ile beslendiğini vurgulaması da (Mesnevî, III/50) onun bilgisinin çeşitliliği ve ileri dereceliğinin delillerindendir b)Anne ve çocuk sevgisi Mevlâna çocuklarına iyi davranmayan anneleri eleştirir ve acıklı bir benzetmeyle annelerin çocuklarının ölümünden sonra perişan olduğunu, onların mezarına giderek topraklarına yüzünü gözünü sürdüğünü belirterek, ölümden sonra toprağa yüz-göz sürmektense çocukları hayattayken onları bu sevgiyle sevmeleri gerektiğini belirtir (Mesnevî, V/3264 vd) Mevlâna yine çocuklarını kaybeden annelere çok acımakla birlikte, onların bir şartı yerine getirdikleri takdirde Cennetle müjdeleneceklerini haber verir ve şu ibret-amîz hikâyeyi anlatır: “Çocuğu yaşamayan kadının ağlayıp inlemesi, ‘bu, senin riyazâtına karşılıktır, senin için mücahitlerin cihadına mukabildir’ diye cevap gelmesi Bir kadın vardı, her yıl bir çocuk doğururdu Fakat çocuk, altı aydan fazla yaşamazdı Üç aylıkken, yahut dört aylıkken ölür giderdi Kadın feryat ederek dedi ki; ‘Yarabbi, Bu çocuklar, bana dokuz ay yük oluyor, üç aycağız da ferahlık veriyor Bana verdiğin nimet eleğim sağmadan tez geçip gidiveriyor!’ Kadın böylece Tanrı erlerine ağlayıp yalvarmakta, çocuklarının ölümünden şikâyet etmekteydi Bu suretle tam yirmi oğlan doğurdu, fakat hepsi öldü; ciğerine bir yaman ateştir düştü Nihayet bir gece o kadına rüyasında yemyeşil güzel, kusursuz, ebediyyet yurdunu, yani cenneti gösterdiler Kadıncağız, cenneti görüp mest oldu O teselliye uğrayınca elden çıktı, kendinden geçti! Cennette köşkün birinde adının yazılı olduğunu gördü, orasını kendinin sandı Sonra ona dediler ki; ‘Bu mekân, canını feda etmede doğru olan, bu fedakarlıkta doğruluktan ayrılmayan kişinindir Bir hayli hizmet etmek gerek ki, sen de bu kuşluk kahvaltısından yiyesin, bu mekâna lâyık olasın! Fakat sen, ALLAH’a sığınmada tembellik ediyorsun ALLAH da ona karşılık olarak sana o musibetleri veriyor’ Kadın, ‘Yarabbi, yüzyıl, hatta daha fazla bir müddet benden kan dök, evlatlarımı öldür razıyım’ dedi Yavaş yavaş, adım adım o bahçeye girip bütün çocuklarını orada görünce Dedi ki; ‘Yarabbi, ben kaybettim ama sen kaybetmemişsin!’ Evet insan, gaybı gören göze malik olmadıkça insan olamaz” (Mesnevî, III/3399-3404, 3408-3415) --------------------------- Kaynak : HZ MEVLÂNA’DA EVLİLİK, AİLE VE ÇOCUK EĞİTİMİ Yrd Doç Dr Nuri ŞİMŞEKLER Selçuk ÜnvFen-EdFakÖğrÜyesi |
|