Kalbi Kuran'la Diri Tutmak |
08-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kalbi Kuran'la Diri TutmakKALBİ KUR'AN'LA DİRİ TUTMAK "Peki yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı kî, çı*rada olup biteni kalbleri kavrasın ve kulakları işitsin? Ne var ki, onlarda kör olan gözler değil; kör olan, göğüslerdeki kalplerdir !" [1] Allah, yarattığı insanı, Kur'an'la eğitmiş ve ona maksadını anlatmayı öğretmiştir [2] İnsan, yeryüzündeki varlığı ile hem fizi*ki hem de ruhi yapıya sahip bir varlıktır [3] Ancak insanın yapı*sındaki temel ve belirleyici unsur, fiziki yapısından ziyade ruh*sal yönüdür [4] Zira ruh, nefs, kalp ve akıl gibi adlarla anılan ye*teneklere- sahiptir [5] Ruhun kavrama ve düşünme boyutu akıl; bedeni yönetme hali nefs; sezgisel aydınlanma boyutu da kalp kavramıyla ifade edilir Lügatta, bir şeyi bir yönden öteki yöne çevirmek anlamına gelen kalb kelimesi, [6] çeşitli kullanım biçimleriyle Kur'an'da 132 kez geçer [7] Türkçede gönül anlamında kullanılan bu kelime, genelde iki mana taşır Birincisi, bedendeki yeri ve işlevi belli olan, tıp ilminin alanına giren kalptir İkincisi de, gözle görül*meyen, insanın manevi âleminin merkezini oluşturan ve onun anlama kaynağı olan ruhi yetenek anlamına gelen kalptir Bu kalp, insanın bütün azalarını, maddi-manevi varlığını sevk ve idare eden öz benliğidir İnsanı, ilahi ayetleri ve diğer hakikatle*ri anlamaya muktedir kılan bu yetenektir Bundan dolayı gözün bakışma basar, kalbin bakışına da basiret denmiştir Kur'an'da kalp kelimesiyle eş anlamda kullanılan iki sözcük daha vardır: Bunlar, sadr ve fuâd kelimeleridir Sadr kelimesi lügatla, bir şeyin ön ve baş tarafı anlamına gelir [8] Kalbin mahalli olan ve onunla eş anlama gelen bu kelime, Kur'an'da çe*şitli kullanım biçimleriyle 46 defa geçer [9] Kur'an bu kelimeyi daha çok İslam'la bağlantılı olarak kullanır Onun İslam'a açılmasıyla huzura kavuşacağını, sıkıntılardan kurtulup sevinç duyacağım; [10] gerçek dışı sözlerden ve olumsuz durumlardan dolayı da sıkılacağını bildirir [11] Kalble eş anlamlı olan fuâd ke*limesi ise, yürek manasına gelir Bu kelime daha çok, kalbin maddi ve manevi elemden dolayı yenip-yakındığı durumu ifade eder Bunun için Arapçada, "ateşte kızartılmış ete", aynı kökten gelen feid adı verilmiştir [12] Allah'ın tutuşturulmuş ateşinin, yü*reklere işleyişinin haber verildiği âyetlerde de, fuâd kelimesinin çoğul şeklinin kullanılması, [13] bu gerçeğe işaret eder Yürek an*lamına gelen fuâd kelimesi, çeşitli kullanım biçimleriyle Kur'an'da 16 kez geçer [14] Kur'an'da kalp, insanın öz benliği, hakikati yakalayan eriş ve seziş kudreti olarak tanımlanır [15] O, kavrayıcı ve geliştirici bir şuur, varlık ve oluşun düğümlendiği bir sırdır Kur'an, bu kud*reti yitirenlerin hakikati anlayamayacaklarını, gerçeği görmeyi engelleyen körlüğün, gözlerin körlüğü değil, kalplerin körlüğü olduğunu şu çarpıcı ifadelerle dile getirir: "Peki yeryüzünde ge*zip dolaşmıyorlar mı ki, orada olup biteni kalbleri kavrasın ve kulakları işitsin? Ne var ki, onlarda kör olan gözler değil; kör olan, göğüslerdeki kalplerdir !" [16] İnsanın kavrama yeteneği diyebileceğimiz kalbin görevini tam olarak yapabilmesi, onun her bakımdan sağlıklı olmasına bağlıdır Hasta kalp gerçek görevini tam ve doğru olarak yapamaz Kur'an'ın belirttiğine göre kalbe musallat olan en önemli hastalıklar, nifak ve riyakârlık; [17] rics (iğrençlik, pislik, sefîhlik ve şeytan fitnesine yataklık); [18] zeyğ (denge noktasından sapmak ve kaosa maruz kalmak); [19] inkâr ve kibir [20] gibi durumlardır Kur'an, kalp hastalığının, kalp katılığını getirdiğine, bu du*rumun, insanın hakkı görmesine engel olduğuna dikkat çeker " Allah 'in zikrine karşı kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar ol*sun" [21] mealindeki ayet, bu durumun vahametini dile getirir Kalp katılığı, kalbin paslanmasına sebep olur Bu tabir, onun gerçeği algılama yeteneğinin son noktasına geldiğini ifade eder Bu derece paslanan kalp, artık işlevini göremez hale gelir İşte insan için esas körlük bu noktada başlar [22] Çünkü insan, kalbinin körelmesîyle basiretini yitirir, kendi varlığını ve diğer haki*katleri idrak edemez hale gelir [23] Kalp körlüğünü, kalbin perdelenmesi, damgalanması, kilit*lenmesi ve mühürlenmesi izler [24] Bu tabirlerin hepsi, artık insa*nın hakikati algılama ve kabul etme yeteneğini tamamen yitir*miş olduğu anlamına gelir İnsanın bu duruma düşmesine, hak*sız arzuları ilah edinmesi, inkâr edip nankör davranması, zul*metmesi, bilgisizliği ve benzeri olumsuz davranışları sebep ol*maktadır [25] Kur'an, insanın ilahi huzura selim bir kalple gelmesini ister [26] Tabii ki kalbe bu vasfı kazandıran temel değer, doğru imandır Kalbi selim, inkâr, şirk ve isyandan uzak kalan, evlat ve mal fitnesinden arınan, imani ve ahlaki noksanlarını gideren, kendisinde hiçbir kötülük bulunmayan kalp demektir [27] Selim kalbe geçişin basamağını ise münib kalp oluşturur Münib kalp, Al*lah'a yönelen, O'nu her zaman hatırda tutan ve her durumda Allah'a saygı duyan kalptir [28] Kur'an'ın gayesi, insana selim bir kalp kazandırmaktır Çünkü böyle bir kalbin olmadığı benlikte İslam, sadece sözde kalan kuru bir iddia olur İşte bunun için Yüce Allah Kitab'ının gafletle değil, dikkatle, açık bir zihinle okunması ve kalbin Kur'an'la diri tutulması gerektiğine, şu söz*leriyle dikkatimizi çekmektedir " Bunda şüphesiz açık bir kalbe sahip olanlar/ona uyanık bir zihinle kulak verenler için bir uya*rı vardır" [29] İnsan, Kur'an'a şuurla yöneldiği ve aktif bir amelle ona uyum sağladığı zaman, gerçek bir mümin haline gelir Ay*rıca Kur'an, Allah'ı şuurlu biçimde anlamayı, o'na saygı duy*mayı ve İslam'a uymayı, zikir kavramıyla dile getirir; [30] böylesi bir zikrin kalbi yumuşatıp katılığı gidereceğini, ona güven ve huzur kazandıracağını bildirir [31] "Ey Rabb'imiz! Bizi hak ve doğru dine ilettikten sonra kalplerimizi bozup eğrilme Bize katından bir rahmet bağışla Lütfü en bol olan sensin " [32] -------------------------------------------------------------------------------- [1] Hac: 22/46 [2] Bkz Rahman: 55/1-4 [3] Bkz Hicr: 15/26, 28, 33; En'am: 6/2; Mü'minûn: 23/12-14 vb [4] Bkz Secde: 32/ 9; Hicr: 15/29; Sâd: 38/72 vb [5] Bkz Kıyamet: 75/2: Fecr: 89/27: Kâf: 50/33, 37 vb [6] Bkz Rağıp el-İsfehani, el-Müfredat, s 681: İbn Manzur Lisanu'l Arab, f, vd [7] Bkz M Fuad Abdulbaki, Mu'cemu'l müfehres, s 549-551 [8] Bkz Rağip el-İsfehani age, s 477 [9] Bkz M Fuad Abdulbaki age, s 403-404 [10] Bkz En'am 6/125; İnşikâk: 84/1 [11] Bkz Rağıp el-İsfehani age, s 646 [12] Bkz Rağıp el-İsfehani age, s 646 [13] Bkz Hümeze: 104/6-7 [14] Bkz M Fuad Abdulbaki age s 510 [15] Bkz Kâf: 50/33, 37: Hac: 22/46 [16] Hac: 22/46 [17] Bkz Bakara: 2/ 10; Mâide: 5/52: Enfâl: 8/49; Nûr: 24/50: Ahzâb: 33/12, 32 vb [18] Bkz Tevbe: 9/125; Hac: 22/53 vb [19] Bkz Âl-i İmrân: 3/7: Saf: 61/5 vb [20] Bkz Mü'mimin: 23/35 vb [21] Zümer: 39/22 [22] Bkz Mutaffifim 83/13-15; Hac: 22/46 vb [23] Bkz A'râf: 7/179 [24] Bkz Bakara: 2/ 7; Şûra: 42/34; Câsiye: 45/23; Yûnus: 10/74; Muhammed: 47/24;Fusüet: 41/5 vb [25] Bkz Câsiye: 45/23; A 'raf: 7/101: Yûnus: 10/ 74; Tevbe: 9/87 93 vb, [26] Bkz Şu'ara: 26/ 89; Sâffât: 37/84 [27] Bkz İbn Kesir, Tefsiru'l Kur'ani'l 'azim, V, 191; Zemahşeri Keşşaf, III, 118 [28] Bkz Kâf: 50/33 [29] Kâf: 50/37 [30] Bkz Bakara: 2/152 vb [31] Bkz Ra'd: 13/28: Enfâl: 8/2-4; Hadîd: 57/16 vb [32] Âl-i İmrân: 3/8 Fahrettin Yıldız, Kur'an Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 75-78 -- |
|