Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
arasında, gönderilen, ile, mektuplar, timur, yıldırım

Yıldırım İle Timur Arasında Gönderilen Mektuplar

Eski 08-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yıldırım İle Timur Arasında Gönderilen Mektuplar




Yıldırım İle Timur Arasında Gönderilen Mektuplar Yıldırım İle Timur Arasında Gönderilen Mektuplar
I Mektup ve Cevabında
Timur;Yıldırım Bayezid’e yazdığı birinci mektubunda özetle; “Kara Yusuf ile Bağdat Sultanı olan Ahmed Celâyir’in, Osmanlı idaresine sığınma taleplerini kabul etmemesini, bu iki kişiyi yakalayıp aileleri ile birlikte ya kendisine teslim edilmesini, veya öldürülmelerini, ya da ülke sınırları dışına çıkarılmaları”21 gibi alternatif tekliflerini iletmiştir
Yıldırım Bayezid; Timur’un bu gibi isteklerini emr-i vâki saymış, muhtemelen kendisine iltica edenlerin kışkırtmaları ve onun daha önceki Sivas kuşatması da dahil, Osmanlıya karşı beslediği istilâ planları sebebiyle çok sert ve hakaret edici cevabî mektubunda ; “Ey ihtiyar köpek, tekfurdan daha şiddetli kâfirsin Mektubunda bizi korkutmak ve hile ile kandırmak istemişsin Osmanlı sultanlarını, Acem padişahlarına benzetme Osmanlı askerleri de, ne Kıpçak ülkesi Tatarı gibi sıradan insanlar, ne de Hint toplulukları gibi başı boş, sere serpe avare kalabalıklar değildirler Osmanlı askerleri, Irak ve Horasan askerleri gibi hamiyetsiz ve perişan olmayacak kadar onurlu askerlerdir Yine sen, Osmanlı askerlerini Şam ve Haleb(Memlûk) askerlerine de benzetmeyesin” şeklinde ifadeler kullanmıştır
Yukarıda mektup içerisinde anılan tüm bu ülkeler, Timur’a mağlup olmuş yerler olduğu için, Yıldırım Bayezid buraları kötü birer örnek olarak Timur’a göstermek istemiştir Ayrıca Yıldırım’ın mektubunda adları geçen İslam ülkelerinde Timur’un, çok sayıda Müslümanı öldürdüğü ve şehirlerini harab ettiği kaydedilmektedir ki, bu durumu Timur da söylemekte bir beis görmemiştir Böylesine bir âkibete uğramak istemeyen Yıldırım Bayezid, işi savaş yoluyla bitirmek istemiş olacak ki ona yazdığı cevabında; “bu mektup eline geçtikten sonra savaş meydanına her kim ki gelmeyip kaçarsa, onun eşi üç talakla kendisinden boş olsun” diyerek, Timur’u savaş meydanına davet etmiş, gözdağı vermiştir
II Mektup ve Cevabında
Karşılıklı yazılan bu sert ve aşağılayıcı ilk mektuplardan sonra, taraflar daha temkinli olmayı yeğlemiş olmalı ki daha sonra yazacakları mektuplarda üslûplarını yumuşatmayı tercih ettiklerini görüyoruz Şöyle ki;
Timur; “Sen kendini Allah yolunda cihad eden, bizi ise haksız yere kan döken bir kâfir ve beni yeni yetme bir savaşçı saymışsın Bil ki, ben kırk yıla yakın bir süredir nefsimi cihada adamışım Bu cihatlar sonunda kaleler ve ülkeler feth ederek, beldeleri kurtarmakla meşgulüm Kaldı ki bu halim, dünden daha açık ve kesindir Bu mücadeleler esnasında, çok sayıda kişi bize itaat etmiş ve yolumuzda canlarını feda etmiştir Siz niçin bize hizmet etmekten kaçıyor, sevgi göster miyorsunuz? Hem yaşça da senden büyük durumdayım Bu güne kadar hangi tarafa gittiysem, kısa sürede orayı ele geçirdim Sivas’ı da kısa zamanda elde ettim Sen Malatya’yı muhasara ettin, dört ay elde edemedin ve geri dönmek zorunda kaldın Sinop Kale’sini ne zamandan beridir elde edemedin Mektubundaki gibi tehdit ve gurura kapılma, akıl yolundan uzak sözlere cesaret etme Kaldı ki Sivas’ta ele geçirdiğim adamlarınızdan durumunu anlamış haldeyim Dolayısıyla pek çok Müslümanı rencide etmek, han ve mallarını harab etmek uygun görülmemiştir Bu sebeptendir ki, güzel cevap vermeyi yüksek bir iş olarak bil, ülkeni harap etmekten kurtarmış olursun Bizimle anlaşma yoluna döner, özür dileyen bir ifade ile cevap verirsen, aramızda dostluk ve sevgi olur Böylece Frenk kâfirine fırsat vermemiş olur, biz de, Sivas’tan çekilerek geri döneriz Bizim niyetimiz ve meylimiz sizi zayıf düşürerek meşgul etmek, böylece kefere dinine yardım etmek değildir
Bizi ve askerimizi kâfir, dinsiz, sapık itikatlı mezhep sahibi ve çirkin âdetleri bulunmakla itham etme Bizim askerimiz babadan ataya Müslüman ve Müslüman çocuklarıdır Niçin hidâyete layık olmasınlar? Kaldı ki, Osmanlı’nın askerleri çoğunlukla kâfirlerden devşirme olduğu açıktır Davamız cihangirlik olup, saltanatımız adına hutbeler okunmaktadır, sikkeler basılıdır Müslümanların ûlü’l-emri olduğumuzda şüphe yoktur Bizim soyumuz, İlhân-ı Âlişân’a ulaşmaktadır Eğer samimi selâmınızla beraber iyi ifadeler içeren mektubunuz gelirse, her iki taraf arasında yumuşama ve sevgi peyda olur Aksi halde kılıç ortaya çıkınca, kaleme yer kalmaz ve’s-selâm” ifadelerini içeren ikinci mektubunu Yıldırım Bayezid’e göndermiştir
Yıldırım Bayezid; “Zamanın cihan sultanı olan Timur-i Köregen, Sivas’a gelip yerleşmeyi, bizim Tebrîz’e yöneldiğimize benzeterek tuhaf kıyaslamada bulunmuşsun Kaldı ki biz, Kefe’den Şirvan’a varıp, o ülkeye asker çıkarsak, kim mani olabilir? Kıpçak halkı sizden bıkıp usandığı için bizimle beraber olmayı tercih etmektedir Malatya ve Sinop hususundaki iddianız da doğru değildir Bazı sebeplerden dolayı muhasaradan vazgeçilmiştir Yoksa bizim askerimizin azlığı veya sizin askerinizin çokluğundan dolayı olmamıştır Kastamonu ve Karaman hakimlerinin inatları ve o sırada fırsat bulup, bazı vilâyetlerimize saldırmaları, bizim Malatya ve Sinop’taki muhasarayı kaldırmamızı zaruri kılmıştır” dedikten sonra mektubuna devamla; “İyi bil ki, atam Ertuğrul Han üç yüz kadar gazisiyle beraber, Hülâgû Tatar’ından onbin Tatar’a vurup, Alâeddin Keykubât’a galip gelenleri mağlup etmiştir Bundan sonra devlet idâre etme şerefine nâil olmuş, hil‘at kendisine verilerek, Allâh’ın lutfu ile Âl-i Selçûk’un yerine idareyi elde tutması isyân ve baş kaldırma ile olmamıştır Osman Bey’in ilk culûsundan itibaren, dört tarafında bulunan kâfirlerle gece-gündüz iki yüzbinden fazla askeriyle cihat etmiştir Bu saltanat yıldızımız bugün dördüncü tabakaya erişmiş ve şimdiye kadar fethettiğimiz kale ve kasabaların sayısı geçmiş sultanların hayalinden geçmesi dahi mümkün olmamıştır” sözleriyle Osmanlı saltanatının tarihî seyrini açıkladıktan sonra, Osmanlının iktidar amacını şu ifadelerle duyurmaya çalışmıştır;“Bizim nazarımızda; dünya ve içindekilerin kıymeti, Allah yolunda cihat etmenin yanında saman çöpü kadar değeri yoktur Osmanlı askerine Abdullâh oğlu demekten fazlasıyla zevk duyarız Çünkü bütün sahâbe-i kirâmın ataları kâfir iken, kendileri müslüman oldular Böyle müslüman olanlar, insafı olmayan müslüman-zâdelerden çok çok üstündürler” şeklinde dinî kanaatini ifade etmiştir Timur’un istila ettiği İslam ülkelerinde yaptıklarını tasvip etmeyerek; “Siz Sivas’ı harap idüp, ehl-i İslâm’ın ırzını pâyimâl etdükten sonra ne denilebilir ki! Siz, ilk suçlamayı kendinizden gidermeye uğraşıyorsunuz Arapça ve Farsça gelen mektuplarınızda sertlik, kabalık, kibir ve gururdan başka bir nesne yoktu Âl-i Osman, hile ile ülkeleri kendisine mülk edinmemiştir Mektuplarımız akıllı devlet erkânımızla yapılan istişâreler sonrası yazılmıştır” tepkisini göstermiştir
Görüldüğü gibi Yıldırım Bayezid, Timur’dan gelen ikinci mektuba, iltifat gösteren diplomatik bir üslûpla cevap vermiştir Timur’un İslâm âleminin liderliğini temsil edemeyeceğini belirtirken, Osmanlı Sultanları, liyâkat ve meşru yollarla iktidarı elinde bulundurdukları ve tek gayeleri, Allâh yolunda cihat etmek olduğu, mal ve arazi elde etmek gibi dünyevî emeller peşinde koşmak olmadığını özellikle belirtmiştir Ayrıca Osmanlı ordusu, fethettiği ülkelerde Timur’un yaptığı gibi yıkıp yakarak harap etmediklerini de söyleyerek onu, Osmanlı idaresi altındaki yerlere saldırıda bulunma düşüncesinden vaz geçirmeye çalışmıştır Timur’a yazılan ilk cevap niteliğindeki mektupta, Yıldırım Bayezid’in ağır ifadeler kullanmaya, onun ilk mektubundaki sert ve kaba sözlerinin yol açtığını izah ederken, ikinci cevap niteliğindeki mektupta Yıldırım Bayezid yumuşak bir ifade ile meseleyi hal etmeye çalıştığı anlaşılmaktadır Çünkü Timur, Anadolu’ya bu seferden önce geldiğinde verdiği zararı Yıldırım Bayezid çok iyi bilmektedir Timur’u engellemek için onun psikolojisini bozmak ve vazgeçirmek niyetinde olduğu açıktır Ancak, Bayezid’in yazdığı ağır ifadeler, ona karşı duyduğu öfkenin mektuba yansımasıdır Zira, Sivas’ın ilk defa Timur tarafından tahrip edilmesi ve Yıldırım Bayezid’in oğlu Ertuğrul’un öldürülmesi sonrasında, Bayezid’in “Çal çoban çal, Ertuğrul gibi oğlun mu öldü, Sivas gibi kalen mi yıkıldı” dizelerini söylemiş olması, onu ne derece üzdüğünü göstermektedir
III Mektup ve Cevabında
Yıldırım Bayezid’den alınan ikinci cevabın ardında;
Timur; “Sungur Çavuş ve Hacı Bayezid ile gönderdiğimiz haberler doğrudur Sizin küffârla savaştığınızı biliyoruz Bu tarafta Gürcü kâfirlerle biz savaşıyoruz Hem siz hem de bizler bu konuda mutluyuz Bu durumun sayısız faydaları her iki tarafa olmaktadırYazdıklarımızda zerre kadar şaibe ve şüphe olamaz Antlaşma kararı olursa, Mısır’la aramızda olanlardan ıslâh edici olunması isteğiniz uygun görülmemiştir Çünkü ölen eski Mısır Vâlisi, elçilerimizden Irak ve Acem’in büyük saygı duyduğu Bahaddin Savcı’yı haksız yere öldürdü Yine uzun süredir hapsettiği Gönültaş’ı serbest bırakması için elçi gönderdiğim halde isteğimi yerine getirmedi ve o günahsızı hiç endişe duymadan katletti Biz Şam ve Haleb’e geldiğimizde, Mısır’da Hacı adındaki elçileri gelip haps olunan Otlamış’ı Haleb’e gönderelim dediler Fakat bu sözün de aksini yaptılar Timur, Osmanlı sultanının Memlüklerle irtibat kurmasına, bağları kuvvetlendirmesine vesile olacak faaliyetlerden rahatsız olduğunu ve Yıldırım Bayezid’in muhtemelen elçileri vasıtasıyla sözlü olarak Mısır Valisi
olan kişi hakkında akrabalık ve kutsal mekanlara idarecilik yapmış olması, Timur ile Yıldırım Bayezid arasında arabuluculukta bulunmasına itiraz edip, rıza göstermeyerek; “Senin, şimdi Mısır Vâlisi olan kimseye oğlumuzdur demeni uygun görmedik Onu Sultânu’l-Harameyn elkâbıyla anmanız doğru olmaz Belki Mücâvirü’l-Harameyn demeye lâyık değillerdir” tepkisini bildirmiştir Ancak Yıldırım Bayezid’in göndermiş olduğu önceki mektubu incelendiğinde Memlük Sultanı için yukarıdaki ifadeleri kullanmadığını görüyoruz Acaba Karaman Beyliğine ait bazı kimselerin Osmanlı elçilerini ele geçirip, gönderilen mektuptaki ifadeleri değiştirdiklerine dair Bayezid’in kastettiği hadise bu sırada olmuş olabilir mi, sorusu akla gelebilir
Timur mektubuna devamla; “Bize dost olmayanı, kendinize yakın ve sevdiklerinize dahil etmeyiniz Saltanat işleri nezâkete bağlıdır Dikkat edilecek yönleri çoktur” şeklinde tavsiye ve isteklerini dile getirmiş, “Ahmed Celâyir şimdi Bağdat yakınlarına gelmiş, biz de oraya asker göndermişiz Tekrar size taraf kaçar gelirse sahip çıkmayıp, bilâkis yakalayıp bize teslim etmeniz sizden isteğimizdir Erzincan’a varıp, yerleri tahrip için şimdilik serhadda durularak elçilerinizin gelmesini beklemekteyiz” şeklinde düşüncelerini Yıldırım Bayezid’e iletmiştir
Yıldırım Bayezid; Timur’un mektuplarında yer alan isteklerini kabul etmeyerek, onu kendi atası olan Hülâgu’nun sergilediği tutuma davet etmiş, Osmanlı ülkesine sığınan Bağdat Sultanı Ahmet Celâyir ile Kara Yusuf’u teslim alma arzusundan vazgeçmesi için; “Mısır hakimi ile aranızda geçen olaylardan dolayı bizim niyetimizi doğru anlamamışsınız Biz arzu etsek Mısır’ı feth etmeye her zaman kadiriz Ahmet Celâyir tekrar geri Osmanlı topraklarına gelirse, Kara Yusuf ile birlikte ikisini size teslim etmemi istemişsiniz Biliyorsunuz ki Hûlâgu Dârü’s-Selâm’ı alıp İran’ın çoğunu eline geçirdiği sırada, halifenin amcası çocuklarından bir iki kişi Mısır’a Kâhire Vâlisi Baybars’a sığındılar ve onun himayesine girdiler Hülâgu’nun Bağdat Vâlisi olan Karaboğa Noyan, Baybars’la cenk ettiler Halifenin amcasını Mısır askeri sanıp, orada şehit ettiler Kaçanlar şimdiye kadar Kâhire’de kaldı ve Hülâgû Han onları geri istemedi ve takip de etmedi Şimdi bu dostunuz feleğin tokadını yemiş bir iki kişiyi himaye etmekle hatırınızı kıracak bir durum olamaz Zira Hülâgû böylesine cüz’i şeylerden vazgeçmiştir Muradımız Sivas ve çevresinden elinizi çekmenizdir Bunu yerine getirmeniz güzel bir işaretinizin gereği olduğu anlaşılacaktır Ancak her hâlde Allah’ın takdirinden kaçılmaz ve bizim kimseden korkumuz yoktur” şeklindeki düşüncelerini bildirmiştir
Timur, Yıldırım Bayezid ile savaşa girmenin riskli olabileceği husussunda tereddüte düşmüş, elçiler vasıtasıyla savaş yapmadan amacına ulaşma yoluna gitmiştir Diğer taraftan Yıldırım Bayezid, onun isteklerini yerine getirmekle, otoritesinin sarsılacağı, tarafında yer alan kimselerin Osmanlı idaresine güvenlerinin kalmayacağı ve Osmanlı geleneğine ters düşen “Kendisine sığınan kimseyi düşmanına teslim etmek” durumda olmak ismediği için Timur’a olumlu cevap vermediği anlaşılıyor
IV Mektup ve Cevabında
Karşılıklı yazılan mektupların en sonuncusunda Timur’un, Osmanlı idaresinden birkaç kale ve şehrin kendisine teslim edilmesi gibi kabulü mümkün olmayacak yeni şartları da ilave ederek, savaş niyetini daha açıkça belirttiği görülmektedir Hatta mektuplarda geçmeyen, ancak bazı tarih araştırmalarında rastladığımız “Timur, Yıldırım Bayezid’den oğullarından birini kendisine rehin bırakması” isteğinde de bulunduğunu kaydetmişlerdir
Timur; “Şimdiye kadar sulh için çalıştım ve nihayet Sivas’a gelmem söz konusu oldu Kâfire fırsat vermemek, İslam diyarlarını harap etmekten endişe edip, Şam tarafına giderek Mısır azizinden intikamımızı aldık Sizin hasta olduğunuz hususu ağızlarda dolaşırken, biz bunu fırsat bilip dikkate almadık Ancak siz fırsat bulunca bize bağlı olan Erzincan’a gelip valimizi rencide ettiniz Adamımız olan Taharten (Muttaharten) sulhu sağlamak için sizin pişman olduğunuzu bize yazmıştır Biz de güvendik ve sulh için antlaşmaya varılacağı umuduyla birkaç kez mektuplar gönderdik Ama siz gittikçe artan bir katı tutum içerisinde oldunuz Tâ ki biz ve askerimiz için kâfir ve kâfirden daha eşed kâfirlerdir demeniz sözü her yerde söylenir olmaya başladı Elçileriniz olan Sungur ve Ahmed adamlarınız uzun süredir yanımızdadırlar İslamlığımızı ve inancımızı biliyorlar Hedefimiz Kefe ve Kırım yönüne iken, Şirvan’dan geri dönüp tekrar Erzincan’dan o tarafa varmak icap etti Semerkand’da bulunan oğlum Muîneddin Muhammed Sultan Bahadır da askeri ile birlikte bana katılacaktır İsteğimiz Erzincan’a varmadan ve askerimiz şehirlerinize girmeden önce Sivas, Malatya, Elbistan, Erzincan ve Kemâh’ın bize bırakıldığını sağlam bir ahit-nâme ile bildirmenizdir Sulha muhalif değilim ve bağlıyım Bu sulhun bir sûretini Mekke-i Mükerreme’de Bâbü’l-Harâm’da kapalı muhafaza olunsun ki, kimin bu sulha uyup uymadığı ortaya çıksın Bu mektup Sungur, Ahmed ve Hacı Bayezid ile gönderildi
Yıldırım Bayezid; savaşın olmaması için Timur’u ikna edebilecek bazı durumları açıklamayı uygun görmüş, antlaşmaya razı olduğu, belki de bazı ön şartlarını kabul edebileceği intibaını vermek isteyerek; “Timûr-i köregen hazretleri, ilgi uyandıran antlaşmaya dair mektubunuz, ben Sivas’a geldikten sonra ulaştı Ben bu sırada antlaşma hazırlığı içerisinde bulunuyordum ki; Nâgâh(vakitsiz saatte) sulha muhalif bir başka mektup Karaman fesatları elinden orduyu humâyûnumuza erişti ve antlaşmanın gecikmesine sebep oldu Devlet erkânımızdan akıllı kişiler bu durumu şöyle değerlendirdiler İkinci mektup ilk karışık dönem sürecinde yazılarak elçi ile gönderildi Karaman topluluğu ki eskiden beri ocağımızın düşmanı olmuşlardır, bunlar elçimizi öldürüp, fitne iyice ayyuka çıkıncaya kadar mektubu sakladılar Musâlaha olacağı ihtimâlini görünce, bu kez bazı rezilleri üzerimize gönderip bizi şüpheye düşürmüşlerdir Rezillerin eline düşen mektubun gecikmesinin sebebi dahi biz olmadığımız hususu malumunuzdur Bu durumu yaltaklanma olarak görürseniz hayır, asla düşmandan yüz çevirmek âdetimizden değildir Sulh ve cengin cezası ve mükâfatı buna sebep olan tarafa aittir Eğer bir kimse fitneye sebep olursa, Allah’u Teâlâ onun cezasını versin
Sonuç
Osmanlı tarihi içerisinde önemli tarihî bir olay sayılan Ankara Savaşı öncesinde, taraflar arasında yapılan diplomatik yazışmalara ait mektuplar, dönemin tarih çalışmaları için oldukça önemli belgelerdir Mektupların, Farsça ve Arapça olarak yazıldıkları yine bu mektupların içerisinde belirtilmektedir Bu mektuplar, Osmanlı Türkçesi el yazısı ve matbu olarak basıldığı daha önce izah edilmiş idi Ancak, transkripsiyonlu yayınına yaptığımız araştırmalarda rastlanmamıştır Bu araştırma ile Timur ve Yıldırım Bayezid’e ait dörder mektup tespit edilmiş ve transkripsiyonu yapılmıştır
Mektuplar kronolojik sıraya göre incelendiğinde; Timur, yazdığı mektuplarda istek ve şartlarına her defasında yenilerini ilâve ederek durumu imkansız hale getirmiş ve Yıldırım Bayezıt’ı savaşı tercihe mecbur etmiştir
Ankara Savaşı sonrası galip gelen Emir Timur’un Anadolu’daki faaliyetleri, İstanbul’u fetih planı ve esir düşen Sultan Yıldırım’ın durumu, eceli ile vefatı veya intihar ettiği, Timur’un Semerkand’a yazdığı Fetihnâme hususları üzerine bir hayli araştırmalar yapıldığı için, burada zikredilen konulara yer verilmemiştir
Araştırmamızı, Ankara Savaşı olmadan önce bu savaşın eşiğine getiren sebeplerin neler olduğu, hangi teklifler ileri atılmış olduğu, ne gibi önerilerin Osmanlı Sultanı tarafından kabul edilmediği gibi hususlarla sınırlı tuttuk Zira çoğu tarih kitaplarında bu hususların neler olduğu tam olarak zikredilmemiş veya bazı tarih araştırmalarında gördüğümüz gibi sebeplerin bir kısmı sayılarak yetinilmiştir
Timur ve Yıldırım’a ait olan mektup sûretleri, dönemlerinde vuku bulan bu tarihî olaya ışık tutan en önemli belgeler olduğu aşikârdır Çünkü olayın aktörleri, kendi düşüncelerini karşı tarafa duyurmak için ayrıntılarına kadar inerek mektuplarında anlatmaya çalışmışlardır
Bu mektupların verdiği bilgiler, hem Timur’un iktidar olduğu coğrafyayı tanıtmış, ona dost ve düşman olan zamanın komşu devletlerin hangileri olduğunu göstermesi yanında Osmanlı devletinin durumunu, dost ve muhaliflerini, siyasî problemlerini, fetih hedeflerini ve cihat anlayışlarını göstermesi bakımından da oldukça kıymetlidir
Timur’un mektupları içerisinde vurgulanmak istenen bir diğer önemli husus ise İslam âleminin hakimi kendisi olduğudur Çünkü Timur adına hutbe okunduğu, sikke bastırıldığı, kendisine her gittiği yerde itaat ve bağlılık ahdinin verildiği, kendisine vergilerin ödendiği anlatılmıştır Bütün bu ve benzeri durumlardan dolayıdır ki, Timur ikinci mektubunda kendisinin ûlu’l-emr olduğunu Yıldırım Bayezid’e yazmış ve onun dediklerini yapmasını istemiştir Abbâsi Halifesi, Moğolların Bağdat’a gelmesinden sonra Mısır’a gitmiş olması, Timur’un kendisini ûlu’l-Emr görmesine ve Memlûk Sultanını mağlup etmesi, onu bu fikre götürmüş olabileceği de dikkate alınmalıdır
Timur ve Yıldırım Bayezid’in yazdıkları mektuplar diplomatik bakımdan incelendiğinde; Yıldırım Bayezid’in ilk başta öfke ile cevap verdiği, daha sonraki sonucun bir savaşa kadar gitmesini istemeyen bir endişe üslûbu ile mektuplarını kaleme aldığı görülüyor
Yıldırım Bayezid’i sulha zorlayan bazı iç ve dış sebepler olduğu mektuplarında belirtilmektedir Örneğin, Karaman beyleri ile barışık olmadığı, hatta onların kendilerine sürekli düşmanlık yaptıkları, kendisinin barışa hazırlandığı bir sırada Timur’a giden elçilerini ele geçirerek mektupların içeriğini değiştirmek suretiyle başka bir mektubu Timur’a gönderdikleri, böylece savaşa yol açtıkları açıkça yazılmıştır Yine Kastamonu hakimi ile Osmanlı idaresinin mücadele içerisinde bulunduğu, Sinop ve Malatya muhasaralarını kaldırma sebepleri içerisinde gösterilmiştir
Diğer taraftan Yıldırım Bayezid’i savaş yapmaya sürükleyen etkenler de mevcuttu Osmanlı yöneticileri ile dosluk ilişkilerini sürdüren Karakoyunlu ve Bağdat hakimleri, bu savaş olmamış olsaydı, muhtemelen kendilerine hedef olarak Timur’un hakimiyeti altındaki yerlere akınlar yapacaklardı Çünkü o bölgede bu mücadele başlamış ve zaman zaman çetin çatışmalarla bastırılmış durumda idi Timur’un zayıf düşmesi veya ortadan kaldırılması özellikle Osmanlı’ya sığınan ve iktidarları ellerinde giden Kara Yusuf ile Sultan Ahmed Celâyir’in işine geliyordu Yıldırım Bayezid’i savaşa teşvik edenler arasında muhtemelen bu iki kişinin etkisi olmalıdır
Ankara Savaşı’nın olması, Anadolu’da kargaşalığa, siyasî dağılmalara ve sefalete yol açtığı gibi, Osmanlı’nın Balkanlardaki fütuhatını bir süre durdurmuştur Ayrıca Anadolu’da, Irak, Horasan, Azerbaycan, Gürcistan ve çevresindeki siyasî dengeleri de etkilemiştir
Osmanlı Beyliğinin hakim olduğu yerler, Anadolu’nun iç ve batı bölgelerini oluşturuyordu Sınırları dönemin Bizans toprakları içerisinde olan merkezler teşkil ediyordu Bu sırada Anadoluda aynı zamanda değişik yerleri elinde bulunduran Türk beylikleri de idaresi altında olan araziyi genişletmek, maddî ve siyasî üstünlüğü elinde bulundurmak emelinde idiler Bunun içindir ki, iç çekişmeler eksik olmuyor, hatta rakip Türk beyliklerine karşı, o beyin düşmanları olan devlet veya güçlerle iş birliğine gidiliyordu
Osmanlı Beyliği, bu sırada sürekli tekfûrlarla mücadele etmiş, tüm dikkatlerini ve gücünü o tarafa yöneltmiştir Bu fütuhatın ilerleyişi ise İstanbul’a doğru ve civarı yerler teşkil ediyordu Türk’lerin İstanbul’a doğru fetih hareketlerini artırmalarında Hz Muhammed’in İstanbul’un fetihini teşvik eden ve bu savaşa katılanları övücü sözü ve müjdesinin etkisi aşikardır
Yıldırım Bayezid, 1394 yılının ilkbaharında, İstanbul’u almak için ilk kuşatmasını yapmış ve adıyla anılan kuleyi bazı kaynaklara göre bir yıl içerisinde inşa etmiştir28 Bu inşa işini oldukça rahat bir şekilde yaptığı dikkate alındığında, onun İstanbul‘u fethetmekte ne kadar ısrarlı olduğu da anlaşılmaktadır Sultan Bayezıt, Karaman’lılara karşı Konya’da 1397’de ve 1398’de Sivas’ı ele geçirerek siyasî birliği sağladıktan sonra, asıl hedefi olan İstanbul’a yönelmiştir Ancak hiç beklemediği bir anda Timur’un doğu tarafında üzerine gelmiş olması, onun bu planları uygulamasına fırsat tanımamıştır Ankara Savaşıyla birlikte ertelenen bu fetih düşüncesi elli yıl sonra Fatih Sultan Mehmet Han’ın eliyle 1453 tarihinde gerçekleşmiştir
alıntıdır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.