![]() |
Osmanli'nin Birlikte Yaşama Sanati |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Osmanli'nin Birlikte Yaşama SanatiBiliyorsunuz Osmanlı Devleti bir “din devleti”ydi ![]() ![]() ![]() ![]() Hattâ her insanın kendi inandığını yaşayabilmesini kolaylaştıracak düzenlemeler yapardı ![]() Meselâ Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u feth eder etmez yayınladığı “Amannâme”de, gayrimüslimlere “inanç, ibadet, kıyafet, (kıyafet konusunda bizimle birlikte bazı sözde “demokratik” Avrupa ülkeleri, hâlâ ayak sürçüyor) seyahat, ticaret” özgürlüğü tanıyor, patrik tayin ediyor, patriğe protokolde şeyhülislamla eşit bir statü veriyor, ruhban okulunu açık tutuyordu (hani yıllardır açıp açmama konusunda kararsız kaldığımız ruhban okulunu) ![]() ![]() ![]() Çarpıcı bir örnek daha… Macar milli kahramanı Jan Hunyad’ın (Hunyadi-Janos), Sırbistan’ı işgal edip bütün Ortodoks kiliselerini yıkacağını söylemesi üzerine büyük bir korkuya kapılan Sırplı yöneticiler Fatih Sultan Mehmed’e bir hayat gönderdiler ![]() “Hunyad bizi ve inancımızı yok etmek istiyor, lütfen ülkemizi siz feth edin, bizi Hunyad’ın zulmünden kurtarın ![]() Fatih “Tamam” dedi ![]() ![]() ![]() Fatih Sultan Mehmed, şu mealde cümlelerle Sırp önderleri rahatlattı: “İnş Sırbistan’a hakim olduğumuzda, camiler yaptıracağız, ancak kiliselerinize dokunmayacağız ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sanırım Fatih’in örneği Hazret-i Ömer’di: Hz ![]() ![]() ![]() Ve namazını avluda kılıyordu (Namaz kıldığı mekânda bugün “Hz ![]() ![]() Bu yaklaşımlar Hıristiyanlığa değil, Hıristiyan inancını benimsemiş insanların tercihine duyulan saygının ürünüdür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() *** Fetihten hemen sonra Fatih'in Bizans ve Ceneviz halkına (İstanbul’da yaşayan Hıristiyanlara) hitaben yayınladığı şu “Amannâme”ye, “çağdaş insan hakları”, “çağdaş demokrasi” ve “çağdaş hoşgörü” çerçevesinde bakar mısınız lütfen: (Bugünkü dille ve özet olarak) “Biz ki, emir-i âzam Sultan Murad Han oğlu padişah-ı muazzam ve emir-i âzam Sultan Mehmed Hanız… Yerleri ve gökleri yaratan Allah adına, büyük Peygamberimiz Muhammed Mustafa Aleyhisselâm adına, yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerim adına, Allah’ın yirmi dört bin peygamberi adına, büyük babamız ve babamızın ruhuna, oğullarımız adına, kuşandığımız kılıç adına yemin ederiz ki… “Şehrin Katolik papazları tarafından, bizim Bab-ı Hümayûnûmuza temsilci olarak gönderilen rahiplerle Senyör Baraban Balios,Senyör Markiz Drifango ve tercümen Nikola Pelazoni’nin dileği üzerine, Galata halkının, bize tabi olan sair halklar gibi, âdet ve ibâdetlerini serbestçe yapmalarına izin veriyoruz ![]() “Sadece Galata Hisarı yıkılacak, ahalinin barınakları, dükkân, bağ, değirmen, gemi, ticarethane ve sair emvaline dokunulmayacaktır… “Ailelerine eskisi gibi sahip olacaklar, istedikleri şekilde idare edeceklerdir ![]() ![]() ![]() “Bu kanun ve kaideler bugünden başlayıp ebediyen hükümran olacaktır ![]() “Bu bölge ahalisi kiliselerinde diledikleri gibi âyin düzenleyebilecekler, kiliseleri camiye çevrilmeyecek, ancak yeni kilise yapımına ve çan çalınmasına izin verilmeyecektir ![]() “Ceneviz tüccarları serbestçe gezip ticaret yapabilirler ![]() ![]() ![]() “Galata ahalisine vaad ediyoruz, kendilerini bir köle gibi idare etmeyeceğiz ![]() ![]() ![]() “Din adamlarına (Arhontlara ve Kâhyalara) kötü söz söylenemeyecektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zağanos Paşa’nın imzası ve Fatih Sultan Mehmed’in tuğrasıyla çıkan bu “Amannâme”, bir “insan hakları belgesi” olarak, kuşkusuz kendi çağını çok aşan görüşler ihtiva ediyor ![]() Açıkçası, insan hakları açısından dünümüz, pek çok konuda olduğu gibi, bugünümüzden çok daha iyi durumdadır ![]() ![]() Fatih, bir inanç, bir felsefe sistemiyle “savaş”ırken bile o dinin, o felsefenin mensuplarını “insanlık” ekseninde kutsamakta, neye inanırlarsa inansınlar, nasıl düşünürlarse düşünsünler, “insan kimliği”ne “müsamaha” temelinde yaklaşmaktadır ![]() Bu tavır, Yunus’un “Yaradan”dan ötürü “yaradılan”ı hoş gören mantığına da uygundur ![]() ![]() *** Fatih Sultan Mehmed, Balkan bölgesini fethettiği zaman, Bosna’daki Lâtin papazlara 1478 tarihli bir ferman verdi ![]() “Ben ki Sultan Mehmed Han’ım; üst ve alt tabakada bulunan bütün halk tarafından şu şekilde bilinsin ki; bu fermanımızı taşıyan Bosna rahiplerine lütufta bulunup şu hususları buyurdum: Söz konusu rahiplere ve kiliselerine hiç kimse tarafından engel olunmayıp rahatsızlık verilmeyecektir ![]() ![]() ![]() ![]() *** Biliyoruz ki, Osmanlı Devleti çok uluslu ve çok kültürlü bir mozaikti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Farklı dinlere mensup insanlar yer yer aynı mahallelerde de otururlardı, ancak genelde farklı unsurlar farklı bölgelerde yaşardı ![]() ![]() Meselâ iç Balat'ta nüfusun büyük çoğunluğunu Yahudiler oluştururdu ![]() ![]() ![]() ![]() Sefardim kolundan Yahudiler, Fatih Sultan Mehmed'in oğlu, Sultan İkinci Bayezıd'ın davetiyle Onbeşinci Yüzyıl İspanya'sından İstanbul’a geldiklerinde Balat'a yerleştirildiler ![]() ![]() ![]() Karaim Yahudileri ise Bizans döneminden beri Eminönü ve Karaköy'de (Karai Köy) oturuyorlardı (İstanbul'da ilk apartmanları da Karaim Yahudileri yapmıştır) ![]() ![]() ![]() Elçilikler onaltıncı yüzyıl sonlarından başlayarak bugün Beyoğlu olarak bilinen Pera'ya yerleştiler ![]() ![]() ![]() Cumhuriyet döneminin başlarına kadar Türkler Pera'da azınlıktaydı ![]() ![]() Ramazanlarda ve özellikle kandil gecelerinde gayrimüslim komşular pişirdiklerinden Müslüman komşularına da verir, Müslümanlar gayrimüslim komşularının mutfağında pişen lezzetli yemekleri hiç tereddüt etmeden afiyetle yerlerdi ![]() Çünkü gayrimüslim komşuların dini anlayışı, Müslümanın haram saydığı yiyecekleri ikram etmeye engeldi ![]() Buna karşılık Müslümanlar da gayrimüslim komşularının kutsal günlerini tebrik etmeyi görev sayarlardı ![]() ![]() ![]() Teofania ve Paskalya öncesi oruç sırasında aşure pişirilip dağıtılırdı ![]() ![]() Evangelismos ve Vaion yortu günlerinde sofralarda balık hakim olurken; Sarakosti (Paskalya Orucu) süresince çarşamba ve cuma günleri sofrada sade suda haşlanmış yemekler bulunurdu ![]() ![]() Müslümanlar oruçlarını tutarken, Yahudi ve Hıristiyanlar da Müslüman komşularıyla hemen hemen aynı günlerde perhiz dönemleri yaşarlardı ![]() Paskalya günlerinde pastanelerin vitrinlerini süsleyen Paskalya çörekleri ve renkli yumurtalar inançlar arası toleransın simgeleriydi ![]() Bir birimize tahammülsüzlük hastalığı, içimize Batılılaşma sürecinde girdi ![]() ![]() ![]() Meselâ Almanya’da, kaç Musevî Alman’ın evlilik yapabileceği kanunla belirlenmişti ![]() ![]() ![]() ![]() “Demokrasi’nin beşiği” saydığımız İngiltere’de, ancak 1828’den itibaren başlayan bir süreç içinde “inançlara özgürlük” sağlandı ![]() ![]() Hâlbuki günümüz anlayışından beşyüz sene evvel, Osmanlılar Rum ve Ermenileri devletin en üst makamlarına tayin etmekte bir mahzur görmüyorlardı ![]() Onsekizinci yüzyıl sonlarına kadar Fransa’da Protestanların evlenme hakkı yoktu ![]() ![]() Amerika’da ise, daha düne kadar zencilere reva görülen muameleyi hepimiz biliyoruz ![]() ![]() Beyaz önderler tarafından hepsi aynı isimle çağrılıyordu: “Pis zenci! ![]() ![]() Keza Güney Afrika’da, yine düne kadar zencilerin hiçbir hakkı yoktu: Zenci lider Mandela (cumhurbaşkanı oldu) zenci haklarını savunma suçundan(!) en verimli yirmi senesini cezaevinde geçirmişti ![]() *** Endülüs, Müslüman fatihlerin İspanya'ya verdikleri isimdir ![]() ![]() ![]() Avrupa'da papazlar dışında okuma yazma bilen insan bulmak neredeyse imkânsızken, Endülüs’te eğitim faaliyetleri en üst noktaya çıkıyor, halkın neredeyse tümü okuma-yazma biliyordu ![]() Ekonomisi mükemmeldi ![]() ![]() ![]() Özet olarak Endülüs, Avrupa'nın en güçlü, en seçkin, en zengin devletiydi ![]() ![]() ![]() ![]() 1490 senesinde Hıristiyan orduları tarafından kuşatılan son kale Gırnata, 1492 de yapılan bir anlaşma ile Müslümanların dini ve medeni hakları garanti altına alınması şartıyla teslim oldu ![]() ![]() İspanya’nın Katolik Kralı Ferdinand’la Kraliçe İzabella’nın önderliğinde İspanya’da tarihte emsali görülmemiş bir “cinnet dönemi” açıldı ![]() ![]() Kur'an' ı Kerim ve diğer Arapça eserler toplatıldı, kütüphaneler boşaltıldı, yahut yakıldı, Müslümanların öteden beri giydiği geleneksel kıyafetler yasaklandı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öte yandan, aynı topraklarda Yahudiler de kendi dramlarını yaşıyorlardı: Egice Başpiskoposu’nun çalışmalarıyla başlatılan Yahudi aleyhtarlığı, (1391) çok sayıda Hıristiyan papazın da destek vermesiyle yayılmıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte bu Yahudiler kendilerine yeni bir yurt bulabilmek için bir çok Avrupa ülkesinin kapısını çaldılar, ama kapılar suratlarına kapandı ![]() ![]() ![]() ![]() Kendilerine “Sefarad” adı verilen bu Yahudilerin büyük çoğunluğu Selanik ve İstanbul'a yerleştirildiler ![]() ![]() ![]() “Öteki”ni koruma uğruna, “kendinden olanı” cezalandırmayı göze almanın bundan daha çarpıcı örneğini tarih içinde bulmaya imkân var mı? Demek istediğim, Hrant Dink cinayetinin canilerini lânetlemek başka, geçmişimizden utanıyormuşuz gibi, “Hepimiz Ermeniyiz” diye bağırmak başkadır ![]() Çünkü çok daha iyi bir yerdeyiz: Tarih boyunca, hangi inanç sisteminden ve ırktan olursa olsun, acze düşmüş tüm varlıkları koruyan bir milletiz ![]() Ne kendimizi ibra etmeye, ne de başka mensubiyetler aramaya ihtiyacımız yok: Bu şeref bize kıyamete kadar yeter! |
![]() |
![]() |
|