Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hümeze, suresikurtubi, tefsiri

Hümeze Suresi(Kurtubi Tefsiri)

Eski 08-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hümeze Suresi(Kurtubi Tefsiri)




hümeze suresi(kurtubi tefsiri)

HÜMEZE SURESİ


Rahman ve Rahim Allah'ın Adı İle

Mekke'de indiği hususunda görüş birliği vardır Dokuz âyettir [1]



1 İnsanları arkadan çekiştiren, yüzlerine karşı onlarla alay eden her kişinin vay haline ki!



"Veyl; Vay haline!" lafzının anlamına dair açıklamalar daha önce bir kaç yerde (el-Bakara, 2/79, ayet ikinci başlık)'de geçmiş bulunmaktadır ki; hor-luk, azab ve helak olmak anlamındadır Cehennemdeki bir vadi olduğu da söylenmiştir

"İnsanları arkadan çekiştiren, yüzlerine karşı onlarla alay eden her ki­şinin vay haline ki;" İbn Abbas dedi ki: Bunlar başkalarının sözlerini alıp taşıyanlar, birbirlerini sevenlerin arasını bozanlar, suçsuz, günahsız kimse­lerin kusurlarını araştıranlardır, buna göre buradaki her iki tabir fhumeze ve lumeze) aynı anlama gelmektedir

Peygamber (sav) buyurdu ki: "Yüce Allah'ın kullarının en kötüleri başka­larının laflarını taşıyanlar, birbirlerini sevenlerin arasını bozanlar, sutsuz, gü­nahsız kimselerin kusurlarını ortaya koymaya çalışanlardır"[2]

İbrı Abbas'tan nakledildiğine göre "humeze" arkadan çekiştiren, "hıme-ze" ise insanları çokça ayıplayan kimse demektir

Ebıı'l-Aliye, el-Hasen, Mücahid ve Ata b Ebi Rebah: Humeze insanların gıybetini yapan ve yüzlerine karşı onları ten ki d eden, lumeze ise hazır ol­madıkları vakit arkalarından gıybetlerini yapan kimsedir, demişlerdir Has-san'ın şu beyiti de bu kabildendir:

"Kızgın kor ateş gibi alev saçan bir kafiye (şiir) ile,

Yüzüne karşı tenkid ettim seni, zelil bir nefsle boyun eğdin sen de"

en-Nehhas, bu görüşü tercih etmiş olup şöyle demiştir: Yüce Allah'ın: "Ba­zıları da sadakalar hususunda sana dil uzatırlar, ("Lumeze" ile aynı kök­ten gelen "yelmizuke" fiili kullanılmıştır)" (et-Tevbe, 9/58) buyruğu da bu kabildendir

Mukatil bu açıklamanın aksini yaparak şöyle demiştir: Humeze; gıybet ya­parak insanları arkalarından çekiştiren, lumeze ise yüzüne karşı insanın gıybetini yapan kimse demektir Katade ve Mücahid şöyle demişlerdir: Hu­meze insanları çokça tenkid edip dil uzatan, lumeze ise onların neseblerine çokça di! uzatan kimsedir

İbn Zeyd dedi ki: Humeze'ci insanları eliyle dürtüp vuran kimse demek­tir Lumeze ise diliyle onların kusurlarını söyleyen ve ayıplayan demektir

Süfyan es-Sevri dedi ki: Humezelik dil ile lumezetik ise göz ile yapılır

İbn Keysan dedi ki: Humeze oturup kalktığı kimselere kötü sözleriyle ezi­yet veren, kımeze ise oturup kalktığı kimseye göz kırparak gözüyle, başıy­la, kaşıyla işaretler yapan kimsedir Burada her ikisi de aynı şeydir Bu da ki­şinin gıyabında onu tenkid eden, onun gıybetini yapan kimsedir Ziyad d-Acem dedi ki:

"Benimle karşılaştığın vakit yalan yere beni sevdiğini söylersin Ve eğer hazır değilsem sen, humezeci, lumezesin"Bir başka şair de şöyle demiştir:

"Seninle karşılaşacak olursam, öfkeyle aen bana dişlerini göstererek sırıtırsın Ve eğer yanında bulunmayacak olursam, sen humezeci bir lumezesm"

" Uzak olmak, uzaklık" demektir Humeze ise bu anlamı müba­lağalı bir şekilde ifade etmek için kullanılan bir isimdir Nitekim insanlarla çokça alay eden ve onların hallerine çokça gülen kimseye: de­nilir

Ebu Cafer Muhammed b Ali ve el-A'rec "mim" harflerini sakin olarak; diye okumuşlardır Eğer onların böyle okudukları, onlardan sa­hih olarak nakledilmiş ise, o takdirde bu lafızlar (ism-i) meful manasınadır Bu da insanlar kendisi hakkında kaş göz işaretleri yaparak onun hallerine gül­sünler ve kendisinin gıybetini yapmak zorunda bırakacak şekilde insanlara karşı davranışlar sergileyen kimse demek olur

Abdullah b Mesud, Ebu Vâil, en-Nehaîve el-A'meş ise ("her" anlamında­ki İi külli" lafzını zikretmeyerek): Humeze ve lumezenin (ya­ni insanları arkadan çekiştirip, yüzlerine karşı onlarla alay eden kimselerin) vay haline" diye okumuşlardır

(Humeze'nin kökünü teşkil eden): in asıl anlamı, "kırmak ve bir şe­yi şiddetle ısırmak" demektir "Harfi hemzeli okumak" tabiri de buradan gel­mektedir " Onun başını kırdım" denilir

Cevi­zi elimle kırdım" demektir

Bedevi bir araba "Siz fare kelimesini (fa're şeklinde) hem­zeli mi söylersiniz?" diye sorulmuş da o da: "Fareyi ısırıp ya­kalayan ancak kedidir" diye cevab vermiştir

es-Sıhah'taki ifade ise şöyledir: Bedevi bir araba: "Fare kelime­si (fa're şeklinde) hemzeli mi söylenir?" diye sorulmuş O da: " Ha­yır onu ısırıp yakalayan kedidir" diye cevab vermiştir

Birincisini nakleden es-Sa'lebî'dir Bu ifade(kr) kediye "humeze" isminin verileceğine delildir

el-Accâc şöyîe demiştir:

"Biz kimin başını hemzeder (kırar) isek, onun başı elbette yarılır, kırılır"

Hemz ve lemz'in asıl anlamının itmek ve vurmak okluğu da söylenmiş­tir " Onu vurup İtti, vurup iter, vurup ilmek" denilir Ayns şe­kilde: "Onu illi, onu vurdu" demektir Reeez vezninde şair söyle de­miştir:

"Biz her kimin şanına (kuvvetine) henız edecek olursak

o hemen kıçüstü yıkılır, Şiddetli bir şekilde; yahut o şiddetlice yıkılır"

Bu açıklamayı es-SıftoA'da (el-Cevherî) yapmıştır

Âyet, cd-Dahhâk'ın, İbn Abbas'tan rivaytrline göre elMınes b Şerik hak­kında inmiştir Bu kişi ister karşılarında bulundukları vakit, isler yanından geçtik­lerinde insanları kaş göz işaretleri yaparak ayıplar, onları çekişürirdi

İbn Cüreyc dedi ki: (sûre) el-Velid b, el-Muğire hakkında inmiştir O Pey­gamber (sav)'ın gıyabında gıybetini yapar, yüzüne karşı da onu tenkid eder­di Ubeyy b Halef hakkında indiği söylendiği gibi Cemil b Âmir es-Sakafî hakkında[3] indiği de söylenmiştir

Âyelin, tahsis sözkonusu olmaksızın genel olarak bu tür davranış sergi­leyenlerin hepsi hakkında umumi olduğu da söylenmiştir Çoğunluğun gö­rüşü de budur

Mücahid dedi ki: Bu buyruklar kimse hakkında özel değildir Aksine bu nitelikte olan herkes hakkındadır

el-Ferrâ dedi ki: Umumi bir buyruğun zikredilip, özel kimselerin onunla kastedilmesi mümkün olabilir Nitekim bir kimse birisine: Ben suni ebediy-yen ziyaret etmeyeceğim deyip diğeri ona: Kim beni ziyaret etmezse ben de o kimseleri ziyaret etmem, diyerek tek bir kimseyi kastetmesine benzer ki, bu sözüyle kendisine böyle diyen kimseyi ziyaret etmeyeceğini kastetmiş olur [4]



2 O malı toplayıp, onu tekrar tekrar sayandır



Yani; "(Onu -kendi iddiasına göre- zamanın musibetlerine karşı ha­zırlayandır" (Bu manasıyla): " Kerem sahibi oldu ve ikram etti" fi­iline (vezin dolayısıyla fiilin anlam değişikliğine uğramasına) benzer Bunun, sayıp döktü, saydı durdu, anlamına geldiği de söylenmiştir ki, bu açıklama­yı da es-Süddi yapmıştır ed-Dahhâk dedi ki: Malını çocukları arasından ken­disine mirasçı olacak kimselere hazırladı, demektir Malının sayısı ve çoklu­ğu ile başkalarına karşı öğündü, demektir diye de açıklanmıştır

Maksai ise, malı Allah'a itaat yolunda harcamayıp, elde tutmanın yerilme-sidir Yüce Allah'ın: "O, hayrı alabildiğine engelleyen" (Raf, 50/25); (Nun, 68/12) buyruğu ile: "Mal toplayıp kaba dolduran" (el-Mearic, 70/18) buyruk­larında olduğu gibi

"Toplayıp" anlamındaki; lafzının "mim" harfi genel olarak şedcle-siz okunmuştur Ancak İbn Amir, Hamza ve el-Kisai çokluk anlamı ifade et­mek üzere şeddeli okumuşlardır Ebu Ubeyd de daha sonraki: "Onu tekrar tekrar sayandır" buyruğu dolayısıyla bu okuyuşu tercih etmiştir

el-Hasen, Nasr b Asım ve Ebu'l-Aliye ise "toplayıp" anlamındaki fiili sed-desiz okumuşlardır Aynı şekilde; "onu tekrar tekrar sayandır" anlamında­ki fiili de; (jJij ) şeklinde şeddesiz okumuşlar ve böylelikle şeddeli olan har­fin muzaaf (aynı harften iki harfin şeddeli okunması) olduğunu göstermiş­lerdir Çünkü bunun asit ( Ü)'dir Ancak böyle bir okuyuşun (açıklanabil­mesi) uzak bir ihtimaldir Çünkü mushafta bu, iki da] ile yazılmıştır Bunun­la birlikte şiirde bunun gibi taz'îfi açığa çıkardıkları vakit şeddesiz okuduk­ları benzer kullanımlar da geçmiş bulunmaktadır Bir şair şöyle demiştir:

"Yavaş ol ey Umâme! Beni deneyerek anladığın gibi benîm huyum şudur: Çokça cimrilik göstermiş kimselere dahi ben cömertlik ederim"

Görüldüğü gibi şair burada: şeklinde şeddeli kullanımı kastetmiş­tir Fakat o taz'îfi (aynı harften şeddeli oları harfleri) birbirinden çözerek açı­ğa çıkarmıştır Ancak şiir bu gibi zorunlulukların uygulandığı bir yerdir

el-Mehdevi dedi ki: Her kim "onu tekrar tekrar sayan" lafzını şeddesiz okuyacak olursa, o vakit bu mala atfedilmiş olur Yani bu kimse malı topla­dı ve'onu sayıp durdu, demek olur O halde bu muzaafiığı açığa çıkartılmış bir fiil olmaz Çünkü böyle bir şey ancak şiirde kullanılır [5]



3 Malının, gerçekten kendisine ebedi hayat verdiğini sanır

4 Hayır! O Hutameye -andolsun ki- atılacaktır

5 O Hutame'nin mahiyetini sana ne bildirdi?

6 Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir ki,

7 O, kalplerin üstüne çıkacaktır



"Malının, gerçekten kendisine ebedi hayat verdiğini" es-Süddi'nin açıklamasına göre, ölmemek üzere kendisini hayatta bırakacağını, İkrime'ye göre ömrünü artıracağını "sanır" zanneder, Geçmişte kendisine hayat ver­diğini sanır, diye de açıklanmıştır O vakit bu fiil, gelecek anlamını ihtiva eden mazi bir fiil olur Nitekim: " Allah'a andolsun ki filân ki­şi helak oldu ve cehennem ateşine girdi" denilir de, gelecekte girecektir, de­mektir "Hayır!" buyruğu kâfirin vehmini reddetmektedir Yani o, ebedi ya­şayamaz, malı da elinde kalacak değildir,

"Hayır" lafzına dair yeterli açıklamalar daha önceden (Meryem, 19/79- ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır

Gufranın azadhsı Ömer b Abdullah dedi ki: Yüce Allah'ın " Hayır" diye buyurduğunu duyduğun yerde bil ki o "yalan söylüyorsun" demektir

"O Hutame'ye andolsun ki atılacaktır" Mutlaka oraya atılacak, oraya bı­rakılacaktır

el-Hasen, Muhammed b, Ka'b, Nasr b Asım, Mücahid, Humeyd ve İbn Mu-haysın tesniye olarak; "Andolsun ki o ikisi atılacaktır" diye okumuş­lardır ki, kendisi ve malı atılacaktır, demektir Yine el-Hasen'den; "(îîi23): Mutlaka ona ait olan o şey atılacaktır" yani onun malı mutlaka atılacaktır, di­ye okuduğu da nakledilmiştir Ondan gelen bir başka rivayete göre yüce Al­lah'ın kendi zatından haber vermesi şeklinde "( Z'x£İ ): Mutlaka Biz, onu ata­cağız'7 ve yüce Allah'ın o mal sahibini (cehenneme) atacağı anlamında oku­muştur Ondan gelen bir diğer rivayete göre: "( ölü ): Mutlaka onların hep­si atılacaktır" diye "ze{" harfi ötreli olarak, o arkadan çekiştiren ve yüzleri­ne karşı insanlarla alay eden kimseler, mal ve o malı toplayanların hepsinin (cehenneme atılacağı) kastedilmesi manasına okumuştur

"O Hutame'ye"; Hutame: Allah'ın ateşidir Ona bu ismin veriliş sebebi ken­disine atılan herşeyi kırması, parçalaması, dükmesidir Recez vezninde şair şöyle demiştir:

"Bizler sopa ile Muaab'ı kırıp döktük Kızsın diye burnunu kırdığımız gün"

O (Hutame), cehennemin altıncı tabakasıdır Bunu el-Maverdi, el-Kelbi'den nakletmiştir el-Kuşeyri'nin ondan naklettiğine göre ise el-Hucame cehenne­min aşağı doğru inen basamaklarından ikinci derekedir ed-Dahhâk dördün­cü dereke olduğunu söylemiştir İbn Zeyd o, cehennem isimlerinden bir isim­dir, demiştir

"O Hutame'nin mahiyetini sana ne bildirdi?" buyruğu, Hutame'nin şa­nının büyüklüğünü ve durumunun önemini -anlatmak içindir Daha sonra yü­ce Allah, onun mahiyetini açıklayarak şöyle buyurmaktadır:

"Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir" Bin yıl ve bin yıl ve bin yıl tutuşturu­lan ateşidir O asla dinmeyecekür Yüce Allah onu isyankarlara hazırlamış­tır

"Ki o kalplerin üstüne çıkacaktır" buyruğu hakkında Muhammed b Ka'b dedi ki: Ateş onların bedenlerinde ne varsa hepsini yiyecektir Nihayet kal­be ulaşacağı vakit tekrar yeniden yaratılacak ve tekrar onları yemeğe koyu­lacaktır Halid b Ebi İmran da Peygamber (sav)'dan böylece rivayet etmiş­tir: "Cehennem ateşi cehennemlikleri yer Nihayet onların kalblerine ulaşınca onları yemeyi bitirir Sonra onlar tekrar yeniden yaratıldıklarında yine on­ları yemeğe koyulur" İşte yüce Allah'ın; "Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir ki o, kalblerin üstüne çıkacaktır" buyruğu bunu anlatmaktadır[6]

Özellikle "kalbler"i sözkonusu etmesi acı ve ızdırab kalbe ulaşınca, o kal­bin sahibinin ölmesinden dolayıdır Yani bu durumda ölüm noktasına gel­miş insanın haline varacaklar, fakat onlar ölmeyeceklerdir Nitekim yüce Al­lah, şöyle buyurmaktadır: "Orada ölmez de, dirilmez de" (Ta-Ha, 20/74) O halde onlar ölüler manasında hayatta kalacaklardır

"Kalblerin üstüne çıkacaktır" buyruğunun şu anlamda olduğu da söylen­miştir: Onların herbirisinin ne miktarda azabı hakeltiğini bilir Bu da yüce Al­lah'ın onun üzerinde bırakmış olduğu buna delalet edecek olan emareden anlaşılacaktır Nitekim: Filan kişi şu işe muttali oldu (âyet­teki "çıkacaktır" anlamı verilen fiille aynı) onu bildi" demektir Yine yüce Al­lah, şöyle buyurmaktadır: "O (ateş) yüz çeviren ve arkasını dönen kimseyi çağırır?" (el-Mearic, 70/17); "O ateş, onları uzaktan görünce onun büyük bir öfke ile çıkaracağı şiddetli uğultusunu işiteceklerdir" (el-Furkan 25/12) Yü­ce Allah, cehennem ateşini bu şekilde nitelendirdiğine göre o aleşin (onla­rın ne kadar azab göreceklerini, bilmek niteliğine sahib kılınması da uzak bir ihtimal değildir [7]



8, 9 Muhakkak ki bu (ateşin kapılan), onların üzerlerine uzatılmış di­reklerle kapatılmış olacaktır



el-Hasen ve ed-üahhâk'ın açıklamasına göre ateş onların üzerlerine ka­patılacaktır Buna dair açıklamalar daha önce el-Bded Sûresi'nde (90/20 âye­tin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır Kureyş lehçesinde; kilitlenmiş ola­caktır, diye de açıklanmıştır Onlar kapıyı kilitlemeyi anlatmak üzere; "Kapıyı kilitledim" derler Bu açıklamayı Mücahid yapmıştır Ubeydullah b Kays er-Rakkıyât'ın şu beyitinde de bu anlamdadır:"Şüphesiz o sarayda -girecek olursak- bir ceylan vardır Üzerinde perdenin kapatılıp, kilitlendiği"

"Onların üzerine uzatılmış direklerle" buyruğıındaki; de" bu­rada "be" anlamındadır Yani, uzatılmış direklerle (kapıları üzerlerine) "ka­patılmış olacaktır" Bu açıklamayı İbn Mesud yapmıştır Onun kıraatinde de; "Uzatılmış direklerle" şeklindedir

Ebu Hureyre'nin, Peygamber (sav)'dan rivayet ettiği bir hadiste şüyle bu­yuru] maktadır: "Daha sonra yüce Allah, onlara ateşlen kilitler, ateşten çiviler ve ateşten direkleri bulunan melekler gönderecektir Bu kilitlerle ateşi üzer­lerine kilitleyecek, bu çivilerle onları sağlamlaştıracak ve bu direkler uzatıla­caktır Dolayısıyla orada bir rahat esintinin dahi girebileceği bir delik kalma­yacak, oradan dışarıya bir gam çıkmayacaktır Arş'ın üzerinde olan Rahman onları unutacaktır (Bu hallerinde terkedecektir) Cennet ehli de nimetleriy­le meşgıti olacaklardır Bundan sonra ebediyyen imdat isteyip duracaklar ve daha sonra konuşma kesilecektir Onların konuşmaları inleme ve hırıltıdan iba­ret kalacaktır İşte yüce Allah'ın: "Muhakkak ki bu onların üzerine uzatılmış direklerle kapatılmış olacaktır" buyruğu bunu anlatmaktadır[8]

Katade dedi ki: "Direkler" ile azab edileceklerdir Taberi de bu açıklama­yı tercih etmiştir

İbn Abbas dedi ki: "Uzatılmış direkler" onların boyunlarındaki tasmalar­dır Ayaklanndaki zincirler olduğu da söylenmiştir Bu açıklamayı da Ebu Sa­lih yapmıştır

eİ-Kuşeyri dedi ki: Büyük çoğunluk "direkler"in cehennemlikler üzeri­ne kapatılıp, kilitlenecek olan kilitlerin kazıkları olduğu kanaatindedir Bu kilitler, kazıklarla sağlamlaştınlacak, böylelikle cehennemin kederi ve sıca­ğı onlara geri dönmüş olacak, onların üzerlerine de rahatlatıcı hiçbir esinti giremeyecektir

Şöyle de açıklanmıştır: Onlar direklerde -yani kısalarına göre daha sağ­lam ve güçlü oian- uzatılmış zincir ve tasmalar içerisinde, cehennemin ka­pıları üzerlerine kapatılmış olacaktır Bir başka açıklamaya göre onlar uza­tılmış direklerdedirler, yani cehennemin azab ve acıları içerisinde bir de on­lara darbeler indirilecek, dayak atılacaktır demektir

Uzun ve uzayıp giden bir zaman içerisinde (bu halde olacaklardır) diye de açıklanmıştır Yani onların bu halinin sonu gelmeyecektir

Hamza, el-Kisai ve Asım'dan rivayetle Ebu Bekir "direklerle" anlamında­ki İafzı "ayn" ve "mim" harfleri ütreli olarak; diye; " Direk" laf­zının çoğulu olarak okumuşlardır, Okuyuşu da aynıdır el-Ferrâ dedi ki: ile şekilleri "Direk" lafzının sahih iki çoğul şeklidir Tıpkı: "Tabaklanmış deri"nin çoğulunun İle (fiî ) şeklinde, "Tabaklanması bitmemiş deri"nin çoğulunun; ile şekillerin­de gelmesi gibi

Ebu Ubeyde dedi ki: "Direkler" şekil 'in çoğuludur, "Tabaklanmamış defi" gibi Ebu Ubeyd ise; Iaf2inın (ilk iki harfini) iki fetha ile telaffuz edilmesini tercih etmiştir, Ebu Hatim de böyle tercih etmiş­tir Yüce Allah'ın: "Allah O'dur ki gökleri gördüğünüz şekilde direkler olmak­sızın yükseltmiştir"(er-Ra'd, 13/12) buyruğunda yer alan ve icma ile (ilk iki harfinin) üstün okunmuş bulunan: " Direkler" lafzını nazar-ı itibara ala­rak bu tercihi yapmışlardır

el-Cevherî dedi ki: " Evin direği" demektir Bunun azlık çoğulu "şeklinde, çokluk çoğulu ise; ile şekillerinde gelir Yü­ce Allah'ın: "Uzatılmış direklerle" buyruğunda her iki şekilde de okunmuştur Ebu Ubeyde ise şöyle demiştir: "Ahşap yahut demir­den olan herbir uzun şey"dir Bu "imâd (direk)" gibi bina İçin bir esastır "g;r şeyi üzerinde dayanacağı bir direk ile destekledim, o da desteklendi" denilir " Onun altında direkler yerleştirdim" demek­tir Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır [9]

(Hümeze Sûresi burada sona ermektedir Allah'a hamd olsun)





--------------------------------------------------------------------------------

[1] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 19/335

[2] Müsned, IV, 221, VT, 459; Huhari, el-Edebu'l-Müfred, s 119; Münzirî, Terğih, III, 325, Deyhakî Şuabu't-lmatı,'], 494 lîütiin kaynaklardı! Ifirfııîıede; "kusurların!1 diye kar­şıladığımız: "el-ayb" kelimesi, "el-anet" jekliııtk-dir Tefsirin Arapça hnskısını hıızırlü-yanlıınn hat mtıtabakalı hu!ıın;m bu kelimeyi ytınlıs "kııtkıklurı anlaşılmaktadır, "el-anet" ile ilgili olarak MllnAvî, Feyzu't- Kadir, III, 462de -hadisi kayc! ettikten stmra- şunları söy­lemektedir "(İhnırl-Esirc HİI) en-Nihaye'öe- cl-aııet, meşakkat, fesad, helak nlmıık, gü­naha düşmek, yanlışlık yapmak ve zina gibi manalara !{elir Hadisin lıjtiin bu îinlam-



[3] Taberî, Camiu'l-Beyân, XXX, 293> bıı şahsın ismi: Cemil h Âmir el-Cıımahî olarak

[4] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 19/335-338

[5] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 19/339-340

[6] İbnu’l-Mübarek, Zühd,s87

[7] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 19/340-342

[8] Tirmizî el-II;ıkîmT Neuâdiru't-Usül, II, 3f>: Sııyııtî ed-Dıırru'l-Mensûr, Vlll 6/6

[9] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 19/342-344

Alıntı Yaparak Cevapla

Hümeze Suresi(Kurtubi Tefsiri)

Eski 08-24-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hümeze Suresi(Kurtubi Tefsiri)




(sebeb-i nüzulü)ne gelince:

İbnü Cerir'in Muhammed b Sa'd yoluyla İbnü Abbas'tan nakline göre: İnsanlarla alay ve hakaret eden, bir puta tapıcı idi Hasen, Verka, İbnü Ebi Nüceym'den de Cemil b Amir Cüheni hakkında nazil oldu denilmiş Hasen Verka'dan naklen demiştir ki: Hümeze lümeze Cemil b Amir hakkında nazil oldu, fakat bir kimseye tahsis edilmiş değildir Bazı Arap dili ehli de bu, demiş, Araplar'ın, geneli zikrederek tek kişiyi kastetmesi kabilindendir Nitekim sözde birisi diğerine: "Ben seni asla ziyaret etmeyeceğim; demesine karşı: "Her kim beni ziyaret etmezse, ben de onu ziyaret etmem" denilir ki, maksat "ziyaret etmeyeceğim" diyene cevaptır Fakat diğerlerinin dediği gibi doğrusu maksat, hass (özel) irade değil, lafzın bu sıfatta olanların hepsini kastetmektir

(Elmalılı Hamdi Yazır)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.