Hümeze Suresi(Kurtubi Tefsiri) |
08-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hümeze Suresi(Kurtubi Tefsiri)hümeze suresi(kurtubi tefsiri) HÜMEZE SURESİ Rahman ve Rahim Allah'ın Adı İle Mekke'de indiği hususunda görüş birliği vardır Dokuz âyettir [1] 1 İnsanları arkadan çekiştiren, yüzlerine karşı onlarla alay eden her kişinin vay haline ki! "Veyl; Vay haline!" lafzının anlamına dair açıklamalar daha önce bir kaç yerde (el-Bakara, 2/79, ayet ikinci başlık)'de geçmiş bulunmaktadır ki; hor-luk, azab ve helak olmak anlamındadır Cehennemdeki bir vadi olduğu da söylenmiştir "İnsanları arkadan çekiştiren, yüzlerine karşı onlarla alay eden her kişinin vay haline ki;" İbn Abbas dedi ki: Bunlar başkalarının sözlerini alıp taşıyanlar, birbirlerini sevenlerin arasını bozanlar, suçsuz, günahsız kimselerin kusurlarını araştıranlardır, buna göre buradaki her iki tabir fhumeze ve lumeze) aynı anlama gelmektedir Peygamber (sav) buyurdu ki: "Yüce Allah'ın kullarının en kötüleri başkalarının laflarını taşıyanlar, birbirlerini sevenlerin arasını bozanlar, sutsuz, günahsız kimselerin kusurlarını ortaya koymaya çalışanlardır"[2] İbrı Abbas'tan nakledildiğine göre "humeze" arkadan çekiştiren, "hıme-ze" ise insanları çokça ayıplayan kimse demektir Ebıı'l-Aliye, el-Hasen, Mücahid ve Ata b Ebi Rebah: Humeze insanların gıybetini yapan ve yüzlerine karşı onları ten ki d eden, lumeze ise hazır olmadıkları vakit arkalarından gıybetlerini yapan kimsedir, demişlerdir Has-san'ın şu beyiti de bu kabildendir: "Kızgın kor ateş gibi alev saçan bir kafiye (şiir) ile, Yüzüne karşı tenkid ettim seni, zelil bir nefsle boyun eğdin sen de" en-Nehhas, bu görüşü tercih etmiş olup şöyle demiştir: Yüce Allah'ın: "Bazıları da sadakalar hususunda sana dil uzatırlar, ("Lumeze" ile aynı kökten gelen "yelmizuke" fiili kullanılmıştır)" (et-Tevbe, 9/58) buyruğu da bu kabildendir Mukatil bu açıklamanın aksini yaparak şöyle demiştir: Humeze; gıybet yaparak insanları arkalarından çekiştiren, lumeze ise yüzüne karşı insanın gıybetini yapan kimse demektir Katade ve Mücahid şöyle demişlerdir: Humeze insanları çokça tenkid edip dil uzatan, lumeze ise onların neseblerine çokça di! uzatan kimsedir İbn Zeyd dedi ki: Humeze'ci insanları eliyle dürtüp vuran kimse demektir Lumeze ise diliyle onların kusurlarını söyleyen ve ayıplayan demektir Süfyan es-Sevri dedi ki: Humezelik dil ile lumezetik ise göz ile yapılır İbn Keysan dedi ki: Humeze oturup kalktığı kimselere kötü sözleriyle eziyet veren, kımeze ise oturup kalktığı kimseye göz kırparak gözüyle, başıyla, kaşıyla işaretler yapan kimsedir Burada her ikisi de aynı şeydir Bu da kişinin gıyabında onu tenkid eden, onun gıybetini yapan kimsedir Ziyad d-Acem dedi ki: "Benimle karşılaştığın vakit yalan yere beni sevdiğini söylersin Ve eğer hazır değilsem sen, humezeci, lumezesin"Bir başka şair de şöyle demiştir: "Seninle karşılaşacak olursam, öfkeyle aen bana dişlerini göstererek sırıtırsın Ve eğer yanında bulunmayacak olursam, sen humezeci bir lumezesm" " Uzak olmak, uzaklık" demektir Humeze ise bu anlamı mübalağalı bir şekilde ifade etmek için kullanılan bir isimdir Nitekim insanlarla çokça alay eden ve onların hallerine çokça gülen kimseye: denilir Ebu Cafer Muhammed b Ali ve el-A'rec "mim" harflerini sakin olarak; diye okumuşlardır Eğer onların böyle okudukları, onlardan sahih olarak nakledilmiş ise, o takdirde bu lafızlar (ism-i) meful manasınadır Bu da insanlar kendisi hakkında kaş göz işaretleri yaparak onun hallerine gülsünler ve kendisinin gıybetini yapmak zorunda bırakacak şekilde insanlara karşı davranışlar sergileyen kimse demek olur Abdullah b Mesud, Ebu Vâil, en-Nehaîve el-A'meş ise ("her" anlamındaki İi külli" lafzını zikretmeyerek): Humeze ve lumezenin (yani insanları arkadan çekiştirip, yüzlerine karşı onlarla alay eden kimselerin) vay haline" diye okumuşlardır (Humeze'nin kökünü teşkil eden): in asıl anlamı, "kırmak ve bir şeyi şiddetle ısırmak" demektir "Harfi hemzeli okumak" tabiri de buradan gelmektedir " Onun başını kırdım" denilir Cevizi elimle kırdım" demektir Bedevi bir araba "Siz fare kelimesini (fa're şeklinde) hemzeli mi söylersiniz?" diye sorulmuş da o da: "Fareyi ısırıp yakalayan ancak kedidir" diye cevab vermiştir es-Sıhah'taki ifade ise şöyledir: Bedevi bir araba: "Fare kelimesi (fa're şeklinde) hemzeli mi söylenir?" diye sorulmuş O da: " Hayır onu ısırıp yakalayan kedidir" diye cevab vermiştir Birincisini nakleden es-Sa'lebî'dir Bu ifade(kr) kediye "humeze" isminin verileceğine delildir el-Accâc şöyîe demiştir: "Biz kimin başını hemzeder (kırar) isek, onun başı elbette yarılır, kırılır" Hemz ve lemz'in asıl anlamının itmek ve vurmak okluğu da söylenmiştir " Onu vurup İtti, vurup iter, vurup ilmek" denilir Ayns şekilde: "Onu illi, onu vurdu" demektir Reeez vezninde şair söyle demiştir: "Biz her kimin şanına (kuvvetine) henız edecek olursak o hemen kıçüstü yıkılır, Şiddetli bir şekilde; yahut o şiddetlice yıkılır" Bu açıklamayı es-SıftoA'da (el-Cevherî) yapmıştır Âyet, cd-Dahhâk'ın, İbn Abbas'tan rivaytrline göre elMınes b Şerik hakkında inmiştir Bu kişi ister karşılarında bulundukları vakit, isler yanından geçtiklerinde insanları kaş göz işaretleri yaparak ayıplar, onları çekişürirdi İbn Cüreyc dedi ki: (sûre) el-Velid b, el-Muğire hakkında inmiştir O Peygamber (sav)'ın gıyabında gıybetini yapar, yüzüne karşı da onu tenkid ederdi Ubeyy b Halef hakkında indiği söylendiği gibi Cemil b Âmir es-Sakafî hakkında[3] indiği de söylenmiştir Âyelin, tahsis sözkonusu olmaksızın genel olarak bu tür davranış sergileyenlerin hepsi hakkında umumi olduğu da söylenmiştir Çoğunluğun görüşü de budur Mücahid dedi ki: Bu buyruklar kimse hakkında özel değildir Aksine bu nitelikte olan herkes hakkındadır el-Ferrâ dedi ki: Umumi bir buyruğun zikredilip, özel kimselerin onunla kastedilmesi mümkün olabilir Nitekim bir kimse birisine: Ben suni ebediy-yen ziyaret etmeyeceğim deyip diğeri ona: Kim beni ziyaret etmezse ben de o kimseleri ziyaret etmem, diyerek tek bir kimseyi kastetmesine benzer ki, bu sözüyle kendisine böyle diyen kimseyi ziyaret etmeyeceğini kastetmiş olur [4] 2 O malı toplayıp, onu tekrar tekrar sayandır Yani; "(Onu -kendi iddiasına göre- zamanın musibetlerine karşı hazırlayandır" (Bu manasıyla): " Kerem sahibi oldu ve ikram etti" fiiline (vezin dolayısıyla fiilin anlam değişikliğine uğramasına) benzer Bunun, sayıp döktü, saydı durdu, anlamına geldiği de söylenmiştir ki, bu açıklamayı da es-Süddi yapmıştır ed-Dahhâk dedi ki: Malını çocukları arasından kendisine mirasçı olacak kimselere hazırladı, demektir Malının sayısı ve çokluğu ile başkalarına karşı öğündü, demektir diye de açıklanmıştır Maksai ise, malı Allah'a itaat yolunda harcamayıp, elde tutmanın yerilme-sidir Yüce Allah'ın: "O, hayrı alabildiğine engelleyen" (Raf, 50/25); (Nun, 68/12) buyruğu ile: "Mal toplayıp kaba dolduran" (el-Mearic, 70/18) buyruklarında olduğu gibi "Toplayıp" anlamındaki; lafzının "mim" harfi genel olarak şedcle-siz okunmuştur Ancak İbn Amir, Hamza ve el-Kisai çokluk anlamı ifade etmek üzere şeddeli okumuşlardır Ebu Ubeyd de daha sonraki: "Onu tekrar tekrar sayandır" buyruğu dolayısıyla bu okuyuşu tercih etmiştir el-Hasen, Nasr b Asım ve Ebu'l-Aliye ise "toplayıp" anlamındaki fiili sed-desiz okumuşlardır Aynı şekilde; "onu tekrar tekrar sayandır" anlamındaki fiili de; (jJij ) şeklinde şeddesiz okumuşlar ve böylelikle şeddeli olan harfin muzaaf (aynı harften iki harfin şeddeli okunması) olduğunu göstermişlerdir Çünkü bunun asit ( Ü)'dir Ancak böyle bir okuyuşun (açıklanabilmesi) uzak bir ihtimaldir Çünkü mushafta bu, iki da] ile yazılmıştır Bununla birlikte şiirde bunun gibi taz'îfi açığa çıkardıkları vakit şeddesiz okudukları benzer kullanımlar da geçmiş bulunmaktadır Bir şair şöyle demiştir: "Yavaş ol ey Umâme! Beni deneyerek anladığın gibi benîm huyum şudur: Çokça cimrilik göstermiş kimselere dahi ben cömertlik ederim" Görüldüğü gibi şair burada: şeklinde şeddeli kullanımı kastetmiştir Fakat o taz'îfi (aynı harften şeddeli oları harfleri) birbirinden çözerek açığa çıkarmıştır Ancak şiir bu gibi zorunlulukların uygulandığı bir yerdir el-Mehdevi dedi ki: Her kim "onu tekrar tekrar sayan" lafzını şeddesiz okuyacak olursa, o vakit bu mala atfedilmiş olur Yani bu kimse malı topladı ve'onu sayıp durdu, demek olur O halde bu muzaafiığı açığa çıkartılmış bir fiil olmaz Çünkü böyle bir şey ancak şiirde kullanılır [5] 3 Malının, gerçekten kendisine ebedi hayat verdiğini sanır 4 Hayır! O Hutameye -andolsun ki- atılacaktır 5 O Hutame'nin mahiyetini sana ne bildirdi? 6 Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir ki, 7 O, kalplerin üstüne çıkacaktır "Malının, gerçekten kendisine ebedi hayat verdiğini" es-Süddi'nin açıklamasına göre, ölmemek üzere kendisini hayatta bırakacağını, İkrime'ye göre ömrünü artıracağını "sanır" zanneder, Geçmişte kendisine hayat verdiğini sanır, diye de açıklanmıştır O vakit bu fiil, gelecek anlamını ihtiva eden mazi bir fiil olur Nitekim: " Allah'a andolsun ki filân kişi helak oldu ve cehennem ateşine girdi" denilir de, gelecekte girecektir, demektir "Hayır!" buyruğu kâfirin vehmini reddetmektedir Yani o, ebedi yaşayamaz, malı da elinde kalacak değildir, "Hayır" lafzına dair yeterli açıklamalar daha önceden (Meryem, 19/79- ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır Gufranın azadhsı Ömer b Abdullah dedi ki: Yüce Allah'ın " Hayır" diye buyurduğunu duyduğun yerde bil ki o "yalan söylüyorsun" demektir "O Hutame'ye andolsun ki atılacaktır" Mutlaka oraya atılacak, oraya bırakılacaktır el-Hasen, Muhammed b, Ka'b, Nasr b Asım, Mücahid, Humeyd ve İbn Mu-haysın tesniye olarak; "Andolsun ki o ikisi atılacaktır" diye okumuşlardır ki, kendisi ve malı atılacaktır, demektir Yine el-Hasen'den; "(îîi23): Mutlaka ona ait olan o şey atılacaktır" yani onun malı mutlaka atılacaktır, diye okuduğu da nakledilmiştir Ondan gelen bir başka rivayete göre yüce Allah'ın kendi zatından haber vermesi şeklinde "( Z'x£İ ): Mutlaka Biz, onu atacağız'7 ve yüce Allah'ın o mal sahibini (cehenneme) atacağı anlamında okumuştur Ondan gelen bir diğer rivayete göre: "( ölü ): Mutlaka onların hepsi atılacaktır" diye "ze{" harfi ötreli olarak, o arkadan çekiştiren ve yüzlerine karşı insanlarla alay eden kimseler, mal ve o malı toplayanların hepsinin (cehenneme atılacağı) kastedilmesi manasına okumuştur "O Hutame'ye"; Hutame: Allah'ın ateşidir Ona bu ismin veriliş sebebi kendisine atılan herşeyi kırması, parçalaması, dükmesidir Recez vezninde şair şöyle demiştir: "Bizler sopa ile Muaab'ı kırıp döktük Kızsın diye burnunu kırdığımız gün" O (Hutame), cehennemin altıncı tabakasıdır Bunu el-Maverdi, el-Kelbi'den nakletmiştir el-Kuşeyri'nin ondan naklettiğine göre ise el-Hucame cehennemin aşağı doğru inen basamaklarından ikinci derekedir ed-Dahhâk dördüncü dereke olduğunu söylemiştir İbn Zeyd o, cehennem isimlerinden bir isimdir, demiştir "O Hutame'nin mahiyetini sana ne bildirdi?" buyruğu, Hutame'nin şanının büyüklüğünü ve durumunun önemini -anlatmak içindir Daha sonra yüce Allah, onun mahiyetini açıklayarak şöyle buyurmaktadır: "Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir" Bin yıl ve bin yıl ve bin yıl tutuşturulan ateşidir O asla dinmeyecekür Yüce Allah onu isyankarlara hazırlamıştır "Ki o kalplerin üstüne çıkacaktır" buyruğu hakkında Muhammed b Ka'b dedi ki: Ateş onların bedenlerinde ne varsa hepsini yiyecektir Nihayet kalbe ulaşacağı vakit tekrar yeniden yaratılacak ve tekrar onları yemeğe koyulacaktır Halid b Ebi İmran da Peygamber (sav)'dan böylece rivayet etmiştir: "Cehennem ateşi cehennemlikleri yer Nihayet onların kalblerine ulaşınca onları yemeyi bitirir Sonra onlar tekrar yeniden yaratıldıklarında yine onları yemeğe koyulur" İşte yüce Allah'ın; "Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir ki o, kalblerin üstüne çıkacaktır" buyruğu bunu anlatmaktadır[6] Özellikle "kalbler"i sözkonusu etmesi acı ve ızdırab kalbe ulaşınca, o kalbin sahibinin ölmesinden dolayıdır Yani bu durumda ölüm noktasına gelmiş insanın haline varacaklar, fakat onlar ölmeyeceklerdir Nitekim yüce Allah, şöyle buyurmaktadır: "Orada ölmez de, dirilmez de" (Ta-Ha, 20/74) O halde onlar ölüler manasında hayatta kalacaklardır "Kalblerin üstüne çıkacaktır" buyruğunun şu anlamda olduğu da söylenmiştir: Onların herbirisinin ne miktarda azabı hakeltiğini bilir Bu da yüce Allah'ın onun üzerinde bırakmış olduğu buna delalet edecek olan emareden anlaşılacaktır Nitekim: Filan kişi şu işe muttali oldu (âyetteki "çıkacaktır" anlamı verilen fiille aynı) onu bildi" demektir Yine yüce Allah, şöyle buyurmaktadır: "O (ateş) yüz çeviren ve arkasını dönen kimseyi çağırır?" (el-Mearic, 70/17); "O ateş, onları uzaktan görünce onun büyük bir öfke ile çıkaracağı şiddetli uğultusunu işiteceklerdir" (el-Furkan 25/12) Yüce Allah, cehennem ateşini bu şekilde nitelendirdiğine göre o aleşin (onların ne kadar azab göreceklerini, bilmek niteliğine sahib kılınması da uzak bir ihtimal değildir [7] 8, 9 Muhakkak ki bu (ateşin kapılan), onların üzerlerine uzatılmış direklerle kapatılmış olacaktır el-Hasen ve ed-üahhâk'ın açıklamasına göre ateş onların üzerlerine kapatılacaktır Buna dair açıklamalar daha önce el-Bded Sûresi'nde (90/20 âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır Kureyş lehçesinde; kilitlenmiş olacaktır, diye de açıklanmıştır Onlar kapıyı kilitlemeyi anlatmak üzere; "Kapıyı kilitledim" derler Bu açıklamayı Mücahid yapmıştır Ubeydullah b Kays er-Rakkıyât'ın şu beyitinde de bu anlamdadır:"Şüphesiz o sarayda -girecek olursak- bir ceylan vardır Üzerinde perdenin kapatılıp, kilitlendiği" "Onların üzerine uzatılmış direklerle" buyruğıındaki; de" burada "be" anlamındadır Yani, uzatılmış direklerle (kapıları üzerlerine) "kapatılmış olacaktır" Bu açıklamayı İbn Mesud yapmıştır Onun kıraatinde de; "Uzatılmış direklerle" şeklindedir Ebu Hureyre'nin, Peygamber (sav)'dan rivayet ettiği bir hadiste şüyle buyuru] maktadır: "Daha sonra yüce Allah, onlara ateşlen kilitler, ateşten çiviler ve ateşten direkleri bulunan melekler gönderecektir Bu kilitlerle ateşi üzerlerine kilitleyecek, bu çivilerle onları sağlamlaştıracak ve bu direkler uzatılacaktır Dolayısıyla orada bir rahat esintinin dahi girebileceği bir delik kalmayacak, oradan dışarıya bir gam çıkmayacaktır Arş'ın üzerinde olan Rahman onları unutacaktır (Bu hallerinde terkedecektir) Cennet ehli de nimetleriyle meşgıti olacaklardır Bundan sonra ebediyyen imdat isteyip duracaklar ve daha sonra konuşma kesilecektir Onların konuşmaları inleme ve hırıltıdan ibaret kalacaktır İşte yüce Allah'ın: "Muhakkak ki bu onların üzerine uzatılmış direklerle kapatılmış olacaktır" buyruğu bunu anlatmaktadır[8] Katade dedi ki: "Direkler" ile azab edileceklerdir Taberi de bu açıklamayı tercih etmiştir İbn Abbas dedi ki: "Uzatılmış direkler" onların boyunlarındaki tasmalardır Ayaklanndaki zincirler olduğu da söylenmiştir Bu açıklamayı da Ebu Salih yapmıştır eİ-Kuşeyri dedi ki: Büyük çoğunluk "direkler"in cehennemlikler üzerine kapatılıp, kilitlenecek olan kilitlerin kazıkları olduğu kanaatindedir Bu kilitler, kazıklarla sağlamlaştınlacak, böylelikle cehennemin kederi ve sıcağı onlara geri dönmüş olacak, onların üzerlerine de rahatlatıcı hiçbir esinti giremeyecektir Şöyle de açıklanmıştır: Onlar direklerde -yani kısalarına göre daha sağlam ve güçlü oian- uzatılmış zincir ve tasmalar içerisinde, cehennemin kapıları üzerlerine kapatılmış olacaktır Bir başka açıklamaya göre onlar uzatılmış direklerdedirler, yani cehennemin azab ve acıları içerisinde bir de onlara darbeler indirilecek, dayak atılacaktır demektir Uzun ve uzayıp giden bir zaman içerisinde (bu halde olacaklardır) diye de açıklanmıştır Yani onların bu halinin sonu gelmeyecektir Hamza, el-Kisai ve Asım'dan rivayetle Ebu Bekir "direklerle" anlamındaki İafzı "ayn" ve "mim" harfleri ütreli olarak; diye; " Direk" lafzının çoğulu olarak okumuşlardır, Okuyuşu da aynıdır el-Ferrâ dedi ki: ile şekilleri "Direk" lafzının sahih iki çoğul şeklidir Tıpkı: "Tabaklanmış deri"nin çoğulunun İle (fiî ) şeklinde, "Tabaklanması bitmemiş deri"nin çoğulunun; ile şekillerinde gelmesi gibi Ebu Ubeyde dedi ki: "Direkler" şekil 'in çoğuludur, "Tabaklanmamış defi" gibi Ebu Ubeyd ise; Iaf2inın (ilk iki harfini) iki fetha ile telaffuz edilmesini tercih etmiştir, Ebu Hatim de böyle tercih etmiştir Yüce Allah'ın: "Allah O'dur ki gökleri gördüğünüz şekilde direkler olmaksızın yükseltmiştir"(er-Ra'd, 13/12) buyruğunda yer alan ve icma ile (ilk iki harfinin) üstün okunmuş bulunan: " Direkler" lafzını nazar-ı itibara alarak bu tercihi yapmışlardır el-Cevherî dedi ki: " Evin direği" demektir Bunun azlık çoğulu "şeklinde, çokluk çoğulu ise; ile şekillerinde gelir Yüce Allah'ın: "Uzatılmış direklerle" buyruğunda her iki şekilde de okunmuştur Ebu Ubeyde ise şöyle demiştir: "Ahşap yahut demirden olan herbir uzun şey"dir Bu "imâd (direk)" gibi bina İçin bir esastır "g;r şeyi üzerinde dayanacağı bir direk ile destekledim, o da desteklendi" denilir " Onun altında direkler yerleştirdim" demektir Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır [9] (Hümeze Sûresi burada sona ermektedir Allah'a hamd olsun) -------------------------------------------------------------------------------- [1] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 19/335 [2] Müsned, IV, 221, VT, 459; Huhari, el-Edebu'l-Müfred, s 119; Münzirî, Terğih, III, 325, Deyhakî Şuabu't-lmatı,'], 494 lîütiin kaynaklardı! Ifirfııîıede; "kusurların!1 diye karşıladığımız: "el-ayb" kelimesi, "el-anet" jekliııtk-dir Tefsirin Arapça hnskısını hıızırlü-yanlıınn hat mtıtabakalı hu!ıın;m bu kelimeyi ytınlıs "kııtkıklurı anlaşılmaktadır, "el-anet" ile ilgili olarak MllnAvî, Feyzu't- Kadir, III, 462de -hadisi kayc! ettikten stmra- şunları söylemektedir "(İhnırl-Esirc HİI) en-Nihaye'öe- cl-aııet, meşakkat, fesad, helak nlmıık, günaha düşmek, yanlışlık yapmak ve zina gibi manalara !{elir Hadisin lıjtiin bu îinlam- [3] Taberî, Camiu'l-Beyân, XXX, 293> bıı şahsın ismi: Cemil h Âmir el-Cıımahî olarak [4] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 19/335-338 [5] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 19/339-340 [6] İbnu’l-Mübarek, Zühd,s87 [7] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 19/340-342 [8] Tirmizî el-II;ıkîmT Neuâdiru't-Usül, II, 3f>: Sııyııtî ed-Dıırru'l-Mensûr, Vlll 6/6 [9] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 19/342-344 |
Hümeze Suresi(Kurtubi Tefsiri) |
08-24-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hümeze Suresi(Kurtubi Tefsiri)(sebeb-i nüzulü)ne gelince: İbnü Cerir'in Muhammed b Sa'd yoluyla İbnü Abbas'tan nakline göre: İnsanlarla alay ve hakaret eden, bir puta tapıcı idi Hasen, Verka, İbnü Ebi Nüceym'den de Cemil b Amir Cüheni hakkında nazil oldu denilmiş Hasen Verka'dan naklen demiştir ki: Hümeze lümeze Cemil b Amir hakkında nazil oldu, fakat bir kimseye tahsis edilmiş değildir Bazı Arap dili ehli de bu, demiş, Araplar'ın, geneli zikrederek tek kişiyi kastetmesi kabilindendir Nitekim sözde birisi diğerine: "Ben seni asla ziyaret etmeyeceğim; demesine karşı: "Her kim beni ziyaret etmezse, ben de onu ziyaret etmem" denilir ki, maksat "ziyaret etmeyeceğim" diyene cevaptır Fakat diğerlerinin dediği gibi doğrusu maksat, hass (özel) irade değil, lafzın bu sıfatta olanların hepsini kastetmektir (Elmalılı Hamdi Yazır) |
|