2-El-Bakara |
08-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
2-El-BakaraMedine'de inmiştir 286 (ikiyüzseksenaltı) âyettir Kur'an'ın en uzun sûresidir Adını, 67-71 âyetlerde yahudilere kesmeleri emredilen sığırdan alır Yalnız 281 âyeti Veda Haccında Mekke'de inmiştir İnanca, ahlâka ve hayat nizamına dair hükümlerin önemli bir kısmı bu sûrede yer almıştır Hicretten sonra nazil olmuştur 286 ayettir Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla 1 Elif Lâm MÎm 2 O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir 3 Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar 4 Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar 5 İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır 6 Gerçek şu ki, kâfir olanları (azap ile) korkutsan da korkutmasan da onlar için birdir; iman etmezler 7 Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir Onların gözlerine de bir çeşit perde gerilmiştir ve onlar için (dünya ve ahirette) büyük bir azap vardır 8 İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde "Allah'a ve ahiret gününe inandık" derler 9 Onlar (kendi akıllarınca) güya Allah'ı ve müminleri aldatırlar Halbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değillerdir 10 Onların kalblerinde bir hastalık vardır Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elîm bir azap vardır 11 Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, "Biz ancak ıslah edicileriz" derler 12 Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin anlamazlar 13 Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit "Biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz!" derler Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler (veya bilmezlikten gelirler) 14 (Bu münafıklar) müminlerle karşılaştıkları vakit "(Biz de) iman ettik" derler (Kendilerini saptıran) şeytanları ile başbaşa kaldıklarında ise: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (müminlerle) sadece alay ediyoruz, derler 15 Gerçekte, Allah onlarla istihza (alay) eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar 16 İşte onlar, hidayete karşılık dalâleti satın alanlardır Ancak onların bu ticareti kazançlı olmamış ve kendileri de doğru yola girememişlerdir 17 Onların (münafıkların) durumu, (karanlık gecede) bir ateş yakan kimse misalidir O ateş yanıp da etrafını aydınlattığı anda Allah, hemen onların aydınlığını giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır; (artık hiçbir şeyi) görmezler 18 Onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir Bu sebeple onlar geri dönemezler 19 Yahut (onların durumu), gökten sağanak halinde boşanan, içinde yoğun karanlıklar, gürültü ve yıldırımlar bulunan yağmur(a tutulmuş kimselerin durumu) gibidir O münafıklar yıldırımlardan gelecek ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar Halbuki Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır 20 (O esnada) şimşek sanki gözlerini çıkaracakmış gibi çakar, onlar için etrafı aydınlatınca orada birazcık yürürler, karanlık üzerlerine çökünce de oldukları yerde kalırlar Allah dileseydi elbette onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi Allah şüphesiz her şeye kadirdir 21 Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz Umulur ki, böylece korunmuş (Allah'ın azabından kendinizi kurtarmış) olursunuz 22 O Rab ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de (kubbemsi) bir tavan yaptı Gökten su indirerek onunla, size besin olsun diye (yerden) çeşitli ürünler çıkardı Artık bunu bile bile Allah'a şirk koşmayın 23 Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sûre getirin, eğer iddianızda doğru iseniz Allah'tan gayri şahitlerinizi (yardımcılarınızı) da çağırın 24 Bunu yapamazsanız -ki elbette yapamayacaksınız- yakıtı, insan ve taş olan cehennem ateşinden sakının Çünkü o ateş kâfirler için hazırlanmıştır 25 İman edip iyi davranışlarda bulunanlara, içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! O cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikçe: Bundan önce dünyada bize verilenlerdendir bu, derler Bu rızıklar onlara (bazı yönlerden dünyadakine) benzer olarak verilmiştir Onlar için cennette tertemiz eşler de vardır Ve onlar orada ebedî kalıcılardır 26 Şüphesiz Allah (hakkı açıklamak için) sivrisinek ve onun da ötesinde bir varlığı misal getirmekten çekinmez İman etmişlere gelince, onlar böyle misallerin Rablerinden gelen hak ve gerçek olduğunu bilirler Kâfir olanlara gelince: Allah böyle misal vermekle ne murat eder? derler Allah onunla birçok kimseyi saptırır, birçoklarını da doğru yola yöneltir Verdiği misallerle Allah ancak fâsıkları saptırır (çünkü bunlar birer imtihandır) 27 Onlar öyle (fâsıklar) ki, kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönerler Allah'ın ziyaret edilip hal ve hatırının sorulmasını istediği kimseleri ziyaretten vazgeçerler ve yeryüzünde fitne ve fesat çıkarırlar İşte onlar gerçekten zarara uğrayanlardır 28 Ey kâfirler! Siz ölü iken sizi dirilten (dünyaya getirip hayat veren) Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizi öldürecek, tekrar sizi diriltecek ve sonunda O'na döndürüleceksiniz 29 O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı Sonra (kendine has bir şekilde) semaya yöneldi, onu yedi kat olarak yaratıp düzenledi (tanzim etti) O, her şeyi hakkıyla bilendir 30 Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi 31 Allah Adem'e bütün isimleri, öğretti Sonra onları önce meleklere arzedip: Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin, dedi 32 Melekler: Yâ Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur Şüphesiz alîm ve hakîm olan ancak sensin, dediler 33 (Bunun üzerine: ) Ey Âdem ! Eşyanın isimlerini meleklere anlat, dedi Adem onların isimlerini onlara anlatınca: Ben size, muhakkak semâvat ve arzda görülmeyenleri (oralardaki sırları) bilirim Bundan da öte, gizli ve açık yapmakta olduklarınızı da bilirim, dememiş miydim? dedi 34 Hani biz meleklere (ve cinlere): Âdem'e secde edin, demiştik İblis hariç hepsi secde ettiler O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu 35 Biz: Ey Âdem! Sen ve eşin (Havva) beraberce cennete yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yeyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın Eğer bu ağaçtan yerseniz her ikiniz de kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz, dedik 36 Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları (cennetten) onları çıkardı Bunun üzerine: Bir kısmınız diğerine düşman olarak ininiz, sizin için yeryüzünde barınak ve belli bir zamana dek yaşamak vardır, dedik 37 Bu durum devam ederken Âdem, Rabbinden bir takım ilhamlar aldı ve derhal tevbe etti Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır 38 Dedik ki: Hepiniz cennetten inin! Eğer benden size bir hidayet gelir de her kim hidayetime tâbi olursa onlar için herhangi bir korku yoktur ve onlar üzüntü çekmezler 39 İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemliktir, onlar orada ebedî kalırlar 40 Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetlerimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size vâdettiklerimi vereyim Yalnızca benden korkun 41 Elinizdekini (Tevrat'ın aslını) tasdik edici olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin Sakın onu inkâr edenlerin ilki olmayın! Âyetlerimi az bir karşılık ile satmayın, yalnız benden (benim azabımdan) korkun 42 Bilerek hakkı bâtıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin 43 Namazı tam kılın, zekâtı hakkıyla verin, rükû edenlerle beraber rükû edin 44 (Ey bilginler!) Sizler Kitab'ı (Tevrat'ı) okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz? 45 Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin Şüphesiz o (sabır ve namaz), Allah'a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir 46 Onlar, kesinlikle Rablerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini düşünen ve bunu kabullenen kimselerdir 47 Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın 48 Öyle bir günden korkun ki, o günde hiç kimse başkası için herhangi bir ödemede bulunamaz; hiç kimseden (Allah izin vermedikçe) şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara asla yardım da yapılmaz 49 Hatırlayın ki, sizi, Firavun taraftarlarından kurtardık Çünkü onlar size azabın en kötüsünü reva görüyorlar, yeni doğan erkek çocuklarınızı kesiyorlar, (fenalık için) kızlarınızı hayatta bırakıyorlardı Aslında o size reva görülenlerde Rabbinizden büyük bir imtihan vardı 50 Bir zamanlar biz sizin için denizi yardık, sizi kurtardık, Firavun'un taraftarlarını da, siz bakıp dururken denizde boğduk 51 Musa'ya kırk gece (vahyetmek üzere) söz vermiştik Sonra haksızlık ederek buzağıyı (tanrı) edindiniz 52 O davranışlarınızdan sonra (akıllanıp) şükredersiniz diye sizi affettik 53 Doğru yolu bulasınız diye Musa'ya Kitab'ı ve hak ile bâtılı ayıran hükümleri verdik 54 Musa kavmine demişti ki: Ey kavmim! Şüphesiz siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize kötülük ettiniz Onun için Yaradanınıza tevbe edin de nefislerinizi (kötü duygularınızı) öldürün Öyle yapmanız Yaratıcınızın katında sizin için daha iyidir Böylece Allah tevbenizi kabul etmiş olur Çünkü acıyıp tevbeleri kabul eden ancak O'dur 55 Bir zamanlar: Ey Musa! Biz Allah'ı açıkça görmedikçe asla sana inanmayız, demiştiniz de bakıp durur olduğunuz halde hemen sizi yıldırım çarpmıştı 56 Sonra ölümünüzün ardından sizi dirilttik ki şükredesiniz 57 Ve sizi bulutla gölgeledik, size kudret helvası ve bıldırcın gönderdik ve "Verdiğimiz güzel nimetlerden yeyiniz" (dedik) Hakikatta onlar bize değil sadece kendilerine kötülük ediyorlardı 58 (İsrailoğullarına Bu kasabaya girin, orada bulunanlardan dilediğiniz şekilde bol bol yeyin, kapısından eğilerek girin, (girerken) "Hıtta!" (Yâ Rabbi bizi affet) deyin ki, sizin hatalarınızı bağışlayalım; zira biz, iyi davrananlara (karşılığını) fazlasıyla vereceğiz, demiştik 59 Fakat zalimler, kendilerine söylenenleri başka sözlerle değiştirdiler Bunun üzerine biz, yapmakta oldukları kötülükler sebebiyle zalimlerin üzerine gökten acı bir azap indirdik 60 Musa (çölde) kavmi için su istemişti de biz ona: Değneğinle taşa vur! demiştik Derhal (taştan) oniki kaynak fışkırdı Her bölük, içeceği kaynağı bildi (Onlara Allah'ın rızkından yeyin, için, sakın yeryüzünde bozgunculuk etmeyin, dedik 61 Hani siz (verilen nimetlere karşılık): Ey Musa! Bir tek yemekle yetinemeyiz; bizim için Rabbine dua et de yerin bitirdiği şeylerden; sebzesinden, hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından bize çıkarsın, dediniz Musa ise: Daha iyiyi daha kötü ile değiştirmek mi istiyorsunuz? O halde şehre inin Zira istedikleriniz sizin için orada var, dedi İşte (bu hadiseden sonra) üzerlerine aşağılık ve yoksulluk damgası vuruldu Allah'ın gazabına uğradılar Bu musibetler (onların başına), Allah'ın âyetlerini inkâra devam etmeleri, haksız olarak peygamberleri öldürmeleri sebebiyle geldi Bunların hepsi, sadece isyanları ve taşkınlıkları sebebiyledir 62 Şüphesiz iman edenler; yani yahudilerden, hıristiyanlardan ve sâbiîlerden Allah'a ve ahiret gününe hakkıyla inanıp sâlih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır Onlar için herhangi bir korku yoktur Onlar üzüntü çekmeyeceklerdir 63 Sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağının altında, size verdiğimizi kuvvetle tutun, onda bulunanları daima hatırlayın, umulur ki, korunursunuz (demiştik de); 64 Ondan sonra sözünüzden dönmüştünüz Eğer sizin üzerinizde Allah'ın ihsanı ve rahmeti olmasaydı, muhakkak zarara uğrayanlardan olurdunuz 65 İçinizden cumartesi günü azgınlık edip de, bu yüzden kendilerine: Aşağılık maymunlar olun! dediklerimizi elbette bilmektesiniz 66 Biz bunu (maymunlaşmış insanları), hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, müttakîler için de bir öğüt vesilesi kıldık 67 Musa, kavmine: Allah bir sığır kesmenizi emrediyor, demişti de: Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi O da: Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti 68 "Bizim adımıza Rabbine dua et, bize onun ne olduğunu açıklasın" dediler Musa: Allah diyor ki: "O, ne yaşlı ne de körpe; ikisi arasında bir inek" Size emredileni hemen yapın, dedi 69 Bu defa: Bizim için Rabbine dua et, bize onun rengini açıklasın, dediler "O diyor ki: Sarı renkli, parlak tüylü, bakanların içini açan bir inektir" dedi 70 "(Ey Musa!) Bizim için, Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın, nasıl bir inek keseceğimizi anlayamadık Biz, inşa emredileni yapma yolunu buluruz" dediler 71 (Musa) dedi ki: Allah şöyle buyuruyor: O, henüz boyunduruk altına alınmayan, yer sürmeyen, ekin sulamayan, serbest dolaşan (salma), renginde hiç alacası bulunmayan bir inektir "İşte şimdi gerçeği anlattın" dediler ve bunun üzerine (onu bulup) kestiler, ama az kalsın kesmeyeceklerdi 72 Hani siz bir adam öldürmüştünüz de onun hakkında birbirinizle atışmıştınız Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktır 73 "Haydi, şimdi (öldürülen) adama, (kesilen ineğin) bir parçasıyla vurun" dedik Böylece Allah ölüleri diriltir ve düşünesiniz diye size âyetlerini (Peygamberine verdiği mucizelerini) gösterir 74 (Ne var ki) bunlardan sonra yine kalpleriniz katılaştı Artık kalpleriniz taş gibi yahut daha da katıdır Çünkü taşlardan öylesi var ki, içinden ırmaklar kaynar Öylesi de var ki, çatlar da ondan su fışkırır Taşlardan bir kısmı da Allah korkusuyla yukardan aşağı yuvarlanır Allah yapmakta olduklarınızdan gafil değildir 75 Şimdi (ey müminler!) onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa ki onlardan bir zümre, Allah'ın kelâmını işitirler de iyice anladıktan sonra, bile bile onu tahrif ederlerdi 76 (Münafıklar) inananlarla karşılaştıklarında "İman ettik" derler Birbirleriyle başbaşa kaldıkları vakit ise: Allah'ın size açtıklarını (Tevrat'taki bilgileri), Rabbiniz katında sizin aleyhinize hüccet getirmeleri için mi onlara anlatıyorsunuz; bunları düşünemiyor musunuz? derler 77 Onlar bilmezler mi ki, gizlediklerini de açıkça yaptıklarını da Allah bilmektedir 78 İçlerinde bir takım ümmîler vardır ki, Kitab'ı (Tevrat'ı) bilmezler Bütün bildikleri kulaktan dolma şeylerdir Onlar sadece zan ve tahminde bulunuyorlar 79 Elleriyle (bir) Kitap yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için "Bu Allah katındandır" diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle yazdıklarından ötürü vay haline onların! Ve kazandıklarından ötürü vay haline onların! 80 İsrailoğulları: Sayılı birkaç gün müstesna, bize ateş dokunmayacaktır, dediler De ki (onlara): Siz Allah katından bir söz mü aldınız -ki Allah sözünden caymaz-, yoksa Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz? 81 Hayır! Kim bir kötülük eder de kötülüğü kendisini çepeçevre kuşatırsa işte o kimseler cehennemliktirler Onlar orada devamlı kalırlar 82 İman edip yararlı iş yapanlara gelince onlar da cennetliktirler Onlar orada devamlı kalırlar 83 Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah'a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve "İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin" diye de emretmiştik Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz 84 (Ey İsrailoğulları!) Birbirinizin kanını dökmeyeceğinize, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacağınıza dair sizden söz almıştık Her şeyi görerek sonunda bunları kabul etmiştiniz 85 Bu misakı kabul eden sizler, (verdiğiniz sözün tersine) birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir zümreyi yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlara karşı birleşiyorsunuz Onları yurtlarından çıkarmak size haram olduğu halde (hem çıkarıyor hem de) size esirler olarak geldiklerinde fidye verip onları kurtarıyorsunuz Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir 86 İşte onlar, ahirete karşılık dünya hayatını satın alan kimselerdir Bu yüzden ne azapları hafifletilecek ne de kendilerine yardım edilecektir 87 Andolsun biz Musa'ya Kitab'ı verdik Ondan sonra ardarda peygamberler gönderdik Meryem oğlu İsa'ya da mucizeler verdik Ve onu, Rûhu'l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik (Ne var ki) gönlünüzün arzulamadığı şeyleri söyleyen bir elçi geldikçe ona karşı büyüklük tasladınız (Size gelen) peygamberlerden bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürdünüz 88 (Yahudiler peygamberlerle alay ederek) "Kalplerimiz perdelidir" dediler Hayır; küfür ve isyanları sebebiyle Allah onlara lânet etmiştir O yüzden çok az inanırlar 89 Daha önce kâfirlere karşı zafer isterlerken kendilerine Allah katından ellerindeki (Tevrat'ı) doğrulayan bir kitap gelip de (Tevrat'tan) bilip öğrendikleri gerçekler karşılarına dikilince onu inkâr ettiler İşte Allah'ın lâneti böyle inkârcılaradır 90 Allah'ın kullarından dilediğine peygamberlik ihsan etmesini kıskandıkları için Allah'ın indirdiğini (Kur'an'ı) inkâr ederek kendilerini harcamaları ne kötü bir şeydir! Böylece onlar, gazap üstüne gazaba uğradılar Ayrıca kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır 91 Kendilerine: Allah'ın indirdiğine iman edin, denilince: Biz sadece bize indirilene (Tevrat'a) inanırız, derler ve ondan başkasını inkâr ederler Halbuki o Kur'an kendi ellerinde bulunan Tevrat'ı doğrulayıcı olarak gelmiş hak kitaptır (Ey Muhammed!) Onlara: Şayet siz gerçekten inanıyor idiyseniz daha önce Allah'ın peygamberlerini neden öldürüyordunuz? deyiver 92 Andolsun Musa size apaçık mucizeler getirmişti Sonra onun ardından, zalimler olarak buzağıyı (tanrı) edindiniz 93 Hatırlayın ki, Tûr dağının altında sizden söz almış: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söylenenleri anlayın, demiştik Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler İnkârları sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu De ki: Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor! 94 (Ey Muhammed, onlara Şayet (iddia ettiğiniz gibi) ahiret yurdu Allah katında diğer insanlara değil de yalnızca size aitse ve bu iddianızda doğru iseniz haydi ölümü temenni edin (bakalım), de 95 Onlar, kendi elleriyle önceden yaptıkları işler (günah ve isyanları) sebebiyle hiç bir zaman ölümü temenni etmeyeceklerdir Allah zalimleri iyi bilir 96 Yemin olsun ki, sen onları yaşamaya karşı insanların en düşkünü olarak bulursun Putperestlerden her biri de arzular ki, bin sene yaşasın Oysa yaşatılması hiç kimseyi azaptan uzaklaştırmaz Allah onların yapmakta olduklarını eksiksiz görür 97 De ki: Cebrail'e kim düşman ise şunu iyi bilsin ki Allah'ın izniyle Kur'an'ı senin kalbine bir hidayet rehberi, önce gelen kitapları doğrulayıcı ve müminler için de müjdeci olarak o indirmiştir 98 Kim, Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail'e ve Mikâil'e düşman olursa bilsin ki Allah da inkârcı kâfirlerin düşmanıdır 99 Andolsun ki sana apaçık âyetler indirdik (Ey Muhammed!) Onları ancak fasıklar inkâr eder 100 Ne zaman onlar bir antlaşma yaptılarsa, yine kendilerinden bir gurup onu bozmadı mı? Zaten onların çoğu iman etmez 101 Allah tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı tasdik edici bir elçi gelince ehl-i kitaptan bir gurup, sanki Allah'ın kitabını bilmiyormuş gibi onu arkalarına atıp terkettiler 102 Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı Lâkin şeytanlar kâfir oldular Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı Oysa büyücüler, Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler Sihri satın alanların (ona inanıp para verenlerin) ahiretten nasibi olmadığını çok iyi bilmektedirler Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı! 103 Eğer iman edip kendilerini kötülükten korusalardı, şüphesiz, Allah tarafından verilecek sevap daha hayırlı olacaktı Keşke bunları anlasalardı! 104 Ey iman edenler! "Râinâ" demeyin, "unzurnâ" deyin (Söylenenleri) dinleyin Kâfirler için elem verici bir azap vardır 105 (Ey müminler!) Ehl-i Kitaptan kâfirler ve putperestler de Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler Halbuki Allah rahmetini dilediğine verir Allah büyük lütuf sahibidir 106 Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak (ertelersek) mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir 107 (Yine) bilmez misin, göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranlığı yalnızca Allah'ındır? Sizin için Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır 108 Yoksa siz de (ey müslümanlar), daha önce Musa'ya sorulduğu gibi peygamberinize sorular sormak mı istiyorsunuz? Kim imanı küfre değişirse, şüphesiz dosdoğru yoldan sapmış olur 109 Ehl-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler Yine de siz, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedip bağışlayın Şüphesiz Allah her şeye kadirdir 110 Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah'ın katında bulacaksınız Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı noksansız görür 111 (Ehl-i kitap Yahudiler yahut hıristiyanlar hariç hiç kimse cennete giremeyecek, dediler Bu onların kuruntusudur Sen de onlara: Eğer sahiden doğru söylüyorsanız delilinizi getirin, de 112 Bilâkis, kim muhsin olarak yüzünü Allah'a döndürürse (Allah'a hakkıyla kulluk ederse) onun ecri Rabbi katındadır Öyleleri için ne bir korku vardır, ne de üzüntü çekerler 113 Hepsi de kitabı (Tevrat ve İncil'i) okumakta oldukları halde Yahudiler: Hıristiyanlar doğru yolda değillerdir, dediler Hıristiyanlar da: Yahudiler doğru yolda değillerdir, dediler Kitabı bilmeyenler de birbirleri hakkında tıpkı onların söylediklerini söylediler Allah, ihtilâfa düştükleri hususlarda kıyamet günü onlar hakkında hükmünü verecektir 114 Allah'ın mescidlerinde O'nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir (Başka türlü girmeye hakları yoktur) Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır 115 Doğu da Allah'ındır batı da Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (zatı) oradadır Şüphesiz Allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir 116 "Allah çocuk edindi" dediler Hâşâ! O, bundan münezzehtir Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur, hepsi O'na boyun eğmiştir 117 (O), göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır Bir şeyi dilediğinde ona sadece "Ol!" der, o da hemen oluverir 118 Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir âyet (mucize) gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de işte tıpkı onların dediklerini demişlerdi Kalpleri (akılları) nasıl da birbirine benzedi? Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri apaçık gösterdik 119 Doğrusu biz seni Hak (Kur'an) ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik Sen cehenmemliklerden sorumlu değilsin 120 Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır 121 Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler (den bazısı) onu, hakkını gözeterek okurlar Çünkü onlar, ona iman ederler Onu inkâr edenlere gelince, işte gerçekten zarara uğrayanlar onlardır 122 Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cümle âleme üstün kılmış olduğumu hatırlayın 123 Ve bir günden sakının ki, o günde hiç kimse başkası namına bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez Onlar hiçbir yardım da görmezler 124 Bir zamanlar Rabbi İbrahim'i bir takım kelimelerle sınamış, onları tam olarak yerine getirince: Ben seni insanlara önder yapacağım, demişti "Soyumdan da (önderler yap, yâ Rabbi!)" dedi Allah: Ahdim zalimlere ermez (onlar için söz vermem) buyurdu 125 Biz, Beyt'i (Kâbe'yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın) İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim'i temiz tutun, diye emretmiştik 126 İbrahim de demişti ki: Ey Rabbim! Burayı emin bir şehir yap, halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları çeşitli meyvelerle besle Allah buyurdu ki: Kim inkâr ederse onu az bir süre faydalandırır, sonra onu cehennem azabına sürüklerim Ne kötü varılacak yerdir orası! 127 Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah'ın temellerini yükseltiyor (şöyle diyorlardı Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin 128 Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin 129 Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin âyetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin 130 İbrahim'in dininden kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyada (elçi) seçtik, şüphesiz o ahirette de iyilerdendir 131 Çünkü Rabbi ona: Müslüman ol, demiş, o da: Alemlerin Rabbine boyun eğdim, demişti 132 Bunu İbrahim de kendi oğullarına vasiyet etti, Yakub da: Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslâm'ı) seçti O halde sadece müslümanlar olarak ölünüz (dedi) 133 Yoksa Ya'kub'a ölüm geldiği zaman siz orada mı idiniz? O zaman (Ya'kub) oğullarına: Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? demişti Onlar: Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilâhı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz; biz ancak O'na teslim olmuşuzdur, dediler 134 Onlar bir ümmetti, gelip geçti Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmezsiniz 135 (Yahudiler ve hıristiyanlar müslümanlara Yahudi ya da hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız, dediler De ki: Hayır! Biz, hanîf olan İbrahim'in dinine uyarız O, müşriklerden değildi 136 "Biz, Allah'a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâta indirilene, Musa ve İsa'ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah'a teslim olduk" deyin 137 Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar; dönerlerse mutlaka anlaşmazlık içine düşmüş olurlar Onlara karşı Allah sana yeter O işitendir, bilendir 138 Allah'ın (verdiği) rengiyle boyandık Allah'tan daha güzel rengi kim verebilir? Biz ancak O'na kulluk ederiz (deyin) 139 De ki: Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu halde, O'nun hakkında bizimle tartışmaya mı girişiyorsunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir Biz O'na gönülden bağlananlarız 140 Yoksa siz, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâtın yahudi, yahut hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından kendisine (bildirilmiş) bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir 141 Onlar bir ümmetti; gelip geçti Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da size aittir Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmezsiniz 142 İnsanlardan bir kısım beyinsizler: Yönelmekte oldukları kıblelerinden onları çeviren nedir? diyecekler De ki: Doğu da batı da Allah'ındır O dilediğini doğru yola iletir 143 İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûl'ün de size şahit olması için sizi mutedil bir millet kıldık Senin (arzulayıp da şu anda) yönelmediğin kıbleyi (Kâbe'yi) biz ancak Peygamber'e uyanı, ökçeleri üzerinde geri dönenden ayırdetmemiz için kıble yaptık Bu, Allah'ın hidayet verdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir Allah sizin imanınızı asla zayi edecek değildir Zira Allah insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir 144 (Ey Muhammed!) Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu (yücelerden haber beklediğini) görüyoruz İşte şimdi, seni memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir (Ey müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin Şüphe yok ki, ehl-i kitap, onun Rablerinden gelen gerçek olduğunu çok iyi bilirler Allah onların yapmakta olduklarından habersiz değildir 145 Yemin olsun ki (habibim ! ) sen ehl-i kitaba her türlü âyeti (mucizeyi) getirsen yine de onlar senin kıblene dönmezler Sen de onların kıblesine dönecek değilsin Onlar da birbirlerinin kıblesine dönmezler Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, işte o zaman sen hakkı çiğneyenlerden olursun 146 Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitaptaki peygamberi), öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar Buna rağmen onlardan bir gurup bile bile gerçeği gizler 147 Gerçek olan, Rabbinden gelendir O halde kuşkulananlardan olma! 148 Herkesin yöneldiği bir kıblesi vardır (Ey müminler!) Siz hayır işlerinde yarışın Nerede olursanız olun sonunda Allah hepinizi bir araya getirir Şüphesiz Allah her şeye kadirdir 149 Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir Bu emir Rabbinden sana gelen gerçektir (Biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir 150 (Evet Resûlüm ! ) Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir Nerede olursanız olunuz, yüzünüzü o yana çevirin ki, aralarından haksızlık edenler (kuru inatçılar) müstesna, insanların aleyhinizde (kullanabilecekleri) bir delili bulunmasın Sakın onlardan korkmayın! Yalnız benden korkun Böylece size olan nimetimi tamamlayayım da doğru yolu bulasınız 151 Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab'ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resûl gönderdik 152 Öyle ise siz beni (ibadetle) anın ki ben de sizi anayım Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin! 153 Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir 154 Allah yolunda öldürülenlere "ölüler"" demeyin Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız 155 Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz (Ey Peygamber! ) Sabredenleri müjdele ! 156 O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler 157 İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır Ve doğru yolu bulanlar da onlardır 158 Şüphe yok ki, Safa ile Merve Allah'ın koyduğu nişanlardandır Her kim Beytullah'ı ziyaret eder veya umre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz Allah kabul eder ve (yapılanı) hakkıyla bilir 159 İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder 160 Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır Zira ben onların tevbelerini kabul ederim Ben tevbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim 161 (Ayetlerimizi) inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların lâneti onların üzerinedir 162 Onlar ebediyen lânet içinde kalırlar Artık ne azapları hafifletilir ne de onların yüzlerine bakılır 163 İlâhınız bir tek Allah'tır O'ndan başka ilâh yoktur O, rahmândır, rahîmdir 164 Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için (Allah'ın varlığını ve birliğini isbatlayan) birçok deliller vardır 165 İnsanlardan bazıları Allah'tan başkasını Allah'a denk tanrılar edinir de onları Allah'ı sever gibi severler İman edenlerin Allah'a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu önceden anlayabilselerdi 166 İşte o zaman (görecekler ki) kendilerine uyulup arkalarından gidilenler, uyanlardan hızla uzaklaşırlar ve (o anda her iki taraf da) azabı görmüş, nihayet aralarındaki bağlar kopup parçalanmıştır 167 (Kötülere) uyanlar şöyle derler: Ah, keşke bir daha dünyaya geri gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık! Böylece Allah onlara, işlerini, pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak gösterir ve onlar artık ateşten çıkamazlar 168 Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yeyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır 169 O size ancak kötülüğü, çirkini ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder 170 Onlara (müşriklere): Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar, "Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız" dediler Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler? 171 (Hidayet çağrısına kulak vermeyen) kâfirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer Çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir Bu sebeple düşünmezler 172 Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yeyin, eğer siz yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız O'na şükredin 173 Allah size ancak ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı Her kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına saldırmadan ve haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur Şüphe yok ki Allah çokça bağışlayan çokça esirgeyendir 174 Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi (âhir zaman Peygamberinin vasıflarını) gizleyip onu az bir paha ile değişenler yok mu, işte onların yeyip de karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey değildir Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşur ve ne de onları temize çıkarır Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır 175 Onlar doğru yol karşılığında sapıklığı, mağfirete bedel olarak da azabı satın almış kimselerdir Onlar ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar! 176 O azabın sebebi, Allah'ın, kitabı hak olarak indirmiş olmasıdır (Buna rağmen farklı yorum yapıp) kitapta ayrılığa düşenler, elbette derin bir anlaşmazlığın içine düşmüşlerdir 177 İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır Müttakîler ancak onlardır! 178 Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür) Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır 179 Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır Umulur ki suç işlemekten sakınırsınız 180 Birinize ölüm geldiği zaman, eğer bir hayır bırakacaksa anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur 181 Her kim bunu işittikten ve kabullendikten sonra vasiyeti değiştirirse, günahı onu değiştirenleredir Şüphesiz Allah (her şeyi) işitir ve (her şeyi) bilir 182 Her kim, vasiyet edenin haksızlığa yahut günaha meyletmesinden endişe eder de (alâkalıların) aralarını bulursa kendisine günah yoktur Şüphesiz Allah çok bağışlayan hem de esirgeyendir 183 Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı Umulur ki korunursunuz 184 Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı) Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır 185 Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir 186 Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar 187 Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı Artık (ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda kadınlarla birleşmeyin Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır Sakın bu sınırlara yaklaşmayın İşte böylece Allah âyetlerini insanlara açıklar Umulur ki korunurlar 188 Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (idarecilere veya mahkeme hakimlerine) vermeyin 189 Sana, hilâl şeklinde yeni doğan ayları sorarlar De ki: Onlar, insanlar ve özellikle hac için vakit ölçüleridir İyi davranış, asla evlere arkalarından gelip girmeniz değildir Lâkin iyi davranış, korunan (ve ölçülü giden) kimsenin davranışıdır Evlere kapılarından girin, Allah'tan korkun, umulur ki kurtuluşa erersiniz 190 Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez 191 Onları (size karşı savaşanları) yakaladığınız yerde öldürün Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür Mescid-i Haram'da onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın Eğer onlar size karşı savaş açarlarsa siz de onları öldürün İşte kâfirlerin cezası böyledir 192 Eğer onlar (savaştan) vazgeçerlerse, (şunu iyi bilin ki) Allah gafûr ve rahîmdir 193 Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur 194 Haram ay haram aya karşılıktır Hürmetler (dokunulmazlıklar) karşılıklıdır Kim size saldırırsa siz de ona misilleme olacak kadar saldırın Allah'tan korkun ve bilin ki Allah müttakîlerle beraberdir 195 Allah yolunda harcayın Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın Her türlü hareketinizde dürüst davranın Çünkü Allah dürüstleri sever 196 Haccı ve umreyi Allah için tam yapın Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak üzere oruç tutar ki, hepsi tam on gündür Bu söylenenler, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir Allah'tan korkun Biliniz ki Allah'ın vereceği ceza ağırdır 197 Hac, bilinen aylardadır Kim o aylarda hacca niyet ederse (ihramını giyerse), hac esnasında kadına yaklaşmak, günah sayılan davranışlara yönelmek, kavga etmek yoktur Ne hayır işlerseniz Allah onu bilir (Ey müminler! Ahiret için) azık edinin Bilin ki azığın en hayırlısı takvâdır Ey akıl sahipleri! Benden (emirlerime muhalefetten) sakının 198 (Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizden gelecek bir lütfu (kazancı) aramanızda size herhangi bir günah yoktur Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'ar-i Haram'da Allah'ı zikredin ve O'nu size gösterdiği şekilde anın Şüphesiz siz daha önce yanlış gidenlerden idiniz 199 Sonra insanların (sel gibi) aktığı yerden siz de akın Allah'tan mağfiret isteyin Çünkü Allah affedici ve esirgeyicidir 200 Hac ibadetlerinizi bitirince, babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir şekilde Allah'ı anın İnsanlardan öyleleri var ki: Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver, derler Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur 201 Onlardan bir kısmı da: Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver Bizi cehennem azabından koru! derler 202 İşte onlar için, kazandıklarından büyük bir nasip vardır (Şüphesiz) Allah'ın hesabı çok süratlidir 203 Sayılı günlerde (eyyam-ı teşrikte telbiye ve tekbir getirerek) Allah'ı anın Kim iki gün içinde acele edip (Mina'dan Mekke'ye) dönmek isterse, ona günah yoktur Bunlar günahtan sakınanlar içindir Allah'tan korkun ve bilin ki hepiniz O'nun huzurunda toplanacaksınız 204 İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri senin hoşuna gider Hatta böylesi kalbinde olana (samimi olduğuna) Allah'ı şahit tutar Halbuki o, hasımların en yamanıdır 205 O, dönüp gitti mi (yahut bir iş başına geçti mi) yeryüzünde ortalığı fesada vermek, ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak için çalışır Allah bozgunculuğu sevmez 206 Böylesine "Allah'tan kork!" denilince benlik ve gurur kendisini günaha sevkeder (Ceza ve azap olarak) ona cehennem yeter O ne kötü yerdir! 207 İnsanlardan öyleleri de var ki, Allah'ın rızasını almak için kendini ve malını feda eder Allah da kullarına şefkatlidir 208 Ey iman edenler! Hep birden barışa girin Sakın şeytanın peşinden gitmeyin Çünkü o, apaçık düşmanınızdır 209 Size (Kur'an ve Sünnet gibi) apaçık deliller geldikten sonra, eğer barıştan saparsanız, şunu iyi bilin ki Allah azîzdir, hakîmdir 210 Onlar, ille de buluttan gölgeler içinde Allah'ın ve meleklerinin gelmesini mi beklerler Halbuki iş bitirilmiştir (Allah nizamı artık değişmez) Bütün işler yalnızca Allah'a döndürülür 211 İsrailoğullarına sor ki kendilerine nice apaçık mucizeler verdik Kim mucizeler kendisine geldikten sonra Allah'ın nimetini (âyetlerini) değiştirirse bilsin ki Allah'ın azabı şiddetlidir 212 Kâfir olanlar için dünya hayatı câzip kılındı (Bu yüzden) onlar, iman edenler ile alay ederler Oysa ki, (iman edip) inkârdan sakınanlar kıyamet gününde onların üstündedir Allah dilediğine hesapsız rızık verir 213 İnsanlar bir tek ümmet idi Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi Ancak kendilerine kitap verilenler, apaçık deliller geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürü dinde anlaşmazlığa düştüler Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde ihtilafa düştükleri gerçeği izniyle gösterdi Allah dilediğini doğru yola iletir 214 (Ey müminler! ) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler: Allah'ın yardımı ne zaman! dediler Bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır 215 Sana (Allah yolunda) ne harcayacaklarını soruyorlar De ki: Maldan harcadığınız şey, ebeveyn, yakınlar, yetimler, fakirler ve yolcular için olmalıdır Şüphesiz Allah yapacağınız her hayrı bilir 216 Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür Allah bilir, siz bilmezsiniz 217 Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar De ki: O ayda savaşmak büyük bir günahtır (İnsanları) Allah yolundan çevirmek, Allah'ı inkâr etmek, Mes-cid-i Haram'ın ziyaretine mâni olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük günahtır Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de boşa gider Onlar cehennemliktirler ve orada devamlı kalırlar 218 İman edenler ve hicret edip Allah yolunda cihad edenler var ya, işte bunlar, Allah'ın rahmetini umabilirler Allah, gafûr ve rahîmdir 219 Sana, şarap ve kumar hakkında soru sorarlar De ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için bir takım faydalar vardır Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür Yine sana iyilik yolunda ne harcayacaklarını sorarlar "İhtiyaç fazlasını" de Allah size âyetleri böyle açıklar ki düşünesiniz 220 Dünya ve ahiret hakkında (lehinize olan davranışları düşünün ve ona göre hareket edin) Sana yetimler hakkında soruyorlar De ki: Onları iyi yetiştirmek (yüz üstü bırakmaktan) daha hayırlıdır Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir Allah, işleri bozanla düzelteni bilir Eğer Allah dileseydi, sizi de zahmet ve meşakkate sokardı Çünkü Allah güçlüdür, hakîmdir 221 İman etmedikçe putperest kadınlarla evlenmeyin Beğenseniz bile, putperest bir kadından, imanlı bir câriye kesinlikle daha iyidir İman etmedikçe putperest erkekleri de (kızlarınızla) evlendirmeyin Beğenseniz bile, putperest bir kişiden inanmış bir köle kesinlikle daha iyidir Onlar (müşrikler) cehenneme çağırır Allah ise, izni (ve yardımı) ile cennete ve mağfirete çağırır Allah, düşünüp anlasınlar diye âyetlerini insanlara açıklar 222 Sana kadınların ay halini sorarlar De ki: O, bir rahatsızlıktır Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever 223 Kadınlarınız sizin için bir tarladır Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın Kendiniz için önceden (uygun davranışlarla) hazırlık yapın Allah'tan korkun, biliniz ki siz O'na kavuşacaksınız (Yâ Muhammed!) müminleri müjdele! 224 Yeminlerinizden dolayı Allah'ı (O'nun adını), iyilik etmenize, O'ndan sakınmanıza ve insanların arasını düzeltmenize engel kılmayın Allah işitir ve bilir 225 Allah sizi kasıtsız yeminlerinizden sorumlu tutmaz Lâkin kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutar Allah gafûrdur, halîmdir 226 Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler dört ay beklerler Eğer (bu müddet içinde) kadınlarına dönerlerse, şüphesiz Allah çokça bağışlayan ve esirgeyendir 227 Eğer (müddeti içinde dönmeyip kadınlarını) boşamaya karar verirlerse (ayrılırlar) Biliniz ki, Allah işitir ve bilir 228 Boşanmış kadınlar, kendi başlarına (evlenmeden) üç ay hali (hayız veya temizlik müddeti) beklerler Eğer onlar Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl olmaz Eğer kocalar barışmak isterlerse, bu durumda boşadıkları kadınları geri almaya daha fazla hak sahibidirler Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler Allah azîzdir, hakîmdir 229 Boşama iki defadır Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir Kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanız size helâl olmaz Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna (Ey müminler!) Siz de karı ile kocanın, Allah'ın sınırlarını, hakkıyla muhafaza etmelerinden kuşkuya düşerseniz, kadının (erkeğe) fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur Bu söylenenler Allah'ın koyduğu sınırlardır Sakın onları aşmayın Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa işte onlar zalimlerdir 230 Eğer erkek kadını (üçüncü defa) boşarsa, ondan so |
|