08-23-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
&Quot;Bizim Dilde, Kanun Koyucu Ve Bilge Aynı Anlama Gelir&Quot; Fârâbi
"Bizim dilde, kanun koyucu ve bilge aynı anlama gelir" Fârâbi
Bütün bu açıklamalar karşısında, Türklerde, felsefe geleneğini, "Bilgelik" olarak, ilkin, hükümdarın kendisinde, sonra buyruklarında aramak tabiîleşiyor Bilge olan hükümdar, "Küfr ile dünya durur, amma, zulm ile durmaz" şeklinde ifade edilen ve tarih araştırmaları literatüründe "Très turque" olarak vasıflandırılan, "Türklerde adâlet"i, nazarî olarak tarif etmekten çok, onun uygulamasını yaparak tarif etmektedir Hükümdar, tabir caiz ise, adâletin "Operasyonel tarifini (Operational definition)" yapmakta, adâleti, göstererek, uygulayarak tarif etmektedir, bu, bir "Praxis" Felsefesi yapmak demektir Acaba, onlarda, Platon'un özlemi gerçekleşmiş midir? "Arkhont filozof, Filozof da Arkhont" olmuş mudur? Belki daha fazlasıyla! Çünkü, Hakan, yalınız "Törüg" itmez; yasa koymaz; bir alp olarak, konulmuş yasayı korur İşte Fârâbî, böylece, "Bu 'İlm" ile, Tahsîl'inde, Genel+Zarûrî+Doğru+Yakînî bilgiyi kastetmiş olmasıyle ve "Bizim dilde, kanun koyucu ve bilge aynı anlama gelir" sözü ile, Türklerdeki felsefe geleneneğini, şahikasında taçlandırmış oluyor
Fârâbî’ye bir hazırlık olmak üzere İslâm öncesi* Türklerde felsefe
Mübahat Türker-Küyel**
http://wwwkutadgubiligcom/makaleler/1php?id=33
|
|
|