Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
değilse, edilir, ispat, kuran, olamaz, peygamberimizin, sav, sözleri

Kur'an, Peygamberimizin (Sav) Sözleri Olamaz Mı? Değilse Nasıl İspat Edilir?

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an, Peygamberimizin (Sav) Sözleri Olamaz Mı? Değilse Nasıl İspat Edilir?




Kur'ân-ı Kerim'in, Efendimiz veya başka birinin sözü olduğu iddiası birkaç gözü dönmüş cahiliye insanıyla, günümüzün, Kur'ân düşmanı batılı, doğu bilimciler tarafından sık sık ortaya atılan bir mevzudur Bununla bilgisiz, görgüsüz kimselerin zihinlerinin bulandırılması hedeflenmektedir Kanaatimizce, dünün müşrikleri gibi, bugünün müşrikleri de, bu mevzuda düşünmeden maksatlı davranıyor ve garazlı konuşuyorlar Zira Kur'ân, kim tarafından olursa olsun, insafla ele alındığı zaman bir beşere mal edilemeyecek kadar üstün ve ilâhî olduğu anlaşılacaktır

Şimdi bu ciddî konunun derinlemesine tahlilini dev adamların devâsâ kitaplarına havale edip sadece birkaç ana başlığı hatırlatacağız:

1) Bir kere Kur'ân'ın üslubuyla hadislerin üslubu birbirlerinden o kadar farklıdır ki; Araplar, Efendimizin Kur' ân dışı beyanlarını, kendi sohbet ve konuşma tarzlarına uygun buluyorlardı ama, Kur'ân karşısında hayret ve hayranlıktan kendilerini alamıyorlardı

2) Hadisleri okurken, arkasında düşünen, konuşan, Allah korkusundan iki büklüm olan bir insan imajı sezilir Oysa ki, Kur'ân'ın sesinde yüksek bir kuvvet, heybetli bir edâ ve cebbar bir şive hissedilir Bir insan beyanında, birbirinden öyle çok farklı iki üslubu birden tasavvur etmek ne aklın kabul edeceği bir durumdur ve ne de mümkün olabilir

3) Mektep-medrese görmemiş ümmî bir insanın -O ümmîye ruhlar feda olsun- eksiksiz, kusursuz; ferdî, ailevî, toplumsal, iktisâdî ve hukukî bir sistem getirip yerleştirmesi, her şeyden evvel düşünce ve aklın gerçeklerine aykırı bir durumdur Hele bu sistem, asırlar boyu, dost-düşman bir çok millet tarafından tatbik edilecek kadar harika ve bugüne kadar tazeliğini korumuşsa

4) Kur'ân'da varlık, hayat ve bunlarla alâkalı ibadet , hukuk ve iktisat gibi mevzular birbiriyle öyle dengeli ve yerli yerince ele alınmıştır ki; bunları görmezlikten gelerek onu bir insanın sözüymüş gibi farz etmek, bir bakıma onu tebliğ eden bir insan kabul etmemek demektir Zira, yukarıdaki meselelerin bir teki bile, süreklilik ve zaman üstü olma gibi, hususiyetleriyle en büyük dâhilerin dahi altından kalkamayacağı ağır meselelerdir Böyle, yüzlerce meselesinden her biri, birkaç dâhinin üstesinden gelemeyeceği zengin muhtevalı bir kitabı, mektep-medrese görmemiş ümmî bir Zat’a dayandırmak delili olmayan çıplak bir iddiadır

5) Kur'ân, geçmişe-geleceğe dair verdiği haberler itibariyle de hârikadır ve kesinlikle insan sözü olamaz Bugün, yeni yeni keşiflerle ortaya çıkarılan, geçmiş kavimlerin yaşayış tarzları, iyi veya kötü akıbetleri kelimesi kelimesine asırlârca evvel Kur'ân-ı Kerim'in haber verdiği gibi çıkmıştır İşte, Hz Sâlih, Hz Lut ve Hz Musa gibi peygamberler, işte onların kavimleri ve işte her biri başlı başına birer ibret sergisi olan meskenleri!

Kur'ân'ın, geçmişe dair verdiği haberlerin kesinliği ve doğruluğu kadar, geleceğe ait haberleri de o ölçüde önemli ve başlı başına bir mucizedir Mesela: senelerce evvel Mekke'nin fethedileceğini ve Kâbe'ye emniyet içinde girileceğini 'Allah dilediğinde, güven içinde başlarınızı tıraş ederek ve saçlarınızı kısaltarak korkmadan Mescid-i Haram'â gireceksiniz' (Fetih/27) ayetiyle haber verdiği gibi, İslâm'ın bütün bâtıl sistemlere galebe çalacağını da 'O, Resûlünü, hidayet ve hak dinle gönderdi ki bütün dinlere galebe çalsın Şahit olarak Allah yeter' (Fetih/28) beyanıyla ilân etti Bunun gibi, o gün Roma'lılar karşısında savaş galibi görünen Sâsânilerin yenileceğini ve aynı zamanda, Bedir gâlibiyetiyle Müslümanların da sevineceğini 'Rum yenildi (bölgenize) en yakın bir yerde Onlar bu mağlubiyetten sonra (yeniden) galebe çalacaklar Birkaç yıl içinde Bundan önce de sonra da iş Allah'a aittir O gün mü'minler de sevinirler' (Rum/2-4) müjdesiyle duyurmuştu; vakti gelince Kur'ân'ın haber verdiği gibi çıktı Bunun gibi, 'Ey Resûl, Rabbinden sana indirileni duyur; eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun Allah seni (insanlardan gelen kötülüklerden) koruyacaktır' (Maide/67) ayetiyle de, en yakınındaki amcasından, düşman millet ve düşman devletlere kadar çevresi düşmanlıklarla sarılı olduğu halde, hayatını emniyet içinde geçireceği va'dolunmuşdu ve öyle de oldu

Değişik ilim dallarının keşfedilmesiyle, âfâk ve enfüsün yâni insan mâhiyeti ve mekânların didik didik edileceğini, ilmî buluş ve tespitlerin, yeni yeni keşiflerin insanoğlunu inanmaya zorlayacağını 'Biz onlara, ufuklarda ve kendi nefislerinde mucizelerimizi göstereceğiz ki, o (Kur'ân ve Kur'ân'ın getirdiklerinin) gerçek olduğu onlara iyice belli olsun Rabbi'nin her şeye şahit olması yetmez mi?' (Fussilet/53) mucizevî beyanıyla ifâde etmişti ki, günümüzde süratle o noktaya doğru gidilmektedir

Ayrıca, Kur'ân, indirildiği günden bu yana 'Deki: And olsun, eğer insanlar ve cinler şu Kur'ân'ın bir benzerini getirmek için toplansalar, yine O'nun benzerini getiremezler Birbirlerine arka verseler de' (İsra/88) deyip, düşmanlarının damarlarına dokundurduğu halde, bir-iki küçük hezeyanın dışında, kimsenin ona bir benzer yapmaya teşebbüs etmemesi ve edememesi, onun verdiği haberi doğrulamakta ve mucize olduğunu ilan etmektedir

Kur'ân-ı Kerim'in indirildiği ilk yıllarda, Müslümanlar az, zayıf, iktidarsız ve geleceğe ait hiçbir düşünceleri yoktu Ne bir devlet, ne dünya hâkimiyeti ne de yeryüzündeki sistemleri altüst edecek dinamikleri yoktu ve yeni dinin güç kaynağı adına hiçbir şey bilmiyorlardı Oysa ki, Kur'ân 'Allah sizden, inanıp iyi işler yapanlara va'deti ki; onlardan öncekilerini nasıl hükümrân kıldıysa, onları da yeryüzünde hükümran kılacak ve kendi!eri için seçip beğendiği dinlerini sağlama bağlayacak ve korkularının ardından da onları güvene erdirecektir' (Nur/55) ayetiyle onlara, bu yüksek hedefleri gösteriyor ve cihanın hakimi olacakları müjdesini veriyordu

Daha bunlar gibi, Müslümanlığın ve Müslümanların geleceği, zafer ve mağlubiyetleri, ilerleme ve gerilemeleriyle alâkalı pek çok ayetler var ki, hepsini burada zikretmemiz mümkün değil

Kur'ân-ı Kerim'in gelecekle alâkalı verdiği haberlerin büyük bir bölümünü, değişik ilim dallarının varacakları nihâi hudutlarla ilgili olan ayetler teşkil eder İlmî tespitlerle alâkalı, kısa işaretler halinde, Kur'ân'ın verdiği haberler o kadar hârika ve o kadar erişilmezdir ki, onun bu mevzudaki beyanlarını kulak ardı etmek mümkün olmayacağı gibi, bu mevzudaki beyanlarıyla ona insan sözü demek de mümkün değildir

Yüzlerce âyetin doğrudan, delillerle ve işaret yoluyla ifâde ettikleri harikalara dair pek çok eser yazıldığından, bu meselenin geniş olarak izahını o eserlere havale ederek, misâl teşkil edecek birkaç ayetin işaret ve delâlet ettikleri hususları kaydedip geçeceğiz

Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an, Peygamberimizin (Sav) Sözleri Olamaz Mı? Değilse Nasıl İspat Edilir?

Eski 08-20-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an, Peygamberimizin (Sav) Sözleri Olamaz Mı? Değilse Nasıl İspat Edilir?




1 Kâinatın Yaratılışı
Kâinatın yaratılışıyla alâkalı olarak 'İnkâr edenler, gökler ve yer bitişik bir durumdayken, onları birbirinden ayırdığımızı, sonra da bütün canlıları sudan yarattığımızı görüp düşünmüyorlar mı? Halâ imân etmeyecekler mi?' (Enbiya/30) ayetinin anlattığı yüksek hakikat, teferruatına dair farklı fikirler ileri sürülse bile ilk yaratılışla alâkalı değişmeyen en sabit bir prensiptir Ayette anlatılan, bitişik olma ve ayrılma, ister gazlardan meydana gelen kitlenin, nebulolara ayrılması, ister güneş sistemi gibi sistemlere bölünüp şekillenmesi ve yörüngeli mükemmel düzenli sistemlere dönüşmesi, isterse bir sahâbiye ve bir dumanın bölünüp, parçalanıp, kontrol altına alınması şeklinde olsun netîce değişmez Âyet, kullandığı malzeme ve seçtiği üslup itibariyle, ilmî araştırmalar için hep bir ışık kaynağı olmuş, bütün iddia, teori ve tezlerin eskiyip atılmasına karşılık o, tazeliğini korumuş, bugünlere gelmiş ulaşmış ve yarınlara hakim olmaya da aday görünmektedir

2 Astronomi
Kur'ân-ı Kerim'de astronomiye esas teşkil edecek o kadar çok âyet vardır ki, bunların bir araya getirilerek teker teker tahlil edilmeleri, ciltler ister Biz bir-iki âyetin işaretiyle yetineceğiz

'Allah o zattır ki, gökleri, görebildiğiniz bir direk olmaksızın yükseltti; sonra da iradesini (tekvin) arşına yöneltti Artık hepsi belli bir süreyle kayıtlı olarak akıp gitmektedir' (Ra'd/2)

Âyet, göklerin yükseltilmesini, genişleyip büyümesini hatırlattığı gibi, her şeyin düzen içinde baş başa, omuz omuza olmasını da (bilebileceğimiz cinsten bir direk olmaksızın) sözüyle ifade etmektedir Evet, gök kubbeyi tutup, dağılmasına meydan vermeyen, görebileceğimiz cinsten bir direk yok ama, yine de bütün bütün direksiz değil Zira, kütlelerin dağılmaması ve gelip birbirine çarpmaması için, görülsün görülmesin mevcut düzene esas teşkil edebilecek kanun, kaide, prensip mânâsında böyle bir direğin vücudu zarurîdir

Kur'ân bu ifadesiyle bizlere, kültürler arası ile'l-merkez (merkez çek) an'il-merkez (merkez kaç) prensibini düşündürmektedir ki, bunun, Newton'un çekim kanununa veya Einstein'in (hayyiz)'ine uyup uymaması bir şey ifade etmez
Hele âyetin, Güneş ve Ay'ın akıp gittiğini ifade etmesi çok enteresandır ve üzerinde durulmaya değer Rahmân suresindeki 'Güneş ve Ay'ın hareketleri tamamen bir hesaba bağlıdır' (Rahman/5), Enbiya suresindeki 'Geceyi, gündüzü, Güneşi, Ay'ı yaratan O'dur Bunların her biri bir yörüngede yüzmektedirler' (Enbiya/33), Yâsin suresindeki 'Güneş kendine mahsus yörüngede akıp gitmektedir' dedikten sonra 'Bunların her biri belli bir yörüngede döner dururlar'(Yasin/38-40) diyerek,Güneş, Ay ve sair gezegenlerin bir düzene göre yaratıldıklarını, bir âhengi temsil ettiklerini ve hesaplı bir gerçeğe dayalı bulunduklarını apaçık dile getirmektedir


Yerin Yuvarlaklığı
'Geceyi gündüzün üstüne, gündüzü de gecenin üstüne doluyor'(Zümer/5) ayeti, kullandığı malzeme itibariyle, gece ve gündüzün birbirini takip etmesini, sarığın başa sarılması gibi, ışık ve karanlığın, yerkürenin başına 'sarık gibi dolanması' sözüyle anlatıyor Bir diğer âyette ise 'Sonra da yeri döşeyip (elips şeklinde) yerleşmeye hazırladı' (Naziat/30) diyerek araştırmacılara en son noktayı göstermektedir


Mekân genişlemesi hususunda:
'Semâyı biz kendi elimizle kurduk ve sürekli genişletmekteyiz'(Zariyat/47) Bu genişleme ister Einsteine'nin anladığı mânâda, ister Edwin Hubble'in Güneş sisteminin dahil olduğu galaksiden, nebulozların uzaklaşması şeklinde olsun fark etmez Önemli olan Kur'ân'ın, ana konuya parmak basıp, sonrasında keşifsel ilimlerin çok önünde zirveleri tutup onlara ışık yaymasıdır


3 Meteoroloji
Hava akımları, bulutların yoğunlaşması, havanın elektriklenmesi, şimşeklerin çakması ve yıldırımların meydana gelmesi Kur'ân-ı Kerim'de, yer yer ilâhî nimetleri hatırlatma ve yer yer de insanları tehdit etme bahislerinde çokça zikredilen hususlardan biridir Meselâ 'Baksana, Allah bulutları sürüyor, sonra toparlayıp birleştiriyor, sonra da üst üste yığıyor Bir de bakıyorsun bunun arkasından yağmur ortaya çıkıyor Doluyu da yukarıda dağlar gibi olanlardan indiriyor; onunla dilediğini vuruyor, dilediğinden de onu öteye çeviriyor' (Nur/43) Her yerde olduğu gibi, burada da Kur'ân yağmur hadisesinin zirve durumunu ihtâr ederek, havayı velveleye veren, bulut, yağmur, şimşek ve yıldırımlar gibi ürperten, korku veren hadiselerin arkasındaki nimetlerini ihsan eden eli göstermek ve ruhları ona karşı uyanık olmaya çağırmakta aynı anda, belli disiplinlere bağlı olarak yağmur ve dolunun meydana geliş keyfiyetlerini ve sonra da yeryüzüne inmelerini öyle garip bir biçimde anlatmaktadır ki; böyle bir anlatış tarzından hemen herkes bugün bilinene ters düşmeyecek şekilde yağmur ve dolunun meydana geliş keyfiyetlerini anlar ve Kur'ân'ın beyanına hayranlık duyar Kur'ân, iki ayrı çeşit elektriğin birbirini çekmesi, aynı cinsten elektrik yükünün birbirini itmesi, rüzgârların devreye girerek birbirini iten bu bulutları birleştirmesi; yerden yukarıya yükselen pozitif yüklü akımların hava boşluğundaki mevcut elektrikle birleşmesi neticesinde elektriklenmenin meydana gelmesi ve bu noktada buharın su damlaları halinde yere inmesi gibi detaylarla meşgul olmaz O, ana hadise ve asıl tema üzerinde durur; ayrıntıya ait diğer meselelerin izah ve isimlendirilmelerini zamanın tefsirine bırakır


Hicr suresindeki 'Aşılayıcı rüzgârları gönderip onunla gökyüzünden su indirip size takdim ettik (yoksa) siz o suyu depo edemezdiniz' (Hicr/22) ayeti, bu hususa ayrı bir boyut ilâve ederek ağaçların ve çiçeklerin aşılanmasında rüzgârların fonksiyonuna dikkati çektiği gibi onların bilhassa, bulutları aşılama vazifesini de ihtar etmektedir Oysa ki, Kur'ân indirildiği zaman, ne otun, ağacın, çiçeğin ne de bulutların aşılanma ihtiyaçları bilinmediği gibi, rüzgârların çelik-çavak bu önemli vazifeyi gördüklerinden de hiç kimse haberdar değildi


Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an, Peygamberimizin (Sav) Sözleri Olamaz Mı? Değilse Nasıl İspat Edilir?

Eski 08-20-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an, Peygamberimizin (Sav) Sözleri Olamaz Mı? Değilse Nasıl İspat Edilir?




4 Fizik
Varlığın ana unsuru madde ve onun çift ve tek olma gibi hususiyetleri de Kur'ân-ı Kerim'in ele alıp anlattığı mevzulardandır

Meselâ, Zâriyat suresinde 'İyice düşünesiniz diye biz her şeyi çift olarak yarattık' (Zariyat/49) her şeyin çift olarak yaratıldığı ve Kur'ân'ın kullandığı malzeme itibariyle, bunun önemli bir esas ve tüm zamanlara hitap eden bir prensip olduğu anlaşılmakta Şuarâ suresindeki ayette ise 'Yeryüzüne bakmıyorlar mı? Biz onda nice iç açıcı çiftler yaratıp yetiştirdik' (Şuara/7) denilerek, her sene gözümüzün önünde haşr-ü neşr olan yüzbinlerce çifte dikkat çekilmekte ve Allâh'ın nimetleri hatırlatılmakta Yâsin suresindeki ayet ise, daha genel ve daha enteresan: 'Ne yücedir o Allah ki toprağın bitirdiklerinden, (onların) kendilerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden hep çiftler yaratmıştır' (Yasin/36) şeklindeki beyanıyla, bugün bilip tespit edebildiğimiz çift yaratıkların yanında, henüz bilemediğimiz birçok çiftlerin varlığı da, ihtar edilmektedir

Evet, Allah, insanlardaki erkeklik ve dişilikten, otların, ağaçların çift olma esasına; atomlar, atomlardaki elektron ve çekirdek ikiliğinden, madde -anti madde zıd eşliliğine kadar, canlı-cansız, yerde-gökte değişik keyfiyet ve boyutlarda ne kadar çift varsa, umum nimetlerini hatırlatma sadedinde, kendinden başka her şeyin çift olduğunu zikredip bizleri düşünmeye davet ediyor

Sırf birer misal teşkil etsin diye, yukarıda zikrettiğimiz âyetlerden başka, pek çok ilâhî beyan var ki, her birisi başlı başına birer mucize olması itibariyle, hem Kur'ân'ın Allah kelâmı olduğuna hem de Peygamberimizin O'nun elçisi bulunduğuna apaçık delâlet etmektedir

Evet, Kur'ân yeryüzünde hayatın ortaya çıkışından, bitkilerin aşılanma ve üremelerine, hayvan topluluklarının yaratılmasından hayatlarını onlarla devam ettirdikleri bir kısım sırlı düsturlara, bal arısı ve karıncanın esrarlı dünyalarından kuşların uçuş keyfiyetine, hayvan sütünün hasıl olma yollarından insanın anne karnında geçirdiği safhalara kadar pek çok mevzuda, kendine has ifade tarzıyla, öyle veciz, öyle muhtevâlı, öyle hâkim bir üslupla ele aldığı şeyleri takip etmektedir ki; bizim yorumlarımız bir yana, ne zaman onlara müracaat edilse hep taze, genç ve ilimlerin varabilecekleri en son hedefleri tutmuş oldukları görülecektir

Şimdi, bir kitap, binlerce insanın, bilmem kaç asırlık çalışmaları neticesinde varabildikleri noktaların dahi ötesine parmak basıyor, mevzuya hakim bir üslupla o mevzunun özetini ve temelini veriyorsa, o kitabı, değil on dört asır evvelki bir insana, günümüzün farklı ilim dalları ile meşgul yüzlerce, binlerce dâhisinin mesâisine vermek dahi mümkün değildir Hele o kitap, Kur'ân gibi muhtevası zengin, ifadeleri çarpıcı, üslubu yüksek, şivesi de ilâhi olursa

Şimdi dönüp muhatabımıza soralım, okuma yazma bilmemesi ile mucize o Zât, okulun, medresenin, kitabın bilinmediği o cahilîye döneminde, canlılarda sütün meydana geliş şeklini kimden öğrendi? Rüzgârların aşılayıcı olduğunu, bitkileri ve bulutları aşıladığını, yağmur ve dolunun meydana gelme noktalarını nasıl bilebildi? Yerkürenin elips şeklinde olduğunu O'na kim öğretti? Uzay genişlemesini hangi rasathanede ve hangi dev teleskoplarla tespit edebildi? Atmosferin yapı taşlarını ve yukarılara doğru çıktıkça oksijenin azlığını hangi laboratuarda öğrendi? Hangi röntgen veya ultrasyon cihazları ile anne karnındaki embriyonun geçirmiş olduğu safhaları aynı aynıya tespit etti? Sonra da bütün bu bilgilerin detaylarını bilen alanında uzman bir ilim adamı edasıyla, tereddütsüz, şüphesiz ve kendinden gayet emin bir tarzda muhataplarına anlattı?

Kur'ân-ı Kerim, Efendimizin vazife, mesuliyet ve yetkilerini anlatıp O'na yol gösterdiği gibi, yer yer de seviyesine uygun olarak O'na uyarılarda bulunmakta ve ikaz edip yönlendirmektedir

Meselâ: Bir defa münafıklara, izin vermemesi gerekirken izin verdiğinden dolayı 'Allah seni affetsin, doğru söyleyenler sana iyice belli olup ve yalan söyleyenleri bilmezden önce niçin onlara izin verdin?' (Tevbe/43) şeklinde tembihte bulunduğu gibi, Bedir esirleri hakkındaki tatbikatından dolayı da 'Yeryüzünde tam yerleşip istikrar kazanıncaya kadar hiçbir peygambere esirler sahibi olmak yakışmaz Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, Allah ise (sizin için) ahireti istiyor Allah daima üstün ve hikmet sahibidir (Enfâl/67) 'Eğer Allah'tan (affınıza dair) bir yazı ve takdir geçmemiş olsaydı, aldığınız fidyeden dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu' (Enfal/68) mahiyetinde uyarıda bulunmuştu

Bir keresinde, Allah'ın dilemesine havale etmeden, 'yarın bu işi yaparım' dediği için 'Hiçbir şey için bunu yarın yapacağım deme Ancak Allah dilerse (de) Unuttuğun zaman Rabbini an ve "Umarım Rabbim beni bundan daha doğru bir bilgiye ulaştırır" de' (Kehf/23-24) emir ve tembihinde bulunmuş, bir başka sefer 'insanlardan korkup çekiniyordun; oysa asıl çekinmeye lâyık olan Allah idi' (Ahzab/37) uyarıyı andırır bir mahiyette sadece Allah'tan korkulması lâzım geldiğini ihtar etmişti

Zevcelerini bir meseledeki tavırlarına karşı bal şerbeti içmemeye yemin edince 'Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin haram kılıyorsun? Allah çok gafûr ve rahimdir' (Tahrim/1) diyerek sertçe ikaz ediyordu

Daha bunlar gibi, pek çok âyetle, bir taraftan O'nun vazife, mesuliyet ve yetkilerinin sınırları belirlenirken, diğer taraftan az dahi olsa bu sınırlara riâyet edilmediği, vazife ve mesuliyetin yapılması gerektiği gibi yerine getirilmediği zamanlarda O'na ikaz ve tembihte bulunulmuş ve yer yer sertçe uyarmalar yapılmıştır

Şimdi hiç akıl kabul eder mi ki, bir insan bir kitap telif etsin, sonra da o kitabın muhtelif yerlerine kendi hakkında, uyarı, kınama, ikaz ve ihtar ifade eden âyetler yerleştirsin Hâşâ! O kitap Allah kitabı, O zât da O'nun şerefli tebliğ edicisidir

Kur'ân-ı Kerim, bir belağat harikasıdır ve bu sahada eşi menendi yoktur Bu itibarla da onu bir beşere mal etmek mümkün değildir

Efendimiz (sav) Peygamberlikle ortaya çıktığı zaman, kitleleri arkasından sürükleyen bir yığın şâir, edip ve söz üstâdı vardı Bunlar pek çoğu itibariyle de O'na düşman idiler Yer yer kafa kafaya verip düşünüyor; Kur'ân'ı bir kalıba yerleştirmek, bir şeye benzetmek ve ne olursa olsun mutlaka hakkından gelmek istiyorlardı Hatta, zaman zaman Hıristiyan ve Yahudi âlimleriyle de görüşüyor, onların düşüncelerini alıyorlardı Ne pahasına olursa olsun Kur'ân çağlayanını durdurmak ve kurutmak için akıllarına gelen her şeyi yapma kararındaydılar Bütün bu engellere ve engellemelere, akla hayâle gelmedik karşı koymalara aldırmadan yoluna devam eden Hz Muhammed (sav), bilumum inkârlara, ilhadlara karşı sadece ve sadece Kurân'la karşılık veriyor ve mücadelesini de zaferle noktalıyordu Hem de bunca düşmana rağmen

Evet, o gün, Hıristiyan ve Yahudilerden ileri gelen alimlerle beraber, belagatın dev temsilcileri, tek cephe olup etrafı velveleye verdikleri bir dönemde, Kur'ân o üstün ifade gücü, o büyüleyici beyanı, o baş döndürücü üslûbu, o insanın içini ürperten mana derinliği ve ruhâniliğiyle muhataplarının gönlüne girdi; arşı, ferşi çınlatacak bir ses, bir soluk oldu yükseldi Sürekli olarak düşmanlarını, karşı koymaları için çağırdı, tehdit etti, meydan okudu: 'Siz de Kur'ân'a benzer bir kitap, hiç olmazsa onun bir suresine denk bir şey, daha da olmazsa aynı ağırlıkta bir âyet ortaya koyun; yoksa savulun gidin!' dediği ve o günden bugüne de 'Eğer kulumuz Muhammed'e (sav) indirdiğimizden şüphe içindeyseniz, haydi onun gibi bir sûre getiriniz ve eğer doğru iseniz; Allah'tan başka bütün yardımcılarınızı da çağırınız' (Bakara/23) 'De ki: and olsun, eğer insanlar ve cinler şu Kur'ân'ın bir benzerini getirmek için toplansalar, yine onun benzerini getiremezler Birbirlerine arka çıkıp yardım etselerde' (İsra/88) 'Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? De ki: Öyle ise siz de onun benzeri on uydurulmuş (dahi olsa) sure getiriniz (Hatta) eğer doğru iseniz, Allah'dan başka çağırabildiklerinizi de çağırınız' (Hud/13) ayetleriyle aynı şeyleri tekrar edip durduğu halde, bir-iki hezeyanın dışında, Kur'ân'ın bu meydan okuyuşuna cevap verilmemesi, onun kaynağının insani olmadığını gösterir Zira, tarih şahittir ki, Kur'ân'ın düşmanları O'na ve O'nun tebliğ edicisi olan Peygamber Efendimize (ASM) her türlü kötülük yapmayı denedikleri halde, Kur'ân'a benzer yapmayı akıllarından bile geçirmediler Böyle bir şeye güçleri yetseydi, yaptıkları nazire ile Kur'ân'ın sesini kesecek, tehlikelerle dolu savaşma yolunu seçmeyeceklerdi

Evet, o koca belagat üstadları, şeref, haysiyet hatta ırz, namus gibi en değerli şeylerini tehlikeye atıp savaşma yolunu seçmeleri, Kur'ân'a benzer yapılamamasının en açık delîlidir Eğer benzerini yapmak mümkün olsaydı, bu şekilde karşı koymayı savaşmaya tercîh edecek ve geleceklerini katiyyen tehlikeye atmayacaklardı

Arap şâir ve edebiyatçılarının, Kur'ân'ın benzerini getirememeleri tahakkuk edince, ona Hıristiyan ve Yahudiler arasında menşe' aramak bir zavallılık ve çaresizlik ifadesidir Hem, Hıristiyan ve Yahudiler bu muhteva ve bu ifade zenginliğinde bir kitap hazırlayıp ortaya koymaya güçleri yetseydi, ne diye onu başkasına nispet edeceklerdi 'Biz yaptık' der ve onunla övünürlerdi

Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an, Peygamberimizin (Sav) Sözleri Olamaz Mı? Değilse Nasıl İspat Edilir?

Eski 08-20-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an, Peygamberimizin (Sav) Sözleri Olamaz Mı? Değilse Nasıl İspat Edilir?




Kaldı ki, dünden bugüne, dikkatsiz veya garazlı bir iki batılı doğu bilimci ve müşrike bedel, bir sürü ilim adamı, araştırmacı ve düşünür Kur'ân'ın içerik zenginliği, ifade gücü karşısında hayranlıklarını gizleyememiş ve onu alkışlamışlardır

Charles Milles; Kur'ân'ın üslubundaki zenginlik itibariyle benzerinin yapılamayacak ve tercüme edilmeyecek kadar yüksek bir edâya sahib olduğunu

Victor İmberdes; Kur'an'ın, bütün hukuk esaslarına kaynak olabilecek zengin bir muhtevaya sahib bulunduğunu

Ernest Renan; Kur'ân'ın dînî bir inkılâb kadar edebî bir inkılâb da yaptığını

Gustave Le Bon; Kurân'la gelen İslâm'ın en saf, en hâlis bir tevhid anlayışını dünyaya tebliğ ettiğini

CI Huart; Kur'ân'ın Allah kelâmı olup, vahiy yoluyla Hz Muhammed'e (sav) tebliğ edildiğini

H Holman; HzMuhammed'in (sav) Allah'ın son peygamberi, İslâmiyet'in de vahy edilmiş dinlerin en sonuncusu bulunduğunu

Emile Dermenyhem; Kur'an'ın, Peygamber'in (as) birinci mucizesi olduğunu, edebî güzelliği itibariyle de erişilmez bir muamma olduğunu

Arthur Bellegri; Hz Muhammed'in (sav) tebliğ ettiği Kur'ân'ın bizzat Allah'ın eseri olduğunu,

Jean Paul Roux; Peygamberimizin en güçlü mucizesinin melek vasıtasıyla gönderilen Kur'ân-ı Kerim olduğunu

Raymond Charles; Kur'ân'ın, hükmü hâlâ devam eden ve Allah'ın bir elçi vasıtasıyla müminlere tebliğ ettiği beyanların en canlısı olduğunu

Dr Maurice; Kur'an'ın her türlü itiraz ve eleştirinin üzerinde bir mucize, bir harika olduğunu hatta daha da ileri giderek, edebiyatla ilgilenenler için Kur'ân'ın bir edebî kaynak, dil uzmanları için lâfızlar hazinesi ve şairler için bir ilham membaı bulunduğunu

Manuel King; Kur'ân'ın, peygamberimizin peygamberliği süresince Allah'tan aldığı emirlerin mecmuu bulunduğunu

Mr Rodwell; İnsanın Kur'ân'ı okudukça hayretler içinde kaldığını ifâde eder ve onu takdirlerle alkışlarlar

Sadece birer cümleciklerini alıp naklettiğimiz bu seçkin ilim adamı ve düşünürler gibi, daha yüzlerce fikir adamı ve araştırmacı, bilgilerinin genişliği ölçüsünde, aynı hakikatlara parmak basmış ve Kur'ân karşısında takdirle iki büklüm olmuşlardır

Kaynak : http://wwwsorularlaislamiyetcom/

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.