Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
güzeldir, herşeyi, kaderin

Kaderin Herşeyi Güzeldir...!

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kaderin Herşeyi Güzeldir...!




Kader konusundaki bazı temel meselelere, "denizden bir katre" kabilinden kısaca değinmeye çalışalım Önce, birkaç temel kavramdan, özetle, söz edelim:

Kader; Cenab-ı Hakk'ın ezelden ebede kadar her şeyin, her şeyini, her halini, zamanını, mekânını, sıfatlarını, özelliklerini ezelî ilmi ile bilip ona göre takdir etmesi, planlamasıdır

Kaza; kaderde planlanan bir şeyin varlık sahasına çıkarılmasıdır

Cüz'i irade; "bir anda ancak bir şey dileyebilen, iki şeye birlikte taalluk etmeyen insan iradesi" şeklinde tarif edilir

İnsan bir anda iki şey dileyemez Dileyebilseydi, kendisine bunu gerçekleşmesi için gerekli gücün de verilmesi gerekirdi Halbuki, insanın iradesi gibi kudreti de cüz'i Bir anda iki iş yapamıyor İki eli var ama, iki mektubu birlikte yazamıyor Aynı anda iki yöne bakamıyor; iki farklı istikamete gidemiyor

İnsanın fikri de cüz'i; bir anda iki şey düşünemiyor

Ef'al-i ibad; kulların fiilleri, işleri manasına gelir İnsanın yaptığı işler ikiye ayrılıyor: İhtiyarî ve ızdırarî

Birinciler kulun kendi iradesiyle işlediği fiiller, ikincisi ise onun iradesinin dışında yapılan İlahi icraatlardır Konuşmamız, kitap okumamız, yürümemiz birinci tip işlere, kalbimizin çalışması, hücrelerimizin değişmesi, ihtiyarlamamız, ölmemiz de ikincilere örnek olarak verilebilir Bu iki ayrı fiil arasındaki mahiyet farklılığını herkes vicdanen bilir Fakat gel gör ki, günah ve isyan yolunu tutan bazı kişiler, vicdanlarının sesine kulak tıkar, onun aksini savunmayı tercih eder ve isyan yoluna kendi iradeleri dışında sevk edildiklerini insafsızca müdafaa ederler

Kesb; insan iradesinin bir fiile yönelmesi ve onu işlemeye azmetmesi demektir "Kesb, fiilin aslını değil, vasfını etkiler" denilir Yani, insan iradesinin bir fiile yönelmesi o fiilin "yaratılmasını" değil, "hayır veya şer oluşunu" etkiler

Hayır ve şer: Hayır; bir fiilin, bir halin yahut bir düşüncenin İlâhî rızaya uygun olması, şer ise bütün bunların Allah'ın yasakladığı haram bölgesinde yer almasıdır İnsan bu iki zıt kutup arasında bir tercihte bulunma ve cüz'i iradesini bunlardan birine yönlendirme imtihanına tabi tutulmuş Şu var ki, insan, hayır olsun şer olsun hangi fiili işlemeye yönelse, o fiili yaratan ancak Allah'tır Zira O'ndan başka Hâlık (yaratıcı) yoktur

Sadece bir örnek verelim: Söyleme fiilini Allah yaratır Kuş cıvıltısından, gök gürlemesine kadar bütün sesler O'nun yaratmasıyla ortaya çıkarlar İnsanların konuşmaları da Allah'ın yaratmasıyla gerçekleşir Beynin çalışmasından, dilin ve tükürük bezlerinin görev yapmasına, havanın konuşmaya vesile olmasına kadar bütün şartları ve sebepleri yaratan Allah'tır Söylenen söz rıza dairesinde olursa "hayır", yalan, gıybet, iftira gibi "haram" sınıfına girerse şerdir Her iki halde de konuşmayı Allah yaratır

Bunun aksi nasıl iddia edilebilir?

İnsan doğru söyleyince Allah yaratacak, yalan söylediğinde ne olacaktır? Bütün bir kâinatın ve insan bedeninin ortaklaşa çalışmalarının bir sonucu olan bu iş kime isnat edilebilir?

Her şeyin İlahi takdir ile yaratıldığını ders veren bir ayet-i kerime:

"Hazineleri yanımızda (nezdimizde, katımızda) olmayan hiçbir şey yoktur Fakat biz onları belirli bir ölçüye göre indiririz" (Hicr Suresi, 21)

Bir çok tefsir âlimi, ayette geçen "hazineler" ifadesine "yağmurlar" diye mana vermişler ve "belirli bir ölçüye göre indirmeyi" de yağmurun belli zamanlarda ve safha safha yağdırılması olarak yorumlamışlar Bir kısım âlimler ise, ayette "yağmur" kelimesinin geçmediğini, "hazineler" ifadesinin çok daha genel olduğunu, yağmurun da bu hazinelerden sadece birisi olabileceğini belirtmiş ve konuyu daha geniş boyularıyla ele almışlar

Buna göre, bütün insanlar da Allah'ın hazinesindedirler; ancak onları belli zamanlarda ve belli sayılarla yaratır

İnsanların daha önceden yaratılmış olup, yeryüzüne inecekleri devreyi bekledikleri bir başka âlem olduğuna dair ne naklî (ayet ve hadis), ne de aklî bir delil olmadığına göre, bu "insan hazinesini" manevî olarak anlamak durumundayız Yani, bütün insanlar Allah'ın ilminde mevcutturlar Her bir insan, "şekliyle, organlarının sayısı, yeri ve büyüklükleriyle, ruhundaki bütün özellikleriyle" Allah'ın ilminde mevcuttur Bu ilmî varlıklara "mahiyet" de deniliyor Muhyiddini Arabî hazretlerinin "ayan-ı sabite" dediği de bu mahiyetler âlemidir Bunlar yaratıldıklarında "hakikat" olurlar

Diğer varlıkları da aynı şekilde düşünebiliriz İnsanların birikip bekledikleri bir ayrı alem olmadığı gibi, başka canlıların, hatta cansızlar aleminin, dağların, ovaların, yıldızların da daha önce yaratılıp bir başka hazinede beklediklerini ve zamanı geldiğinde yaratıldığını söylemek gerçeğe uygun düşmüyor

O halde, söz konusu ayetin baş kısmı "kaderi", ikinci kısmı ise "kazayı" ders vermektedir Yani, her şey İlâhî ilimde, "her şeyiyle takdir edilmiş olarak" mevcuttur ve bunlar belli bir ölçü ile indirilmekte, yani yaratılmakta, kaza edilmektedirler

Nur Külliyatında güzel bir tespit var: İnsan şunu-u İlahiyenin bir mikyasıdır İman, marifet ve ibadet için yaratılmış olan insana öyle kabiliyetler verilmiştir ki bunlarla İlâhî hakikatlere uzaktan da olsa bakabilisin İşte, "kader, kaza, ilim dairesindeki varlıkların meydana çıkmaları" gibi büyük hakikatlerin de çok küçük bir örneği insanda vardır Biz bir cümleyi zihnimizde kurduğumuzda artık o cümle yokluktan kurtulmuş, bizim ilmimizde bir varlığa kavuşmuştur Bu ilmî varlığın ortaya çıkmasını irade ettiğimizde, kudretimizi de kullanarak ondaki manayı yazıya dökeriz Biz o cümle gibi daha nicelerini zihnimizde kurabiliriz Bütün bunların hazinesi bizim ilmimizdir Onların bizim ilmimizde takdir ve tanzim edilmeleri "kaderden", yazılıp kâğıda dökülmeleri ise "kazadan" haber verirler

Ayetteki "indirme" tabirini yazma olayına uyguladığımızda, ilmimizde mevcut olan ve ancak bizim bildiğimiz bir cümlenin yazıya dökülmesi sanki ilmimizden kağıda inmesi gibidir

O halde, ayet-i kerimede geçen "belirli bir ölçüye göre indiririz" ifadesi, Allah'ın ilminde mevcut olan tüm varlıkların belli zamanlarda, belli miktarlarla yaratılmasını ifade eder

Demek oluyor ki, gerek kendi varlığımızda gerek bizi kuşatan şu muhteşem âlemde gördüğümüz her şey, bir yönden Allah'ın varlığını ve birliğini ilan ederken, diğer yönden de O'nun takdiriyle tanzim edildiğini ders verir Böylece her şey, kaderden haber verir ve kadere iman konusunda müminin ruhuna pencereler açar

Bu manayı, "O ki yarattığı her şeyi güzel yarattı" (Secde,7) ayetinin verdiği dersle birlikte düşündüğümüzde şu hükmü bütün ruhumuzla tasdik ederiz:

"Kaderin her şeyi güzeldir"

Bu hakikatin sonsuz delillerinden bir kısmını kendi benliğimizde ana hatlarıyla okumaya çalışalım Misal olarak, gözlerimize şöyle bir bakalım Dikdörtgen, kare, altıgen ve daha nice şekillerde olabilirlerdi Gözümüz bunların hiçbiriyle değil, hazır haliyle yaratılmış

Ve böylesi en güzeli

Bir de bunların büyüklüğüne bakalım Gözümüz bir nokta kadar da olabilirdi, kulağımız kadar, çenemiz yahut yanağımız kadar da Ne o büyüklükte, ne başka bir büyüklükte değil şu bildiğimiz büyüklükte yaratılmış

Ve böylesi en güzeli

Düşüncemizi gözün yeri konusunda da sürdürelim Gözlerimiz, ensemizde de olabilirdi Midemizin içinde, ayağımızın altında da bulunabilirdi Ama ne orada yer almış, ne başka bir mekanda; yüzümüzde yaratılmışlar

Ve böylesi en güzeli

Düşüncemizi çiçeğinden ağacına, sineğinden kartalına, atomundan güneş sistemine kadar her şey için tekrarlayalım Düşüncelerimiz bizi her defasında aynı sonuca götürecektir:

"Böylesi en güzeli"

Bu gerçeği her şeyde rahatlıkla seyreder ve kolaylıkla anlar, kabul ederiz

İşin zor yanı, kaderin, hikmetini bilmediğimiz başka tecellilerini de aynı şekilde değerlendirmek; musibetlerde, hastalıklarda, maruz kaldığımız ağır imtihanlarda ve nihayet ölüm hadisesinde aynı isabetle karar verebilmek Bu sahalarda insan oldukça zorlanabiliyor Ama, şahit olduğu şu sonsuz rahmetleri, nihayetsiz güzellikleri ölçü alarak, "Nefsimin hoşuna gitmeyen bu olayların da mutlaka güzel yönleri vardır" demeye çalışmalıdır Bunu başarabilen kişi, kadere imanın zevkine erer ve "Kadere iman eden, kederden emin olur" hakikatinin sırrına erer Nitekim Peygamber Efendimiz (sas) bir hadis-i şerifinde bu gerçeğe dikkat sadedinde "Kadere iman, kaygı ve üzüntüyü giderir" (Münavî, Feyzu'l-Kadîr, 3/187) buyurmuşlardır

Karşılaştığımız olaylar, ya gündüz veya gece gibidirler İnsan, her ikisinden de faydalanmayı bilmelidir Gecenin faydası ve güzelliği gündüzden geri değildir İnsan, güneşten ayrıldığına üzülmeyip yıldızlarla buluşmanın sefasını sürebilmelidir

Kâmil insanlar, bunu başarmış örnek şahsiyetlerdir Onlar, ölümü de hayat kadar büyük bir nimet bilirler Kabrin ötesinin ve daha ötesinin bu dünyadan çok daha güzel olduğunun şuurundadırlar Ölümden korkmak yerine ölüme en güzel şekilde hazırlanmakla meşguldürler

Hastalıkların günahlara kefaret olduğunu bilirler

İnsan kalbinin dünyadan soğumasına ve ebedi âleme yönelmesine sebep olan bu gibi olayları birer İlâhî rahmet bilir ve onlardan azamî ölçüde faydalanmaya çalışırlar Bunu yaparken, vücudun bir emanet olduğunu da unutmaz, onu en güzel şekilde korumaya çalışır, hastalandıklarında tedavi olurlar

Ağır imtihanların sonuçlarının da o nispette büyük olduğunu çok iyi bilirler Musibetleri birer "sabır imtihanı" olarak değerlendirirler Onlardan kurtulmaya çalışmakla birlikte, şikayet ve itiraz yoluna da asla girmezler

"Acılara sabırla karşılık verdiler, tatlı oldu" (Abdulkadir Geylanî)

Onların hallerini "Kahrın da hoş, lütfun da hoş" mısraı güzelce özetler Onlar Allah'ın bütün isimlerinin güzel olduğunu bilir, onların tecellilerinin de hepsini güzel görürler Bununla birlikte, hatalardan, günahlardan ve kusurlardan sakınmaya ve hayatlarını istikamet üzere geçirmeye azamı dikkat gösterirler Kendi iradeleri dışında tahakkuk eden İlahi icraatlarda ise teslim ve tevekkül yoluna girerler

"Çalışmak adetim, tevekkül halimdir" hadis-i şerifi onların hayat programlarıdır İster sanat ve ticaret, ister tedavi ve sıhhat konularında olsun, üzerlerine düşeni eksiksiz yaptıktan sonra Allah'a tevekkül eder ve doğacak her türlü sonucu rıza ve memnuniyetle karşılarlar

Onların bu hali, kadere imanın hayata aksinin güzel bir ifadesidir

Ve insana, daha bu dünyada iken, cennet hayatı yaşatan ulvî bir mertebedir

Alıntı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.