Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
belirsizliğin, felsefe, felsefesipostmodern

Belirsizliğin Felsefesi:Postmodern Felsefe

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Belirsizliğin Felsefesi:Postmodern Felsefe




ÜRETİ-YORUM
Bilim, kültür, sanat, felsefe, bilişim sitesinden alınmıştır


Büyük Geri Sıçrama: Belirsizlik Felsefesi

Kuantum Özet
Günümüzün felsefesi denilince ilk akla gelecek olan postmodernizmdir O, çürüyen kapitalizmin felsefesi olarak bir dekadanslığı simgeler Bununla birlikte, burjuva felsefesinin rasyonalizm ve pozitivizm gibi ana damarları (türevleriyle birlikte) post modernizmle aynı temel referanslara sahiptirler Kesinlik, mutlaklık, özcülük eleştirileriyle göreliyi mutlaklaştıran, şüpheciliğe, bilinemezciliğe kapıyı ardına kadar açan, mistik idealist görüşlere davetiye çıkartan onlardır Bu akımları ortak bir payda, belirsizlik felsefeleri kavramı etrafında toplamak mümkündür

Bilimlerin olguları açıklamaya yetmediği savı, felsefedeki geriye doğru kırılmanın başlangıcını oluşturmakta; bu, toplumsal koşulların günümüzdeki kaotikliğinden de beslenen bilinç bulanıklığı ile buluşup derinleşmektedir

Yazı, doğabilimsel yeni bulguları ve karmaşık toplumsal süreçleri açıklama güç ve yeteneğine sahip felsefenin diyalektik ve tarihi materyalizm olduğu savına sahiptir Bu sav, modern bilimlerdeki gelişmelerin ve toplumsal süreçlerin çözümlenmesinde açıklayıcı argümanlara dayandırılmakta, felsefede günümüzde ayrım ve tartışma konusunu oluşturan sorunlu noktalara girilmektedir Yazı bu temelde, sadece kendi savını kanıtlama gibi bir amaç gütmemekte, doğabilimsel ve toplumsal olgu ve süreçleri dayanılan felsefenin gelişimi açısından inceleyip değerlendirmektedir

Günümüzün felsefesi

Günümüzün felsefesi denildiğinde akla ilk gelecek olan postmodernizmdir Siyasetten sanata, toplumsal ve bireysel yaşamın her alanına egemen olan yüzeyselleşmenin, ilke ve öz yoksunluğunun felsefi açıklanışı postmodernizmdedir Parlak neon ışıkları altında, yüzüne üç kat tekno-boya sürülerek kraliçe tacı onun başına konmuştur Tacın postmodernizmin başına takılmasıyla emperyalist kapitalizmin kriz, yeniden yapılanma ve küreselleşme süreçlerinin kaotikliği arasında bulunması (yakalanması) hiç de güç olmayan bir bağlantı bulunmaktadır Sermayenin birikim/değerlenme süreçlerindeki zorlanmalar, mali sermayenin asalaklığındaki artış, krizler, üretim süreçlerinde deregülasyon, sınıf mücadelelerindeki gerileyiş, küresel düzeyde, hemen her alanda ve her ülkede yeniden yapılanma, neoliberal postmodern “yapıbozumcu” tezler (”büyük anlatıların geçersizliği”, “ideolojilerin sonu”, sınıfların, sınıf mücadelelerinin, tarihselliğin reddi, aile-birey-cemaat; öteki, alt kimlik, sivil toplum, yönetişim kavramlarının bunların yerine geçirilişi) arasındaki ilişki rastlantı olmadığı gibi, çok dolayımlı da değildir Nesnel sürece yüklenen öznel amaç, toplumsal atomizasyonun her alanda ve her düzeyde derinleştirilmesi, tikelleştirme ve tekilleştirme, çelişki ve karşıtlıkların sistem içerisinde uyumlulaştırılması, sömürülen ve ezilen sınıf ve halkları alternatifsiz, umutsuz ve geleceksiz bırakma, günümüzün egemen burjuva felsefesinin görevinin son derece işlevsel ve dünyevi olduğunu gösterir

Postmodern felsefe, popülarize edilerek (popülerleştirilerek) sanattan politikaya, kültürün bütün alanlarına, gündelik yaşama taşınmış, krizler; teknolojik gelişim ve küresel genişlemenin toplum ve bireylerin yaşamındaki tüm yansımalarının farklı gösterme ve biçimlerin farklılaştırılmasıyla kabul ettirilmesinde odaklanmıştır Politikadaki amorflaşmanın, ilkesizlik ve şekilsizliğin (geleneksellik ile modernist eğilimin bir araya getirilmesi; “Üçüncü Yol”, “Sosyal Liberal Sentez”; “sivil toplumcu” argümanlar) felsefi tabanını en açık burada görebiliriz Tarihsel içkinlik kazanmış en temel insanal değerler dahi yıkılarak tüm nitelik ve özellikler ticari değer üzerinden ölçülüp ona tabi kılınırken, katmanlı bir egemenlik oluşturulmuş, hayaller dahi ele geçirilmişken, bireylerden söz etmek bir ironi bile olamaz Bireyler, yabancılaşmanın çarpımsal gelişimi içerisine sokulmuştur; öz ve değer yoksunluğu ile şekilsizleşme, öte yandan bireyin içe kapalı kendi başınalığı bireyin özgürleşmesi olarak sunulmaktadır Özne olma olanağından yoksun kalmış bireyler, postmodern bireyselliğin yüzeyselliği ile varoluşçuluğun bunaltı sarkacında ve hazcı kaçışlar arasında gidip gelmektedirler Sınıfsallığını ve toplumsallığını red etmişken mutlaklığının içerisine düştüğü çukurdur bu


Postmodernizm çürüyen kapitalizmin felsefesi olarak bir dekadanslığı simgeliyor olsa da, felsefedeki çöküşün sorumluluğu bütünüyle ona ait değildir Burjuvazinin gelişim çağında çıkıp, ana damarlarını oluşturan felsefeleriyle aynı idealist temele sahip olunduğu gibi, günümüzde dayandıkları temel referanslar da aynıdır Postmodernizm, “Nesnel gerçek diye birşey yoktur” (Derrida) savına varmıştır fakat, kesinlik ve mutlaklık, özcülük eleştirileriyle göreliyi mutlaklaştıran, şüpheciliğe, bilinemezciliğe, belirlenemezciliğe, plüralizme kapıyı ardına kadar açan mistik idealist görüşlere davetiye çıkartan burjuva felsefesinin ana akımları değil midir?

Bilimlerin olguları açıklamaya yetmediği savı, geriye doğru kırılmanın başlangıcını oluşturmakta, toplumsal durumun günümüzdeki kaotikliğinden de beslenen bilinç bulanıklığı ile buluşup derinleşmektedir Bundan dolayı onları ortak bir payda üzerinden değerlendirmek yanlış olmayacaktır

Belirsizlik felsefesi, günümüzdeki burjuva felsefelerinin özelliklerini açıklayan en uygun ve doğru nitelemedir Bu niteleme, bir, hatta birkaç felsefi akımın tanımlanması ve adlandırışıyla sınırlı değildir İdealizm kampında yer alan felsefi akımlarla birlikte, farklı orijinden gelen kaba materyalizm temelinde gelişenleri de içermekte, diyalektik materyalizm dışında kalan felsefelerin günümüzdeki buluşma noktasını belirleyip tanımlamaktadır (Çıkış noktalarının, geliş biçimlerinin farklılığından, yoğunluk farkından, belirsizliğin her daim içerili olduğundan söz edilebilir; bunlar doğru da olsa, tanımın yapılmasının nedeni, belirsizliğin, bu felsefelerin ortak buluşma noktasını oluşturması, birçoğunun da görüşlerinin merkezine onu yerleştirmiş olmalarıdır ) Şüphecilik, bilinemezcilik, belirlenemezcilik, maddenin kaybolduğu, nedenselliğin olmadığı, görelikçi, olasılıkçı yaklaşım, imancılık, mistisizm, irrasyonalizm vb vb birçok felsefi akımın birine ya da birkaçına sarıldığı bu kavramlar, neden ya da sonuç olarak, doğrudan yada dolayımlı belirsizlik kavramıyla ilişkilidirler

Doğabilimsel yeni bulguların açıklanışı, onlara yaklaşımda da bir farklılık ve sıçrama gerektirirken, bu gelişimle çelişen, hatta tümüyle ters yöndeki çıkarımlarla, içerisinde bulunulan tarihsel dönemin (toplumsal koşulların) kaotik görünümü belirsizlik felsefelerine temel oluşturmaktadır Geçen yüzyılın başından itibaren doğabilimsel gelişmelerin geldiği düzeyde yeni yaklaşımlar gerektiren sorunların varlığı ile tarihi toplumsal gelişimin az çok istikrarlı, düzenli bir seyir izlediği önceki dönemden farklı olgu ve gelişmelerin yer aldığı karmaşık bir sürecinin içerisinde olunuşu, idealist felsefenin ana damarlarını oluşturan rasyonalist ve pozitivist felsefelerin her iki alandaki gelişmeleri açıklamadaki yetersizliklerini belirgin olarak açığa çıkarmıştır

Kuantum fiziği alanına geçişte fiziğin, kaos problemlerinin çözümünde matematiğin krizi, evrimin fizyolojik, biyolojik süreçlerinin açıklanmasındaki zorlanmaların bir sonucu olarak bilimlerin olguları açıklamaya yetmediği görüşüyle birlikte felsefede de geriye doğru bir savrulma, kırılma ortaya çıkmıştır Kaba deterministik yaklaşımlar, tek yönlü etki-tepkiye dayalı nedensellik, hareketin tek biçimli ve doğrusal kavranışı, kesinlik ve mutlaklık arayışları, yerlerini kesinsizlik, belirsizlik, nesnelliğin olmadığı gibi görüşlere bırakmış; görelilikçi, olasılıkçı, şüpheci nitelikte, sonrakine bir adım mesafede duran, iç içe geçen ara akımlarla, hemen ötesinde yer alan, mistik, irrasyonel, nesnel gerçek diye bir şey yoktur diyen idealist ve metafiziksel felsefelere doğru geri sıçramıştır

Matematiksel, mantıksal pozitivizm, eleştirel usçuluk gibi türev felsefelerin bilimler üzerinden hatta kimi diyalektik kategorileri kullanarak ileriye doğru bir devamlılık oluşturma yönelimi ise köklerinin sınırlarına dayanmakta, eklektisizmden öteye geçemedikleri gibi geriye doğru kırılmaktadırlar Bu noktada öncelikli sorun, materyalizmle idealizm arasındaki kamplaşmanın temel ayrım konusunu oluşturan felsefenin temel sorusunun doğru yanıtının verilmesindedir Bu felsefeler, materyalizm yönünde net bir yanıt oluşturmadıkları gibi pozitivizme de temel oluşturan Kant’ın eklektik ve agnostik görüşüyle, Kartezyen düalizmine takılıp kalmaktadırlar Aşma ise nedensellik ilkesinin reddiyle birlikte geriye doğru olmaktadır Şüpheci-kesinliksizci-belirlenemezci, olasılıkçı, plüralist, öznelci yaklaşımlar, duruşlarını, modern bilimlerdeki yeni olgularla açıklamaya çalışsalar da bu takılma noktasından bir anda idealizm kampına sıçradıkları, eksik olanı o taraftan tamamladıkları görülür Yanlış, eksik, bilerek çarpıtılmış, bilimselliğini kaybetmiş argümanlarla idealist mistik, irrasyonel görüşler hayret uyandıracak bir korelasyonla bir araya getirilmektedir

Siyasal ve toplumsal alanda öznelliğin, ilkesizliğin, farklı gerçeklikler olabileceğinin ve plüralizmin popüler kavramı “hem, hem de”dir Bireyselliğin yüceltilmesinden, sivil toplumculuğa birçok görüşün felsefi tabanına bu görüş yerleştirilmektedir

Diyalektik, değişimin sürekliliği içerisinde farklılığı, bir şeyin hem kendisi hem de başka başka bir şey olmasını kabul eder Belirli bir nitelikselliğin içerisinde farklı nicelik düzeylerinin varlığını da Diyalektik, formel mantığın a = a’dır kuralını, bir şeyin hem kendisi hem de başka bir şey olamayacağını söyleyen metafizik özdeşlik ilkesini ise reddeder Engels, doğabilimsel bulgulara işaret ederek, kaba ayrım ve sınıflandırmalarda bulunmanın yanlışlığını belirtiyor, diyalektik bir ilişkilendirmeyle “Ya bu, ya o” demenin yanında, “Hem bu, hem o” demenin olanaklılığını açıklıyordu



Felsefe açısından yeni keşfedilmiş bir gerçek değildir bu! Şimdi yapılan ise, mutlaklığın reddi adına tersi yönde bir mutlaklaştırma, görelinin mutlaklaştırılmasıdır Madde ve hareketin değişim sürekliliği, geçişleri farklı düzeyleri, çeşitlenmeleri içerir ve bu “Hem bu, hem o” diyebilmenin olanaklılığını ortaya çıkartır Bununla birlikte, madde ve hareketin niteliksel ayrımla belirlenen farklı düzeylerdeki biçimlenişleri ve onu oluşturan, karakterize eden özsel ve temel nitelikleri vardır Bunlar aynı zamanda bir kararlılık ve denge durumunu oluştururlar “Ya bu, ya o” demenin olanaklılığı da buradadır

Olasılıklar; doğada ve toplumsal süreçlerde kaossal sorunların varlığı belirsizlikçi, bilinemezci görüşlerin bir başka dayanma noktasıdır… Olasılıklar, gerçekleşebilirlik düzeyleri, olanaklılık durumlarıyla bağıntılı değerlendirilirler Madde ve harekete içkin ve objektif karakterlidirler Olasılıkların varlığı, çok yönlü etkileşime bağlı değişken durumların ortaya çıkabilmesindendir, nedensellik bağını ortadan kaldırmaz Maddenin içsel yapı ve hareket özellikleriyle, bir başka zorunluluğun ürünü olan raslantının etkileşimlerinin içerisinden belirir Bu ancak diyalektik hareketin bütünlüğü içerisinde diyalektik ilkelerin yanı sıra, olanak/gerçeklik, raslantı/zorunluluk kategorileriyle birlikte anlaşılır Ki bu bize, öngörü ve kestirimde bulunabilme olanağını kazandırır Doğadaki (fizik, matematik, iklim) kaossal olaylar, istatistiksel yöntemler, olasılık hesapları, birleştirimli (?) kavramlarla çözümlenebilmektedir
Bilimlerin olguları açıklamakta yetersiz kaldığı savının aksine, modern bilimlerin yeni bulgularının, ara ve alt bilim dallarının ortaya çıkışının da gösterdiği, maddeye içkin olanın derin bilgisine ulaşma yönünde büyük bir ilerleme olup, maddeyi hareketsel özellikleri içerisinde, geçiş durumları, etkileşimleri, hareketin iç içe geçmiş biçimleri ve bunların oluşturduğu yeni formlarla kavramakta bir sıçrama gerçekleşmiştir Kuantumlar, atom ve moleküler yapılar, kütle ve enerji eşdeğerlik ve dönüşüm ilişkisi, evrimin inorganik ve organik geçiş ve canlı oluşumlarıyla bakteriyel düzeyden ve biyogenetiksel gelişimiyle açıklanışı; görelilik kuramının ışığın hızı/hareketi, kütle çekişi ve zamana ilişkin bulguları; düşüncenin yüksek örgenlikte bir madde olan beynin ürünü olduğunun, beynin moleküler yapısının ve farklı beyin bölgelerinin işlemlerinin, beynin sinir sistemlerine gönderdiği elektro-kimyasal iletilerin görüntüleme teknikleri ve deneysel gözlemlerle kanıtlanması… Farklı bilim dallarının konusu olan nesnel gerçekliği şu ya da bu yönüne ilişkin kopuk ve ayrı duran bilgilerimiz, sağlanan gelişmeyle bağlantılı bir bütünlük oluşturmaktadır



Dünya/evren, öncekinden kat be kat fazlasıyla bilinebilirdir Bilgilerimiz, dünyanın/evrenin, olduğu gibi, hiçbir şey katmadan kendisiyle açıklanabilirliğini -materyalizmi- doğrulayıp, idealist monistik ve ikici yaklaşımları da mahkum etmektedir Maddenin farklı formları arasındaki geçişler, enerji dönüşümleri, olgu ve süreçler arasındaki ilişkiler, gelişimin diyalektiğini ve doğadaki hareketin şeklinin diyalektik olduğunu göstermektedir Özbilinmezliğe alan bırakmayan, karşıtlar ilişkisinin diyalektiğini gösteren, iç hareket ve çok yönlü etkileşimler içerisinde nedenselliğin belirimine de açıklık kazandırarak mekanik, kaba deterministik, kaba materyalist yaklaşımların yanlışlığını da açığa çıkartan bilimsel bulgulardır bunlar

Doğa bilimlerinin yeni bulguları, felsefenin çözmeye uğraştığı, alan içi tartışma ve ayrım konusunu oluşturan temel ve kaotik soruları yanıtlarken, önceki felsefelerle bilimler arasındaki varolan çelişkiler ve karşıtlık, diyalektik materyalizmle aşılmaktadır Diyalektik materyalizmle tarihsel toplumsal olay ve süreçlerin parçalı, tekil, rastgele açıklanışından tüm insanlık tarihinin aşamalarıyla ve kesintisiz olarak tarihselliği içerisinde kavranışını olanaklı kılan, ekonomik toplumsal gelişim yasaları ve sınıf mücadelelerine bağlı açıklanışına, devrimci bir sıçrama gerçekleşmiştir



Gelişmeler, felsefedeki ayrımın, kabaca materyalizm mi idealizm mi biçiminde ifade olunamayacağını da göstermektedir; bu bir ilk soru ve ayrım ekseni olsa da, kaba materyalist, ampirik olgucu yaklaşımların metafiziğe alan açmaları ve kendilerini o yönde tamamlama eğilimi, diyalektiksiz bir materyalizm olamayacağını, keza bilimsel olgulardan hareket etme iddialarına, hatta başlangıç durumlarının bu olmasına karşın, maddeye içkin olanı, bulunduğu ortamsal ilişki içerisindeki etkileşimlerini ve oluşan değişimi çözümleyemeyerek, karşı yönde, soyut, imsel, dilsel ve matematiksel, yer yer diyalektiğe yaklaşan yöntemler geliştiren idealist felsefelerin varlığı nedeniyle materyalizmsiz diyalektiğin olmayacağını, diyalektik materyalizmin -diyalektiğin ve materyalizmin- biri olmazsa diğeri de olmaz, bir bütünlük ve bağıntılılık içerisinde kavranılışının zorunluluğunu göstermektedir Hareketin tüm şekillerini, etkileşim ve değişimlerini içerecek bir madde, maddenin hareketsel özellikleri içerisinde kavranılışıdır bu Diyalektik materyalizm, doğa/insan, toplum/birey ilişkilerinin tarihi ekonomik toplumsal koşulları içerisinde, sınıfların ve bireylerin, ekonomik, sosyal, sınıfsal, siyasal, kültürel davranış ve eylemlerinin eklektik ve kaba ayrımlara gidilmeden diyalektik bütünlük ve karşılıklı etki ve bağıntılarıyla, tarihselliği içerisinde organik olarak, farklı yön ve özgünlükleri de içerecek (gözardı etmeyecek) şekilde verilmesi -diyalektik kavrayışın bu gelişkinliğiyle olanaklıdır… Tarihsel materyalizm

Tarihi toplumsal olay ve süreçlerin sadece yasalarla sınırlandırılarak en genel çizgilerin içerisinde açıklanması durumu, genellik taşıyacağı gibi, zorunlulukların yanı sıra raslantısallıkların da etkin olduğu özgünlük içeren süreçleri açıklamakta zorlanır Bunun için, eksik bir diyalektik kavrayışının ötesine geçilerek diyalektiğin sağladığı zengin olanaklardan yararlanılmalıdır Çok yönlü etkileşimlere bağlı neden-sonuç ilişkisi, özsel ve belirleyici olan temel faktörlerle birlikte, gelişim ve nihai sonuç üzerine etkide bulunabilen, yön değişimine yol açabilen faktörlerin, raslantı ve istatistiki olasılığın unsurları ile değerlendirilebilir oluşu, tarihi olay ve süreçlerin, tüm yönleriyle, özgünlükleri de içerecek biçimde açıklanabilmesinin bilimsel olanağını sunmaktadır Bu, kaba tarih yorumlarının aşılarak tarihsel bilginin gerçeğe uygunluk ve anlaşılırlık düzeyini yükselttiği gibi, olasılıklar içerisinde olanaklılık durumlarını, gerçekleşebilirlik düzeylerini değerlendirerek, bilimsel öngörü ve kestirimde bulunabilme olanağını da kazandırır Tarihsel perspektifin bu temel üzerinde gerçekleşen gelecek öngörüsü bir kehanet olmayacaktır

Tarihsel olay ve süreçlerin bu ele alınışı, “tarihsicilik” “ekonomisicilik” (Karl Popper, vd) “ anlatıları” (postmodernizm) eleştirilerine bir yanıt oluşturduğu gibi, tarihin kaba materyalist, indirgemeci yorumlarından da ayrılır Bunun dışında, tarihsel olay ve süreçlerin, özgünlüklerini öne sürerek tikelleştirici açıklanışı öznel bir tarih yorumu olmanın ötesine geçmez Gelecek için öngörüde bulunma ve perspektif sunabilme olanağından da yoksundur

Günümüzde birçok felsefi akım, kaos belirsizlik ve bunlardan çıkarsanan kavramlar etrafında dönmektedir Bilimlerin önceki düzeyinde, madde ve hareketin basit gözlemlenebilir, doğrusal biçimleri söz konusu iken basit mantık kategorileri bunları açıklamakta kısmen yeterli olabiliyordu Bugün ise bu tümüyle olanaksız hale geldi Sıçrama ve altüst oluşları içeren tarihi toplumsal süreçler için de geçerlidir bu Bunların açıklama güç ve yeteneğine sahip olan tek felsefe, diyalektik ve tarihi materyalizmdir

Diyalektik ve tarihi materyalizm, sadece doğa ve toplumsal gelişim süreçlerinin açıklanışının değil, bunlara bilinçli etkin müdahalede bulunabilme ve dönüştürebilmenin olanaklarını da vermektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Belirsizliğin Felsefesi:Postmodern Felsefe

Eski 08-20-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Belirsizliğin Felsefesi:Postmodern Felsefe




Heisenberg, kuantum mekaniğinde bazı önemli ilerlemeler kaydetmişti Ne var ki onun tüm yaklaşımına sinen şey, felsefi idealizmin kendine has damgasını bu yeni bilimin üzerine vurma azmiydi Buradan kuantum mekaniğinin “Kopenhag yorumu” denilen şey doğdu Bu yaklaşım gerçekten de bilimsel bir düşünce ekolü kılığına ustalıkla bürünmüş bir tür öznel idealizmdi “Werner Heisenberg” diye yazar Isaac Asimov, “parçacıkları ve bizzat fiziği neredeyse bir bilinemezler âlemine fırlatıp atan temel bir sorunu ortaya koymaya girişti”[1] Kullanılacak doğru kelime budur Burada bilinmeyenle ilgilenmiyoruz Bu, bilimde her zaman mevcuttur Bilimin tüm serüveni bilinmeyenden bilinene, bilgisizlikten bilgiye ilerleyiştir Ama insanlar bilinmeyeni bilinemez ile karıştırdıklarında ciddi bir zorluk ortaya çıkar “Bilmiyoruz” ile “bilemeyiz” sözcükleri arasında temel bir farklılık vardır Bilim, nesnel dünyanın varolduğu ve tarafımızdan bilinebileceği temel düşüncesinden hareket eder

Ne var ki, tüm felsefe tarihinde, şu veya bu nedenle “bilemeyeceğimiz” bazı şeylerin olduğunu iddia etmek için, insanın kavrama kabiliyetine sınır koyma çabaları yinelenip durmuştur Bu nedenle Kant, yalnızca görünümleri bilebileceğimizi ama kendinde-şeyleri bilemeyeceğimizi iddia etmişti Kant bu düşüncesinde aslında Hume’un şüpheciliğinin, Berkeley’in öznel idealizminin ve sofistlerin ayak izlerini takip ediyordu: Dünyayı bilemeyiz

1927’de, Werner Heisenberg meşhur “kesinsizlik ilkesini” geliştirdi Bu ilkeye göre, bir parçacığın konum ve hızını aynı anda istenilen bir kesinlikte belirlemek imkânsızdır Parçacığın konumu ne kadar kesin ise, momentumu o kadar kesin değildir, ve tersi (Bu durum diğer özgün özellik çiftleri için de geçerlidir) Farklı yönlerde saniyede 5000 mil hızla hareket eden bir parçacığın hız ve konumunu kesin olarak saptamaktaki zorluk apaçık ortadadır Ne var ki, buradan, neden ve sonucun (nedenselliğin) genel olarak varolmadığı sonucunu çıkarmak bütünüyle yanlış bir önermedir

Heisenberg, bir elektronun konumuna nasıl karar verebiliriz sorusunu sorar Ona bakarak Ama eğer güçlü bir mikroskop kullanıyorsak, bu, ona bir ışık parçacığını, yani bir fotonu çarptırdığımız anlamına gelir Işık bir parçacık olarak davrandığına göre, kaçınılmaz olarak gözlenen parçacığın momentumunu altüst edecektir Bu nedenle, onu tam da gözlemleme eylemiyle değiştiririz Uyarım öngörülemez ve kontrol edilemez olacaktır, çünkü (en azından mevcut kuantum teorisinde) ışık kuantasının saçılarak merceğe gelme açısını tam olarak önceden kestirme ve kontrol edebilme imkânı yoktur Konumun doğru belirlenmesi kısa dalga boylu ışığın kullanılmasını gerektirdiğinden, büyük ama öngörülemez ve kontrol edilemez bir momentum elektrona aktarılır Diğer taraftan, momentumun doğru belirlenmesi, çok düşük momentumlu (ve bu nedenle de büyük dalga boylu) ışık kuantasının kullanımını gerektirir ki, bu da büyük bir kırınım açısı ve böylelikle de konumun kötü bir tespiti anlamına gelir Konum ne kadar doğrulukla saptanırsa, momentum o kadar az bir doğrulukla tanımlanabilir, ve tersi

Peki bu sorundan yeni elektron mikroskopları geliştirerek kurtulabilir miyiz? Heisenberg’in teorisine göre hayır Tüm enerji kuantalarla taşındığına ve tüm maddeler hem bir dalga hem de bir parçacık olarak davranma özelliğine sahip olduğuna göre, kullandığımız her tip aygıt bu kesinsizlik (ya da belirsizlik) ilkesinin hükmü altında olacaktır Aslında, kesinsizlik ilkesi kavramı yanlıştır, çünkü burada ileri sürülen şey yalnızca, ölçme sorunlarından ötürü kesin hükümlere varamayacağımız değildir Teori, maddenin tüm biçimlerinin tam da kendi doğasından ötürü belirsiz olduğunu ima etmektedir David Bohm Modern Fizikte Nedensellik ve Tesadüf adlı kitabında şunları söylüyor:

Böylelikle kuantum teorisinin alışılmış yorumlarında nedensellikten vazgeçilmesi, yalnızca atomik düzeydeki nedensellik yasalarının kapsamına girebilecek değişkenlerin tam değerlerini ölçmekteki aczimizin bir sonucu olarak değil, daha ziyade böyle yasaların varolmadığı gerçeğinin bir yansıması olarak düşünülmelidir

Heisenberg, belirsizliği, gelişiminin özel bir aşamasında kuantum teorisinin özgün bir görünümü olarak görmektense, doğanın temel ve evrensel bir yasası olarak postüla etti ve doğanın diğer tüm yasalarının bununla uyum içerisinde olması gerektiğini kabul etti Bu yaklaşım, bilimin geçmişte düzensiz dalgalanmalar ve tesadüfi hareketlerle ilişkili sorunlarla karşı karşıya kaldığı andaki yaklaşımından tamamen farklıdır Hiç kimse, bir gazın içindeki tekil bir molekülün kesin hareketini belirlemenin ya da özel bir araba kazasının tüm ayrıntılarını önceden kestirmenin mümkün olduğunu düşünmez Ama böylesi olgulardan genel olarak nedenselliğin varolmadığı sonucunu çıkarmaya kalkışan bir girişim daha önce asla söz konusu olmamıştı

Ama yine de, belirsizlik ilkesinden tam da bu sonucu çıkartmaya davet ediliyoruz Bilimciler ve idealist filozoflar genel olarak nedenselliğin varolmadığını iddia etmeye devam ettiler Bir başka deyişle, neden ve sonuç yoktur Böylelikle doğa bütünüyle nedensiz, tesadüfi bir şey olarak görünür Tüm evren öngörülemez bir şeydir Hiçbir şeyden “emin olamayız” “Bunun yerine, herhangi bir özel deneyde, elde edilecek kesin sonuçların tamamen keyfi olduğu, yani bu sonuçların dünyada şu an varolan ya da hep varolmuş olan herhangi bir şeyle ne türden olursa olsun bir ilişkisi olmadığı varsayılır”[2]

Bu tutum yalnızca bilimin değil aynı zamanda genel olarak akılcı düşüncenin de tamamen yadsınmasıdır Eğer neden ve sonuç yoksa, yalnızca herhangi bir şeyi önceden kestirmek değil, herhangi bir şeyi açıklamak da mümkün değildir Kendimizi yalnızca olan şeyi tanımlamakla sınırlayabiliriz Ama gerçekte, bu kadarını bile yapamayız, çünkü herhangi bir şeyin kendimiz ve duyularımız dışında varolduğundan bile emin olamayız Bu ise bizi tam da öznel idealizm felsefesine geri götürür Bu bize antik Yunanlı sofist filozofların tartışmasını hatırlatıyor: “Dünya hakkında hiçbir şey bilemem Bir şey bilebilsem bile anlayamam Anlasam da anlatamam

yazının başlangıcı ve devamı için :

http://wwwmarksistcom/AI/6_kesinsizli ealizmhtm

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.